Yeni Üyelik
7.
Bölüm

❄️D.5 İnsan bedenimin kurt ruhu❄️

@azamet_29_2

 

Ölsem bile durmayacaktım. Hızla koşmaya devam ederken bir yandan da beni takip ediyor mu diye gerime baktığımda bir anda koşarak gelen insan formundan kurt formuna dönen Rakesh'i görmemle daha da hızlandım.

 

Ama benden daha hızlıydı. Bir anda yanımda hızla geçen kurt bir kaç metre ötemde ve tam önümde durduğunda aniden yavaşlayarak yönümü değiştirdim. Ama yine aynı şeyi yaparak tekrar önüme geçip koşmama engel oldu. Hızlıydı. Benden daha hızlı. Yeniden aksi yöne çevirdim yönümü. Yine ve yine aynı şeyleri yaparak tekrar geçti önüme. İzin vermiyordu. Ne ilerlememe ne de kaçmama izin vermiyordu. Anlaşılan vermeyecektide.

 

Nefes nefese kalmış yorulmuştum ama onda en ufak yorgunluk emaresi yoktu. Geri geri giderken öfke yüklü bakışlarımı gözlerine diktim. Mavileri gitmiş kurt sarısı gözleri geri gelmişti. Hiç kıpırdamadan bir süre öylece kaldım yerimde. Kararlı olduğumu göstermeye çalışıyordum. Bu süre içinde oda benim gibi sadece bekledi. Yaklaşmadı.. Uzaklaşmadı..
Sadece bekledi. Oda bana kararlı olduğunu belli ediyordu sanırım.

 

Nefesim biraz olsun düzene girdiğinde önce etrafımda gezdirdim gözlerimi. En hızlı şekilde kaçmak istediğim için kendime bir yön belirlemeye çalışıyordum. Beni izliyor olmalıydı ki.

 

" Kaçmayı düşünme bile." Dedi.

 

Gözlerim, saniyesinde kurt bedenine döndü ve gözlerine. Artık kabul etmeliydim. Bu kâbusta bütün kurtlar konuşabiliyor ve bende beyaz bir kurda dönüşebilen bir insandım. Anlaşılan çok fantastik bir kâbus görüyordum.

 

Gözlerim gözlerinde bir kaç adım sağıma yürüdüm. İki üç metre uzağımda bana bakmaya devam ederek aynı şekilde kendi soluna ilerledi. Önümde engel olmaya devam edecekti.

 

Durdum ve soluma bir kaç adım attım bu kez. Yine aynı şekilde kendi sağına ilerledi. Gerçekten sinirlerimi bozuyordu bu kurtadam.

 

O an dank etmişti kafama.
Kurt adam? Dedim kendi kendime. Yeni aydınlanmış gibi hissederken karşımda sadece bir kurt değil aynı zamanda bir insan olduğunu yeni yeni algılayabiliyordum. Oda benim gibi hem insan hem kurt olabiliyordu.

 

Bir kaç saniye sonra kendime gelerek,

 

" Çekil önümden." dedim gerçek bir kurt gibi dişlerimi gösterirken ve hırlayarak. Bu yaptığıma gerçekten inanamıyordum o ayrı mesele. Ama bir kurtsam bir kurt gibi hareket etmemde sakınca yoktu herhalde. Başını iki yana salladı sessiz. Niyeti yoktu çekilmeye.

 

" Çekil! " Dedim bütün öfkemi göstererek bir adım öne gelirken.
Bir adım geriledi ama çekilmedi.

 

" Gitmene izin veremem. Benimle gelmelisin, aksi halde hayatın tehlikeye girer. Seni bulurlar."

 

Ne anlatıyordu anlamıyordum. Ama burada durmaya, yada onunla dönmeye hiç niyetim yoktu. Bir kaç saniye düşündüm. Ne yapacaktım şimdi. Peşimi bırakacak gibi görünmüyordu. Düşündüm düşündüm...

 

Sonunda aklıma gelen şeyle bir anda korkuyla hemen arkasındaki boşluğa bakarak geriye doğru sinerken gözlerimi kısıp kulaklarımı aşağıya doğru indirdim. Aynı anda bedenimide geriye doğru eğdim. Bu halimi görünce neden bu kadar korktuğumu anlamak için hızla arkasını dönünce pis bir gülümseme ile son sürat diğer yöne doğru koşmaya başladım.

 

Evet onu kandırmıştım, oda kanmıştı.
Nereye gittiğime bakmadan tek bir düşünce ile, bu kabustan kurtulma düşüncesi ile koşmaya devam ederken yine bir yandan arkama bakıyordum. Yoktu. Onu atlatmayı başarmış olmanın verdiği gururla keyifle koşmaya devam ederken bir anda çarptığım ve kaya mı ağaç mı onu bile anlayamadığım sertlikle gerisin geri yere düştüğümde sersem kafayla olduğum yerde hareketsiz kaldım.

 

Saniyeler sonra gözlerimi açtığımda karşımdaki Rakesh'i gördüm yine. Nasıl bu kadar hızlı olup önüme geçmişti. Olduğum yerde ayağa kalktım. Yine yakalanmıştım işte.

 

" Benimle gel. Konuşmamız gerekenler var. O zaman anlayacaksın neden gidemeyeceğini. "

 

Duygusuz şekilde baktım yüzüne. Geriye adımladım.

 

" Hayır. " Dedim hırlayarak.

 

Tam karşıma geçip " Ne? " Dedi.

 

" Duydun. Hiç bir yere gelmiyorum!

 

Kimsiniz ? "

 

Biraz daha geriledim.

 

" Yada nesiniz?
Neden peşimdesiniz bilmiyorum?
Ama kolayca teslim olmam!

 

Hiç kimse yada hiç bir şey yada kurt, bana istemediğim bir şeyi yaptıramaz! "

 

" Ne? "

 

" Sağır mısın sen?!
Uzak dur benden! "

 

Diyerek yeniden kaçmak, uzaklaşmak istedim ama yine bir anda önüme geçti.

 

" Sağır olan sensin! "

 

Diye hırlayarak aynı şekilde karşılık verdi.

 

" Aselis! "

 

Öne atılarak tam karşısında burun buruna gelecek şekilde ve gözlerim gözlerinde daha fazla hırladım.

 

" Aselis diyip durmayın artık!
Yeter!
Ase!
Benim adım Ase! "

 

Bağırarak konuşuyordum. Normal hayatta bu şekilde iki kurt görsem boğuşmaya hazırlanıyorlar derdim. Kürkünü kabartarak üzerime doğru eğdi bedenini.

 

" Sana dedim ki. Yaşamak istiyorsan benimle gelmelisin! "

 

" Ben de sana hayır.."

 

Cümlemi tatamlamama izin vermezken bir anda gözlerinin sarısı kan kırmızıya büründü. Uzun sivri ve keskin dişlerinin gözlerimin önünde nasıl uzadığına şahit olurken gözleri hemen arkama odaklanmıştı.

 

Hadi ama benim ona oynadığım oyunu oda bana mı oynuyordu. O kadar da aptal değilim kanacak. Diye düşünürken kurt bedeninin nasıl büyüdüğünü kocaman gözlerle izledim. Neler oluyordu. Hayır bu bir oyun değildi sanırım.
Hızla arkama dönerken gördüğüm dört tane siyah, gözleri ve salyaları kan kırmızı kurtlarla yine geriye doğru sindim. Bu kurtlar hiç normal değildi.
Sanki...
Sanki her biri bir canavara benziyordu. Yanımdan önüme geçen Rakesh beni büyük bedeninin arkasına alarak karşısındaki dört kurdu hırlayışı ile tehdit ederken ben olanları korkuyla izliyordum. Söyledikleri doğruydu sanırım.

 

Gözleri düşmanı olduğu aşikar olan kurtlardan bir saniye bile ayrılmadan başını hafiften yana doğru çevirerek

 

" Arkanı dön ve bir saniye bile durmadan koş. Ben seni bulurum."

 

Söylediklerini duysam da kıpırdayamıyordum. Sanırım hissettiğim korkuyla bacaklarım kilitlenmişti .

 

" Ase! " Diyen Rakesh ile yerimde sıçrayarak kendime gelirken arkamı döndüğüm gibi son hız koşmaya başladım. Bir yandan koşarken yine arkama baktım saniyelik şekilde. Rakesh ile acımasızca boğuşan kurtları görünce artan korkumla daha hızlı koşmaya başladım. Bire karşı dört kurt. Onlarla nasıl baş edecekti.

 

Peki onun için neden endişeleniyordum. Tamamen saçma sapan bir kâbus.

 

Allah'ım uyandır beni. Ne olur artık uyandır beni. Bu kâbus bitsin artık. Dayanamıyorum sonunda delirecem.

 

Derken nefes nefeseydim. Ne kadar koştum bilmiyorum. Ama artık tükenen gücümle yavaşlamak, sonunda da durmak zorunda kalmıştım. Acıkmış, boğazım kurumuş ve susamıştım üstelik. Bu yüzden yorgun ve güçsüz hissediyordum belki de. Daha fazla koşacak takatim kalmamıştı. Koşmak yerine saklanma fikri o an daha mantıklı gelince önce önümdeki büyük gövdeli çam ağacının iğneli yaprakları üzerinde biriken kardan bir ısırık aldım. Susuzluğuma iyi gelebilirdi. Küçükken yediğim kar helvasına benziyordu tadı. Sadece pekmezi eksikti. Susuzluğum bir nebze olsun geçince yere yakın karla kaplı dalların arasına geçerek büyük gövdesinin arkasında olduğum yere ayaklarımın üzerine uzandım. Kalın kürküm sayesinde çok üşümüyordum ama şuan yatağımda ve sıcak yorganımın altında olmayı daha çok isterdim. Yorgunluktan kapanan gözlerimi zorlukla açık tutmaya çalışsamda başarmak zordu. Bir süre sonra gücüm yetmedi artık kapanan gözlerime. Yorgun, bitkin ve bir kabusun içine sıkışmış haldeydim. Yağmaya başlayan karı izlerken,

 

Ne olacaksa olsun. Artık dayanamıyorum.
Dedim son olarak.

 

❄️❄️❄️

 

" Aselis.
Aselis!
Aselis! "

 

Gözlerimi açtığım gibi korkuyla ayağa kalktığımda çarptığım kar yüklü çam ağacının dalıyla tepemden aşağı dökülen kar yığını altında kaldım.

 

Başımı kardan çıkarıp sağa sola sallayarak üzerimdeki kardan kurtulduktan sonra gözlerimi açtığımda karşımda bana bakan duygusuz bir çift sarı göz gördüm. Çarptığım karlı dallar yüzünden benim gibi karın altında kalmış Rakesh bana bakıyordu. Başıma gelen aklımla bir ona bir kendime baktım.

 

İnanamıyordum. Hâlâ mı bu bedendeydim ben.

 

" İyi misin?"

 

Cevap vermedim.

 

" Hadi çık ordan da gidelim."

 

İçinde bulunduğum karların arasına bıraktım kendinmi. Hâlâ bu kabusun içinde olduğum gerçeği ile yüz yüze gelmek ağır gelmişti. Yine cevap vermedim.

 

" Aselis. Diğerleride peşimize düşmeden gitmeliyiz."

 

" İstemiyorum!
Git! Rahat bırak beni.
Ben artık koşmaktan, kaçmaktan, korkmaktan yoruldum. Bu kabusun içinde ölmek uyanmama yardım eder belki."

 

" Aselis! "

 

Tekrar duyduğum saçma sapan isim yüzünden öfkeyle fırladım yerimden.
Üzerine atılırken,

 

" Ase benim adım, Ase!
Kesin artık!"

 

Aniden farkettiğim şeyle birden durdum. Şaşırarak geriledim.

 

Ben...
Ben az önce ne yapmıştım. Gerçek bir kurt gibi karşımdaki Rakesh'e saldırmıştım. Yaptığıma inanamaz şekilde önce kendime sonra bana ait olmayan iri pençelere ve uzun tırnaklara çevirdim gözlerimi. Neler oluyordu. Hırçın hamlelerimle gerileyen Rakesh'in gözleri üzerimde, bakışları ise tuhaftı.

 

" Ruhun..." Dedi sakin..

 

"Ait olduğu yere geri dönüyor."

 

Saf saf yüzüne baktım arka ayaklarımın üzerine otururken. Hayır. Ben bir insanım. Kurt falan değilim. Başımı öne eğdim.

 

Sadece bir kabus.
Ben burada değilim.
Böyle bir yer yok.
Ben burada değilim, değilim. Kendi kendime saygılarcasına konuşuyordum.

 

Gözlerim önümdeki kar kütlesine düşüncelerim başka boyutlara takıldı. Anlayamadığım birşeylerin sezgisi içimi darlarken bilmediğim birşeylerin olduğu hissi vardı. Yanında da ağlama hissi.

 

" Aselis.. "

 

Sinirle kaldırdım başımı.

 

" Tamam... Ase.
Ase, diyeceğim.

 

Ase, şimdi benimle gelirsen herşeyi anlayacaksın."

 

Hâlâ kararsız, önüme bakmaya devam ediyordum.

 

" Ase.. "

 

Bana doğru yaklaştı.

 

" Şunu bilki, şuan bir rüyada değilsin. Yaşadığın herşey gerçek. Gördüğün kurt bedenin gerçek."

 

Duyduklarım aklımı dahada karıştırdı. " Yalan." Dedim kendimin bile zor duyduğum sesimle ve yalan olması umuduyla. Rüya oluşunu düşünmek benim için bir açıklamaydı. Beni rahatlatıyordu. Ama rüya değilse... İşte o zaman herşey değişir içinden çıkamayacağım bir hâl alırdı.

 

" Bize güvenmelisin Ase. Biz sana zarar vermeyiz.
Ben senin için buradayım. "

 

Ne demekti senin için buradayım.

 

" Lütfen benimle gel."

 

" Ne-nereye? "

 

" Ait olduğun yere."

 

" Ait olduğum yer mi? "

 

Hareketlendi. Bir kaç adım uzaklaşıp durdu. Onunla gitmeliydim. Herşeyi anlatacağını söylüyordu. Evet gitmeliydim. En azından neler olduğunu, nerede olduğumu bana söylemeliydiler.

 

Başıyla gel işareti yapınca ayaklarım kendiliğinden yürüdü sanki. Rakesh'in ardından yavaş yavaş ilerlerken olan biten herşeyi yeniden ve yeniden zihnimden geçirip bir anlam vermeye çalıştım. Ama olmuyordu.
Durdum...
Başımı yukarıya kaldırdım.
Gökyüzüne kadar uzanan çam ağaçlarına baktım. Nasıl bir yerdeydim böyle. Önüme indirdim gözlerimi. Sonrada yürümeye devam ettim. Şimdilik onunla gidecektim. Bana yapacakları açıklamaya ihtiyacım vardı. Rakesh önde ben arkada sessizce yürüdük, yürüdük..

 

Bir süre sonra hava kararmaya başladığında artık halim kalmamıştı. Yürümeye yavaşlayarak devam ederken içimde duyduğum tuhaf bir hisle durdum. Hissettiğim şey gerçekten garipti. Tüylerim diken diken oldu desem abartı olmazdı. O anda yanımdan birinin geçtiğini hissiyle ve hızla dönüp arkama baktığımda, karşımda silik bir görüntü, bir kadın görüntüsü gördüm ormanın karanlığıda.
Gözlerim kocaman açıldı. Gerçek miydi şuan gördüğüm şey..
Kadının eli karnında, hamile... Nefes nefese. Hemen yanındaki ağacın gövdesine yaslandı. Elinde kırmızı taşları olan bir hançer vardı.
Ardından aynı şekilde silik görüntüler halinde kurtlar gördüm. Keskin bakışları kadında...

 

Ne oluyordu? Yine mi rüya? Yoksa hayal mi? Yoksa daha kötüsü hayaletler mi görüyordum?

 

" Ase."

 

Duyduğum adımla Rakesh'e döndüm. Sonra hızla arkama baktım yine. Ama az önce gördüğüm yada gördüğümü sandığım görüntüler artık yoktu. Sanırım fazlasıyla yorulmuştum.

 

" Yeter." Dedim.

 

" Acıktım, susadım, hayal görmeye bile başladım. Bir adım daha atacak hâlim yok! "

 

Başım önümde yorgun nefesler alırken yanıma geldi.

 

" Az kaldı biraz daha dayan, sonra dinlebiliriz."

 

Gözlerine diktim gözlerimi.

 

" Hemen neler olduğunu, nereye gittiğimizi açıklamazsan şuradan şuraya gitmiyorum!"

 

" Sadece biraz daha dayan Ase, sonra herşeyi anlatacağız."

 

" Ğız.
Ğız derken."

 

Derin bir nefes bıraktı.

 

" Tamaaam! " Dedim bıkkınlık içinde.

 

" Biraz daha.
Ama yolun sonunda iyi bir açıklama alamazsam sen düşün. "

 

Zorlukla hareket ederek yanına geldiğimde birlikte yürümeye devam ettik.. Hava dahada kararırken nihayet geldiğimiz yer ormanın derinliklerinde bir şelaleydi. Önünde küçük bir gölet etrafında kalın ağaçlar vardı. Göletin yanına gelen Rakesh,

 

Burdan su içebiliriz. Dedi ve gelip buz gibi sudan içmeye başladı. Bu ormanın içinde başka şansım yoktu. Rakesh'i takip edip yanına geldim. O başını kaldırıp etrafı dikkatli şekilde izlerken bende tıpkı onun gibi sudan içtim. İlginç şekilde tadı şekerli suyu hatırlatmıştı bana.

 

"Hadi gel."

 

Dediğinde yeniden arkasından yürüdüm. Göletin etrafında ilerleyerek şelalenin yanına gelip arkasından içeriye doğru şaşırarak yürüdüm peşinden. Akan suyun arkasındaki boşlukta küçük bir mağaranın girişi vardı. Burada bir mağara olabileceği aklımın ucundan bile gelmezdi. Rakesh durmadan yürümeye devam ederken ben olduğum yerde durdum önce. Karanlığı sevmezdim.

 

" Mağaranın içine mi gireceğiz? "

 

" Korkmana gerek yok."

 

Bana aldırmadan yürümeye devam eden Rakesh'in arkasından bir kaç saniye baktıktan sonra hızlı bir kaç adımda yanına geldim. Birlikte yürüdük yine.

 

Az sonra mağaranın kenarlarında ve yer yer tavanında sarkıtlar ve dikitler şeklinde parlak uzun kristaller görmemizle karanlık mağaranın içi loş da olsa aydınlanmış en azından önümüzü görür hâle gelmiştik. Ama garip birşey vardı yine ve yine. Yanından geçtiğimiz kristallerden sonra mağaranın içinde değişik bir hava hissettim. Daha doğrusu koku. Egzotik diyebileceğim bir koku. Yavaş yavaş zihin bulandıran bir koku.

 

Bir süre sonra o küçük ve dar mağara dahada genişledi. Dahada ve dahada. Sonunda geldiğimiz yerde gördüğüm, bir kurt sürüsü ve küçük yavrulardı.

 

" Geldiler. "

 

Diyerek yanımıza koşan ufaklığa baktım. Bu o kulübede gördüğüm küçük yavruydu. Arkasından da diğeri geldi. Duvarlarına saplı şekilde yanan meşalelerin ateşi ile aydınlanan mağaraya göz gezdirirken yavaş yavaş etrafımıza toplanan kurtları görmemle Rakesh'in arkasına geriledim. Ne yalan söyleyeyim ürkmüştüm.

 

Önümüzde meraklı gözlerle bizi izleyen kurtların arasından boz renkli ve yaşlı olduğu her halinden belli olanı öne doğru çıkarken gözleri üzerimdeydi. Daha doğrusu gözü. Çünkü sol gözünün üzerinde büyük bir pençe izi vardı ve gözünü kaybetmişti.

 

" Sensin." Dedi.

 

Sensin derken ne demek istemişti. Bulanan zihnimle gözlerimi açık tutmaya ve bize neden böyle baktıklarını anlayamaya çalışıyordum. Ama ayakta duramayan yorgun bedenim, birde o acayip kokunun ciğerlerime ve beynime dolmasıyla olduğum yere düşüp kaldım. Son hatırladığım

 

" Aselis..." diyen o kurttu.

 

❄️❄️❄️

 

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Artık umursamıyordum da. Uyu uyan, uyu uyan iyice karışmıştı aklım. Ve yine o ıslak gözler üzerimde uyandım. Yanımda yine o küçük yavrular vardı. Beni izlemekten keyif alıyorlardı sanki. Bir tanesi,

 

" Uyandı!
Uyandı!
Rakesh! "

 

Diye bağırarak mağaradan çıkarken havaya kaldırdığım ellerime baktım. Yeniden insan formuma dönmüştüm. Bir kurt bir insan oluyordum. Ama bilinçli yapmıyordum. Nasıl olduğunu bile anlayamamıştım. Kısa süre düşünüp ne olduğu hatırlamaya çalıştım. Hatırladım da. Yoğunluktan ve o koku yüzünden yığılıp kalmıştım.

 

Her tarafı ağrıyan bedenimle yerimde doğrulup bağdaş kurarak oturduğumda altımda hissettiğim yumuşaklığa çevirdim gözlerimi. Kalın bir hayvan postu üzerinde uyumuş ve uyanmıştım. Kendi üzerime baktım sonra. Değişik bir kumaştan dokunmuş beyaz, boydan bir elbise vardı. Elbisenin omuzu dar olan kolu bileğe indikçe genişliyordu. Diğer yavru yanıma gelerek ön ayaklarını dizime dayayıp yükseldiğinde gözleri hayran hayran bakıyordu.

 

" Çok güzel."

 

" Küçük yavru bir kurttan iltifat almak mı? "

 

Dedim gözlerimi devirerek. Şuan bir kurt yavrusuyla konuşuyor olduğuma inanamıyordum. Hoş yaşadıklarımın hangi kısmı inanılır gibiydi ki.
Etrafıma bakındım yine. Bunu çok sık yapar olmuştum. İnsan hiç bilmediği bir yerde olunca sürekli etrafa bakılıyordu tabi. Rakesh neredeydi. Bana bir açıklama yapması gerekiyordu artık.

 

" Tüylerin çok güzel oldu."

 

Önümde beni izlemeye devam eden yavruya çevirdim gözlerimi yeniden.

 

" Tüy mü? Onlar tüy değil saç. "

 

Dedim elimi saçıma götürerek. Bir tutamını elime alıp gösterecekken gördüğüm şeyle bir anda durdum. Gözlerimi kısarak baktım gördüğüm şeyden emin olmak için. Dikkatli şekilde tekrar tekrar baktım bir tutam saçıma.

 

" Saçlarıma ne oldu?! " dedim panikle dizlerimin üzerine kalkarken. Diğer tarafımdan bir tutam daha çekip baktım. Sonrada öne eğilerek saçlarımı önüme attım.

 

" Beyaz!
Saçlarım beyazlamış!! "

 

" Evet çok güzel oldu."

 

Tepe aşağı dururken sinirle baktım yanımdaki yavruya.

 

" Dalgamı geçiyorsun?
Ne yaptınız saçlarıma? "

 

" Saçına kimse dokunmadı."

 

Başımı kaldırıp dağılan saçlarımın arasından bana doğru yürüyen insan formundaki Rakesh'e baktım. Oda benim gibi değişmişti.

 

" Dolunay kılanına ait olan ruhun insan bedenine dönüyor."

Loading...
0%