Yeni Üyelik
27.
Bölüm

🦋H.K 27 Niye doğdun Gece 🦋

@azamet_29_2

Gece gideli ve köşkü kapatıp yeni eve geçeli bugün 3.cü gündü.
3 gündür ondan haber alamamak, ne yaptığını bilememek beni deli ediyordu.

Ahu işten izin alıp.
Olmayacak şekilde mahalle mahalle dolaşarak Gece'yi tanıyan bilen herkese sormak için dolaşıyor, İbo yeni evde ve şirkete gelirken elinde laptop telefon,polis telsizleri dahil ulaşabileceği heryere giriyor ama iz bulamıyordu.
Gece'nin evi dahil ihtimal dahilindeki her yere adam koydum.

Girdiği metroyu hergün dolaşan adamlarım bile var.
Şehirdeki büyük küçük bütün işyeri kameralarına ulaşmaya çalışıyor İbo.
Ama Gece'nin olduğu yerlerde kameralar ototmatik olarak bozulduğu için bu şansımızda elimizden gidiyordu.
Karakollara, hastanelere tanıdığım heryere el altından haber saldığım halde nasıl bir kişi bile görmez anlamıyorum.

Enson,bindiği arabanın sahibiyle Emin denen tıp öğrencisine kadar ancak ulaşabilmiştik.
Oda bize Gece'yi metroya kadar götürdüğünü sonrada vedalaşıp ayrıldığını söylemişti.
İbo ayrıntı vermeden Gece'nin hasta oluşunu anlatınca çocukta gerçekten üzüldü. Bulmak için elinden geleni yapacağını söyledi. İyi bir gence benziyordu.
Gece'ye de değer veriyordu belliki. Onun sayesinde bitiriyorum okulu diyor başka birşey demiyordu.

O günden bu yana herşeyi bırakıp sadece Gece'yi aradık.
Sabahtan beri şirketteyiz ve sadece acil işlere bakıyorum. Gece yüzünden aklımı işe vermiyorum artık. Nerdeyse akşam oldu ve hala haber yoktu.
Dirseklerim masada ellerimi şakaklarıma götürdüm. Bir yandan ovalarken,

" Bu kızın hayalete dönüşme gücü falandamı var İbo.

"Hayır abi."

İbo artık abi diyordu bana
Gece'nin sayesinde baya baya abi kardeş hale gelmiştik.

" Hâlâ birşey yokmu?"

İbo yorgun başını koltuğa yatırırken,

"Yok abi.
Gece beni tanıyor.
Nasıl çalıştığımı biliyor. Tedbirinide ona göre alıyor olmalı. Yada..."

"Yada ne?"

"Yada çoktan terketti şehri.
Diğer seçeneği ise düşünmek bile istemiyorum abi.
Umarım aynı şeyi tekrar etmez."

İbo'nun söylediği şeyle Gece'nin söylediği cümle kafamın içinde son ses yankılandı.

"Bu kelebeğin altına bıçak saplayacak kadar çok acıdım."

Demişti.
Şuanki pisikolojisi öncekindende kötüydü. Yapabilirdi.

"Yapma gece!" Dedim ellerimi sıkıntılı şekilde yüzüme kapatarak.

"Sakın böyle birşey yapma.
Küçük bile olsa bir umut varken bunu kendinede,banada yapma."

Biz konuşurken kapı açıldı.
Alpay girdi.

"Abi."

"Gece ile ilgili değilse hiç bir şey duymak istemiyorum Alpay."

" Bir ihtimal."

Dediğinde İbo yerinden fırlayarak yanıma geldi.

"Abi. Köşke hırsız girmiş."

"Gece mi?" Dedim ayağa kalkarak şüpheli şekilde. Saçma gelmişti çünkü. Bir kere hırsızlık için girmişti zaten.

"Hayır abi başka biri."

"Sen ilgilen o zaman bana neden söylüyorsun."

"Abi adam köşke önceki gece girmeye çalışmış. Köşkten çıktıktan sonra polis yolda baygın bulmuş. Bu sabaha kadar yani 2 gündür hastanedeymiş. Yeni kendine gelmiş.
Adamın kollarında yanıklar başında da şişlik varmış.

İfade için gelen polislere korkuyla ihbar etmiş kendini.
Verdiği ifadesinde eve hırsızlık için girdiğini, bir yaratık gördüğünü ellerinden ateşler çıktığını kendini ihbar etmezse geri gelecegini ve onu yok edeceği söylediğini, korkup kaçarken merdivenlerden düştüğünü evden çıktıktan sonrasını hatırlamadığını söylemiş."

Polis arayıp, ayyaş bir hırsızın köşke girdiğini bir eksik varmı diye kotrol etmemizi istedi.

"Gece." Dedim İbo ile aynı anda.

Tabi ya.
Gece köşke gitmiş olmalı. Aramayacağım tek yerdi. Aklıma bile gelmemişti orayı kapatmıştık.

"Kafamı sikeyim."
Koltuğun arkasındaki kabanı aldığım gibi, "Çıkalım." Dedim.

"Allah'ım orda olsun.
Orda olsun." Diyerek indim asansörden.
Hızlı adımlarla yürüyüp arabaya bindik. Alpay direksiyona geçip motoru çalıştırarak gaza bastı. Yanımda oturan İbo'nun bir dizi ritmik şekilde titriyordu.

"İyimisin.?"

"Valla değilim abi. 3 gündür çektiğimi ben bilirim. Bu kız kendi ölmeden beni öldürecek."
Dedi gözlerini silerken. İbo konu Gece olunca çocuk gibi oluyordu. Hemen gözleri sulanıyordu.
Bir saate yakın süren yol bitmek bilmedi. Köşk şehir merkesine uzak kalıyordu. Şirketse diğer tarafta merkeze yakındı bu yüzden yeni eve geçmiştik zaten. Şirkete yarım saatti.
Nihayet geldiğimizde arabadan inerek karanlıktaki köşke baktım. İçimde bir korku peydah oldu.
Akşam karanlığındaki köşke dışardan bakıldığında hiç bir hayat belirtisi yoktu. İçeri girdiğimde kimseyi bulamamanın korkusu sardı içimi.

"Ya yanıldıysak. Ya burda değilse."

İbo'nun sözleride korkumun üstüne mum dikmişti.
Anlamanın tek yolu vardı. İçeri girip bakmak. Bahçe kapısını açarak içeri girdiğimde burda geçirdiğimiz zamanı hatırladım.
Enson birlikte çıkmıştık burdan. Sonra üst üste yaşadığımız şeyler ve geldiğimiz son nokta.
Hızlı adımlarla yürüyerek iç kapıya geldik. Alpay cebinden çıkardığı anahtarı kullanarak kapıyı açtığında içerideki karanlık dışarıyla yarışıyordu. Arkamdaki Alpay ve İbo ile birlikte içeri girdim.

"Siz alt katı dolaşın."

Dedim hızlı adımlarla üst kata doğru çıkarken. Bu kattada yine karanlık ve sessizlik hakimdi. Her adımda umudum biraz daha azalıyordu.
Önce yatak odasına baktım. Ama boştu. Sonra misafir odası, sonra kütüphane, sonra banyo.
Yok, yok, yok. Yoktu.
Aklıma teras gelince hemen terasa çıktım. Hızlı adımlarla terasın her yerine hatta çatıya bile baktım.
Ama ordada değildi.

"Gece." Dedim.
"Gece nerdesin?
Neden kaçıyorsun?
Neden benden uzak olmak istiyorsun?
Benim için benden uzak olmak ne demek?
Yoktu... Burdada değildi.

Pes ettim. Derin bir nefes alarak teras kapısına yöneldim tekrar.

O anda kapının üzerindeki yazı dikkatimi çekti.

"Güzel bir kalbe ikinci acı çok gelir. Yanında ölmek istemiyorum."

Gözlerim yakılarak yazılmış yazıda takılı,kala kaldım. Büyük ihtimal yazıyı gücünü kullanarak yazmıştı.

Gece...
Gece burdaymış.
Buraya geleceğimi tahmin etmişti.

Kalbimdeki kesikler artıyor ama eksilmiyordu. Gece yanımda ölmek istemiyordu.
Kendi için değil benim için istemiyordu. Bade'den sonra aynı acıyı yaşamamdan mı korkuyordu.

"Nerdesin gece gözlü Gece'm.
Yapma bana bunu.
Sen yanımda olmayınca ben daha mı rahat olacağım."

Dedim yumruklarını ve dişlerimi sıkarak. Alpay ve İbo'nun yanıma gelişiyle evde kimse olmadığı netlermiş oluyordu.
Yazıyı göstererek,

" Burdaymış." Dedim.

İbo'nun da gözleri bir süre yazıda kaldı.

"Gece..." Demiştiki telefonu çaldı.

İbo telefonunu çıkarırken bizim gözümüzde ondaydı. Ekrana bakarak, "Ahu." Dedi.
Açarak hoparlöre verdi sesi.

"Alo Ahu hâlâ bulamadık.
Şuan köş.."

"İbo beni dinle. Gece bugün bizim ordaki pastaneye gelmiş.
Bir pasta almış."

Duyduğum şeye anlam veremeden baktım İbo'ya.
Bu gün ayın kaçı diye sorunca,

" 20 Kasım." Dedim.

İbo, "20 Kasım." Dedi anlık şaşkın.

"Ahu kapatıyorum."

"İbo. Ne oluyor ne bu 20 Kasım hikayesi."

"Abi bugün Gece'nin doğun günü.
20 yaşına girecek.
Gece bugüne kadar hiç doğum günü kutlamamış. Ailesi hiç doğum günü kutlatmamış. Bir buçuk yıl önce, ölmeden bir kez ve son kez kutlayacağım. Demişti.
Her ne kadar üzülsekte dalga geçiyor sanmıştık. Ama bugün pasta almış."

"Peki nereye gider."

" Abi yolda konuşalım." Dedi önden hızla yürürken.
Bir yandan arabaya giderken bir yandan anlatmaya başladı.

"Buralardaki en yüksek bina."

"Ne."

Dedim arabaya binerken.

"Gece gökyüzünü izlemeyi çok severdim küçükken. Demişti.
Doğum günü pastamı gökyüzüne en yakın yerde yemek istiyorum.
Belkide cennete yakın olurum derdi."

"İbo ben bu fikri sevmedim. Aklımdan geçen Gece'nin de aklından geçmiyordur umarım."

Direksiyondaki Alpay:

"Abi en yüksek binayı nasıl bulacağız."

"Yeni yapılan otel. Tamamlanmış ama henüz açılmamış olan. En yüksek bina o."

"Alpay duydun."

"Tamam abi biliyorum yerini."

Alpay gazı kökledi. Hızla yol alarak bir kaçta kırmızı ışık geçip binanın önüne geldik.
Bina gerçekten bitmişti. Hatta üzerinde 30 Kasımda açılacağı ile ilgili afişler bile vardı.

"Abi geldik ama nasıl gireceğiz.
Güvenlik izin vermez. "

"Güvenliğin keyfini bekleyecek halim yok. Gerekirse zorla girerim."

Dedim arabadan inerken.
Otomatik kapının yanındaki turnikeden arlayarak geçerken güvenlik kulübelerine baktık.
Kimseyi göremedik. Daha dikkatli baktığımda yanımdaki kulübede yerde yatan adamı gördüm. Ve açık olan ekranların karıncalı görüntülerini.

Alpay da diğer kulübeye bakarak,

"Abi burdaki adam baygın ekran bozuk."

İbo:

"Evet Gece kesin burda."

Gece adamları ve kamera sistemini ayak altından çekmişti.
Başımı kaldırıp binaya baktım. 35 kat falandı.
Buralarda gökyüzüne en yakın yer şuan bura olmalıydı.

"Gidelim." Dedim.
Hızla binanın girişine geldiğimizde kapı ile uğraşmadık. Gece kapıyı zorla açıp girmişti zaten. Bizde aynı yerden girerek asansöre ilerledik. En azından çalışıyordu şuan.
Asansöre binerek son kata bastım.
O asansör çıkmak bilmezken içim içimi yiyordu. Gece hâlâ burdamıydı acaba.
Ne haldeydi?
Ya bana inanmazsa yada güvenmezse. O zaman ne olacaktı.
Onu nasıl ikna edecektim.

Asansör durduğunda çatı katında indik. Çatıya çıkan bir kat merdivene geldiğimizde hızla çıktım basamakları.
Burdaki demir kapıda acıktı. Son basamaklara geldiğimde yavaşladım.
Gece ordamıydı, iyimiydi bunun korkusu sardı bu kez.
Ya geç kaldıysam.
Ya...

İbo:

"Abi benden buraya kadar. Oraya çıkabileceğini sanmıyorum.
35 kat içerden farklı, dışardan farklı."

Önüme dönüp kalan iki basamağıda geçip çıktım.
Çatıya helikopter pisti yapılmıştı. Bu nedenden köşe ve kenarlarda küçük aydınlatma lambaları vardı. Buna rağmen ilk anda kimseyi göremedim.

"Gece?" Dedim.

Burda olmama korkusu sesimi kısmıştı sanki. Yürüyerek kenara doğru ilerledim.
Bir kaç adım sonra gördüğüm şey ve korkuyla olduğum yere çivilendim.

Binanın batıya bakan tarafında kenarda oturan Gece'yi gördüm.
Hâline inanamadım. 35. Katta bacaklarını dış taraftan aşağı sarkıtmış oturuyordu.

Korktum. Nefessiz baktım haline. Sanki nefes alsam ordan düşecek gibi hissettim. Elindeki kağıt tabakta pasta, bir yandan mırıldanıyor bir yandanda tabağı ve çatalıyla ritim tutuyordu.
Hâlini gören parkta bir bankta oturduğunu sanırdı. Ya yanındaki şey. Şarap yada şampanya hangisiydi seçemedim ama yarıdan az kalmıştı içinde. Şuan alkol alıyor oluşu en büyük tehlikeydi.
Yaptığının intihardan farkı yoktu. O yükseklikte alkol alması ölümü çağırmaktı. Yada ölüme gitmek.
Ama korkarım bunun farkındaydı.
Bu iyi değildi. Hiç iyi değildi. Gece'nin aklından iyi şeyler geçmiyordu.

Yavaşça yaklaşırken nasıl sesleneceğimi düşündüm. Ani bir hareket yada korkuyla aşağı düşmesi isteyeceğim son şey bile değildi. Onu korkutmadan yaklaşmalıydım.

Bu kız benim kalbimi durdurmak için girmişti sanki hayatıma.
Nasıl yapacağımı düşünürken. Birden mırıltısı ve hareketleri durdu.

Olduğum yerde kas katı kesildim. Her hareketimi tartıyordum.

"Hazar?"

Dedi başını önüne eğerek.
Şaşırdım. Burda olduğumu anlatmıştı.

"Ama nasıl...?"

"Rüzgâr parfüm kokunu getiriyor. Hemen tanıdım."
Dedi biraz sonra ayağa kalkarak yönünü bana dönerken.

"Gece." Dedim panikle ellerimi yarım kaldırarak.

"Lütfen in ordan."

Kenarda bir metre bile olmayan duvarın üstünde öylece ayakta duruyor, saçları rüzgardan dalga dalga savruluyordu. Arkasındaki boşluk dipsiz uçurumdan farksızken o çok rahattı.
Ya ben...
Ben ölmek üzereydim.

"Gece...
Gece gözlü Gece'm.
Lütfen buraya gel."

"Hazar...
Nasılsın?"

Dedi dudaklarından bir hıçkırık kaçarken.

"Ne.?"

"Yanıkların, hâlâ acıyormu?" Dedi üzgün.

"Hayır çoktan geçti.
Şimdi lütfen buraya gel."

"Özür dilerim. O yanıklar benim suçum. Beni affettin mi? "

Dedi bu kez dudaklarını büzerek.

"Ben sana hiç kızmadımki.

Hadi Gece. Lütfen in ordan.
Beni korkutuyorsun güzelim. Aşağı düşeceksin."

Gece ile konuşurken yavaşça adımlarla ona yaklaşıyordum.
Aramızda 4-5 metre kalmıştı. Yapabilirmiydim bilmiyorum ama amacım düşerse onu tutmaktı.
Aklını dağıtarak dahada yaklaşmaya çalıştım.

"Gece seni çok aradım. Şehrin her yerine baktım. Seninle konuşmak..."

"Geleceğini bilseydim senin içinde tabak hazırlardım..."

Dedi yine hıçkırarak önündeki yarım pastaya bakarken.

"Gece yalvarıyorum in ordan ne olur!"
Dedim ellerimi hâlâ havada.
Onun orda o şekilde durması kalbimi durduracaktı. Ama bana aldırmadı.

"Hazar bugün benim doğum günüm biliyormusun?"

"Biliyorum arkadaşın... İbo söyledi. Onlarda çok merak etti seni."

"Ahu çok ağlamıştır. Ama geçer. Unutur...

Hazar. Ben hiç doğum günü kutlamadım biliyormusun? Bu ilk ve son olacak."

Derken iki elini havaya kaldırdı. Avuç içlerinde yine o elektrikten küreler oluştu.

"Gece yapma!
Aşağı düşeceksin."

Dememle gökyüzüne doğru fırlattı küreleri.

"Niye doğdun geceee!!!"

Diye bağırırken küreler havada patlayarak tıpkı bir havai fişek şeklini aldı.
Gece kahkaha atarak bunu yeni keşfettim dedi öne zıplarken.

"Gece!" diye haykırdım.
Bir an aşağı düştü sanarak.

Elim kalbimin üzerinde, nefes aldım.

"Gece Allah aşkına yapma güzelim. Buraya gel beni öldürmekmi istiyorsun?"

"Hayır!" Dedi panikle başını iki yana sallayarak.

"Hayır istemiyorum!"

Sesi ağlamaklı şekilde değişti.

"Sen ölme. Ben varken sırada sen... Sakın ölme. Kalbin çok güzel.
Oo durmasın."

"Gece.
Sende ölmeyeceksin.
Bu yüzden arıyordum seni. Hastaneden gittiğin gün doktor o tümörün küçüldüğünü söyledi bana. Sana haber vermeye geldiğimde gitmiştin. Güzelim iyi olacaksın daha çok doğum günü kutlayacağız. Şimdi lütfen ordan inip yanıma gel."

"Yalancı." Dedi burnumu çekerek.

"Ben her şeyi duydum. Ordaydım."

"Biliyorum ordaydın ama devamını duymamışsın? Michael, tümörün küçüldüğünü o söyledi."

"Yalancı." Dedi yine.

"Gece yalan söylemiyorum.
Kendi gücün tümörün küçülmesini sağlıyor."

"Ne?"

"Gece.
Güzelim lütfen in ordan yanıma gel.
Bu yükü tek başına taşımak zorunda değilsin. Bırak bundan sonra sevincinide üzüntünüde,yükünüde paylaşayım.
İster şimdi ister sonra ama benden uzakta değil benim yanımda.."

Gece'nin gözleri kısıldı. Yumruklarını sıkarak ağlamaya başlarken başını öne eğdi. Tekrar bana dönerek,

"Hazar bana yalan söylemiyorsun değilmi?
Ben. Ben o şekilde ölmeyi istemiyorum. Yanımda bana değer veren birinin o halimi izlemesini istemiyorum. O yüzden herkesten uzak olsun istedim.
Kimse görmesin istedim.
Sen... Sen görme istedim.
O yüzden buraya geldim.
Burda bitsin istedim. Acı çekmeden öylece..."

Dedi ağlaması dahada şiddetlenerek.
Dahada yaklaştım yanına.
Geriye hareket ettiğinde elimi uzattım.

"Gece.
Yapma!
Bize bunu yapma! Kalbimdeki kesiklere merhem olmuşken bir hançerde sen saplama ne olur. Bu dev adamı sensiz bırakma."

Gece burnunu çekerek.

"Pişman olursun Hazar." Dedi.
"Üzülürsün..."

"Asla olmayacağım!

Gece!
Ya gel ömrümüzde kaç gün varsa birlikte geçirelim yada kenara çekil bende seninle geleyim.

Ama beni geride tek başıma bırakma.

Beni kendine buladıktan sonra sonra gitmeye hakkın yok.

Elimi gösterdim.
"Gel ne olur."

Gözlerini gözlerime odakladı.
O bekledi, ben bekledim.
Yavaşça elini uzattı. Sıkıca tutup kendime çektiğimde olduğu yerden kucağıma düştü. Sarıldım, sımsıkı sarıldım.

"Gece, bir daha bana bunu yaşatma ne olur."

Gece cevap vermedi. İçli içli ağladı sadece. Kaldırıp kucağıma aldığımda kollarını boynuma sarılarak ağlamaya devam etti.
Çatıya açılan demir kapıdan girdiğimizde İbo hızla yanımıza geldi.

"Gece, iyimisin ?"
Gece göğsüme dayalı başını salladı. Konuşamayacak kadar ağlıyordu.

"İyi. Dahada iyi olacak."

Dedim asansöre binerken.
Alpay sıfır tuşuna bastı.

"Abi kimse gelmeden gidelim. Birde polisle ugraşmayalım. "

Asansörden iner inmez hızlı adımlarla kapıya yöneldik.
Ama çoktan gelmişti polis.
Bizi durdurduklarında kucağımda sızan Gece'yi Alpay'a uzattım.
Gece'yi arabaya götür ben geliyorum.

"Tamam abi."

Alpay geceyi götürürken polislere yarı yalan yarı doğru bir hikaye anlattıktan sonra tekrar araca döndüm.

Alpay Gece'yi arka koltuğa bırakmış kendi direksiyona oturmuş İbo da yanına geçmişti. Arka koltuğa otururken sızan Gece'yi kucağıma çektim. Yan koltukta duran kabanımı üzerine örttüm. Kimbilir ne zamandır ordaydı. Teni ,yüzü buz kesmişti.

"Alpay bir an önce eve gidelim."

Tamam abi."

Kucağımda uyuyan Gece'ye baktım. Bundan sonra yanımdan ayrılmana kesinlikle müsade etmeyeceğim. Gerekirse bağlarım seni. Dedim.
Önce bir ayıl. Bana 3 gündür çektirdiğinin hesabını bir bir soracam.
Yarım saat sonra yeni eve geldiğimizde Gece hâlâ uyuyordu. Kapıdan girer girmez Ahu karşıladı bizi. Koşarak yanımıza geldi.

"Gece.?
İbo, iyimi? biseyi yok değilmi?"

"Yok Ahu iyi."

"Sadece sarhoş." Dedim.

"Ne?" Dedi ikisi aynı anda.
Biz burda ecel teri dökerken o çatıdan atlamadan önce kutlama yapmaya karar vermiş."

"Ne?" Dediler yine aynı şekilde.

Aptala dönen ikiliyi arkamda bırakıp merdivenlere yöneldim.
Gece'yi üst kattaki odaya çıkarıp yatağa bıraktıktan sonra üzerini örterek yanına oturdum. Seni pil kılıklı. Boyundan büyük dert olabiliyorsun. Ama bundan sonra izin vermem.
Dert olacaksanda benim yanımda olacaksın. Öleceksende benim yanımda öleceksin.

*******************************
Selam canlarım bölüm sonu.
Beğenince yorum yapmayı unutmayalım lütfen.

Loading...
0%