Yeni Üyelik
33.
Bölüm

⭐⭐⭐G.Y FİNAL 1⭐⭐⭐

@azamet_29_2

Eveeet canlar. Geldik bir hikâyenin daha sonuna. Öncelikle bir aksilik olmazsa bölümleri dün akşam yayınlanacağımı söylemiştim. Lakin aksilik oldu. Hem sabah hem akşam beklenmedik misafir baskınına uğradım. Bu sabahta hastane randevum vardı. Gecikmeden dolayı çok üzgünüm. Hoşgörünüze sığınıyorum😇😇

Bu hikayemde de bana eşlik eden bütün okurlarıma teşekkürü borç bilirim. Okuyan dilinize yüreğine sağlık ❤️ ❤️
Diğer hikayelerimde görüşmek dileğiyle hepinizi çok seviyorum.
Sizleride hayaletlerim ❤️❤️

Buyrun final bölümlere geçelim.

******

Aradan iki gün geçti. Bacağım daha iyi artık daha rahat yürüyebiliyordum. Ama bulantılarım devam ediyor bu sabahta bulantı ile uyanmış yine soluğu banyoda almıştım. Hâlimi gören Göktuğ hemen doktorum Özlem'i aramak istemişti.
Ama zaten olacağını söylemişti diyerek istemeye istemeye vazgeçmişti. İyi olduğuma ikna olduktan sonra kahvaltıya indik birlikte.

Ben masada iken oda hastaneyi aradı yine. İki gündür Sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere arıyordu doktoru. Çok şükür tekrar etmemişti kanama. Durumu aynı stabil. Demiş doktor yine. Bu iyiydi. Yarın da ilacı kesip uyanmasını bekleyeceğiz. Demiş. Doktorla konuştuktan sonra daha iyi hissetmiştik hepimiz. İnşallah evine daha sağlıklı dönecekti Asaf baba. Bu hislerin rahatlığı ile daha huzurlu etmiştik kahvaltıyı.

&

Kahvaltıdan sonra daha iyi hissediyordum. Mide bulantım kesilmişti. Göktuğ ile salona geçip yanan şömineni karşısındaki berjerlere oturduk. Dışarda yağmur vardı. Normaldi buralarda Eylül çıkarken yağan yağmurlar. Sonbahar mevsimindeydik ne de olsa.

Göktuğ'un pencereden dışarıya olan bakışlarını yakaladım. Aklı hâlâ olanlardaydı.

" Hâlâ bir gelişme yok mu? "

Bana doğru döndü.

" Yok. Melis hâlâ kayıpları oynuyor. Nerede hangi delikte bilmiyoruz. Bulamıyor polis. Ersin olanlardan sonra ayrıca araştırırken savcılık yakalama çıkardı. Ama yok, yok, yok."

" Melis eninde sonunda bulunacaktır.
Önemli ve iyi olan şu, Asaf baba iyiye gidiyor. Gerisi önemli değil.

Tek üzüntüm Sirius ve Alaca. Ve Gece... " Dedim

Evet Gece Sirius'un yokluğunu algılamış belki de bir daha hiç göremeyeceğinin farkında ve iştahı kesilmişti. Gözleri sürekli hemen yanındaki bölümde dakikalarca beklerken izlemiş Kadir Gece'yi. Sirius'a üzülüyordum ve Gece'nin bu hâlini öğrendikten sonra daha da artmıştı üzüntüm.

" Göktuğ. Yağmur kesilince ahıra gidelim mi?
Kaç gündür gitmedik. Hem Gece'yi görmek istiyorum."

" Olur gidelim. "

Sirius yoktu ama Gece vardı. Sirius'a olan özlemimi onunla gidermek istiyordum.

Şömine karşısında oturmaya devam ederek yağmurun kesilmesini beklerken Fidan kendi çiftliğimizin elma ağaçlarından toplanan elmalardan bir tabak getirdi.

" Teşekkür ederim. "

Dedim soyulmuş elmalardan birini alarak.

" Afiyet olsun Yıldız. Bebişe vitamin olsun." Dedi gülümseyerek.

&

Nihayet yağmur kesilince üzerime kalın bir hırka alıp Göktuğ ile birlikte evden çıktık. Sevdiğim adamın koluna girip yürüdüm taş döşeli patikada. Etrafımızda ıslak toprak kokusunun yanısıra ıslak ağaç, hatta ıslak yaprak kokusu duyuyordum. İstanbul' da ancak ormanda olabilecek kokulardı bunlar.

Ahıra geldiğimizde Ali içerde temizlik yaparken Ahmet amca Gece'nin yanında bir yandan başını okşayarak konuşuyordu.

" Yemezsen hasta olursun Gece."

Yanlarına gelip durduk.

" Sen işine bak Ahmet amca."

" Tamam oğlum." Diyip uzaklaştı adamcağız üzgün şekilde.

Göktuğ'u her gördüğünde heyecanlanan gezmek isteyen Gece şimdi durgundu. Belliydi. Sirius'u özlüyordu. Göktuğ yavaşça yaklaştı. Elini uzatıp severek konuştu.

" Çok üzgünüm oğlum. Ama elimden bir şey gelmiyor. "

Onun ardından bende yaklaştım. Göktuğ ile birlikte severken özür dilerim. Dedim içimden. Hem Sirius'dan hem ondan özür diliyordum. Onun bu hâli beni de üzüyordu çünkü.

Göktuğ gecenin kapısını açıp geminden tutarak dışarı çıkardığında ben geriye çekilirken o Gece'yi ahırın kapısına kadar götürüp yularını çıkarıp aldı.

" Hadi git biraz dolaş oğlum." diyerek serbes bıraktı.

Gece bir anda yerinden fırlayarak dört nala uzaklaşarak gözden kayboldu. Arkasından kısa süre bakıp yanıma geldi tekrar.

" Neden öyle yaptın? "

" Dolaşmaya aklını dağıtmaya ihtiyacı vardı. "

Elimi göbeğimin üzerine koydum.

" Görüyorsun değil mi bebeğim. Baban hayvanların ruh halinden çok iyi anlıyor. Baban çok iyi bir insan ve baba."

Sözlerim hoşuna gitmişti olmalı ki sarılıp bir öpücük bıraktı dudağıma.

" Sende çok iyi ve çok güzel bir annesin sevgilim."

Kıkırdadım.

" Göktuğ. Biraz daha dolaşalım mı? Bebeğimiz temiz hava oksijen alsın. "

" Dolaşalım güzelim."

Dolaşmaya devam etmek için ahırdan birlikte çıkarak devam ettik yürüyüşümüze.

*****

Ertesi gün olduğunda yataktan yorgun kalktım bu kez. Gece sık sık uyandığım için, uykumu alamamış, halsiz hissediyor, ama Göktuğ'a bir şey belli etmemek için gayret gösteriyordum. Çünkü anında panik olabiliyordu.

Banyoda ki sabah işlerimizi halledip kahvaltıya indik. Kahvaltıdan sonra da Göktuğ ve Ayşe hala ile hastaneye gidecektik. Ama hiç hâlim yoktu. Üstelik yine yağmur yağıyordu. Kahvaltı masasında tabağımdakilere iştahsız şekilde bakarken dikkatini çekmiş olmalıyım ki Göktuğ un sesini duydum.

" Sevgilim, iyi misin? Neden yemiyorsun? "

" Bugün pek iştahım yok. "

Dedim kırık bir gülümseme ile.

" Olmaz güzelim. Bir kaç lokma da olsa ye lütfen. Güçten düşersin yoksa."

" Göktuğ... " Dedim keyifsiz.

" Galiba ben bugün sizinle gelemeyeceğim. Hiç halim yok."

" Kötü müsün? Özlem'e gidelim mi? "

" Gerek yok.
Biraz uzanıp dinlenirim geçer. "

" Tamam sevgilim. " Dedi hemen.

" Sen evde kal dinlen. "

Ayşe hala,

" İstersen bende kalırım kızım."

" Yok Ayşe hala. Asaf baba uyandığında sizleri görürse morali yükselir daha iyi hisseder. Siz gidin. Fidan evde zaten bi ihtiyacım olursa o yardımcı olur. "

" Tabi olurum. Siz merak etmeyin. Hem taze meyva suyu da yaparım ben Yıldız'a güçlendirir."

" Tamam. "

Dedi Göktuğ.

" Ahmet amca ve Ali de buralarda zaten. "

" Aynen."

Fidan,

" Siz rahat rahat gidin gelin. Güzel haberlerinizi bekliyoruz."

Derken masadan kalktık. Ben salona geçip otururken Göktuğ yukarı çıkıp, Ayşe hala ise odasına gidip hazırlanıp geldiler.

Göktuğ bana sarılıp güzel öpücük bıraktıktan sonra Ayşe hala ile birlikte çıktığında bende kendimi koltuğun üzerine bıraktım. Kırlenti de başımın altına alıp derin bir nefes verdim.

Elim göbeğimin üzerinde,

" Beni şimdiden yormuyorsun değil mi bebeğim? Bu geçici, değil mi? Yoksa sekiz ay sonraya kadar duba gibi şişerim yatmaktan. Babanda beni beğenmez bak."

Dedim. Sonra da kendi kendime gülmeye başladım.

Hamilelerin ruh hâli değişir derlerdi de inanmazdım. Gözlerimi kapatırken Fidan'a seslendim.

" Fidan ben biraz kestirmek istiyorum."

" Tamam." Uyandığında söyle meyva suyunu yapıp getireyim.
Ama odana çıksaydın. Burada dinlenemezsin ki."

Yanmakta olan şömineye kaydı gözlerim. Görüntüsü hoş yanan odunların sesi ise müzik gibi geliyordu kulağıma.

" Bence en iyi burada uyunur."

Dedikten sonra keyifle kapattım gözlerimi. Kulağımda yanan adımların çıtırtı sesi karanlığa doğru kayarken geleceğe dair hayaller kurarak dalıp gittim uykuya.

Herşey daha güzel olacak...

*****

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum kulağıma gelen telefon sesiyle uyandım. Yerimde doğrulup sehba üzerindeki telefonuma uzanıp aldım. Göktuğ arıyordu. Hemen açıp kulağıma dayadım yarı uykulu.

" Alo. Göktuğ.
Asaf baba nasıl? " Dedim hemen.

Merakla bekliyordum.

" Alo Yıldız.
Babam uyandı. "

Dedi. Duyduğum sesindeki sevinci o kadar belirgindi ki. Onun mutlu oluşu ile bende mutlu olmuş gözlerimin dolmasına engel olamamıştım.

" Allah'a şükür. Çok sevindim Göktuğ. Gözümüz aydın.
Allah dualarımızı kabul etti bak onu bize bağışladı. Şu an nasıl?"

" İyi. Ama dede olacağını öğrenince daha da iyi hissetti."

O kıkırdarken ben biraz utandım.

" Doktoru ile konuştun mu? "

Dedim merakla. Bir yandan da mutfağa doğru yürüyordum. Fidan'a da haber verecektim. Kim bilir ne kadar sevinecekti oda.

" Ne zaman çıkarmış bir şey söylediler mi doktorlar? "

" Evet konuştum. "

Dediğinde tezgahın önünde arkası dönük Fidan'a seslendim.

" Fidan gözümüz aydın Asaf baba uyanmış."

" Öyle mi? " Dedi. Ama kısık sesinde başka bir ton başka bir tını vardı. Yada bana mı öyle gelmişti.

Kulağımdaki telefonda Göktuğ konuşmaya devam ediyordu.

" Yarın servise alınacak." Dedi doktor.

" Bir sürede serviste ve gözetim altında olacakmış. "

Göktuğ'u dinlesem de hâlâ önümdeki kıza bakıyordum. Üzerindeki kıyafetleri sabahki kıyafetleri değildi. Eteği ve tülbenti değişik hatta fiziksel olarak farklı biri gibiydi. Hayır hayır. Bu kız Fidan değildi.

" Kimsin sen? "

Dedim birazda yüksek sesle. Telefondaki Göktuğ efendim?! Dedi ona söylediğimi sanarak.

Karşımdaki beden yavaşça bana doğru döndüğünde Fidan olmadığını daha iyi anladım.

" Kimsin sen? Fidan nerede? "

" Ben kim miyim? "

Derken elindeki bıçağı gördüğümde geriye adımladım. O anda kulağımda Göktuğ'un panik dolu sesi yankılandı.

" Melis! Melis evemi girmiş?

Yıldız!
Yıldız hemen çık oradan!
Evden çık hemen. Yıldız!! "

Duyduğum isimle olduğum yerde kaskatı kesildim.

Melis mi? Bu kız günlerdir aranılan kız... Melis miydi? Göktuğ sesinden mi tanımıştı.

O an Sirius'un ve Alaca'nın başına gelen şeyler geldi aklıma. Korktum... Hem de çok. Öyle ki yerimden kıpırdayamaz haldeydim.

" Yıldız!
Kaç! Çık evden! "

Diye bağıran Göktuğ'u duysamda cevap veremiyordum.

" Yıldız hemen oraya geliyorum. Hemen çık evden! "

Sol elim ister istemez karnıma giderken bebeğime birşey olma korkusu sardı bir anda bütün bedenimi. Bu kız hiç acımadan iki hayvanı soğuk kanlılıkla öldürmüştü. Bana da bebeğime de aynı şeyi yapacak biriydi.

Korkum iyice artarken üzerime doğru yürüyünce çözülen bacaklarımla Göktuğ'un dediğini yaptım. Hızla çıktım mutfaktan. Salona oradan da dış kapıya koştum.

Bir elimde telefon diğer elimle kapıya asıldım ama olmadı kilitliydi. Kilitlemişti. Telefonu kulağıma koyup,

" Göktuğ çıkamıyorum. Kapıyı kilitlemiş! "

Dedim panikle bir yandan açmaya zorlarken.

" Yıldız hemen odamıza çık ve kapını kilitle. HEMEN!

Anında arkamı dönüp merdivenleri hedef almıştım ki bir anda elinde bıçak önümü kesti. Aniden gördüğüm Melis ile bir çığlık attım korkuyla.

" Yıldız!
Yıldız'ım iyi misin?
Yıldız! "

Korkuyla gerilerken gözlerim dolmuş çoktan akmaya başlamışlardı artık.

" Göktuğ." Dedim hıçkırarak ağlarken.

" İzin vermiyor! "

Adım adım üzerime gelirken,

" Uzak dur benden!" Diye bağırdım.

" Uzak dur katil!
Hayvan katili cani! "

" Meliiiss! Allah'ın cezası! Uzak dur ondan seni La*et olasıca!! "

Diye bağıran Göktuğ'un sesi dışardan bile duyulmuş, salonda yankılanmıştı. Aldırmadan ağır ağır yürümeye devam edince,

" Lütfen! "

Dedim yalvarırcasına elim karnımda!

" Lütfen bebeğime zarar verme lütfen."

Deli bakışları karnıma indiğinde daha çok korkmaya başlamıştım. Ama kendim için değil bebeğim için.
Bu yüzden yapabileceğim tek şeyi yaparak yalvardım.

" Lütfen.." Dedim.

Sağ elinde bıçak sol elini bana doğru uzattı.

" Telefonu bana ver."

Bir telefona bir Melis'e baktım.

" Göktuğ! " Diye bağırdı aniden.

Korkuyla sıçradım yerinde.

" Söyle telefonu versin yoksa kötü olacak. "

" Sevgilim...
Sakin ol korkma yoldayım."

Yoldayım demişti. Buraya geliyordu. Beni kurtarmaya geliyordu.

" Telefonu ona ver ve mümkün olduğunca ondan uzakta dur tamam mı?"

" Ta-tamam. "

Dedim titreyen sesimle hâlâ ağlayarak. Telefonu Melis'e uzatırken elimin titremesine engel olamadım.

Elimin titreyişini keyifle izleyip kötü bir gülümseme ile uzanıp aldı. Başıyla koltuğu işaret etti. Oturmamı istiyordu. Uzağında kalmaya dikkat ederek koltuğa geçip en uzak olan tarafa oturdum. Dizlerimi kendime çekip kollarımla sarıldım. Tek amacım rahmimdeki canımı korumaktı. Hoparlörü açıp karşımdaki koltuğa geçti ve oturdu. Telefonu dizinin üzerine koydu. Gözleri gözlerimi bulurken başındaki tülbenti çıkarıp kenara bıraktı.

" Merhaba Göktuğ."

" Melis!
Melis Yıldız'a en ufak zarar verirsen seni yaşatmam. Anladın mı beni YAŞATMAM!"

" Senin sesini duymak da çok güzel Göktuğ..."

Dedi Melis alaylı şekilde. Duyduğumuz cümleyi umursamadan hemde.

" Melis Yıldız'ı hemen bırak! Ne derdin varsa benimle hallet."

" Öncelikle anlaşalım Göktuğ.
Evdeki bütün kapıları kilitledim.

Ha bu arada hizmetçi kız beni sinir edince kafasına vurmak zorunda kaldım."

Bunu derken bana bu bir uyarı bakışı atıyordu.

" Kilerde uyuyor. "

" Melis Allah belanı versin."

Umursamaz şekilde elindeki bıçağı inceleyerek devam etti.

" Kimse bu eve giremez ve kimse çıkamaz. Pencereler kilitli, perdeler kapalı.

İyi dinle Göktuğ.

Dışarda yada içerde en ufak kıpırtı duyarsam yada kapının dışında her hangi bir adam yada polis görürsem, zorla girmeye kalkan biri olursa bu taze anneyi koyun gibi boğazlarım. Sonra da kendimi öldürürüm."

Artan korkumla gözlerim kocaman olurken sağanak sağanak akmaya devam etti gözyaşlarım. Bu kız aklını kaçırmış olmalıydı. Delirmişti.. Hiç acımadan beni öldürmeyi düşünüyordu.

" Kes sende şu ağlamayı! "

" Sakın!
Melis sakın dokunma ona! Yoldayım! Geliyorum. İstiyorsan beni öldür. Ama ona dokunma! "

Gözlerinin dolduğunu aynı anda kaşlarının çatıldığını gördüm.
Sinirle dönüp öfkeyle baktı gözleri.

" Demek o kadar çok seviyorsun bu kızı."

Bir anda hızla kalktıp yanıma geldiği gibi saçlarımdan tuttuğunda acıyla Aahh! Derken elindeki bıçağı boğazıma dayadı. Nefretle bakarken aynı anda sesimi duyan Göktuğ telefonda haykırdı.

" Melis!! "

Bir anda durdu. Duyduğum korkunun tarifi yoktu.

" Lütfen! Dedi.

" Melis lütfen...Yapma! "

Sesindeki ağlamaklı tını canımı yaktı. Benim için bu kıza yalvarırcasına çıkan sesi içimi acıttı.

" Melis ne istersen yaparım. Yıldız hamile... Lütfen Yıldız'ın canını yakma! "

Ellerim boğazıma dayadığı bıçağı tutan elinde gözlerimiz birbirine bakıyordu.
Duyduğumuz sözlerle ağlamaya başladı.

Hııaah!

Diye haykırarak beni geriye savurup boştaki elini alnına dayadı. Salonun ortasında sinirle turlamaya başladığında ben elim boynumdaki acıyan yerde hıçkırlar karıştı ağlamama. Elimi çekip parmağıma baktım. Kan vardı. Elindeki bıçak bir iz bırakmıştı boynuma. Şakası yoktu bu kızın.

" Ya ben.! " dedi aniden az önce kalkarken koltuğun önüne düşen telefona bakıp bağırarak.

" Ya ben Göktuğ!
Sana olan duygularım!

Sana olan duygularımı, sevgimi, aşkımı, arzumu görmezden gelirken bu kızda ne buldun HA! NEH!

Bu kız için ölmeyi kabul ettiren şey ne sana! "

" Melis lütfen sakin ol. Çok az kaldı birazdan orada olacağım. Yıldız'ı bırak çıksın evden. Oturalım konuşalım. Aramızda çözülmeyecek bir durum değil."

Bir kahkaha attı Melis.

" Seni benden aldığı için bu kızı hemen şimdi burada öldürmek istiyorum. "

" Melis!!
Melis lütfen dokunma ona! "

" Sus artık! " diye bağırdı birden.

" Bu aşifte için bana yalvarma artık! "

" Melis..."

Dedi Göktuğ daha sakin bir sesle.

" Yıldız'ın bir suçu yok.
Bırak onu gitsin.."

" Yok öyle mi?
Benim suçum neydi peki!?

Göktuğ..."

Dedi aciz bir tonda.

" Ben seni çok seviyordum. Herkesten her şeyden çok.

Ama sen ne yaptın beni istemedin. Hakaretlerle kovdum yanından.

O günü hiç unutmadım Göktuğ...
Beni ahırdan nasıl koyduğunu bana söylediğin sözleri hiç unutmadım...

Yine de bekledim. Hep bekledim. Beni çağıracağın ânı bekledim. Özledim gel demeni bekledim. Ama sen...
Sen ne yaptın? Gittin bu kızla evlendin. "

Söylediği şeyleri dinlerken koltuğa bıraktı kendini.

" Ben seni hâlâ seviyorum Göktuğ.
Bu kızdan daha çok seviyorum.
Bu yüzden yaptım. Seni o kadar çok seviyorumki benim canımı yaktığın gibi senin de canın yansın istedim. Gözünde benden değerli ne varsa yok olsun istedim. Alaca'yı da bu aşifteye hediye diye aldığın o atı da bu yüzden öldürdüm işte.

Seni benden uzak tutan her şeyi yok etmek istiyorum.

Ama sen anlamadın beni. Melis bunları neden yaptı diye düşünmedin bile. Hemen polise haber verdin. Savcılığa suç duyurusunda bulundun."

Durdu bana baktı. Telefonda ise ses yoktu.

" Şaşırdınız değil mi? "

Dedi gülümseyerek.

" Her şeyden haberim var Göktuğ. Siz beni evimde, klinikte, dışarılarda ararken ben buradaydım Göktuğ...
İçinizde. Günlerdir aramadığınız tek yerde.. Ahırda tavan arasında saklandım günlerce. Adamların konuşurken duydum her şeyi. "

İnanamadım. Günlerdir burada olduğuna gerçekten inanamadım.

" Biliyor musun? Bir ara dedim ki çek git buralardan. Kendi hayatına dön.

Ama dün...
Dün seni ve bu aşifteyi gözlerimin önünde öperken gördüm ya. Bu orospudan bebeğin olacağını öğrendim ya o anda değiştirdim düşüncemi. Ben mutsuzken kimsenin mutlu olmaya hakkı yok dedim."

Telefona baktı. Ses gelmeyince eğilip aldı.

" Sende şaşırdın değil mi? "

Dedi ama hâlâ ses yoktu.

" Oradamısın Göktuğ? "

Demişti ki bir anda kapının dışından sesi geldi.

" Melis! "

Sevinçle ayağa kalkmak isterken otur! diye bağırdı. Olduğum yere oturup sindim yeniden.

" Aç kapıyı Melis. Buradayım.
Ne derdin varsa yüz yüze halledelim aç! "

Ayağa kalktı.

" Bu kadar hızlı gelmeni beklemiyordum doğrusu."

Pantolonunun üzerine geçirdiği Fidan'ın eteğini sıyırıp kenara attı. O an Fidan'ın kaybolan çamaşırlardan bahsettiğini hatırladım. Demek Melis almıştı kıyafetleri. Herşeyi önceden planlanmıştı.

" Melis aç kapıyı aç! Aaç!"

Bir kaç saniye boşluğu izleyerek düşündükten sonra yumruk sesleri arasında,

" Kalk! " dedi. Az önce otur deken şimdi kalkmamı istiyordu.

Yavaşça kalktım. Durduğu yerden bir anda hızla yanıma geldiği gibi arkama geçip elini saçlarıma doladığın da acıyla inledim.

" Yürü!"

Kapıya doğru ittirdi. Aynı şekilde ilerleyip kapı önünde durduk.

" Geri çekil Göktuğ.
Kapıyı açacağım.
En ufak hata da bu kızın boğazını keserim. "

" Tamam.
Tamam geri çekiliyorum. Yıldız'a zarar verme."

Melis bıçak tuttuğu eliyle cebinden çıkardığı anahtarı elime verdi. Aç! derken diğer eliyle iyice kavradı saçlarımı. Canım daha çok acısa da birşey yapamıyordum.

Allah'ım yardım et. Bebeğime birşey olmasın ne olur!

Diye dua ederken nasıl kurtulacağıma dair en ufak fikrim yoktu.

" Hata yapma! Yoksa ölürsün! "

Diye uyarılırken yaş dolu gözlerle salladım başımı. Kapının kilidini çevirip kapıyı açtım yavaşça. öğleden sonra olmasına rağmen yağmurlu olduğu iyice hava kararmış yağmursa yağmaya devam ediyor, karşımda gördüğüm Göktuğ ıslanmasına rağmen bizi bekliyordu.

Arkamda Melis elindeki bıçak boğazıma dayalı çıktık evden. Verandada bir kaç adım ilerleyip durduk. Azalsada yağan yağmur üzerimizden geçerken,

" Göktuğ." dedim ellerimi karnımda.

" Korkma!
Tamam mı? Hiç birşey olmayacak!"

Sesi güven versede arkadaki Melis korkumun azalmasına izin vermemek için elindeki baskıyı arttırdı.

" Melis geldim işte. Buradayım."

" Görüyorum. Ama yalnız olmadığınıda görüyorum Göktuğ."

Arkasında Kadir, Ahmet amca, Ali ve Zeki de vardı.

" Melis.
Şimdi Yıldız'ı bırakırsan istediğin yere gitmene izin vereceğim. Yemin ederim kimsenin sana dokunmasına izin vermem."

" Sen olmadıktan sonra her yer aynı Göktuğ. "

Yağan yağmurun altında iyice ıslanmış üşümeye başlamıştm.. Boğazımda bir bıçak, karnımda bir bebek, zihnim karışık dişlerim birbirine vurmaya başlamıştı.. Korku ve soğuk yüzünden şok geçiriyordum belkide.

" Melis, bak! Saçmalıyorsun.
Ben sana hiç bir zaman umut vermedim. Ne zaman bir ima da bulunsan senden uzaklaştım.

Sürekli bir bahane ile ya da Yahya'nın başka bir yerde olduğunu söyleyerek gelen sendin. Kafanın içinde yada kalbinde bana bir şeyler hissetmiş olabilirsin. Buna engel olamam. Ama sana karşı hiç bir zaman bu hisler için ortam vermedim.

Melis...Bak... Şuan sağlıklı düşünemiyorsun. Bırak sana yardımcı olalım. Ha!

Önce Yıldız'ı bırak. Sonra da sana yardımcı olacak bir uzmandan yardım alalım. Tanıdığım iyi doktorlar var. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Her konuda yanında olacağım söz veriyorum. Yeterki beni dinle. Durumu bundan daha zor hâle getirme lütfen.

Melis ne sana ne Yıldız'a birşey olmasını istiyorum. Lütfen.
Lütfen Melis... Bırak o bıçağı. Ha! "

Elini yavaşça Melis'e doğru uzatan Göktuğ şuan Melis'i ikna edebilmek için aşırı gayret gösteriyordu. Ama arkamda hissettiğim beden ve duyduğum hızlı nefesler o kadar cümlenin onu etkilemediğini gösteriyordu.

" Yani bana deli mi diyorsun? "

Diyerek bir anda başımı geriye çekerken bıçağı dahada bastırdı.

Acı ve korkuyla bir çığlık atarken,

" Hayır! "

Dedi Göktuğ panikle elleri havada.

" Yanlış anlattım özür dilerim. Özür dilerim Melis!"

Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken Göktuğ beni kurtarmak için neredeyse diz çöküp yalvaracak hâle gelmişti.

" Melis.."

Derken bir bakış yakaladım Göktuğ'un gözlerinde. Saniyelik bir bakış. Evin içindeki birine bir bakış.

Ne oluyordu? Ellerine indirdim gözlerimi. Tamamen açık avuç içleri yere bakıyordu. Sakin ol işareti yapıyordu. Ama kime?

" Tamaaam.
Tamam sakinleş lütfen.

Ne istediğini söyle bana!

Ne istersen yapacağım. Söyle yeter! "

Saniyelik bir gevşeme hissettim Melis'in elinde.

" Ne? "

" Ne istersen yapacağım. Söyle yeter! Dedim! "

" Gerçekten mi? "

Bir anda u dönüşü yapmıştı. Nasıl böyle anında inanmıştı. Evet Göktuğ haklıydı. Bu kız sağlıklı düşünemiyordu. Gerçekten psikolojisi bozuktu.

" Gerçekten. "

" Göktuğ.." dedi ağlamaya başlarken.

" Göktuğ ben seni gerçekten çok seviyorum. Senin için herşeyi yaparım.

Benimle gel olmaz mı? Gidelim buralardan. Başka şehre gidelim. "

Bu kız gerçekten delirmiş olmalıydı.

" Tamam."

Duyduğum kelimeyle şok oldum. Göktuğ tamam mı demişti. Gerçekten mi? Gözleri gözlerimde gezdi.
Hayır hayır. Gerçekten kabul etmemişti. Etmezdi zaten. Sadece oyalıyordu.

Yavaşça yaklaşarak elini uzatırken gözleri Melis'in gözlerinde sabit bakıyordu.

" Melis.." Dedi.

" Uzat elini. Birlikte buradan çıkıp gidelim."

Melis'in boğazımdaki baskısı azalırken ağlayarak Göktuğ... Dedi yine.

Dudaklarından Göktuğ'un adını duymak midemi bulandırıyordu şuan.
Bir anda durup gerilerken,

" YALAN!" Diye bağırdı.

" Yalan söylüyorsun. Sırf bu kahpeyi kurtarmak için benimle geleceğini söylüyorsun. Ama pişman olacaksın!
ikiniz de pişman olacaksınız! "

Diye haykırdığında sanki bu anı beklercesine bir anda müthiş bir şimşek çaktı gökyüzünde. Duyduğum korku ile gözlerimi sımsıkı kapattım. Ayağımın altındaki yer bile titrerken,

" Şimdi! " Diyen yabancı bir ses ile arkamdaki Melis'in geriye çekildiğini hissederken kolumda hissettiğim el beni öne doğru çekti.

Ne olduğunu bile anlamadan kendimi Göktuğ'un kollarının arasında sımsıkı sarılmış halde bulduğumda herşey bitmişti.

Arkamda son ses bağıran Melis'i duyuyordum sadece.

" Bırak beni bırak la*et herif bırak!
Bu yaptığınıza pişman olacaksınız. Hepinizi pişman edeceğim!!
Hepinizi gebertecem! Hepinizii!!! Önce seni orospu! "

Son kelimeyle beni bırakan Göktuğ ile yağmurun altında kollarımı kendime sararak neden uzaklaştığını izledim. Bir anda bütün hırsıyla tanımadığım bir adamın kolları arasında olan Melis'in boğazını kavradı. Öfkeden gözleri dönmüş şekilde bütün gücüyle sıkarak,

" Seni ellerimle öldürürüm Melis! Ellerimle öldürür, öldürdüğün atlarımın yanına parça parça gömerim seni! "

" Abi dur." Diyen Kadir ve Ali Göktuğ'u kollarından tutsada Melis'i elinden alamıyorlardı.

" Göktuğ! "

Diye bağırdı Melis'i tutan adam.

" Bırak oğlum bir delinin yüzünden katil mi olacan bırak."

" Bırak Ersin bırak! "

Ersin... Polis arkadaşı Ersin'di Melis'i arkasından sessizce yaklaşıp yakalayan. Göktuğ'un yakaladığım bakışları aramızdaki Ersin'e imiş meğer.

Onlar tartışırken benim titremelerim dahada artmış artık bütün bedenim titremeye başlamıştı. Gerçekten şok geçiriyordum.

Gö..Gök.. Dedim zor çıkan sesimle.

Beni anında duydu. Gözleri beni bulurken bulanan zihnîm ile şuurum kapanmaya başlayınca artık ıslak bedenimi taşıyamayan bacaklarımdaki son güçte kayboldu.

Tir tir titreyen bedenimi olduğu yere bırakırken o yetişti. Düşmeden yakaladı.

" Yıldız. Yıldız'ım Sevgilim."

Hızla kucaklayarak kaldırırken haykırdı.

" Kadir arabaya çabuk! "

Sarsılan bedenimden arabaya koştuğunu anlamıştım.

" Yıldız. Yıldız'ım. Aç gözlerini.
Ne olur aç! "

Duyduğum sesine rağmen ne gözlerimi açabildim ne de cevap verebildim. Çekildiğim karanlığa doğru kayıp gittim..

******************************

FİNAL 2 BÖLÜMLE DEVAM

 

Loading...
0%