Yeni Üyelik
6.
Bölüm

❄️D.4 Kaderin sunduğu ayrım❄️

@azamet_29_2

...Bu şekilde anlatılır Aselis'in hikâyesi. Bir rivayete göre onu izleyen başka bir kurt bu hikâyenin ilk anlatanı.

Gözlerim yaşlı kadın da bir süre yüzünü izledim. Anlattığı şeyler ancak animasyon bir film olabilirdi. Gülümsedim.

" Yaa tabi tabi.
Hano teyze sen torunlarla birlikte çizgi film izlemiş olma sakın. "

Dedim elim dudaklarıma kapalı kıkırdarken..

" Hano kim? "

Diyince gözlerim kocaman donup kaldım. Başını cama çevirip uzaklara daldı yine. Hadii kadın adını bile hatırlayamayan biriyken benim adımı beğenmediğine mi şaşırsam, yoksa anlattığı hikayeye mi?

" Siz Hano teyzeye aldırmayın."

Diye fısıldayarak konuşan muavine döndüm. Kulağıma doğru eğilmişti.

" Hano teyze çok yaşlı. Kafası biraz karışık. Bazen böyle hikayeler anlatır."

" Yani böyle bir hikaye yok mu? " dedim onun gibi fısıldayarak yüzüne bakarken

" Varsa da Hano teyze yaymıştır." dedi adam gülümseyerek.

Sonra yerinde doğruldu.

" Evet sayın yolcularımız, Pasinler'e gelmek üzereyiz, inecekler hazırlansın lütfen!"

Dediğinde bir kaç kişi hareketlendi. Kısa bir süre daha yol aldıktan sonra Pasinler'de durduk. İnen yolculardan sonra devam etti midibüs. Bu arada Hano teyzenin giden aklı da geri gelmişti. Başladı benimle normal şekilde sohbet etmeye. Bir süre de öyle gittik yolu. Sohbetin sonunda bir baktım ki çifte minareden başlayarak hayatımdaki herşeyi anlatmışım.

Buna şaşırsam da bütün hayatımı bu kadına anlatmak... Ne bileyim, terapi gibi gelmiş, kendimi hafiflemiş hissediyordum. Çok garipti bu durum.

Aracımız Horasan'da durduğunda kalan yolcuların bir kısmı da burada inince topu topu 4 kişi kaldık Sarıkamış yolunda.

Midibüs neredeyse tamamen boş olduğu için yerimden kalkıp en ön koktuğa geçip otururken Hano teyze de yer yok gibi yanımdaki koltuğa geçip oturdu.
Ne sebebini sorabildim nede itiraz edebildim. Araç ilerledikçe hava değişti, sis çökmeye başladı. Karla kaplı orman manzarasına birde yağan kar eşlik etmeye başlayınca direksiyondaki şoförün yüzü değişti. Sanki bir bulutun içinden geçiyor gibiydik. Hem sis, hem kar. Kaptan sevmedim bu işi Veli derken, Hano teyzenin gözleri dışarıya kaydı.

" Bu sis değil. Ruhlar geleni karşılıyor. Zaman yaklaşıyor."

" Ne diyorsun Hano teyze ya! Zaten korkmaya bahane arıyorum sende veriyorsun gazı maşallah! "

" Niye korkuyorsun. Korkacak ne var ki? "

" Ne mi var?
Dışarda karın tipiye dönüşmesi, rüzgarın artması, bir yandan da etrafı kaplayan sisin dışında mı?"

" Kader de ne varsa o olur. Ruhlar bedenden ayrılır yolunu bulur. "

" Haah! Yine gitti kafa." Dedikten sonra şoföre döndüm.

" Şoför bey biraz yavaşlasak, hava gittikçe kötüleşiyor."

" Burada durursak tipide kalır çıkamayız o yüzden ilerlemeliyiz. Ama ilk kez böyle kötü oluyor."

Tedirgin şekilde ön camdan dışarıya bakıyordum. Bir tarafımız tepe diğer tarafımız yamaç ve ağaçlık, sanki bu yol buraya ait değil gibiydi. Şoför yolun bir an önce bitmesi için biraz daha hızlandığında içim daralmış hem bir korku hemde huzursuzluk çökmüştü. Şanssızlık peşimi bırakmıyordu. Hayatımda ilk kez tek başıma bir tatile çıkmış onda da tipiye yakalanmıştım. Daha kötü ne olabilir diye mırıldanma gafletinde bulunduğumda bin pişman önümüze fırlayan iki siyah kurdu görmemle şoförün kahretsin diyerek direksiyonu kırışı, aracın kayan lastikleri yüzünden yalpalayarak kayışı ve bağırışlar eşliğinde ağaçların arasına devrilişiyle bir anda film koptu.

❄️❄️

Gözlerimi yüzüme yüzüme vuran rüzgar, yağan kar ve soğukla açtığımda etrafımda gördüğüm tek şey beyaz, beyaz ve beyazdı. Gördüğüm her yer beyaz karla kaplıydı. Yeşil çam ağaçlarının üzeri bile. Başımdaki acıyla olduğum yerden kalkmaya çalışsamda çok zorlanıyordum. Sersemlemiş ve dengesizdi hareketlerim. Sanki sarhoş gibiydim. Neredeyim ne oldu bana neden bu kadar sersem bir haldeydim. Karma karışık aklımı toplamaya çalışıyordum. Hiç bir düşüncenin ucu yok zihnim etrafımı saran sis gibi pusluydu. Bu yüzden algılarım bozuk hafızam kopuk kopuktu.

Nihayet başımı kaldırmayı başardığımda az yukarıda gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açılırken nutkum tutuldu. Ne oluyordu? Nasıl oluyordu da kendi bedenimi dışardan görebiliyordum ben.

Ölmüş ve ruhum bedenimden mi ayrılmıştı yoksa. Dizlerimin ve ellerimin üzerine doğrulup ayağa kalkmaya çalıştım yine ama yapamadım. Bir şeyler olmuştu. Anlayamadığım bir şeyler. Olduğum yere yeniden düştüm halsiz. Gözlerimi uzaktan gördüğüm bedenlere çevirdim. Ben ve biri daha. Ama kıpırdamıyordum. Bakışlarımı biraz daha yukarıya kaldırdım. Beyaz aracı ağaçların arasında ters ve asılı şekilde görünce yeni yeni anlamaya başlamıştım.

Kaza yapmış, aracımız aşağıya uçmuş ağaçların arasında asılı kalırken ben patlayan camdan aşağıya düşmüştüm. Gözlerim kapanmaya, karanlığa doğru tekrar çekilmeye başladığımda yolun sonu diye düşündüm sadece. Ölüyor ve Elif anneme gidiyordum. Soğuk ve sessiz bir ölüm...

❄️❄️

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi yeniden açtığımda önce inanamadım. Çünkü ölmüş olmayı bekliyordum. Yani uyandığımda kendimi bu dünyada değil diğer tarafta bulmayı bekliyordum. Ama öyle değildi. Yada diğer tarafta da kar yağıyordu.

Yerimden kalkmaya çalıştım yine. Ve yine başaramadım. Halsizdim, yorgundum, soğuk ve uykum vardı. Dahası kendimi yine tuhaf hissediyordum. Gözlerimi kendi üzerimde gezdirince sebebini anladım. Yine kendimi bir kurt bedeninde bulmuştum. Kesinlikle bir kurt bedeni ve tıpkı son kabusumdaki gibi beyaz bir kurttum. Gözlerimi devirdim kendi halime.

Yine rüya görüyordum sanırım. Daha doğrusu kâbus. Yerimden kalkıp zar zor durdum ayakta. Gözlerimi kapatıp ne olmuş olabileceğini düşündüm. Şuan kaza yerindeki bedenim alınmış ve bir hastaneye götürülmüştü muhtemelen. Tâbi bilinçsizce uyuduğum için yine kâbus görüyordum. Uyanana kadar da bu kabusta hapis kalacaktım sanırım. En korktuğun kabusunda hapis kalmak.... Olamaz bu nasıl bir şanstır ya!

Birden aklıma Hano teyze geldi. Acaba nasıldı. Zavallı yaşlı bir kadındı. Umarım o kazadan sağ çıkmayı başarmıştır. Diye düşünüyordum ki aldığım kokuyla zihnimde birden fazla kurt imgesi oluştu. Etrafıma bakınarak kokunun geldiği yönü bulmaya çalıştım önce. Kabuslarımdaki o kurtsa gelen, bu kez arkama bile bakmadan soluksuz kaçacaktım.

Duyduğum çıtırtı ile çalılara çevirdim gözlerimi. Gördüğüm iki siyah kurt bembeyaz karın üzerinde o kadar net görünüyordu ki gördüğüm şey gerçek mi sorusu gereksiz olmaktan öteye geçemezdi. Karşımda ki iki büyük kurt hırlayarak üzerime doğru gelmeye başladığında,

Beterin beteri varmış! Kaç Ase.

Diyen iç sesime uyup önce geriye yürüdüm. Sonrada tabana kuvvet yada pati miydi. Patiydi değil mi? Allah'ım arkamdaki keskin dişlerden kurtulmaya çalışırken düşündüğüm şeye bak!

Son hız koşmaya devam ederken şuan dört ayağım olduğu için şükrediyordum. Yoksa kendi kabusunda kalpten ölen ilk insan olabilirdim. Önümdeki ağaçların ve çalıların arasından sağ sol yaparak öyle bir koşuyordum ki kendim bile şaşkındım.

Bir yandan koşmaya devam ederken arada bir de arkama bakıyor takip ediliyor muyum diye kontrol ediyordum. Evet hâlâ peşimdelerdi. O an bir şeyi farkettim. Bu kurtlar aracın önüne çıkarak kaza yapmamıza sebep olan kurtardı. Ne oluyordu ya! Rüya olduğunu bilmesem bilinçli sanacağım.

Aramızdaki mesafe gittikçe kısalmaya başladığında dahada hızlanmaya çalıştım ama olmuyor, son gücüm buraya kadardı. Dahası gidebileceğim yol bitmiş az ötemde küçük bir uçurum vardı. Yavaşlayıp durmak zorunda kaldığımda nefes nefeseydim. Bir aşağıya bir peşimdekilere baktım. Aşağıda kıyıları buz kaplı küçük bir nehir arkamda vahşi iki kurt vardı. Nefesimi düzenlemeye çalışırken,

Allah'ım uyanmak için yeterince korkunç değil mi sencede? Artık uyansam diyorum.

Ne olur uyandır beni!
Ne olur uyandır beni!
Ne olur uyandır beni!

Dedim gözlerimi kapatarak. Ama olmuyordu. Neden olmuyordu, neden uyanamıyordum. Rüya değil miydi sonuçta? Her zaman uyanırdım. Şimdi neden olmuyordu.

Gözlerimi açıp üzerime atılan iki kurdu görünce ve korkuyla geriye gidince uçurumdan aşağı kayarken buldum kendimi. Hızla ön ayaklarım demekten gurur duyduğum pençelerimle tutundum kenara. Orada öylece asılı aşağı sarkmış düşmemeye çalışırken kurtlardan biri tam tepemde hırlayarak bana bakıyordu.

" Buraya kadar! "

Ne?
Ne duymuştum ben.
B-bu kurt konuşmuş olamazdı değil mi? Yada olabilir miydi? Allah'ım nasıl bir kabustur bu? İlerledikçe level atlıyordu. Hâlâ karşımdaki kurdun salyaları akan ağzına bakarken bir anda iri pençesini havada gördüm. Tamam. Dedim. Gerçekten buraya kadar.
Siyah kurdun pençesi tam üzerime inmesini beklerken o bir kaç saniye içinde birşey oldu. Birden başka bir kurt çıktı ortaya. Karşımda bana saldırmaya hazırlanan siyah kurdun üzerine atıldı. Boğuşmaya başladılar. Ama iki siyah kurda karşı bir gri alaca kurt. Yoksa sadece gri mi deniyordu bu renge. Ay şu durumda düşündüğüm şeye bak! Her neyse işte. Büyük alfa bir kurt olsada iki rakibi vardı.

Uçurumun kıyısından düşmemek için kendimi yukarıya doğru çekmeye çalışırken ve gözlerim hâlâ üzerlerinde izlerken bir anda farkettiğim şeyle iyice afalladım..

Bu.. O kurttu. Parkta önüme çıkan kurt. Allah'ım galiba kazada kafamı falan çarptım ben. Yoksa bu kadar saçmalığın aynı anda görmemin başka açıklaması olamaz. Bir önümde ölümüne boğuşan kurtulara bir aşağıya baktım. Bu kadar korkuyla uyanamıyorsam kendimi biraz daha korkutarak yataktan sıçrayarakta olsa uyanmak zorundayım. Derken son kez baktım aşağıya. Ardından derin bir nefes alıp, Allah'ım ne olur uyandır beni diyerek kendimi aşağıya bıraktığım anda ve o son saniyede gri kurtla göz göze gelirken yine bir ses duydum.

" Dur yapma! "

Bedenimde hissettiğim ilk çarpma ve acının ardından arka arkaya hissettiğim acılar. Aşağıya yuvarlanıyordum. Sonunda hissettiğim soğuk su ve acıyan canımla gözlerimi zorlukla araladığımda elimi gördüğümü hatırlıyorum. Kendi insan elimi. Sonrası ise karanlığa doğru kayan bilincim. Belkide uyandığımda yatağımda olacaktım.

❄️❄️

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bilincim açılsada göz kapaklarım hâlâ kapalıydı. Rüya içinde rüya görüyor, sürekli uyuyup uyanıyor gibi hissediyorum kendimi. Şimdi de her yerim ağrıyor olsada yumuşak olan bir yerde yattığımı farkettim. Kendi yatağım mıydı? Kendi yatağımsa neden her yerim ağrıyordu. O halde hastane yatağıydı belkide. Kazadan sonra götürüldüğüm hastanede uyanıyordum. Yani kabusum da bitmişti öyle mi? Umarım öyledir. Buradan çıktığım gibi İlk iş evime ve sıkıcı hayatıma geri dönecektim. Hemde koşarak. Kafamın içinde bunları hesabını yaparak düşünürken sesler duydum.

" Çekil, önce ben gördüm! "

" Hayır ben gördüm! "

" Hayır ben, ben gördüm!"

" Kesin sesinizi yaramazlar. Yada çıkın dışarı."

Ne oluyordu ya! Peki ya son duyduğum ses neden tanıdık geliyordu ve nereden? O sırada tam yüzümün yanında kulağımın dibinde bir yumuşaklık hissettim. Yumuşacık tüyler... Sonrada nefes alan ıslak bir burun ve gıdıklanma. Kedi miydi? Hastanede kediye izin veriliyor muydu? Tabiki hayır. O zaman ne oluyor ya. Diye düşünürken,

" Çok farklı kokuyor."

Diyen ilk sesi duydum yeniden.

" Ve güzel."

Bir anlık refleksle elimi atarak kulağımın dibindeki şeyi yakalayarak yerimde doğrulduğumdan elimde tuttuğum şeye inanamadım. Ensesinden tuttuğum ve bana bakan şey küçük yavru bir kurttan başka birşey değildi. Ayakları havada kocaman gözlerle,

" Merhaba." Dedi.

" Merhaba mı?

Aaaaahhhhhyyy!!!"

Son ses attığım çığlıkla birlikte elimdeki yavruyu karşıya doğru fırlattarak oturduğum yerde geriledim. Kalbim hissettiğim korku yüzünde kulaklarımda atıyordu şuan. Önümde ki yavru kurt hiç bir şey olmamış gibi dört ayak üstünde durmuş bana bakarken bir diğerini farkettim. Yerde sırt üstü, ayakları havada katıla katıla gülüyordu.

Gülmek? Gerçekten mi? Gülüyormuydu?

" Allah'ım deliriyorum! Diyerek korkuyla fırladım yattığım yerdeki yataktan.

Önce kendime baktım. Sadece iç çamaşırlarımla olduğumu farkedince korkum daha da arttı. Hızla yerdeki yataktan battaniyeyi alıp kendime sararak gerilemeye başlarken bir yandan da etrafıma bakındım.

Nerdeydim. Neden bu haldeydim. Hastanede falan olduğumu sanarken tahta bir kulübe yada orman kulübesi her neyse, ne işim vardı? Neden buradaydım?

" Korkma küçüğüm."

Duyduğum sesle panikle arkama döndüğümde bu kez bana bakan alaca renkte bir kurt daha görünce korkuyla bir çığlık daha attım.

" Çok korktu."

Diyen küçük yavruyu duydum yeniden. Ben daha ne oluyor onu anlamaya çalışırken birde üstüne

" Bizden korkma."

Diyen diğer kurdu yeniden duyunca, çıplak ayaklarımla hızla kapıya doğru koştum. Açtığım gibi kendimi dışarıya attım. Arttıkça artan korkumla birlikte kapıya bakarak geri geri yürürken karda bata çıka ilerliyor, buz gibi kar yüzünden çıplak ayaklarımın üşüdüğünü hissediyordum.

Ne olduğunu nerede olduğumu anlamak için kendi etrafımda bir tur döndüm. Ağaçlık bir alanın ortasında ağaç bir kulübenin önündeydim. Artık tamamen salaklamış rüyada mıyım gerçeklikte mi anlayamaz hâle gelmiş delirmenin eşiğinde aklım gidip geliyormuş gibi hissediyordum.

" Çok korkakmış."

Gözlerim tekrar küçük kurda ilişti. Bu kurtlar gerçekten konuşuyor ve bende duyuyor muydum gerçekten?
İnanamıyorum bu... Bu gerçek olamazdı.

" Hisşt. Sadece aklı karıştı."

Alaca renkteki kurttu bu kez konuşan. Bir küçüklere bir yetişkin kurda baktım. Ardından bir kahkaha patlattım. Sinirlerim iyice bozulmuştu ve kendime hakim olamıyordum. Evet kesinlikle deliyorum. Dedim bir yandan gülerken.

" Rakesh geliyor.
Rakesh geliyor!"

Rakesh ( Dolunay gününün hükümdarı. )

Hâlâ gerçekten duyup duymadığım konusunda şüphe duyduğum cümleyle gördüğüm büyük parlak gözlerin baktığı yön olan arkama döndüm.

Korkuyla yutkundum bu kez. O büyük kurt bu kezde tam karşımda ve karların arasından ağır hareketlerle yürüyerek bana doğru geliyordu. Kalp atışlarım o kadar dengesiz ve zorlanır olmuştu ki göğüs kafesime bir ağrı saplanmış aldığım buz gibi nefesler cigerlerime batarken kalbim kadar dengesizleşmişti.

Soğuktan mı yoksa şu halime şok geçirerek tepki gösteren bedenimin yüzünden mi bilmem titremeye başladım. Gözlerim hâlâ üzerime doğru yürüyen kurtta takılı kalırken bir kez daha hayatımın şokunu yaşadım. Karşımdaki kurt silüeti bir yandan yürürken bir yandan şekil değişmeye başlamıştı. Hayal mi gerçek mi kesinlikle anlayamazken gördüğüm silüet değişti, değişti, değişti. Tam karşımda bir doksan boylarında çekici gözlere ve yüze sahip ensesine kadar uzun saçlara ve oldukça kaslı, yarı çıplak üst bedene sahip bir adam durdu.

" Aselis..."

Dediğinde benim için film orada koptu yine. Kendimi sırt üstü karların arasında buldum. Bilincim kaybolurken gördüğüm son kare endişeyle bakan o bir çift mavi gözdü. Allah'ım uyandır beni artık ne olur...

❄️❄️❄️

Bilincim yerine gelirken kulağıma yine aynı tanıdık sesler geliyordu.

" Hâlâ zayıf. Kendini kontrol edemiyor."

" Evet, farkındayım.
Ama zamanla düzelecektir. "

" Zaman yok.
Bir an önce herşeyi öğrenmeli. Ne olduğunu bilmeli. Kabul etmeli ve sürüsü için gerekeni yapmalı. Aksi hâlde bu olanlar bitmeyecek. Ve hepimiz..."

Dedi ve sustu. Neden bahsediyorlardı. Yada kimden.

" Rakesh..."

Yavru kurdun sesiydi kulağıma gelen.

" Sonsuza kadar bizimle mi kalacak gerçekten? "

Bir anda gözlerim kocaman açıldı.

Sonsuzluk mu? Kalmak mı?
Kim? Ben mi?

Şaşkın şekilde bana bakan gözler eşliğinde hızla yerimden kalktığımda bedenimin yine değiştiğini farketmemle geriye doğru tökezlemem ve düşmem bir oldu. Yine kurt bedeninde bulmuştum kendimi. Anında toparlanıp ayaklarımın üzerinde durarak etrafıma bakındım. Sonra da normal kıyafetleri ile normal bir insan formundaki Rakesh denen adama. Hemen ardından arkasındaki kurda. Sonra da yine beni izleyen yavru kurtlara. Bütün gözler üzerimdeydi. Benim gözlerim ise panikle kaçmak için bir yer arıyordu.

" Aselis."

Dedi Rakesh dedikleri adam. Ayağa kalktı. Elleri yarım havada,

" Korkma sakin ol."

Onu duysam da aklım sadece bir an önce buradan gitmekte olduğu için onu dinlemiyor sedece etrafı inceliyordum. Panik içinde kaçacak bir yer varmı diye bakıyordum sadece.

Kulübenin içinde dışarı ile bağlantılı tek bir yer vardı. Cam bir pencere oda kapalıydı. Kaçabileceğim başka bir yer yoktu.

" Aselis sakin ol.
Lütfen! "

Bu gördüklerim, gerçekte böyle bir yer olamazdı. Mümkün değildi. Bu olanlar yaşadıklarım, duyduklarım ve gördüklerim gerçek olamazdı.

Buradan gitmeliyim!
Buradan gitmeliyim!

" Aselis!"

Duyduğum o sesle daha fazla beklemedim. Bütün gücümle pencereye koştum. Yine bütün hızımla cama doğru atlarken yine Aselis! Diyen Rakesh'i duyduğumda ben çoktan camı kırmış kendimi dışarda yuvarlanırken bulmuştum.
Canlar bir yerime batmadığı için çok şanslıydım. Hiç oyalanmadan yerimden kalkarak olabildiğince hızlı koşmaya daha doğrusu kaçmaya başlamıştım.

" Aselis dur!"

Kapıdan çıkan Rakeshti bağıran.

" Aselis!
Aselis dur!"

Ölsem bile durmayacaktım. Hızla koşmaya devam ederken bir yandan da beni takip ediyor mu diye gerime baktığımda bir anda insan formundan kurt formuna dönüşen Rakesh'i görmemle daha da hızlandım.

Loading...
0%