@azamet_29_2
|
..Dediler ki... Alıntı. 🌟🌟🌟 Göktuğ'un başımın altındaki ve bedenime sarılı kolları arasında, sıcak teni tenimde uyandığımda gün çoktan ağarmış sabah olmuştu. Ve bu sabah bambaşka bir Yıldız olarak uyanmıştım. Buraya, bu çiftliğe gelirken tek başıma, yalnız ve mutsuz iken bu adam sayesinde şimdi kalbimde kurumaya yüz tutan ağaçlarım yeniden sürgün vermeye başlamış, hatta onunla bir ömür paylaşacağımı düşündükçe o zayıf dallarımda şimdiden tomurcuklar açmaya başlamıştı. Başımı yavaşça hareket ettirerek gözlerimi çevirdiğimde Göktuğ gözleri hâlâ kapalı, uyuyordu. Dünden kalan parfümüne karışan teninin erkeksi kokusu burnuma dolarken kasığımdaki sızı ile onunla ilk gecemin görüntüleri zihnimden bir bir geçmeye başladı. Bu durumdan hem utanıyor hem mutlu hissediyordum. Artık gerçekten Yıldız Kayalar ve onun karısı olmuştum. Yarımken tam olmuştuk. O benim diğer yarım, en huzurlu, en güzel tarafım olmuştu. Gözlerimi kapatıp sessiz ama derin bir nefes çekip yavaş hareketlerle sırt üstü dönmeye çalıştığımda hissettiğim aynı sızıyla gözlerimi ve dişlerimi sıkarken aynı anda bedenime sarılı kol tarafından engellendim. " Şşiitt! Kıpırdanma, canın daha çok yanacak yoksa." Gözlerimi açıp yana çevirdiğimde insanı kendine hayran bırakacak renkte ve derinlikte olan bir çift gök mavi beni izliyordu. Ve bu numaracı adam az önce gözleri kapalı olsada uyumuyordu. Ben beni kendine hapseden mavilerine dalmışken o elini yavaşca yanağıma yerleştirerek önce burnumun ucuna ardından alnıma bir öpücük bırakıp, gözleri gözlerimde sırayla gezerken, " Günaydın Yıldız'ım." Dedi usulca. Yıldız'ım... " Günaydın Gökyüzüm.." Dediğimde gülümseyen yüzüyle eli yanağımdan aşağı göğüslerime ilerlerken sıcak dudakları dudaklarımda yeniden hissettim aşk dolu öpüşünü. Sırayla göğüslerimi yoğuran eliyle içimdeki kelebekler yanan kanatlarla uçmaya başladığında elleri kayarak göbeğimin altına doğru indi. O an tenim titredi. Büyük eli kasığımda yavaş hareketlerle daireler çizerek masaj yapmaya başladı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdı. " Çok yanıyor mu canın? " Buğulu gözlerine bakarak başımı iki yana salladım. " Biraz." " Özür dilerim." Dedi yeniden. Başımı önüme doğru eğerken, " Dileme." Dedim. Onun bir suçu yoktu. Bilmiyordu. Lakin kaçamak şekilde baktığımda gördüğüm gözleri üzerimdeydi. Eminim kafasının içinde ne olduğuna, nasıl olduğuna dair bir kaç ihtimal sıralıyordu. Gözleri üzerimde eli hâlen hareketliydi. Dayanamayıp konuyu ben açmaya karar verdim. Bilmeliydi. " Şaşırmış olmalısın." Dedim gözlerim önüme eğik mırıltıyla. " Şaşırdım... " Peki neden sormuyorsun? " " Sormalı mıyım? " " Sormalısın." " Sormama gerek yok. " Yinede sormalısın." " Sormayacağım." Dedi kollarının arasına daha sıkı sararak. " Sorarsam geçmişte kalan zamana geri dönecek, daha çok üzüleceksin. Bunu istemiyorum. Şuan yanımdasın, herşeyinle benimsin, sevdiğimsin ve benim kadınımsın. En güzel gecemin en parlak yıldızısın. Gerisi boş." Dolan gözlerime engel olamadım. " Şşiitt. Saçlarıma bir öpücük bıraktı. " Ağlama Yıldız. Ben burnumu çekerken beni kendinden uzaklaştırıp yüzümdeki saçları geriye ve kulağımın arkasına aldı. Yaklaştı ve dudakları dudaklarımı buldu yeniden. Önce yavaş yavaş öperken sonra arzuyla ve daha hırçın öpmeye başladı. Dili dudaklarımdan içeri girip dilimi buldu. Bir yandan öperken bir yandan kendini bana bastırıyordu. Ama birden yavaşladı. Durdu. Geri çekildidiğinde ikimizde nefes nefese kalmıştık yine. Kulağıma doğru eğilerek fısıldadı. " Doyulmaz tadına vardım bir kere. Bu yüzden elimden çekeceğin var sevgilim. Ama bugün izinlisin. Canını tekrar yakmak istemiyorum. Biraz toparlan." Gözleri gözlerimde küçük bir buğse bıraktı dudaklarıma yeniden. Sonrada battaniyeyi kaldırıp yataktan çıktı. Gördüğüm görüntüyle kocaman açılan gözlerimi anında kapatarak yan tarafa çevirdim başımı. Aynı anda Göktuğ'un kahkahasını duydum. Halimi görüp, " Utandınmı yoksa güzelim." Sadece yutkunarak battaniyeye sarıldım sessiz. " Gece boyunca koynunda olduğun adamdan, kocandan utanma. Sen artık benim karımsın. Bana bakmanda ve dokunmanda bir sakınca yok." " O ayrı bu ayrı." Dedim hâlâ gözlerim kapalı. Alık alık yüzüne bakıp ne yapmaya çalışıyor diye düşünürken minderin ayak ucuna çöktü. " İzin ver." Diyerek battaniyenin ucunu tutup kaldırdı. " Na-napıyorsun? " Dedim şaşırarak. Durdu. " Şşiitt. Birşey yapmıyorum güzelim. Karıma yardım ediyorum." " Ne?! Demiştim ki üzerimdeki battaniyeyi belime kadar sıyırdığında utançla kala kaldım. Anında bacaklarımı birbirine bastırarak kapatıp dizlerimi kendime çekerken mümkün olmadığını bile bile çıplaklığımı örtmeye çalışıyordum. Bu utançla battaniyenin üst kısmını başıma kadar çektim. " Göktuğ ya! " Dediğimde sıcak havluyu hissettim kasıklarımın üzerinde. " Bu ağrına iyi gelecek." Dedikten sonra elini hissettim bacağımda. " Yıldız izin ver lütfen." Boğazıma bir düğüm otururken gözlerimde yaşlar birikti yine. Elinin yanında sıcak dudaklarını hissettim bu kez bacaklarımda. " İzin ver güzelim." Birbirine bastırdığım bacaklarımı yavaşça uzatırken gözlerimdeki yaşlar serbest kaldı. Diğer sıcak havluyu hissettim sonra. Ardından eli nazikçe araladı bacaklarımı. Elindeki sıcak havlu gezinmeye başladı tenimde. İlk gecemizin üzerimde bıraktığı izleri siliyordu incitmeden. Arada yine dudaklarını hissediyordum bacaklarımda. " Nasıl bir erkeksin sen? " Dedim hâlâ ağlarken. " Karısını çok seven bir erkek." Dedi son dokunuşlarını yaparak. Battaniyeyi tekrar örttü bacaklarıma ardından kafama çektiğim tarafı açtı. Ağlamış gözlerle baktım gülümseyen yüzüne. Eğilip gözlerimden öptü bir bir. " Eve kadar idare et. Evimize gidelim duş alırız." Başımı salladım. Ellerimle gözlerimi silerken. " Gidelim, iyiyim." Biraz daha bu şekilde kalırsam utançtan pancar kırmızı olacaktım. " Emin misin? " " Eminim." Yavaşça kalkıp şöminenin önünde yerde duran kıyafetlerimi alıp üzerimi giyinmeye başladım. Giyinmemede yardım etti tabi. Ardından kendide gömleğini giydi. Hırkamıda giydikten sonra birlikte çıktık evden. Kapıyı kilitleyerek ağaç evin ağaç merdivenlerinden inip hâlâ bizi bekleyen Gece ve Sirius'un yanına geldik. Göktuğ önce Sirius'u çözüp yularını Gece'nin eğerine bağladı. Sonra Gece'yi çözüp hızla üzerine binerken ellerini uzatarak gel. Dedi. Önce şaşırdım. Ama sonra kollarımı havaya kaldırdım. " Üzengiye bas." Dedi bu kez. Boş üzengiye basarken kol altlarımdan tutarak beni yukarıya çekip önüne oturttu. Sağ koluyla sarılırken Gece'nin yularını sol eline aldı. Kulağıma eğildi ve fısıldadı yine. " Bugün ata normal binemezsin karıcığım." Dedi ve boynumdan öptü. Yüzünde munzır bir gülümseme oluşurken benim yanaklarım yanmaya başlamıştı bile. Atın başını geldiğimiz yöne çevirerek hareket ettirdi. Yedeğimizde Sirius ile geldiğimiz yöne dönüp çiftliğe doğru ilerlemeye başladık. " İyisin değil mi? " " İyiyim. Göktuğ..." " Hımm." " Sen gerçek misin? " " Hı??? " Dedi şaşkın. Sonra yine sesli şekilde gülerken başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gülmek bir erkeğe ancak bu kadar yakışabilirdi. Bir süre güldükten sonra duruldu ve gözleri gözlerimi buldu. " Bunu bir iltifat olarak kabul edebilir miyim? " " Gök..." " Efendim." " Gözlerin gökyüzü ile aynı renkte." Derin bir bakış attı. " Gözlerimi annemden almışım." " Gök!" " Hımm! " " Se-seni seviyorum." Elimi kaldırıp sol yanağına koyarken sağ yanağına bir öpücük bıraktım. Göktuğ aniden Gece'yi durdurdu. Birkaç saniye gözlerimin içine baktıktan sonra yuları bırakıp iki koluyla sarıldı bana ve dudakları dudaklarımı buldu. Tatlı bir öpüşle öptü. " Ben daha çok seviyorum. Sonra sarıldı sıkıca. " Bende! Onun gibi sıkıca sarıldım sevdiğim adama. " Yıldız." " Hımm." " Dün gece mumu üflerken ne diledim biliyor musun? " " Söyleme gerçekleşmez." Dedim başım göğsünde yaslı beline sarılı kollarımla beklerken. " Gerçekleşti bile. O yüzden söyleyebilirim." " Gerçekten mi?" " Dün gece mumu üflerken bir kere olsun beni sevdiğini söylemeni diledim Yıldız. Bir kere olsun dudaklarından bu cümleyi duymayı diledim." Sözlerini dinledim ve sadece sarıldım. Yaş dolu gözlerimle söyleyecek söz bulamıyordum çünkü. Sevilmeye en layık erkek Göktuğ'du bence. 🌟🌟 Çiftliğe kadar bu şekilde geldik. Evin önünde durduğumyuzda Kadir karşıladı bizi. " Hoşgeldin abi. Hoşgeldin yenge." Diyerek Gece'yi geminden tuttu. " Hoşbulduk." Dedi Göktuğ önden inerken. Ardından kol altlarımdan tutarak beni aşağı indirdi. Kadir atları alıp ahıra doğru ilerlerken Göktuğ kolunu elime doladı, " Ağrın varmı? Yürüyebiliyor musun? Kucağıma almamı istermisin? " Diye fısıldadı. Utanarak, " Hayır iyiyim." Dedim ve birlikte içeriye girdik. Kolundaki saate baktı. Gülümseyerek, " Kahvaltıya yetiştik." Derken Ayşe hala çıktı mutfaktan. " Günaydın çocuklar kahvaltı hazır olmak üzere." " Tamam Ayşe abla. Üzerimizi değiştirir ineriz. " " Tamam oğlum hadi bekliyorum. Bu sabah krep yaptım size. " " Yaşa Ayşe abla." Göktuğun yüzünde çocuk sevinci vardı. Anlaşılan krep sever biriydi. Birlikte üst kata çıktık. Yine birlikte odamıza, daha doğrusu bu güne kadar benim kullandığım odaya ilerledik. İçeri girdiğimizde yokluğumuzda baştan aşağı temizlenmiş bir oda ve çarşafları yeni değişmiş bir yatak buldum. Göktuğ beni yatağa yönlendirip oturttu. Bakışlarım eşliğinde banyoya girdi. Kulağıma gelen su sesine bakılırsa banyoyu hazırlıyordu. Bir kaç saniye sonra banyodan çıktığında gözleri üzerimde yanıma doğru yürüdü. Ellerini uzattı. Önce ellerine sonra yüzüne baktım. " Ne? " " Gel..." Hâlâ saf saf bakıyorken uzandı ellerimi tuttu. Yataktan kaldırırken kulağıma eğildi yine. " İzin ver seni ellerimle yıkayayım." Benimle ilgili herşey de önce izin ver diyordu. " Göktuğ abartma." Dedim al al olan yanaklarımla duyduğum şeye karşılık. Geri geri yürürken benide kendisi ile beraber banyoya doğru çekiyordu. Gülümserken, " Göktuğ gerçekten abartıyorsun." Dedim. " Hiçte bile. Banyo kapısından girdik. Göktuğ sözleriyle ve hareketleriyle bana kendimi değerli hissettiriyordu. Bir kadın başka ne isterdi ki eşi olan adamdan. İşi bitince yağmur başlıklı duşun altında güzelce durulandım. Musluğu kapatıp büyük elleriyle saçlarımı geriye doğru alıp suyunu sıktı. " İşte oldu. Dedi alev alev bakan mavileriyle. " Sıra sende." Dedim haince bir bakış atarak. Musluğu yeniden açtım. Göktuğ'un kaslı kollarından tutarak yerimizi değiştirdim. Yaptığım bu hareket hoşuna gitmişti. Bakışlarından belliydi bu. Buraya geldiğim günden beri kabinin içinde duran erkek şampuanını alıp ellerimi yukarıya kaldırıp saçlarına biraz şampuan döktüm. Boyu uzun olduğu için zorlanınca dizlerini kırarak biraz eğildi. Saçlarını köpükleyip güzelce yıkanmaya başladım. Bu süre zarfında yüzünden akan köpüklere rağmen gözlerini kırpmadan beni izliyordu. İşim bitince durulamayı kendisi yaptı. Üzerinden akıp giden suyun kaslı kollarından göğsünden aşağılara akışını izledim. İçten içe kendime, bu adamın koynunda mı sabahladım ben. Derken kasıklarımda tatlı bir sızı hissettim yeniden. Hem yüzü hem kalbi hemde vücuduyla güzel bir erkekti. Bir çok kızın kalbini sekteye uğratacak bir erkek. Tam bir erkek. Ama sadece beni seviyordu. Ve bende onu. Elime aldığım lifi köpürtüp üst bedeninden başladım sert tenini yıkamaya. Kolları iki yanında gözleri bana kilitlenmiş sadece izliyordu yine. Birden elleri belimi tuttu. " Bu bir rüya olmalı." Dedi mırıltılı şekilde. Elimdeki lifi yere bırakıp, " Rüya değil." Diyerek ellerimle devam ettim yıkamaya. Köpüklü vücudunda gezen ellerim teninde gezmeye devam ettikçe dişlerini sıkarken gözlerini kapattı ve başını yukarıya kaldırdı. İnlerken kasıldı. Bir anda bileklerimden tuttu. Sonra. " Yıldız'ım yeter. Beni daha fazla zora sokma. Çık lütfen. Yoksa kendimi tutamayabilirim." Kollarımı ellerinden kurtarıp kaldırarak boynuna doladım. Islak bedenlerimiz buluşurken, kulağına doğru yaklaşıp fısıldadım. " Tutma o zaman." Büyük ellerini belime yerleştirip beni kendine bastırırken, " Yıldız yapma..." Dedi. Sesi acı çekiyor gibiydi. " Canını yak..." Cümlesini dudaklarına bastırdığım dudaklarımla kestim. " Sen canımı asla yakmazsın Gökyüzüm..." ***** Aradan günler geçti. Eylül yağmurunun cama vuran damlalarının sesiyle sevdiğim adamın kolları arasında uyandım yine. Kulağım da cama vuran yağmur damlaları yanımda sevdiğim adam burnumda onun tenine ait koku ve onun sıcaklığı. Benim için huzur buydu işte. Başımı yavaşça kaldırıp yüzüne çevirdim gözlerimi. Kaşı gözü, yakışıklı yüzü, huyu, suyu, sevgisi ve sabrı. Her şeyiyle eşsiz bir insandı Göktuğ. Bir kaç saniye yüzünü izledikten sonra biraz daha sokuldum geniş göğsünun sıcaklığına. Yaşadığım onca şey ve şuan ki hâlimi düşününce yaş dolu gözlerle ve şükürler eşliğinde kolumu beline dolayıp sıkıca sarıldım yüzümü göğsüne bastırarak. Teninin erkeksi kokusunu ciğerlerimin en ücra köşelerine kadar içime çektim. " Yıldız..." " Hımm." Dedim boğuk sesimle. " İyi misin? " Evet." Dedim yalan söyleyerek. " Kâbus gördüm. " Aslında yalan sayılmazdı. Geçmişim aklıma her geldiğinde bir kabustan farkı yok gibi geliyordu. Sarılıp beni kendine çekerken, " Korkma." Dedi. " Bundan sonra ben varım yanında. " Biliyorum. Teşekkür ederim Gök." Beni omuzumdan kavrayıp uzaklaştırırken gözleri gözlerimi sol elinin parmakları sırayla gözyaşlarımı buldu. " Çok mu kötüydü? Bu yüzden mi ağladın? " " Uyanıp seni görünce geçti." Dedim sadece. Gülümsedi. " O zaman kalkalım mı? " Tamam." Önden ben kalkıp direk banyoya geçtim. Sabah işlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp kurulanıp çıktım. Ben giyinme odasına geçerken de o girdi banyoya. Üzerime yeşil salaş penye mi altımada siyah taytımı giyindim. Çoraplarımı giyerken arkamda beliren Göktuğ ile kenara çekilip ayna önündeki pufa oturdum. Önünden geçip kıyafetlerini alırken " Yıldız." Dedi. " Efendim." " Yarın seninle merkeze inip alış veriş yapalım." " Alışveriş mi? " Elindekileri kenara bırakıp kollarımın üzerinden sarılarak kendine çekti beni. " Evet. Buraya geldiğinden beri hiç bir yere çıkmadın." Doğruydu. Buraya geldiğimden beri insanlardan ve şehir kalabalığından kaçıyordum. Ve evet alışverişe ihtiyacım vardı. Önümüz sonbahar ve kış ve benim uygun kıyafetlerim eski evimde kaldığı için burada sıkıntı bekliyordum. " Tamam. Olur. " & Göktuğ da giyindikten sonra birlikte aşağıya, salona inip mutfağa geçtik. Fidan ve Ayşe hala masayı hazırlıyordu. " Günaydın çocuklar. " " Günaydın hala." " Babam kalkmadı mı? " " Kalktı oğlum. Erken çıktı." Ayşe hala da dahil masadaki yerlerimize geçtik. Fidan çayları koyarken bizde kahvaltılıklardan tabağımıza alıyorduk. " Babam Amerika'dan geldiğinden beri biraz daha iyi. Yaramış. Moral bulmuş arkadaşlarının yanında. " Asaf bey geleli bir kaç gün olmuştu. Sağlığı iyiye gitmese de kötüye de gitmiyordu. Dalgın ve üzgün gözleri önüne dönen Göktuğ sessizleşince elimi masanın üzerindeki elinin üzerine koydum. Anında gözlerimi buldu gözleri. Elimi avucunun içine alıp dudağına götürerek öptü. Gülümsedi. Gülümsedim. Önümüze dönüp kahvaltıya geçtik sonra. Bir yandan konuştuk bir yandan da kahvaltı yaptık. Kahvaltının ardından Göktuğ ile birlikte salondaki yanan şöminenin önüne gelip karşılıklı duran berjerlere oturduk. Az sonra da Fidan kahvelerimizi getirip ortadaki küçük yuvarlak sehpa üzerine bıraktı. Kahvemi elime alıp bir yudum içtim. " Eline sağlık Fidan." " Afiyet olsun." Dedi kız uzaklaşırken. Bir yudum daha alırken karşımda beni izleyen Göktuğ'u gördüm. Gülümsedim. Bana böyle güzel bakması hoşuma gidiyordu. Yinede sordum. " Neden bakıyorsun." " Dünyanın en güzel kadınına, karıma bakmak için sebep mi lazım." Dedikten sonra sessizce kahvesinden Bir yudum daha aldı. " Göktuğ. Bakışları anında ciddileşti. Elindeki kahvesini ortamızdaki küçük sehpanın üzerine bıraktı. Gözü kulağı bende dinlemeye geçti. Derin bir nefes alıp verdim. Bir kaç günden fazladır düşündüğüm şeyi ona da söylemek istiyordum. " Göktuğ." " Söyle güzelim dinliyorum." " Ben okulumu dondurmaya karar verdim. ************************** Selam canlarım.
|
0% |