@azamet_29_2
|
Selam canlarım. Keyifli okumalar diliyorum ♥️ Hatalarım varsa affola canlarım. 🌟🌟 " Özür dilerim. " Önemli değil. " Keşke gelmeseydin. Bacağın daha kötü olacak. Ben kendim dönerdim." Dedim başımı yukarıya kaldırarak. Gözleri gözlerimde bana bakıyordu. Sağ elimi kaldırıp yanağına koydum. Yavaşca kendime doğru eğerek sağ yanağına küçük bir buğse bıraktım. " Yine de teşekkür ederim." Dalgın gözleri üzerimde hiç kıpırdamadan öylece kaldığında ilk kez bir erkeği öpmenin verdiği utançla anında önüme çevirdim gözlerimi. Ne yaptığımı daha fazla idrak edince ellerimi dudaklarıma götürürken yanaklarım bir yanardağdan akan lavlar kadar sıcaktı. Göktuğ ise Gece'nin hareketiyle kendine gelmese dahada kalacak gibiydi. Dudaklarında küçük bir gülümseme ile ışıl ışıl bakan gözleri üzerimden ayrılırken Gece'yi çiftliğe doğru çevirdi. Hafifçe topukladığında Gece ağır ağır ilerlemeye başladı. Yuları sağ eline alırken beni kendine yaslayıp belimdeki eliyle biraz daha sarıldığında sırtımda hissettiğim sert göğsü ve hissettiğim hâlâ hızlı atmaya devam eden kalbi yüzünden yutkundum. Ağır ağır yürüyen Gece'nin üzerinde bir süre ikimizde sessiz yol alırken yaptığım şeyden duyduğum utanma hissi yüzünden başımı önümden kaldıramıyordum. Eve kadar da bu şekilde gidecektim sanırım. Bir süre sonra Gece'nin yönü değişti. Çiftliğe giden yolu kısaltmak için meyva ağaçlarının olduğu patika yola sapmıştık. Biraz daha yol aldıktan sonra Göktuğ Gece'nin yularını çekerek durdurdu. Neden durduğumuzu anlamak için etrafıma bakarken sağ elindeki yuları belimdeki eline alan Göktuğ bastığı üzengi yardımıyla biraz yükselerek üzerimizdeki ağaç dalından kırmızı bir elma kopararak tekrar oturdu. Kopardığı elmayı sessizce yan tarafımdan bana uzattı. Hiç bir şey söylemeden elinden aldığım elmayı tutarken yeniden hareket ettik. Yaklaşık 20 dakika kadar süren yolu ikimizde sessiz şekilde gelmiştik. Nihayet evin bahçesine girdiğimizde Kadir koşarak geldi. Gece'yi geminden tutarken arkadan Asaf bey geldi yanımıza. " Yıldız kızım. " İ-iyiyim." Dedim başım önümde. " Endişelendirdiysem kusura bakmayın." " Korktuk kızım. Atın tek başına dönünce sana bir şey oldu sandık. " " Sirius ürküp kaçmış baba." Dedi Göktuğ inerken. Sonra da benim inmeme yardım ederken devam etti. " Yıldız da yürüyerek geliyormuş." " Neyse. " Özür dilerim." Dedim. " Hepinizi telaşlandırdım." " Geçti gitti." Dedi Göktuğ. " Hadi içeriye girelim. " Tamam abi." Kadir Gece'yi götürürken bizde eve doğru yürüyorduk. O an yeniden farkettim Göktuğ yine aksıyordu. Benim yüzümden bu bacakla beni aramaya çıkmıştı. Bu yüzden kendimi kötü hissettim. İçeriye girdiğimizde Ayşe hala koşar adım çıktı mutfaktan arkasında Perihan'la. " Çok şükür geldiniz." Diyen kadının arkasında Perihan unursamaz şekilde bakıyordu bize. " Yıldız kızım iyimisin, bir şeyin yokya. Attan düştün sandık. " " İyiyim Ayşe hala. Dedim yine. Buradaki herkes benim için endişelenmişti. Perihan hariç. Bu yüzden üzgün hissetsem de bana değer verdikleri hissi yüzünden bir yandan da hoşuma gitmişti. " Hadi temizlenin gelin bizde öğle yemeği için masayı hazırlayalım." Asaf Bey alt kattaki odasına doğru yürürken bizden Göktuğ ile üst kata çıkmak üzere merdivenlere yöneldik. Göktuğ merdivenleri yine aksayarak çıkınca, " Yardım edeyim mi? " Dedim hissettiğim suçlulukla. Durdu, bana baktı. Gülümsüyordu. " Teşekkür ederim. Merdivenler bitip kata çıktığımızda kendi odamın önünde durduğumda arkamda olan Göktuğ'a çevirdim yönümü. " Tekrar teşekkür ederim." Dedim ve açtığım kapıdan içeriye girerek kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslarken gözlerimi kapattım. O anda Göktuğ'u öptüğüm âna döndüm. Elim dudağıma giderken bunu nasıl yaptığıma kendin bile inanamadım. Bunu neden yapmıştım. Bu güne kadar hiç bir erkeğin beni öpmesine izin vermemiş, hiç bir erkeği öpmemiştim. Tamam o bacakla yatağından kalkmış endişe ile beni aramaya çıkmıştı ama bunu Umut yada başka biri yapsaydı yinede aynı tepkiyi verirmiydim acaba. Bunu düşündüm. Göktuğ'un bir kaç günlük sakallarının dudağımda bıraktığı hissi yeniden hatırlarken bir elim dudağımda bir elimde tuttuğum elma öylece boşluğa baktım bir süre. Sonunda kafamı iki yana sallayarak kendime gelip banyoya ilerledim. Önce işlerimi hallettim sonra elimi yüzümü yıkayarak banyodan çıkıp dolabın önüne gelerek üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp dolaptan evde giydiğim siyah eşofmanları mı alarak giyindim. Odadan çıkıp aşağıya inmek için merdivenlere geldiğimde salondan bana bakan Ayşe halanın sesini duydum. " Hadi kızım sizi bekliyoruz. Göktuğ nerede? " Anlık şaşalayarak ne diyeceğimi bilemedim. Bizim iki odayı da birlikte kullandığımızı sanıyorlardı. Aklıma gelen ilk yalanı söyleyerek, " Üzerini değişiyor siz başlayın bende tekrar çağırayım." Diyerek geri döndüm. Hızlı adımlarla yürüyerek Göktuğ'un odasının önüne gelip kapıyı tıkladım. " Gir Yıldız." Dedi. Benden başka gelen olmayacağını bildiği için kim olduğumu tahmin etmesi zor değildi. Kapıyı yavaşça açarak içeriye girdim. Göktuğ üzerini değişmiş yatağında eşofmanının paçasını yukarı katlamış eli bacağındaki dikişli yerde bana bakıyordu. Korkuyla yanına gelerek yarasına bakarken, " Olamaz dikişler mi açıldı." Dedim endişeyle. " Neden geldin ki? Diyerek panikle kapıya yönelirken bir anda kolumdan tutup izin vermedi. Geriye döndüğümde mavileri kahvelerimde, " Sakin ol, korkma hemen. Dikişlerde birşey yok. Birazcık kanamayı bu kadar abartma. Omuzlarım düşerken rahatladığımı hissetsemde üzülmüştüm. Dikişleri atmamıştı ama kanamıştı. Ve hepsi benim yüzümden olmuştu. " Sen in bende birazdan geliyorum." Gözlerim hâlâ dikişlerde, " Beklerim." Diyebildim. " Yıldız beni beklemene gerek yok. Gidip yemeğini ye. Sabahtan beri açsın. " Desede duymazdan gelerek yatağın en ucuna gelip otururken beni izleyen gözlerini üzerimde hissediyordum. " Benim yüzümden oldu. " Yıldız... Engel olamadığım ve yeniden hissettiğim suçluluk duygusuyla sessizce işinin bitmesini bekledim. Pansuman bitip sargıya geçtiğinde, " Bırak ben yapayım." diyerek sargı bezini elinden aldım. " Neden böylesin?" Dedim. Neden bu kadar özveriliydi. Cevap bekledim bir süre. Alamadığım cevap yüzünden göz ucuyla yüzüne baktığımda hareketlerimi izleyen bir çift mavi ve gülümseyen dudaklarını görünce anında önüme çevirdim gözlerimi. İkinci kere de soramadım. Kısa süre sonra diz kapağı ile ayak bileği arasında yeni bir sargı vardı. Son olarak iki tane bant yapıştırıp bitirdim. " Tamam." dedim yerimden kalkarak. " Teşekkür ederim eline sağlık." Ayağa kalktı. Sen önden in bende elimi yıkayıp iniyorum. Tamam dedikten sonra hızlı adımlarla odadan çıkıp aşağı indim. Mutfağa girdiğimde masadaki herkes bana bakınca, " Göktuğ bacağına pansuman yapıyordu. Birazdan iner." diyerek kendi sandalyeme geçtim. Fidan yemek servisi yaparken Göktuğ da geldi. Benim yanındaki yerine geçip oturdu. Bir yandan yemek yerken bir yandan da baba oğul yanan ahır ve yapılacakları konuştular bense sadece dinledim. Asaf Bey, " Bir saat sonra adamlar gelecek. Enkaza bakacaklar. Nelerin yapılacağını kararlaştırıp yarın da harekete geçeriz. Atları diğer tarafa aldık ama yer yeterli değil. Bir an önce tadilatı yapıp bitirmeliyiz." " Benim gelmeme..." " Senin gelmene gerek yok. Dikişler kaynayana kadar sen evden hesap kitap işlerine bak. Restoranın ve binicilik kulübünün bu ay ki hesaplarını kayda alamadık henüz. Onları hallet. Gelecek adamlar zaten ahırı yapanlar biz hallederiz o işi." " Baba sende kendini çok zorlama. Ahmet amca ve Kadirden yardım al." " Tamam merak etme beni sen." & Yarım saat sonra Asaf Bey adamlarla görüşmeye giderken Göktuğ bana dönerek, " Kamelyada oturarak çalışacağım sende gelmek istermisin? " Diyince," Olur." Dedim. " Önce üzerimi değişeyim birazdan gelirim." Ayağa kalkarak, " Fidan ofisteki laptopumu bana getirir misin? " Diyen Göktuğ ile Fidan da benimle birlikte üst kata kadar geldi. Ben odama girerken oda ofise girdi. Üzerime siyah bir tayt ve ince uzun, salaş olan pembe bir tunik giyerek saçlarını dağınık topuz şeklinde toplayıp aynaya baktım. Güzel olmuştu. Odadan çıkmak üzereyken aklıma gelen şeyle komodinin üzerine baktım. Bıraktığım elma hâlâ oradaydı. Geri dönüp elmayı da alarak çıktım odadan. Aşağıya indiğimde mutfakta kimse yoktu. Tezgaha gelip yıkadıktan sonra elimdeki elmaya baktım bir süre. Çekmeceden aldığım meyva bıçağı ile elmaya ortasından derin bir çizik attım. Sonrada elimde elma ile mutfak kapısından arkadaki taş verandaya, oradan da kamelyaya doğru yürüdüm. Bu sırada Göktuğ kamelyada oturmuş sırtını geriye yaslarken sargılı bacağını önündeki ikinci bir sehbaya uzatmıştı. Fidan da diğer sehbaya ikimiz için kahve bırakmış dönüyordu. Önce elimdeki elmaya baktım. Sonrada yavaş adımlarla kamelyaya girdim. Göktuğ, " Yıldız gel... Başımı olur anlamında sallayarak yanındaki tek koltuğa oturdum. Sol elimdeki elmayı sessizce iki elimin arasına alıp tutarken gözleri bir bana bir elmaya gidip geldi. " Hâlâ yemedin mi? " Dedi gülümseyerek. Ben sessiz ona bakarken o da sessiz, bir bana birde elimdeki elmaya bakıyordu. Sanırım böyle bir şey beklemiyordu. Gülümsedim. " Paylaşmak ister misin? " Yüzündeki gülümseme iyice genişlerken bilgisayarındaki ellerini yavaşça bana doğru uzattı. " Çok isterim." Dedikten sonra, önce elimi aldı sol avucunun içine sonra sağ eliyle avucunda ki elmayı. Dudaklarına götürdüğü elmadan bir ısırık aldı. " Teşekkür ederim." Diyerek yavaş hareketlerle çiğnerken gözleri yine bendeydi. Onun ardından bende elimdeki elmayı yemeye başladım. Bu sırada bir kaç saniye yüzünde dolaştı gözlerim. Sonra önüme döndüm. Şuan ki hareketlerim eminim ki çok farklı geliyordu. Ama günlerdir bana gösterdiği sabrına, ilgisine ve sevgisine karşı bende bir adım atmak istemiştim. Günler önce bana, Yıldız'ın yeri gökyüzü demişti. Ben seçimimi yaptım ve seninde beni seçmeni bekliyorum demişti. Hemde bir kaç kez. Sessizce elmalarımızı yedikten sonra üzerine kahvemizi içtik. Galiba İkimizde şuanki halimizden memnunduk. Ve böyle devam edecekti. 🌟🌟 Bu sabah erkenden kalktım. Bu sabahta kahvaltısını odasına getirecektim Göktuğ'un. Bu yüzden hızlı adımlarla çıktım odadan. Tam merdivenlere yönelmiştim ki durdum. Geriye dönüp Göktuğ'un odasına baktım. Acaba uyuyormuydu, yoksa uyanık mıydı bilmiyordum. Bu yüzden önce kontrol etmek istedim. Yavaş adımlarla odasına yaklaştığımda tuhaf şekilde kalbimin hızlı atışlarını kulağımda hissediyordum. Kapının önünde durduğumda elimi kalbimin üzerine koydum. Neden bu kadar hızlı atıyordu? Dünden beri kendi hareketlerim kendime yabancı gelir olmuştu. Neden daha önce değil de şimdi böyleydi. Başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalışarak derin bir nefes alıp verdikten sonra kapıya uzanıp işaret parmağımın eklem yeriyle tıkladım yavaşça. Bir süre bekledim ama ses gelmedi. Kapıyı yavaşça açıp içeriye girdim. Açık kalan bilgisayarının yanı başında sırt üstü uyuya kalmıştı. Yavaş bir kaç adımda yanına geldim. Gece geç yatmıştı sanırım. Yoksa bu saatlerde hep uyanık oluyordu. Gözlerimi yüzüne çevirdim. Kalın kaşlarına sık kirpiklerine baktım. Tam o sırada öksürerek bana doğru döndü. Ama uyanmadı. Yangında ciğerlerine çektiği duman arada bir öksürmesine sebep oluyordu hâlâ. Başını yana devirdiğinde uzun saçlarından birazı alnına düşerken uyumaya devam etti. Sessizce arkamı dönüp kapıya yöneldim. Tam çıkacakken Yıldız! diyen kısık sesini duyduğumda panikle yerimde durdum. Olamaz, şimdi gizlice odasına girdiğimi sanacaktı. Yavaşça arkamı dönerken, " Kapıyı tıkladım ama..." Demiştim ki durdum. **************************** Bölüm sonu canlarım yeni bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ♥️
|
0% |