Yeni Üyelik
13.
Bölüm

🦋H.K 13 Teşekkür 🦋

@azamet_29_2

Başımı kaldırıp karşımdaki kıza baktım. Sonrada elimdeki çatalı sıkarak ikiye bükerken cevap verdim."

"Ben..
Ben bir katilim!"

Dedim dişlerimi sıkarak. O kadarki gıcırtıyı karşımdaki kız bile rahatlıkla duyuyordu.

"Önce karımı ve bebeğimi , sonra da sebep olanların hepsini öldürdüm!"

🦋🦋🦋

Gözlerim Hazar'da bir süre yüzünü izledim.
Kaşları çatık şekilde önündeki tabağa bakıyordu.
Bir iki dakika sonra,

"Aynı zamanda yalancısın." Dedim.

Tek kaşı havada bana çevirdi bakışlarını.

"Sebep olanları bilmem ama karını ve çocuğunu senin öldürmediğini biliyorum.
Suikast...
O günün haberlerini görmüştüm.

Arabana saldırmışlar hamile olan eşin ölmüş.
Sen ağır yaralı kurtulmuşsun."

"O gün benimde ruhum öldü. Geriye sadece bu beden kaldı.
Onları koruyamadım ölümlerine ben sebep oldum.
Benim yüzünden öldüler."

Dedi tıslayarak.

"Kimse kimsenin ömrünü uzatamaz, yada kısaltamaz. Kaderde kaç gün yazarsa o kadar."

Yüzüme baktı.

"Mesela 303 gün." Dedim yemeğime devam ederek.

"Bu yüzden kendini suçlamak bir şeyi değiştirmez. Elimdeki çatalı tabağımdaki yemekte gezdirerek,

"Bir zamanlar bir savaşcı varmış. Allah'tan başka kimseden zerre korkmazmış. Bir çok adam ile dövüşmüş. Kimseye yenilmemiş...
Bir köle hariç.

Çünkü o köle savaşçının zırhında koltuk altında olan küçücük bir boşluktan mızrağını saplamış.

O kölenin o küçücük boşluğu bulması tesadüfmü dersin.
Hayır.
Ecel."

Önümdeki peçete ile duraklarımı silerek ayağa kalktım.

"Yemek için teşekkür ederim.
Artık gitmeliyim. "

Çantamı sandalyenin kolunda alırken Hazar'da ayağa kalktı.

"Senin kalkmana gerek yok yemeğini ye."

Ama beni dinlemedi. Cebinde cüzdanını çıkarıp bir tomar parayı servis tabağının altına koyarak arkasını döndü.
Benden önde yürüyerek kapıya yöneldi. Bizi bekleyen Alpay, bizi görünce inip kapıyı açarak bekledi. Önden ben arkadan Hazar, bindik.

Eve kadar tek kelime etmedi.
Bende konuşmadım.
Arabadan indiğimde teşekkür ettim. Yine cevap vermedi, sadece düşünceli bir bakış attı ve devam ettiler.

Arkamı dönüp kenar mahalle güzelime baktım.
Derin bir nefes alıp binaya yürüdüm.
Daireme çıkarak kapıyı açacakken kapı çat diye açıldı.

Bir anlık korkuyla geri giderken İbo ve Ahu kapıda belirdi.

"Lan altıma yaptım!
Ne diye çat diye açıyorsunuz?
Ben sizi kapıdan kovdum diye bacadanmı girdiniz yoksa."

Ahu boynuma atlayarak sarıldı.

"Özür dilerim Gece ne olur affet."

İbo:
"Anahtarımız var sen verdin unuttunmu.?"

"Aa evet. Öyle bi kerizlik etmişliğim vardı."

İçeri girip kendimi koltuğa bıraktım.

"Neden burdasınız.?"

Ahu burnunu çekerek,

"Özür dilemek için."

"Tamam kabul ettim.
Ama Hazar'dan başkası duyarsa kendi kendinizi atın 10. Kattan ben uğraşmayım."

"Biz sadece belki seni ikna eder diye düşündük ondan."

İbo:

"Sahi Gece.
Nasıl kaçtın? Kelebek olup uçtun dimi."

"Evet ama Hazar'a bir sürü yalan söylemek zorunda kaldım."

Öbür tarafa hem hırsız hem yalancı gidecem galiba.

"Ne mesela."

"Mesela, Hırsız Kelebeğ'in beni kurtardığını,Kelebekle benim uzun zamandır arkadaş olduğumuzu falan."

"Yook artık."

Diyen Ahu arkadan bir kahkaha patlattı.

"Size böyle bir şeyden bahsederse hiç bir şekilde bilmiyorsunuz. Anlaşıldımı?"

" Gece..." Dedi Ahu hüzünle.

Ayağa kalktım.

"İkinizde iyi dinleyin.
Şuandan sonra aynı şeyleri tekrar duymak istemiyorum.
Kendi seçimimi kendim yaptım.

Kaderimde ölüm varsa her türlü öleceğim. Yoksa eğer, bir şey beni bu dünyada tutar zaten.

Ahu kız maden geldin, elinden bi kahve içelim kız. Özledim uzun zamandır yapmadın."

"Tamam." Diyerek kalktı Ahu.

"İbo sen sen yaptın.
Bugünlerde işe de çıkmadım varmı zengin alem toplantıları falan.?"

"Kızım aslında sana iki haberim var."

"Hadi mutfakta anlat."
Dedim mutfağa geçerken.

Masaya oturup kahve kokusunu içime çekerek ,

"Şimdi anlatabilirsin." Dedim.

Kahve kokusu zihnimi açıyordu.

"1.si Hazar Gökdemir beni işe çağırdı."

"Ne diyorsun.
Sen ciddi misin?"

Dedim ayağa fırlayarak.

"Bu süper bişey hayatın kurtuluyor o zaman."
Diyerek tekrar oturdum.

Ahu'ya döndüm.

"Ahu. Burda seninde şaşırman gerekiyordu."

"Ben biliyordum ki.
Bana söylemişti zaten. Şaşırma hakkımı o zaman kullandım."

Dedi sırıtarak.

"Hee. Demek öyle."

Gelen kahvemi elime alırken,

"İbo 2. Haber neydi ? "

"Sana iş var.
Ama biraz riskli olabilir."

"Aksiyooon... " Dedim keyifle.

"Severiz abisi anlat hele.
Ayrıntıyı sonra anlat ama. "
Diye ekledim.

"Önce işin özü ne onu söyle."

"İşin özü, sahte ve gerçek milyonların takası."

"Sahteler onlarda kalsın gerçekleri biz alalım." Dedim sırıtarak.

"Peki nasıl olacak bu iş."

"İşin taşlı kısmıda orası.
Bir kaç zengin patron küçük bir parti veriyorlar.
Maskeli bir parti."

Dedi sırıtarak.

"Çalışanlar da dahil bütün davetliler maskeli olacak."

"Ne. Neden ki?
Gerçek paraları çalan sahte hırsızlar belli olmasın diye.
Partiye gelen eleman güya dışardan direk partiye geliyor.
Çantası ile beraber hemde.
Güya vakti yok bu şekilde gelmek zorunda.
Adam partideyken çantasını kasaya koymak istiyor. Yine güya güvenliğini sağlıyor.
Ama kasa açılıp paralar çalınıyor.

Korumalar hırsızları yakalıyor ve paralar geri alınıyor ama sahteleri. Gerçek olanlar o sırada iç ediliyor."

"Vaay anasına oyuna bak.
Paraları çalmaya çalışan hırsızlardan kurtarmış numarasıyla sahte paraları piyasaya sokacaklar."

"Aynen zeki kız."

"E o zaman yardım edeyim onlara. Onlar adamdan ben onlardan çalarım. Onlarda bok gibi kalırlar ortada."

Dedim pis pis gülümseyerek.

"Ne zaman bu parti."

"Haftaya."

"Benim o partiye bir şekilde gitmem lazım İbo."

"Kalabalık olacağı için fazladan bay ve bayan garson gelecek.
Senide onların arasına sokabilirim."

"Nasıl?"

Arkadaşta o gece orda garson olarak çalışacakmış. Senide götürmesini isteyebilirim. Konudan ve Kelebekten haberi olmadığı için şüphelenmez.

"Gece lütfen dikkatli ol. Yada hiç uğraşma bırak gitsin bu işleri. "

"Ahuu. "

"Tamam ya bişey demedim."

"O halde anlaştık İbo.
Beni o partiye sokuyorsun."

"Tamam."

İbo ve Ahu ile bir süre daha oturduktan sonra evli evine köylü köyüne diyerek yolladım ikisini. Odama gidip yatağıma baktım.

"Aç kollarını geliyorum."

Dedim pijamalarımı giyerken.

Sonrada yatağıma atlayıp yorganımı çekip içine gömülüp uyumaya geçtim.
Uzun zamandır ilk kez bu kadar erken yattığım için sabahta erken kalktım.
Geri uyumak istesemde uyuyamadım.
O yüzden kalkıp önce banyoya girip işlerimi hallettim.
Üzerime ev kıyafeti olarak spor atlet ve eşofman altı giyip aynanın karşısına geçtim. İki kaburgamın arasındaki kelebek dövmesine baktım. Elimi üzerinde gezdirip,

En büyüğü sensin." Dedim.

Sonra mutfağa geçip çay suyu koydum. Su kaynaya dursun aklıma gelen şeyle. Tekrar odama döndüm.

Bugün odamdaki eşyaların yerini değiştirmeye karar verdim anlık olarak.
Biraz zor olacaktı ama şu tersten kalkma işine fena kafa takmıştım.

Önce yerdeki halıyı ve odadaki şifonyer dahil küçük mobilyaları salona çektim.
Bu arada çay suyu da kaynamıştı çayı demleyip tekrar odaya döndüm.

Önce dolabı çekmem gerekiyordu.
Bu yüzden önce yerinden kıpırdatıp arkasına geçtim.
Sonrada ayaklarımı dolaba sırtımıda duvara yaslayıp itecekken kapı zili çaldı.

"İnanıyorum ya.
Yani bu kadarda olmaz."

Dedim gözlerimi devirerek.
O anda yeniden çaldı zil.
Küfürler eşliğinde dolabın arkasından çıkarken bir de dizimi çarpınca tam olmuştu.

Salondaki eşyaların arasından geçerken zil yine çalınca,

"Patlama geldim." Diye bağırdım sonunda.

Hırsla kapıyı açarak,

"Ne var." Dedim.

"Neden açmıyorsun?"

Karşımda bana bakan Hazar ve arkasındaki Alpay'ı görünce,

"Sanırım geç kaldım."

Dedim içeriye geri geri giderken.
Hazar gözlerini evin içinde bir tur gezdirerek,

"Neye." Dedi.

Ama gözleri bende değil göbeğimin üzerindeki kelebek dövmesindeydi.

Kafasından geçeni tahmin edebiliyordum. Her yerinde bir dövme diye düşünüyordu.
Baktım gözlerini alamıyor.

"İstersen sanada yaptırılım bir tane." Dedim sırıtarak.

O an kendine gelip arkasına dönerek Alpay'ın elindekini alıp,

"Sen git." Dedi kovar şekilde.

"Kovsaydın!"

Dedim üzerimdeki düşük bel eşofmanı biraz yukarı çekerek mutfağa girerken.

Örtülen kapının arkasından Hazar'da peşimden mutfağa geldi.
Elindekini masaya koyarak,

"Taşınıyormusun?" Dedi.

"Henüz değil." Dedim.

Daha 302 gün var. Diye ekledim içimden.

"Yatağın ters tarafını düzeltmeye çalışıyordum."

"Sen neden kargalardan önce kapımdasın. Hazar Bey?"

"Saat 10"

"Hadi ya..
Baltayı taşa vurdum desene.
Her neyse kargalar aldırmaz."

Gözlerini devirerek,

"Bu senin." Dedi masadaki paketi göstererek.

"Neymiş o."

Dedim bende uzaktan bakarak.
Paketi alıp biraz daha öne koydu.

Bu aç bak demekti.
Masaya yaklaşıp caf caflı paketi açtım.
Çikolata ve kahve çeşitlerinden oluşan bir hediye sepetiydi.
Gördüğüm şeylerle gözlerim eriğe döndü.

"Aaaa!" Dedim ellerimi çırparak.

Maalesef çok sevdiğim şeylerdi. Ve belli etmekten kaçınmamıştım.

"Bunlar bana mı?"

"Evet.
Dayım ön teşekkür için yolladı."

Sepetin naylonunu açarken,

"Teşekkürün önü arkasıda mı varmış?"

Sonra sepetteki en güzel görünen çikolatayı alıp açarak ağzıma attım.

"Iımm. Nefis.
Dayının kesesine bereket."

"Seninle tanışmak istiyor.

Bugün!"

"Bugün misafir alamıyorum kusura bakmasın dayın.
Malûm evin durumu pek uygun değil."

"O gelemez zaten.
Seni ona götüreceğim."

"Aynı cümleler altında tırnak,tırnak bende gidemem.

Başka zaman inşallah."

Dedim bir çikolata daha alıp açarken.
Bu eşyaların yerine geçmesi lazım.
E buda zaman istiyor malum.

Hazar önce salona, sonra odaya gidip baktı. Ceketini çıkarırken,

"Nereye geçecek söyle." Dedi.

Elim çikolatada, çikolatanın ucu ağzımda öylece kaldım.

"Yok artık. Senmi çekeceksin."

Dönüp birazda sert şekilde yüzüme baktı.
O bakışlardan sonra.

"Tabi yardıma hayır demem." Dedim.

Salona geldim önce.
Odaya girmek için Hazar ile şifonyerin arasından geçmem gerekiyordu.
Bende öyle yaptım ama sırtımın ve başımın Hazar'ın göğsüne değmesiyle saniyelik bir çarpıntı yaşadım.

Hızla geçip çaktırmadan bir nefes alarak.

"Dolabı pencere yanına yatağıda duvar tarafına almak istiyorum." Dedim.
"Mümkünse." diye de ekledim.
Diğerlerinide ona göre yerleştiririm.

Kapıda durup çikolata kemirerek Hazar'ın dolabı ve yatağı ne kadar kolay itekledigini izledim.

O vücut ve kaslar tam bu iş içinmiş meğer.
Yatağı yerine koyarken,

"Küçücüksün ama kocaman yatağın var." Dedi tuhaf şekilde bakarak.

"Biraz deli yatarım.
Sık sık yataktan düştüğüm içinde büyük bir yatak aldım."

Her sabah havada uyanmamak için yatağı büyük aldım." Diyemedim tabiki.

O odayı yerleştirirken bende masayı hazırladım.
Yarım saatin sonunda halı hariç oda yerli yerindeydi.

İşi bitip ceketini giyerken,

"Eh kahvaltıyı hakettin.
Hadi ellerini yıkada gel. Banyo arkandaki kapı." Dedim.

Masaya geçerken,

"Yaz temizliğinede gelirmisin?" Diyerek sırıttım.
Umursamadan oturdu masaya.
Tezgahta çayları doldururken beni izliyordu.
Bardakları alıp masaya döndüğümde gözleri yine karnımdaki kelebeğime takılıydı.

"Hiç dövmeli kız görmedin mi?"

"Kaç tane. "

"Ne.?
Kelebeklerim mi?

Bununla 6.
Ayağa kalkarak arkamı döndüm.

İşaret parmağımla göstererek,

Ama bir tanede bel çukuruma düşünüyorum.
Şöyle büyük bir tane." Dedim.

"Nasıl olur sence."

Diyerek Hazar'a döndüğümde gözlerindeki öfkeyi ve beyazlarının kırmızıya nasıl döndüğünü gördüm.

"Vücuduna kelebek eklemek yerine hastalığının çaresini bulmaya bakmalısın. Yurt dışında da bir çok doktor var."

"Sana söyledim. İstemiyorum."

Diyerek masaya gecerek kahvaltımı yaparken Hazar sadece beni izledi.

"Çay içmeyecek misin.?"

"Hayır."

Son bardağımıda kafama diktikten sonra kalkıp odama yürüdüm.

"Üzerimi değişip geliyorum.
Normalde kimsenin ayağına gitmem. Ama çikolatalar çok güzeldi. Benimde bir teşekkür etmem gerekiyor."

Odama geçip üzerine mavi kot beyaz dar bir kazak giydim.
Saçlarımı at kuyruğu yapıp çıktım.
Hazırım diyerek vestiyerden kısa botlarımı alıp giydim.

Çantamıda aldığımda Hazar'la birlikte çıktık.

Merdivenleri inerken,

"Hazar Bey."

"Kaldır şu Bey kelimesini."

"Sen zengin iş adamı ben fakir kenar mahalle kızı,bizim sürekli yan yana gelmemiz sanada garip gelmiyor mu?
Buna bir son verelim artık.

Yoksa sosyeten bozulur adın çıkar demedi deme."

"Benim kiminle ne yaptığım beni ilgilendirir. Başkalarının düşünceleri ssii... Dedi ve durdu.

Sonrada,
"Umrumda değil." Diyerek devam etti.

Sanki hiç küfür duymadık. Dedim içimden.

Binanın dışında yine bizi bekliyordu o Jeep. Alpay kapıyı açtı bizde arkaya binerek oturduk.

"Dayın nerde.?"

" Evinde dinleniyor. "

"Evi nerde?"

Sanki bilmiyorum ya.

"Gittiğimizde görürsün."

Yarım saat kadar gittikten sonra dayı beyin evine geldik.
Alpay önden inip kapımızı açtı yine. Yazık bu adama ya.
Ben önden Hazar arkadan inerek kapıya yöneldik.
Kapıyı bir çalışan açtı ve içeriye buyur etti bizi.
Bu eve daha öncede girdiğim için anlık gerildim.

Çalışan kız bizi salon bölümüne yönlendirdiğinde önden yürüdüm.

Salonda dayı beyi hemen yanındaki diğer koltuktada genç bir kız ve bir adam gördüm.

Kız tanıdık gelmişti.
Nerden nerden diye düşünürken. Yakamoz'dan tanıdık geldiğini hatırladım. O gece, burnumun kaynayıp Hazar'ın beni hastaneye götürmek istedigi gece Hazar'ın yanındaki kızdı.

Koltuğa yaklaştığımda dayı bey yavaşça kalkarak,

"Buyrun hoş geldiniz." Dedi.

"Gece efendim. Adım Gece."

"Hoşgeldin Gece kızım."

"Hoşbulduk dayı bey.
Sizi iyi gördüm."

"Teşekkür ederim. Sayende iyiyim güzel kızım."

"Estağfirullah. Yaşayacak ömrünüz varmış."

"Tanıştırayım." Dedi yönünü dönerek.
Zihni bey ve kızı Ceylan."

Bir adama bir kıza baktım. Başımla selam vererek,

"Memnun oldum." Dedim.

Ama Ceylan hanım pek memnun değildi.
Ben otururken Ceylan hâlâ uzak duran Hazar'a yürüyüp koluna yapışarak,

"Hazar'cım hoşgeldin"
Dediğinde nerdeyce püskürerek gülecektim.

Hazar'ın cüssesi ve cım eki yanyana çok komik gelmişti.

Hazar cevap vermek yerine kolunu çekerek Ceylan'dan kurtarıp yanıma gelerek oturdu.

"Dayı nasıl oldun."

"Daha iyiyim Hazar'ım. Bu melek kızın sayesinde biraz daha buralarda olacağım."

"Estağfirullah." Dedim sadece.

Şuan üzerimde Zihni beyin ve kızının sinir yüklü bakışları vardı. Beni sevmemişlerdi.
Bende onlara bayılmamıştım hoş.

Ceylan Hazar'ı benden kıskanıyordu bu açıkca belliydi.
Zihni'de kızının kılıcını sallıyordu.

Yâni Gece kızım buralar sana göre değil. İlk fırsatta kalk.

Bir süre sohbet ettik. Kahve ve çikolata ikramında bulundular. Bayıla bayıla yedim.

"Dayı bey. Gönderdiğiniz hediyeyi aldım. Çok teşekkür ederim."

"Beğenmene sevindim. Çikolatalar kendi ürünümüz."

"Gerçekten mi. ? "

Dedim şaşkın.
"Kesinlikle kalite efendim."

Bir süre sonra artık sıkılınca

"Efendim bana müsade artık." Dediğimde Ceylan keyifle,

" Musade senin." Dedi.

Dayı beye iyi günler dileyerek kapıya yöneldim.

Hazar'da arkamdan kalkınca Ceylan,

"Hazar sen nereye? Dedi.
Hazar cevap vermeden peşimden geldi sadece.

Kalkmana gerek yoktu. Ben kendim giderdim.

"Bin Gece." Dedi aceleyle.

"Sanırım o gece kurtardığım bela bu kız." Dedim gülerek

Loading...
0%