Yeni Üyelik
18.
Bölüm

🦋H.K 18 Tuzak 🦋

@azamet_29_2

Yeni olan önceki bölümü okumayı unutmayın canlar.

Çikolata bulaşmış dudaklarından kahve ve çikolata kokusu yayılıyordu.
Sanırım bu kokuyu sevebilirdim.

Yavaşça yukarı çıkarken,

"Emine hanım gelip Gece'nin üzerini değiştirmisin?"

"Tamam.
Fincanları bırakıp geliyorum."

Gece'yi odaya çıkarıp bekledim. Emine hanım gelene kadar kucağımda uyuyan kızı izledim.

Beyaz teni kara gözleri dolgun dudaklarıyla tatlı bir kızdı.
Yüzüne bakınca aklıma çikolata geliyordu nedense.

Emine hanım gelip yatağı açınca yatağa bıraktım.
Dudağının kenarındaki çikolata bulaşmıştı.
Parmağımla silerek yerimde doğruldum. Birkez daha baktım yüzüne. Sonrada dışarı çıkıp kendi odama geçtim.

Yatağımın kenarına oturarak ellerimi başımın arasına alarak gözlerimi kapattım. O âna geri döndüm.
Ceylan'ın Gece'yi ittirmesi ve Gece'nin patlayan camla beraber dışarıya düşüşü. O sıçtığımın camı nasıl patladı hala anlamıyorum. Dedim sesli şekilde.
Sonra onu kolundan yakalayışım.
Öküzün tekiyim kızın omuzunu çıkaracak kadar hemde.

Duş alıp kendime gelmek için kalkıp banyoya gittim.
Duşumu alarak tekrar odama geçtim. Eşofmanlarımı giyip saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra Gece'yi ve ateşini kontrol etmek için odasına geldim.

Gördüğüm şeyle gerçekten şaşırdım.
Bu kız gerçekten deli yatıyormuş.
Sağ ayağı yastıkta, başı olması gereken yerde.
Sol ayağını sol tarafa atmış sol kol yana savrulmuş başı yatağın yan tarafında ve saçları yataktan aşağı akmış şekilde yatıyordu.

Bu şekilde nasıl bu kadar rahat uyuyordu acaba.
Yanına yaklaşıp alnına koydum elimi.
Ateşi yoktu.
Sonrada koluna dikkat ederek yavaşça kollarını bacaklarını bir araya getirip başını yastığa koydum. Üzerini örterek tam arkamı dönecekken kolları bacakları az önceki şekline geri geldi.

Gülümseyerek baktım haline. Vazgeçip sadece üzeri örtüp çıktım.

Sabah uyandığımda nasıl olduğuna bakmak için tekrar odasına geldim. Önce kapıyı tıkladım. Ses gelmeyince tekrar tıklayacakken,

"Aahh.!" Diye bir ses geldi içerden. Cevabı beklemeden girdim.
Gece'yi yerde sol eli başının arkasında görünce hemen yanına gittim.

"İyimisin.?"

"Değilim.
Sana demiştim başka yerde uyuyamam diye,yine düştüm."

Diye söylendi.

Sol kolu ve sırtına destek vererek yerden kaldırırken,

"Gayette iyi uyuyordun.
Gerçi gerçekten deli yatıyormuşsun ama yinede iyi uyuyordun işte."

Dedim
"Uyurken benimi izledin sen?"

"Hayır tabiki.
Bir ara ateşine baktım o kadar."

Diyerek yatağa oturttum.
Başının arkasını elimle kontrol ettim.

"Birşey yok."

"Bi dakka ya...
Ben en son aşağıydım. Nasıl.?"

Diye sorunca

"Uyuya kalınca ben getirdim."
Dedim bu kez.
Önce pijamalarına sonra bana baktı.

"Pijamalarını Emine hanım giydirdi.
Hadi aşağıya inde kahvaltını yap ilaçlarının vakti geçiyor."

Diyerek kapıya yöneldim.

Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Aşağı inecekken Ceylan'ı salondaki koltuğa kurulmuş şekilde görünce şaşırdım.

Önce arkama Gece'nin odasına doğru sonra Ceylana baktım. Gece çıkmadan Ceylan'ı yollamalıydım. Gece'yi görürse yine kaos çıkarırdı.

Hızla yanıma indim.

"Sabah'ın bu saatinde neden burdasın. Dün olanlardan sonra ne yüzle geliyorsun."

"Moralim bozuk çok üzgünüm. Seni görmek teselli bulmak için geldim."

"Dalga geçiyor olmalısın.
Senin derdin ne?
Senin yüzünden kız camdan düştü. Az kalsın ölecekti. Sende katil olacaktın.
Kafan almıyomu senin,sana bu iş olmaz dedim. Baban istedi diye, sen istedin diye olmaz.
Ne diye inatla aynı şeyi söyleyip duruyorsun.

Ya şirkete ya evime gelip durma artık."

Derin bir nefes alarak,

"Bak Ceylan güzellikle olsun.
Kendine uygun birini bul ve onunla evlen. Sen bulamazsan baban bulur zaten. Tamam mı. Anladın mı.?"

"Hazar asıl sen anlamıyorsun.
Ben seni seviyorum ,seni istiyorum başkasını değil.
Senin yanında başka birini görmeye tahammül edemiyorum.
Özelliklede o kız. Nefret ediyorum ondan. Hem dayının hem senin gözünü boyamış, hiç birşey görmüyorsunuz. O kenar mahalle dilberi zengin koca avcısının teki."

Demistiki,

"Seenn." Dedi sinirle.

Hızla bir kaç adım attı merdivene doğru, başımı kaldırıp baktığımda Gece merdivenlerin başındaydı.

Ceylan parmağını Gece'ye uzatarak,

"Bu şıllığın burda ne işi var Hazar?
Yoksa. Yoksa dün gece burdamıydı."

Diyerek bana döndü.

"Sana soruyorum Hazar.
Bu kız geceyi burda mı geçirdi."

Dediğinde Gece hızla merdivenlerden inerek son iki basamakta durdu.

"Saçma sapan..." Demiştimki elimi kaldırarak onu susturdum.

Açıklama yapması yada düzeltmesi gereken bir sey yoktu.

Ceylan'a bakarak,

"Burası benim evim.
Evimde kim kalmış nasıl kalmış beni ilgilendirir seni değil."

Dedim.
Ceylan bir bana bir Gece'ye baktı.

"Bunun hesabını vereceksin. Sana bunun hesabını soracağım."

Hâlâ Gece'yi tehdit ediyordu.
Elini alnıma bastırdım. Bu kız tam bir baş ağrısıydı. Araya girip,

"Ceylan Gece'yi tehtit edip durma."

"Oo bakıyorum savunmalarda başlamış.
Ne o?
Şimdiden koynunamı girdi yosma."

Söylediği şeyle şaşkın kaldım. Bu kadarınıda beklemiyordum.
Bir Gece'ye bir Ceylan'a bakarak bağırdım.

"Ceylan!
Kes sesini. Defol git evimden."

Ceylan yüzüme bakarken Gece hızlı adımlarla yukarıya doğru gitti.

Ceylan çıktıktan sonra merdivenlere yöneldim. Tam çıkarken
Merdivenin başında Gece'yi gördüm.
Nede çabuk hazırlanmıştı.

"Nereye." Dedim.

Aşağı inerken,

"Kendi evime." Dedi.
Tam yanımdan geçerken koludan tuttum.

"Dudağın kanıyor."

Dedim.
İçimi acıttı gördüğüm şey.
Sinirle dudağını ısırmıştı.

"Önemsiz. Bırakırsan gitmek istiyorum."

"Ceylan'ın adına özür dilerim."

"Sana demiştim. Benimle görünme adın çıkar sonra diye."

Bir basamak daha inerek,
"Elini çeker misin? Dedi.

"Önce kahvaltını yap lütfen.
Gitmek istiyorsan ben bırakırım."

"Zorlama Hazar."

"Tamam.
Aşağıda biraz bekle hiç olmazsa geliyorum hemen."

Diyerek odama çıktım.
Ceylan'a ve yaptıklarına okadar sinirlenmiştimki aynanın önünde ne varsa yerlere savurarak onlardan çıkardım hırsımı.
Sonra hızlıca üzerimi değiştirip aşağı indim.

Gece beni görünce kapıya yönelip açtı. Bir iki adım atmıştıki birden durdu ve bir iki adım geriledi.

Arkasında olduğum için bana çarpınca belinden tuttum.
Ama hızla toplarlanıp öne gitti.

"Paşa.
Gel oğlum." Diye çağırılınca anladım. Paşa yüzünden gerilemişti.

Alpay Paşa'yı çağırınca Gece'de hızlı adımlarla yürüyerek çıkış kapısının önündeki jeep kadar gidip durdu.

Alpay:

"Geleyim mi abi."

"Tek gideceğim."

Diyerek arabaya geçtim.
Direksiyona oturup motoru çalıştırıp gaza bastım. Yol boyunca ikimizde konuşmadık.

Ceylan'ın söylediği şeylere çok kızmıştı belliki ve haklıydı.
Bir süre sonra evine geldiğimizde çantasınıda alıp indi.
Bende inip yanıma gelerek elimdeki küçük poşeti uzattım.

"İlaçların.
İç mutlaka."

Bakışları yerde,
"Bıraktığın için sağol."
Diyerek eve yöneldi.

Kolundan tuttum.

"Özür dilerim.
Benim yüzümden kalbini kırdı." Dedim.

"Unuttum bile.
İyi günler."

Diyerek evine yürüdü.
Binaya girer girmez arabaya binip gazı kökledim. Bu işi kökünden halletmenin zamanı gelmişti artık.
Soluğu Zihni Beyin şirketinde aldım. Ofisine çıkıp sekreterinin yanına gelerek,

"Zihni Bey yerindemi?"

"Evet. Bekleyin haber vereyim."

"Gerek yok."

Dedim kapıyı açıp içeriye dalarak.
Zihni Beyefendi masasında kızı Ceylan hanım masanın önündeki koltukta sohbet ediyorlardı.

Önce Ceylan kalktı ayağa gözlerinde saçma bir sevinçle. Sanki onun için gelmişim gibi.

"Hazar oğlum hoşgeldin.

"Valla hoş bulmadım Zihni bey.
Size ilk ve son kez bir şey söylemek için burdayım.
Şuandan sonra ne kızınızı, ne sizi,ne adınızı, nede şirketinizi.

Hiç bir şeyinizi görmek veya duymak istemiyorum.
Açık ve net söylüyorum.
Ben kızınızla evlenmeyeceğim.
Ne kızınızı nede şirketinizle bir ortaklığı, is-te-mi-yo-rum.

Bunun için ne Ceylan'ı nede dayımı kullamayacaksınız.
Yoksa bir dahakine bu kadar sakin konuşmam. "

Dedikten sonra, ikisinin şaşkın Zihni Beyin daha çok kızgın olan bakışları arasında kapıyı çarparak çıktım.

Şirketten çıktıktan sonra eve gidecek halim kalmadığı için kendi işime gittim. Kalan gün içinde biriken işleri hallettim. Bu arada Engin'i çağırıp İbrahim'in durumu sordum.

Engin:
"İbrahim gerçekten yetenekli bir çocuk çok işimize yarayacak bir yetenek."

Bunu duyduguma sevinmiş ve bizimle çalışması için gerekenlerin yapılmasını istemiştim.
Artık İbo da bizim çalışanımız olacaktı.

Kalan zamanda bir toplantıya girerek
Günü bitirerek eve döndüm.

🦋🦋🦋

Bu sabah kapalı bir hava ile erkenden uyanıp ilk iş aşağı mahalledeki parkta biraz yürüyüş yaptım.

Dün olanlari zihnimden silmek için iyi yöntemdi. Sonra fırına uğrayarak simit, markete uğrayarak peynir aldım. Yine yürüyerek evin yolunu tuttum.
Binamın önüne yaklaştığımda onu gördüm, Hazar'ı.

Jeepini binanın karşısına park etmiş içinden evimi dikizliyordu.
Arkadan yaklaşarak açık olan yolcu camının önüne gelerek içeri baktım. Koltuğa yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmiş başı yana dönük şekilde binaya bakıyordu.
Bir dakika kadar o evime ben ona baktım. Hiç kıpırdamıyordu.

"Çok beğendiysen sana miras bırakayım. "

Dediğimde hızla bana döndü.

"Dalmışsın midyemi çıkarıyorsun?"

Dedikten sonra önünden geçerek yanına geldim.

Yüzüne bakarak,

"Hayırdır kabusundamı gördünde sabah sabah burdasın Hazar Bey. "

Arabadan indi yavaşça.

"Seni merak ettim.
Yani nasıl olduğunu. "

"İyiyim, kolumda iyi.

Gözlerinde üzgün bakışlar gördüm. Gerçekten beni merak etmişti sanırım.

"Kahvaltı yapacağım.

Dün olanlardan bahsetmeyeceksen ve simit seversen sende gel."

Dedim arkamı dönerek.
Ben binaya yürürken oda peşimden gelmeye başlayınca gülümsedim.
Aslında geleceğini biliyordum.

İçeriye girip merdivenleri çıktık sessizce. Dairemin önüne gelince elimdekileri arkamda duran Hazar'a uzatarak,

"Tutarmısın?" Dedim.

Elimdekileri alıp bekledi.
Anahtarı arka cebimden çıkarıp kapıyı açtıktan sonra dönüp,

"Alabilirim."

Dediğimde vermek yerine yanımdan geçerek mutfağa götürdü.

Bende kapıyı kapatıp peşinden mutfağa geçtim. Ketıla su koyarak düğmesine bastım ve masaya oturdum.

"Otur. Sessizsin neden?"

Karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Sen nasıl bu kadar...
Yani hiç birşey olmamış gibi davranabiliyorsun. "

"Ben olanları unuttum bile.
Hem konuşmayacaksan gel demiştim."

Dedim, kalkıp sıcak suyu büyük kupalara koyup sallama çayları içlerine bırakarak.

Sonrada masaya getirip önümüze koydum. Ama merak ettin madem söyleyeyim.

Ben sinirlenince ya kendime yada etrafima zarar veriyorum o yüzden sakin kalmaya çalışırım hep.
Hazar'ın yüzüme sonrada bedenime baktığını görünce,

"Bakışların cürmün kadar yer yanarsın diyor.

Hadi başla."

Dedim simiti ve krem peyniri önüne bırakarak.

"Simit çatal bıçakla yenmiyor malûm. Ellerini kullan."

Bende elimdeki simiti alıp peynire bulayarak yemeye başladım.

"Bugün işin varmı?"

"Vaktim var." Dedi ilk kez benim evimde bir şey içerek.

"Madem burdasın beni yaşlılar evine atarmısın?"

"Yaşlılar evimi?"

"Evet.
Bugün ziyaret günü birini ziyaret edeceğim."

"Olur."

Bir saat sonra Hazar'la yaşlılar evine gelmiştim.
Arabadan inerek bahçeye yürüdük.

"Akraban mı?"

"Hayır doktorum."

"Ne?
Anlamadım yani doktorun var ve yaşlılar evinde öyle mi.
Yani beyin doktoru ve burda."

"Aynen."

"Şaka yapıyorsun."

"Yoo yapmıyorum."

"Dünyanın en iyi beyin cerrahı aslında. Tesadüfen tanıştık. Ona hastalığımdan bahsettim. Tahlillerimi görmek istedi. Hepsini topladım götürdüm. Baktı inceledi."

Hazar'a baktım.
Kocaman ve meraklı gözlerle bakıyordu bana.
"Bunu sana niye anlatıyorum ben onuda anlamadım ya neyse.
Hadi girelim."

İçeri girdiğinizde görevliye Hilmi beyi görmek istiyorum Dedim.
Ama adam üzgün gözlerle Hilmi Beyi geçen hafta kaybettik.
Dediğinde donup kaldım.

"Demek öyle.
Geç kaldım ziyarete. Son kez görmek isterdim. Çok iyi biriydi Allah rahmet eylesin."

Diyerek üzgün dışarıya yürüdüm tekrar. Kapının dışındaki banka oturup gözlerimi kapattım.

"İyi insandı." Dedim yanıma oturan Hazar'a.

"Tanısan sende severdin.
Gerçi olacakları anlatırken pekte iyi görünmemişti gözüme ama..."

"Ne dedi ne anlattı.?"

"Öleceğimi söyledi." Dedim gülerek Hazar'a bakarken.

Hazar'ın kaşları çatılınca durdum.
Tekrar önüme dönerek,

"Dahası, ne dedi biliyormusun.?

Ölmeden önce hafızan silinmeye başlatacak, arkadaşlarını, aileni, sevdiklerini unutacaksın dedi.
Sonra konuşamayacaksın dedi. Bununlada kalmayacak yürüyemeyeceksin dedi.

1.65 boyunda 50 kilo ağırlığında bir et parçası olarak, bir moron olarak yatağa mahkum olacaksın dedi. Şansın varsa çabuk ölürsün dedi.

Hatta ne dedi biliyormusun."

Dedim kahkaha atarak.

"Sen en iyisi o kadar bekleme kendini öldür." Dedi.

Hazar'a baktım. Yine sinirinin zıplamasına ramak kaldığı alnından boynuna kadar uzanan damarının kabarmasından anlaşılıyordu.

Hemen önüme dönüp devam ettim.

"Ben bu tümörü alırım."
Dedi.

"Tabi alacağından değil, adamın aklı gidik sonuçta.
Ama o zaman bu söylediklerimi ölmeden ömür boyu çekersin dedi. Yani ameliyattan sonra felç kalıp aklını kaybeder yürüyemez ve de ölemezsin dedi.
Vel hasılı kelam ölmez sürünürsün. dedi.
Araştırdım öğrencisini buldum. Benim için aradı Hilmi Bey.
Konuştu, görsen sanki hala çalışan bir doktordu o tahlilleri telefondaki öğrencisine okurken.

Öğrencisi telefona istedi beni. Harfiyen aynı şeyleri söyledi. Ama yinede Amerika'ya davet etti. Buraya gel tekrar muayene edelim bir çare bulmaya çalışalım." Dedi.

"Gerek yok." Dedim sadece.
Yavaş yavaş kabul ettim. Sonra günlerimi en iyi şekilde değerlendirmeye karar verdim."

Derin bir nefes alarak ayağa kalktım.

Kollarımı iki yana açıp derin bir nefes daha çektim.

"İşte bütün hikaye bu.
Hadi gidelim artık."

Dedim arkamı dönerek. Tam iki adım atmıştım ki kolumdan tutarak beni kendine çekti. Yüzümü göğsüne yaslayarak sımsıkı sarıldı. Sıcak göğsünü hissettim. Hızla çarpan kalbini duydum. İstemeden gözlerimi kapattım, buna ihtiyacım vardı sanki.
Sonra hemen kendime gelerek,

"Sakin ol koca oğlan." Diyerek kendimi çekip kollarından zorda olsa ayrıldım.

Gözleri hüzünle bakıyordu.

"Üzül diye anlatmadım. Kabul et diye anlattım.
Hadi gidelim artık."

Diyerek bahçenin dışına park ettiğimiz arabaya doğru yürüdüm.

Dışarı çıkıp arabaya bindik.

Hazar motoru çalıştırdığında. Karşıdan ve arkamızdan gelen birer siyah araç gördük.

Siyah camları aralandığında çıkan silahlar ve Hazar'ın Hassiktir dediğini duymamla oturduğu koltuktan bana doğru eğilerek üzerime kapanması bir oldu.

Olacak şeyi anlamıştım.
Çapraz ateşte kalacaktık. Yine aynı şeyi yapacaklardı Hazar'a.

Hemen ellerimi aracın iç gövdesine sabitleyerek bütün gücümü arabaya yönlendirdim. Bana sıkılan kurşunları engelliyorsa arabayı ve ikimizi koruyabilirdim.

Aynı anda kurşun seslerini duymaya başladım. 3 -5 tane değildi. Kurşun yağdıkça gücümü dahada zorladım. Sonunda sesler kesilince bende durdum ama gücüm takatim tükenmişti.
Hazar üzerimden kalkarak yüzüme baktı. Korkudan ağlayacak gibiydi. Yarı açık gözlerim bulanık görüyordu. Gücüm bedenimi aşırı yormuştu sanırım. Hazar elleri bedenimde yara kontrolu yaparken birşeyler söylüyordu ama uzaklardan gelen sesiyle karanlığa kayıp gittim.

********************************

Bölüm sonu canlarım.
Beğeni ve yorumlar itina ile alınır.

Loading...
0%