Yeni Üyelik
3.
Bölüm

🦋H.K 3 Hikayem•

@azamet_29_2

 

Elimdeki siyah kutuyu sağ elime alıp Hazar denen adama doğru havaya attım.
O, kutuyu yakalarken anında çatıya zıplayıp ağaçların olduğu yöne koşarak duvarla arasındaki 4 metrelik mesafeyi atlayarak bahçe duvarına indim. Geri dönüp baktığımda Hazar terasta beni izliyordu.
O kutuyu açmadan tüysem iyi olacaktı. Zira açınca delirecekti bence.

 

Kendimi ağaçların arasına atıp koşarak uzaklaşmaya başladım.

 

Bir kaç saniye sonra arka arkaya kurşun sesleri gelmeye başlamıştı. Kutuyu açmıştı. Hahahahah.

 

Bulduğu şey küçük bir origami kelebekti.

 

Bulduğu şey küçük bir origami kelebekti
Eminim şuan deliriyordu.
Nede olsa elmaslar artık benimdi.

 

Ağaçlık alandan çıkmadan önce bir ağacın dibine çökerek cebimdeki beze sarılı olan elmasları çıkarıp, çantanın dibine yerleştirirken uzun hırkamıda çıkararak üzerime giydim. Maskemide çıkararak çantaya tıkıp koşarak o bölgeden uzaklaşmaya başladım.

 

Bu arada arkamdan geldiklerine emindim.
O elmasları çok istiyordu, ve almak için harekete geçmişti eminim.
Evlerin ve sokakların aralarından geçerek tekrar ana caddeye geldiğim de bir taksi daha çevirerek bindim.

 

Kenar mahalle güzeli evime doğru yola çıktım.
Yol boyunca aklım o son sahneyi gözüme gözüme soktu durdu.
Adam terasta elinde silah belinde düşmek üzere gibi duran havlu tövbe tövbe.

 

Öfkeyle ile gözlerime bakıyordu.

 

Kutudaki her neyse onun için çok değerli olmalıki o haliyle peşime takılıp terasa kadar beni kovalamıştı.

 

Eve gider gitmez ilk iş ne olduğuna bakacaktım.
Tabi sızıp kalmazsam. Zira saat 5 e geliyordu. Nihayet kapımın önüne geldiğimde taksiden inerken şoföre baktım.
Çok gençti.
Lüzumsuzumya ben tekrar arka koltuğa oturdum.

 

"Abla 100 tl."

 

"Abla mı ?
Yok ebenin gözü."

 

" Pardon kardeş saygı bâbında dedim."

 

Diyince.

 

"Sen neden gece taksisindesin?"

 

"Anlamadım?"

 

" Neden gece çalışıyorsun diyorum.
Okulun falan yokmu?
Sanki üniversiteli gibisin."

 

"Olmazmı var, ama çalışmamda gerekiyor.
Ailevi durumlar işte el mecbur."

 

" Hişt bana bak."

 

Dedim burnumu ön koltuğa uzatarak.
Çocuk arkasına dönüp bana baktı.

 

" Sana bir sır vereceğim."

 

Çocuk alık alık bakıyordu yüzüme.

 

" Bugün bana piyango çıktı.
Birazını sana vermek istiyorum.
Ne dersin? "

 

Dedim sol gözümü kırpıp başımı milim sağa sallayarak.

 

" Git kardeşim işine, dalgamı geçiyorsun benle.
Ver ücretimide gideyim."

 

Dedi önüne dönerek.
Elimi omuzuna atarak.

 

" Ne dalgası ya, ciddiyim."

 

Elimi çantaya atarak içinden bir deste çıkardım.

 

" Adın ne senin."

 

" Emin."

 

Derken elimdeki desteye bakıyordu. Gülümsedim.

 

" Demek Emin.
Adının anlamını biliyormusun? "

 

" Evet." Dedi

 

" O halde sırrım sende güvende değilmi? "

 

" Kesinlikle." Dedi.

 

Elimdeki desteyi uzatırken,

 

"Malûm akrabalar evi basmasın." Dedim sırıtarak.

 

Çocuk şaşkın elimdeki parayı alırken.

 

" Sen delimisin?
Bu kadar para öylece verilirmi? "

 

" Deli değilimde...
Dünyaya kazık çakacak da değilim, topu topu bir yıl.
Hızlı geçer biraz hayır yapayım diyorum."

 

"Anlamadım? "

 

" Anlama boşver."

 

Dedim inerken.
Bir iki adım sonra,

 

" Hey deli." Dediğinde arkamı döndüm.
Sağdaki camdan bana doğru bakarak bir kart uzattı.

 

" Bir şeye ihtiyacın olursa ara.
Nerde olursan ol bulurum seni."

 

Uzattığı kağıdı alıp okudum.
Numara vardı, sanırım kendi telefon numarasıydı.

 

" Kırık dudaklarla bir gülümseme bırakıp arkamı döndüm."

 

Kendi küçük daireme girmek için apartmanın kapısını açarak ikinci kata kadar yürüdüm. Malûm kenar mahalle güzelimin asansörü yoktu.

 

Dairemin kapısını açarak içeri girdim. Kapıyı arkamdan kilitleyip, çantamı vestiyerin dolabına sokup, ayakkabılarımı çıkararak kendimi koltuğa bıraktım.
Çok yorgundum.

 

Normalde bir gecede bir iş yapardım.
Bir gecede iki iş çok gelmişti.
O kadar yorgundumki sızıp kalmışım.

 

🦋🦋🦋

 

Gözlerimi açtığımda yine aynı rüyadaydım.
Yine gök delinmişcesine yağmur yağıyordu.
Şehir dışına doğru gidiyorduk.
Anne babam Antalya'ya gitmeye karar vermişti.
Ben ise kabul etmeyip beni yol üstü Ahu'ya bırakmalarını istemiştim. Çünkü bu iki alkolikle bir yere gitmek istemiyordum.

 

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştu sanki.
Şimdiden tatil havasına gitmişlerdi.
O kadar söylememe rağmen dinlemeyip hem araba kullanıyor hem içiyorlardı.

 

Ölmeden Ahu'nun evine ulaşabilmek için resmen dua ediyordum. Bir kaç km kalmıştı ki araba önce sarsıldı, sonra tekleyerek çevre yolunda durdu.

 

Babam küfürler eşliğinde arabadan inerek duman atan motorun kaputunu açtı. İçerde yangın varmış gibi duman çıkıyordu.
Motor su kaynatmıştı.
Babam çok anlar gibi bagaja geçip eline anahtarı aldıktan sonra tekrar öne geçti.

 

Annemde arkasından çıkınca ikiside motora bakarak beklediler bir süre.
Sonrada kahkaha atarak o şakır şakır yağan yağmurun altında dans ederek gülmeye başladılar.

 

Bu ikisinin kafasında kesin bir iki tahta eksikti.
Onlar dans ederken yağmur hızını dahada arttırdı.

 

Gök gürlemeleri dahada çoğaldı.
Bense öylece onları izliyordum.
İki tane deli diye düşündüm.
Ama o an aklıma gelen şeyle hemen arabadan dışarı fırladım.

 

Babamı kolundan tutarak,

 

" Baba bırak elindekini ve arabaya binin. Bu hava tehlikeli her an yıldırım düşebilir."

 

Dedim ama kim dinliyorduki.
Tepemizden akan su, bardak bardaktı. Babamın elinden tutup arabaya çekerken korktuğum başımıza geldi.
Babamın hırsla elini benden çekmesiyle.

 

Aptal babamın elindeki aptal anahtar yıldırımı üzerimize çekti.
O an hissettiğim o müthiş acı ile kendimi yerde bulduğumu hatırlıyorum.
Bu acının tarifi mümkün değildi. Yüzüme çarpan yağmurlarla beraber kendimi karanlığa bıraktım.

 

🦋🦋🦋

 

O ânı ve acıyı hissederek gözlerimi açtığımda önce nerde olduğuma anlamaya çalıştım.
Salonda koltuğumda olduğumu sanıyordum ama koltukta değil koltuk hizasında ve havada duruyordum.

 

Kendime geldiğim anda yarım metreden sırt üstü yere düştüm.
İşte benim küçük sırrım.

 

Vücudumda bitmeyen bir yıldırım enerjisi hapis kaldı.
Bu elektiriklenme beni havada tutuyordu.
Bu sayede damdan dama yada uzak mesafeleri rahatlıkla atlayabiliyordum.
Felaketten yağ çıkarmak gibi yani.

 

Bir süre tavanı izleyerek yerde o günü düşünmeye devam ettim.
Babamlarla birlikte hastaneye kaldırmışlar beni.
Maalesef anne babam oracıkta hayatını kaybetmiş.
Ben ise 6 ay komada kalmışım.
O yıldırım bütün vücudumu silkelemiş.
İlki olay yerinde olmak üzere kalbim bir kaç kez durmuş.
Hatta bir keresinde öldü diye morga götürülürken tekrar çalışmış.

 

Büyük ihtimalle o elektirik yükünden tekrar çalışmıştı kalbim.
Ölümüm yıldırım çarpmasından olmayacaktı onu biliyordum.

 

Anne babam ben komadayken defnedilmiş. Ama mezarlarına hiç gitmedim çünkü kızgındım onlara.

 

Uyandığımda başımda Ahu vardı.
Bana olan biten herşeyi o anlattı.
Yaşadığıma seviniyordum.
Ama o sevinçte kısa sürdü.
Çünkü hastaneye geldiğim o gün başka bir süpriz ile daha karşılaşmış doktorlar.
Beyin tümörü.
Yani ölümüm 2 buçuk yıl ertelenmiş o kadar.
Çünkü doktorlar bu kadar ömür biçtiler bana.
Şuan ki süremde 333 gün.. Ama sayan kim.

 

İşte hikayem.
Nasıl ama.

 

Yerimden kalkarak saate baktım.
3 e geliyordu. Sonra banyoya girdim. Sıcak bir duş alıp çıktım.
Sonra da mutfağa gidip kendime yemek hazırlamaya başladım. Çünkü artık midem sırtıma yapışmak üzereydi.
En hızlı yemek nedir.
Tabiki makarna. Sebzeli tavuklu ve soya soslu.

 

Imm..Enfes.
Hızlıca hazırlayıp masaya bir tabak makarna ve su bardağı bırakıp dolaba giderek içinden soğuk gazoz çıkarıp masaya oturdum.
Gazozu büyük bardağa koyup çatalı elime aldım.
Tam makarnaya batıracakken gece Hazar beyi delirten kutuyu hatırladım.

 

Neydi o kadar önemli olan. Çok merak etmiştim ama gece yorgunlukla bakmayı unutmuştum.
O merakla hemen masadan kalkarak vestiyere gidip çantayı alıp masaya döndüm.

 

İçindeki her şeyi masaya boşalttım.
Siyah bir bez sandığım şey aslında bir keseymiş.

 

Keseyi sol elime alıp ipinden tutarak havaya kaldırdım. Sağ elimdeki çatalla makarnaları bir bir ağzıma atarken, önüne arkasına heryerine baktım kesenin. Hiç bir özelliği yoktu.
Sonra avucuma alıp sıkarak içindeki şeyi anlamaya çalıştım.
Elime sadece tesbih gibi bir his geldi.
Yine anlamayınca artık keseyi açıp masaya ters çevirdim.

 

İçinden cam bir kolye ve biletlik çıktı. Ağzım açık baka kaldım.
Hani elmaslar nerde?
Kıçını, kıytırık adi cam bir kolye ve bileklik içinmi yırtmıştı bu adam.

 

Bir yürüttüğüm paraya bir elimdekilere baktım. Hani daha değerliydi.
Kendi kendime kahkaha atarak gülmeye başladım.

 

Yoksa bunlar değerli bir şeyde ben mi anlamıyordum acaba düşüncesiyle aniden durdum.
Bir süre daha inceledim elimdekileri.
Benim gazoz içtiğim bardak ne kadar camsa bunlarda o kadar camdı işte.

 

Elimdekileri masaya bırakıp kollarımı göğsümde birleştirerek geriye yaslandım.
Gözlerim cam takılarda, makarna tabağımı elime alıp hızlı hızlı yedikten sonra koca bardak gazozu kafama dikip tek seferde bitirdim.

 

Tabağı ve bardağı masaya bırakıp
peçeteyle dudaklarımı sildim.

 

Sonra kesenin içinde bir şey dikkatimi çekti.
Bir kağıt, daha doğrusu bir fotoğraf.
Merakla keseyi elime alıp içinden çıkardım fotoğrafı.

 

Fotoğrafta Hazar denen adam yanındada bir kadın vardı. Kadının boynunda bu kolye kolunda da bu bileklik görünüyordu.
Resmin arkasını çevirdiğimde sevdiğimden son hatıra yazıyordu.

 

Sonra keseye tekrar baktım.
İçinden bir gazete küpürü çıktı.
Zengin iş adamı Hazar Gökdemir'e suikast.
Hamile eşi ölen Hazar Gökdemir, ağır yaralı kurtuldu.
Olay tarihine baktım.
Benim hastanede komada olduğum tarihlere denk geliyordu.

 

Şimdi anlamıştım her şeyi.
Adam neden ateş topu olup peşimden kıçında havluyla çıkmıştı terasa belli oluyordu.

 

Tabi umursamaz parayı.
Ulan bu resim için şehrin her yerinde didik didik beni arıyordur bu adam.

 

Sıçtın kızım Gece.
Parayı vermem ama resmi gerimi versem acaba.

 

Ben verirsem 333 günümden kesmez belki. Vermezsem 3 gün yaşarım gibime geliyor.
Daha çok para bulmam lazımken erkenden ölmenin alemi yok.
Bu gece ilk iş Hazar kartpostalını görmek farz oldu.

 

Ama ondan önce Ahu'nun çalıştığı hastaneye gidecektim.
Ahu özel bir hastanede çalışıyordu.
Hemşirelik yapıyordu yani.
Kontrollerim varmışmış.
Ölecek bir insanın neden kontrole ihtiyacı olsunki. Ama anlatamıyorum.

 

Hastaneye gitmeden öncede birde İbo'yu bulup bu paraları çakal yoldan hastaneye bağışa geçirecektik.

 

********************************
Devamı birazdan geliyor kıymetlilerim.

 

Ama önce oylar ve yorumlar lütfeeeeen.😊😊😊

Loading...
0%