Yeni Üyelik
30.
Bölüm

🦋 H.K 30 Ne? Evlenmek mi.? 🦋

@azamet_29_2

Michael bize çevirdiği saşkın bakışlarla,
"Küçülüyor...
1 haftada bariz küçülme var."

Dediginde gözlerimi Gece'ye çevirmemle gözlerinin kaydığını gördüm. Olduğu yere düşerken tuttum. Zavallı, duyduğu şeyin heyecanıyla yığılıp kaldı.

Başı geride kollarımın arasına düşen kızı sol kolumla tutarken sağ elimi yüzüne koyarak sarstım.

" Gece!
Gece'm uyan!"

Mehmet hemen yanımıza geldi.
Önce göz bebeklerime sonra bileğinden nabzına baktı.

" Tansiyonu düşmüş.
Boş odalardan birine alalım.
Birazdan kendine gelir. "

" Tamam." Dedim.
Kaç gündür üst üste yaşadığı şeyler hem ruhunu hem bedenini yormuştu.
İyi bile dayanmıştı.

Gece'yi kucağıma alıp odadan çıkarak Mehmet'le birlikte üst kata çıktık.
Mehmet'in gösterdiği odaya girip Gece'yi yatağa bıraktım.

Mehmet yanımızda gelen hemşireye serum takıp ilaç eklemesini söylerken bacaklarının altına yastık koyarak yanına oturdum.

Hemşire işi bitip çıktıktan sonra.

Mehmet:

" Hâlâ şaşkınım.
Nasıl oldu bu?
Bu tümörün küçüldüğüne ilk kez şahit oluyorum.
Nedenini sen biliyorsun değil mi?
Bilmesen bu kadar uğraşmazdın Hazar."

Cevap veremedim.
Ne diyecektim.
Herşeyi anlatsam Gece manşetlere çıkabilir yada bir anda kobay olabilir diye geliyordu aklıma.

"Tam bilmiyorum. Ama bir teorim var."
Dedim şimdilik.

"Gece kendine gelsin yine konuşuruz. "

" Tamam ama bildiginiz ve gizlediğimiz birşey varsa lütfen bizimle paylaşın. Bir çok hastaya umut olabilirsiniz."

Sessizce bekledim.

" Ben şimdi Michael' in yanına iniyorum.
Çok heyecanlıydı."

"Tamam."

Mehmet giderken Gece'ye döndüm.
Onun adına seviniyordum.
Artık gün saymayacaktı.
Hayata yeniden ve daha umutla başlayacaktı.
Elimi yüzüne koydum.

" Artık bitecek Gece. Tek başına katlanmaya çalıştığın acıların bitecek."

Demiştimki birden eli elimi tuttu.
Sonra gece gözleri açıldı, bana baktı. Gözyaşları yanaklarından boşalırken,

" Hazar." Dedi.
"Hazar sende duydun değilmi?
Ben yanlış duymadım değil mi.? "

Dedi yerinde doğrulup, başı göğsümde, kollarını belime sararak.

"Yanlış duymadın Gece'm."

Dedim, kollarımın arasına alarak sarıldım küçük sevdiğime.

"O tümör gittikçe küçülüp yok olacak. Sonrada senin için yeni bir hayat başlayacak..."

Daha çok ağlamaya başladı yüzünü göğsüme gömerek.
Ben...
Benim hiç umudum olmadı.
Kabul etmiştim.
Ölüp kurtulmak isteyecek kadar kabul etmiştim ölümü."

Elimle saçını okşayarak,

"Geçti say artık.
Bitti say.
Kendini üzme artık.
Daha güzel günlerin olacak."

Dedim saçlarından öperek.
Başını kaldırıp ıslak gözleriyle yüzüme baktı.

" Günlerimiz.!"
Dedi.
"Günlerimiz.!"
Dedim burnunun ucuna bir bugse bırakarak.

Sesimi birazda kısarak, devam ettim.

"Gece.
Doktorlar şimdi bu işin nasıl olduğunu öğrenmek isteyecek.
Senin gücünü onlara tam olarak anlatamayız.
Verebildiğimiz kadar az bilgi vermeliyiz.

Yani o havai fişekler, havada uyanmalar, ellerinle yaptığın kocaman küreler, adam çarpmalar.
Hiç birini söylemeyeceksin.
Sadece vücudunda elektirik olduğunu söyleyeceğiz.
Ve en azını göstereceğiz."

"Ama yinede birilerine anlatabilirler."

"Onu bana bırak."

Kapının tıklama sesiyle Gece birden geri çekilince,

"Gir." Dedim gülerek.

Kapıdan giren Mehmet ve Michael' dı.
Mehmet bize bakarak,

" Geçmiş olsun."

Dedikten sonra yanımıza gelerek,
"Gece Hanım nasıl hissediyorsunuz.?"

Gece gözlerini silerek başını salladı.

" İyiyim heyecandan oldu sanırım.
Kendimi ölüme alıştırmışken bir anda yaşama ihtimalini duymak... "

" Sizi çok iyi anlıyorum.
Bu nasıl oldu bilmiyorum ama o tümör gittikçe küçülüyor. Ve inşallah sonunda tamamen yok olacak.
Şimdi gelelim bu işin nasıl olabileceğine.

Lütfen bize yaptığınız ve yapmadığınız yada yediğiniz ve yemediğimiz şeylerden bahsedin. Yada..."

"Hiç birine gerek yok.
Bence tek bir sebebi var bu küçültmenin."

Dedim.
Ve ingilizce olarakta tekrar ettim Michael'ın anlaması için.

Michael merakla ayağa kalkarken,
Mehmet:

" Nedir Hazar?
Lütfen söyle!"

" Bunu size söyleyip söylememekte kararsızım.
Çünkü inanamayacağınız ve kimseninde bilmemesi gereken birşey.
Sizinde sır olarak saklayabileceğinize emin değilim."

Dedim ve yine ingilizce tekrar ettim.

Mehmet:

"Anlamadım?

Gizleyecek ne olabilirki. Ama yeni bir tedavi için yardımı olacaksa Allah şahidim olsun sırrınızı saklarım." Derken,

Michael ise İncil üstüne yemin etti.

"Hazar ben bu yemine inanmam Kur-an dese neyse de. İncil diyor adam."

" Saçmalama Gece. Adamın inancı o kitap ve yemin ediyor inancı üzerine, bu yeterli."

"Öyle diyorsan. İyi. Tamam. "

"E hadi söyleyin." Dedi Mehmet.

*****

Araya girerek,
" Şey söylemek değilde göstersem olurmu?" Dedim.

Mehmet:

" Göstermekmi?
Gösterilecek birseymi?
Anlamadım, ama olur göster."

Diyince Mehmet'e yaklaş işareti yaparak yanıma çağırdım.

Kolumda serum kalkıp onun yanına nasıl gideyim dimi.

" İşaret parmağını uzat."

Dedim gülümseyerek.
Yanımıza gelen Michael merakla ne yaptığımızı izliyordu.

Bir Michael' e bir Mehmet'e baktım.

" Hazırmısınız?
Çok acıtmamaya çalışacağım." Dedim sırıtarak

Sonrada küçük bir şok yolladım Mehmet beyin parmağına.
Adam çarpılan parmağını ve bedenini hızla geri çektiğinde Michael kocaman gözlerle baktı yüzüme.
Sonrada parmağını uzattı Mehmet bey gibi.

Şuan kendimi uzaylı E.T gibi hissediyordum.

Hazar'a baktım.
Başıyla onaylayınca bir şokta Amerika'lı doktora yolladım hatta biraz abartmış olabilirim.

Adam titreyen elini hızla geri çekerek yüzüme baktı. Sonrada kendini arkasındaki koltuğa bıraktı.

İki doktorda alık alık bana bakıyordu.
Hazar araya girdi.

"Gece'nin vücudunda hapis kalmış bir yıldırım enerjisi var.
Bu elektirik küçültüyor tümörü bence.
Çalışmalarınızı bunu dikkate alarak yapın. "

Mehmet:

" A-ama na...
Nasıl oluyor bu.
Ne zamandan beri var. Nasıl oluştu.
Yoksa her zaman mı vardı bu elektirik? Yada her neyse o."

Derken,Amerikalı doktor koltukta hâlâ şaşkın bakıyordu.

" Bazen oluyor, bazen olmuyor.
Korkunca yada heyecanlanınca artıyor. "
Dedim.

Yalanlarından bir köprü daha kurdun İstanbul'un boğazına.
Bu gidişle herkese geçiş beleş olacak Gece.

Diyen iç sesime bir tekme atmak istedim.

" Bir kere daha yap desek, yapabilirmisin?"

Dedi Michael.

Sağ elimi havaya kaldırıp beş parmağımın ucunda minik kıvılcımlar oluşturdum.
En az olanı gösteriyordum.

Yoksa oda büyüklüğünde bir kürede yapabilirdim ama bunu yapmayacaktım
Yoksa oda büyüklüğünde bir kürede yapabilirdim ama bunu yapmayacaktım. Sabah haberlerinde kendimi görmek istemiyordum.

Michael anında yanımda biterek eğilip kocaman gözlerle baktı parmaklarıma.

Baktı.
Baktı.
Bakarken derin derin düşündü.

Elimdeki gücü keserek yüzüne baktım.

" Anladınız sanırım. " Dedi Hazar.

Michael:

" Nasıl kazandın bu gücü? "

" Kazanmadım.
2 buçuk yıl önce ailemle birlikte arabamızla giderken aracımız arıza yaptı. Hava gökgürültülü ve sağanak yağmurluydu. Babamın arabayı tamir etmek istemesi yüzünden elindeki demir anahtara yıldırım düştü. O anda babamın hemen yanındaydım."

" Seni yalancı pil." Diyen Hazar'a baktım anlık.

"Bana böyle anlatmamıştın. "

" Ne farkeder öğrendin zaten." Diyerek devam ettim.

" Bende etkilendim o çarpmadan.
Anne ve babam oracıkta ölmüş. Yanlarındaki ben 6 ay komada kalmışım. Bir kaç kez kalbim durmuş. Hatta birinde kalbim çalışmayınca morga götürüyorlarmış ki yolda tekrar çalışmış.
O zamanlarda bu elektirik sayesinde kalbim yeniden çalıştı bence. O günden beri bu elektirik benim vücudumda.

Geçmiyor, bitmiyor. Azalıyor, artıyor ama yok olmuyor.

Hepsi bu."
Dedim.

İki adam birbirlerine sonrada bana baktılar.

Hazar:

" Evet biz olanı söyledik.
Sizde bunu dikkate alarak yaparsınız çalışmalarınızı.
Şimdi gelelim Gece'ye.

Şuandan sonra nasıl bir yol izleyeceğiz. "

Michael:

" Bana iki dakika musade edin. Şuan aklım allak bullak."

Dedi odada ileri geri bir kaç tur atarak.

Mehmet ise oturduğu koltukta derin düşüncelere dalmıştı.

" Hazar."

" Hmm."

"Adamlar dumur oldu.
Bunlardan bize fayda gelecek mi?"

Dediğimde Michael:

" Gece Hanım.
Sayenizde bir tedavi yöntemi bulmuş olabiliriz."
Dedi gözleri parlarken.

"Size gelince. Şuana kadar ne yapıyorsanız aynen devam edin.
10 gün sonra tekrar MR ve Tomografi çekerek iki görüntülemeyi tekrar karşılaştıralım."

" Yinemi yaa.
Valla ben o aleti sevmiyorum."

Hazar:

" Gece yapma biraz sık dişini.

Bu kadar mı.
Bunun dışında bir şey yapmayacakmıyız."

"Yani kendiliginden küçülen bir tümöre gerekmedikçe müdahale etmeye gerek yok.
Bir şey yapıp yapmamak gerektiğine sonraki kontrolde karar veririz.
O zamana kadar bende Amerika'ya geri dönüp arkadaşları bir araya toplayıp konuşmalıyım. "

Hazar ayağa kalktı. Ağır adımlarla Michael'in yanına kadar yürüyüp tam karşısında durarak,

" Unutmayın!
İnandığınız kitap üzerine yemin ettiniz. "
Dedi soğuk sesiyle.

Michael:
İnandığım kitap ve şerefim üzerine yemin ederim.
Sırrnız emin ellerde."

" Sende!"

Dedi Mehmet'e dönerek.

" Kimse duymayacak bilmeyecek."

" Merak etme Hazar.
Zaten kimse inanmazki.
Birde deli derler adama. Söz vermesem bile bu yüzden söylemem."

" O halde gidebilir miyiz.?"

" Evet."
Diyen Mehmet kendi eliyle çıkardı elimdeki serumu ve kelebeği.

" Tekrar geçmiş olsun.
Sonraki görüşmemizi iple çekiyorum.
Yinede kötü birşey olursa yada burun kanaması,kulakta kanama vs hemen gelin Hazar."

" Tamam.
Geliriz ama ben olmayacağını düşünüyorum."

" Umarım. "

Mehmet ve Michael odadan çıkarken Hazar yanıma gelerek kucağına aldı yine.

" Hazar kendim yürürüm. İndir lütfen. "

"Uslu dur Gece. Hemen kalkarsan başın döner. Arabaya kadar sadece."

Hazar'ın kucağında Hazar'a baktım.
Yüzünü, gözlerini kaşlarını kirpiklerini izledim.

"Ben ne yaptım?" Dedim.

Durdu yüzüme çevirdi yüzünü.

" Ne? "

"Ben ne yaptım?"

Dedim istemeden dolan gözlerimle ikinci kere.

"Neyin karşılığısın Hazar Gökdemir.
Benim gibi bir hırsız ne yapmış olabilir. "

Dudağının ucundaki küçük bir gülümsemeye hapsetti bakışlarımı.
Oracıkta kaldı gözlerim.
O yürüdü ben ona baktım.

Arabaya geldiğimizde yavaşça yere indirdi. Ben hâlâ yüzüne bakıyordum.
Sonunda,

"Nazarın değecek." Diyince kendime geldim.

" Hadi bin. " Dediğinde hızla arabaya bindim.
Yanaklarım yanıyor yüzümün kızardığını hissediyordum. Az önce ne söylediğimi ve alık alık olan bakışlarımı hatırlayınca utancımdan yerin dibine giresim gelmişti.
Hareket ettiğimizde sessizce yolu izlemeye başladım.
Ağzımı açmamak için özen gösteriyordum yine saçmalamamak için.

Aferin Gece allelen asıldın adama.

Geber iç sesim. Vijdan azabı gibisin.

Ben iç sesimle cebelleşirken aniden Hazar'ın elini alnımda hissettim.

"Ateşin mi var senin." Diyerek alnımdan çektiği elini kulağımın altına boynuma dayadığında dahada yandı tenim.

Panikle gerileyip,

" İyiyim bişeyim yok."
Diyebildim. Ama yüzündeki gülümsemeyide fark ettim.
Anlamıştı hin oğlu hin.

Eve geldiğimizde ben önden inerken Hazar arkadan geliyordu.
Hızlı adımlarla yürüyerek bir an önce eve girmek istiyordum.
Zira Hazar'ın alaycı bakışları üzerimden gitmiyordu.

Tam kapıya bir kaç adım kalmışken Paşa'nın havlamasını duyunca yerimde kala kaldım. Kara kara gözleriyle karşımda bana bakıyordu.

" Yaaah! " Dedim geri geri yürüyerek.

" Yinemi ya.
Benimle derdin ne?"

Dediğimde sırtımı çarptığım Hazar'la anında Hazar'ın arkasına saklandım. "

Hazar halime bakıp gülerek bana döndü.
" Dur yardım edeyim."

Diyerek beni tuttuğu gibi attığım çığlık eşliğinde omuzuna alarak yürümeye başladı.
Hiç şikayet edecek değildim 2 metre aşağıda o dogi vardı.

Kapıdan içeriye girdiğimizde beni yere bıraktı.

"Çok korkakmışsın."

" Korkmuyorum. Sadece sevmiyorum."

"Seni yalancı. Bal gibide korkuyorsun."

" Korkmuyorum!"

" Korkuyorsun!"

Biz tartışırken Hazar'ın telefonu çalınca o telefonunu açarken bende odama doğru çıktım.

Kendimi banyoya atarak sargılı olan elim yüzünden diğer elimle yüzümü zar zor yıkayıp kurulayarak çıktım.
Yatağın kenarına oturarak bir süre karşımdaki aynaya baktım. Kendime baktım...
Sonrada sırt üstü yatağa bıraktım kendimi.
Ayaklarım yerde sırtım yatakta gözlerimi kapattım.

Önce denizden çekilip alınmış sonrada tekrar denize bırakılıp hadi yaşa denilmiş bir balık gibi hissediyordum kendimi.

Yaşama ihtimali ile, uzun yıllar atma ihtimali ile dolmuş olan kalbimi dinledim.
Heyecanla atarken göğüs kafesimi zorluyordu.
Nasıl uyum sağlayacağımı düşünürken karışık duyguların girdabında buluyordum kendimi.
Sınırlı günlerimi sayarken şuan kendimi ölümsüz biri gibi hissediyordum. Yapmak istediğim her şeyi yapabilecekmiydim. O kadar zamanım olacakmıydı.
Kafamın içinde herşey birbirine girmişti. İstediği her şeyi yapan Gece'nin hayali görüntüleri birbirinin içindeydi. Biraz olsun soluk almak için gözlerimi açtığımda karşımda bana bakan Hazar'ı görünce,

" Ayh." Diyerek korkuyla baş parmağını damağıma bastım.

"Aklımı çıkardın.
Ne ara geldin, hiç duymadım. "

Diyerek doğrulmaya çalışırken Hazar ellerini iki yanıma koyup üzerime eğilerek engel oldu.

" Nn, Ne yapıyorsun çekil."

Ben ona şaşkın o bana farklı şekilde bakıyorduk.

"Çokmu korktun."

" Evet. "

Dahada yaklaştırdı yüzünü yüzüme, aramızda santimlik boşluk kalmıştı.
Kalbimin atışları dahada artarak göğüs kafesimi zorlarken dudaklarını alnımda hissettim.
Bir kaç saniye o öyle ben donuk kaldım.
Tekrar doğrulurken,

" Ateşin yok.

Hadi kalk eline bakalım."

Dediğinde kulaklarımdaki kalp atışları eşliğinde bön bön bakıyordum.

" Gece?"

Dedi elini gözümün önünde havada sallayarak.
Bense hâlâ yattığım yerden yüzüne bakıyordum.

" T-tamam.."

Yatağın ucunda oturdum. O da elinde kremlerle gelip yanıma oturarak bir dizini yatağın üzerine çekti ve bana döndü.

Uzat elini dediğinde elimi önüne bıraktım.

Elimdeki sargıyı yavaşça açarak baktı.
Sol elindeki elimin avucunda gezdi diğer elinin parmak uçları.
Büyük eli o kadar nazik dokunuyordu ki.

"Geçiyor." dedi.

Sonra yeniden iki kremi karıştırarak yavaşça avucuma sürerken konuştu.

"Düşüncelisin korkuyorsun.
Neden?"

Benim tanımlayamadığım korkumu, o bana bakarak nasıl anlamıştı.?

Gözlerim krem süren parmağını izlerken,

" Bilmiyorum.
Hem bir boşlukla, hem bir kaosun arasında kalmış hissediyordum.

Ölmeyi beklerken yaşama ihtimalini öğrenince afallıyor insan.
Hiç bir plânı olmayan 20 yaşında doğmuş bir insan gibiyim. Nerden başlarım hayata.
Herşeyi düşünüyor ama hiç bir şey düşünemiyorum. Şuan ne yapacağını bilemeyen biriyim.

Hazar işi bitmiş elimi sarmıştı. Sonra iki elimi ellerinin arasına aldı.

"Kendinden başla. Önünde kocaman bir hayat olacak Gece.
Ben buna inanıyorum. O yüzden kendinden başla. 2 buçuk sene öncesine dön.
Yeniden başla.
Ben her zaman yanında olacağım."

" Hazar. Eminmisin?

Benim gibi birini hayatında istediğine,gerçekten eminmisin?
Ben hırsızın, yalancının, belkide acayip bir gücü olan biriyim.
Pişman olacaksan, yol yakınken... "

Parmağını dudağımda hissettim.
" Şşiitt. " Dedi.

" Gece.
Ben sana Gece'm dedim.
Benim dedim. Kaç günümüz varsa birlikte geçsin dedim.
Pişman olmam dedim.
Hepsinin arkasındayım.

Lakin beni bu halimle kabul edersen de dedim. Yarım bir kalple kabul edersen...

Geçmişimi biliyorsun Gece.
Bade'yi, ve kalbimin yarısını giderken götürdüğünü biliyorsun.
Yine söylüyorum.
Ben başka bir kadının anılarıyla yaşayamam dersen inan hiç bir şey demem.
Gitmek istersen, gideceğin yere ellerimle bırakırım. Her zaman yanında olurum.
Ama kalırım dersen, kalan ömrümü ve kalbimi önüne koyarım."

Söylediği şeylerle gözlerine baktım.
Mahçup bir çocuk gibiydi bakışları.
İlk gördüğüm Hazar'ı hatırladım.

Terastaki hırsız kelebeğe silah çeken öfkeyle bakan, sevdiği kadının hatırası için peşime düşen Hazar'ı hatırladım.

Sonra benim için Şahin'e yalvaracak olan Hazar'ı hatırladım.
Deponun önünde bana sarılarak çektiğim acıya yanmak pahasına ortak olan Hazar'ı hatırladım.
Kalbim durduğunda hayata dönmemi sağlayan Hazar'ı hatırladım.

Hazar sevince unutamayacak kadar çok seven biriydi.
Ondan geçmişini silmesini beklemiyordum.
Belki benide o kadar severdi.

"Hazar."
Dedim. " Sen beni kabul edersen ben seni kabul ederim.
Eğer tamamen iyi olursam...
Olursam..."

" O zaman benimle evlenecekmisin...?

Evlen benimle Gece.
O günü bile beklemeyelim hemen evlen benimle.

Kocaman açtım gözlerimi.

" Nnööeeeeeyyyyyyy"

*******************************

Selam canlarım.
Bölüm sonu. Beğeni ve yorumlarınız itina ile alınır.

Loading...
0%