Yeni Üyelik
25.
Bölüm

🦋H.K 25 Cevap 🦋

@azamet_29_2

Bugün 2. gün.
Gece'yi 2 gün önce getirmiştim hastaneye ve 48 saattir sadece uyuyordu.

2 gün boyunca Gece'nin yanından hiç ayrılmadım. Geceleri bile burda yanında kaldım.
Ama bir kez bile uyanmadı.
Arada bir doktor gelip kontrol etmese artık korkmaya başlayacaktım...

"Mehmet neden hâlâ uyanmıyor."

"Vücudu yorgun olmalı. Bilmediğimiz başka birşey olmadığına eminmisin?"

"Hayır sadece yüksek voltaj."

Diye yine yalan söyledim.
Gece'ye kızarken onun gibi yalan söylemiştim.

"Belkide hastalığınında etkisi var ama bilemiyoruz. Bu kezde sizin yüzünüzden MR çekemedik. Başka bir sorun varsa bile öğrenemiyoruz.
2 gün önce sana sorduğumda çekelim demiştin ama sonra fikir değiştirerek beklemek istedin.
Dahası neyi neden beklediğimizide söylemiyorsun."

"Mehmet emin ol çok önemli bir sebebi var."

"Umarım öyledir Hazar."

Dedi Mehmet çıkarken.
Mehmet ilk gün MR isteyince tamam demiş ama İbo'nun ve Ahu'nun söyledikleriyle beklemeye karar vermiştim.
Tabi adam haklı olarak şaşkın ve sinirliydi. Hem yardım istiyor hem tetkikleri yaptırmıyorduk.
Haliyle oda buna kızıyordu.

O çıktıktan sonra Gece'nin yanına gelip yatağın kenarına oturdum. Yüzünü izledim.
Kara kaşlarına,uzun kirpiklerine,kırmızı dudaklarına baktım.
Kafamın içinde yüzüne hayali bir maske ekledim. Onu ilk gördüğüm ânâ döndüm.
Terasın korkuluğunda bana bakan Hırsız Kelebek hâlini hatırladım.

Ne kadar da aptalım.
Gece ve Kelebek aynı kişiydi ama ben anlayamamıştım.
Nasıl anlayamazdım. Oysa gözlerinden, hareketlerinden, boyundan, fiziğinden çok belliymiş.

" Seninle görüşeceğiz yalancı Gece.
Herşeyi bir bir anlatacaksın bana. Bütün sırlarını."

Dedim elimin tersini yanağında gezdirerek. Ama derin uykusunda beni duymuyordu. Geçen sefer yaralandığında 30 saat uyumuştu.
O zamanda yorgundu.
O zamanda uykum var diyordu.
Bu gücü o zamanda kullanmıştı.
Ne için kullandığını anlamıştım artık.
O gün o arabadan onun sayesinde ölmeden çıkmıştık.
Nasıl yaptıysa o kurşunları bizden uzak tutmuştu.
Bu kez 48 saattir uyuyor olmasına rağmen neden uyanmıyordu.
O gücü bedenini bu kez daha mı fazla yormuştu.

Deponun önündeki hali geldi gözümün önüne. O dengesiz gücün canını nasıl yaktığını, onu nasıl zorladığını, buna rağmen bizi korumaya çalışışını ve birden kalbinin nasıl durduğunu hatırladım.

O an kalbimin sıkıştığını damarlarımdaki kanın çekildiğini hissettim.

"Gece." Dedim.
Avucumu yanağına koyarak.

"Uyan artık, o gece karası gözlerini yeniden görmeme izin ver."

Derken kapı tıkladı.
Gelenler Ahu ve İbo olmalıydı.
Mehmet gelmeden önce aramış ikisinide buraya çağırmıştım.
İçeriye girer girmez,

"Uyandımı.?" Dedi Ahu.

Gece'ye bakarak,
"Uyandı diye sevinmiştik." Dedi İbo.

Dönüp Gece'nin yüzüne baktım üzgün şekilde,

" Hâlâ uyuyor."

İbo:
"Doktor ne diyor.
Neden hala uyanmıyor."

"Yorgun diyor.
Bilmediğim başka birşey varmı diye sordu. Yok dedim. Belkide o tümörden ama anlayamıyoruz." Dedi.
MR çektirmeyişimize kızdı. Tabi anlatamadığım için birşey diyemedim."

"Bizi neden görmek istediniz o zaman."

Yatağın yanına oturarak,

"Oturun." Dedim koltuğu göstererek.
İkiside endişeli şekilde oturunca,

" Anlatmaya başlayın. "

Ahu İbo'ya İbo'da Ahu'ya bakarak,

"Neyi.?" Dediler.

Herşeyi.
Gece'nin bu halini ve Hırsız Kelebek olduğunu biliyordunuz ve gizlediniz.
Şimdi en başından başlayarak herşeyi anlatın.

Suskun oturan ikilinin ağızlarını bıçak açmıyordu.

"Konuşun!" Dedim sinirli şekilde.

İbo:
"Kusura bakmayın Hazar Bey.
Biz Gece ile ilgili hiç bir şey anlatamayız."

"Ne demek anlatamayız?"

Ahu:

" Anlatamayız işte.
Bize kimseye anlatmayacaksınız dedi.
Anlatmak isterse kendi anlatırdı zaten."

"Özel gücü olan birinin suç ortaklarısınız.
Yaptığı her şeyi,hırsızlıklarıda dahil biliyordunuz."

Ahu:
" Yanılıyorsunuz.
Yaptığı herşeyi bize söylemez Gece."

"Ama bu gücü biliyordunuz.
Hastalığını biliyordunuz.
Neden o cihaza giremediğini biliyordunuz. Buna rağmen, hiç bir şey yapmadığınız gibi banada söylemediniz."

"Size neden söyleyecektik Hazar Bey."

Dedi yine,Ahu.

"Hangi sıfatla.
Gece bizim arkadaşımız.
Bize kimse bilmesin dedi. Özelliklede sizin bilmenizi istemedi. Bizde sırrını muhafaza ettik.

2 gün önce Gece kendi belli etmese hâlâ bilmiyor olacaktınız.
İsterse kalanınıda kendi anlatır."

"Gerçekten sinir bozuyorsun."

Dediğimde gözlerini gözlerimden çekme gereği bile duymadı kız.
İkiside Gece'yi seviyordu ve saygı duyuyorlardı sırrına.

İbo:
Anlatsada anlamasada, bize kızsanızda kızmasanızda Gece'nin hayatını size borçluyuz.

Bu yüzden teşekkür ederiz Hazar Bey.
O gün orda Gece'nin hayatını kurtardınız. Yoksa..."

"İyi o zaman borcunuzu anlatarak ödeyin.
Herşeyi bilmek istiyorum."
Dedim hırsla ayağa kalkarak.

"Olmaz Hazar Bey.."

Dedi Ahu yine.
Bu kez kollarını birbirine sarmış yüzüme bakarken.

" Delirtirsiniz insanı.
Arkadaş bozuntuları."

"Onları sorguya çekmeyi bırak Hazar!"

Duyduğum zar zor çıkan sesle donup kaldım. Nihayet o sesini yeniden duymuştum.
Ahu ve İbo yerlerinde fırlayıp Gece'nin yanına koşarken yavaşça arkama dönüp baktım.
Gece yerinde doğrulmuş yatakta oturuyordu.
Nihayet uyanmıştı.

İbo:
"Gece korkutun bizi."

Dedi.
Ağlamaklı şekilde sıkıca sarılıp alnından öperek.

"Öldüğünü sandım.
Sakın bir daha bana bunu yapma."

"Hâlâ zamanım kalmış." Dedi Gece kısık sesiyle.

Ahu:

"Arkadaşım.
Nasılsın?
İyimisin?
Bir yerin ağrıyormu."

"Ahu susadım.
Su verirmisin?"

"Hemen."

Ahu yanındaki şişeden bardağa biraz şu bırakıp Gece'nin dudağına uzatarak içmesine yardım etti .

Bardağı bıraktıktan sonra,
"Ben hemen doktoru çağırıp geliyorum." Diyip koşarak çıktı.

İbo bana bakarak.
"Hazar beyi de çok korkuttun." Dediğinde Gece ellerini önünde birleştirip bana baktı.

İbo:
" Ben dışardayım."

Diyerek çıkınca Gece'nin yanına geldim.

"Özür..."
Demiştiki devamını beklemeden sımsıkı sarılıp göğsüme bastırdım.
Hiç bir şey söyleyemeden bir süre sadece sarıldım. Gece karası gözlerini yeniden görmüştüm.
Sonra,

"Seni yalancı."

Dedim hem kızgın hem üzgün çıkan sesime engel olamadan.

"Senide kaybettim sandım." Dedim. Dahada sarıldım.

"Ben yalancıyım, ama sende aptalsın.
Sana git dedim neden gitmedin?
Neden inatla kaldın.
Orda ölebilirdin.

"Ben orda olmasam asıl sen ölmüş olacaktın."

Dedim geri çekilirken.

"Orda... " Dedim ve durdum.
Söylerken bile zor geliyordu.

"Kalbin durdu.
O aptal güç kalbini durdurdu.
Kalp masajı ve suni teneffüs yaptım.
Nerdeyse ölüyordun.

Nerdeyse ölüyordum Gece.! Ne kadar korktum tahmin bile edemezsin.
Bir daha o gücü kullanma."

" Bir gün eksik birgün fazla, benim için bir fark yoktu.

Yinede özür dilerim.
Hem korkuttuğum, hemde söylediğim yalanlar için."

Bir süre sessiz yüzüne baktım.

"Özrünü kabul etmemi istiyorsan senden isteyeceğim şeyi yapacaksın."

Yüzüme baktı.

"Neymiş o."

"Gece.
O MR'ı çekelim.
Doktor görsün.
Buraya geldiğimiz ilk gün sana bile sormadan çektirecektim ama arkadaşların senden habersiz olamayacağı konusunda beni ikna etti.
Bu yüzden gönlünle olsun. Çektirelim şu MR'ı bu hastalığın bir çaresi olmalı."

"Sana söyledim Hazar, istemiyorum.
Bu tümörün çaresi yok.
Ve ben aynı şeyleri tekrar tekrar duymak istemiyorum artık."

"Orda o depoda söylediklerini hatırlıyor musun?"

"Depodamı?
Ne söyledim?"

"Keşke..."

Demiştimki kapıdan Doktor ve Ahu girdi.
Onlar gelince susarak ayağa kalkıp bir adım geriledim.
Doktor yanımıza geldiği için cümlem yarım kalmıştı.

"Gece Hanım.
Uyanmışsınız, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Ağrınız varmı?"

"Hayır sadece yorgunum."

"Güzel, önce bir muayene edelim.
Lütfen uzanın."

Gece tekrar yatağa uzandı.
Doktor genel bir muayene yaptıktan sonra,

"Vücudunuzda bir sorun görünmüyor ama Mehmet hocamın istediği MR 'ı çektirin lütfen."

" Sağolun doktor bey, ama gerek yok." Dedi Gece yerinde doğrularak.
Hâlâ inat ediyordu.

Ahu:
"Gece lütfen!
Yapma böyle."

Desede cevap vermedi.
Doktor bana dönerek,

"Benlik bir durum kalmadı Hazar Bey.
Bundan sonrası Metmet hocamda.

Tekrar geçmiş olsun." Dedi.

"Sağolun." Dediğimde odadan çıkmıştı bile.

Ahu:
"Hayatımda senin gibi inat birini görmedim Gece.
Neden kendine bir şans vermiyorsun?"

Derken gözleri dolu dolu baktı arkadaşına. Gece ise sessiz sadece önüne bakıyordu.

"Ahu bize izin verirmisin?"

Dedim üzgün bakan kıza.

"Bu yaptığın haksızlık.
Çok kötüsün Gece."

Diyerek çıkarken gözlerini siliyordu. Sonunda ağlamıştı.

Gece'ye döndüm.

"Arkadaşlarına acımıyorsun belli.
Ama kendine acımalısın."

" Ben kendime acımayı çok önce bıraktım Hazar Bey."

Dedi üzerindeki örtüyü avuçlarının arasında sıkarken.

"Durumumu öğrendiğimde çok acıdım kendime.

Duyduklarımdan sonra neler hissettigimi ne kadar üzüldüğümü benden başka kimse bilemez.

Gözyaşlarımı hiç kimselere göstermeden gece gündüz, tek başıma, nasıl ağladığımı...

Kendimi ne kadar aciz hissettiğimi. Kimse,hiç kimse bilemez.
Allahım. Dedim.
Neden? Neden?
Daha 19 yaşındayım. Neden beni buldu. Ne yapmış olabilirim?
Kime ne yaptımki cezası bu oldu. Dedim.
Benim hayallerim vardı dedim, halime acıyarak."

Dedi, sesi doz doz yükselmeye, kaşları çatılmaya başlarken.

"Dünyadaki herşeyden çok istediğim Olimpiyatlara katılma hayallerim vardı benim.
Hayallerimin hayal olarak kalacağını öğrendiğimde.

İşte en son o zaman çok acıdım kendime.
Yazık sana Gece Dedim.
Canla başla günlerce çalışmıştın oysa .

Aynaya her bakışımda, karşımdaki o zavallı kıza hep acıdım.

O aynalarda alkolik bir anne ve babanın, hayalini çöpe atan kızını, ölüme mahkûm kızını her görüşümde ona...
Çok,çok acıdım.!

Bomboş bir evde boş bir odada soğuk bir yatağa yatarak, yastığına sarılarak, gözleri ve yüzü şişene kadar ağlayan kıza en çok ben acıdım.

Delirmemek için nasıl direndiğini gördükçe nasıl çaba harcadığını gördükçe çok acıdım."

Sesi dahada yükseldi.

"O kadar acıdım ki.
Onu kurtarmak istedim!"

Bağırmaya başladı.
Sesini bu kadar yükseltdiğine ilk kez şahit oldum.

Aniden pijamasının üstünü yukarı kaldırıp gözüme bakarak.

Bu kelebeğin altına bıçak saplayacak kadar çok acıdım." Dedi hâlâ bağırarak.

O an ellerimi ve dişlerimi sıkarak inanamaz şekilde baktım gece karası gözlerine.

Kendinimi öldürmek istemişti.
Nasıl yapabilmişti. Gece'nin böyle bir şey yapacağını kim söylerse söylesin inanmazdım.
Nasıl bir bunalım yaşamıştıki böyle birşeye kalkışmıştı.

Yanına yaklaştım.
Sarıldım.

"Özür dilerim." Dedim...
Özür dilerim. Keşke yanında olabilseydim."

Kollarımın arasında devam etti sözlerine.

"Ama ne acımak işe yaradı nede o bıçak.
Baktım olmuyor beni bekleyen ölümü kabul ettim.
Sevdim. Bağrıma bastım.

"Bu yüzden artık kendime acımıyorum."

Doğrulup Gece'ye baktım. Gözleri önündeki ellerindeydi.
Tek başına neleri yaşamak zorunda kaldığını öğrenince kalbimdeki geçmeyecek olan kesiğin yanına bir kesik daha eklendiğini hissettim.

"Gece. Bana söylediğin şeyi hatırlıyormusun.?"

Başını önünde,

"Hatırlamıyorum."

Dediğinde pes ederek bıkkın baktım yüzüne. Bilerek yapıyordu.

"Keşke daha uzun yaşasaydım.
Belkide sana aşık olurdum..."

Dedin.

"Özür diledimya, yalanlarım için."
Diyerek baktı yüzüme.

Yine yapıyordu işte. Bilerek beni kızdırmaya çalışıyordu sanki. Dayanamadım.

Hırsla ayağa kalktım.

"Yani yalan söyledim, mi diyorsun?
O zaman tebrikler yalancılar kraliçesi. Öyle bir anda öyle bir yalan söylemek için baya baya yalancı olmak gerekir."

Dedim sinirle gömleğimin yaka düğmesini açıp yukarı bakarken.
Nefesim daralmıştı gerçekten.
Delirmek isteyen bu kızla konuşmalı.

Başımı Gece'ye çevirdiğimde donuk ve dolu gözlerle bana bakıyordu.
Gözyaşları gözlerinde birikmiş dokunsam ağlayacak gibiydi.

Az önce duygusuz ve sinir bozucu bakarken, şimdi ise o hâline tezat şekilde ağlayacak gibi bakarak aklımla oynuyordu.

Onu öyle görünce kabaran sinirim bir anda söndü. Bu halinin sebebini anlamaya çalışırken,
Gece'nin hareketlenerek yataktan indigini görünce yanına gelip kollarından tuttum.

"Ne yapıyorsun?
Kalkamazsın yat yerine, daha yeni uyandın." Desemde dinlemedi.

Tamamen ayağa kalkarak yataktan tutunarak ayakta durdu. Bacakları hala güçsüz ve titriyordu.

Tam önümde gözleri sabit şekilde bakarak ellerini gömleğimin düğmesine götürdü.
Yaptığına anlam veremedim önce.
İlk düğmemi açınca ellerinden tuttum.

"Gece ne yapıyorsun?"

Dedim şaşırarak.

Saçma bir hareketti yaptığı.
Bileklerini ellerimden kurtarıp ikinci düğmemi tutunca bu kez bileklerinden tuttum.

"Gece.!

Yapma!!

Dedim uyarıcı bir tonda.

"Bakacağım!"

"Gece yapma!"

"Bakmak istiyorum.
Gizleyemezsin gördüm."

Dedi.
Az önceki hareketim unuttuğum şeyi ele vermişti .

🦋🦋🦋

"Keşke daha uzun yaşasaydım.
Belkide sana aşık olurdum..."

Evet bu sözler bana aitti.
O anki ruh halimle söylediğim cümlelerdi. Hazar bütün kalbiyle sevebilen bir erkekti.

Konuşma şekli ve söylediği cümleleri duyunca bir anda ağzımdan çıkmıştı bu iki cümle,engel olamadan.
Sonunu düşünmeden konuşmuştum.

O an ölmüş bir kadını, Bade'yi gerçekten kıskanmıştım.

Ama yineleyemedim.
Söylediğim şeyden ar duydum.
Çok seven bir kadının, onu çok seven erkeğine denmeyecek bir şeyi demiş olmaktan utandım.
Onun yerine,

"Özür diledimya işte yalanlarım için."
Dedim yüzüne bakarak.
Söylediğim şey yalandı demeye çalıştım inkar yoluna giderek.

"Yani yalan söyledim, mi diyorsun?"

Dedi yorgun ses tonuyla.
Sonra birden,

O zaman tebrikler yalancılar kraliçesi. Öyle bir anda öyle bir yalan söylemek için baya baya yalancı olmak gerekir."

Eliyle gömleğinin yaka düğmesini açıp çekiştirerek başını tavana çevirirken.

Kraliçe kelimesiyle önceki yalanlarımıda ima ediyordu.

Kızmıştı.
Haklıydı.
Söylediğim yalanları uc uca eklesem İstanbul'a bir köprü daha olurdu.

Yalnız yalan oluşunamı, yoksa inkar edişimemi kızmıştı bilemezken gördüğüm şey dikkatimi çekti.

Aklıma gelen şeyle kala kaldım.
Olabilirmi diye düşünürken gözlerimin dolduğunu hissettim.
Ben gerçekten böyle bir şeyi yapmış olabilirmiydim.

Bana baktı Hazar durgun.
Siniri geçmişti sanki.

Ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp yataktan indiğimde yanıma gelip kollarından tuttu.

"Ne yapıyorsun?
Kalkamazsın yat yerine, daha yeni uyandın." Dedi.
Ama onun dinlemedim.
Kafama takılmıştı bir kere.

Yataktan destek alarak gücü kesik bacaklarımın üzerinde tamamen ayağa kalkıp, Hazar'ın önünde durdum.

Gözlerim aynı noktada ellerimi gömleğinin düğmesine götürdüm.
İlk düğmenin altından başlayan düğmeleri bir bir açmak için elimi uzattığında ellerimden tuttu.

"Gece?
Ne yapıyorsun?"

Dedi ama umursamadım dediği şeyi.
Düğmeyi açıp ellerimi ellerinden kurtarıp ikinci düğmeyi tuttuğumda tekrar bileklerimden yakaladı

"Gece.!

Yapma!! "

Uyaran ses tonuna yine aldırmadım.

Ellerim düğmenin üzerinde,

"Bakacağım." Dedim

"Gece yapma!"

"Bakmak istiyorum.
Gizleyemezsin gördüm."

Dedim bu kez dişlerimi sıkarak.

Az önce eliyle yakasını çekiştirirken o yanığı görmüştüm.

"Önemsiz.
Gerek yok bakmana."

Gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Hazar bakacağım dedim...
Lütfen..!"

Dediğimde ellerini bileklerimden çekerek iki yanına bırakarak gözlerini kapatıp bekledi.

Kalan 3 düğmeyi titremeye hazır ellerle, korkarak açtım.

Gömleğini yakasından tutarak önce omuzlarından sonra kollarından aşağı indirdiğimde kocaman gözlerle baka kaldım.

Göğsü, karnı, kollarının iç kısımları yanık izleriyle kaplıydı.

Öylece bakarken kendimden ölesiye nefret ettim.
Bu izlerin sebebi bendim, ben yapmıştım.
Bu izler o gün bana sarıldığı için olmuştu.
Benim yüzümden kıpkırmızı izlerle doluydu bedeni.

Titreyen elimi yavaşça uzatıp tenine dokundum.
Elim değdiğinde anda irkilerek derin bir nefes aldı dişlerininin arasından.

"Özür dilerim."
Dedim hızla elimi çekerek.
"Acıttımmı?"

Açtığı gözleriyle bana bakarak gömleğini omuzlarına çektiğinde ellerimle önü açık gömleğinden tuttum.
Başım önümde ağlamaya başladım.

"Özür dilerim!
Çok,çok özür dilerim!
Çok özür..."

"Şşşiitt."
Cümlemi yarıda kesti.

Yüzümü avuçlarının arasına alırken benim gözlerimden yaşlar dalga dalga akmaya başlamıştı.
İlk kez birine bu kadar zarar vermiştim.

" Çok acıyor mu?" Dedim dişlerimi birbirine bastırarak.

Başını iki yana salladı.
Tabiki yalandı. O izlerin acımamasının imkanı yoktu.

"Yalancı aptal." Dedim hâlâ ağlayarak.

"Neden yanımda kaldın.
Hâline bak.
Benim yüzünden canın yanmış."

Derken üzüntüden ölebilirdim. Hıçkırıklarım eklendi ağlayışıma. Dizlerimin dermanı kesildi. Kendimi boşluğa bırakırken yine Hazar tuttu beni. Çocuk gibi kaldırıp yatağa oturttu.
Ellerinin baş parmaklarıyla göz yaşlarımı silerken bir kez daha özür diledim.
İç çekerek baktım gömleğinin açık olan yerinden görünen yanık tenine.

"Benden uzak durmalı bütün insanlar."

Dedim.
Kendimi bir ucube gibi hissediyordum şuan.

Tekrar yataktan inmek isterken engel oldu.

"Nereye, otur yerine."

"Hemen doktora gösterelim."

"Gerek yok."

"Hazar nasıl gerek yok.
Yanık çok acır."

"İstemiyorum."

"Ama. Ama çok kötü görünüyor.
Olmaz! Hemen doktora görüneceksin."

Dedim tekrar yataktan inmeye çalışarak.
Yine izin vermedi.
Eliyle yüzümü kendine çevirerek, yine gözlerime baktı.

" Bu kadar çokmu üzüldün." Dedi merakla.

Başımı salladım yavaşça.
Gözlerim dolu dolu baktım gözlerine.
Özür dilerim. Ben...
Ben kimseye bu denli zarar vermemiştim.
Heleki kendi yakınlarıma hiç."

"O zaman anlaşalım."

Dedi bir yandan gömleğinin düğmelerini kapatarak.

"Sen MR ı çektirirsen bende doktora görünürüm."

Kaşlarımı çatarak baktım bu kez.

"Yalan söyledim, acıyor."

Dediğinde kendimi daha kötü hissettim.
Aslında, acımıyor desede acıdığını biliyordum. Buna rağmen dudaklarından acıyor kelimesini duymak canımı yakmıştı.

"Tamam.
Çekelim.
Neye yarayacaksa.
Ama önce doktora görüneceksin. Sonra çektireceğim."

Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.

"Olmaz sana güvenmiyorum.
Ya kaçarsan."

"O zaman bende sana güvenmiyorum."

"Gece beni kızdırma!"

"Asıl sen beni kızdırma. Vallahi yanıklarına yanık eklerim."

"Yapamazsın.
Bu kadarına bile üzüldün."

Dedi imalı bakarak. Sonra,

"Gece." Dedi.
Sustu...
Baktı...
Baktı...
Gözlerime baktı.
Gözlerimin en derinine ruhuma baktı.
Hareleri gözlerimde gezdi sırayla bir kaç kez.

"Sen hatırlamadığını söylesende ben hatırlıyorum." Dedi yaklaşarak.

Dudaklarını kulağıma yaklaştırdığında nefesini boynumda hissettim.
Vucudumdaki elektiriğe eklenen elektirikle irkilerek boynumu o yöne büktüm.

"Keşke daha uzun yaşasaydım.
Belkide sana aşık olurdum..."

Dedin.

"Gece." Dedi yine.

"Bana doğruyu söyle.
Bu cümleler gerçek duyguların mı yoksa yalanların mı?"

Sessiz şekilde önce yüzüne sonra önüme baktım.
Bir şey söylemeye cesaret edemedim.

"Cevabı sonra alacağım."

Dedi hızlı adımlarla odadan çıkarak.
Ama çıkmasıyla girmesi bir oldu.
Yanındaki diğer doktor,

" Ahu uyandığını söyledi. Bende kontrole geliyordum."

Dedi içeri girerek.
Yanındada Ahu ve İbo vardı.

Hazar:

"Mehmet, Gece kabul etti.
Bu kız fikrini değiştirmeden MR'ı hemen çekelim. "

Dediğinde adamın yüzünde bir rahatlama ifadesi gördüm.
Ona ne oluyordu anlamadımya neyse.

Ama İbo ve Ahu'yu mutlu görmek güzeldi. Benim için endişe ediyorlardı bikiyordum. Bu MR hiç bir işe yaramayacaktı bence ama onları mutlu etmişti. Ne yapalım gönülleri bari olsundu.

Doktor:

"Nihayet!
Ahu arkadaşına yardım et.
Bende odamda bekliyor olacağım sonucu." Dedi çıkarak.

"Tamam." Dedi Ahu doktorun arkasından.

Kaçacakmışım gibi koluma giren Hazar ile Ahu ve İbo'nun eşliğinde asansöre girerek eksi 3. katın düğmesine bastık.

Kata geldiğimizde içimi yine aynı duygular sarınca tedirginliğim Hazar'ın dikkatini çekecek kadar arttı.
O alete girip beklemek,üstelik sonucun ne olduğunu, doktorun ne söyleyeceğini bilerek beklemek kendimi kötü hissettiriyordu.

Gerilipte endişelenince gücümü tetiklemekten korktum bir an.

Hazar göz ucuyla bana baktığında.

"Vazgeçebilirmiyim." Dedim.

"Hayır.
Bir anlaşma yaptık." Dedi baskın ses tonuyla.

Ahu ne anlaşması yaptınız diye sorunca
Hazar araya girerek,

"Bizim aramızda sır. "
Dedi Ahu'ya imali bir gönderme yaparak.
Çünkü ben uyandığımda Ahu'da Hazar'a benim sırrımı vermemekte inat ediyordu.

MR odasına gelince durduk.
Ahu kapıyı açtığında içeriyi ve o büyük cihazı görünce bütün o kötü anılarımı hatırladım.

Bir adım geri gidecekken arkamdaki büyük beden bana engel oldu.
Ben durdum...
O durdu.
Az sonra kollarını arkadan bana sararak kulağıma doğru eğildi.

"Korkma burdayım, hemen kapının dışında."

Derin bir nefes alırken,

"Dışarı çıktığım da benden uzakta dur." Dedim içeri girerken.

Hazar dışarda kalırken bende Ahu ile içeri girerek cihazın önündeki yere uzandım.

Ahu.
Başımı kafes benzeri başlıkla sabitleyerek.

"Sadece sakin ol ve nefes al ve gücüne dikkat et. Yinede kötü hissedersen elindeki butona bas."

Dedi elime verdiği kabloya bağlı butonla.

Söylediği şeyler beni rahatlamak yerine dahada strese sokmuştu.

"Tamam."
Dedim ama Ahu uzaklaşırken iç güdüsel olarak kolundan tuttum.

"Ahu.
Korkuyorum." Dedim sanırım benim asıl korkum bu cihazdı.

"Korkma Gece, daha önce de çekindin. Hem biz seni görüyor olacağız birşey olursa hemen müdahale edeceğiz. Sadece sakin kal."

Gözlerimle ayaklarımın olduğu tarafa baktım. Asistan çocuk ve Hazar cam bölümün arkasında bana bakıyordu.
Şuan kalbim olması gerekenden hızlı atıyordu.

"Umarım kalabilirim."

Dedim sadece.
Ahu odadan çıktıktan bir kaç saniye sonra, odaya dolan asistanın,

"Hazırsan başlıyoruz." Diyen sesiyle cihaz hareket ederek beni içeriye doğru ilerletti.
Başım boynum, omuzuma artık cihazın içindeydim.
Cihaz gürültülü şekilde dönmeye başladığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak zamanın dolmasını beklemeye başladım.

Yarım saate yakın içerde durdum.
Ama fazla gerilmiştim. Ellerimde titremeler hissetmeye başladım.
Gücümün bedenimi zorladığını hissediyordum.
Neyseki cihaz durup Ahu içeri girdi tekrar.
Ben dışarı doğru hareket ederken yanımda bekledi.

Başlığı çıkarırken ,

"Ahu çabuk ol.
Çıkar şunu. " Dedim panikle.

Ahu:

"Ne oldu Gece.
Kötümüsün?" Dedi.

"Allah aşkına Ahu. Çıkar şu şeyi."

Ahu başlığı çıkarır çıkarmaz yerimden kalkarken Hazar'ın da bulunduğu odadan çıktığını gördüm.

Hızlı adımlarla kendimi odadan dışarı atarken Hazar'la burun buruna geldim.

Ne konuşmasına ne dokunmasına izin vermeden,

"Uzak dur!"

Dedim yanımdaki duvara elimle tutunarak. Şuan bedenim yine elektrik yüklüydü. Kendimi zor tutmuştum.

"Gece iyimisin?" Dedi Hazar.
Elini uzatacakken.

"Dokunma lütfen."Dedim.

"İzin ver geçsin."

Ona yeniden zarar vermek istemiyordum.

"Sakinleşirsem geçer." Diyerek kendimi duvarın dibine dizlerimin üzerine bıraktım.
Gözlerimi kapatıp derin nefesler çektim içime. Bir süre öylece bekledim. Kaç dakika öyle kaldım bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda Hazar hemen yanı başımda bir dizinin üzerinde bana bakıyordu.

"Nasılsın?"

"Daha iyi.
Geçti." Dedim.

"Gel hadi." Dedi beni yerden kucağına alarak.

"İyiyim dedimya, kendim yürürüm."

Ama dinlemedi bile.
Birlikte asansöre binerek kendi katımıza çıkıp tekrar odaya döndük.
Beni yatağa bıraktığında.

"Neden buraya geldik.
Sıra sendeydi."

Dedim yerimden kalkarak.

"Hadi doktora gidiyoruz."

"Gerek yok ben zaten dün görünmüştüm doktora."

Dediğinde alık alık baktım.

"Beni kandırdın.
Anlaşma yapalım dedin.
Beni oyuna getirdin. Seni pislik!"Dedim sinirle vurarak.

Ama vurduğum yerin yanık olan yer olduğunu hatırladığımda artık çok geçti.

Sağ elini göğsünün üzerine koyarak,

" Aahh!"

Dediğinde içimde bir parça koptu sanki.

"Özür dilerim." Dedim iki büklüm duran Hazar'a yaklaşarak.

Ellerim yarım havada eğilerek,

"Gerçekten özür dilerim isteyerek olmadı. Senin yüzünden, sen öyle beni kızdırınca..!"

Demiştimki birden yerinde doğrulup
ellerimi bileklerimden tuttu, arkamda birleştirerek beni kendine çekti.

Gözlerini gözlerime dikerek baktı.

"Şimdi verebilirsin cevabını.

Söylediklerinin anlamı neydi.
Gerçek duygularınmı yoksa yalanların mı?"

*******************************

Bölüm sonu canlarım Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum.
Gelecekte bölümde görüşelim yine.

Loading...
0%