Yeni Üyelik
8.
Bölüm

❄️D.6 Gerçekler ❄️

@azamet_29_2

" Dolunay kılanına ait olan ruhun insan bedenine dönüyor."

Anlamaz gözlerle bakmaya devam ederken yanıma kadar gelip durdu.
Mavi gözleri gözlerimde ve saçlarımda gezindi.

" Dönüyorsun.

Yakında tamamen döneceksin."

Elini saçıma uzatarak geriye doğru atarken öne doğru esneyerek açıkta kalan boyun girintime dikti mavi gözlerini. Elimle elini ittirerek,

" Ne?
Ne demek tamamen dönmek?
Ne anlatıyorsunuz anlamıyorum? Hemen şimdi bir açıklama bekliyorum ki.. Yapacağını söylemiştin zaten."

" Herşeyi anlatacağım."

Diyen tanıdık sesle gözlerim büyürken bir kaç saniye donup kaldım. Bu sesin sahibi...
Hızla arkamı döndüm.

Hano nine?
Bu çatlak yaşlı kadının burada ne işi olabilirdi? Oda mı? Bu... Bu...

Ne düşüneceğimi bilemedim. Ben şuan neyin içinde olduğumu bile bilmezken tarif edecek kelimeyi nasıl bulacaktım ki..
Elindeki ağaçtan kaseye baktım. Kırmızı bir sıvı vardı. Yanıma kadar gelip elindekini uzattığında ben hâlâ şaşkın şekilde yaşlı kadını izliyordum.

" Bunu iç. Daha iyi hissedeceksin."

Hızla geriye, mağaranın çıkışına doğru geriledim.

" Nasıl bir oyun bu!
Sen... Sen nasıl?
Seni gördüm!
O otobüste yanımdaydın. O saçma ismi ilk sen söyledin. Anlattığın o hikaye, bu olanlar bu kurt..."

Dedim ve durdum karşımdaki Rakesh'e bakarak.

" Sende mi onun gibisin? "

Yaşlı gözleri bana baktı.

" Ben ve bir kaçımız onun gibi. "

Derken arkasından içeriye giren iri yarı yaratığı görünce korkuyla geriye adımladım. Bu kez gelen şey hem bir insana hem bir kurda daha doğrusu ikisinin karışımı bir şeye benziyordu. Elleri ve ayakları pençe şeklinde, kıllı ama insana benzeyen üst bedeni buna tezat bir kurda ait bacakları, kuyruğu ve kurt şeklinde başı vardı.
Gerçek kurt adam bedeni bu olmalıydı. Meraklı ve anlamaya çalışan bakışlarıyla kırmızı gözleri üzerimde gezindi bir süre.

İhtiyar kadın,

" Bazılarımız da Lendha gibi." dedi yanında duran yaratığı gösterirken.

" Şuan aklın çok karışık biliyorum ama beni dinlersen herşeyi anlayacaksın küçüğüm."

Bu sırada Lendha denilen,

" Rakesh." dedi kalın sesiyle. Gözleriyle dışarı gel işareti yaparak dönüp çıkışa yürüdü.

Rakesh ise çıkışa doğru iki adım attıktan sonra,

" Ase lütfen Asva'yı bir kere olsun dinle."

Yaşlı kadına çevirdim gözlerimi. Asva? Gerçek adı Asva mıydı?

Rakesh ve Lendha giderken,

" Otur ve beni dinle Aselis."

İçimden bir ses, kaç burdan desede diğer yanım kaçsanda kurtulamıyorsun. En azından herşeyi öğren diyordu. Bir kadına bir ayağımın dibinde merakla bizi izleyen yavruya baktım.

" Bize yardım etmezsen sürüdeki bütün kurtlar annem gibi ölecek. Ben ve diğer yavrularda."

Duyduğum şeyle karışan kafam bir kat daha karıştı. Artık gerçekten neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Küçük adımlarla yerime dönüp oturdum.

Gerçek adının Asva olduğunu öğrendiğim kadın elindeki o kase ile yanıma kadar gelip tam karşıma diğer postun üzerine oturdu. Küçük yavru hemen yanına gelip yatarak başını dizinin üzerine bırakırken gözleri hâlâ üzerimdeydi.

" Anlat."

" Öncelikle benim adım Asva. Sürünün en yaşlılarından biri ve bir şamanım."

" Şa-şaman mı?
Öyle birşey var mı gerçekten?"

Başını salladı sadece.

"Kulübede ki sendin değil mi? "

Derken şüpheli gözlerle bakıyordum.
Gülümsedi. " Evet bendim." Dedi.

" Devam et.
Nasıl kurtuldun o kazadan? Ve neredeyim? Neden buradayım? Bütün bu olanlar neyin nesi?
Neler oluyor? "

" Sana herşeyi en baştan anlatacağım. Ama önce bunu iç sana iyi gelecek. "

Uzattığı kaseye baktım.

" İstemiyorum."

" Sana zarar vermek isteseydik ilk gördüğümüzde yapardık."

Düşündüm. Haklıydı. Elindekini alıp temkinli şekilde dudaklarıma götürdüm. Yudum, yudum içerken damağımda değişik bir meyve tadı kaldı bilmediğim. Dediği doğruydu daha iyi hissettirmişti nedense. Açlığımı ve susuzluğumu bile gidermişti.

" Uzun yıllar önce." diye başladı karşımda oturan yaşlı kadın.

" Vampirlerin ve kurtların her daim savaş halinde oldukları dünyada bir gece ansızın saldıran vampirlerle yapılan savaş acımasız ve kanlı geçiyordu. O kana susamış yaratıklar acımadan, yetişkin yada yavru demeden saldırıyorlar, sürünün lideri ve avcılar savaşırken karşı koymakta çok zorlanıyorlardı. Dahası dişlerini geçirdikleri her kurt eğer ölmediyse vampirlerin kölesine dönüşüyordu. Sürümüzün lideri Arex zayıfların, dişilerin ve yavruların kaçmasını emretti. Ve tabi eşi Aselis'in."

" Aselis mi? "

Kısa bir bakış atıp devam etti kadın.

" Kendi ise avcılarla birlikte geride kalarak, vampirlerle savaşacak ve bize zaman kazandıracaktı.

Aselis Arex'i bırakmak istemedi ama mecburdu. Çünkü bir bebek bekliyordu. Dahası bu yüzden kurt bedenine geçemiyor bu da onu savunmasız bırakıyordu. Canımızı ve klanın vârisini kurtarmak için Arex'in canı pahasına açtığı geçit kapısına kadar geldik. Arex hemen gidin dedi. Bu güne kadar hiç bir kurt o kapıyı kullanmamıştı. Nereye çıkacağı bile belli değildi. Geri dönüşü olmaya bildirdi. İtiraz ettik. Kalıp savaşmayı istedik.

Arex, bu kapı sizi diğer klanlara götürecek dedi. İlk kez duyuyorduk böyle bir şeyi ama o yıllar öncesinden biliyormuş. Kapı yeniden açılıp son savaş olmadan onları bulup bir araya gelin. Son savaş için hazırlanın. Dedi.

Sonra Aselis'e baktı. Hadi gidin artık emrini verdi. O emirden sonra koşarak uzaklaştılar. Avcı kurtlarla birlikte toz duman ve alevler içinde kalırken biz geçitten geçip buraya geldik."

" Buraya derken. Yani orası başka bir dünya ise buraya insanların dünyasına mı? "

Kırık bir gülümseme belirdi ince dudaklarında.

" Burası insanların dünyası değil."

" Ne?" Dedim alık alık bakarken.

" Nasıl değil? "

" Alın yazın bir kere yazılınca kader sadece yolunu açar. Hayatta hiç yapmadığın bir şeyi yapar kendi ayaklarınla gelirsin aslında olman gereken yere. "

" Ne? " Dedim yeniden. Neden bahsettiğini anlamıyordum.

" Sabırlı ol anlayacaksın.

Zavallı Aselis... " Diye devam etti.

" Kapanan kapının önünde saatlerce ağladı. Çünkü geride kalanlar ölmeye gönüllü olmuşlardı. Bizim için canlarını vererek bize zaman kazandırmışlardı.

Sağ kalanlarla geldiğimiz, hiç bilmediğimiz bu topraklarda günlerce ikinci kere hayatta kalma savaşı verdik. Bazılarımız hâlâ kayıp, bu topraklarda ama başka yerlerde olduklarını umuyorum. Yaralı olan bir çok kurt ise burada öldü. Annesiz kalan yavru kurtlarda. Kalanlarla yeni bir düzen yeni bir yaşam kurmaya çalışıyorduk."

Yaşlı kadın başını biraz kaldırıp gözlerini duvardaki meşaleye çevirdi. Uzaklara dalarken devam etti konuşmasına.

" Ama bilmediğimiz birşey vardı. Bizimle birlikte gelenlerin arasında hainlerden oluşan bir sürü... Vampirlerle bir anlaşma yapan ve onlara sadık kalan kurtlar.
Kendilerini ısırtarak değişmeyi kabul eden kurtlar. Ve kızıl hilal...

Geçitten geçtiğimiz o gece zamanda bir atlama yaşayıp 20 yılda bir olan kızıl hilalin doğacağı zamana gelmeyi beklemiyorduk. Atalarımızın öğretisidir. Kızıl hilal'in olduğu gece doğan bebek kızıl hilal'in gücünü ve işaretini taşır...
Kontrol edilemeyen bir güç. Ne yazık ki Aselis'in sancıları tuttuğu gece o geceydi. Ve hainler sürüsü o gece belli ettiler kendilerini. Aselis ve bebeğinin ölmesi gerekiyordu. Kızıl hilal'in gücü bebeğe geçmemeliydi çünkü.

Çünkü hailerin arasında doğacak başka bir kurt vardı. Bu güç onlarda olmalıydı. Bunu istiyorlardı. O gece baskına uğradık. Aselis'in peşine düşmüştü sürü. Biz onları oyalamaya çalışırken Aselis kaçtı. Biz onları oyaladığımızı sanarken onlarda bizi oyalıyorlarmış meğerse. Bunu farkeder farketmez Bozım... Dün gördüğün yüzü yaralı ve kör olan kurt, oğlu ve bir kaç kurt daha arkalarından gittiler. Dönüşlerini bekledik saatlerce. Ama kimse gelmedi. Tâki sabah olunca döndü Bozım. Telaşla yanına geldim. Neler olduğunu sordum. Aselis'in nerede olduğunu sordum.

Bozım son anda yetişmiş. Ben ulaştığım da bebek dünyaya gelmişti dedi. Nitekim güçte küçük bebeğe geçmişti. Ama o gece bir ilk daha yaşandı. Kızıl hilal'in gücü ikiye bölündü. Çünkü bir doğum daha olmuştu o gece. Hainler sürüsünün bozuk kanlı kurtlarının arasında saf bir doğum. Kızıl hilal'in gücünü iki bebek taşıyacaktı.Kontrol edilemeyen güç ikiye bölünerek kontrol edilebilir hale gelmişti.

Bozım Aselis'in öldüğünü, ölmeden önce bebeği oğluna verdiğini alıp emin bir yere götürmesini istediğini, söyledi. Bebek dedim. Bebek nerede peki? Oğlu bebeği alarak kaçmıştı. O gece üç kayıp verdik.

Aselis, bebeği ve Bozım'ın oğlu."

İhtiyar şaman sustuğunda bütün bunların benimle ne alakası olabilir diye düşündüm. Zihnim iyice allak bullak olmuş, ne düşüneceğimi bilemiyordum.

Başım ve gözlerim önümdeki elimde sadece düşünüyordum. Mantıklı birşeyler bulmaya çalışıyordum. Ama bulamadım. Rakesh bunların bir rüya olmadığını söylemişti ama o kadar saçma ve inanılmaz geliyordu ki bana sadece rüya mantığına sığıyordu.

" Çok saçma." dedim belli belirsiz.

" Saçma değil Aselis. Sen o bebeksin. Aselis'in Kızıl hilalin gölgesinde dünyaya getirdiği, boynunda hilal şeklinde doğum izi olan bebek.

Hem insan, hem kurt bedenine sahip olan bebek. Kızıl hilal diğer doğanı bize bırakırken seni başka bir şekilde korumaya almış olmalı. Seni insanların dünyasına geçirmiş olmalı. Yaşaman ve zamanı geldiğinde geri dönmen için."

" Ya diğer doğan.." Dedim. Sanki tek önemli olan şey buymuş gibi.

" Evet. Hainler sürüsü arasında bir safkan doğdu. O gece annesi onun için kendini feda ederken sürünün alfalarından kaçıp bana bıraktı. Lakin cezası acımasız Karakurt tarafından öldürülmek oldu.

O gece doğan hanginizdi bilmiyorum ama diğeri ben değilim ihtiyar."

" Aylardır bir rüya görüyorum.
Vücudun da kızıl hilal'in işaretini taşıyan diğer bebeğin büyümüş olduğunu ve buraya geldiğini."

" Ama az önce burası insanların dünyası değil dedin. Yani ben otomatik olarak olmuyorum."

" Değil. Ama ben iki dünyaya da geçebilecek biriyim. Hatta Rakesh'i yaşadığın yere kadar yollayacak biri.

Kayıp bebeği her hissettiğim de insanların arasına karışıp geleceği yolda bekliyordum onu. O insan oğlu veli bu yüzden yine mi sen Hano nine diyip duruyordu. "

Sonunda geldiğin gün yanındaydım. Buraya gelirken bindigimiz araç ruhların ve geçitlerin arasından geçerek bu dünyaya geçti. Kimse fark etmedi tabi. Sonra o kurtlar yüzünden kaza oldu. Bir an sana birşey olacak diye çok korktum ama sağ kaldın."

" Ya o insanlar." dedim merakla. Onlara ne olmuştu.

"Onlara ne oldu?
Öldüler mi? "

" Bir süre sonra ruhların sayesinde kendi dünyalarına geri döndüler, iyiler. Sadece bizi hatırlamayacaklar."

" Diyelim ki ben o bebeğim. Ki.. Kendimi hiç bir alfa kurt ve bir kurt kadından doğmuş gibi hissetmiyorum...

Buna rağmen bir kurda dönüşebilmem ve saçlarımın beyaza dönüşmesi falan bununla alakalı gibi görünüyor...

Birde kaderimin beni buraya zorla getirdiğini söyleyen kurt bir şaman var tabi. Peki sebep ne?"
Dedim ayağa kalkarak.

" Zaten zor geçen bir hayatım varken bu kader denen şey yeterince sıkıntı çekmediğimi düşünüp ekstra paket mi açtı benim için.

Rüya veya değil. Bir an önce buradan gitmek kendi hayatıma dönmek istiyorum ben."

" Bu mümkün değil.
Sen klanların bir araya gelmesini sağlayacak Dolunay klanınından geriye kalan tek üyesin Aselis."

Bu kez konuşan yeniden içeriye, yanımıza doğru gelen Rakeshti.

" Bakın.
Şuana kadar burada kaldım çünkü kaç gündür başıma gelen saçmalıkların bir rüya olmadığını, aksine açıklaması olduğunu söylediniz. Bende en azından bunu öğrenmek istedim. Öğrendim de.

Ama şöyle bir durum var benden size hayır yok. Siz kendinizce bir hayale kapılmış benim bir kurtarıcı yada öyle bir şey olmamı bekliyorsunuz. Ama ben sizin sandığınız gibi biri değilim.

Ne o kurtları yada klanları yada her neyseler onları bulabilirim nede hadi gelin birlikte son savaşa hazırlanacağız, vampir düşmanlara karşı birlik olmalıyız diye bilirim. Kimsenin beni ciddiye almayacağını söyleniyorum bile! "

Bir yandan konuşurken bir yandan ileri geri yürüyordum. Durdum. Sırayla karşımdakilerin yüzüne baktım.

" Siz aklınızı kaçırmışsınız. Kusura bakmayın yalnızsınız. Benim tek istediğim bu kabustan uyanmak o kadar."

Kaşlarını çattı Rakesh.

" Evet doğru duydun." Dedim ne düşündüğünü tahmin ederek.

" Hâlâ bir kâbus olduğuna inanıyorum. Çünkü öyle büyük bir saçmalıktan bahsediyorsunuz ki kâbus bile hafif kalıyor."

Rakesh'in bakışları dahada sertleşirken bir anda yanıma gelip kolumdan tuttu.

" Öyle mi ?" Dedi önce.

Ardından Rakesh diyen Asva'ya aldırmadan hızlı adımlarla beni mağaranın çıkışına kadar çekiştire çekiştire götürdü.

" Bak." Dedi.

Etrafıma bakıyordum. Ne kar ne kış ne de karla kaplı bir yer. Soğuk bir sonbahar havası vardı ve ağaçlar. Birde yine onu gördüm. Lendha mağaranın ağzında kaslı kollarını göğsünde birleştirmiş bizi izliyordu.

" Etrafa değil buraya bak! "

Diyen Rakesh diğer yöne, gökyüzüne çevirdi başımı. Gündüzdü ama gökyüzünde hilal şeklinde pembemsi bir ay vardı.

" Bir kaç gün içinde bu ay kan kırmızıya dönüşecek. O gün bu kapı."

Dedi bedenimi arkadan tutup sağıma çevirdi.

Gördüğüm şey içinde patlamaya hazır bir kaos saklayan bir geçitti

Gördüğüm şey içinde patlamaya hazır bir kaos saklayan bir geçitti.

" Tamamen açılacak ve diğer taraftan onlarca vampir bu tarafa geçecek. Önce bizi ve diğer klanları yok edecekler. Bu toprakları kanımızla ve parçalanmış bedenlerimizle dolduracaklar. Ardından da insanların dünyasına ilerleyecek ve onları yok edecekler."

Gözlerim kocaman olmuş şekilde arkama döndüm. Bir kaç gün sonra bu gördüğün topraklar kan gölü olacak Aselis. Buraya gelişin tesadüf değil. Kaderin! Bize yardım etmek zorundasın. Aksi halde dönmek isteyeceğin bir dünya zaten olmayacak.

Gördüğüm bu geçit gerçekti. Söyledikleri gerçekti. Anlatılanlar tamamen gerçekti. Ama ben de gördükleri gerçek değildi. Ne onların sandığı kadar güçlü ne de bilge biri değildim.

Önce geri geri adımladım. Sonra da hızla geriye dönüp koşar adım içeriye girdim. Galiba korkmuştum. Mağaranın duvar dibindeki kalktığım kalın postun üzerine oturup dizlerimi kendime çekerek kollarımı sardım. Arkamdan gelen Rakesh gözleri hâlâ üzerimde yaklaşarak,

" Durumun ne kadar ciddi olduğunu anladın mı? "

" Durumun ne kadar ciddi olduğunu ben anlıyorum ama siz beni anlamıyorsunuz! Ben sizin sandığınız kadar cesur yada bilge biri değilim! Burada yaşayan sizlersiniz. Sizin bulamadığınız klanları ben nasıl bulacağım. Hadi es kaza buldum. Neden beni dinlesinler. Hadi oda oldu beni dinlediler.

Kana susamış onlarca vampirin önüne o kadar canı nasıl sürerim ben. Hepsi de ölür. Ya bunun günahı vebali. Ben bunu nasıl kaldırabilirim?"

" Klanlar da ki kurtların hepside güçlü ve avcı kurtlar. Ama liderleri olmadan olmaz. Sadece bir lidere ve cesarete ihtiyaçları var.

Loading...
0%