Yeni Üyelik
30.
Bölüm

⭐G.Y 28 Bu nasıl bir gün⭐

@azamet_29_2

 

" Hala..." dedim boğuk sesimle.

 

" Allah bana bir evlat verirken babamı benden almaz değil mi?
Bana bunu yaşatmaz değil mi? "

 

Annemin ardından beni erkenden babasız, evladımı dedesiz bırakmaz değil mi? "

 

Bu sefer kirpiğime takılı bir damla yaş akıp gitti yanağımdan aşağıya doğru.

 

Halam yerinden kalkıp yanıma oturdu. Sımsıkı sarıldı. Ağlayarak konuştu.

 

" Göktuğ'um. Ne diyeceğimi bilemedim. Allah büyük.
Mevlam bir yandan sevindirirken bir yandan üzmez bizi inşallah.
Sizin adınıza çok sevindim. Demek Yıldız kızım hamile.Gözünüz aydın. Abime üzülürken verdiğin haber bizi biraz olsun teselli etti.

 

İnşallah dedeside görecek torununu. Doğduğunu da büyüdüğünü de görecek. Öyle dua edelim. Rabbim inşallah kabul eder dualarımızı.

 

O anda dank etti, birden geldim kendime.

 

" Olamaz Yıldız..."

 

" Ne oldu oğlum."

 

" Hala Yıldız'ı uyurken odada yalnız bıraktım. Yanına dönmem lazım. "

 

Ellerimi saçlarıma geçirdim. Hiç bu kadar arada derede kalmamıştım.

 

" Ama aklım da babam da kalacak. "

 

" Dur oğlum. Önce sakin ol." Dedi kolumdan tutarak.

 

" Biz şimdi Yıldız kızımın yanına çıkalım.

 

Kadir, sen abi mi bekle. Bir şey olursa hemen haber ver bize."

 

" Tamam Ayşe abla."

 

" Ayşe abla iyi ki buradasın."

 

Gülümsedi.

 

" Hadi kızımın yanına çıkalım merakta kalmasın."

 

Ayşe abla ve Perihan ile asansöre doğru ilerlerken aklıma gelen şeyle durup kolundan tuttum halamı. Bana döndü. Bir halama bir Perihan'a baktım.

 

" Ayşe abla, Perihan...
Babamın da burada olduğundan Yıldız'ın haberi yok. Sizde ağzınızdan kaçırmayın. Geçirdiği kaza yüzünden düşük riski devam ediyor. Üzüntüyle bir şey olmasından korkuyorum.

 

" Bu yüzden Sirius'un öldüğünü bile söyleyemedim. "

 

" Neh!" Dedi Perihan.

 

" Sirius öldü mü?
Nasıl ya? Hasta dedin."

 

" Evet bir de o mesele var."

 

Ellerimi saçlarıma geçirdim yeniden.

 

" Yıldız Yahya'nın Sirius'u iyileştireceğine inanıyor. Ama bilmiyor...
Sadece Sirius değil...
Alaca da öldü. "

 

Perihan'ın gözleri büyüdü.

 

" Ne diyorsun abi? "

 

Kaşlarım çatık öfke ve acım karışık gözlerim önümde konuştum.

 

" Ayşe abla.
Çiftlikte yabancı biri dolaşıyor. Adının Mehmet olduğunu söylemiş. Bizim o isimde bir adamımız yok! Ama Yıldız Sirius'a binmeden önce karşılaştığını söylüyor. Yanık olduğunu söyleyerek yüzünü gizlemiş. Dahası iki atta zehirlenerek öldürülmüş. Yıldız'ın başına gelen kazaya da atlarımın ölümüne de o şerefsizin sebep olduğunu düşünüyorum. Adamlara dikkatli olmaları için haber verdik. O piçi bir bulayım. "

 

Yumruklarım havada hırladım.

 

" Hem Yıldız'a hem de atlarıma yaptığını en acı şekilde ödetecem."

 

Tekrar halama döndüm.

 

" Ayşe abla olan biten hiç bir şeyi Yıldız'a söylemeyin. "

 

" Tamam oğlum merak etme. Ama eninde sonunda duyacaktır."

 

" Bu gün duymasın.
Sonrasına Allah kerim. "

 

" Tamam merak etme sen."

 

Birlikte asansöre binip Yıldız'ın olduğu kata çıktık. Koridorda ilerlerken odadan çıkarken konuştuğum hemşireyle karşılaştım.

 

" Bir sıkıntı olmadı inşallah."

 

" Hayır olmadı. Uyanınca sizi sordu. Kantine indiğinizi söyledim."

 

" Teşekkür ederim. Sağolun. "

 

" Rica ederim."

 

Yanımda halam ve Perihan'la birlikte odaya girdiğimde sıkıldığı her halinden belli olan Yıldız ile göz göze geldim.

 

" Yıldız'ım. Nasılsın? "

 

" Yat yat sıkıldım. "

 

" Sana ziyaretçi getirdim bak sıkılmazsın artık."

 

" Kim? " derken halam ve Perihan arkamdan girdiler.

 

" Yıldız kızım geçmiş olsun."

 

" Geçmiş olsun ve gözünüz aydın." diyen Perihan ile Yıldız'ın yanakları kızardı resmen. Önüne düştü bakışları. Utandı.

 

" Hâlâ!
Perihan!
Teşekkür ederim."

 

Halam ve Perihan sırayla sarıldılar Yıldız'a.

 

" Kusura bakma kızım telaşla gelince elimizde boş geldik. Yani kazayı duyunca korkuyla soluğu burada aldık. "

 

Bir an halam ağzından kaçırdı sanmıştım ama çabuk toparladı.

 

" Evet. Sirius hastalanınca fenalaştı. Sonra da birlikte düştük.
Buraya gelince de.."

 

Devamını getiremedi utanarak. Onun yerine ben söyledim.

 

" Buraya gelince de bu mucize haberi aldık. Anne baba olacağımızı öğrendik. "

 

" Geçirdiğin kazaya çok üzüldük kızım. Şükür ki ucuz atlatmışsın Allah korumuş. Güzel haberle de çok sevindik. Allah sağlıkla kucağınıza almayı da nasip etsin inşallah. "

 

" İnşallah hala. Kusura bakmayın sizide telaslandırıp buraya kadar yordum. "

 

Ne kusuru kızım iyi olun yeter."

 

" Sağolun." Dedikten sonra bana döndü Yıldız.

 

" Göktuğ.
Sirius dan haber varmı? Nasıl olmuş. İyi mi? "

 

Ne desem diye düşünürken Perihan girdi araya.

 

" Sen kendini ve bebeğini düşün Yıldız abla. Yahya işini bilir."

 

Perihan'a teşekkür dolu bir bakış attım.

 

" Ee.." dedi yatağın yanına oturarak.

 

" Kaç aylık yiğenim. Kız mı erkek mi?"

 

Kıs kıs güldü Yıldız.

 

" Henüz bir aylık bile değil Perihan.
Bu ayda belli olmaz kız mı erkek mi? "

 

" Ee ne zaman belli olacak."

 

" Dört beş aylık olunca sanırım."

 

" Yaaa! Daha çok varmııış. "

 

Yıldız ve Perihan konuşurken bir yandan ikisini izliyor bir yandan düşünüyordum.

 

Yıldız'ın durumu, babamın ameliyatı, hayati riski, çiftlikteki yabancı, ölen atlarım. Her şey bir anda nasıl bu hâle gelmişti. Nasıl sona erecekti bu sorunlar.

 

Allah'ım yardım et bana.

 

" Göktuğ."

 

Gözlerimi önümden bana seslenen Yıldız'a çevirdim.

 

" Söyle güzelim."

 

" Dalgınsın.
Bir şey mi var? "

 

" Yok gülüm.
Aç mısın? Sana birşeyler alıp geleyim. Malûm iki canlısın artık. "

 

Dedim konuyu değiştirmek için.

 

" Ben acım abi.
Bi sandıviç de bana alır mısın? "

 

Dedi Perihan çaktırmadan göz kırparak.

 

" Ben de bi su rica etsem oğlum. "

 

" Sana ne alayım güzelim."

 

" Bende bu Sandıviç ve su rica etsem."

 

" Tamam şimdi alır gelirim."

 

" Acele etme Göktuğ abi.
Bizde kız kıza konuşuruz. Bebeğe beşiği pembe mi alalım mavi mi diye."

 

Dedi Perihan sırıtarak. Bu gün bu kız daha bi olgundu. Aklımdan geçenleri anlamış babamın yanına gideceğimi bilerek zaman oluşturuyordu bana. Küçük bir gülümseme bırakıp hızlı adımlarla odadan çıktım. Koşar adım asansöre gelip binerek aşağı kata indim. Kapı açıldığında Kadir ile burun buruna geldim.

 

" Abi bende sana geliyordum."

 

" Asaf beyin doktoru seninle konuşmak istiyor. "

 

" Benimle mi.
Babama mı birşey oldu?"

 

" Ameliyat hâlâ sürüyor abi.
Doktor aşağıda bizi bekliyor."

 

Asansöre bindik tekrar. Ameliyathane katına indiğimiz de koridorda bir hemşire bizi bekliyordu. Geldiğimizi görünce ameliyathaneye girdi. Ardından yanında doktorla birlikte çıkıp yanımıza doğru geldiler hızlı adımlarla.

 

" Göktuğ Bey? "

 

" Evet benim."

 

" Hastanın en yakını siz olduğunuz için sizinle görüşmek istedim."

 

" Kötü birşey mi var, babam iyi mi? "

 

Dedim telaşla.

 

" Ameliyatı devam ediyor."

 

" Peki beni nede..."

 

" Göktuğ Bey uzatmadan kısa ve net konuşacağım. "

 

Derin bir nefes aldı.

 

" Bakın Göktuğ bey.
Babanızın beynindeki tümörü almak istiyoruz. "

 

" Ne? "

 

" Evet doğru duydunuz."

 

" Ama tehlikeli demişlerdi.
Babam yurt dışına bile gitti bu yüzden. Alınırken kanama olabilir hatta ölebilir demişlerdi."

 

" Göktuğ Bey.
Bu şekilde söylemek istemezdim ama
alınmazsa da ölecek. Şimdi değilse de üç ay, beş ay sonra. Ama alınırsa yaşama şansı daha fazla. Bakın Göktuğ bey. Ameliyat sırasında farkettik ki bu tümörü alabiliriz. "

 

Kafamda oturmayan şeyleri anlamaya çalışıyordum. Bakışlarımdan tahmin etmiş olacak ki,

 

" Anlayacağınız ben babanızın daha uzun yaşamak için bir şansı var diyorum. Babanızın beynindeki bu tümörü alabilirim diyorum. Bunun için de hastanın kendisinin yada sizin izniniz gerekli."

 

Doktorun sözleri ile içimde bir umut çiçek açtı. Babam bu tümörden kurtulabilir daha uzun süre yaşayabilirdi. Ama ameliyat anında da ölebilirdi.

 

" Göktuğ Bey.
Korkunuzu anlıyorum. Hak da veriyorum. Ama babanızın daha uzun yaşama şansı var. Siz de izin verirseniz bir an önce alalım tümörü."

 

" Ya işler ters giderse. Ya ameliyattan sağ çıkamazsa. "

 

Dedim endişeli.

 

" Bu risk şuan bile var. Beyin kanaması geçiren her hastada olduğu gibi. Hızlı karar vermelisiniz Göktuğ bey. "

 

" Doktor...
Siz gelmiş bana babanın hayatıyla kumar oyna diyorsunuz. Bunu nasıl yaparım? "

 

" Ben sadece babanızın bir şansı var diyorum. Son karar elbette size ait."

 

Gözlerine baktım karşımdaki adamın. Gözlerinde bir umut ışığı vardı. Sonra babamı düşündüm. Doğacak bebeğimizi düşündüm. Babamın torununu görmesini onunla uzun yıllar vakit geçirmesini nasıl istediğimi düşündüm.

 

Birden ameliyattan sağ çıkamazsa korkusu sardı bedenimi. Ya verdiğim karar babamı benden erkenden alırsa. Ne yapardım. Nasıl dayanırdım o vicdan azabına. Ömür boyu suçlu hissederdim.

 

Bu doktor o hastalık onu yine öldürecek diyordu. Ama bir şansı da var diyordu.

 

Tamam dedim bir anda. Babamın daha uzun yaşama şansı varsa bu şansı sonuna kadar kullanacaktım.

 

Babamın uzun hayatı ile bir ömür boyu vicdan azabı arasında kalsamda onay verdim ameliyata.

 

" Hemşire hanım kağıtları verin imzalasın Göktuğ bey. "

 

Diyerek koşarak ameliyathaneye döndü doktor. Hemşire cebinden çıkardığı katlanmış kağıdı açıp bana uzattı. Üzerindeki yazıları okuyup ameliyata onay verdiğimi söyleyen kısmı imzaladım.

 

Kadın kağıtlarla uzaklaşırken olduğum yere dizlerimin üzerine bıraktım bedenimi. Korkuyla

 

" Abi. "

 

Diyen Kadir yanıma çöktü. Kolumdan tuttu.

 

" Abi iyi misin? "

 

" Bilmiyorum Kadir.
Nasılım, nasıl olmalıyım bilmiyorum.
Az önce babamın hayatı ile ilgili son seçimi ben yaptım. Ya benim yüzümden ölürse. "

 

"Abi yapma böyle. Ayağa kalk. Güçlü olmalısın. Sende baba olacaksın. Sevdiklerin için güçlü olmalısın. "

 

Başımı çevirip yüzüne baktım.
Doğru söylüyordu. Yavaşça kalktım yerimden.

 

" Haklısın Kadir.
Güçlü olmak zorundayım."

 

Şimdi Yıldız'ın yanına çıkmalıydım.

 

" Kadir sen burada bekle."

 

" Tamam abi."

 

Kadir'i orada bırakıp asansörün önüne geldim. Binmeden önce son kez baktım ameliyathane kapısına.

 

Allah'ım babamı sana emanet ediyorum.

 

Dedim içimden. Sonra da asansöre binip zemin katta indim. Kantine uğrayıp sandviçleri ve su alıp yeniden bindim asansöre. Elimde poşet inip yürüdüm. Odaya girecekken o anda açılan kapı ile çıkan Özlem hanımı görünce bir an korksam da vizit saati olduğu hatırladım.

 

" Özlem hanım.
Nasıllar bir sorun yok değil mi? "

 

Bir olumsuzluğu daha kaldırabilir miydim bilmiyorum.

 

" Hiç bir sorun yok Göktuğ bey. Bu şekilde devam ederse yarın çıkabilir genç annemiz. "

 

İçimden bir oh çektim. Rahatlamıştım.

 

" Şükürler olsun. "

 

" Yarın sabah tekrar görüşmek üzere."

 

" Teşekkür ederim. "

 

İçeriye girdiğimde halam Yıldız'ın üzerini düzeltiyordu.

 

" Eveet sandviçleriniz geldi."

 

Perihan elindekileri alırken ben Yıldız'ın yanına geldim. Sarılıp alnına bir öpücük koydum.

 

" Özlem hanımı gördüm.
Bir sorun yok dedi."

 

" Evet bu gece iyi geçerse yarın çıkabilirmişim."

 

" Şükürler olsun."

 

Perihan poşetten aldığı sandviçlerden birini Yıldız'a getirdi.

 

" İşte sandviçin. Hadi ye Yıldız abla. Bebiş açıkmıştır. "

 

Bir tane kendine alıp bir tane de halama verdi. Diğerinide bana uzattı.

 

" Sağol Perihan ben acıkmadım. "

 

Hepside gözümün içine bakınca Yıldız şüphelenmesin diye,

 

" Yada ver bende yiyeyim." dedim gülümseyerek. Ama halam anlamıştı birşey olduğunu. Yinede sessiz kaldı.

 

Bir süre sonra halam ve Perihan,

 

" Ziyaretin kısası makbuldür. Biz gidelim."

 

Diyerek kalkıp sırayla sarılarak yeniden tebrik etyiler Yıldız'ı. Kapıdan çıktıklarında bende sizi geçirmeyim diyerek arkalarından çıktım.

 

Halam bir anda kolumdan tuttu.

 

" Neler oluyor oğlum anlat."

 

Sesim kısık konuşarak olan bitenleri bir bir anlattım. Son olarak,

 

" Ben bir kumar oynadım hala. Babamın hayatına karşılık babamın hayatını koydum ortaya."

 

Dedim. Halam ağlayarak bakıyordu yüzüme. Ellerini yüzüne kapadı. Allah'ım sen bize yardım et. Sen bize yardım et. Dedi durdu.

 

Perihan'a döndü.

 

" Kızım bizim çocuklar seni eve bıraksınlar ben burada kalacağım. "

 

" Ayşe abla. Sen eve gitsen daha iyi olur burada perişan olursun. Hem Yıldız için hazırlık yaparsınız. Bacağında ezilme var. Bir süre ayakta duramayacak."

 

Kısa süre düşündü. Benim gibi iki arada kalmıştı o da.

 

"Tamam." dedi gözlerini silerek.

 

" Gel Perihan gidelim."

 

İkisi koridorda ilerleyip uzaklaşırken odaya döndüm yeniden.

 

Yıldız yatağında elindeki küçük bir kağıda bakıyordu.

 

" Göktuğ gel bak. Bebeğimizin ilk resmi dedi gülerek."

 

Yaklaşıp yanındaki boşluğa uzanarak kolumu başının altından geçirip alnına bir öpücük bıraktım. Sonra elinde tuttuğu resme baktım. Ultrason görüntüsüydü.

 

Hiç bir şey anlamıyordum ama bozuntuya vermedim.

 

" Daha çok resimlerimiz olacak sevgilim. Her ânımızın resmini çekeceğiz. Bebeğimiz ve ailemizle daha çook resimlerimiz olacak."

 

Başını göğsüme yasladı.

 

" Evet." Dedi. Esnerken devam etti.

 

" Göktuğ. Ben çocuğumu anne ve babam gibi yetiştirmeyeceğim. Onların bana yaptıklarını çocuklarıma yapmayacağım. "

 

" Çocuklarım.? "

 

" Evet. "

 

Dedi iyice sokularak.

 

" Madem bir bebeğimiz olacak ilerde kardeşleri de olsun.."

 

Duyduğum cümle çok hoşuma gitmişti.

 

" Olsun sevgilim tabi ki olsun. Kardeşleri de olsun ki hayatta yalnız kalmasın.. Kocaman bir çiftliğimiz var. İçinde cıvıl cıvıl çocuk sesleriyle şenlensin evimiz de çiftliğimiz de. "

 

Ben konuşurken o gözlerini kapattı. Kısa süre sonrada uyuya kaldı. Nefesi düzene girdiğinde derin uykuya geçtiğini anlayıp yavaşça yerimden kalktım. Ultrason görüntüsü olan eli göbeğinin üzerinde melekler gibi uyuyordu. İlk duyduğunda ben yapamam anne olamam diye endişelenen Yıldız duyduğu sevgiyle bağlanmıştı bebeğimize. Hatta kardeşleri olsun istiyordu.

 

Yıldız'ın sözleri ile mutlu olsamda babamın durumu ile hüzün çöküyordu içime.

 

Ameliyat bitmiş olmalı.

 

Diyerek odadan çıktığım da asansörden inen Kadir'i gördüm.
Beni görünce koşar adım gelirken bir kaç adımla öne çıktım.

 

" Kadir! Anlat! Bitti mi ameliyat? Babam nasıl? İyi mi? "

 

" Ameliyat bitti abi. Şuan için iyi geçti dedi doktor. Ama yoğun bakıma aldılar. Bir süre yoğun bakımda kalacakmış Asaf Bey."

 

" Ne kadar bir süre? "

 

" Onu biz de bilmiyoruz dedi doktor."

 

" Kadir sen burada kal. Bir de ben konuşayım doktorla."

 

" Tamam abi. "

 

Her ihtimale karşı Kadir'i Yıldız'ın yanında bırakıp doktorun odasına gittim. Ameliyattan yeni çıktığı ve ameliyatın ne kadar zor geçtiğini yüzündeki yorgunluktan anlaşılıyordu.

 

Babamın durumunu en ince ayrıntısına kadar anlattı. Tümör alınmış. Ama komplikasyon riski devam ediyor dedi. İltihaplanma yada ikinci bir kanama riskinden bahsetti. Ameliyattan sonra yoğun bakıma alındığını söyledi. Yedi yirmi dört takipte olacaklarını anlattı.

 

O anlattı ben dinledim. O anlattı ben dinledim. Yapacak bir şeyim yoktu ki. Önce Allah'a sonra da doktorlara güveniyordum. Ama işin içinde kader diye de bir şey vardı. Peki kaderimde ne vardı? Bundan sonraki hayatımda babam yanımda mı olacaktı yoksa toprak altında mı.

 

Allah'ım sen beni daha ağır üzüntüler ile sınama ne olur.

 

Doktora döndüm.

 

Babamı görebilirmiyim.

 

" Maalesef. Şuan kritik saatler olduğu için kimsenin yanına girmesine izin veremiyoruz.

 

Sizde boş yere beklemeyin. Evinize gidin dinlenin. Biz buradayız."

 

" İstesem de gidemem.
Eşim de burada. Kadın doğum katında. Kaza geçirdi. Düşük yapma riski yüzünden yarına kadar gözetim altında."

 

" Öyle mi?
Çok geçmiş olsun."

 

" Ben sizi daha fazla yormayım. Bir şey olursa lütfen haber verin, saat kaç olursa olsun gelirim."

 

" Hasta dosyasında telefon numaranız var. Birşey olursa mutlaka heber veririz."

 

"Sağolun doktor. " Diyip odadan çıktım.

 

Sonra da sevdiğim kadının yanına döndüm. Kadir'i eve yolladım dinlenmesi için. Sabah gelirken de Yıldız için kıyafet getirmesini istedim. Kendimde sevdiğim kadının, bebeğimizin annesinin yanına uzanıp kollarımın arasına alıp kokusunu ciğerlerime çektim. Şuan bana birazcık olsun huzur veren tek şey sevdiğimin kokusuydu. Gözlerimi kapadım yorgunlukla. Ama zihnim o kadar doluydu ki uykuya dalamıyordum. Dakikalarca düşündüm durdum. Aklımdan geçen kötü şeylerin sınırı yoktu. Endişe ve korku bütün bedenimi ele geçiriyordu. Sonunda dayanamayıp ayağa kalktım. Sessiz adımlarla pencereye yürüdüm. Açıp dışarıya uzattım başımı. Derin nefesler alıp verdim. Gerçekten nefes alamaz olmuştum artık. Daha iyi hissedene kadar orada kaldım. Sonra yeniden Gökyüzümün tek Yıldız'ının yanına döndüm. Yeniden yanına uzanıp gözlerimi kapattım.

*****

 

Ertesi gün Kadir erkenden geldi elinde Yıldız için hazırlanmış bir çanta ile. Ardından sabah vizitinde Özlem yeniden gelip Yıldız'ı muayene etti. Hem anne, hem bebiş iyi çıkabilirsiniz. Dedi. Kullanması için vitamin ve kan ilacı reçete etti. On beş günde bir de kontrol dedi. Onun arkasındanda bir hemşire Yıldız'ın bacağını kremleyip sardı. Bir süre üzerine basmayın ve yüksekte tutun diyerek tembihledi yeniden.

 

Yıldız'ın iyi olduğunu bir kez daha duyduktan sonra çıkış işlemlerini yapacağımı söyleyerek onu odada bırakıp çıktım. Önce işlemleri hallettim. Sonra babamın doktoru ile bir kez daha konuştum. Değişen birşey yoktu. Birşey olursa arayacağız cümlesini bir kez daha duyup Yıldız'ın olduğu kata döndüm. Tekerlekli sandalyelerden bir tanesini alıp içeriye girdiğimde Yıldız hazırlanmış beni bekliyordu.

 

" Güzelim neden acele ettin. Yardım ederdim hazırlanmana."

 

" Sıkıldım Göktuğ. O yüzden hazırlanayım hemen gidelim istedim."

 

Yanına gelip yavaşca kucağıma alıp sandalye oturttum.

 

" Tamam sevgilim gidelim. "

 

******************************

 

Eveet canlarım benim bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌺 ❤️

 

Loading...
0%