Yeni Üyelik
2.
Bölüm

🦋H.K 2 Karşılaşma•

@azamet_29_2

 

Bu gece bu ikinci ev.
İlk girdiğim evde yapmak istediğimi başaramadım.
Tam kasayı açacakken ev sahipleri gelmiş bütün planımın içine etmişilerdi.

 

Oysaki bana 5 dakika daha lâzımdı sonra o bebekler benim olacaktı.
Böyle şansıma tüküreyim.
Bazen istisnalar olsada genelde tutan plânlar yapardım lakin bu gece tutmadı.

 

İhtiyar çiftin uykusu erken gelmişti sanırım. Keşke gittikleri partide biraz daha oyalansalardı. O zaman işim daha kolay olacaktı.

 

Ama gece henüz bitmemişti.
Bu gece az yada çok elim boş dönmeye niyetim yoktu.

 

Bu yüzden evden hızlı bir şekilde çıktıktan sonra maskemi çıkarıp mini sırt çantama teperken siyah ince uzun hırkamı da çantamdan alıp üzerime giyerek ordan uzaklaştım.
Sonrada caddedeki kalabalığa karışarak ilerledim.

 

Bu devir tam hırsızlara uygun aslında.
İnsanların önlerinde maskeli şekilde bile yürüseniz partiye gidiyor sanırlar.
Yada film çekimi var diye imza isterler heralde. Bazı şeyler varki göz önünde olmasına rağmen görünmez.

 

Benim gibi...
Ben Gece..

Gece Çakır.

19 yaşında gencim güzelim.
Bu yaşa kadar jimnastik, bale, koşu, dövüş konularında her türlü eğitimi alan okulda iken sporcu olup, olimpiyatlara katılmak için canla başla çalışan biriydim.

 

Ama artık değil, nedenmi?
Onuda sonra anlatacağım.

 

Yıllarca canım çıkana kadar aldığım eğitimi şimdi hırsızlık yapmak için kullanıyorum.

 

Her neyse caddeye inerek bir taksi çevirdim ve evimin yolunu tuttum.
Işıklı caddelerin arasında ilerledikten sonra, bu semtten geçerken yine o köşke takıldı gözüm.
Bu semtte maddi durumu iyi olanlar oturuyordu. Ama bazıları vardiki ufff! Lüks içindeydiler.

 

Boş oluşuyla dikkatimi hep çeken o büyük köşke her kim geldiyse oda öyle olmalıydı.
Uzun zamandır burdan geçmemiştim ve görünen o ki o köşk şuan birileri tarafından kullanılıyordu.
Zengin birileri tarafından hemde.

 

O an aklıma gelen şeyle kafamın üzerinde bir ampul görür gibi oldum. Kısa bir süre daha yol aldıktan sonra taksiye dur diyerek indim.
Parasınıda ödeyerek gönderdim yaşlı adamı.
Bu gece diğer evden alamadığımı bu eve girerek alacaktım.
Durduğum noktadan köşke bir kaç ev mesafe vardı.
Kendime, kameralara ve alarmlara yakalanmayacak bir kuytu bulup maskemi çantadan çıkararak taktım. Hırkamı çıkararak yine çantama teptim ve sırtıma aldım.

 

Önümdeki eve sessizce tırmandıktan sonra koşarak bir sonraki evin çatısına atladım.
Sonra diğerine, sonra diğerine sonrada köşkün arka bahçe duvarının arkasındaydım. Duvarın üzerinden atlayarak köşke ulaşacaktım.

 

Buraları avucumun içi gibi biliyordum.
Gördüğüm, baktığım, duyduğum hiçbir şeyi unutmam. En ince ayrıntısına kadar aklımda kalır.
Ayrıca altıncı hissimde kuvvetlidir.
Yani ben tam bir hırsızım.

 

Köşkün arka bahçe duvarına tırmandıktan sonra ayağa kalkmadan bütün bahçeyi kolaçan ettim. Arka tarafta kimse yoktu. Peki ya önde...
Önde olabilirdi.

 

Yavaşça parmak uçlarımda bahçeye indim ve evin duvar dibine kadar kedi kadar sessiz ve hızlı ilerledim.

 

Sırtımı duvara yaslayarak köşeye kadar yürümeye devam ettim. Köşeye gelince yavaşça başımı uzatarak ön kısma baktım. Evet önde iki kişi vardı.
Geri çekilerek etrafı tekrar incelemeye başladım.
Gözlerimi kapatarak evi ve etrafını hatırlamaya çalıştım.

 

Ben şuan doğu kısımdaydım.
Bahçe duvarları 3-4 metre kadardı.
Batıda adamlar, kuzeyde diğer evler güneyde ağaçlık alan vardı.

 

Eve şuan tepemde bana bakan küçük pencereden girecek, daha önce boşken de girdigim için yerini ezbere bildiğim kasayı açacak, paraları alıp yine pencereden çıkıp çatıya, sonra aradaki 4 metreyi atlayarak bahçe duvarına çıkacak ve ağaçlık alana dalıp kaybolacaktım.

 

Planda iyi.
Hadi Gece göreyim seni.
Hiç bir zenginin göt göbek büyütme hakkı yok. Onlar göt göbek büyütürken başka kimseyi görmüyorlarsa bizde görmelerini sağlarız.

 

Önce alt katın penceresindeki demir parmaklıklara tırmandım. Ordanda üst katın penceresinin pervazına çıktım. Ayakta kendimi sabitleyerek hemen yanda açık şekilde beni bekleyen o küçük banyo penceresine tırmanıp oradanda bir yılan gibi içeriye süzüldüm.

 

Boyum 165 civarı kilom ise 45-50 falandı. Çok zayıf ve inceydim. Ama sıkı ve esnek bir vücudum vardı.

 

Bu yüzden her delikten girebilirdim bence.
Banyoya girdigim anda ilk duyduğum su sesiyle anında panik olup kapı arkasına saklandım.

 

Lan şansa bak, banyoda biri varmış.
Bugün yatağımın tersinden kalkmıştım sanırım.
Hay böyle şansıma sss....

 

İçerde biri vardı ve şuan duşa girmişti.
Kapı arkasından birazcık uzanarak ne yaptığını görmek için baktım. Banyoda ne yapacaksa beyine bak.

 

Kabin şuan buharla kaplı olduğu için net görünmesede giren bir erkek olmalıydı.
O boy ve omuzlar bir kadına ait olamazdı. İhtiyar zengin adamı biraz bekleyip sonra kapının arkasından sessizce koridora çıktım.

 

Doğruca koridorun sonundaki merdivenlere oradanda kütüphaneye gidecektim. Ama aşağı kata inerken evin yeni halini görünce takılıp kaldım. Daha bir kaç ay önce harabe gibi olan ev şuan şahane duruyordu.
Etrafı izleyerek merdivenlerden inmeye başladım.
Şuan bu köşkte oturan her kimse çok zevkliydi doğrusu. Evdeki herşey hem eski hem son model gibi duyuyordu.

 

Aah. Oyalanıyordum.
Hemen kütüphaneye gitmek için son basamakları yandan atlayarak indim. Alt kattaki kapıyı açtığımda odanın kütüphane olmaktan çıkmış oturma odasına dönüştüğünü görünce bir kez daha şansıma söverek hızla koşar adım üst kata çıktım tekrar.

 

Hızlıca etrafa bakarak kütüphane hangi oda olmalı diye düşünüp şansımı sondaki odaya kullandım. Hemen kapıya dayanıp yavaşça açtım.
Bingo.
Burasıydı.
6. hissim seni seviyorum.

 

Belimden küçük feneri çıkartıp etrafı hızlıca kolaçan ederek kasayı bulmaya çalıştım. Ama ezbere bildiğim yerde değildi. Ee... Nerdeydi o zaman?
Normalde ya tablo altı yada dolap kasa olurdu. Ama burda farklı diyordu 6. hissim.

 

Odanın duvarlar boydan boya kitaplık yapılmıştı. Karşımdaki kitaplık ve önündeki iz dikkatimi çekti.
Bu kitaplık hareket ediyordu.

 

O halde bir düğmesi vardı. Ben olsam kitapların arasına bir düğme iliştirirdim. Kitapları hızlı hızlı ama sessizce yere alıp kalan son kitapı tuttuğumda yerinden kıpırdamadığını gördüm.
Buydu!
Anahtar bu kitaptı.
Kitabı yavaşça öne doğru eğdiğimde, kitaplığın alt bölümü tık diye dışarı attı kendini.

 

Zaman azalıyordu.
Hemen açıp içindeki küçük kasanın şifresini bulmak için çevirerek tek tek sesleri dinledim. Arada ince ses çıkaran rakamları arka arkaya bir kaç kere deneyip sonunda açtım.
Bunu İbo ya borçluyum not alayım.

 

"Evet gelin annenize bakalım bebekler."

 

Paraları alıp çantama tıkıştırdım. Sonra elime gelen takı kutusuna baktım. İçinde çok kıymetli bir şey vardı mutlaka, burda olmazdı yoksa.
Ne olduğuna bakacak vaktim olmadığı için direk alıp gitmeye karar verdim.
Tam ayağa kalmıştım ki koridordan ayak sesleri gelmeye başladı.

 

"Alpay?
Senmisin?
Ne arıyorsun orada? "

 

" Uf.. Adamdaki ses kalın geliyordu."

 

Hemen kapının arkasındaki kitaplığın üzerine tırmandım ve yüz üstü uzandım.
Ben nefesimi tutarak beklerken kapıdan içeriye biri girdi.
Uzun boylu geniş omuzlu iri yapılı biri ve belinde havlu sarılıydı.
Olamaz banyodaki adamdı bu.

 

Odanın ortasına doğru yürüyerek etrafı görmeye çalışıyordu. Kasayı gördüğü anda çıngar çıkacaktı.

 

Üstelik ışığı açmaya kalkarsa kabak gibi ortada görünecektim.
Bu yüzden hızlı olmalıydım.

 

Hemen yerimde doğrulup kapının üzerinden atlayarak koridora attım kendimi, aynı anda kapıyı hızla kapattım. Bu bana süre kazandıracaktı. Koşarak koridordan geçerken arkamdan bir el silah sesi duydum.
Ne ara silâh buldu bu herif lan!

 

Tabi ya genelde kütüphaneye konur bu silah milleti.
Hedefteki de bendim.

 

Tam merdivenlerden inecekken ana kapı açılınca biri daha girdi içeri.
Duydugu silah sesine gelmiş olmalıydı.
Aynı anda arkamdan bir silah sesi daha duydum.
Kesin sol tarafımdan kalkmıştım bugün. Yoksa bu kadar aksilik olamazdı.
Allah'tan ışıklar açık değildide kurşunları tutturamıyordu. Gerçi tuttursa ne olacak, bana işlemezdi.

 

Aşağıdaki adamın elini beline attığını görmemle merdivenleri yandan atlayarak önce koltuğa ordan açık oda kapısını kullanarak üst katta bana bakan pervaza ve ordan da pencereyi açıp terasa çıktım.

 

Tam aksiyon yaşıyordum şuan.
Şansıma gece berrak ve dolunay vardı. En azından kaçarken yolu rahat görebileceğim diye düşünüp... Oyalanmadan köşkün güneyi için çatıya çıkmalıyım. Dedim.

 

Zira banyo penceresinden çıkış şuan için bir hayaldi.

 

Koşarak terastan geçip çatıya hamle yapacakken arkamdaki,

 

" Sakın kıpırdama! "

 

Diyen o tok sesle durdum.
Ne ara bana yetişmişti bu herif.

 

" Dön! "

 

Dediğini yapmalımıydım.
Bir metre önümde teras demiri ve aşağıya bir kat. 2-3 metre ötemde ise çatı vardı.
Evet yapsam iyi olacaktı.
Şimdilik.

 

Yavaşça arkamı döndüm.
Bir an öylece kaldım, ay ışığında gördüğüm şeyle.
Birileri film falanmı çekiyordu, bende içine mi düşmüştüm.
Karşımda duran adam artist kartpostalı gibiydi.

 

1.90 civarı, kalıplı, kaslı belinde bir havlu ve ıslak saçlarından üzerine oradanda yere damlalar akıyordu.
Bu adamı rüyasında gören kızın kesin abdesti bozulurdu.

 

Oda benim gibi nefes nefese bana bakıyordu.

 

Ben götlü göbekli zenginmi demiştim az önce.
Bu adamda dirhem yağ yoktu beh!

 

" Sakın kıpırdama vururum! "

 

Duyduğum cümle ile transtan çıktım. Neyseki çıktım.
Yoksa vur valla diyecek kıvama gelmiştim.

 

" Kasadan aldıkların umurumda bile değil.
Ama o elindeki kutuyu bana vereceksin bende bu seferlik gitmene izin vereceğim."

 

O âna kadar unuttuğum elimdeki kutuya baktım.

 

" Ver onu sonra çek git, sana dokunmayacağım.
Yoksa hiç acımam gebertirim."

 

Elimdeki kutuya bir kez daha baktım. İçindeki her neyse paralardan daha değerliydi belliki.
Elmas falan olmalıydı. Yada elmaslar.
Eh buda daha çok para demekti.
Kutuyu arkama aldım.

 

Elindeki silahı dahada belli ederek,

 

" Sana son kez söylüyorum.
O kutuyu ver.
Sonra da defol git, aldığın paralar umrumda değil. Ama o kutuyu almana izin vermem."

 

Dedi tıslayarak.

 

Tam çatıya nasıl zıplarım hesabı yaparken ayaklarımın dibine ateş etti. Aynı anda yerimden hızla geriye doğru zıplayıp teras demirlerinin üzerinde durdum.

 

Yaptığım harekete oldukça şaşırmış görünüyordu.
Ben ince bir ip üstünde bile durabilirdim oysa.

 

Hiç konuşmadan arkamdaki kutuyu önüme alarak havaya kaldırdım.
Ağzımdan tek kelime duymamalıydı.
Bu zeki eleman sesten bile peşime düşebilirdi.

 

Diğer elimin işaret parmağı ile silahı aşağı indirmesini işaret ettim.
O anda terasa diğer adam çıktı.
Elindeki silah bana dönüktü.

 

" Hazar abi iyimisin? "

 

Adı Hazar'mış demekki.

 

Adamın silahı üzerime dönük gözleri bende silahın horozu havadaydı.
Beni vurmak için hazırdı.

 

" Alpay indir silahı. "

 

" Ama abi! "

 

"Alpay indir dedim!
O kutuya zarar gelmeyecek."

 

Adam kutuya bakıp anında ikiletmeden elindeki silahı belinin arkasına taktı ve kolları yana düştü.

 

Anlamıyordum neydi bu kadar önemli olan şey.

 

Kutuyu iki elimle tutarak açmak isteyince gök gürültüsü gibi bir sesle irkildim.

 

" Sakın!!
Sakın ona dokunma."

 

" Oha o ses nerden çıkmıştı öyle."

 

Tamam be. Dedim içimden. Zaten alacağımı almıştım ben. Kutuyu arkama çektiğimde içindeki şey her neyse alıp cebime sokmuştum. Ve yerine diğer cebimdeki hediyeyi bırakmıştım.

 

Elimdeki siyah kutuyu sağ elime alıp Hazar denen adama doğru havaya attım.
O, kutuyu yakalarken anında çatıya zıplayıp ağaçların olduğu yöne koşarak duvarla arasındaki 4 metrelik mesafeyi atlayarak bahçe duvarına indim. Geri dönüp baktığımda Hazar terasta beni izliyordu.
O kutuyu açmadan tüysem iyi olacaktı. Zira açınca delirecekti bence.

 

Kendimi ağaçların arasına atıp koşarak uzaklaşmaya başladım.

 

Bir kaç saniye sonra arka arkaya kurşun sesleri gelmeye başlamıştı.

 

Kutuyu açmıştı. Hahahahah.

Loading...
0%