@azamet_29_2
|
Rakesh ve diğerleri etrafimı çevirilerken tam karşımızda ki tipi yüzünden sayamadığım kurtlar saldırıya geçtiler..
Bir anda etrafımı kar, tipi, boğuşma sesleri ve acı dolu inleyişler sardı. Dövüşmekle ilgili hiç bir bilgim yoktu. Daha doğrusu boğuşmakla ilgili.
Bu yüzden kar fırtınası yüzünden olduğum yere pısmış öylece görebildiğim kadarıyla etrafımdaki boğuşmaları izliyordum sadece.
Rakesh karşısındaki kurtları acımasızca boğazlarken Lendha iri bedenin hakkını iyi dövüşerek veriyor diğerlerinden daha fazla düşmanın hakkından geliyordu. Bu kurtlar tam bir savaşçıydı ve pençeleri ve dişleri düşman kanına boyadığında ne kadar acımasız olabileceklerini anlamıştım. Ama neden bu kadar çok kurt vardı. Neden peşimizdelerdi. Cevap basitti aslında. Son savaş olmadan önce kılanların birleşmesine engel olacaklardı. Böylelikle her sürü sadece kendi için savaşacak ama yenileceklerdi.
Korkuyla olanları izlemeye devam ederken bir anda bir şey oldu. Önce bütün bedenimde bir elektirlenme ve alev alev yanma hissi duydum. İnanılmaz dercede bir ağrı hissiyle dişlerimi sıkarken vücudumun içinde bedenime sığmayan bir enerji hissettim. Ardından merkezi bedenim olan bir enerji patlaması elektirik yüklü kırmızı bir halka şeklinde genişleyerek etrafımda ki herşeyin üzerinden ve içinden geçerek genişledi, genişledi. Ve zaman... Durdu...
Gördüğüm hareketli olan herşey bir anda dondu... Rakesh, Lendha diğer bütün kurtlar. Yağan kar taneleri esen rüzgar fırtına, herşey! Ve hiç beklemediğim bir şey daha oldu.
Bir anda kurt bedenim zorla yeniden insan formuna dönerken dişlerimi sıkarak acıyla inledim yine. Hissettiğim acı geçmiyordu bir türlü. Ne oluyordu anlamıyordum dahası engel de olamıyordum.
Birşey vardı. İçimde bir şey vardı. Bedenimde içerden dışarıya doğru bir basınç hissediyordum. Sanki bedenim bir kozaya dönüşmüş ve bu kozanın içinde çıkmaya çalışan bir canavar saklıydı ve dışarıyı istiyordu. Özgür olmak istiyordu.
Bedenimin acısıyla daha fazla inleyerek iki büklüm oldum. Hissettiğim ölümcül acıyı ruhumda hissetmeye başlarken sanki ruhum ikiye bölündü. Ben bedenimin dışına itilirken kendi bedenimi dışardan görüyordum şimdi. Ve gördüğüm Ase kesinlikle ben değildim. Bu ben değildim. Bir anlığına delirdiğimi bile düşündüm.
Bu Ase kızıl kurt gözlere sahipti. Üzerindeki beyaz elbiseye tezat kızıl dalgalı saçlara sahipdi. Dişleri bir kurdun dişleri kadar uzun sivri, gözleri öfkeyle bakıyordu. Bir anda boynundaki bana ait olan hançerin ipini çekip kopararak eline aldı. Hançeri kınından çıkararak şimşek hızıyla hareket ettiğinde sadece uzaktan izliyordum.
Düşman oldukları bariz olan kurtların her birinin yanında saniyelik görünecek şekilde hızlıydı. Durduğu her noktada elindeki hançerle bir hamle yaptı. Bir kaç saniye sonra aynı noktaya geri döndüğünde bir girdabın içine çekilircesine bedenimin içine çekildim. Kendi bedenimde ve insan formumdaydım yeniden.
Aklım biraz olsun yerine geldiğinde kaldırdığım elime ve hançere baktım. Sağ elimin tamamı kırmızı hancerden ise kan damlıyordu yerdeki beyaz kar tabakasının üzerine.
Bir kaç saniye kocaman gözlerle öylece elime bakıp neler olduğuna dair mantıklı bir şeyler düşünmeye çalışsamda yapamadım. O anda zaman yeniden çözüldü. Gördüğüm bütün kurtların ölü bedenleri bir saniye gibi bir sürede yere yığıldı. Ben hâlâ şok içinde olan şeyi izlerken Rakesh ve diğerlerininde benden farkı yoktu. Neler olduğunu anlayamamış taş gibi önlerine düşen ölü bedenlerin neden bu halde olduklarını anlamaya çalışıyorlardı.
Sonunda bana doğru dönen Rakesh ve diğerleriyle göz göze geldik.
" Be-ben değildim.
Rakesh'in kaşları çatık endişeli bakışları üzerimde yanıma geldi.
" A-az önce olan şey..."
" Hemen gidelim buradan." diyen Bozırla kesildi cümlem.
" Önce kuyruklarımızı kurtaralım sonra konuşuruz. Bu yaratıklar kan kokusunu alıp buraya gelecekler."
Başımı kaldırıp ölü bedenlere ve boğazlarından akan kan yüzünden yerde ki kırmızı karlara baktım. Midemin bulandığını hissederken kusma isteğimi bastırarak engelledim.
" Tamam hemen gidelim buradan. İlerde küçük bir mağara vardı. Bir süre orada bekler sonra devam ederiz. Yağan kar kokumuzu almalarını engeller."
Diyen Rakesh ile herkes hareket ederken ben hâlâ aynı şekildeydim.
" Aselis hadi değiş ve yürü."
Başımı iki yana salladım.
" Ha-hareket edemiyorum."
" Böyle yürüyemezsin. Hadi! "
" Yapamıyorum!! " Diye bağırdım.
" Değişemiyorum! &
Kısa süre sonra nihayet küçük mağaranın içindeydik. Dışarıdaki fırtına dahada artarken biz içeriye karanlık mağaranın diplerine ilerledik biraz daha. Rakesh beni yere indirdi. Elimdekilere baktı önce. Ardından hançeri kınına sokup deri ipin uçlarını bağlayarak boynuma taktı.
" Daha iyiysen formunu değiştir."
" Yoksa bu soğuğa dayanamazsın."
" Sen.. Sen nasıl dayanıyorsun? "
Dedim çıplak üst bedenine bakarak.
" Ben erkek kurdum, sen dişi bir kurt. Erkekler daha dayanıklıdır. Yani insan formundaki hâliyle. Hadi değiş ve orada ne olduğu anlat."
Şuan daha iyi hissediyordum. Gözlerimi kapatıp kurt formumu düşünüp konsantre olunca yeniden kurt bedenime döndüm. Tek farkla yanımdaki bütün kurtlar şaşkın gözlerle bana bakıyorlardı.
" Ne? " Dedim yanımdaki Rakesh'e dönüp. Gözleri üzerimde gezdi önce.
" Artık beyaz değilsin Aselis."
Dedi sonra. Duyduğum şeyle anında kendi bedenime çevirdim gözlerimi. Kürkümün görebildiğim her yeri siyah ve kızıl renklerdeydi.
" Kızıl hilalin gölgesi bedenine dağılıyor." Dedi Bozır.
" Rakesh.." Dedi ardından Rakesh'in gözlerine bakarak. Bilmediğim bir şeyler vardı sadece o ikisinin bildiği. Başını salladı Rakesh.
Sonrada benim gibi formunu değiştirdi.
" Neler oldu orada. "
Çok garipti. Sizi izlerken bir anda bedenimde bir acı hissettim. Böyle sıcak alev alev birşeydi. Sonra bir ışık patlaması oldu. Kırmızı ve elektrikli. Halka şeklinde ve her yere yayıldı. Sonra birden zaman durdu. Siz, onlar taş gibi kaldınız. O anda daha fazla acı duydum. Sonra kurt formumdan insan formuma geçtim. Ama isteyerek değil zorla. Bedenimde başka bir varlık hissettim. Çok güçlü bir varlık. Beni kendi bedenimden dışarıya attı.
Hem Bozır hem Rakesh'in gözleri üzerimdeydi.
" Kızıl hilal'in gölgesinde doğanlar kızıl hilal'in gücünü içinde taşır. O güç seni korumak istemiş hepsi bu.
Biraz uyu ve dinlen ne kadar yolumuz var bilmiyoruz."
Olduğum yerde bacaklarımın üzerine yatarak başımı ayaklarımın üzerine uzattım. Yorgun gözlerimi kapatıp dinlenmeye çalıştım ama sürekli çalışan zihnim ve yaşadıklarım tekrar tekrar gözümün önüne gelmiş işimi zorlaştırıyordu.
❄️❄️❄️
Fırtına dinmiş mağaradan çıkmış yeniden yola düşmüştük. Bu kez gideceğim yerden daha emindim. İç güdülerim daha güçlüydü çünkü.
Akşam olduğunda hihayet geldiğimiz vadi karanlık, kuytu, korkunç bir görüntüye sahipti
" Doğru yere geldiğimizden emin misin?"
Diye soran Lendhaydı. Evet. Dedim ve devam ettim yürümeye. Yol boyunca şunu farketmiştim. Korku hissi yoktu artık bu bedende. Son yaşadığım şeyle hem bedenimde hem ruhumda birşeylerin değiştiğini fark ediyordum. Hatta gereğinden fazla.
" Aselis!
Duyduğum adımla yan tarafıma döndüm.
" Bana mı dedin? "
" Evet. Kaçıncı kere seslendim duymadın."
" Düşünüyordum."
" Ne düşünüyorsun.
Ve buldum galiba." Dedim gülümseyerek.
" Nasıl? "
" Eğer bize katılmazsanız hepimizi bizzat ben öldürürüm diyeceğim. Buna rağmen kabul etmezlerse hepsini gebertirim."
Dediğimde Rakesh'in bakışları değişerek endişeyle yüklendi.
Sessizce yürümeye devam ederken Rakesh ve Bozır"ın birbirlerine olan bakışları gözümden kaçmadı. Bu ikisi birşeyler biliyordu. Net! Nihayet karanlık ve korkunç görünen vadiden çıktık.
" Burada dinlenelim.
Rakesh'in söylediği şeyle arkamı döndüm.
" Hayır devam edelim. Yaklaştığımızı hissediyorum. Kokuyu almıyor musunuz? "
" Aselis dinlenelim.
" Hayır! Devam edeceğiz! "
" Aselis herkes yorgun. Dinlenmez..."
" Lider bensem benim dediğim olacak! "
Diye hırladım. Aynı anda sivri dişlerimi göstererek karşımdakileri tehdit ediyordum. Lendha ve diğerleri hâlime şaşırırken Rakesh benden daha yüksek sesli bir hırlama gösterdi.
" Sana herkes yorgun dedim!
O an hak vererek sustum. Dahası az önceki hareketime şaşırdım. O konuşmalar o hareketler benim değildi sanki. Yaptığım ve söylediğim şeylere pişman, başımı öne eğdim. Tamam dedim sadece. Bulunduğumuz yerdeki kar tabakasının kazarak kendimiz için yatacak yer açtık. Her birimiz kendi açtığı yere girdik. Bu şekilde yağan kardan olmasa da esen soğuk rüzgardan muhafaza olacaktık. &
Sabahın ilk ışıklarıyla uyanarak bulunduğum yerden çıkıp üzerimdeki karı silkeleyerek attım. Gözlerimi etrafımda bir tur gezdirdikten sonra bakışlarını gökyüzüne çevirdim. Gördüğüm şey den memnun olmamıştım. Şu ana kadar bizi takip ediyormuş gibi görünen hilalin pembemsi rengi yavaş yavaş kızıla dönmeye başlamıştı. Zaman çok hızlı tükeniyordu. Arkamda bir bana bir gözüne bakan Rakesh'e döndüm.
" Bir an önce hareket edelim.
Bu kez söylediklerime hiç biri itiraz etmedi. Gece yağan kar rüzgarla sıyrılmış gideceğimiz yol kendiliğinden açılmıştı. İhtiyar şamanın kaderle ilgili sözleri geldi aklıma. Kader yada şans yada kızıl hilal. Birinden biri yolumuzu acıyordu işte. Hızlanarak devam ederken bir anda aklıma gelen alakasız şeyle durdum. Benimle birlikte arkamdan gelenler de durdu tabii ki.
" Rakesh." Dedim.
" Gözleri gözlerimi buldu.
" Biz neden hiç birşey yemiyoruz. Ya-yani ben artık acıkmıyorum. Neden acıkmıyorum? Oysa ilk zamanlar karnım açlıktan zil çalıyordu neredeyse. Dahası..." dedim arkamdakilere bakarken.
" Onlar da bir şey yemiyor nasıl oluyor bu?"
Gözlerini devirdi.
" Biz uyurken diğerleri avdaydı. Orman taze et bulmak için tavşan dolu. "
Gözlerim arkamdaki diğer kurtlara kaydı. Özellikle o en arkadaki oturmuş ağzının kenarlarını diliyle temizleyen kurda.
" Yani bu kurtlar gece ava çıkmış ve karınlarını doyurmuşlar. Peki ya biz? Biz neden acıkmıyoruz."
" Asva." Dedi. Ardından yürümeye devam etti. Ben de peşinden..
" Asva'nın içirdiği şey sayesinde. Buraya yeni gelmiştin. Buradaki kurtlar gibi beslenemezdin. İçtiğin şey seni uzun zaman tok yutacak ve enerjik yapacak birşeydi."
" Yani doping gibi birşey. "
" Doping? "
" Boşver hadi ilerleyelim."
❄️❄️❄️
Aradan dakikalar geçmiş uzun bir yol daha ilerlemiştik. Sonunda içimdeki his ile olduğum yerde durdum.
" Buradalar." Dedim.
" Yakındalar.
Yeniden insan formuma dönüştüm. İnsan gibi güzelce konuşalım dedim. Kendimce bir de espiri yaparak. Yanımda Rakesh diğerleri yerimizde yürümeye devam ettik. Bu sırada yeni birşey daha farkettim. Durdum ve eteğimi biraz kaldırarak ayaklarıma baktım. Çıplaklardı ama üşümüyordum.
Çok iyi ya. Dedim parmaklarımı hareket ettirirken.
" Ne iyi? " Diyen Rakesh cevap vermek üzereyken gelenlerin kokularını aldım. Anında karşımızdaki ağaçların ve çalıların arasına çevirdim bakışlarımı.
" Kokularını sende alıyor musun? "
" Evet. Yaklaşıyorlar."
Arkamda ki kurtlar yan taraflara geçerken Lendha yeniden yarı insan yarı kurt olan formunu aldı. Rakesh hâlâ kurt bedenininde ısrar ediyordu.
" Sen neden değişmedin? "
" Böyle iyi."
Derken gözleri hâlâ ağaçların arasında geziyordu.
" Hadi ordan. Bana saldırırlarsa diye bu şekilde kalıyorsun değil mi? "
Dedim. Bu sırada elimi başına koyarak okşadım. Yaptığım bu hareketle gözleri kocaman olurken aklıma evden koştura koştura işe gittiğim o gün geldi. Yolda çöp kenarında poşet açmaya çalışan o kediyi gördüğüm gün ve benden nasıl kaçtığı.
İnanmıyorum. Kediler bu yüzden benden köpek görmüş gibi kaçıyorlarmış. Kurt bir kız olduğumu onlar bile sezmiş ama ben anlayamamışım. Dedim mırıldanarak.
" Ne? Seni bu şekilde seven olmadı mı hiç? "
" Aselis, iyi misin?
" İyiyim.
" Geliyorlar! " diyen Lendha ile üzerimize doğru geldiklerini gördüğümüz kurtlara baktık. Sayıları on beş yirmi arasıydı sanırım.
En öndeki iri yapılı cüssesi ben lider alfayım diye bağıran kurt, peşinde beş altı tane arkadaşı, diğerleri ise geride ve çaktırmadan etrafımızı sarıyorlardı.
Lider olan yürüdü yürüdü tam karşımızda durdu. O bize ben onun yaralı yüzüne bakıyordum. Buralarda rekabet çok acımasızdı anlaşılan. Lider kalmak isteyen kanından ve canından taviz vermek zorunda kalıyordu anlaşılan.
" Hangi klandansınız ve neden buradasınız? "
Rakesh'in göz ucuyla olan bakışından aldığım işaretle cevabı vermek üzere bir adım öne çıktım. Lider bendim nede olsa.
" Çok uzak yodan geliyoruz. Geliş sebebimiz ise sanırım belli."
Dedim gökyüzünde kızıl suretiyle bize bakan ayı göstererek. Başını ağır şekilde kaldırdı ve gökyüzüne baktı.
Ardından yüzünü beni es geçerek Rakesh'e ve diğerlerine çevirdi.
" Her şeyden haberimiz var ve tedbirimizi aldık."
" Nasıl haberiniz var? "
" Şamanımız haber verdi olacakları. Diğer klanıda uyararak birleşme kararı aldık. Büyük savaş başladığında ormanın derinliklerine kaçıp mağaralarda saklanacağız. Sizler de dönüp saklanın bence. "
Derken yine diğerlerini muhatap alıyordu.
" Benimle konuşurken bana bak! "
Dedim sinirle.
Aşağılayıcı bir bakışla bana dönen sarı gözleriyle bir sağa bir sola yürüyerek,
" Bir dişi ile muhatap olmam.."
Dediğinde resmen öfke patlaması yaşadım. Bir anda insan formumdan kurt fomuma geçip hızla üzerine atılarak o daha ne olduğunu anlayamadan yere yıkıp ayaklarımı üzerine dayayarak hırladım.
" Bu klanda muhatap alacağın bir alfa yok yaralı surat! Benimle idare edeceksin! "
Hırlayarak konuşurken dişlerimi boğazına geçirmemek için zor sabrediyordum.
" Zira Dolunay kılanından geriye kalan tek üye benim.. " Dedim.
" Ve Kızıl hilal'in gölgesinde doğan, gücünü taşıyanda benim. Bir dişi olabilirim. Ama bir alfadan daha fazla zarar verebilirim bundan emin olabilirsin. Yani lideriniz benim. Bana itaat edeceksiniz.
Şimdi o kulaklarını aç ve beni iyi dinle! Sürü yada klan yada her neyse. Zayıf, hasta, yaşlı ve küçük olanları mağaralara bırakacak bütün savaşçılarınızı ve avcılarınızı toplayıp bir an önce benim klanıma katılacaksınız. O vampirlere karşı birlikte savaşacağız ve kazanacağız."
" Vampirler çok güçlü onlara karşı bir şansımız yok!
Dedi hırlayarak.
Rakesh geldi yanımıza.
" Korkak bir fare gibi girdiğiniz deliklerde gitmelerini mi bekleyeceksiniz?
Eğer öyleyse sana haberlerim var. Gitmeyecekler!
Rakesh'in konuşması bittiginde,
" Seni ve sürünü yarın o geçit kapısının önünde görmezsem herşeyi bırakıp senin için buraya gelirim. Ve seni ve süründe ne kadar kurt varsa hepsini parçalarına ayırırım. " |
0% |