@azamet_29_2
|
" Sıkıldım Göktuğ. O yüzden hazırlanayım hemen gidelim istedim."
Yanına gelip yavaşca kucağıma alıp sandalye oturttum.
" Tamam sevgilim gidelim. "
******
YILDIZ
Göktuğ'un yardımıyla sandalyeye oturdum.
" Gerek yoktu. Yürürdüm ben."
" Bu bacakla mı? Olmaz sevgilim. Unuttun mu doktor bir kaç gün üzerine basma dedi. Hastaneden çıkıp arabaya kadar bununla gideceğiz. "
Arkamdan eğilerek kulağıma yaklaştı.
" Tabi ki kucağıma da alabilirim. Hemde zevkle. Bebeğimizi taşıdığın sürece yorulmak yasak sana. "
" Gerek yok Göktuğ."
Yanağıma dayadığı burnuyla derin bir nefes çekip öpücük bıraktı.
" Tadını çıkarayım o zaman."
Diyerek geriye yaslandım. Göktuğ'un gelen çantamı tek omuzuna alıp ittiği sandalye ile odadan çıkıp önce asansöre bindik. Zemin kat düğmesine bastı. Aşağı doğru hareket eden asansör ile elini tuttum. Başımı yukarıya doğru kaldırdığımda gökyüzü mavileri bana dönüktü.
" Teşekkür ederim. "
Sandalyenin yanına bir dizi üzerine çöktü.
" Neden? "
" Herşey için. En başta hayatım da olduğun için."
Hâlâ elini tuttuğum elimi dudaklarına götürdü ve öptü.
" Sen benim iyikimsin Yıldız. İyi ki benimlesin. İyi ki yanımdasın.
Gözlerimiz birbirinde konuşurken asansör durup kapı açıldı. Binmek için bekleyen insanları görünce anında kendime gelip toparlanırken Göktuğ da ayağa kalktı.
Ve Göktuğ'un yardımıyla inip çıkış kapısına doğru yöneldik. Nihayet binadan çıktığımızda derin bir nefes çektim ciğerlerime.
Kadir koşarak yanımıza gelip,
" Alayım abi." diyerek çantayı alıp gerisin geri arabaya koştu. Çantayı ön koltuğa atarak arka kapıyı açıp bekledi. Arabanın yanına geldiğimizde Göktuğ beni kucaklayıp yavaşça arka koltuğa oturttu.
" Rahat mısın? İstersen uzan."
" İyi böyle teşekkür ederim."
Kadir sandalyeyi yerine bırakırken Göktuğ arkadan dolaşıp diğer kapıdan yanıma bindiğinde hemen arkasından Kadir yetişip direksiyona geçti.
" Abi direk çiftliğe geçiyoruz değil mi?"
Göktuğ,
" Evet Kadir." Derken bacağımı dizinin üzerine kaldırdı.
" Yüksekte olmalı." diye de ekledi.
Küçük bir kaza ve büyük bir mucize yaşayıp evime dönüyordum. O an yeniden hatırladığım Sirius ile Göktuğ'a döndüm.
" Göktuğ.."
" Söyle sevgilim. Emret! "
Sık sık söylediği bu cümleyi her duyduğumda istemsizce gülümsüyordum. İster istemez hoşuma gidiyordu çünkü. Öndeki aynadan bakan Kadir çekti dikkatimi. Yüzünde minik bir gülümseme vardı. Göktuğ'un bu şekilde konuşması onu da gülümsetiyordu anlaşılan. Belki de komik geliyordu ona. Yeniden Göktuğ'a çevirdim gözlerimi.
" Sirius nasıl? İyi mi? "
Hem Göktuğ'un hem Kadir'in yüzü bir anda değişti. Kadir'in aynadan arkaya bakan gözlerini gördüm, birden önüne odaklanan. Bakışlarını kaçırıyordu benden. Bir şey vardı. Kötü bir şey. Hemen anlamıştım.
Göktuğ'a dönerken Sirius'un son hâlini hatırladım.
" Yoksa..! Olamaz! "
Ellerim dişlerimin arasına aldığım dudaklarımın üzerinde kaldım. Gözlerim dolarken bir hıçkırık koptu boğazımda.
Göktuğ'un gözlerimde ki yağmur bulutları ile yüklü gökyüzü gözlerini görünce daha iyi anladım. Başını iki yana sallayarak,
" Özür dilerim sevgilim."
Diyebildi. O da üzgündü.
Ama nasıl. Karnımın içinde bir ateş topu yanmaya başlarken Göktuğ'un ellerini hissettim koltuk altlarımda. Beni yavaşça kucağına çekip sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna dolarken,
" Gök.."
Dedim. Yüzümü boynuna gömdüm. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ben Sirius'u çok seviyordum. Buraya ilk geldiğimde Göktuğ'un getirip tanıştırdığı anı hatırladım. Bana,
" Sirius da zor günler geçirmiş.
Tıpkı senin gibi...Oda senin gibi."
Demişti. Biz birbirimize benziyorduk. Ve o artık yoktu. Ya Gece ne yapacaktı. Onu sevmişti alışmıştı. Yanındaki bölümde görmeyecek gözleri Sirius'u arayacaktı. Bunu da düşününce daha çok ağlamaya başladım.
" Şşşiitt Yıldız'ım ağlama ne olur."
Dedi eli saçımda okşayarak.
" Lütfen sevgilim. Bak hem iki canlısın. Bebeğimizi düşün. Ne olur ağlama. Sen üzülürsen o da etkilenir."
Yeniden sarılırken sözlerine hak vererek sakinleşmeye çalıştım. Ama olmuyordu. Yüzümü boynundan kaldırıp gözlerine baktım. Baş parmağı yüzümdeki ıslaklığı silerken,
" Neden? Nasıl oldu? Düştüğümde mi? Benim yüzümden mi? "
" Tabiki hayır! "
Kaşları çatıldı.
" Seninle alakası yok.
" Ne? Ama nasıl? Nasıl zehirlenmiş."
" Şimdi sırası değil sevgilim. Yorma kendini. Evde konuşuruz. "
" Şimdi anlat Göktuğ. Lütfen!
" Güzelim lütfen. Evimize gidelim. Anlatacağım."
" Söz ver."
" Yıldız'ım... "
" Anlatacağına söz ver lütfen!"
" Tamam güzelim söz veriyorum. "
Gözlerimi kapatıp başımı omzuna bıraktım. Hâlâ inanamıyordum. Sirius'um ölmüştü. Zavallı güzel kızım. Hemde zehirlenmişti. İçimde bir acı hissettim yeniden. O can çekişirken ki hâli canlandı gözümün önünde. Ağzından çıkan köpükler... Göz yaşlarıma engel olamayınca yeniden akmaya başladılar. *****
Nihayet eve geldiğimizde Göktuğ'un kucağında indim arabadan. Eve kadar süren sessizliğim hâlâ devam ediyordu. Kapıdan girdiğimizde Ayşe hala ve Perihan karşıladı bizi.
" Hoşgeldiniz oğlum.
Dedi. Lakin yüzümü ve akan burnumu çektiğimi görünce duraksadı. İkisininde de gözleri bir Göktuğ'a bir bana gidip geldi endişeli.
" Sirius'u öğrendi Ayşe abla. "
Ayşe halanın yüzüne de aynı hüznün gölgesi düştü.
" Güzel kızım." Dedi elini koluma koyarak.
" Bizde çok üzüldük. Lâkin elimizden gelen birşey yok. Sen artık iki canlısın, lütfen üzme kendini."
" Üzülme Yıldız abla. "
Dedi Perihan.
" Göktuğ abim san başka bir tane alır."
" Sirius çok özeldi. Başka bir at onun yerini tutmaz." dedim yeniden Göktuğ'un göğsüne kapanarak.
" Göktuğ odamıza götür beni lütfen. Biraz uzanmak istiyorum. "
" Tamam güzelim."
Kucağında benimle çıktı merdivenleri. Odamıza getirip yatağa bıraktı. Örtüyü üzerime çekerken benim gözlerim yine sulanmış yine kirpiklerimden sızmaya başlamıştı. Yanıma oturup elimi tutarak konuştu Göktuğ.
" İstersen biraz uyu dinlen sevgilim.
Ayağa kalkarken elinden tuttum.
" Göktuğ... Sirius...
" Otlağın yanında küçük bir yer var. Ölen atlarımız için. Sirius orada artık."
Biraz olsun teselli olmuştu sözleri. Yeniden kapıya yönelince yine izin vermedim.
" Lütfen neler oluyor anlat.
Bir kaç saniyeden sonra yeniden oturdu yanıma. Konuşmak istemediği her halinden belliydi. Bu yüzden,
" Anlatacağına söz verdin." Dedim.
Derin bir nefes alıp verdikten sonra kollarını dizlerine dayayıp parmaklarını birbirine geçirirken başı önüne bakışları yere düştü. Bu hâli yüreğime oturdu. Onu hiç böyle görmemiştim.
" Korkutma beni Göktuğ. Anlat lütfen."
" Düştüğün gün çiftlikte gördüğün adam bizim çalışanımız değil Yıldız. Bizim Mehmet adında bir çalışanımız yok. Ve yüzünde yanık izi olan...
" A ama ben.
" Yabancı biri çiftliğimizde geziyor Yıldız. Ve adım gibi eminim atlarımı zehirleyerek öldüren de o kişi."
Duyduğum kelime ile durdum.
" Atlarım mı?"
Dedim şaşkın.
" Başka bir..A." devamını o söyledi.
" Alaca..." Dedi sesi titrerken.
Ellerim dudaklarım da şok şekilde kalakaldım.
" Olamaz. Alaca da. Mı? İnanamıyordum. "
Alaca Göktuğ için çok değerliydi. O ahır yangının da onu kurtarmak için ölecekti neredeyse.
Başını salladı gözleri hâlâ önünde dili suskun.
" Ve!" Dedi eliyle alnını ovuşturarak.
" Ve babam.."
İşte şimdi gözlerim kocaman olmuştu. Bir anda yerimde doğruldum.
" Asaf baba!
Anında bana döndü.
" Sakin ol Yıldız." Dedi ellerimi tutarken.
" Söyle Göktuğ. Asaf babaya bir şey mi oldu? "
" Biz hastanedeyken babam fenalaşmış. Apar topar getirmişler. "
" Ne? Nesi var? İyi değil mi? "
Gözleri yine önüne indi.
" Şimdi iyi. Yani inşallah iyi olacak. Yoğun bakımda."
Gözlerini kaldırıp bana baktı.
" Yıldız...
" Aman Allah'ım! "
" Biz oradayken sana söyleyemedik. Ayşe abla babam için gelmişti aslında. O da bizim zaten orada olduğumuzu duyunca korktu. Senin için. Ama iyi olduğunu öğrenince geçti korkusu. Lâkin babam için hâlâ korkuyoruz."
" Ama iyi öyle değil mi?
Derken içimden Allah'a ne olur öyle olsun diye dua ediyordum.
" Bilmediğin şeyler var Yıldız.
" Ama riskli demiştiniz."
" Aynı şeyi söyledim bende. Ama doktor ameliyat sırasında alabileceğimizi gördük dedi. Alınırsa daha uzun yaşama şansı var babanın dedi Yıldız.
Yoksa zaten ölecek dedi. Ameliyat için izin verin alalım. Dedi."
Çekinerek sordum.
" Pe-peki sen..."
" Kabul ettim Yıldız...
Ameliyat yapıldı. Alındı o ölüm taşıyan tümör. Yoğun bakımda şimdi. Ama bundan sonra ne olur bilmiyorum. O odadan çıkar mı bilmiyorum. Benim verdiğim karar babamı bende alabilir Yıldız. O zaman ne yaparım bilmiyorum.
Başını kaldırıp gözlerime baktı masumca.
" Ama yaşamasını istedim Yıldız.
Gözleri doldu. Ağlamamak için zor tutuyordu kendini.
Dizlerimin üzerine kalkıp boynuna sarıldım. Yüzünü boynuma gömdü sessiz sarılırken. Derin bir nefes çekip tenimden öptü. Dakikalarca öyle kaldık. Ardından yavaşça kendini geriye çekti.
" Hadi sen uzan dinlen." Dedi.
" Tamam." dedim nasıl yapacağımı bilmeden yerime yatarken. Bu kadar şey varken nasıl uyur nasıl dinlenebilirdim ki.
" Sen ne yapacaksın."
" Doktor yoğun bakımda olduğu için bir kaç gün göremeyeceğimizi söyledi.
Bende bu süre içinde çiftlikte dolaşan o katili bulmaya çalışacağım.
Üzerime eğilip avuçlarının arasına aldı yüzümü. Dudaklarıma bir buğse bıraktıktan sonra elini göbeğimin üzerine koyarak okşadı.
" Dinlen güzelim...
Dedikten sonra hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı çekti.
Arkasından baktım sadece gözlerim kapalı kapıya takılmış şekilde. Belli etmemeye çalışsada içinde fırtınalar kopuyordu. Bir yanda babası bir yanda ben ve bebeğimiz bir yanda çiftlikte olanlar...
Aynı anda her şeye yetişmeye çalışıyordu. Bir an endişe kapladı içimi. Umarım hasta falan olmazdı.
Gözlerimi kapattım. Şuan çok mutlu olmalı aldığımız haberi ailecek kutlamalıydık. Ama bir kaos içinde kalmış doğru düzgün sevinememiştik bile.
Arka arkaya dualar ettim ona da birşey olmasın diye. Uyuyana kadar hem de. *****
Gözlerimi yeniden açtığımda sadece yarım saat uyumuştum. Ama daha iyi hissediyordum. Kollarımı kaldırıp esnerken yavaşça açılan kapı ile gördüğüm Göktuğ'u ile mutlu oldum.
İçeri girip yanıma kadar gelerek yatağın kenarına oturdu.
" Nasılsın sevgilim.
" Hı hı! "
Bacağıma çevirdi gözlerini. Elini koydu.
" Ağrın var mı?
" Yok."
" O hâlde kahvaltının getireyim."
Diyerek ayağa kalktı.
" Göktuğ! "
Durup bana döndü.
" Aşağıya insem. Kahvaltıyı sizinle birlikte yapmak istiyorum."
" Olur güzelim. "
Yanıma geldi.
" Gel bakalım." Diyerek kucağına aldı beni.
Kapıya yürürken yine Göktuğ.. Dedim. Durdu.
Kulağına doğru,
" Önce banyoya götürür müsün beni."
" Tabi ki." Dedi gülümseyerek.
İçinde fırtınalar kopuyordu yinede gülümsüyordu. Ama zoraki olduğu yanımda iyi görünmeye çalıştığı o kadar belliydi ki.
Banyoya girip yere bıraktı.
" Yardım etmemi ister misin? "
" Teşekürler ederim gerek yok."
" Tamam işin biyince seslen."
Bir kaç dakika sonra işimi bitirip ellerimi yıkadım. Kuruladıktan sonra Göktuğ'a seslendim.
İçeriye girip beni yeniden kucağına aldı. Kollarımı boynuna dolayıp yabağına bir öpücük bıraktım.
" Özür dilerim. Sana yük oluyorum. "
Aniden durdu. Bana bakarken,
" Asla. " Dedi.
" Sakın bir daha böyle söyleme. Sen bana hiç bir zaman yük olmazsın. Sen bizim bebeğimizi taşıyorken benim seni taşımam yük olmaz."
Burnumun ucundan öpünce yeniden sarıldım.
" Teşekkür ederim."
Birlikte odadan çıkıp aşağıya indik. Mutfağa geçerken Perihan oturacağım sandalyenin yanına bir tane daha çekti.
" Ayağını bunun üzerine uzat Yıldız abla. "
" Teşekkür ederim."
Göktuğ beni sandalyeye bırakıp yanındaki sandalyeye oturdu.
Fidan,
" Geçmiş olsun Yıldız.
" Sağol Fidan." Dedik aynı anda.
" Asaf beyden haber var mı abi."
" Yok Fidan."
Evdeki herkesin yüzünde bir hüzün vardı. Asaf babanın durumuna herkes çok üzülüyordu. Ayşe hala elindeki bardakları masaya,
" Bir gün böyle olacağından korktum hep." Dedi ağlamaklı.
" O da bırakıp giderse bizi ne yaparız Allah'ım? "
Sözleri ile herkesin yüzünde ki hüzün daha da artınca bir şey söylemeliyim dedim içimden.
" Öyle bir şey olmayacak."
Bir anda herkes bana döndü. Sesim biraz fazla yüksek çıkmıştı galiba.
" Ben Asaf babanın iyi olacağına inanıyorum! O çok iyi ve çok güçlü bir insan. Çok şey görmüş, geçirmiş, atlatmış.
Dedim. De benimde boğazıma bir yumru oturdu. Yine de devam ettim.
" Bize, sevenlerine bağışlayacak Allah onu. Ben inanıyorum."
Cümlem bittiğinde hepsinin gözü üzerimdeydi. Göktuğ'un özellikle. Gülümsedi. Sonra sarıldı.
Ayşe hala,
" İnşallah kızım inşallah." Dedi.
Ardından servise devam etti. Bu kez herkesin yüzünde küçükte olsa bir gülümseme kırıntısı vardı. İçimden,
Allah'ım ne olur beni yalan çıkarma. dedim yürekten dua ederek. Göktuğ'a döndüm sonra. Konunun yönünü değiştirmek için,
" Göktuğ. "
" Efendim."
" O adamla ilgili bir gelişme var mı? "
" Kadir'i bekliyorum. Çiftlikteki bütün görüntüleri alıp getirecek. Tek tek her birine bakıp o piçi yakalayacağız."
Hadi başlayın diyen Ayşe hala ile önümüze dönüp kahvaltıya başladık. Bir yandan da o adam ile ilgili bir şeyler hatırlamaya çalışıyordum ama aklıma gelen hiç bir şey yoktu. O vicdansızın hayvan katili biri olduğunu bilseydim izin vermezdim gidişine. Biz kahvaltıya devam ederken Salondan gelen Kadir'in sesini duyduk.
" Abi. Bulduk! "
Bir anda ayağa fırladı Göktuğ. Arkasını döndüğünde Kadir ve Yahya soluk soluğa geldi yanına.
" Abi yapanı bulduk." dedi Kadir elindeki tableti sallayarak. Göktuğ Kadir'in koluna yapıştı.
" Kim yapmış?
" Melis."
Dedi Yahya üzgün bakışlarla. Yüksek sesle,
" Neh? " Koptu mutfağın içinde.
" Kim dedin? Melis. Melis mi? "
Duyduğum Melis ismi ile gözlerimi kulaklarımı dört açtım. Tanımıyordum. Hiç görmemiştim de. Melis kimdi?
" Şaka olsa keşke abi. "
Dedi Kadir.
" Melis veteriner. Nasıl bir atı öldürür."
Gözlerimiz Perihan'a çevrilirken kulağım Kadir'deydi.
" Ahırda ki kameraları izlerken Yahya şapkasından tanıdı. Sonra diğer kameraları izledik. Alaca'ya bir şey enjekte ederken görünüyor. "
" Buna inanamıyorum."
Dedi Göktuğ Kadir'in elindeki tableti alırken.
" Nasıl yapar bunu!?"
Diye bağırdı.
" Nasıl kıyar. Nasıl, nasıl? "
Elindeki tableti açıp ekrana odaklanırken yüzü değişti. Hızla ayağa kalktım. Tek ayağım üzerinde durmaya çalışırken Göktuğ'un kolundan tutundum.
" Yıldız otur lütfen! "
" Bakmak istiyorum Göktuğ. Karşılaştığım kişi mi? "
" Tamam otur. Oturarak bak."
Kolumdan tutarak yerime oturttu.
" O! " Dedim.
Kaşları çatılırken dişlerini sıkmaya başladı Göktuğ.
" Allah'ın belası Melis!
..." Kıskançlık."
Dedi Perihan arkamızdan. Hepimizin gözü Perihan'a çevrildi.
" Ne? Neyi kıskanacak? " Dedim.
" Seni!" Dedi Göktuğ.
" Seninle evlendiğimi duymuş olmalı."
" Anlamadım.
" Evet! " Dedi Yahya.
" Biliyordu abi. Bana seni sorduğunda evlendi. Mutlu demiştim."
Duyduğum şeyle içime bir sıkıntı oturdu. Sol yanım sızladı. O an anlamaya başladım. Dilim varmasada sordum.
" Yoksa Melis senin..ess."
" Hayır!! " dedi Göktuğ tepkili şekilde bakarak.
" Asla!
Üzerime doğru eğilerek ellerinin arasına aldı yüzümü. Arkasındaki sandalyeye oturarak,
" Sakın! Sevgilim...
Sakın aklına yanlış şeyler getirme! Benim eskim de yenim de sonsuzumda sadece sendin sen olacaksın. Sen kalacaksın. O manyakla aramızda hiç bir zaman bir şey geçmedi geçmez! "
Gözleri yalvarırcasına bakıyordu. İnanmayacağımdan korkuyordu. Kadir,
" Doğru söylüyor abim."
Derken ellerimi göktuğ'un ellerinin üzerine koyarak konuştum.
" Sana inanıyorum Göktuğ.
Öyleydi. Bana yalan söylemeyeceğinden adım kadar, hatta daha fazla emindi. Devam etti Kadir.
" Ama Melis kafayı Göktuğ abime takmıştı. Göktuğ abim de onu kovdu. Bir daha da gelmesine izin vermedi bu çiftliğe. O günden beri sadece Yahya gelir atlar için. "
" O hâlde derdi ben miyim? Bubyuzden mi öldürdü Sirius'u? O halde benim suçum..."
" Hayır güzelim öyle düşünme. Alaca da mı senin yüzünden öldü. Suçlu biri varsa benim."
Yerinde doğruldu Göktuğ.
" Derdi kıskançlık ve üzüldüğümü görmek."
Hemen telefonunu çıkardı.
" Kimi arıyorsun abi? "
Diyen Kadir'e bakarak konuştu.
" Ersin'i.
Yahya'ya baktı.
" Yahya kaybolma burada kal. Ekibin de kalsın. İfaden gerekecek."
" Tamam abi."
Göktuğ telefonda konuşarak mutfaktan çıkarken Ayşe halaya döndüm.
" Ersin kim?
" Göktuğ'un emniyetten polis arkadaşı. Taa okul yıllarından. "
*****************************
Evet canlarım yine bölüm sonu.
|
0% |