Yeni Üyelik
28.
Bölüm

⭐G.Y 26 Mucize⭐

@azamet_29_2

Allah'ım ne olur duysun. Ne olur duysun!

Telefon üçüncü kere çaldığında nihayet Göktuğ'un güven veren sesini duydum.

" Sevgilim..."

" Göktuğ!
Göktuğ ne olur yetiş! Ne olur yetiş! Sirius!
Sirius ölüyor. "

*****

GÖKTUĞ

" Evet. Ne diyorsunuz beyler? "

Dedim yanımda ki tayı severek.

" Gördüğünüz gibi beyler. Taylarımız hem güzel hem sağlıklılar."

Karşımdaki iki adam bir birine baktı.

" Anlaştık.
Bu iki tayı alıyoruz Göktuğ bey."

Gülümsedim. Güzel bir anlaşma olmuş düşündüğümün üzerinde bir fiyata vermiştim tayları.

" Anlaştık."

Dedim. El sıkışırken aynı anda telefonumun sesini duydum. Diğer elimle telefonumu cebimden çıkarıp alırken gözlerim Kadir de,

" Kadir çocuklara söyle tayları araçlara alsınlar. " Dedim.

" Ödemeyi IBAN üzerinden yapacağız Göktuğ Bey." Diyen adama bakarak,

" Tamam. Para hesaba yattıktan sonra araçla birlikte götürebilirsiniz."

Dedikten sonra telefonunumun ekranına baktım.

Sevgilim. Yazısıyla yüzümde kendiliğinden bir gülümseme oluştu. Sevdiğim, kadınım arıyordu. Hemen açtım.

" Sevgilim..."

" Göktuğ!
Göktuğ ne olur yetiş!
Ne olur yetiş! Sirius!
Sirius ölüyor! "

Duyduğum cümleler ve Yıldız'ın ağlayan panik dolu sesiyle bütün bedenimden bir acı dalgası geçti. Yüzümdeki gülümsemem anında solarken zihnimin içi darma duman olmuş, elim ayağım dolaşmış içime bir kor düşmüştü. Ne olduğunu anlamaya çalışarak,

" Yıldız.? " Dedim korkuyla.

" Yıldız'ım ne oluyor? "

" Göktuğ yetiş ne olur! "

Israrla yardım istiyordu.

" Sevgilim.
Önce bi sakin ol!
Ne olduğunu anlayamıyorum. Neredesin.? Ne oldu?
Neyin var? Neden ağlıyorsun? Sirius'a ne oldu? "

Üst üste sorular sorarken alacağım cecaptan korkuyordum. Ona bir şey olma ihtimali bile canımı yakıyordu.

" Göktuğ ne olur hemen gel!"

" Tamam güzelim.
Tamam hemen yanına geliyorum."

Dedim arkamdan bakan adamlara aldırmadan koşar adım jeepe yürürken.

" Kadir! Gidiyoruz!"

Kadir koşarak gekirken Yıldız'a odaklandım.

" Güzelim sakin ol tamam mı!?
Sakince anlat. Ne oldu? "

Desemde ben de panik olmuştum. Çünkü Yıldız ağlamaktan konuşamıyordu.

" Yıldız! Lütfen! Önce bi sakinleş güzelim. Ağlama. Ve ne olduğunu anlat bana. Ve neredesin? Hemen oraya geliyorum! "

" O.. O tlağa çıkmıştık. Oradayız. Göle yakın yamaç."

" Kadir hemen otlağa sür bas gaza! "

Diye bağırdım.

" Sakin kalmaya çalış ve devam güzelim."

" Sirius'a birşey oldu.
Kötüleşti. Birden devrildi kaldı."

" Ne!? "

Duyduğum korkunun ve aklımdan geçenlerin sonu yoktu.

" Sen!? Sen üstünde değildin değil mi?"

Dedim korkuyla. Olmamasını umuyordum.

" Üzerindeydim."

" Kahretsin!
Sen! Sen nasılsın?
İyimisin? Yaralandın mı birşeyin var mı? "

Resmen bağırarak konuşuyordum.

" Kadir bas gaza bas! "

" İyiyim yani sanırım. Ama.."

" Ne demek sanırım Yıldız?
Yaralı mısın?"

" Sirius'la birlikte düştüm.
Bacağım Sirius'un altında kaldı. Sirius kıpırdayamıyor. O yüzden bende
kıpırdayamıyorum."

" Ne? Kahretsin! Kahretsin."

Daha da ağlayan sesiyle içimin yandığını hissettim.

" Tamam sevgilim korkma az kaldı. Birazdan yanında olacağım. Sen kıpırdama bacağını zorlama sakın. Kırık varsa daha kötü olur.

" Göktuğ..." Dedi hıçkırıklar arasında.

" Söyle güzelim, söyle bi tanem."

" Sirius ölüyor."

Hıçkırık sesini duyduğumda ne diyeceğimi bilemezken devam etti.

" Ağzından köpükler geliyor.
Ne olur yetiş kurtar onu. "

Boğazıma kocaman bir yumru oturdu. Şuan orada neler oluyor bilmiyordum ve bu bilinmezlik Yıldız'ın ağlayan sesi yaralı oluşu beni paniğe sürülüyordu.

" Kadir telefonunu ver."

Kadir bir yandan aracı kullanırken bir yandan telefonunu çıkarıp bana uzattı. Kadir'in telefonunundan Yahya'yı aradım. İlk çalışta açıldı.

" Alo! " Sesini duyar duymaz,

" Yahya hemen yanına birilerini al ve otlağa çıkın. Sirius'a birşey olmuş. Ağzından köpükler geliyormuş. Ben birazdan orada olacağım. "

Dedim ve kapattım. Yeniden Yıldız'a döndüm.

" Yıldız..."

Karşıdan ses gelmedi.

" Yıldız! diye bağırdım panikle.

" Yıldız cevap ver güzelim. "

" Gök..." Dedi. Yorgun geliyordu sesi.

" Sirius." Dedi yine. Sonra sesi kesildi.

" Yıldız. Yıldız cevap ver!
Yıldız!! "

Olmadı bir daha duyamadım sesini. O an sonsuza kadar benden gittiğini sandım. Acıyla kavruldu kalbim.

" Kadir hızlan! "

" Abi korkma. İnşallah kötü birşey yoktur. Birazdan oradayız."

&

Otlağa yaklaştıkça gözümün görebildiği her yerde Yıldız'ı ararken göle inen yamaçta yerde yatarken gördüm Sirius ile ikisini.

Kadir durur durmaz hemen inip yanına koştum. Saniyeler içinde yanına gelip dizlerimin üzerine çöktüm. Söylediği gibi sol bacağı Sirius'un altında kalmıştı. Başını kaldırıp dizimin üzerine koydum yavaşça.

" Yıldız! Yıldız'ım uyan ne olur! Öldürme beni! "

Elimdeki ıslaklığı farkettim. Kahretsin. Başını çarpmıştı ve kanıyordu.

" Allah'ım! Allah'ım ne olur bir şey olmasın." Derken gözlerini araladı.

" Gök... "

" Tamam sevgilim korkma sakın, burdayım yanındayım. İyi olacaksın. Her şey yolunda. Tamam mı?"

Yıldız'ın başını yavaşça kaldırıp yere bıraktım. Yerimden kalkarken arkamdan gelen Kadir'e baktım.

" Kadir, Sirius'u Yıldız'ın bacağından kaldıralım."

Sirius'un diğer tarafına geçerken zavallıya baktım. Yıldız'ın dediği gibi ağzından köpükler geliyordu. Bu halini görünce içim acıdı. Hiç normal değildi hâli ama önceliğim Yıldızdı. Kadir'in de yardımı ile zar zor Sirius'u Yıldız'ın bacağının üzerinden çektiğimizde Yahya' nın aracını gördüm. Yanında iki kişi ile birlikte koşarak gelirken ben yeniden Yıldız'ın yanına geçtim. Önce başını yavaşça çevirip yarasına baktım. Küçük bir kesi şeklindeydi.

" Tamam güzelim."

Dedim korkumu bastırarak.

" Sirius.
Sirius nasıl? "

Dedi yerinden kalkmaya çalışarak.
Gözlerimi Sirius'u muayene eden Yahya ya çevirdim. Bakışlarını beğenmedim.

" Sen onu merak etme. Bacağın çok acıyor mu?"

" Çok değil."

" Tamam. Şimdi seni yavaşça kucağıma alacağım ve hemen hastaneye gideceğiz tamam mı?"

" Hı hı."

" Sirius... O? "
Derken gözleri yeniden Sirius'u buldu.

" Yahya onunla ilgilenecek sen onu merak etme sevgilim.

Kadir arabaya! "

Kadir koşarak arabanın yanına çıkarken Yıldız'ı yavaşça kaldırıp kucağıma aldım. Kollarını boynuma sardığında ve yüzünü tenimde hissettiğimde gözlerimi kapatıp defalarca şükrettim Allah'a onu daha kötü şekilde bulmadığım için.

Yamacı hızlı adımlarla çıktım. Kadir arka kapıyı açmış direksiyona geçmiş çalışır durumda ki araç hazır da bekliyordu. Kucağımda Yıldız ile birlikte arka koltuğa geçip oturdum. Kapıyı kapatır kapatmaz hızla hareket etti araç.

Kadir torpidodaki kağıt havlu kutusunu çıkarıp arkaya uzattı.

" Abi olabildiğince hızlı gideceğim. "

" Tamam."

Kutunun içinden bir tane kağıt havlu alıp kucağımda gözleri kapalı yatan kıza çevirdim gözlerimi. Yavaşça başındaki yaraya bastırdım.

" Yıldız'ım. Sevgilim...
Aç gözlerini. "

Araladığı göz kapaklarından canıma can aktı sanki.

" Güzelim başını çarpmışsın uyumasan iyi olur. "

" Gök." dedi.

" Emret güzelim.
Canımı işte canımı vereyim emret!

Canın çok yanıyor mu? "

" Biraz."

Gözlerinin kapandığını görünce yeniden seslendim.

" Yıldız. Uyumamalısın! "

Yeniden araladı gözlerini.
Uyanık kalmasını sağlamak için,

" Sabah ben çıktıktan sonra neler oldu anlatır mısın? " Dedim.

Yorgun şekilde,

" Sen gittikten sonra biraz daha uyudum. Sonra aşağı inip birşeyler yedim. Sonra da ahıra gittim.

Göktuğ. "

" Söyle bir tanem."

Dudaklarında bir gülümseme gördüm.

" Kara ile Sirius birbirinden çok hoşlanıyorlar bence."

" Eminim öyledir. Kara atların arasında ki en güzel eşi seçmiş kendine. Benim dünyanın en güzel kızını seçtiğim gibi."

Dedim onun gibi gülümseyerek. Lâkin aklıma gelen son görüntüsü yeniden üzdü beni. Devam etti.

" Sirius'u eyerleyip çıkarmak istedim ama kimse yoktu."

" Kimse yok muydu? Neden? "

" Aah! Me-Mehmet diye biri vardı."

" Mehmet mi?"

Aynadan bakan Kadir'le göz göze geldim. Çiftlikde Mehmet adında biri yoktu.

" Hani yüzünde yanık izi varmış."

Kadir'e baktım yeniden. Başını olumsuz şekilde iki yana salladı. Kesinlikle öyle biri yoktu. Emindim bundan.

" Diğer ahırı temizleyeceğim diyip gidince kendim eyerledim Sirius'u. Sonra da birlikte çıktık. Otlağa kadar geldik. Ama bir şey oldu. Sirius tuhaf davranmaya başladı. Acı çekiyor gibiydi. Sonra birden şahlanıp olduğu yere bıraktı kendini. Bende beraberinde düşünce bacağım altında kaldı."

Göktuğ. Sirius'a birşey olmaz değil mi. Yahya onu iyileştirir değil mi? Ölmez değil mi? Ölmesin ne oluur! "

" Yahya ilgileniyor güzelim sen merak etme."

Gözlerimi bacağına çevirdim. Umarım kırık yoktur. Yıldız'a döndüm sonra. Aklım ahırda gördüğünü söylediği adama takılmıştı.

" Ahırdaki adamın yüzünü gördün mü? "

" Hayır.
Yüzümde yanık izi var, miden bulanır dedi. Sonra üzülerek çıkıp gitti."

İçimden bir ses Mehmet, ki gerçek adının Mehmet olmadığından emindim. O kişinin Sirius'un bu haliyle bir alakası var diyordu.

Sirius'un durumu zehirlenme gibi görünüyordu. Telefonumu çıkarıp Yahya'yı aradım yeniden. Yine ilk çalışta açıldı.

" Alo Yahya. Durum ne? "

Yutkunma sesi duydum.

" Yahya. Durum ne dedim? "

" Abi üzgünüm."

Dedi. Kötüydü sesi.

" Sirius maalesef. "

Duyduğuma inanamadım.

" Zehirlenmiş abi. Araç istedim alıp çiftliğe götüreceğiz. "

Göz ucuyla kucağımdaki sevdiğime baktım. Kulağının bende olduğunu biliyordum. Bu nedenle belli etmemeye çalışarak,

" Tamam sen gereken tedaviyi yaparsın."

Dedim. Bir nevi yalan söylemiştim. Çünkü çok üzülmüştüm ve Yıldız'ın da üzülmesini istemiyordum.

" Gelince ayrıntıları konuşuruz."

Tam telefonu kapatacakken,

" Abi..." Dedi yine.

" Evet."

" Bir şey daha var."

" Neymiş? "

" Çiftliğe bıraktığım çocuklardan biri aradı az önce. A-alaca..."

İçimde bir korku perdah oldu yeniden. Yıldız daha fazla şüphelenmesin diye,

" Devam et ." Dedim.

" Alaca da maalesef...
O da aynı şekilde..."

Elimdeki telefonunu kıracak gibi sıkarken kalbimin kaburgalarımın arasında sıkıştığını hissettim. Neydi bu olanlar?
Neler oluyordu? Nasıl bir gündü bu?

Birisi çiftliğimize girmiş, iki atımı, hemde en değerli atlarımızdan ikisini zehirlemişti. Sinirim, öfkem, üzüntüm... Bütün duygularım birbirine karışsa da hiç birşey belli etmemeye çalıştım yinede.

" Tamam."

Diyebildim yine sadece ve kapattım.

" Göktuğ... Ne oldu?
Sirius nasıl? "

Gözlerime bakan Yıldız elini kaldırıp göğsüme yasladı.

" İyi değil mi?
İyileşecek değil mi? "

" Merak etme sevgilim. Yahya elinden geleni yapıyor."

" Abi birazdan hastanedeyiz."

Diyen Kadir yetişti imdada. Yoksa iyi diyerek bir yalan daha söylemek zorunda kalacaktım.

*****

Az sonra acil girişinden girip bina kapısına yanaştı araç. Kadir hızla inip kapımızı açtı.

" Geldik sevgilim iyi olacaksın.."

Diyerek indim.

" Kadir herkesi uyar. "

Kadir başıyla onaylarken bende kucağımda Yıldız'la bir kaç adım atmıştım ki,

Aah! diyen Yıldız'ı duyunca korkuyla durdum. Canını yakmış olmaktan korktum. O korkuyla bakarak,

" Yıldız özür dilerim canını mı yaktım? "

Derken boynuma doladığı kollarını indirip ellerini karnına bastırdı.

" Aah! " dedi yeniden dişlerini sıkarak.

" Göktuğ... Canım yanıyor! "

Daha da arttı korkum. Düşünce başka bir yeri daha incinmiş olmalıydı.

" Tamam güzelim. Korkma iyi olacaksın. "

Diyerek hızlandırdım adımlarımı. Acil girişinden girer girmez,

" Doktor! Yardım edin.! "

Diye bağırdım. Kendimi hiç bu kadar çaresiz aciz hissetmemiştim. Koşarak gelen hemşire,

" Getirin." Diyerek acil müdahale odasına yönlendirirken arkadan bayan bir doktor ve bir hemşire daha geldi koşarak.

Oda içine girer girmez yavaşça yatağın üzerine bıraktım Yıldız'ı.
Ellerini kasıklarına bastırmış acıyla inliyordu hâlâ.

" Tamam sevgilim.
Doktor burada iyi olacaksın."

Dedim alnına bir buğse bırakarak. Doktor yanımıza gelirken başucuna geçtim. Eline eldivenlerini geçirirken,

" Neyi var hastanın."

" Kaza geçirdi, attan düştü. Bacağı atın altında kalmış. Başında da küçük bir kesi var. Yerdeki taşlardan biri kesmiş olabilir. Ve karnında şiddetli ağrısı var. "

Dedim bir çırpıda. Onu böyle acı çekerken görmek canımı ondan daha fazla yakıyordu ve elimden bir şey gelmiyordu.

Doktor Yıldız'a ve ellerini bastırdığı yere baktı. Kaşları çatıldı.

" Adın ne canım? "

" Yıldız." Dedi dişleri arasından.

" Benim de Irmak.
Bak Yıldız. Önce sakin ol tamam mı? "

Başını salladı Yıldız. Ama canının yandığını ve zorlandığı barizdi.
Bacaklarını elleriyle kavrayıp iki yana açtı.

Ben neden böyle saçma birşey yaptığını düşünürken doktorun bakışları anında değişti.

" Yıldız Regl misin? "

Başını iki yana salladı Yıldız.

" O halde kanaman var.
Hamile olabilir misin Yıldız? "

Söylediği cümle ile gözlerimiz kocaman oldu.

" Ne? " Dedik aynı anda. Ama Yıldız dişlerini sıkarak söyledi.
Bana baktı kadın.

" Siz eşi misiniz? "

Şok içinde başımı olumlu anlamda sallarken Yıldız'ın yaş dolu gözleriyle karşı karşıya kaldığımda dizlerimin titrediğini hissettim. Hayatımda ilk kez hemde.

" Göktuğ." diyerek koluma yapıştı Yıldız. Artan ağlamasına hıçkırıkları karıştı.

" Tülay hemşire. "
Doktor Ali beye haber verin. Acil vaka diyin. Hemen buraya gelsin!

Şeyda hemşire hemen bir damar yolu açın ve serum takın! "

Hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam eden Yıldız'a moral vermem gerekirken, onu sakinleştirmem gerekirken benim aynı şeye ihtiyacım vardı şuan.

Yıldız Hamile miydi?
Ama nasıl? İlaç kullanıyordu. Yoksa kullanmıyordu da bana mı öyle söylemişti. Hemşire kızın damar yolu açışını ve serumu takışını izlerken doktorun sesiyle geldim kendime.

" Yıldız.
Öncelikle sakinleş lütfen. Senin stresin durumu daha da kötüleştirebilir."

Yıldız kendini tutmaya çalışarak gözlerini silsede kolay olmuyordu.

" Adınız Göktuğ sanırım."

" Evet Göktuğ."

" Göktuğ Bey.
Görünüşe göre eşiniz haberinin olmadığı bir hamilelik durumu yaşıyor. Şuan kanaması ve sancısı var. Geçirdiği kaza düşüğe sebep olmuş olabilir. Yıldız'ın kolumdaki elleri zangır zangır titremeye başladı.

" Hayır lütfen..." Daha da arttı ağlaması...

" Öncelikle muayenesi yapılacak. Gerçekten bir hamilelik varsa önceliğimiz bebek olacak. Kadın doğum uzmanı olan Ali bey birazdan burada olur."

Derken bir yandan Yıldız'ın başındaki yaraya bakıyordu.

" Yara kötü değil.
Şeyda hanım serumdan sonra pansuman ve bandaj yapalım."

" Tamam doktor hanım."

O sıra kapıdan diğer doktor girdi koşar adım. Hemen arkasından da ultrason cihazı ile iki hemşire.

" Geçmiş olsun." diyen doktor hızla yanımıza geldi.

Hemşirelerden biri cihazı kurdu. Diğeri Yıldız'ın üzerindekileri çıkarıp bir çarşaf örterken ben ellerim saçlarım da ileri geri yürüyor korkuyla izliyordum olanları.

İçimden, Allah'ım yardım et.
Ne olur yardım et.
Onları benden alma. Yalvarırım beni onlarla sınama. Canımı al ama onları benden alma.

Diye yalvardım durdum.

Doktor Ali, Tülay hemşireyi çağırıp bir ilaç adı verdi. Seruma eklenmesini söyledi. Ardından,

" Sizi dışarıya alalım lütfen. "

" Hayır! " Dedim.

" Karımın yanında kalacağım. "

Irmak hanım yanıma geldi.

" Göktuğ bey. Sizi anlıyorum ama doktor beyin işini rahatca yapmasına izin verelim. Hem Ali bey benim eşim.
Eşiniz emin ellerde merak etmeyin. Lütfen çıkalım. "

Yıldız'a çevirdim gözlerimi.

" Göktuğ dışarda bekle lütfen. Gökyüzünde yağmur damlaları görürsem daha çok üzülürüm. Lütfen..."

" Ama Yıldız."

" Lütfen. " Dedi yine ağlayarak.

" Tamam güzelim.
Siz iyi olun yeter.
Çıkıyorum. Ama kapının hemen önünde olacağım."

Dedim çaresizce. Onu üzmek istediğim son şey bile değildi.

Irmak hanımla birlikte odadan çıkıp kapıyı çektik. Dışarda gördüğüm Kadir endişeyle baktı yüzüme.

" Abi yenge iyi mi?"

" İyi olacak."

Bir adım fazla atamadan tam kapının önünde başımı kapıya yaslayıp beklemeye başladım.

Yanımda hâlimi izleyen Irmak hanım elini koluma koydu.

" Eşini çok seviyorsun değil mi? "

Başım hâlâ kapıya dayalı konuştum.

" Ona birşey olursa ölürüm."

Gözlerimi yanımda bana bakan kadına çevirdim.

" Ya bebeğimize bir şey olursa. "

Hayretle abi?! Diyen Kadir'i duymazdan gelerek,

" Ne yaparım? Ne yaparız? Lütfen onlara birşey olmasın Allah'ım."

Derken sesimin acizce değişmesine engel olamadım.

" Bizler sadece doktoruz.
Her şey sadece Allah'ın elinde.
Ama ben inanıyorum ki eşi ve bebeği için bu kadar endişelenen birini Allah daha fazla üzmez."

Dolan gözlerime engel olamadım.

*****

Orada kaç dakika bekledik bilmiyorum. Sonunda kapı kolunun hareketi ile kendime gelip yerimde doğruldum.

Açılan kapıdan çıkan doktoru görünce anında koluna yapıştım.

" Doktor çabuk söyle nasıllar? "

" Korkmayın. "

Dedi gülümseyerek.

" Kanamayı durdurduk. Şuan ikiside iyiler. "

Saf saf baktım adamın yüzüne. Doğruydu. Yıldız hamileydi. Gerçekten hamileydi.

Gözlerim yaşadığım şaşkınlıkla kocaman büyüdü. Aynı anda Irmak hanımım sesini duydum.

" İnanmıyorum!
Bu bir mucize! "

Kadir'in şen sesini duydum.

" Abi!
Gözünüz aydın!
Çok sevindim."

Duyduğum ve emin olduğum haberle dizlerimin bağı çözüldü resmen. Sendeleyince koluma girdi Kadir. Kendimi koridordaki koltuğa bırakmak zorunda kaldım. Yaşadığım korku, kaygı, şaşkınlık ve sevinç yüzünde bütün dengem alt üst olmuş, gücüm dermanım kesilmişti. İnanamıyorum. Baba olacaktım. Irmak hanım gülümseyerek konuştu.

" Bu gerçekten bir mucize. Geçirdiği kazaya rağmen birşey olmamış."

" Tabi dikkatli olmamız gerekiyor."

Başımı kaldırıp Doktor Ali'ye baktım.

" Çünkü bebiş bir aylık ve düşük riski devam ediyor. Bu yüzden bir kaç gün gözetim altında burada kalacak genç annemiz..

Başındaki yaraya müdahale edildi. Sadece küçük bir yara. Bacağında ezilme var bence. Tabi yinede bir uzman arkadaşın görmesi gerekiyor. O da birazdan gelecek.

Yani eşiminde dediği gibi. Bu bir mucize. Çok ucuz atlatmışsınız. "

Ayağa kalktım.

" Eşimi görebilirmiyim. "

" Tabi ki. Şuan biraz yorgun ama iyi olacak inşallah."

Ağır adımlarla odaya girdim.
Beni gören Yıldız elini bana doğru uzatarak ağlamaya başladı yeniden. Hızlanıp yanına geldim.

Önce elini tuttum. Sonra yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Gözlerinden, burnundan dudaklarından öptüm bir bir.
Güzelim. Sevgilim. Değerlim. Canımdan öte canım...

" Göktuğ.
Bir bebeğimiz olacakmış. Gerçekten hamileymişim."

Dedi. Hem gülüyor hem ağlıyordu.

" Biliyorum.
Söyledi doktor.
Beni ne kadar mutlu ettin anlatamam."

Derken kıpırdatmamaya özen göstererek sarıldım sıkıca. Kollarını boynuma doladı. Daha çok ağlamaya başladı.

" Göktuğ bilmiyordum. Yemin ederim bilmiyordum. Yoksa ata binmezdim. "

" Şşşitt! Tamam güzelim.
İyisin ya. Bebeğimiz iyi ya. Önemli olan bu."

" Geçmiş olsun."

Diyen başka bir doktorun sesiyle kapıya döndük. Gelen doktor altmışlı yaşlarında biriydi. Irmak hanım acil gelen başka bir hasta için,

" Tekrar geçmiş olsun." diyerek çıkarken Ali bey,

" Zekeriya bey ortopedi doktorumuzdur." Dedi.

Yaşlı doktor, yanımıza kadar gelip çarşafın ayak kısmını açtı.

" Eveet bi bakalım durum ne?
Hmm..."

Diyerek muayeneye geçti. Acısını ve parmak hareketlerini kontrol etti. Bir kaç dakika sonra.

" Kötü değil. Sadece ezilme. Bir hafta kadar üzerine basma. Yerden yüksekte yutmaya dikkat edin. Böylece toplanan kan daha hızlı dağılır. Yazacağım krem ve Ağrı kesiciyi de sürersen, kısa sürede iyileşir. "

" Teşekkür ederiz doktor bey."

"Rica ederim. Tekrar geçmiş olsun."

Diyerek çıkan Zekeriya Bey'in ardından Ali Bey,

" Hemşire hanım...

Genç anne Yıldız Hanım'ı özel odaya alalım. Bir iki gün misafirimiz olacak."

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın. 🤗

 

Loading...
0%