Yeni Üyelik
19.
Bölüm

🦋H.K 19 Gerçek 🦋

@azamet_29_2

Hemen ellerimi aracın iç gövdesine sabitleyerek bütün gücümü arabaya yönlendirdim. Bana sıkılan kurşunları engelliyorsa arabayı ve ikimizi koruyabilirdim.

Aynı anda kurşun seslerini duymaya başladım. 3 -5 tane değildi. Kurşun yağdıkça gücümü dahada zorladım. Sonunda sesler kesilince bende durdum ama gücüm takatim tükenmişti.
Hazar üzerimden kalkarak yüzüme baktı. Korkudan ağlayacak gibiydi. Yarı açık gözlerim bulanık görüyordu. Gücüm bedenimi aşırı yormuştu sanırım. Hazar elleri bedenimde yara kontrolu yaparken birşeyler söylüyordu ama uzaklardan gelen sesiyle karanlığa kayıp gittim.

*****

Olanlardan sonra uykusuz geçen bir gecenin sabahında kendimi Gece'nin evinin önünde buldum.

Nasıl olduğunu merak ediyordum. Şirkette olanlardan sonra Ceylan'ın birde evde Gece'nin üzerine gitmesi, bu yüzden Gece'nin kendi evine gelmek istemesi canımı sıkmıştı.

Evin önüne gelince aracımı kenara park ettim. Dairesine çıkıp kapısını çalmak istesemde yapamadım.
Benim yüzümden her türlü kötü bir gün geçirmişti.
Koltuğuma yaslanıp evi izlemeye başladım. Dışarı çıkarsa görürüm diye beklerken.

"Çok beğendiysen sana miras bırakayım. "

Duyduğum sesle hızla arkama baktım.
Gece yan camda bana bakıyordu.

"Dalmışsın midyemi çıkarıyorsun?"

Dedikten sonra arabanın ön tarafindan geçerek yanıma geldi.

"Hayırdır kabusundamı gördünde sabah sabah burdasın Hazar Bey. "

Dediğinde arabadan inerek,

"Seni merak ettim.
Yani nasıl olduğunu. " Dedim.

"İyiyim, kolumda iyi."

Yüzüne baktım.
İyi görünüyordu.

"Kahvaltı yapacağım.

Dün olanlardan bahsetmeyeceksen ve simit seversen sende gel."
Dedi eve doğru yürüyerek.
Birlikte evine çıktık.
Mutfağa geçip masaya oturduğumda,

"Sessizsin." Dedi.

"Sen nasıl bu kadar...
Yani hiç birşey olmamış gibi davranabiliyorsun. "

"Ben olanları unuttum bile.
Hem konuşmayacaksan gel demiştim."

Dedi, çayları hazırlarken.

"Ama merak ettin madem söyleyeyim." Dedi Sonra.

"Ben sinirlenince ya kendime yada etrafima zarar veriyorum o yüzden sakin kalmaya çalışırım hep."

Yukarıdan aşağı süzdüm gayri ihtiyarî.

"Bakışların cürmün kadar yer yanarsın diyor.
Hadi başla." Dedi simiti ve krem peyniri önüme bırakarak.

Önümdeki çayı elime aldım. Uzun zamandan sonra ilk kez çay içecektim.
Ben Bade'den sonra ne kahvaltı yapmıştım ne çay içmiştim.
Ben kahvaltılarımı hep Bade ile yapardım çünkü, o öldükten sonra...

Aniden,

"Bugün işin varmı?" Diye sordu Gece.

"Vaktim var." Dedim.

"Madem burdasın beni yaşlılar evine atarmısın?"

"Yaşlılar evimi?"

"Evet.
Bugün ziyaret günü birini ziyaret edeceğim."

"Olur." Dedim.

Bir saat sonra yaşlılar evindeydik.
Arabadan inerek bahçeye girdiğimizde

"Akraban mı?" Diye sordum.

"Hayır doktorum."

"Ne?
Anlamadım yani doktorun var ve yaşlılar evinde öyle mi.
Yani beyin doktoru ve burda."

"Aynen."

"Şaka yapıyorsun." Dedim burda ve bir doktor, nasıl olacaktı.

"Yoo yapmıyorum."

"Dünyanın en iyi beyin cerrahı aslında. Tesadüfen tanıştık. Ona hastalığımdan bahsettim. Tahlillerimi görmek istedi. Hepsini topladım götürdüm. Baktı inceledi."

Ne söyleyeceğini merakla bekledim.
O doktor iyi birşey demiş olabilirmi diye.

"Bunu sana niye anlatıyorum ben, onuda anlamadım ya neyse.
Hadi girelim."
Dedi içeri girerken.

İçeri girdiğinizde görevliye Hilmi beyi görmek istediğini söyledi Gece, ama Hilmi adındaki yaşlı doktor ölmüştü.

Gece üzgün şekilde Allah rahmet eylesin. Diyerek çıkıp kapının dışındaki banka oturdu.

"İyi insandı.
Tanısan sende severdin.
Gerçi olacakları anlatırken pekte iyi görünmemişti gözüme ama..."

"Ne dedi ne anlattı.?" Dedim.

Gülerek,
"Öleceğimi söyledi." Diyince kaşlarım çatıldı.

"Dahası, ne dedi biliyormusun.?
Ölmeden önce hafızan silinmeye başlatacak, arkadaşlarını, aileni, sevdiklerini unutacaksın dedi.
Sonra konuşamayacaksın dedi. Bununlada kalmayacak yürüyemeyeceksin dedi.

1.65 boyunda 50 kilo ağırlığında bir et parçası olarak, bir moron olarak yatağa mahkum olacaksın dedi. Şansın varsa çabuk ölürsün dedi.

Hatta ne dedi biliyormusun."

Dedi kahkaha atarak.

"Sen en iyisi o kadar bekleme kendini öldür. Dedi. "

Diyince dahada sinirlendim. Yaşlı bunak dedim içimden.
Ya Gece.
Nasıl bu kadar rahat ve neşeli davranıyordu. Yada numaramı yapıyordu.
Sakin önüne dönerek devam etti.

"Ben bu tümörü alırım.Dedi.
Tabi alacağından değil, adamın aklı gidik sonuçta.
Ama o zaman bu söylediklerimi ölmeden ömür boyu çekersin dedi. Yani ameliyattan sonra felç kalıp aklını kaybeder yürüyemez ve de ölemezsin dedi.
Vel hasılı kelam ölmez sürünürsün. dedi.
Araştırdım öğrencisini buldum. Benim için aradı Hilmi Bey.
Konuştu, görsen sanki hala çalışan bir doktordu o tahlilleri telefondaki öğrencisine okurken.

Öğrencisi telefona istedi beni. Harfiyen aynı şeyleri söyledi. Ama yinede Amerika'ya davet etti. Buraya gel tekrar muayene edelim bir çare bulmaya çalışalım. Dedi.

Gerek yok. Dedim sadece.
Yavaş yavaş kabul ettim. Sonra günlerimi en iyi şekilde değerlendirmeye karar verdim. Dedi.

Derin bir nefes alarak ayağa kalktı.
Kollarını iki yana açıp derin bir nefes daha aldı.
İşte bütün hikaye bu.
Hadi gidelim artık. Dedi.

Kalbimde bir sızı ve ağırlık hissettim. İnanmak istemedim duyduklarıma.
Arkasını döndü iki adım atmıştıki kolundan tuttum kendime çektim. Yüzünü göğsüme dayadım,sımsıkı sarıldım bir süre.
Bir süre sonra kendini çekerek,

"Sakin ol koca oğlan." Dedi.

Yüzüne, gözlerine baktım.
Neden böyle bir kader yazıldı sana. Neden zalimler yaşarken iyiler ölüyor..."

Dedim içimden.

"Üzül diye anlatmadım.
Kabul et diye anlattım.
Hadi gidelim artık."

Diyerek bahçenin dışına doğru yürüdü.
Bahçeden çıkıp arabaya bindik.

Motoru çalıştırdığım anda karşıdan ve baktığım aynadan arkamızdan gelen siyah araçları gördüm.
Camlar aralandığında çıkan silahlarla,

Camlar aralandığında çıkan silahlarla,
"Hassiktir." Dedim.

Yine aynı şey oluyordu, yine çapraz ateş altında kalacaktık. Bir kaç saniye için o güne döndüm.
Ama bu sefer yanımda Gece vardı. Korktum. Bade gibi onuda kaybetmekten, onunda ölmesinden korktum.

Aklımda sadece Gece'yi korumam gerektiği vardı. Ben ölsemde o yaşamalıydı. Ölümü beklesede o güne kadar yaşamalıydı.

Hemen oturduğum koltuktan kalkıp Gece'nin üzerine kapandım. Gözlerimi kapatıp hissedeceğim acıyı bekledim. Aynı anda kurşun seslerini duymaya başladım.
Kurşun yoğdırıyorlardı resmen.

Başka birşey yapamadığım için bekledim . Bitmesini, gitmelerini sadece bekledim.
Sonunda sesler kesilince başımı kaldırdım. Önce Gece'nin üzerimden kalkarak yüzüme baktım.
Yarı açık gözleri gözlerime bakıyordu.

"Gece?
Gece iyimisin?"

Hareket etmeyince dahada korktum. Yarası varmı diye vücudunu kontrol ederken,

"Gece?
İyiyim de!
Ne olur iyiyim de!
Allah'ım yine aynı şeyi yaşatma bana ne olur.
Ne olur Allah'ım."

Gece'nin gözleri kayarak kapandığında burnundan akan kanı gördüm. Vücudunda görünen bir yara yoktu ama burnu kanıyordu.

Bu kan o tümörle ilgiliydi. Beni korkudanda buydu. Ani bir beyin kanaması olma olasılığı.

Bu düşüncelerle korkum bir kat daha arttı. Hemen koltuğuma geçerek motoru çalıştırdım. Aracım o kadar kurşuna rağmen hâlâ çalışıyordu. Şaşırsada üstünde durmadım. Gece'ye dönüp kemerini bağlayarak yerime gecip gaz pedalını kökledim. O yolu nasıl geldim kaç aracı solladım hatırlamıyorum.

Hastanenin bahçesine girer girmez arabadan inip Gece'nin olduğu tarafa geçtim. Kemerini açıp Gece'yi kucakladığım gibi hızla acile doğru yürüdüm.
Acil müdahale odasına gelmiştik ki Ahu'yu, Ahu da bizi gördü.

Koşarak yanımıza geldi.
Kucağımdaki Gece'yi kolundan tutarak,

"Gece!?
Allah'ım Gece.!
Hazar Bey ne oldu?
Gece'ye ne oldu.?
İyimi?
Neyi var.? Ne olur söyleyin!"

"Ahu susta doktoru çağır çabuk!!"

Ahu koşarak giderken Gece'yi müdahale odasına getirip yatağa bıraktım.
Burnundan dudaklarına doğru akan kanı baş parmağımla silerken,

"Gece ne olur iyi ol.
Ne olur sende yapma."
Dedim yalvarırcasına.
O an gözleri aralandı.

"Hazar?"
Dedi zor çıkan sesiyle.

"Ne oluyor?"

"Gece.
Gece korkma,iyi olacaksın.
Yanındayım. Sakın korkma."

O sırada kapıdan Doktor ve Ahu girdi.

Doktor:

"Ne oldu?"

"Aracımıza silahlı saldırı oldu.
Kurşun yarası göremedim yok.
Ama bayıldı, sonrada burnu kanamaya başladı."

Ahu duyduklarıyla ellerini ağzına kapatarak bir çığlık attı.
Doktor Gece'nin yanına gelip muayene etti. Burnundaki kanı temizledi. Bense geride ellerim saçlarımda sinir ve korkuyla ileri geri yürüyerek bekliyordum.

10 dakika sonra doktor yanıma gelirken Gece doğrulup yatağın kenarına oturdu.

Doktor:
" Kötü bir şey görünmüyor."
Dediğinde hızla Gece'nin yanına oturup kollarımın arasına alıp sarıldım.

"Çok şükür."

"Vücudunda yara veya kırık çıkık yok.
Geçirdiği şok yüzünden bayılmış gibi görünüyor.
Ahu hanım beyin tümöründen bahsetti gelirken.
Burun kanaması için bir MR çekip emin olalım."

"Hazar,Ahu ne oluyor, niye burdayız."

"Özür dilerim benim yüzünden.
Benim yüzümden oldu."

Dedim tekrar sarılarak.

"Ne senin yüzünden oldu.
Biriniz doğru düzgün anlatın."

"Hatırlamıyormusun?"

"Hayır hatırlamıyorum. Neyi hatırlamalıyım?"

"Seninle yaşlılar evine gittik bugün.
Ordan çıkışta arabaya bindiğimizde silahlı saldırı oldu. Arabaya kurşun yağdırdılar. Ama iyisin. Nasıl olduysa yararlanmadık."

"Ne saldırısı ne kurşunu ne anlatıyorsun?"

Ahu:

"Gece...
Gerçekten hatırlamıyormusun?
Korkutma beni arkadaşım ne olur!"

Diye sorduğunda bende en az Ahu kadar korkuyla baktım Gece'nin yüzüne.
Daha bugün söylediği şeyi yaşıyor olamazdı. Hafıza kaybı başlamış olamazdı.

"Hatırlamıyorum Ahu. Yalanmı söylüyorum."

Ahu'nun gözleri dolduğunda dişlerimi ve yumruklarımı sıktım.

"Gece." Dedim.

"En son hatırladığın şey ne?"

Gece gözlerini kapatıp düşündü.

"Seninle simit çay yapıyorduk."

Ne söyleyeceğimi ne düşüneceğimi bilemedim. Kalbimdeki ağırlık misliyle artmıştı. Sabahtan şu ânâ kadar olan kısmı hatırlamıyordu.

Doktora baktım. Oda biliyordu durumu.

"Bir MR çekilmeli ve Mehmet beylede bir görüşün bence."

"Gerek yok.
Ben zaten her şeyi biliyorum. Rahatsızlığımıda sebebini de biliyorum. Bundan daha beterlerinin olacağınıda biliyorum."

Ayağa kalkıp Gece'ye döndüm.

"Gece inat etme.
Mehmet beyde bir görsün seni."

"Hayır buna gerek yok."

"Gece yapma." Dedi Ahu yalvarır şekilde.

"Beni dinlemiyorsan arkadaşını dinle hiç olmazsa." Dedim.

"İstemiyorum Hazar."

Dedi ayağa kalkarak.
Bağırıyordu.

"İstemiyorum. Ne MR ne doktor, istemiyorum.!

Sürekli aynı şeyleri duymak istemiyorum.!

Sürekli öleceğimin hatırlatılmasını istemiyorum anladınız mı? İstemiyorum.
Evime gitmek istiyorum sadece."

Dedi. Bu kez güçsüz çıkmıştı sesi.

"Eve gidemezsin." Dedim önüme bakarak.

"Giderim."

"Gidemezsin.
O adamlar seninde peşine düşecekler."

"Düşmezler.
Hem ben kendimi koruyabilirim."

"Saçmalama, nasıl koruyacaksın kendini. Adamlar acımadan üstümüze kurşun yağdırdılar diyorum.
Bu yüzden bir süre benimle kalacaksın."

"Yoo.
Hiçte bile. Sana kaç kere söyledim. İstemediğim yerde durmam ben."

"Gece inat etme.
Ben o adamları bulana kadar benimle kal."

"Hayır Dedim Hazar. Lütfen ısrar etme."

"Bana kızgınmısın bu yüzdenmi?

Benim yüzünden bu duruma düştüğün içinmi.
Yaşadığın şok hafıza kaybını tetikledi diye düşünüyorsun belkide.
O saldırı benim suçum biliyorum. Ama lütfen ben bu adamları bulana kadar bana katlan sonra istersen nefret et benden.
Sanada birşey olmasına izin veremem. O yüzden lütfen kendi isteğinle olsun. Yoksa...
Yoksa zorla tutmak zorunda kalırım."

Dedim odadan çıkararak

*****

Hazar tehdit vari bir konuşma yaptıktan sonra odadan çıkıp gitti.
Arkasındanda doktor çıktı.

Ahu ile başbaşa kalınca kendimi yatağa bıraktım.
Adama bak ya. Resmen zorla tutarım dedi.

"Gece?"

"Hmm."

"Gerçektende hatırlamıyormusun?"

"Ahu yeter, hatırlasam söylerim değilmi."

"O arabadan sağ çıktıysanız senin sayende olmalı.
Ve bunu gizlemek için unutma numarası yapmış olabilirsin diye umut etmiştim."

"Öyleyse bile hatırlayamıyorum Ahu.
Üzgünüm sanırım geri sayımım başladı. Artık 292 günümün bile kaldığını sanmıyorum. Alıştırın kendinizi."

"Böyle söyleme ne olur."

"Hemen ölmüşüm gibi davranıpta beni daha fazla üzme Ahu ne olur."

"Özür dilerim.
Peki o adamlar kim biliyormusunuz?"

"Tam bilmiyorum.
Ama tahminim var.

Asıl anlatmam gereken şeyleri Hazar'a nasıl söyleyeceğim onu bilmiyorum.
Hazar Kelebek'le konuşmak istiyor.
Konuşmalı da.
Ama ben buradayken Kelebek'le nasıl konuşacak. Bu yüzdende benim burdan çıkarak eve gitmem lazım, sonrada Hazar'a."

"Yinemi kaçacaksın."

"Evet."
Dedim sırıtarak.

"Ve bunun için bana bir araba lazım.
Taksi tutamam.
Ahu çantam ve telefonum Hazar'ın arabasında kaldı. Bana telefonunu verirmisin?"

Ahu'dan telefonunu alıp aklımdaki numarayı çevirdim.

Telefon çalar çalmaz açıldı.

"Alo."

"Alo Emin."

"Deli?
Senmisin? Sesinden tanıdım."

"Yardımın lazım."

"Nerdesin hemen gelirim."

"Özel Medical Hastanesindeyim. Acilin arkasına gel. "

"5 dakikaya ordayım.
ATM' lerde bekle."

"Tamam." Diyerek kapattım.

Ahu'ya telefonunu verip,

"Sen şimdi odadan çık.
Hazar sorarsa sinirli olduğumu düşündüğümü söyle."

"Tamam."

Ahu bana sarılıp yavaşça kapıdan çıkarken, bende pencereden aşağı atladım. Neyseki burası acil katıydı ve yere yakındı.
Arka bahçenin duvarına doğru koştum. Üzerinden atlayarak ATM'lerin yanına geldim.
1-2 dakika sonra siyah bir araç yaklaştı.
Şöför camından biri,

"Hey deli. Atla." Dedi.

Emin gelmişti.
Hemen yan kapıdan içeri attım kendimi.
Aynı anda hareket ettik.

"Hayırdır Deli.
Akrabaların kovalıyor heralde."

"Aynen.
Bugün nerdeyse yakalıyorlardı."

Dedim gülümseyerek.

"Nereye gidiyoruz."

"Eve bırakırsan sevinirim.
Sen nasılsın gececi."

"Sana minnet borçluyum."

"Okuyorum ama çalışmak zorunda değilim bir süre. Ve bu yıl mezun olup stajyer doktorluğa geçiyorum. "

"Sen tıp mı okuyordun?"

"Aynen."

"Hangi dal."

"Beyin cerrahi."

"Yapma yaa. Şansımı sii..."

Dedim.
Yol boyu benimle karşılaştıktan sonra o parayla neler yaptığını anlattı.
Borcunu ödeyip bir araba alıp yeni bir eve geçmiş ailesiyle. Nihayet,

"Geldik Deli." Dedi Emin.
Sonrada,

"Ücret istemez adını bağışla yeter." Dedi gülümseyerek.

"Gece." Dedim.
Bende gülümsedim.

"Beni biraz beklermisin?"

"Tabiki."

Hemen arabadan inerek apartmana girdim anahtarları çantamda taşımadığıma şükrederek arka cebimden çıkarıp kapıyı açtım.

İçeri girerek tekrar kilitledim. Hazar'ın ayıkıp gelme ihtimalini göz ardı edemezdim.
Hemen odama giderek kıyafetlerimi değiştirip siyah sırt çantamı maskemi yanıma alıp uzun siyah hırkamı ve siyah ayakkabılarımı giyerek tekrar evden çıkıp kapıyı kilitledim.

Koşarak aşağı inip binadan çıkarak arabaya bindim. Bu arada arkama bakarken Hazar'ın jeepini görünce şok oldum.
Kaçtığımı nede çabuk fark etmişti.
Bu adam çok zeki yeminle.

"Şimdi nereye gidiyoruz Gece. "

"Bir arkadaşa geçeceğim."

Dedim. Hazar'ın evinin adresini verdim Emin'e. Yarım saat kadar sonra gelmiştik.
Arabadan inerken Emin'e dönerek,

" Çok teşekkür ederim çok makbule geçti."

"Ne demek ne zaman ihtiyaç duyarsan gelirim."

Emin'le vedalaşıp yolladıktan sonra şimdi sırada eve girmek vardı.
Ben gelene kadar karanlık olmuştu.

Bahçedeki o kara kuçu kuçuya yakalanmadan girebilmek için köşkün yan tarafına geçerek ağaçların arasından duvara, oradanda terasa çıkmaya karar verdim.
Ama bunu hızlı yapmalıydım.

O kuçu kokumu alırsa ortalığı ayağa kaldırırdı.
Hırkamı çıkarıp çantama soktum ve maskemi alıp yüzüme taktım. Koşarak duvara oradanda zıplayarak terasa çıktım.
Terasa açılan kapının yanındaki koltuğa oturarak beklemeye başladım. Bu sırada olanlar silik şekilde parça parça aklıma gelmeye başladı. Yeniden hatırlamaya başlamıştım.
Arabaya yapılan saldırı Hazar'ın üzerine kapanması, kurşunları engellemeye çalışırken gücümü ve bedenimi zorlamam.
Burnum bu yüzden kanamıştı sanırım. Çok zorlamıştım kendimi.
Olanların hepsi tekrar hafızama dönmüştü.
O sırada aklıma gelen,

Ben buraya geldim ama Hazar'la nasıl konuşacaktım. Tamam geçen sefer sesim kısıktı anlamadı ama uzaktan uzağa nasıl kısık sesle konuşacaktım.
Onuda geçtim.

Hazar'a arkadaşın karına aşıkmış seni öldürecekken kazara karını ve bebeğinide öldürmüş.
Hâlâ senden nefret ediyor. Yeniden peşine düştü.
Diye nasıl söyleyecektim ben.
Hay ben beynimi.
Gözlerimi kapatıp düşünürken aklıma gelen şeyle terasın beton zeminine baktım. Konuşmama gerek yok ki yazarım bende.

Olmaz Gece nereye yazıyorsun.
Bu seferde yazı şeklinden bulur seni.
Dedim kendime.

Birde ya onları öldürürse ya hapse girerse. Hapse girmesini istemiyorum doğrusu.
O an Hazar'la konuşmaktan vazgeçip terasın kenarına doğru yürüdüm.

Geldiğim yerden tekrar dönmeye karar vermiştim ama...
Ya aynı şeyi tekrar ederlerse ya yine saldırırlarsa o zaman yanında bende olmam ve onu...
Aklıma gelen şeyle gitmekle kalmak arasında kaldım.
Allah'ım ne yapacağım ben yaaa.
İki arada kaldım. Diyerek ellerimi saçlarıma geçirdim.

Bu sırada gelen araba sesiyle terastan
aşağı baktım.
Hazar gelmiş sinirle aracından inerek kapısını tekmelemeye başlamıştı.

Alpay yanına gelip,

"Abi ne oluyor?
Ne oldu?
Arabaya ne oldu iyimisin birimi saldırdı.?"

" Delirecem ya.
Söylediğim şeylerin hiç birine aldırmadan yine kaçmış.
Hastanede yok,evde yok hangi deliğe girdin Gece.
İnatçı keçi.
Seni bir elime geçireyim bak bakalım kaçmak nasıl oluyor. Oturda düşün bir ya. Bir kere düşün. Adamlar seni öldürür diyorum umru değil kızın." Dedi.

Sonra başı önünde eğik bir süre durdu. Sıktığı yumruklarını aracın kaputuna vurmaya başladı.

"Zaten öleceğim diyorsun değilmi?" Dedi.
"O yüzden umursamıyorsun değilmi?
Kahretsin!
Senide Bade gibi... "

Derken o aptal köpek bana bakarak havlamaya başlayınca bakışları önce Paşa'ya sonra terasa kaydı.

Ve göz göze geldik.
Hazar beni görür görmez koşarak içeri girdi. Geleceği yer buraydı tabiki.

İki dakika geçmeden teras kapısını çarparak açtı. Soluk soluğa terasa çıkarak bana baktı.

Kaşları çatık bana bakıyordu. Yumruklarını sıkarak ağır adımlarla bana doğru gelmeye başladığında hâlini hiç beğenmedim.
Öfkesini çıkaracak yer arıyor gibiydi.

Kendimi korumak için tehdit amaçlı iki elimde elektrik oluşturup birbirine bağladım.
O na zarar vermezdim. Ama o hiç öyle durmuyordu.

Ama o hiç öyle durmuyordu
Hazar gördüğü şeyle durdu.
Derin Bir nefes aldı.

Elini alnıma bastırarak gerileyip terastaki koltuğa bıraktı kendini.

"Sana zarar vereceğimi sandın."

Bugün herkes aynı şeyi yaşıyor.
Bir süre suskun durdu.

"Gece ile arkadaş olduğunu biliyorum.
Gece'yi bulmam lazım nerde olabilir.
Aptal arkadaşının peşinde birileri olabilir. Hayatı tehlikede olabilir. Yardım et onu bulmalıyım.

Hadi konuş Gece.
Nasıl konuşacaksan.

Elimdeki elektriği kesip sol elimi cebime sokarken sağ elimi sağ cebime vurdum.

Hazar gözleri kısık şekilde bana baktı.
"Cepte.
Yani seninle mi."

Başımı salladım evet anlamında.
"Aptal mı bu kız.
Ne diye diye kaçıyor.
Güvendemi?"

Yine başımı salladım.

"Neden konuşmuyorsun.
Son karşılaşmamızda kısık seslede olsa konuştun."

Omuz silktim sadece.

" Delirtirsiniz insanı.
Ona söyle benim yanıma dönmeli başka türlü güvende olmaz.

Peki Şahin.?
Neden uzak durmalıyım anlat."

Hadi anlat anlatabilirsen.

"Bugünkü adamlarla alakası varmı?"

Sorduğu sorunun cevabını ateşli gözlerle bekliyordu.
Başımı öne eğdim.
Mecburen söylemeliydim.
Yavaşça başımı salladım.
Ayağa fırladı.

"Nedenini biliyorsun değilmi?"

Yine başımı salladım.

"Söyle."
Korku ve heyecandan kalbimin atışları kulağıma tırmandı. Vereceği tepkiden korkmuyorum desem yalan olurdu.
İşaret parmağımla Hazar'ı gösterdim önce. Sonrada başparmağımı kaldırıp boğazımın üzerinden görünmeyen bir çizgi çektim.

"Beni öldürmek istiyor."
Gülümsedi.
"Farkettim zaten." Dedi alaycı şekilde.

Gözlerimi devirdim.

İşaret parmağımı havaya kaldırdım. Ucunda ince bir elektirik dalgası oluşturdum.
Hazar her hareketimi dikkatle izliyordu. İşaret parmağımdaki elektirikle yüzük parmağıma bir yüzük çizdim.
Sonra iki elimle hamile işareti yaptım.

Başını hafif yana yatırdı, kaşları çatıldı. Yumruklarını sıkarak bana bir adım attı. Anlamıştı demek istedigimi.
Sağ elimi kaldırarak boynumun altına görünmeyen bir çizgi daha çektim.
Ölümün tek tarifi olan hareketi yapmak zorunda kaldım.

"Yalan! Dedi Gökgürültüsü gibi bir sesle.
"Karımı ve bebeğimizi öldüren o mu? Yalan! Söylüyorsun."

Diye bağırdı üzerime gelerek.
Aynı anda 2 metre geriye zıplayarak teras demirlerine çıkıp durdum.

Yüzüme baktı nefretle.
Başımı iki yana salladım.

"Neden?
Neden yapsın?"

İşaret parmağımla Hazar'ı gösterdim. Sonrada o ölüm işaretini yaptım yine istemeye istemeye.
Benimi öldürecekti.
O gün beni öldürecekti ama Bade'yi bilmiyormuydu.
Başımı salladım yine evet anlamında.

"Ama neden, ben ne yaptım ona.
Benim arkadaşımdı o. Bade'ninde arkadaşıydı." Dedi sinirle yerinde dönerek.
Elimi kalbimin üzerine koydum.

"O kadarda değil.
Ba-Bade- yemi aşıkmış.
Yalan söylüyorsun bu kararınada inanmam.

Şahin Bade'ye aşık olduğu için beni öldürüp onu elde edecekti diyorsun öyle mi. Ama o gün Bade'nin yanımda olduğunu bilmiyordu öylemi.
Benim yüzümden...
Öyle mi? " Dedi Hazar.

Dizlerinin üzerine bıraktı kendini.
O dev gibi adamın çöküşünü gördüm orda.

Elimden birşey gelmedi.
Bağıra çağıra yeri yumruklayan adamı izledim sadece.

********************************

Bölüm sonu canlar.
Sonraki bölümde görüşmek üzereee.
Sağlıcakla kalın hepinizi seviyorum. Sizide hayaletlerim.😍😍😍

Loading...
0%