Yeni Üyelik
15.
Bölüm

🦋H.K 15 Kıskançlık 🦋

@azamet_29_2

Gözlerimi açtığımda öğlen olmuştu.
Gece eve gelene kadar yağmur ve soğukla boğuşarak en kuytu yerlerden geçip izimi kaybettirerek eve geçte olsa gelmiş,sıcak hatta kaynar bir duş alıp kendimi yatağa atıp hemen uyumuştum.

Gece olanlar zihnimden tekrar tekrar geçmeye başlayınca gülmeme engel olamadım. Tuncay'ın ve o iki sahte hırsızın halleri gerçekten komikti.
Ve Şahin.
Kesin sinir krizi geçirmiştir.
Deli gibi ateş ediyordu enson.

Sonrada Hazar ile olan konuşmamız, daha doğrusu konuşmam geldi aklıma. Hay şansıma.
Şahin'in yüzünden Hazar'la konuşmak zorunda kaldım. Artık sesimi duydu.
Umarım benim sesim olduğunu anlamamıştır.
Her neyse. Karnım açıktı gece fazla enerji kullandım. Gidip güzel bir kahvaltı yapayım diyerek yerimden kalktım. Bugün evmi daha soğuk yoksa benmi üşüyorum anlamadım. Yataktan çıkınca bir ürperme geldi.

Mutfağa giderken arka arkaya hapşırmaya başlayınca dank etti. Gece yediğim yağmurun etkileriydi.
Sanırım şifayı kaptım.
Mutfağa girdiğimde çalan telefonumla etrafıma bakarak sesin geldiği yeri anlamaya çalıştım. Takoz telefonumun sesi geliyordu ama kendi yoktu. Sesi takip edip arayan kişinin kapatmamasını umarak nerden bağırdığını bulmaya çalıştım.

Sonunda banyoya düşmüş olan telefonumu yerden alarak açtım.

"Alo Gece.
Nerdesin kızım neden açmıyorsun?
Aklıma gelenin gidenin hesabı yok.
Başına bişey geldi sandım."

"Sakin ol İbo ne bu panik.
Bişey yok."

Ve gelen hapşırıkla burnumu çekip devam ettim.

"İyiyim.
Bebekler bende."

"Şükür.
Hani benimle gelecektin."

"Geleceğim İbo pazartesi olsun geleceğim."

"Gece."

"Efendim."

"Bugün Pazartesi. Sen uykuyu alamamışsın galiba."

"Aa..
Doğru ibo kusura bakma.
Birazdan çıkıyorum."
Telefonu kapatıp mutfağa koştum hemen. Kahvaltıya vakit yoktu. Alelacele bir sandiviç hazırlayıp masaya bıraktım. Giyinerken bir kaç kez daha hapşırdım. Tabi gözlerim sulanıp burnumda aktı.
Burnumu çekerek üzerime siyah kazak lacivert kötümü çoraplarımı giyerek bebeklerimin olduğu çantamıda alıp sırtıma taktım.

Saçlarımı gelişi tarayıp kuyruğu bağlayıp mutfak masasındaki sandiviçimi kapıp dişlerimin arasında tutarak kapıya koştum. Hızlıca sporlarımı giyerek çıkıp kapıyı kilitledim. Sandiviçimi elime alırken bir ısırığını ağzımda bırakıp çiğneyerek koşmaya başladım.

Merdivenleri hızlı hızlı indikten sonra binadan çıkarak caddeye doğru yürüdüm. Geçen ilk dolmuşa atlayarak İbo'nun yanına yola çıktım.

Yarım saat sonra İbo'nun Cafesindeydim.
Kapıdan nefes nefese girip,

"İbo geldim." Diye bağırdım.

İbo arka kısımdaki kendi odasından çıkarak,

"Bende hazırlandım." Dedi.

"Ooo İboş. Yakıyorsun."

"Ya Gece. Ben çok heyecanlandım sanki."

"Geçer İbo'şum geçer.
Hele sen şu emanetlerini bi alda yerine koy sonra çıkarız."

İbo'ya çantayı verirken arka arkaya gelen hapşırıklarla,

"Gelirkende bana bi selpak falan getir be İboş."

Dedim burnumu çekerek.

"Gece?
Hayırdır hasta mısın?"

"Yok be İbo dün biraz ıslandım diye. Yoksa ne hastası."

Verdiği selpak mendille burnumu silip birlikte çıktık.

"Ya Gece bu adamın yeri nerdeydi."

"Taksi bulur nasılsa yürü sen."

Dedim yoldan geçen taksiye el kaldırırken. Taksi durup bindiğinizde,

"Şoför bey Gök inşaat şirketine gidelim lütfen."

Adam sessizce başını sallayarak
hareket etti.
20 dakika kadar sonra şirketin önüne gelmiştik.
Ücreti ödeyip indik. Şirketin önünde durup en alttan en üste kadar bütün katları gözlerimle gezerken uzuuun bir ıslık çaldım.

Önümde kocaman 20 katlı adı gibi gök mavi camlarla kaplı bir bina görmeyi beklemiyordum doğrusu.

"Oğlum bu ne?
Yeminle biz boş yere yaşıyoruz dünya da."

"Sen yan derdine İbo. Ben kalıcı değilim." Dedim sırıtarak.

"Hiç komik değil Gece."

"Tamam tamam hadi girelimde içerden nasıl görünüyor diye bakalım."

Birlikte girişe geldiğimizde iki güvenlik tarafından kontrol edilip içeri alındık. Bu arada Hazar beyin ofisinin 15. Katta olduğunuda öğrenip asansöre yöneldik.

Holun sonundaki asansöre binerek 15 numaraya basarak beklemeye başladık.
Asansör gök yüzüne doğru yağ gibi kayarak çıkarken sanki asansörde değilde bekleme odasında bekliyor gibiydik. Bir asansör hiç mi titremez.

Sonunda asansör durdu.Hani kapı açılmasa onuda anlamazdık.

Altın sırmalı ayrıntıların olduğu koridoru boydan boya inceledik. İbodan bir ıslık daha geldi. Sonunda sekreterin olduğu köşedeki deri kapıyı görünce bakışlarımız kapıda durdu.

"Gece acaba..."

"Yürü İbo. Buraya kadar geldik."
Dedim yine hapşırırken.
Sekreterin yanına dog6ru yürüyerek önünde durduk.

Genç kadın aşağıdan yukarıya kadar bizi süzdükten sonra.

"Buyrun. Nasıl yardımcı olabilirim."

"Hazar Bey ile görüşeceğiz."

Kadın ezici bakışlarıyla bizi bir kez daha süzdü.

"Randevunuz varmıydı.?"

Kadının lensli gözlerine silikonlu dudaklarına yine silikonlu göğüslerini açıkta bırakan dekolte gömleğine şöyle bir göz atıp,

"Evet.
Hazar Bey bizi bekliyor.
Geldiğimizi haber verin lütfen.
İbo ve Gece derseniz hemen anlar."

Kadın yeniden bizi tepeden tırnağa süzerek yerinden kalktı.

Bir daha bakarsa üstüne atlayacam artık o olacak.
Kıvırtarak yürüyup deri kaplı, büyük, iki kanatlı kapının tek kanadını açarak içeri girdi ve kapattı.

Bir dakika sonra tekrar kıvırta kıvırta yanımıza kadar gelip eliyle kapıyı göstererek,

"Buyrun lütfen Hazar Bey sizi bekliyor." Dedi

Açık olan kapıdan içeriye girdiğinizde büyük ofisin içindeki, büyük masadaki büyük koltukta oturan Hazar'ı gördüm.

İşte. Bu adamın olması gereken yer burası. Dedim kendi kendime. Mobilyalar tam kendi ölçülerine göreydi.

Hazar önce bize baktı. Sonra ayağa kalkarak eliyle masasının önündeki koltukları işaret ederek.

"Gelin. Oturun.
Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk Hazar Bey." Dedi İbo.

"Gece seni beklemiyordum.
Ama gelmene sevindim seninle konuşmak istediğim birşey vardı."

"Benimle mi?"
Dediğim anda bir hapşırık daha geldi ve yine burnumu çektim.

Hazar masasındaki kağıt mendil kutusundan bir iki mendil çekip bana uzattı.

"Hastamısın?"

"Hayır."

İbo' ya dönerek konuya girdi Hazar.

"İbrahim seni neden çağırdığımı az çok tahmin etmişsindir."

"Evet Hazar Bey."

"Ben en iyilerle çalışmayı severim. Seni ve en iyiyim dediğin yeteneğini denemek istiyorum. Gerçekten dediğin kadar iyiysen benimle çalışırsın."

İbo gözleri parlayarak.

"Teşekkür ederim Hazar Bey.
Bana bir şans verdiğinize pişman olmayacaksınız. "

Hazar masadaki telefonunu kaldırıp,
Bana Engin'i yolla.
Dedi ve kapattı.

"Çay, Kahve?"

"Hayır teşekkürler."

Az sonra kapı tıkladı ve 40lı yaşlarda bir adam içeri girdi.

"Engin bey.
Bu genç çocuk size bahsettiğim kişi İbrahim Derince.
Çok yetenekli olduğu konusunda ısrarcı."

Gülümseyerek İbo'ya bakan adam.
İbo'nun yanına yaklaşarak,

"Gel bakalım delikanlı.
Bakalım ne kadar yeteneklisin?"

Dedi kalk gidiyoruz diyen el hareketiyle.

İbo önce bana bakınca başımı aşağı yukarı salladım.

"Göster kendini." Dedim.

İbo Engin'in yanına takılıp onunla ofisten çıkarken bende Hazar döndüm.

"Benimle." Dedim hapşırarak.

" Ne konuşmak istiyorsun?"
Bir hapşırık daha.

Masadaki kutudan yine selpak çıkarıp verirken,

"Hastasın? " Dedi.

"Değilim. Sadece ceryanda kalmışım uyurken o kadar.
Geçer. Ben kolay hasta olmam."

Dedim burnumu silerek.

"Konuşmak istediğiniz neydi."

"Sana... "

Demiştiki kapı tıkladı yeniden.
Ağzının içinde homurdanan Hazar

"Gel." Dedi gürleyerek.

Sekreteri olacak kız içeri girip
" Efendim, Batu geldi."

"Yolla."
Kız çıkınca odaya 25 lerinde genç bir çocuk girdi.
Hazar'a yaklaştı.
Hafif eğilerek elini dudağına siper ederek kısık ses tonuyla birşeyler konuştu.
O konuştukça Hazar'ın yüzünün şekli değişti kaşları çatıldı.
Birden ayağa kalktı.
Çocuk geri iki adım çekilirken Hazar masanın yanından geçerek kapıya yöneldi,

"Beni bekle." Dedi ve çıktı.

Batu denen çocukta arkadan çıkıp kapıyı örttü.
Bense arkalarından alık baktım.

"Önemli olmalı."

Diyerek ayağa kalktım.
O gelene kadar manzarayı izleyebilirdim.
Arkamdaki duvarı boydan boya bölüm, bölüm kaplayan camın önüne gelerek dışardaki manzaraya baktım. Burdan bütün şehir rahatlıkla görünüyordu. Az sonra açılan kapı sesiyle,

"Çabuk geldin. " Dedim arkama dönerek.

Ama gördüğüm kişi Hazar değil Ceylan'dı.

Üzerinde mini etekli kırmızı bir elbise beyaz, tüylü bir hırka,siyah deriden yapılmış ben pahalıyım diye bağıran bir çanta ile bana bir fareye bakar gibi bakıyordu.

Bu bakışların anlamı,

"Seni fare.
Senin Hazar'ımın yanında ne işin var." Demekti.

"Senin ne işin var burda?"

Dediğinde içimden kendime iyi tahmin.Dedim.

"Hiç.
Hazar çağırdı."

"Yalancı Hazar seni neden çağırsın."

"Gelince kendisinden öğrenirsiniz Ceylan Hanım."

Dedim sakince gülümseyerek.
Hızlı adımlarla yanıma gelerek işaret parmağını bana uzatan, Ceylan.

"Bana bak kenar mahalleli."

Diyerek parmağını geri çekip kollarını göğsünde birleştirerek devam etti.

"Evet seni araştırdım."

Dedi sanki şaşıracağım bir şey yapmışcasına.

"Sen- bir- fakir- kenar mahalle dilberisin."

Yüzüne baktım dudaklarımı büzerek.

"Boşa araştırma zahmetine girmişsin. Sorsan,sana kendimde söylerdim.
Utanacağım bir şey değil." Dedim.

Beni sinirlendiremediğine sinirlenerek,

"Bana bak küçük fahişe." Dedi.

Ama bu kelime battı doğrusu.

"Senin gibileri iyi tanırım. Zengin yakışıklı bir erkek görünce hemen ağzınızın suyu akar. O gece bayılma numarasıyla Hazar'ın kafasını karıştırmış olabilirsin.

Ama ben varken Hazar'a yaklaşamazsın buna izin vermem.
Hazar benim, o beni seviyor. Yakındada evleneceğiz. O yüzden ondan uzak dur yoksa karışmam.

Ceylan'a doğru bir iki adım atıp yanına geldim.

"Hazar seni seviyorsa neden korkuyorsun anlamadım.
Neden bu kadar endişe ediyorsun, Hazar'a mı, yoksa sana olan sevgisinemi güvenmiyorsun?"

"Bana bak."

Diyerek üzerime yürüyen Ceyla'nın tokatı yüzümde patladı.
Bunu beklemiyordum işte.
Sinirle baktım yüzüne.
Şuan onu kızartma isteğim o kadar fazlaydı ki vücudumda biriken elektiriğe engel olamıyordum.
Ama ona zarar vermekte istemiyordum. Hazar'ı seviyor ve kıskanıyordu anlaşılan.

Sakinleşmeye çalışarak,

"Bana bir daha dokunma. Sen zarar görürsün." Diye uyardım.
Ama bu onu dahada kızdırdı.
Beni omuzlarımdan iterek,

"Ne yaparsın?
Hazar'a mı şikayet edersin.?
Seni son kez uyarıyorum şıllık."

Dedi tekrar iterek.

Şıllık?
Gerçekten kaşınmaya başlamıştı artık.

Yinede,

"Bende seni son kez uyarıyorum. Bana bir daha dokunma. Zengin mahalle dilberi."

Dahada öfkeli baktı yüzüme,

"Sen ne hakla bedenimle böyle konuşursun."

Diyerek beni bir kez daha ittiğinde sırtımı camda hissettim.
Aynı anda vücudumdaki elektiriğin sinirimden dolayı açığa çıkarak camı patlamasıyla cam dağılırken kapı açılıp Hazar içeri girdi.

Ama odanın 15. katta oluşu ve açılan kapı ile beraber basınç oluşmasıyla camlar dışarı savrulurken bende kendimi camın dışına doğru düşerken buldum.
Ceylan'ın ve Hazar'ın panik dolu bakışları arasında pencerenin dışına doğru düşmeye başladım.
O an zaman durdu sanki.
Gözlerimi gökyüzüne çevirdim.
Mavi gökyüzü ve beyaz bulutları izledim anlık. Ölüp öteki tarafa giderken bulutların arasından geçiliyormuydu.
Diye düşündüm.
İçimden bir ses finali burda yap, gün saymayı bırak. Dedi.
Diğer yanım ise zamanını sonuna kadar kullan...

Şuan sanki zaman ağır çekimle ilerliyordu.
Gözlerimi kapattım kadere teslim ettim kendimi. Kaç günüm varsa o kadar. Ne eksik ne fazla.
Allah'ım kaderime razıyım. Dedim.

Birden kolumu tutan bir el,
"Gece." Diye haykıran Hazar'ın sesi ve başımı pencerenin altındaki sert betona vurmamla gözlerimin karardığını hatırlıyorum.

Biri beni son anda tutmuştu.
Kolumdan yukarı çekildiğimi ve içeri alındığımı hissediyor ama gözümü açamıyordum.

Nihayet gözlerimi araladığımda odanın içinde yerdeydim. Karşımda olan Hazar'ın uğultulu sesi geliyordu kulağıma. Bu adam yerden bakınca daha da büyük göründü gözüme. Hazar,Ceylan'a bağırıyordu.

Gözlerimi açtığımı görünce,
Hemen yanıma bir dizinin üzerine çöktü.

" Gece. İyimisin? Tamam korkma şimdi hastaneye gidiyoruz." Dedi.

"Gerek yok.
İ.İyiyim. Sadece başım acıyor."

Dedim sağ elimi alnıma dokunmak isteyerek.
Ama elimi kullanamadım.
Daha doğrusu kolumu kaldıramadım.

" Kolum." Dedim inleyerek.
"Hareket ettiremiyorum."

Hazar panikle koluma baktı.
Dikkatlice turarak bir yukarı bir aşağı hareket ettirirken,

"Elini sileyim Hazar." dedikten sonra beni hızlıca kucağına aldı.

"Hastaneye gidiyoruz."

"Ne oluyor?"

"Alnın kanıyor ve omuzun çıkmış."

"Ne?" Dedim şaşkın.

"Seni tutarken olmuş olmalı."

Sahi beni omu tutmuştu.
Gün saymaya devam mı edecektim yani.

Kapıdan çıkarken,

"Alpay arabaya." Dedi.

Birlikte asansöre binerken bir ara uykulu şekilde gözlerimi kapatınca

"Uyuma." Dedi bu kezde yüksek sesle.

"Başını çarptın uyumasan iyi olur." Diye eklediğinde sesi daha yumuşaktı.

Garaja inip arabaya binince koltuga oturtup beni kucağına yatırdı.

"Bu kararınada gerek yok oturabilirim."
Dediğimde yine sert şekilde

"Kıpırdama ve uyuma." Dedi

Hastaneye gelir gelmez acil müdahale odasına girdik.
Gelen doktor ne olduğunu sorunca.

"15. Katın penceresinden uçtu. Düşmeden tuttum ama başını çarpmış ve omzu çıkmış." Dedi sıkıntıyla.

Doktor önce alnımdaki şişliğe bakıp çok kötü görünmüyor." Dedi.

Sonra koluma muayene etti.
Evet omuzunuz çıkmış gibi görünüyor.
Şimdi şöyle yapıyoruz. Önce başınıza pansuman ve küçük bir bandaj.

Omzunuza gelinde, kırık yok. Sadece omuzu yerine oturtacağız. Bir sürede askıda kalacak.

"Acırmı?" Dedim istemeden.

Tamam geceleri damdan dama atlayan, hırsızlık yapan, aksiyon üstüne aksiyon yaşayan biriydim ama gücüm sayesinde hiç düşmemiş hiç yaralanmamıştım.
Son olayda ise gücüm ve Ceylan sebep olmuştu bu duruma ve Hazar'ın sayesinde aşağı düşmekten kurtulmuştum.

Doktor biraz düşünüp,

"Evet biraz acıyacak." Dedi Hazar'dan çekinerek.

Doktor alnımdaki yarayı pansuman ederek bandaj yaptı. MR a gerek görmedik ama yinede tedbiren bir süre uyumayın.

Kapıdan giren başka bir doktora bakarak,
"Arkadaş omuzunuzu yerine oturtacak doktor."

Dediğinde bir an oturduğum yatakta geriye gitmek istedim. O anda beni gören Hazar sinirle odada ileri geri turlamaya başladı.
Sonuçta kendini suçluyordu.

Gözlerindeki vijdan azabını görünce daha sakin olmaya çalıştım. Daha fazla üzülmesini istemedim.
Yanıma gelen doktora,

"Tamam hadi yapalım bitsin." Dedim.
"Hazar." Dedim ilk kez Bey kelimesini kullanmadan.

"Yanımda oturabilirmisin."

Hazar önce şaşkın bir bakış attı. Sonra yanıma gelip bir bacağını bükerek yatağa oturdu. Doktor biraz sola dönün dediğinde bende yönümü Hazar'a doğru dönmüş oldum.

"Gece hanım biraz acıyacak ama bir kez. Sakin olun ve derin bir nefes alın. 3 dediğimde. Tamam mı.?"

Başımı salladım ve 3e kadar saymasını bekledim. Aynı anda Hazar'ın doktora olan değişik bakışı dikkatimi çekti. Ve sağ elini beline sol elinin yüzüme koydu. İçimdeki elektiriğin voltajı artmaya başlarken gözlerimi sıkıca kapatıp bekledim.

Doktor, 1 dedi önce. Devamında 2 der demez omuzumda bir acı ile başımı Hazar'ın göğsüne dayayıp kısa bir çığlık attım.
Dişlerimi sıkarak,

"Yalancı." Dedim sadece.

"İşte bu kadar." Dedi doktor.

"Kolunuzu hareket ettirin." Dediğinde ağrılıda olsa hareket ediyordu.
Güzel diyerek birde askıya alındı.

İlk doktor:
" Hazar Bey, 3-4 saat uyumasın. Koluda bir kaç gün askıda kalacak."

"Tamam doktor sağolun." Dediğinde kolumdaki askıyı inceliyordum.

Bir kaç gün iş yok Gece.
Otur kıçının üzerinde.

Loading...
0%