@azamet_29_2
|
" Yahya kaybolma burada kal. Ekibin de kalsın. İfaden gerekecek." " Tamam abi." Göktuğ telefonda konuşarak mutfaktan çıkarken Ayşe halaya döndüm. " Ersin kim? " Göktuğ'un emniyetten polis arkadaşı. Taa okul yıllarından. " ***** Aradan dakikalar geçti. Telefon konuşması biten Göktuğ tekrar mutfağa döndü. " Kadir! Ersin bir ekip yolluyor. Geldiklerinde karşıla. Bana da haber ver." " Tamam abi." " Çiftlikteki herkesi uyarın. Giriş çıkışlarda dikkatli olun. Şuandan itibaren ziyaretçi almıyoruz. Mazeret olarak düzenleme var dersiniz." " Tamam abi." " Hadi gidin." Kadir ve Yahya çıkarken Göktuğ'un yumruğu kapının kasasına indi. Onu ikinci kez böyle görüyordum. İlkinde Umut'un suratını dağıtmıştı. " Sakin ol oğlum. " " Nasıl olayım Ayşe abla. Manyak kız sırf kıskançlığından iki atımın canını aldı." Dişleri arasından hırlayarak konuştu. " Dua etsin de benden önce polisler bulsun onu. Ben bulursam kendimi tutamam abla. Aldığı iki canın hesabını çok kötü sorarım." Sessizce izlediğimi fark edince bana dönüp hemen yanıma geldi. Karşıma geçip oturdu. Üzerimizde ki bakışlara aldırmadan rllerimi avuç içine aldı. " Yıldız.. " Açıklama yapmana gerek yok Göktuğ. Sana inanıyorum dedimya." Gözlerinde rahatlama ifadesiyle bana bakarak ayağa kalkarken kollarımı uzattım. Gülümseyerek sarılarak kaldırdı kucağına. Salona geçtik birlikte. Beni koltuğa oturtup orta sehpayı önüme çekip ayağımı üzerine koyduktan sonra yanıma oturup kolunun altına çekti beni. " Teşekkür ederim." Derken sarılıp göğsüne yaslandım. Çünkü hâlâ konu yüzünden tedirgindi ve rahatlasın istiyordum. İkimizde sessizlik içinde otururken Fidan'ı gördüm elinde iki kahve ile. " Senin ki sütlü Yıldız." Dedi. " Sütlü mü? Gözleri ile karnımı işaret edince yüzümde bir yanma hissettim. " Teşekkürler Fidan." diyen Göktuğ ile Fidan gülümseyerek uzaklaşırken Göktuğ, " Bundan sonra daha dikkatli besleniyoruz sevgilim. Çay azalacak ve açık içilecek. Onun yerine süt daha iyi olur aslında. Zaten çilekli süte hayır demezsin. Yerimde doğrulup yüzüne baktım. " Şimdiden mi." " Şimdiden güzelim." Gülümsedim. Artık daha fazla idrak etmiştim. Ben hamileydim. Hiç birşey hissetmesemde elimi göbeğimin altına yerleştirdim. Hâlâ inanamıyordum. İçimde bir can ikimizden bir parça taşıyordum. Ben anne olamam. Bakamam büyütemem korkusu ile güya tedbir alarak hamilelikten korunduğumu sanarken bir anda hamile olduğumu öğrenmiş dahası ilk anlarda korkum iyice artarken sonrasında rahmimdeki bu minnacık cana bağlanmış aşık olmuştum. Ben artık bir anne adayıydım. Ve doğduğunda ona çok iyi bir anne olacaktım. Aklıma güya aldığım tedbir geldi o an. Ağrı kesici ilaçla diğerini nasıl karıştırırdım. Kendi kendime sinirle gülmeye başladığımda Göktuğ'u duydum. " Hayırdır sevgilim." " Aptallığıma gülüyorum." Diyerek doğruldum yerimde. Fincanıma uzanırken devam ettim. " İlaçları karıştırmak nasıl bir şeydir." Kâhvemden bir yudum içtim. " Yanlış güzelim. " Kız mı? " Dedim yanımdaki gülümseyen yüze bakarak. " Evet. Hissediyorum. Bence bir kızımız olacak. Senin kadar güzel olan bir kız... Olsun mu? " " Olsun.." dedim duygulu şekilde bakan gözlerinde gezerken. " Gözleri de seninkiler gibi olsun. Ona her baktığımda seni görmüş gibi olayım. İkiniz gökyüzüm olun. Hatta çocuklarımızın hepsinin gözü babaları gibi olsun. " Birden gözleri önüne yüzüne bir hüzün düştü. " Yanlarında dedeleri de olsun. Uzun yıllar hep yanımızda olsun." Dedi yine üzgün. Asaf babanın durumunu hatırlayınca yine bir hüzün çökmüştü üzerine. " Olacak... İnşallah Allah onu bize bağışlayacak... Uzun yıllar bizimle olacak. Eminim bundan." Bana baktı yeniden " Teşekkür ederim Yıldız. " İyi ki sende benim yanımdasın. " Derin bir nefes alıp verdi. Kahvelerimizi içmeye devam ederken dış kapı açıldı. Kadir'di gelen. " Abi polis arkadaşlar geldiler. Herkesin ifadesini alacaklarmış. Yıldız yengenin de." Gözlerimiz bir birini bulurken, " Tamam." Dedi Göktuğ. Göktuğ ayağa kalkarken polisler içeri girdiler. Yanımıza gelip karşı koltuğa oturdular. Biri sordu diğeri yanındaki laptop ile yazdı. Kaza günü olan biten herşeyi, gördüğüm kişiyi, yaşadığın kazayı bir bir anlattım. Anlatırken Sirius'u hatırladım yeniden. Son hâli gözümün önüne tekrar geldiğinde gözlerimin dolmasına engel olamadım. Zavallı kızım...O cani kız hiç acımadan kıymıştı onlara. Göktuğ'un sakinleş dercesine koluma koyduğu eliyle gözlerimi silerek devam ettim. Hastaneye gidişimizi anlattım sonra. Hastane kayıtlarım ve raporuma baktılar. Onları da aldılar. İfademin altını imzaladıktan sonra evdekilerinde yani Ayşe hala, Perihan ve Fidan'ın, hatta Yahya'nın Kadir'in Göktuğ'un da ifadesini aldıklarında bir saati geçmişti. Sonunda evden Göktuğ ile birlikte çıktılar. Onların arkasından Perihan gelip oturdu yanıma. Anlaşılan beni yalnız bırakmak istemiyodu. İkimizde sessizdik. Olanlar ne neşe ne konuşacak hal bırakmamıştıki. Uzun süre bekledik Göktuğ'u. Ama gelen giden olmadı. Perihan, " Yıldız abla ben kitabımı getireyim biraz soru çözeyim." Diyerek kalkarken bende olduğum koltuğa uzanıp ayağımı kolcağın üzerine bıraktım. Biraz dinleneyim diyerek gözlerimi kapattım. ***** Gözlerimi açtığımda üzerimde bir battaniye vardı. Ve çoktan akşam olmuştu. Mutfakta akşam yemeğini hazırlayan Ayşe hala ile Fidan'ın sesi geliyordu. " Ayşe abla yıkadığım çamaşırların bir kısmı yok." " Nasıl yok kızım." " Rüzgar alıp gitmiş galiba." " Olabilir akşamları esiyor artık bir dahakine iyi mandalla." " Doğru söylüyorsun." Yerimde doğrulup bacağımı yeniden orta sehpanın üzerine koydum. Bir an önce geçse su ağrı ve ezilme dedim kendi kendime. Salona giren Ayşe halayı duydum. " Yıldız kızım. Uyanmışsın. Yoksa biz mi uyandırdık? " Karşı koltuğa geçip oturdu. " Yok Ayşe hala. Uyanmıştım. Ne kadar çok uyumuşum. " Gülümsedi. " İlaçların etkisi devam ediyordur. Ama bundan sonra kolay yorulacak çok uyuyacaksın. Kolay mı iki can taşıyorsun artık." " Hala utandırma." " Ne varmış kızım utanacak. Anası belli babası belli. Aslan gibi babası melek gibi annesi var torunumuzun. Bu evde sen gülücüklerin vakti geldi de geçiyordu. Yeterki vakitli zamanlı sağlıkla alın kucağınıza." " İnşallah hala inşallah. " O da olur inşallah kızım. " Gözleri önündeki ellerini buldu. Parmaklarını birbirine geçirdi. " Ama diyelim ki Allah gecinden versin ama olmadı... Allah'ın takdiri diyecek sabredeceğiz." Ellerimiz gözlerimize gitti. Ağlamıştık ikimizde. O sırada guruldayan midem ile bir anda kendime gelirken utandım. " Acıkmışsın." Dedi Ayşe hala gülümsemeye çalışarak. Ayağa kalktı. Tam bende kalkacakken, " Kalkma kızım buraya getiririm ben." Derken kapı açıldı Göktuğ girdi. Onu görünce bir rahatlık doldu içime. Yanımda olmadığında bir huzursuzluk çöküyordu bu ara içime. Ben onun yanında olmak istiyordum ama bacağım yüzünden bir kaç gün imkan yoktu. " Hoşgeldin oğlum." " Hoşbulduk Ayşe abla." " Göktuğ...Var mı bir gelişme?" Karşımdaki koltuğa geçip oturdu. " Biz üzerimize düşeni yaptık. Ne gerekiyorsa yani. Ve savcılığa gidip suç duyurusunda da bulunduk. Biz bunları yaparken Ersin de Melis'in adresine gitmiş. Ama ne evinde ne klinikte yok. Komşularına sormuş Ersin. Günler önce karşı komşusuna çiçek bırakıp aile ziyareti için şehir dışına gideceğini çiçeğine bakmasını söylemiş sadece. " Ayşe hala sinirle konuştu. " Şuna bak. Bir çiçeğin solmasını düşünüp iki atı öldürüyor. Allah'ın cezası. Ailesini arasalarmış." " İşin tuhafı da o Ayşe abla. Melis'in bir ailesi yok. Yalnız yaşıyordu. Anne babası küçükken ölmüş biri." " O hâlde ya kaçtı ya saklanıyor. Belkide arkadaşlarının evinde gizleniyor. " Sözlerime başını iki yana sallayarak karşılık verdi. " Arkadaşları da yok. Sadece Yahya vardı. O da evlendiğimizi söylediğinden beri görmemiş. Bundan sonrası Ersin de ve kanunlarda. " " İnşallah en kısa sürede yakalanır!" Neyse. Yemek hazır oğlum. Yıldız kızıma buraya getirecektim sanada getireyim mi? " " Mutfağa geliriz hala. Birlikte yiyelim." Dedi Göktuğ. " Ben getiririm Yıldız'ı." " Tamam oğlum. " Göktuğ kalkıp yanıma geldi. " Temizlenip geliyorum sevgilim." Diyerek bir buğse bıraktı dudağıma. Ardından hızlı adımlarla yukarı çıktı. On dakika sonra da geri gelip beni koltuktan alıp kucağında mutfağa getirdi. " Göktuğ seni de yoru.." " Şşşiitt! Bunu konuşmuştuk. " Sandalyeye bıraktı beni. Bacağımı diğer sandalyeye uzatıp diğer yanımdaki sandalyeye oturdu. Bir yandan akşam yemeğimizi yerken bir yandan olanları konuştuk. Herkesin canı sıkkındı ister istemez. & Akşam yemeğinden sonra yine salona geçip oturduk. Göktuğ yapması gereken işleri getirdiği laptop ile yanımda oturarak yaparken ben sadece onu izliyordum. Bu sırada farkettim ki boş boş ekrana bakıyordu sadece. Aklını toparlayamıyordu galiba. Kolay değildi zor zamanlar geçiriyorduk. Sonunda dayanamayıp seslendim. " Göktuğ." Duymadı. Dalmıştı. Yeniden, " Göktuğ." Dediğimde başını kaldırıp baktı. " Efendim." Tam ağzımı açmış gidip dinlen diyecekken telefonunu duyduk. Koltuktaki telefona uzanıp eline aldı hemen. Ekrana bakmasıyla laptop u kenara atıp ayağa fırlaması bir oldu. Kocaman olan gözlerinde korku vardı. Telefonu açıp kulağına götürdü hemen. " Doktor..." Duyulan kelime ile Ayşe hala ve Perihan mutfaktan gelirken ben hızla doğruldum yerimde. Hastaneden arıyorlardı. Kaşları çatıldı Göktuğ'un. Saniyeler sonra, " Hemen geliyorum." derken sesindeki titreme barizdi. Telefonu cebine atıp bize baktı sırayla. " Babam yeniden beyin kanaması geçirmiş. Acil ameliyata almışlar. " Elini alnına dayadı. Ovuşturarak, " Hemen hastaneye gitmem gerekiyor." Göktuğ kapıya yöneldi koşar adım giderken Ayşe hala, " Kurban olayım oğlum. Birşey öğrenir öğrenmez bize de haber ver! " Dedi arkasından yüksek sesle. Kadıncağız yine ağlamaklıydı. " Tamam.." dedi Göktuğ. Koşar adım çıktı evden. Kadir! diye bağıran sesini duydum dışarda. Kadir ile birlikte gideceklerdi. ***** Aradan saatler geçti. Ne bir haber ne bir telefon... Hiç ses yoktu. Bir ara ben aradım Göktuğ'u ama telefonu çekmiyordu. Düşündüm. Ameliyathane alt katta olduğu için olabilirdi. Çaresiz evdekilerle birlikte Allah'ım ne olur yardım et. Diye dua ede ede beklemeye devam ettik. & Dakikalar geçti... Arkasından saatler. Ama hâlâ haber yoktu. Duvardaki saate baktım. Gece 12 yi gösteriyordu. Karşımda oturan Ayşe hala ve Perihan da benim gibi gözleri önünde suskundu. Sonunda dayanamayıp tekrar sarıldım telefona. Yeniden aradım. Bu kez çalıyordu ama yine açılmıyordu. Çalmaya devam etti. Çaldı, çaldı, çaldı... Sonunda pes edip telefonu kapatarak koltuğa bırakırken kapı açıldı. Heyecanla kapıya döndük. Gelen Göktuğdu. Ama giderken ki halinden daha perişandı hâli. Korkuyla bakarken Göktuğ! dedi Ayşe hala. " Abim nasıl..? " Hepimiz kendimizi kasmış alacağımız kötü haberi bekliyorduk. " Ameliyatı atlattı." Dediğinde öyle rahatlamıştım ki resmen olduğum yere yığılacak gibiydim.. " Yeniden yoğun bakıma alındı. Bir ara kaybediyorduk dedi doktor ama dayandı dedi. " " Allah'ım sana şükürler olsun." Diyen Ayşe hala kendini koltuğa bırakıp ağlamaya başladı. Perihan'ın da ondan farkı yoktu. Ne kadar dirayetli durmaya çalışsada et tırnaktan geçermiydi. " Babaanne gel odana götüreyim seni. İlaçlarını al uzan. Sende kötü olacaksın." Ayşe hala Perihan'la birlikte kalkıp giderken Göktuğ sürüdüğü ayakları ile bana doğru geldi. Tam önümde gözleri gözlerimde durdu kısa süre. Ama boştu bakışları. Aklı hastanede ve babasındaydı. Yavaşça eğilip kucağına aldı beni. Merdivenlere yöneldiğinde bakışlarının hâlâ aynı olduğunu görünce Göktuğ.... Dedim. Durdu. Yağmur yüklü bulutlarla doluydu sanki gökyüzü gözleri. Öyle puslu öyle dolu. İnanamadım. Onun bu halini görünce içimde bir sızı benim gözlerimde doldu anında. Göktuğ'u ilk kez böyle görmüş sol yanımda müthiş bir acı oluşmuştu. İlk kez şahit oluyordum ağlayışına. Alnını alnıma dayarken gözlerinden akan yaşlar yüzünü ısladı. " Benim yüzümden." Dedi. " Babam benim yüzümden. " Kollarımı boynuna sararak sarıldım. " Ne olur öyle söyleme. Senin bir suçun yok. " Derken ben daha çok ağlamaya başladım. Ama benim ağlayışım daha çok Göktuğ'a üzülmemdendi. Ben gözlerimi silerken o yine ağır adımlarla dolaba yürüyüp pijamalarımla döndü. Üzerimdekileri çıkarıp pijamalarımı giymeme yardım etti. Bu süre içinde yine hiç konuşmadı. Asaf babanın durumuna çok üzülüyor bu durumdan kendini sorumlu tutuyordu. Omuzlarımdan tutup beni yavaşça geriye doğru yatırdı. Sonra da yanıma uzandı. Bir çocuk gibi göğsüme sinip kolunu beline sardı. Hâli iyi hiç değildi. Elimi saçlarında dolaşırdım. " Göktuğ. Kendini suçlama. " Dediğimde sessizce daha da sindi göğsüme. Sıkıca sarılıp elimi sırtında dolaşırdım bir süre. Sonra gözlerimi kapattım. İçinden yine dua ettim. Allah'ım bu güzel yürekli adamı baba acısıyla sınama ne olur. Vicdan azabıyla sınama ne olur Allah'ım.. ***** Hissettiğim mide kasılması ve bulantısı ile açtım gözlerimi. İlk kez böyle hissederken panikle ellerimi dudaklarıma kapattım. Kısa bir an nedenini düşünüp hamile oluşumu yeniden hatırlayıp Göktuğ diyerek arkamı döndüm. Acil banyoya gitmeliydim. Ama yanı başım boştu. Göktuğ erk neden kalkmıştı. Gelen ikinci öğürme ile hızla yerimde doğrulup etrafıma bakındım. Göktuğ. Dedim panikle yeniden elimin altından. Sessizlik sürerken anladığım banyoda da değildi. Bir sonraki öğürme ile hızla yerimden kalktım mecburen. Azalsada ağrısı devam eden bacağım yüzünden aksayarak ve olabildiğince hızlı şekilde kendimi banyoya attığım gibi klozetin önüne çöktüm. Kapağı kaldırıp boş midemdeki safrayı çıkarırken arka arkaya gelen öğürmelerim devam ediyordu. Bu sırada balkon kapısının sesini duydum. Ardından Yıldız! diyen Göktuğ'u. Meğer balkondaymış. Ama cevap vermek yerine kusmaya devam edince bir anda banyoya daldı. " Yıldız! Anında yanıma gelip, " Özür dilerim sevgilim. Yalnız bıraktığım için affet. " Derken bir yandan dağılan saçlarımı arkama toplayarak elini sırtıma koydu. Yavaş yavaş sıvazladı. " Ah ne aptalım. Benim yüzümden kendin gelmek zorunda kalmışsın. Özür dilerim sevgilim çok özür dilerim." Kusmam nihayet bittiğinde beni yerden kaldırıp kucaklayarak mermer tezgahın üzerine oturttu . Zira hâlâ bacağımın üzerine basamıyordum. Kusmaktan halsiz kalmış sadece nefes alıyordum. Musluğu açıp elini ısladı. Yüzümü dudaklarımı eliyle silerken hâlâ özür diliyordu. " Gök." Dedim yutkunarak. " Özür dileme." Bir anda sarılıp burnunu saçlarıma gömerek derin bir nefes çekti ciğerlerine. Sonra yerinde doğrulup bacağıma baktı. " Canın acıyor mu?" dedi eliyle okşarken. " Hayır." dedim. " İyiyim." Havluyu alıp yüzümü dudaklarımı kurulayıp kucağına alarak tekrar odaya getirdi. Yatağın üzerine bıraktı yavaşça. Yanıma oturdu. Eliyle saçımı okşarken, " Daha iyi misin?" diye sordu. Başımı salladım gülümseyerek. Elimi göbeğinin üzerine koydum. Bebeğimiz kendini belli etmeye başladı. " Söylediğim şeyle ayağa kalkıp önüme geçti. Bir anda dizlerinin üzerine çöktü. Yaptığı şeyi hayretlr izlerken elini uzatıp pijamanın üst parçasını yukarıya kaldırdı. Açıkta kalan göbeğimin alt kısmına bir öpücük bırakırken ellerini belime koydu. Geri çekilip gözleri göbeğimde konuştu. " Lütfen anneni çok yorma bebeğim. O kötü olunca bende daha kötü oluyorum." Sözleri o kadar duygu yüklüydü ki. İster istemez etkilenmiştim. Ellerimi uzatıp arasına aldım yüzünü. Kendime doğru kaldırdım. " Sen ne güzel bir adamsın. Dudaklarına bir öpücük bıraktım. ****************************** Bölüm sonu canlarım. Finalde görüşürüz ♥️ 🌹
|
0% |