Yeni Üyelik
16.
Bölüm

🦋H.K 16 Köşk 🦋

@azamet_29_2

Doktor, 1 dedi önce. Devamında 2 der demez omuzumda bir acı ile başımı Hazar'ın göğsüne dayayıp kısa bir çığlık attım.

Dişlerimi sıkarak,

"Yalancı." Dedim sadece.

"İşte bu kadar." Dedi doktor.

"Kolunuzu hareket ettirin." Dediğinde ağrılıda olsa hareket ediyordu.
Güzel diyerek birde askıya alındı.

İlk doktor:
" Hazar Bey, 3-4 saat uyumasın. Koluda bir kaç gün askıda kalacak."

"Tamam doktor sağolun." Dediğinde kolumdaki askıyı inceliyordum.

Bir kaç gün iş yok Gece.
Otur kıçının üzerinde.

Doktor:

"Ağrısı olursa diye ağrı kesici yazıyorum."

"Doktor bu arada sabahtan beri hapşırıyor üşütmüş sanırım."

Diyince doktor tekrar yanıma gelip dereceyle ateşimi ölçtü.
Sonrada boğazıma baktı.

"Evet biraz ateşiniz var ama boğazınız iyi, soğuk algınlığı gibi görünüyor.
Bu mevsimde sık olan bir sey.
Ağrı kesici ateşinizide faydalı olacaktır ve bir ilaç daha yazıyorum onuda kullanınca yarına daha iyi hissedersiniz."

"Teşekkürler doktor."

Hazar, elini sağlam omuzuma koyup,

"İyi hissediyorsan gidelim." Dedi ayağa kalkarak.

"İyiyim.
Gidelim."

Dediğim anda kendimi Hazar'ın kucağında buldum.

"Dur ne yapıyorsun?
İndir. Omuzum çıktı bacağım değil. Kendim yürüyebilirim.

"Rahat dur Gece.
Arabaya kadar sadece."

"Ya gerçekten gerek yok." Dedim yüzüne bakarak.
Ama duymadı bile.
Sadece karşıya bakıyordu.

Dışarı çıktığımızda Alpay kapının önünde bekliyordu. Bizi görünce koşarak arabanın yanına gidip kapıyı açtı. Hazar beni yavaşça arka koltuğa bırakıp kendide diğer tarafa geçip bindi.

"Alpay köşke çek."

"Ne. Ne köşkü ?" Dedim şaşkın Hazar'a dönerek.

"Bugün tek kalmıyorsun."

"Nedenmiş o."

"Doktoru duydun. 3-4 saat uyumasın dedi. Ayrıca kolunu kullanamıyorsun ve hastasın."

"Hasta falan değilim."

Demiştimki 1 saattir olmayan hapşırık kendini yine belli etti.

"Gördün mü?
Hastasın."

"Ben kendi evimden başka bir yerde kalamam Hazar.
Rahat edemem,uyuyamam."

"İyiya uyuma zaten."

"4 saat sonra ne yapacağım peki."

"Onu o zaman düşünürüz."

"Saçmalama Hazar...İyice abarttın.
Alpay, beni evime bırak."

Desemde Alpay'ın kılı bile kıpırdamadı.

"Alpay sana diyorum.
Beni eve bırak lütfen."

"Alpay benden başkasından emir almaz."

"Of yaa." Dedim geriye yaslanarak.
Aynı anda yine hapşırdım.

"Hay şansımı.
Bari kıyafet alayım evden."

"Kıyafet ?"

"Kıyafet.
Pijama falan."

"Alpay Gece'nin evine gidiyoruz."

Anında Alpay'a baktım. Başını salladı.

"Ebenin gözü Alpay.
Ben desem duymazsın. "
Dedim sinirle.

Eve geldiğimizde arabadan inerek daireme çıktım. İçeri girerken Hazar'da peşimden girdi. Merdivenleri birlikte çıkıp daireme geldik.

"Senin gelmene gerek yoktu. Aşağıda da bekleyebilirdin."

"Sana güvenmiyorum."

"Neden.?
Kapıyı kilitler çıkmaz diyemi düşünüyorsun."

Dedim içeri geçerken.

"Aynen."

Odama girerek kendime bir pijama birde eşofman takımı çıkarıp küçük bir çantaya tepiştirip elime alarak,

"Yaa sen işsizmisin?
Ne diye benimle vakit harcıyorsun. Hastaneyse götürdün işte sağol. Kolumuda yaptırdık.
Bırak dön işine.
Daha ne diye tek kalma diyerek zorla evine götürmek istiyorsun."

Dedim çantamı salona bırakıp mutfağa doğru geçerken.

"Çünkü benim yüzümden oldu.
Ne kadar korktum farkındamısın?
Asıl sen nasıl sakinsin."

Dedi yüksek sesle.

"15. Kattan dışarı düştün. Hâlâ şokta olman gerekiyordu.
Seni tutmasam aşağı düşüp..."

Dedi ve sustu.

"Ölecekmiydim?
Demekki hâlâ zamanım varmış.
Ne eksik ne fazla. Ne kadarsa zaman, o kadar hayat."

"Kes şunu artık." Dedi.
Sesindeki acılı ton uzaktan bile hissediliyordu.

Arkamı dönüp salonda ayakta duran adama baktım. Önüne eğdiği başına sıktığı dişleri ve yumrukları eşlik ediyordu. Başını kaldırmadan konuşmaya devam etti.

"Seni anlamıyorum...
Ordan düşeydin ne kendimi ne Ceylan'ı affettmezdim. Ama sen...
Ya sen...
Nasıl bu kadar rahat,vurdum duymazsın. Gerçekten anlamıyorum."

"Senin ne suçun var sadece bir kazaydı. "
Diyerek konunun merkezini değiştirdim.

Derin bir nefes alıp verdi pes edercesine.

"Kaza falan değildi.
Ceylan'ın seni ittiğini gördüm. Benim yüzünden ordaydı ve seni iten oydu.

Peki ama o cam. O nasıl patladı onu anlamadım."

Düşünceliydi.

Hadi anlat Gece. Dedim içimden.

Bana bakarak,
"Onları neden alıyorsun?"

Diye sordu Hazar tek kaşı havada elimdekilere bakarak.

"Neyi. Çikolatalarımı?
Otururken yerim. Çikolatayı seviyorum."

Elimden alıp kenara bıraktı paketi.

"Evde var onları yersin bunlar burda kalsın."

Dedi.
Sonrada Hadi diyip belimden tutarak kapıya doğru yönlendirdi. Geçerken yerdeki çantamıda alıp beni önden çıkardı, kendide arkadan çıkıp kapıyı çekti.

Birlikte tekrar aşağı inip arabaya binerek köşkün yolunu tuttuk.
Köşke geldiğimizde yine kendimi tuhaf hissettim.

Önce dayı beyin evi sonrada burası. İkidir hırsızlığa geldiğim evlere tekrar geliyordum ama oturmaya.
Allah'ın bana cezasımı bu acaba diye düşünmeden edemedim.
Vijdan azabı çek Gece hanım mı diyordu acaba.

Hazar arabadan indiğinde bende indim. Bir kaç adım atmıştık ki karşıdan koşarak gelen doberman cinsi köpeği görmemle Hazar'ın arkasına saklanmam bir oldu.

Askısız elimle gömleğinden sımsıkı turarak kafamı sırtına gördüm.
Köpek 1-2 metre önümüzde Hazar'ın önünde durup oturma pozisyonu aldı.

"Ya senin köpeğinmi vardıı.?"

Omuzunun üzerinden arkaya doğru bana bakarak,

"Hırsızlardan sonra almam gerek diye düşündüm. " Dedi imali şekilde.

Pis ne olacak. Benim yani kelebek yüzünden köpek almış. Adama bak.

"Yoksa köpeklerden korkuyormusun.?" Dedi alaycı şekilde.

"Yoo ne alaka sadece anlaşamıyoruz. Küçüklüğümden beri ne zaman köpek görsem kaçan hep ben olurum.
Söyle götürsünler lütfen."

Dedim dahada sıkı tutarak.

"Alpay Paşayı al. Kulübesine bağla."

"Hayır." Dedim panikle.

"Bağlamayın. Ben girince bırakın. Benim yüzümden bağlı kalmasını istemiyorum. Sadece bana yaklaşmasın yeter."

Hazar bana bakarak gülümsedi ilk kez. Alık alık baktığımı farkedince anında yüzü eski haline döndü.
Oysa yakışıyordu yüzüne gülmek.
Kimbilir ne zamandır yüzü asık geziyordu.

Hazar,Paşa'yı tasmasından tutan Alpay'a,

"Biz girince bırakırsın."

Diyerek beni arkasından önüne çekip eve yönlendirdi. Hazar'ın önüne geçince Paşa'dan uzaklaşmak adına hızlı hızlı yürüyerek kapıya geldim.
Aniden açılan kapıyla yerimde durdum. Kapıyı 50 yaşlarında bir kadın açmıştı.
Kadın önce bana yukardan aşağı bi baktı. Gözü önce alnımdaki bandaja sonra kolumdaki askıya takıldı.

O an gözlerindeki hüznü gördüm sadece. Neden bana böyle bakıyordu.
Neden bakışları kalbimi iğneliyordu. Bir anda ağlamaklı oldu.
Peki ben. Ben neden ağlamaklı oldum.

Hazar'ı arkamda hissedince,
Kadın:

"Hoşgeldin Hazar oğlum."

"Hoş gördük Emine hanım."

Buyrun diyen kadınla içeri girdim.
Kadın biz girdikten sonra başı önde mutfağa ilerledi.
Arkasından bakarken,

"Şey.
Emine hanım,neden bu kadar üzgün. Beni görünce ağlayacak sandım."

"Çok sevdiği birini kaybetti. Hâlâ kendine gelemedi. "

Dedi Hazar.
Bu kez Hazar'ın gözlerine geçmişti aynı hüzün. Ne oluyordu böyle.

Hazar koltuğu işaret ederek,

"Rahatına bak." Dedi.

" O zaman evime gideyim."
Dediğimde kaşları çatık bana bakınca,

" Şansımı denemek istedim."

Dedim sol omzunu silkerek.

"Yemek bir saate hazır olur ben üzerimi değişip geliyorum."

Hazar üst kata çıkarken bende kendimi koltuğa bıraktım.
Başımı geriye yaslayıp salondan başlayarak koltuklar duvarlar perdeler, merdivenlerdeki ahşap ayrıntılar heryeri tek tek incelemeye başladım.
Hırsızlığa girdiğimde beğensemde tam bakamamıştım.
Köşk eskiydi ama tadilat ve yeniden dekor edilince harika bir yer olmuştu.

Neden burda oturmak istediki.
Belkide eski evinde eşinin anılarıyla yaşamak çok üzüyordu onu. Bu yüzden başka bir yere taşınmak istemiş olabilir.
Kimbilir ne kadar zor zamanlar geçirdi. Eşi olay yerinde ölmüş. Kendide ağır yaralı kurtulmuş.
Nasıl oldu acaba gerçekten merak ediyorum. Acaba sorsam beni öldürmek istermi. Yoksa anlatırmı?"

Dedim esneyerek.
Soğuk algınlığı ve yorgunluk uykumu getiriyordu. Gözlerim kapanıyordu,uykum vardı.

"Gece!"

"Hı.! " Diyerek sıçradım yerimde.

"Uyuyamazsın!"

Dedi salona inen Hazar.
Üzerine rahat spor kıyafetlerini giyip inmişti.

"Ya yorulmuşum, bir an dalıyordum. Keşke seslenmeseydin.
MR temiz çıktı işte. Tümörüm sakince duruyor kanama falanda yok.
Boş ver doktoru."

Dedim kafamı koltuğun kolçağına koyarak.

"10 gün eksik 20 gün fazla ne farkeder zaten."

Hazar yanıma gelerek beni tutup kaldırdı.

"Anladım ben.
Senin kafanda tahta eksik.
Normal bir insan ölümü oyun sanmaz."

Diyerek hemen yanımdaki koltuğun ucuna, bana yakın yere oturup bacak bacak üstüne attı.

Başımı tekrar geriye yasladım.

Halime bakıp,

"Gözlerin açık kalacak." Dedi.

Tavana bakarak,

"Senden iyi gardiyan olurmuş. Bir gün batarsan gardiyanlığa başvur.

Hazar." Dedim.

"Bir şey soracağım ama kızmazsan. Kızarsanda farketmez, işime gelir.
Çantamı alır eve gider yatar uyurum."

Başımı kaldırıp Hazar'a baktım.
Ne diyecekti.
Gözlerini bana çevirdi.

" Sor." Dedi durgun gözlerle.

"Kızmayacaksın ama."

"Tamam."

Yüzüne bakarken birazda çekinerek.

" Şey.. Neden lüks dairenden çıkıp bu eski köşke taşındın."

Aferin Gece sanki bunu soracaktın.

"Burayı seviyorum. O yüzden."

Yalancı. Dedim içimden.

"Bir şey daha sorabilirmiyim?"

"Sor."

"Bana anlatmanın sakıncası varmı?
Yani o günü."

Derdemez gözlerimi sımsıkı kapattım.
Duyacağım gök gürültüsünü bekledim ama rüzgar bile esmedi.

Önce sol gözümü sonra sağ gözümü yavaşça açtım.
Kaşları çatık, ellerini yumruk yapıp düzelttiği bacaklarına bastırmış, gözlerinden o güne bir koridor açılmışasına bir bakış ile önüne bakıyordu. O ânı yeniden yaşıyordu sanki.

Evet hata yapmıştım. Acısını saklamaya çalıştığı yerden tekrar almasına sebep olmuştum.

Bir süre sessiz bakışları takılı kaldı O boşluğa. Ayağa kalkarak,

"Özür dilerim. Hata yaptım.
Ben...
Ben gitsem. İyi olacak."

Tam adım atacakken büyük eli bileğimi kavradı.

"Otur.
Bugün tek kalmayacaksın."

Eliyle bastırınca yerime oturdum.
Derin bir nefes alarak elini çekti.

"O gün." Dedi. Sesindeki acı bariz belliydi.

"Anlatmak zorunda değilsin.
Ben... Ben öylesine dedim."

"Belki banada iyi gelir." Dedi kısık sesiyle. O kadarki zar zor duydum.

"O gün. Buraya bakmak için geliyorduk.
Bade...
Bu köşkü o beğendi. Onun için almıştım. O gün buraya gelip gezmek görmek istedi.
Yolda gelirken saldırıya uğradı aracımız. Farkettim ama engel olamadım. Çapraz ateşte kaldık.

Tek yapabildiğim şeyi yaptım. Bade'nin üzerine kapandım.
Ama bu koca beden bir boka yaramadı, onu koruyamadı.

Bagajdan giren kurşunlar onu ve bebeğimizi benden aldı.
Vücudumdan çıkan 3 kurşuna yazıklar olsun ki beni öldüremedi. Yaşamaya mahkum bıraktı.
Gözlerimi yoğun bakımda açtığımda aklıma ilk gelen Bade oldu.

Çıkınca yanımdaki Dayım.

Öldü dedi.
Defnettik dedi.
Karnında bebeğimizle toprağa verdik dedi. O an ölmek istedim.
Yerimden kalkıp ona gitmek istedim. Ama engel oldular.
İzin vermediler gitmeme. Devamını hatırlamıyorum.
Sinir krizi geçirmişim."Dedi elini alnına bastırarak.

"Yaralarım yeniden açılmış. Yeniden ameliyat olmuşum. Dayım iyi olana kadar uyutun demiş.

İzin vermediler.
Ne uyanmama ne o na gitmeme.
Kendime geldigimde iki ay geçmişti.
O gün iki canımın,Alpay'ın abisinin ve en iyi adamlarımın katili oldum."

Yüzümü ıslatan göz yaşlarımı farkedince kendime geldim. O anlatırken ben ağlayarak dinlemiştim meğer. Elimin tersiyle yüzümdeki ıslaklığı silerken bana döndü.

"Çok özür dilerim. Hatırlatmak istememiştim. Aslında...
Şey yani..."

"Sorun değil." Diyerek durdu.

"Sıra bende."

Dediği şeyle ıslak gözlerle Hazar'a baktım.

"Bugün şirkette sana bir şey soracaktım. Ama bir anda herşey karıştı."

"Ne.?
Soracaktın.?"

"Dün gece bir davetteyken senin hırsız arkadaşını gördüm. Arkadaşımın paralarını çaldı."

"Öylemi?" Dedim sahte bir şaşkınlıkla.

"Evet.
Kaçarken burun buruna geldik.
İlk kez benimle konuştu.
Giderken bana Şahin'den uzak dur. Dedi."

"Eee. Şahin. Kim.?" Dedim safça.

"Şahin'i boşver.
Benim o hırsız arkadaşınla konuşmam gerekiyor.
Beni onunla görüştüreceksin."

Ne diyecektim şimdi.

Yaptığın şey geri önüne geldi, hadi ayıkla pirincin taşını Gece.

"Ben seni onunla nasıl görüştüreyim. Görmüyorum bile."
Diyerek bir yalan daha ekledim yalanlarımın kuyruğuna.

"Bir şekilde onunla konuşmalıyım. Bana neden böyle bir şey söyledi. Neden konuşmayı göze alıp uyardı bilmeliyim."

Hazar'ın bakışları çok ciddiydi.
Şahin Bade'nin ölümünden sorumluydu ve artık Hazar vardı hedefinde.
Bunu ona nasıl söyleyebilirimki. Şahin'i arkadaşı sanıyor hâlâ, gerçekleri öğrenince onuda öldürmek isteyecek.
Hayır. İstemekle kalmaz bu kadar acıyı ödetmek için kesin öldürür.

"Benim yanıma uğradığında bunu ona söylerim." Diyebildim sadece.

Yüzü asıldı önüne döndü düşünceli şekilde. O sırada Emine hanım yanımıza gelerek.

"Masa hazır Hazar oğlum."

"Tamam Emine hanım. Sen odana gidebilirsin."

"Afiyet olsun oğlum." Diyerek uzaklaştı kadın.

O zaman farkettim. Emine Hanım hala Bade'nin yasını tutuyordu. O yüzden beni görünce ağlamaklı olmuştu.

"Beynime sıçayım. Ne işim var benim burda. Herkesi üzdüm."

Hazar ayağa kalkarak,

"Kalk hadi.
Yemeğini yede ilaçlarını al.
1 saat sonra süre doluyor. Sonra istersen uyursun. Yorgunsun."

O önde ben arkada mutfağa geçtik.
Masa çok güzel hazırlanmıştı. Uzun zamandır ev yemekleriyle hazırlanmış bir masa görmemiştim.

Masanın en başına Hazar için tam karşısınada bana servis açılmıştı.
Sandalyeyi çekip oturdum.
Gözlerim yemeklerde bir süre izledim.

Hazar:
"Beğenmediysen başka birşey hazırlasınlar."

"Ha..Hayır. Ne demek beğenmemek" Dedim tadına bakarak.

"Bunları beğenmeyeni Allah çarpar.
Nasıl beğenmeyeyim.
Sadece uzun zamandır ben böyle ev yemeği yememiştim. Yani ailem öldüğünden beri."

"Bana anlatmanın sakıncası varmı?"

Dedi. Bu kez sıra ona geçmişti.
İşte adalet. Allah Hazar'ın acısını hatırlattığım için sormasını sağlamıştı. Şimdi diyet zamanı.

Derin bir nefes alıp verdim.

"Ailem Antalyaya tatile gidiyordu. Ama ben onlarla gitmek istemedim.
Yolda beni Ahu ya bırakmalarını istedim. Ahu o zaman ilçede stajer hemşirelik yapıyordu.

Babam da annemde alkolikti. Daha yola çıkmadan içmeye başladılar. Bende tamda bu yüzden onlarla gitmek istemedim.

Yolda sağnak yağışa yakalandık.
Yetmedi arabanın motoru arıza yaptı.
Bu da yetmedi babam o yağmurda elinde demir anahtar motora girişti.

Arka arkaya çakan şimşekler yüzünden babamı uyarmak istedim. Arabaya binmesini havanın tehlikeli olduğunu söyledim. Ama annemle yağmurun altında dans etmekten beni dinlemedi. Sonunda aptal babamın elindeki aptal demir anahtar"

Dedim ve durdum. Ne yapıyorum ben Kelebekle aramda bağlantı kuracak herşeyi söyleyecektim nerdeyse.

Yine yalana başvurup.
Allah'ım affet çok amin.

Yani anlayacağın anne babamı yıldırım düşmesi sonucu kaybettim.

"Sen...
Sen nasıl kurtuldun?"

Yaa. Böyle bakarsın Gece. Adam akıllı. Hadi at bi yalan daha iyi olsun ama.

"Ben babama kızıp arabaya binmiştim o sırada. Etkilenmedim."

Yüzüme baktı bir süre.
Allah'ım inanmış olsun ne olur.

"Üzüldüm başın sağolsun."

"Dostlar sağolsun."

Oh. Dedim içimden.
Sonra sol elimle yemeğe başlayıp tadını çıkardım. Yemek bitene kadarki süre sessiz geçti. Sonra ilaçlarımı içerek masadan kalkarken Emine hanım tekrar mutfağa geldi.

Hazar:

"Salona geçelim.
Emine hanım kahveleri salona getir lütfen."

"Tamam oğlum."

"Hazar, odamı göstersende üzerimi değişsem."

"Tamam, benimle gel."

Birlikte yukarı çıkarak merdivene yakın olan odayı gösterdi.

"Burada kalacaksın."

Diyerek kapıyı açtı. İçeri girdiğimde mavi tonlarda hazırlanmış bir oda buldum. Misafir odası olduğu belliydi.
Çantamda buradaydı.

"Teşekkür ederim."

"Emine hanımı yollayabilirim yardıma."

"Gerek yok. Kendim hallederim."

"Peki."

Hazar çıkarken bende çantadan eşofmanımı çıkarıp olabildiğince yavaş üzerimi değiştirip askıyı koluma geri taktım.

Odadan çıkıp tekrar aşağı inerken Emine hanım kahveleri sehpalara bırakıyordu. Koltuğa tekrar oturduğumda mis gibi kahve ve çikolata kokusuyla karşılaştım.

"Imm" çok güzel.
Diyerek çikolataları yemeye başladım. Arka arkaya ısırıklar alınca Hazar kalkıp yanıma oturdu.

"Gerçekten tadı bu kadar güzelmi.?"

"Ne yani sen hiç yemedin mi?" Dedim dişlerimin arasındaki çikolatayla.

"Hayır."

"Hiç mi.?

"Hiç."

"Nasıl yani ya. Sen uzaydan falan mı geldin.?
Dayısının çikolata fabrikası var, adam çikolatanın tadını bilmiyor.

Ben olsam eve çikolata çeşmesi yaptırırım."

Elimle tuttuğum çikolatayı ağzımdan alıp ağzına attı.
Bense öylece mal mal baktım."

"Gerçekten tatlıymış." Dedi gözlerime bakarak.

"Tabaktan alsana benimkini niye yedin."

Omuzunu silkerek önümdeki tabaktan bir çikolata alıp ağzıma uzattı.

"Al çikolata manyağı." Dedi.

Elindeki çikolatayı çekip alıp ağzıma attım. Üzerinede kahvemi içtim.

Bir süre sudan şeylerden konuştuk. Zaman ilerledikçe artık uykum bastırmaya başlayınca gözlerimde kapanmaya başladı.

Kafamın Hazar'ın koluna düştüğünü hatırlıyorum. Sonrası çikolatalı ve kahveli tatlı bir uykuydu.

********************************

Evet. Bölüm sonu canlarım.
Beğeni ve yorumları buraya bırakıyoruz. Hepinizi seviyorum. Sizleride hayaletlerim.

Loading...
0%