@azamet_29_2
|
Selam canlarım. Yeni bölüm geldi.
********************************
Dedi masanın önüne gelerek.
"Nasıl çıktın.!?" Dedi tekrarlayarak.
" Arkadaşım yardım etti."
Dedim sırıtarak.
"Yalan söylüyorsun arkadaşların benim yanımdaydı."
"Ne? Hani kovmuştum onları. Asıl sen yalancısın."
Yüzünde pis bir gülümseme gördüğüme yemin edebilirim ama ispatlayamam.
"Benim başka arkadaşlarımda var."
"Hiç bir arkadaşın seni 2. Kattan alamaz. "
"Sen öyle sanıyorsun."
Dedim buzdolabının üzerinden aldığım mavi kelebeği masanın üzerine atarak.
Geceleri dolaşan arkadaşlarım da var benim.
Söyleyebileceğim en iyi yalan buydu.
Gördüğü kağıt kelebekle gözleri sonuna kadar açıldı. "Bu?"
" Ne oldu." Dedim sinsi bir gülümseme ile.
Arkamı Hazar'a dönüp kahve makinesini çalıştırarak,
"Kahve içermisin?" Diye sordum.
Cevap gelmeyince arkama dönüp Hazar'a baktım.
O na küçük gelen sandalyeye oturmuştu yine. Kırmasa bari.
"Onu tanıyormusun yani.?"
"Kimi?"
"O hırsız kızı."
"Evet." Dedim.
"Hemde çok iyi tanıyorum.
Attığım yalanlardan İstanbul'a bilmem kaçıncı köprü olur. Allah'ım affet.
"Senin orda olduğunu nasıl biliyordu."
"Bilmiyordu.
Ama yüzündeki duygusuz bakış gülmeme engel oldu tabi.
" İbo'nun beni hastaneye getirdiğini görüp takip etmiş."
Dedim lafı çevirip.
"Yani o kız gelip seni o odadan çıkardı. Öyle mi? "
"Evet.
Yüzüme bakıyordu sessiz.
"Neden bakıyorsun? "
"Ne yapmaya çalışıyorsun.?" Dedi garip bakan gözlerle.
"Ne yapıyormuşum.?"
"Neden tedavi istemiyorsun?"
"Neden isteyim.?"
"Dalgamı geçiyorsun?"
"Yooo."
Sıcak kupayı iki elimle kavrayarak
"Bu dünyayı bazıları gibi çok sevmiyorum.
Burdan bakınca yaşamak içinde sebep yok!
Gördüm mü? Hazar Bey!
303 gün sonra herşey bitecek.
Duyduğu cümleyle aniden ayağa kalktı.
"Sayılar.
Dedi.
"Sayıların anlamı...
Hemen toparlamalıydım. Görünen ama anlaşılmayan yalana geç Gece.
"Evet." Dedim sakin şekilde önüme bakarak.
"Kelebeklerdeki sayılar benim kalan günlerim."
Tekrar yerine oturdu.
"Şimdi diyeceksinki seninle ne alaka.
Şuan yalan denizinde yüzüyordum resmen. Dilim düğüm olmaz inşallah.
" Ama çaresi olmadığını öğrenince Kelebek ben ölene kadar hırsızlığa devam edeceğini ve kanser hastalarıda dahil ihtiyacı olanlara vereceğini söyledi. Girdiği her eve de bu kelebeklerden bırakıyor. Üzerinde de benim kalan günlerim yazıyor. Günler bittiğinde Kelebekte bu işi bırakacak. "
Oh be.
"Herşeyi öğrendin işte.
"Hayır.
"Hayır gelmeyeğim."
"Geleceksin."
"Yoo gelmeyeceğim.
"Neden ilgileniyorsun benim hayatımla. Benim hayatım beni ilgilendirir seni değil.
Yüzüme baktı ters ters.
Yanımdan geçerken elimi uzatarak,
Telefonumu cebinden çıkararak önce telefona baktı sonrada bana uzatarak,
"O hastaneye gideceksin. " Dedi ve en son kapıya giderek çıktı.
O sırada kapıda İbo ve Ahu'yla karşılaştık.
Hazar çıkarken,
" Çocuklar bir süre yalnız kalmak istiyorum." Dedim.
Kapıyı kapatıp içeri girdim tekrar.
Sırada kütüphane ve lunapark yazıyordu. Mutfak penceresine dönüp dışarı, gökyüzüne baktım. Yağmur görünmüyordu.
Hızlıca banyoya gidip bir duş alıp çıktım. Saçlarımı kurulayıp üzerimi değişerek Ekim sonuna uygun kırmızı bir gömlek ve siyah bir pantolon giydim. Saçlarımıda açık bırakarak vestiyere geldim. Kısa botlarımıda giyip kol çantamı alıp çapraz takarak çıktım.
Merdivenleri seke seke inerek demir kapıyı açıp kendimi sokağa attım.
Kurduğum cümleye gülümsemeden edemedim.
Sonrada durağa doğru yürümeye başladım. Gelen ilk otobüse binip şehir kütüphanesine doğru yola çıktım. Durakta inip biraz yürüdükten sonra büyük kütüphanenin kapısına gelip kafamı yukarı kaldırarak binaya baktım.
İnsanlar artık kitap gazete dergi okumuyordu. Çünkü her şeye internetten ulaşabiliyorlar.
Bu kokular internette bulunamaz kakular.
Genç insanlar şuan şımarık bir hayatın peşine takılmış şekilde birbirlerinden etkilenerek modern çağ diyerek bir girdaba girdiğinin farkında bile değil.
Derin bir nefes alarak büyük kapıya doğru yürüyerek içeri girdim. Kapıdan girer girmez eşsiz kokuları duydum.
Derin bir nefes daha çektim içime. Kendime en yakın yerden başlayarak kitapları dolaşmaya başladım.
Bence bütün kitapların kapağına kapı resmi koysunlar.
Beğendiğim kitapları ödünç alıp eve götürmek ve okumak istiyordum.
Sonra bir tane daha alarak onuda açtım. Sayfalara ve yazılara bakarak yakınımdaki masaya doğru yürüdüm. Kitabın arkasındaki açıklama bölümüne gelip hakkında bilgi almak için okumaya başladım.
Başımı kaldırıp etrafa baktım. Seneye
Bu adamı sanki daha öncede görmüş gibiyim. Bir yerden tanıdık geliyor ama çıkaramıyordum.
Ben adamı izlerken birden sağ elini göğsüne koyarak sıkmaya başladı.
Lan adam gidiyor.
"Adam ambulans çağırın kalp krizi geçiriyor."
Dediğinde adamı kenara itip yanına eğildim. Nefesini ve nabzını kontrol ettim.
"Amca dur nereye?
Dedim ellerimi kalbine koyarak. Masaja başladım sonra.
"Amca dur."
Böyle olmayacaktı.
"Uzaklaşında adama yer kalsın nefes alsın."
Dedim.
Umarım bir kere yeter ikincide yakalanmak istemiyorum çünkü.
Aynı anda adamın aldığı nefesle rahatladım. Kulağıma gelen ambulans sesiyle dahada rahatladım.
Adam gözlerini aralarken arkamdaki ambulans görevlilerini duyup ayağa kalktım. Onlar işlerini yaparken bende iki soluk alıp kitaplarıma döneyim dedim ama,iki kolumda iki kişi ile yerimde kıpırdayamadan kaldım.
Ne oluyor diye iki tarafıma bakarken iki tane yarma kollarımdan tutuyordu.
"Ne var ne oluyor.?"
" Hanfendi sakin olun. Bizimle gelmeniz gerekiyor."
Diğeri:
"Abinden banane rahat bırakın, hiç biryere gelmiyorum."
"Bakın hanımefendi bu adam bizim patronumuz." Dedi yerdeki yaşlı adamı göstererek.
"Vursun banane."
"Sadece hastaneye kadar gelin.
"Bırakın artık kolumu."
Yaşlı adamı ambulansa alırlarken bende iki adamla dışarı çıktım. Siyah lüks aracın kapısını açıp binmemi istediklerinde,
"Hayır ben ambulansla gideceğim." Dedim.
"Hayır bizimle geleceksiniz."
"Hayır ambulansla gideceğim.
Adamlar çaresiz kabul ettiler.
Oturmaktan sıkılmaya başlamıştım. Ayaklarımda şişmeye başlayınca,
Ayaklarım duvarda kalçalarım yaslanma yerinde başım ve saçlarımda aşağı sarkıktı.
Alık alık bakan adamlara,
"Sizin abiniz kim?
Dedim gözlerimi kapatarak.
Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra tok ayakkabı sesleri duyuldu. Abileri gelmişti sanırım.
Nihayet. Dedikten sonra gözlerimi açtım. Açmaz olaydım.
"Yok ya! Ben yatağın yerini değiştirmeliyim aslında. Böylelikle ters taraftan kalkma işini halledebilirim."
Dedim mırıltıyla.
Omuzunda asılı ceketi, elleri ceplerinde, kaşları çatık dev bir Hazar bana bakıyordu önümde.
Ölmeden önce sabır sınaması varmıydı. Varsada ben bilmiyordum ve öğrendim.
"Anında düzelerek dağılmış saçlarımı ellerimle arkama atıp, Hazar'ın arkasında kaybolmuş ikiliye yandan uzanıp bakarak,
"Abiniz bu dev değil, değilmi?" Dedim.
"Beğenemedinmi?"
Başımı kaldırıp hatta baya kaldırıp yüzüne baktım. Oturduğum için şuan daha uzun görünüyordu çünkü.
"Allah'ın yarattığına kusur bulunur mu hiç? De.
Bana anlamaz şekilde baktı.
"Her neyse."
Dedim ayağa kalkarak.
"Gördüğüne göre bana müsaade."
Diyerek ayağımdaki çoraplarla kapıya doğru yürüdüm.
Aynı anda kolumdaki el ile durmak zorunda kaldım.
"Çıkın!"
Adamlar anında hızlıca odadan çıktı. Ammada korkuyorlarmış ha.
"Otur."
"İşlerim var."
"Otur!"
"Hayır!"
"Otur dedim." Dedi sesi biraz daha yüksek.
"Lütfen..." Diye ekledi sonra. Sabırlı olmaya çalışıyordu sanki.
Pes edip kolumu çekerek koltuğa döndüm. Elimdeki botları yere bırakıp oturdum.
Hazar da omuzundaki ceketi koltuğa bırakıp,karşıma geçerek oturdu.
"Teşekkür ederim."
"İnsanlık görevimi yaptım. Babanın hâlâ zamanı varmış. Allah ömür versin."
"Babam değil."
"Hı!"
"Babam değil. Dayım."
Beynimin içinde bir flaş patladı. Tamaam yeni hatırlamıştım. Dayısıydı galericinin babası. O yüzden tanıdık gelmişti.
"Oğlu dediler senin için o yüzden."
"Dayım beni oğlundan ayırmaz."
"Her neyse.
Hazar ayağa kalktı.
"Sana bir borcumuz var artık." Dedi.
"Hayır yok."
Dedim ayağa kalkarak. Ama aynı anda gözlerim kararınca dengemi kaybettim.
"Gece.
"İ.İyiyim." Dedim sol elim gözlerimin üzerinde. Sağ elim ise Haza'rı güçlü kolunda sımsıkı yapışmıştım. Anında geri çekerken,
"Alpay!" Diye bağırdı Hazar.
Anında kapı açıldı.
"Doktor çağır." Dedikten sonra
"İyimisin?"
"Tansiyon." Demiştim ki birden kükredi.
"Hâlâ yalan söylüyorsun!"
" Bana bağırmayı kes.
Dedim yorgun çıkan sesimle.
"Doktora gerek yok."
Dedim kalkmaya çalışarak.
"Yat.!" Dedi yine kükreyerek.
Bu adamın içine bugün Aslan kaçmıştı sanırım. Pes edip gerisin geri yattım.
Doktor ölçtükten sonra tansiyon dedi.
"İyimisin?"
"İyiyim.
Bir süre bekledikten sonra,
"İyiysen kalk gidiyoruz."
"Nereye?"
Sessiz şekilde önden çıkarak kapının önünde bekledi.
Arabadan inerek beni bekledi.
Hazar'a dönerek,
"Seni yemeğe götürüyorum demek çokmu zor."
Dedim. Sonrada önden gidip içeriye girdim. En güzel yerdeki masaya oturduk ve garsonların getirdiği yemekleri izlemeye başladık.
Hiç bir sipariş vermemiştik ama 10 çeşit yemek ve meze gelmişti.
"Napıyorsunuz?
Hazar başıyla sen gidebilirsin işareti yapınca garsonda uzaklaştı.
"Hadi başla."
"Bu kadar şeye gerek yoktu. Bi tantuni falanda olurdu."
Dedim.
Beni duymazdan gelip kendi yemeye başladı.
"İyi madem. " Dedim omuz silkerek.
"Bugün listede ziyafette var sayarım. "
Dedim ve bende yemeye başladım.
Bir kaç lokma yedikten sonra çatal bıçağı tabağımın iki yanına bıraktım.
Bu hareketim dikkatini çekti.
"Madem buraya kadar geldik. Bari kendini tanıt.
***********************************
Evet bölüm sonu canlarım.
|
0% |