Yeni Üyelik
34.
Bölüm

⭐⭐⭐G.Y FİNAL 2⭐⭐⭐

@azamet_29_2

Karanlık bir sokakta arkama bakmadan koşuyordum. Peşimde kim vardı bilmiyorum ama ellerim büyümüş karnımda koşarken öyle zorlanıyordum ki. Geriye dönüp bir bakış attım. Karanlıkta üzerime doğru uzanan kocaman kanlı iki el bana doğru geliyordu.

İmdaat! Diye bağırdım. Ama ne sesim çıktı nede duyan oldu. Kimin olduğunu bilmediğim ellerden biri boğazımı sarıp sıkarken diğeri karnımı tuttugunda batan tırnaklarını hissettim. Bir yandan yanan canımla dişlerimi sıkarak nefesler almaya çalışıyor bir yandan üzerimdeki iki elden kurtulmaya çalışor ama yapamıyordum. Can havliyle,

Göktuğ! Dedim
Göktuğ yardım et.
Ne olur yardım et.

O anda onu duydum.

" Yıldız..."

" Yıldız uyan. Kurban olayım uyan."

Gözlerimi zar zor açtığımda tam karşımda Göktuğ'un panik olmuş yüzü, korkuyla bakan yaş dolu gözleri bana bakıyordu. Eliyle tuttuğu maskeyi biraz daha bastırdı.

" Derin nefes al.
Sakinleş ve derin nefes al güzelim. "

Aklım başıma gelirken ellerimi hızla karnıma koydum. Nefes nefese,

" Bebeğim." Dedim.

" Korkma güzelim herşey yolunda. "

Ağzımdaki maskeden gerçekten derin bir nefes çektim.

" Yine kabus gördüm."

Dedim tutamadığım gözyaşlarımla.

"Tamam güzelim. Geçti. Sadece rüyaydı."

Dedi Göktuğ bir eli tuttuğu maskede diğer eliyle saçlarımı severken.

Aylar önce yaşadığım o olay yüzünden sık sık kabuslar görmeye sonunda uykum sırasında atak gibi bir şeyle nefessiz kalmaya başlamıştım. Bu yüzden doktorumun da önerisiyle yatağımızın yanı başında oksijen tüpü ve maskeyle yatar olmuştuk. Aksi hâlde benimle birlikte bebeğimizde etkilecekti.

Hamileliğim yüzünden rahatlatan ilaçları almayıda istemiyordum. Ama kabuslar bitmiyor nefessiz kalarak uyanmalarım geçmiyordu. Ve Sekiz buçuk aylık olan kızımız...

Evet bir kızımız olacaktı. Aylar önce Göktuğ'un içine doğduğu gibi.

İyice büyüyen karnım yüzünden hem ciğerlerim hem kalbim zaten zorlanırken bir de bu kabuslar ve nefessiz kalışım yüzünden uyumaya bile korkar olmuş bir sabah uyanamazsam korkusu yaşıyordum.

Göktuğ ise benden daha kötüydü. Uyurken kötüleşirim korkusuyla neredeyse hiç uyumadığı geceler oluyordu.

Melis'in bana yaşattığı şey bilinç altımda bir travma olarak kalmış o günden sonra sürekli kabuslar görmeye başlamıştım.

Bu yüzden Asaf babanın iyileşerek eve gelişine bile dogru düzgün sevinememiştik. Benim yüzümden yine zor zamanlar geçiriyorduk çünkü. Sırf bu bitmeyen kabuslar yüzünden sık sık psikoloğa gider olmuştum. Doktorum bu durumun birazda hamileliğimle ilgili olduğunu karnımda taşıdığım bebeğime birşey olacak korkusu yaşadığım için olduğunu söylüyordu. Doğumdan sonra biteceğini düşünüyor ve umuyorduk.

" Daha iyi misin? "

" İyiyim."

Yerimden kalkmaya çalışıp beceremeyince yine Göktuğ yardım etti.

Yatağın kenarına oturup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Yüzümdeki maskeyi eliyke birlikte aşağı indirip çok sevdiğim adamın yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

" Özür dilerim." Dedim.
Çöken göz altlarına bakarak.

" Benim yüzümden kötü geceler geçiriyorsun."

" Asıl ben özür dilerim sevgilim."

Dedi bir elini elimin üzerine koyup başını yana yatırarak.

" Bu yaşadıklarının hepsi bizim yüzümüzden. Karnında bebeğimizle çektiğin sıkıntıların, gözyaşlarının uykusuz gecelerinin hakkını nasıl öderim sana.

Melis'in böyle birşeye sebep olacağını bilseydim. Bütün atlarım ölse bile onu bu çiftliğe sokmazdım."

" Ama az kaldı.
Çok yakında kızımız dünyaya gelecek ve herşey daha güzel olacak.
Değil mi? "

Başını salladı.

" Kızımla birlikte huzur gelecek neşe gelecek bu eve. Ayşe abla dedi ki ilk çocuğu kız olan ailenin evine her gün melekler gelirmiş. Bolluk bereket gelirmiş."

" Gerçekten mi? "

" Gerçekten."

Elimi karımın üzerine koyarak severken Göktuğ'da koydu.

" Sağlıkla gel meleğim.
Güzelliklerle gel."

Dedikten sonra Göktuğ'a döndüm.

" Göktuğ hani isim arıyorduk ya!
Kızımızın adı Melek olsun mu? "

" Olsun sevgilim.
Melekleri evimize getirecek kızımın adı Melek olsun."

İkimizde gülümsedik.

" Hadi kalk. Kahvaltı saatin geldi de geçiyor bile. Annemizi doyuralım ki Meleğim de doysun."

" Tamam.' dedim bacaklarıma yüklenerek. Nihayet ayağa kalkabildiğimde,

" Önce banyo." Dedim.

Günde on posta gittiğim banyoya gitmem gerekiyordu. Yine. Artık son haftalardaydım. Karnım kocaman olduğu için sürekli banyoya ugramam gerekiyordu.

Göktuğ'un kolunda banyoya geldim.

" Yardım ister misin sevgilim. "

" Hayır teşekkür ederim. "

Zaten yeterince yoruyordum.

" Sen çıkana kadar bende üzerimi değiştireyim. "

" Tamam. "

İçeriye girip işimi hallettikten sonra elimi yüzümü yıkayıp kurulanıp çıktım.

Odaya döndüğüm de Göktuğ da giyinmiş elinde hamilelik elbisem ile beni bekliyordu.

Her akşam pijamalarımı her sabah günlük kıyafeti mi bizzat giydiriyordu.

Kırık bir gülümseme ile baktım. Sen olmasan ne yapardım ben dedim içimden.

Elindeki mavi elbisemi yatağa bırakıp yanıma geldi. Üzerimdeki pijamanın üst kısmını çıkardı önce. Sonra hamileliğim yüzünden büyüyerek sudyenimden taşan göğüslerimin üzerinden öptü bir bir. Ardından elini alt pijamamın lastiğine attı. Yavaşça indirirken bir dizi üzerine çökerek kocaman olan göbeğimden öptü bu kez. Pijamamı ayaklarımdan çıkarıp aldıktan sonra ayağa kalktı tekrar. Yatağın üzerindeki elbiseyi alıp yanıma geldi. Elini çenemin altına koyarak kaldırıp dudağımdan öptü gülümseyerek. Ardından da elbisemi başımdan ve kollarımdan geçirip arkama geçti. Önce elbiseye ait kurdeleyi bağladı. Sonra kollarımın altından sarılarak ellerini göbeğimde gezdirirken dudaklarını boynuma bastırarak öptü.

" Sizi çok seviyorum sevgilim."

Dedi.

" Bizde seni. Dedim.

" Hadi inelim. "

Birlikte odadan çıkıp merdivenlere dönecekken durdum.

" Göktuğ...Bir kere daha bakayım mı?" dedim.

Sesli şekilde güldü.

" Bak hadi."

Hemen yanı başımdaki odaya girdim. Hemen her gün hevesle girip bakıyor biraz da vakit geçiriyordum bu odada.

Evet. Bu oda geçen yıl Göktuğ ile ayrı odalarda kaldığımız zamanlarda ortadaki giyinme odasıydı. Sonra tadilat yaptırıp bebek odasına, diğer odayı da giyinme odasına çevirmiştik.

Kızımız için aylar öncesinden hazırlamıştık bu odayı. Her şeyini eksiksiz şekilde alıp döşemiştik. En güzelinden en kalitelisinden almıştık ihtiyacı olacak herşeyi.

Odaya girip gözlerimi baştan sona gezdirdim yine. Pespembe bir oda olmuştu. Heyecanla bekliyordum bu odayı kullanacağımız günü.

" Tamam." Dedim çıkarken.

Göktuğ elini arkadan belime koydu. Beraber merdivenleri inerken İpek'in cırlak ama neşe dolu sesini duydum. Bu sabah da buraya gelmişlerdi anlaşılan.

" Günaydın arkadaşım."

" Günaydın ipek'cim."

Dedim son basamağıda inip durarak.
Küçük elini kaldırıp göbeğime koydu.

" Sanada günaydın yeni arkadaşım. "

Göktuğ ile birbirimize bakarak güldük. Bu cimcime çok tatlıydı.

" Ne zaman geleceksin.
Gel artık..."

Diyince daha da güldük. Biraz öne eğilip yüzünü avuçlarımın arasına aldım.

" Çok az kaldı. İpek'cim."

Gerçekten de az kalmıştı. İki hafta içinde doğumu bekliyorduk. Erken doğuma da hazırlıklı olun demişti hatta. Normal ve kolay bir doğum bekliyorum demişti Özlem. Bebeğin kilosu sınırda gelişimi ve sağlığı çok iyi demişti. Kilosu fazla olsa doğum zor olabilirmiş. Ama kilosu ideal demişti.

Biz konuşurken Ayşe hala geldi.

" Günaydın çocuklar. "

" Günaydın hala."

" Kahvaltıyı bahçede yapıyoruz. Hava çok güzel tam Mayıs havası.
Hadi gelin. "

Evet koca bir kış geride kalmış ilkbahar gelmişti. Her yer yeniden yeşermiş çiçekler açmış çiftliğimizde yeni taylar dünyaya gelmişti. Sadece Sirius ve Alaca yoktu aralarında. Ama bir ömür anılarımda yaşayacaktı ikiside.

Birlikte mutfaktan geçip arkadaki verandaya çıkarken bir anda hissettiğim ağrı ile yerimde kaldım. Dişlerimi sıkarken Göktuğ'un kolundan tutunca korkuyla bana baktı.

" Yıldız.
Yıldız iyi misin? "

" Geçti. İyiyim." Dedim.

" Özlem yalancı sancılar olabilir. demişti. "

" Geçtiğine emin misin? Kötüysen hastn.."

" Geçti. Göktuğ.
Hadi gidelim acıktık biz."

" Tamam." Desede şüpheciydi bakışları.

" Valla geçti. Korkma.

Merak etme doğum sancısı olursa son ses bağırırım." dedim gülümseyerek.

Gülümsüyordum ama bir yandan da korkuyordum. Özlem kolay bir doğum olacak bence desede hiç doğum yapmayan biri olarak korkuyordum işte.

Bahçeye çıktığımızda kamelyanın yanına kurulmuş masa karşıladı bizi. Yüzümüz güldü.Tıpkı piknik yapıyor gibiydik. Masaya gelip sandalyelerimize geçerken,

" Günaydın." Dedik.

Asaf baba, Ayşe hala, İpek, İpek'in annesi, Perihan, Fidan, Ahmet amca Kadir...

Herkes buradaydı bu sabah. Hep bir ağızdan,

" Günaydın! "

Dediler. Fidan çayları dodurup yerine oturunca herkese afiyet olsun diyerek kahvaltıya başladık.

Önümdeki tabağa herkes bir parça birşey koyarken ben alık alık, Göktuğ gülümseyerek bakıyordu.

" İyi beslen ki güçlü olsun bebişiniz."

Dedi Ayşe hala.

" Gece uyuyabildin mi kızım. "

Sorunun sahibi Asaf babaya döndüm. Herkes biliyordu durumumu. Ve üzülüyorlardı. Ne desem diye düşünürken,

" Sabah yine nefessiz kaldı baba."

Dedi Göktuğ. Gözlerim önüme indi.

" Yine kâbus gördüm." Derken bütün gözler üzerimdeydi.

" Sabret kızım. İnşallah bu günler geçip gidecek. Torunum dünyaya gelsin bütün kötülükleri unutturacak size."

" İnşallah Asaf baba."

" O manyak Melis yüzünden hep bunlar. " Dedi Perihan sinirle.

" Neredeyse hem seni hem Fidan ablayı öldürecekti. İnşallah ömür boyu hapis cezası alır da hiç çıkamaz oradan. "

" Perihan! " dedi Ayşe abla uyarıcı şekilde İpek'i gösterek.

" Manyak kim Peri abla? Kimi öldürecek? "

" Çocuğun aklını karıştırmasana kızım." dedi Ayşe hala. Araya girdi annesi.

" Film ipek'cim akşam film izlemiş de Yıldız abla. Kötü rüya görmüş."

" Evet canım. Rüyamda korktum. Onu anlatıyordu Perihan abla. "

Önüne dönüp yemeye devam ederken,

" Ben sadece çizgi film izliyorum. Sende korkunç filmler izleme. Çizgi film izle. "

" Olur bundan sonra öyle yaparım bende. " Dedim gülümserken.

O an bir ağrı daha hissettim kasığımda. Acıyı belli etmemeye çalışarak beklerken yine geçti.

" Küçük arkadaşım gelince birlikte izleyelim mi? " dedi İpek elini karnıma koyarak.

" Tabi ki. Hep beraber izleriz. "

" Ama önce karnınızı doyurun hadi."

Diye uyarı veren Göktuğ ile yeniden yemeye başladık.

" Bu arada millet."

Dedi Perihan.

" Ben artık İstanbul falan istemiyorum.
Ben burada kalıp hukuk kazanmak istiyorum. Korkunc filmlerdeki kötü insanları yakalayıp içeri atmak için."

" Aferin Perihan. Gerçekten çok iyi bir karar. İnşallah başarırsın."

Yine Asaf babaydı konuşan.

" Hadi doyurun karnınızı da herkes işinin başına gitsin çocuklar. "

Ayşe hala uyarıyı vermişti.

Bir saatin sonunda Asaf baba Ahmet amca ile restorant ve binicilik kulübünü, Kadir çiftlikteki işleri denetlemeye giderken Fidan ve bayanlarda masayı mutfağa taşıyorlardı. İpek bile.

" Biz ne yapalım sevgilim."

Dedi Göktuğ masadan kalkarken.

" Biz biraz yürüyelim Göktuğ. Ayaklarımın şişi dağılsın. Hem üç gün önce doğumuna yardım ettiğin Fırtına ve Çakıl'ın yavrusunu gösterecektin bana.

Bu arada sende yarı veteriner olmuşsun. "

Elini belime koyarak yürürken kulağıma fısıldadı.

" Aramızda kalsın ben tek başıma da doğum yaptırdım. Alaca'nın son yavrusuna ben yardım etmiştim. Yavru ters gelmişti. O zaman çalıştığımız veteriner de yetişememişti doğuma. Zavallı Alaca neredeyse o zaman ölecekti. Çok zorlanmıştı.

Neyse.." dedi derin bir nefes alıp vererek.

" Hadi gidelim de bakalım Rüzgar nasıl bir taymış."

" Rüzgar mı. "

" Evet adını rüzgar koydum."

Bir yandan yürüyor bir yandan konuşuyorduk.

" Büyüdüğün de babası gibi çok güçlü bir aygır olacak."

" Biz göremeyeceğiz ama."

" Neden? "

" O zamana kadar satılır. "

" Satılmayacak."

" Öyle mi? "

" Evet satılmayacak çünkü o artık senin."

" Ne? " Dedim sevinçle.

" Gerçekten mi? "

" Gece ve Sirius'un yavrusu olmasını çok istemiştik ama olmadı. Bu yüzden Fırtına ve Çakıl'ın yavrusunu sana hediye ediyorum sevgilim. Hemde Sirius gibi beyaz renkli."

" Yaa çok teşekkür ederim."

Diyip göbeğimi yana doğru çevirerek sıkıca sarıldım. Sonrada Göktuğ dan ayrılıp daha hızlı adımlarla ahıra yürürken,

" Hadi acele et hemen görmek istiyorum atımı." Dedim.

Bir elimle göbeğimi tutarak hızlı olmaya gayret ediyordum.

" Yavaş Yıldız. O göbekle düşeceksin yavaş! "

Ama dinlemedim heyecanla yürümeye devam ettim. Yanıma gelip kolumdan tuttu. Yavaş yürünün hangi kısmını anlamadın sevgilim. Söyle tekrar evdeyim.

Taamaaammm...

Bir süre daha yürüdükten sonra ahırdan içeriye daldım.

Ahır boş kimseler yoktu. Sadece yeni anne atlar ve tayları vardı bölümlerde.

" Hani?
Nerede?
Hangi bölümde. "

" Allah'ım...
Yıldız yavaş yürü biraz. "

" Yavaşımya işte.
Hadi söyle."

Yetişip kolumdan tuttu yine.

" Sonda. Ama yavaş ol."

" Tamam. "

Dedim ağır ağır yürüyerek. Ama sabırsızlık içinde. Nihayet bölümün önüne geldiğimde içerideki ata ve yavrusuna baktım.

Yavru atı gördüğüm anda resmen aşık oldum. O kadar tatlı o kadar güzeldiki. Annesine benziyordu. Onun gibi beyazdı. Sirius'a da benziyordu.

Arkadan sarılan Göktuğ'un kulağımın dibindeki sesini duydum.

" Nasıl? "

" Göktuğ, bayıldım.
Çok güzel.
Çok teşekkür ederim."

" Evet çok güzel."

" Yanına girip sevebilir miyim. Lütfen!"

" Olmaz sevgilim. Annesi kıskanabilir. Sana zarar vermesini istemeyiz değil mi? Hemde bu halinle. "

" Doğru. "

Dedim somurtarak.

" Neyse uzaktan bakarak da severim ben."

Demiştim ki. Hissettiğim şiddetli ağrı ile bir Aah! Çıkarken dudaklarımdan elim kasığımda kaldım.

" Yıldız!
Yıldız'ım..."

Dedi Göktuğ panikle kolumdan tutarak.

" Göktuğ a-agrım var! "

Bende onun gibi paniklemiştim.

" Tamam sevgilim korkma. "

Desede benden kötüydü.

" Çok mu?
Yani. Doğu..m."

Demişti ki bir anda daha keskin bir ağrı girince ellerim Göktuğ'un kolunda inleyerek iki büklüm oldum.

" Göktuğ bu- bu doğum sancısı."

" Olamaz! "

Diyerek kolunu arkamdan bana sararak destek olurken,

" Tamam!" Dedi.

" Tamam sakin ol sevgilim. Korkma! Herşey yolunda gidecek!
Hemen ambulansı arıyorum. "

Telefonu cebinden çıkarmıştı ki üçüncü kere giren sancıyla bir anda bacaklarımda aşağı akan suyu hissettim.

Kocaman açılan gözlerimle Göktuğ'un gözlerinde donup kaldım.

" Göktuğ suyum geldi."

İnanamadım. Resmen doğum suyum gelmiş, ahırın içinde başlamıştı doğumum. Nasıl bu kadar hızlı oluyordu herşey. Özlem'in kolay doğum dediği böyle mi oluyordu.

Gözlerim ayağıma kadar inen suda,

" Göktuğ! Göktuğ doğuruyorum."

Dedim korkudan ağlamaya başlayarak.

" Hemde buradaAh!!"

Yine aynı sancı ve kıvranışım.
Göktuğ beni kucaklağı gibi arkada üzeri örtülü saman yığının üzerine yatırdı. Yanıma dizlerinin üzerine oturdu. Ardından hemen telefona sarılıp bir arama yaptı. Yüzünde benden beter korku ve endişe vardı. Yine de sakin kalmaya çalışıyordu.
Açılan telefonla bağırarak konuştu.

" Alo acil ambulans yollayın!
Hemen Gökyüzü Çiftliğindeki ahırlara bir ambulans yollayın!
Karımın doğum sancıları tuttu. Yerinden hareket edemiyor çabuk olun acele edin! "

Diyip kapattı. Bu sırada ben arka arkaya gelmeye başlayan sancılara eklenen kasılmalarla kendimi ve dişlerimi sıkıyordum. Burada doğuramam. Burada doğuramam.

" Merak etme güzelim. Ambulans geliyor hemen hastaneye gideceğiz."

Eli saçlarımda beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

" Göktuğ korkuyorum. Daha çok erken... Aaahhh! "

Derken ellerimle üzerinde yattığım örtüyü sıkıyordum. Canım gerçekten çok yanıyor, sanki kemiklerim birbirinden ayrılıyordu.

Üzerime eğilip yüzümü avuçlarının arasına aldı.

" Yıldız'ım... Sakin ol korkma.
Erken biliyorum ama kızımız sağlıklı.
Hiçbir şey olmayacak. İkinize de."

" Aaaahhııı! " Bir çığlık daha koptu dudaklarımdan. Kasıklarımda ki ağrı dayanılmaz bir şeydi.

" Yıldız sakin ol ve nefes al nefes ver. Lütfen korkma ambulans yolda. Korkma güzelim. Size bir şey olmasına izin vermem. Asla izin vermem."

Arka arkaya aldığım nefesler arasında hissettiğim şeyle Göktuğ! Dedim.

" Söyle güzelim söyle bir tanem. "

" Kızım hastaneyi beklemeyeceeeekAaahh!

Göktuğ bebeğim burada doğacaaak!"

Bir an bakakalırken ben bir yandan konuşmaya çalışıp bir yandan acıyla Aahh! Çekiyordum.

Elleri saçlarına gitti o ara. Boşluğa bakan gözlerle düşünüyordu.

" Tamam." Dedi.
"Tamam sakin ol güzelim.
Doktor Özlem yoksa babası var! Babası yardım eder dünyaya gelmesine."

" Ne?!" Derken yerini değiştirip önüme geçti. Ellerini elbisemin altındaki çamaşırımda hissettim.

" Göktuğ olmaz. "

" Olur güzelim.
Kızımız hastaneyi bekleyemiyorsa babasının ellerine doğar. "

Diyerek çamaşırımı bacaklarımdan çıkarıp kenara aldı.

" Göktuğ.. " dedim dişlerimin arasından can acısıyla.

" Lütfen...Olmaz!
Beni Aahh! Öyle görmeni istemiyorummm! "

Eteğimi sıyırıp bacaklarımı dizlerimden bükerek yanlara açtı.

" Çok geç güzelim." Dedi gülümseyerek.

" Kızımızı görüyorum. Gelmek üzere."

" Neeh! " Dedim kocaman gözlerle.

Üzerindeki tişörtü hızla çıkarıp kendi dizlerinin üzerine serdi.

" Yıldız. Şimdi beni iyi dinle güzelim. Önce sakinleş. Bebeğimiz burada doğmak istiyor. Sende ona yardım edeceksin tamam mı hadi."

Ellerini karnımda hissettim. Birazda baskı yaparak elleriyle aşağıya doğru sıvazlamaya başladı.

Derin bir nefes al ve ıkın!
Hadi güzelim. Yardım et meleğimize. Bütün gücünle it. "

Başka bir seçeneğim yoktu. Kızım babasının ellerine doğacaktı. Derin bir nefes çekip tutarak bütün gücümle ıkınmaya başladım. Ama olmuyordu. Kendimi geriye bırakıp arka arkaya nefesler alırken Göktuğ,

" Hadi güzelim bir kez daha."

Dedi. Derin bir nefes daha alıp yeniden ve bütün gücümle ıkındım.
Yine de olmuyordu.

" Yoruldum." Dedim ağlayarak.

" Yapamıyorum. "

" Hadi güzelim yaparsın az kaldı. Biraz daha gayret et. Kızımın siyah saçlarını görebiliyorum hadi güzelim. Bir kez daha hadi! "

Kendi kendime,

" Hadi Yıldız."

Dedim.

" Kızın dünyaya geliyor.
Meleğin dünyaya geliyor."

Bir kez daha derin bir nefes alıp dirseklerimin üzerine doğru kalkarak bütün gücümle ıkınmaya başladım.
Son gücüme kadar ittim.

Az sonra bir anda hissettiğim boşluk ve bebeğimin ağlama sesiyle karışık Göktuğ'un kahkasını duyduğumda olduğum yere bıraktım kendimi. Arka arkaya nefesler alırken başardım dedim. Bebeğimi dünyaya getirebilmiştim.

Yorgun bedenimi zorlukla tekrar kaldırıp Göktuğ'u ve ellerinde tuttuğu ağlayan bebeğimi görünce akan gözyaşlarıma engel olamadım. Göktuğ'a baktım. Gözlerindeki sevinç ve şaşkınlığı izlerken,

" Hoş geldin meleğim." Dedi.

" Hoşgeldin dünyama.
Hoş geldin gökyüzüme. "

Bebeğimizi kendi tişörtüne sararken gelen ambulansın sesini duydum. Göktuğ Meleğimi kucağıma yatırırken eşini de aldı üzerimden.

" Hemen geliyorum. " Dedi.

Hızla yerinden kalkıp ahırın kapısına koşarken ben kucağımdaki bebeğime, mucizeme bakıyordum.

Yüzükoyun yatarken başını bana doğru çevirip gözlerini açtığında birbirimize baktık ve ben gördüğüm gökyüzü gözlere ikinci kere aşık oldum.

Az sonra ambulandaki doktor ve hemşire yanımıza geldiğinde Göktuğ ve Kadir'i gördüm. Yolu Kadir göstermişti anlaşılan.

" Göktuğ bak! "

Dedim yanı başıma gelip dizlerinin üzerine çökerken.

" Gözleri tıpkı senin gibi. Sana benziyor."

Hâlâ ağlıyordum.

" Ve annesi kadar güzel." dedi karşılık olarak.

Gülümsedim. Doktor önce kızımı benden alnadan göbeğini kesti. Ardından kucağımda bebeğimle birlikte beni sedyeye sonrada ambulansa aldılar. Göktuğ yanımıza binerken,

" Kadir sen bizimkilere haber ver."

Dedi kapı kapandı. İçerdeki hemşire koluma serum takarken Göktuğ'un eli bebeğimi tuttuğum elimin üzerindeydi.

" Göktuğ. Sen bir ilksin."

" İlk mi?"

" Evet. Kendi kızını doğurtan baba olarak."

İkimizde gülerken birlikte hastaneye doğru yola çıktık.

*****

Bir saat sonra hastane odamdaki yatağımda pembe kundağı içinde babasının kucağında kedi yavrusu kadar küçük kalan kızıma bakarak dinleniyordum. Göktuğ kolları arasındaki kızın bilmem kaçıncı kere koklayıp öpüyordu.

" Süt kokulu meleğim.
Annesi kokulum. Cennet kokulum.."

Derken yüzündeki sevinç, gülüş görülmeye değerdi.

Hastaneye gelir gelmez Özlem hanım karşılamıştı bizi. Hemen acil müdahale odasına alınmış hem kızım hem ben ilk muayenemizi olmuş benim ilk doğumum olduğu için ve yırtılmam olduğu için bir kaç dikiş atılmıştı.

Ama ne çektiğim ağrı ne dikiş acısı kalmıştı kızımı kucağıma alıp ilk sütünü verdiğimde. Bütün korkularım stresim kaygılarım herşey Melek'imin gelişiyle bitmişti.

Bebeğim ağlamaya başladığında Ellerimi kızıma uzattım.

" Ver artık babası.
Öpe öpe bitirdin kızımı bana kalmadı. Hem acıktı.

" Doyamadım sevgilim.
Meleğim cennet korkuyor. "

Diyerek kucağıma bıraktı kızımı.
Kızımı kaldırıp önce kokladım sonra öptüm. Sonrada göğsümü çıkartıp ağzına verdim.

Bu sırada kapı tıkladı. Girin diyen Göktuğ ile, kapıdan önce Asaf baba girdi çekinerek.

Ardından Ayşe hala, Perihan, Fidan, İpek ve annesi. Hep bir ağızdan geçmiş olsun ve gözün aydın diye bağırdılar.

" Teşekkür ederim." Dedim birazda utanarak. Bir anneydim artık.

İpek koşarak gelip yatağa tırmanmaya çalışırken Göktuğ kaldırıp yanıma bıraktı. Önce sarılıp yanağımdan öptü.

" Geçmiş olsun arkadaşım. "

Dedi. Sonra da kucağımdaki Melek'ime bakıp,

" Hoşgeldin yeni arkadaşım."

Diyerek küçücük işaret parmağı ile saçlarını sevdi.

" Öpebilirmiyim lütfeeen! "

" Tabi öpebilirsin ablası. "

Dedi Göktuğ.

" Ben Abla oldum." diyen İpek küçük bir öpücük bıraktı saçlarına.

Az sonra Asaf baba yatağın yanına kadar gelip durdu.

" Gözünüz aydın kızım. Allah analı babalı büyütsün inşallah."

Başımı kaldırıp gözlerine baktım.

"Teşekkür ederim Baba! "

Dedim ilk kez. Adını söylemeden baba diyişim ile gözleri ışıl ışıl oldu. Ardından yanındaki çantanın içinden bir kutu çıkardı Bu benim sana hediyem kızım. Kabul edersen çok mutlu olurum.

Bu ne baba.

Kutuyu yavaşça açtığında kocaman gözlerle kaldım.

 

Bu benim rahmetli eşimindi. Göktuğ doğduğun da ona hediye olarak yaptırmıştım. Bundan sonra senin olmasını istiyorum.

Önümdeki Zümrüt ve pırlantalı kır çiçeklerini hatırlatan kolyeye bakarken ne diyeceğimi bilemedim.
Sonunda,

" Ben bunu alamam baba. "

Demeyi başardığımda almanı çok isterim. Eminin Eşimde isterdi. Lütfen bizi kırma.

" Benn..Ne diyeceğimi bilemedim. Çok teşekkür ederim."

Kutuyu Göktuğ'a uzattı. Sen tak oğlum.

Seve seve dedi Göktuğ. Kutudan çıkarıp nazikçe boynuma yerleştirdi ve taktı.

Bu gün çok güzel bir gün. Ve bir fotoğrafı hak ediyor. Hadi bir araya gelin resim çekelim.
Göktuğ yanıbaşıma oturdu. İpek de önüne. Diğerleri yatağın ikinyanina dizildiler. Perihan sırtını bize döndü. Telefonunu yaraladı.

" Gülümseyin!" dedi ve kendi ile beraber resmimizi çekti. Kendimi gerçekten ait hissettigim büyük kocaman bir aile olmuştuk.

VEEE MUTLU SOOONNN♥️♥️♥️

 

Loading...
0%