Yeni Üyelik
9.
Bölüm

❄️D.7 Kızıl ruhum ❄️

@azamet_29_2

 

Onları bulacak ve Arex in vârisi olduğunu, kızıl hilal'in gücünü taşıdığını söyleyeceksin. O andan sonra hepsi seni takip edecektir zaten."

 

" Beni mi?
Aklınızı mı kaçırdınız diye sorunca suç benim oluyor birde. Benden lider falan olmaz."

 

" Dolunay klanınında liderlik edecek bir kurt daha yok. Senden başka..."

 

" O gece bir doğum daha olduysa aynı işareti taşıyan başka bir kurt daha var demek ki.
Benden istediğinizi ondan isteyin. Gerçek bir kurt olarak bu dediğinizi yerine o getirebilir. "

 

" Olmaz benim görevim lideri korumak. Ve gerekirse onun için ölmek."

 

Anlamaz şekilde süzdüm karşımdaki bedeni.

 

" Ne?
Ne dedin?
O geceki diğer doğan sen misin? "

 

" Evet.
Ama ben Dolunay Kılanının bir üyesi değilim. Ben ancak senin yanında savaşacak olan koruyucuların bir üyesi olabilirim."

 

Yanımdaki Asva böldü konuşmamızı.

 

" Kızıl hilal'in gücü kanında. Ruhun bedenindeki yerini tamamen aldığında kendi gücüne sen bile şaşıracaksın."

 

Başım önüme düştü. Benden çok şey istiyorlardı. Bu sırada yanıma yaklaşan yavru kurda kaydı gözlerim.
Bir süre birbirimizin gözlerine baktık.
Konuyla alakasız şekilde,

 

" Adın ne senin? " Diye sordum.

 

" Mira."

 

" Neden annenin yanında değilsin? "

 

" Annem yok. "

 

Onunda başı önüne düştü. Küçük gözleri doldu.

 

" Bize saldıran kurtları hatırlıyor musun?"

 

Başımı kaldırıp Rakesh'e baktım. Siyah renkli, kırmızı gözleri olan ağızlarından kanlı salyalar akan kurtlardan bahsediyordu.

 

" Hainler sürüsünün üyeleri. Vampirlerle anlaşan, bize ihanet eden la*etlenen ve maalesef aralarında doğduğum sürü. Yakın zamanda saldırılarına uğradık. Mira'nın annesi dahil çok kayıp verdik. Kaçıp bu vadiye gelerek burda saklanmaya başladık. Düşmanlarımız sadece vampirler değil. Peşimizde lanetli bir de sürü var. Şuursuzca vampirlere itaat eden bu kurtlar kapı açılana kadar bu dünyada ve peşimizde olacaklar.

 

Son savaş başladığında vampirlerle birlikte peşimize düşecekler. Bu güne kadar sadece kaçarak saklandık. Ama zaman yaklaşıyor ve kaçacak yerimiz kalmadı. Artık harekete geçmemiz gerekiyor. Tek yapmamız gereken birleşmek. Ne onlar, ne biz. Tek başımıza onlara karşı duramayız. Bütün klanlar bir araya gelmek zorundayız. Anlıyormusun?

 

" Tamam." dedim kabul ederek. Kendi söylediğime kendim bile şaşırırken.
Buradan başka türlü kurtulamayacaktım.

 

" Ne yapmam gerekiyor."

 

Yavaşça yerimden kalktım. Aynı anda başımda bir ağrı kalbimde bir ağırlık hissettim. Dönen başımla sendeledim. Ellerim iki yana açıp bir yandan dengede durmaya çalışırken bir yandan ihtiyar şamana baktım. Yüzünde ince bir gülümseme belirince korktum.

 

" Yalancı! Bana yalan söyledin!
O içecekte bir şey vardı değil mi?
Ne verdin bana? "

 

Cevap vermek yerine yine sadece gülümseyince panikleyerek geriye doğru gitmek istedim ama dönen başım ve kararan gözlerimle düşerken, bir anda Rakesh'in kolları arasında buldum kendimi. Bilincim karanlığa doğru çekilirken kulağımda Rakesh'in sesi vardı.

 

" Korkma. Biraz uyu Dolunay.
Uyu ki uyandığında kurt ruhun bedeninde olsun."

 

Dedikten sonra son duyduğum cümlesi,

 

" Umarım dayanabilirsin. " oldu.

 

❄️❄️❄️

 

Bilincim yerine geldiğinde ya da ben öyle sanarken, karların arasında nefes nefese koşarken buldum kendimi. Koşuyordum, daha doğrusu kaçıyordum, nedenini bile bilmeden.

 

Arkamdan gelen adımlanan kar sesleriyle durup saniyelik şekilde baktım kimden kaçtığımı görmek için ya da neyden. Gördüğüm şey kızıl renkli bir sis bulutu ve gökyüzü ile yeryüzünün arasını kaplamış büyükte kızıl renkte ayın hilal haliydi.

 

Kocaman gözlerle ne gördüğüme inanamaz ve bir anlam vermeye çalışırken sislerin arasından fırlayan şeyle korkuyla bir çığlık attım. Gördüğüm şeyden o kadar korkmuştum hızla arkamı döndüğüm gibi ikinci bir çığlıkla daha hızlı koşmaya başladım.

 

Peşimde ağzından kanlı salyalar akan kızıl bir kurt vardı. Can hıraş kaçmaya devam ederken üzerimdeki beyaz elbisemin etekleri ayaklarıma dolaşıp karların arasında koşmamı zorlaştırınca eteklerimi tutarak açıkta bıraktığım çıplak ayaklarıma yüklendim. Koştum, koştum, koştum!

 

Peşimdeki şey bir kurt değil ölümün ta kendisi gibiymiş gibi koştum. Ama karların arasındaki ağaç köklerinden birini takılınca kendimi yerde buldum bir anda. Nefes nefese kalmış halde hızla sırt üstü dönüp ayağa kalkmaya çalışırken üzerime atılan o kızıl kurtla bir anda yeniden yerde, karların arasında kaldı bedenim. Aynı anda boğazımda hissettiğim acı veren sivri dişlerle nefes almadığımı hissederken ölüm korkusuyla atan kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. Hissettiğim acıyla kasılan bedenim, kırılıp parça parça olduğunu sandığım kemiklerim ve bedenimden ayrılan ruhum...

 

Ölümüne acıyan canımın yangısıyla gözlerim kapanırken uzaklardan gelen sesleri duyuyordum.

 

"Asva! Dayanamayacak!
Canı çok yanıyor! "

 

" Dayanacak! Dayanmak zorunda! Geleceği için. Sürüsünü kurtarmak için..."

 

Galiba ölüyordum.

 

❄️❄️❄️

 

Gözlerimi yeniden ve ağrılar içinde açtığımda ilk uyandığım yerde yatıyordum. Zihnim, kalbim, ruhum değişik duyguların hükmü altındaydı. Ruhumda ve bedenimde bir şeylerin değiştiğini hissettim.

 

Hemen yanı başımdaki ateşten kulağıma gelen yanan odunların çıtırtı sesleriyle gözlerimi o ateşe çevirirken diğer yanımda hissettiğim yumusak tüylerle başımı aksi yöne çevirdim bu kez. Rakesh'in büyük kurt bedeni yanı başımda hatta tam dibimde yatmış uyuyordu.

 

Gördüğüm şey yüzünden hızla kalkmaya çalıştığımda bütün bedenimin ağrıdığını hissederken kapalı gözlerle acı içinde inledim.

 

" Aselis! "

 

Bir anda korkuyla uyanan Rakesh ile yan tarafıma döndüm yeniden. Ayağa kalkıp bir adım geriledikten sonra yeniden insan formuna döndü Rakesh.

 

" Senin ne işin var benim yanımda?! Uzak dur benden!"

 

" Mecburdum. Geçirdiğin şok ve ağrılar yüzünden titriyordun. Bedenin buz gibi olunca seni ısıtmak için bu yola başvurduk. "

 

Şok?
Üşümek? Ne anlatıyor diye düşündüğüm sırada hissettiğim ağırlıkla bacağıma bakınca Mira'yı gördüm. Küçücük bedeniyle bacaklarıma uzanmış beni ısıtıyordu.

 

" İyi misin, ağrın var mı? "

 

" Her yerim hem de. Ne oldu bana? " Dedim buruşturduğum yüzümle.

 

" Bütün kemiklerim parça parça olmuşta geri birleşmiş gibi hissediyorum. "

 

" Kayıp ve boşlukta dolaşan ruhunun ait olduğu yere dönebilmesi için yapılan bir ritüeldi ve maalesef çok acılı ve ağrılı bir ritüel.
Sen kıpırdamadan yat ben birazdan geliyorum."

 

Diyerek koşar adım mağaranın çıkışına doğru gitti. Kıpırdamaymış. Dedim sinirle. Kıpırdayacak halim yoktu ki zaten. Birkaç dakika kadar sonra da geri geldi Rakesh. Hemen arkasında da o ihtiyar vardı.

 

" Yine mi sen?
Uzak dur benden cadaloz! "

 

" Sakin ol küçüğüm."

 

" Sakin mi? "

 

Dedim kalkmaya çalışarak. Aynı anda Mira üzerimden düşüp afallarken, ben bir Aah! Çekerek gerisin geri yatmak zorunda kaldım.

 

" Aselis kıpırdama."

 

Sinirle baktım yanıma bir dizi üzerine çöken Rakesh'e.

 

" Bu cadının bana verdiği şey yüzünden ölüyordum neredeyse."

 

" Şaman."

 

Dedi gözlerini deviren ihtiyar.

 

" Daha önce de söylediğim gibi ben bir şamanım. Ve sana zarar verecek bir şey yapmadım. Aksine boşlukta gezinen ruhuna bedenine dönebilmesi için yol gösterdim.

 

İçtiğin şey atalarımdan öğrendiğim büyülü bir iksirdi. Sen yardım etmeyi kabul ederek ruhuna gereken işareti verince o iksirde değişime uğrayarak ruhuna geleceği yeri gösterdi. Yani ruhun ve bedenin arasında büyülü bir köprü kurdu. "

 

" Anlaşılan ruhum da rahatça sızabilmek için geçtiği köprünün söktüğü tahtalarını kullanarak önce bir güzel döverek bedenimi yumuşattı sanırım. Bu kadar acı normal değil çünkü."

 

Yanımdaki Rakesh kıs kıs gülerken Asva devam etti.

 

" Rüyanda gördüğün o kızıl kurt senin gerçek ruhundu. Ve artık bedeninde."

 

Ne yani ruhum kocaman kızıl vahşi bir kurt muydu. Gördüğüm rüyayı nasıl bildiğini sorma gereği bile duymadım, çünkü buradaki hiç birşey benim bildiğim dünyadaki ile aynı değildi.

 

Yanıma kadar gelen Asva Rakesh'e küçük bir şişe uzattı. Şaman cadısı ağır adımlarla mağaradan çıkarken Rakesh,

 

" Aselis biraz doğrul da şunu iç." Diyince,

 

" İstemiyorum." Dedim.

 

" O cadıya bir daha asla güvenmem. "

 

Rakesh küçük şişenin ucundaki mantar tıpayı dişleri ile tutup çıkardıktan sonra yere tükürüp gözlerimin önünde bir yudum alıp yuttu.

 

" Emin ol zararlı değil. Ağrıların için, hadi kalk ve iç."

 

Yaptığı hareket bir nebzede olsa güven sağlamış, yerimden zorlukla doğrulup dudaklarıma dayadığı şişeyi içip bitirmiştim. Dilim dışarda bir ööeeeh! Diyip tekrar yerime yatarak derin bir nefes alırken,

 

" Tadı kötü ama birazdan daha iyi hissedeceksin." Dedi Rakesh.

 

Bu sırada Mira geldi yanıma.

 

" Nasılsın?
Canın yanıyor mu hâlâ? "

 

Ufaklığın gözleri yine saçlarımdaydı.

 

" Hayır."

 

" Tüylerin böyle daha da güzel olmuş."

 

" Yine ne oldu saçlarıma."

 

Derken saçımın bir tutamını görebileceğim şekilde önüme aldım. Elimdeki tutamın bir kısmı kırmızı bir kısmı beyazdı bu kez.

 

" Bu, bu nasıl oldu? "

 

" Sen uyurken.
Bu da kızıl hilal'in işareti."

 

Pes edip elimi üzerime bıraktım. Daha fazla düşünüp delirmek istemediğim için bu duruma alışmaya çalışacaktım.

 

" Ne zamandır uyuyorum."

 

" Bir gün dönümü oldu.
Ve zamanımız dahada azaldı."

 

Gözlerimi kapatıp düşündüm. Buraya geldiğim o ilk gün geldi aklıma. Kaza yüzünden bir hastanede komada olduğumu ve her şeyin bir rüyadan ibaret olduğunu düşündüğüm anları. Gerçeğin bambaşka bir şey olduğu aklıma bile gelmezdi. Bir kurt soyundan olmam, bir kurtun ruhuna sabip olmam yani.

 

Günler önce kendi evimde işe gidip gelme telaşı yaşarken şimdi iki ayrı dünyayı kurtarma telaşı yaşıyordum. Dahası bunu nasıl yapacağım ile ilgili en ufak bir fikrim bile yoktu ve zaman hızla azalıyordu.

 

" Rakesh.! "

 

" Hımm! "

 

" Adının anlamı ne?"

 

" Neden soruyorsun? "

 

" Merak ediyorum. Değişik bir isim."

 

" Rakesh'in anlamı, Dolunay gününün hükümdarı. Demek.
Adımı Asva koydu. Zamanı geldiğinde kazanacak ismin anlamını diyor. "

 

" Gizemli şaman havalarındaki Asva...

 

Rakesh!"

 

" Hımm! "

 

" Şimdi ne olacak?
Yardım etmek için ne yapmam gerekiyor."

 

" Uyu dinlen.
Uyandığında konuşalım."

 

" Zaman azalıyor dedin.
Ben uyumaya çalışırken anlat ki zamandan kazanalım."

 

Ben gözlerimi kapatıp ağrılarımın geçmesini beklerken Rakesh anlatmaya başladı.

 

" Yarın şafakla birlikte yola çıkmalıyız. Hilal kan kırmızıya bürünmeden diğer kılanları bulmalıyız. "

 

" Ama nasıl? Nerede olduklarını bilmiyoruz dediniz. Nasıl bulacağız."

 

" Sen bulacaksın."

 

" Ne? " dedim gözlerimi açarak.

 

" Ben mi? Ben nasıl bulacağım!?"

 

" Sen iç güdülerini, biz de seni takip edeceğiz."

 

" Biz mi? Biz derken? "

 

Her şey daha da garip bir hâl alıyordu.

 

" Küçük dikkat çekmeyen ama güçlü bir grup.
Ben, Lendha ve üç kurt daha. Gideceğimiz yere kadar biz eşlik edeceğiz sana. "

 

❄️❄️❄️

 

Günün ilk ışıkları ile hazırlanarak mağaradan çıktığımızda bizi dışarda yağan kara aldırmadan bekleyen bir kurt sürüsü karşıladı. Aralarında Mira bile vardı üstelik.

 

Yüzü yaralı olan kocamış kurt öne çıktı,

 

" Bende sizinle geleceğim."

 

Rakesh, " Bu yolculuk zorlu geçecek Bozır. Senin için uygun değil."

 

Desede Bozır kararlı şekilde geri adım atmadı. Tamam. Dedi Rakesh. Mecbur kalmıştı.

 

Yanımıza gelen Lendha büyük cüsseli bedenini Kurt formuna çevirdiğinde gördüm ki diğer kurtların hepsinden daha iri bir bedene sahipti. Bize eşlik edecek diğer kurtlar Lendha'nın yanında yerlerini alırken Bozır da geldi...

 

Sıra Asva'ya gelmişti. Tam önümde durdu. Boynunda kalın giysisinin içine gizlenmiş deri ipin ucunda asılı olan bir hançeri çıkarıp benim boynuma taktı.

 

" Bu hançer babandan annene, annenden sana kalan tek şey. Şansınız ve yolunuz açık olsun."

 

Boynumda asılı olan hançeri ellerimin içine alıp sıkıca kavrayarak baktım. Gerçek ailemden kalan tek şey miydi bu? Asva geri çekilirken Rakesh geldi yanıma.

 

" Yolumuz uzun bu şekilde zor olur. Formunu değiştirmelisin."

 

Yüzüne baktım.

 

" A-anlamadım. "

 

" Yani kurt formuna dönmelisin.
Yaani daha rahat yürürsün."

 

" Ama şuana kadar hiç bilinçli şekilde değişmedim ben. Nasıl yapacağımı bilmiyorum. "

 

" Gözlerini kapat kurt formunu düşün ve konsantre ol. Bırak bedenin ve ruhun kendisi yapsın."

 

Rakesh'in dediğini yaparak gözlerimi kapatıp konsantre olduğumda kolaylıkla kurt formuma dönmüştüm. Bu kadar kolay olduğunu görünce inanamadım. Bu sırada annemin hatırası hâlâ boynumda asılıydı.

 

Rakesh'in gözleri beni bulurken gülümsedi önce. Ardından kendiside kurt formunu aldı.

 

" Gidelim! " Dedi sert ses tonuyla.

 

Başımı salladım sessizce. Ama bende dahil kimse hareket etmeyince gözlerim yeniden Rakesh'i buldu. Neden gitmiyoruz derecesine bakarken yanıma yaklaşarak,

 

" Yolu sen göstereceksin.
Seni bekliyoruz. "

 

Dediğinde ne yapacağımı bilemez hâlde bir kaç saniye öylece bakınca tekrar etti daha önceki cümlesini.

 

" Sen hislerini biz de seni takip edeceğiz. Kendine ve hislerine güven."

 

Yutkundum. Bana bu kadar güvenmeleri hiç iyi değildi. Ya hata yaparsam diye düşünürken koşarak yanıma gelen Mira,

 

" Ben sana güveniyorum." Dediğinde içimdeki endişeli soru kaybolup gitmişti. Gülümsedim ve önüme döndüm. Derince bir nefes alıp verdim gözlerim kapalı. Küçük Mira'nın verdiği cesaretle attım ilk adımımı. Ben önde Rakesh, Bozır, Lendha ve diğerleri altı kurt arkamda yola çıktık.

 

Madem ki bir kurdun ruhuna ve sezgilerine sahiptim e birde kızıl hilal var tabi, bir zahmet bana yol gösterirlerdi herhalde.

 

❄️❄️❄️

 

Aradan dakikalar geçmiş henüz nereye gideceğimi bilmeden yürümeye devam ediyorduk. Bu sırada yağmakta olan lapa lapa kar yavaş yavaş hızını arttırırken başımı yukarıya doğru kaldırma hissiyle tam da öyle yaparak yukarıya doğru baktım.

 

Çok güzel yağıyordu
Çok güzel yağıyordu. Şuan kendi evimde olsaydım bu yağan karı pencereden izliyor olurdum. Oysa şimdi bu dünyada bu karın altında yürüyordum. Hayat gerçekten garip bir zaman döngüsü. Tekrar önüme dönüp yürümeye devam ederken hislerimin ayaklarımı yönlendirdiğini gördüm. Vadiden çıkıyorduk. Bundan sonra nereye gideceğimizi ben ve hislerim belirleyecektik anlaşılan.

 

❄️❄️❄️

 

Dakikalarca yürüdük yürüdük. Bu sırada sadece düşünüyordum. Nereye gittiğimi, nasıl bir sürü ile karşılaşacağımı, onlara ne anlatacağımı düşünüyordum. Ya bize inanmazlarsa. Ya kabul etmezlerse.

 

" Rakesh!"

 

Bozırdı arkamızdan seslenen. Rakesh durdu ve geriye baktı.

 

" Fırtına geliyor."

 

Rakesh'in gözleri şöyle bir etrafı taradı,

 

" Emin misin? "

 

Bozır sessiz bakarken Lendha,

 

" Bozır yanılmaz. Kayaların arasında bir yer bulup fırtınanın geçmesini bekleyelim."

 

" Tamam." Dedi Rakesh.

 

" Aselis duydun. Ara vermeliyiz."

 

Rakesh benimle konuşurken ben içimdeki sıkıntılı hisle etrafıma bakıyordum. Demek kurt hisleri olmak böyle bir şeymiş.

 

" Aselis! "

 

" Rakesh. İçimde daha önce de duyduğum bir korku var!"

 

Burnumdan derin bir nefes çektim. Gelen koku zihnimde o korkunç görünen siyah kurtların şekline bürününce,

 

" Peşimizdeler." Dedim.

 

" O siyah, kırmızı bakışları olan kurtlar peşimize düşmüşler."

 

Bozır, " Önce kendinizi emniyete alalım. Fırtınaya saklanabiliriz. Bizi bulamazlar."

 

" Artık çok geç burdalar."

 

Dedim diken diken olmuş kürkümle ve korkuyla etrafımıza bakarken. Aynı anda ağaçların arasından fırlayan siyah kurtları görmemiz bir oldu. Hem fırtına hemde bu canavar suratlı kurtların arasında kalacaktık.
Olamaz derken, Rakesh'in yüksek sesi duyuldu.

 

" Aselis'e yaklaşmayacaklar, izin vermeyin! "

 

Rakesh ve diğerleri etrafimı çevirilerken tam karşımızda ki tipi yüzünden sayamadığım kurtlar saldırıya geçtiler
Rakesh ve diğerleri etrafimı çevirilerken tam karşımızda ki tipi yüzünden sayamadığım kurtlar saldırıya geçtiler...

 

Bir anda etrafımı kar, tipi, boğuşma sesleri ve acı dolu inleyişler sardı.

Loading...
0%