Yeni Üyelik
5.
Bölüm

🦋H.K 5 Kurşun•

@azamet_29_2

 

Kız kollarını göğsünde birleştirip çenesiyle masayı işaret edince önüme baktım.
Siyah kese ve üzerinde kırmızı bir kelebek masada öylece duruyordu.

 

Aldığı şeyi gerimi getirmişti.
Şaşkınlıkla yüzüne çevirdim gözlerimi.
O sırada kapı açıldı ve Alpay'ın girmesiyle kıza ateş etmesi bir oldu.

 

Saniyelik şekilde bir Alpay'a bir pencereden aşağı düşen kıza baktım.

 

" Ne yaptın lan! "
Diyerek pencereye koşup aşağı baktım.

 

Bahçedeki lambaların ışığıyla gördüğüm, kız iki kat aşağıda yerde kıpırdamadan yüz üstü yağıyordu.

 

" Ulan Alpay! "

 

Dedim koşarak odadan çıkarken.
Hızla merdivenleri inip dışarıya çıktım. Koşarak evin yan tarafına geçtim.
Ama pencerenin altına geldiğimde kız yoktu.

 

" Nasıl olur? "

 

Dedi Alpay.
Arkamı dönüp yakasına yapıştım.

 

" Lan oğlum ne diye söylenmeyen şeyi yapıyorsun. Kim dedi sana ateş et diye."

 

"Abi dünden sonra..."

 

" Sus Alpay sus! "

 

Nasıl olmuştu.
Nasıl bu kadar hızlı kaybolmuştu bu kız. Aşağı düştüğünü yerde yattığını gözlerimle görmüştüm. Ama burda yoktu. Buhar olup uçmadıya bu kız.

 

" Her yere bakın.
Yaralı olmalı, uzağa gidemez. "

 

" Tamam abi."

 

Adamlar dağılınca tekrar içeri girip kütüphaneye çıktım.
Masanın üzerinde duran keseyi elime aldım.
İpini çözüp elime ters çevirdim. Elime düşen kolye ve bilgeliği iki avucumun arasına alıp sımsıkı tuttum.

 

Gözlerimi kapattığımda kendimi mezarlıkta buldum.
Sevdiğim kadını toprağa koymuşlardı. Hemde karnında bizim bebeğimizle. Bense günler sonra uyanıp yeni gelebilmiştim.
Kalbimdeki acının nasıl bişey olduğunu anlatacak kelime bulamıyordum.
O mezarlıkta saatlerce ağlayarak durmuştum.
Onlar ölmemeliydi. Onların yerine ben ölmeliydim. Onlara birşey olmasına nasıl izin vermiştim.

 

Kalbimdeki acıyla gözlerimi tekrar açtığımda kırmızı kelebeği gördüm yeniden.
Elime aldım.
Üzerinde 332 yazıyordu.
Neydi bu.
Geri sayımmı. 365 den geriye doğru giden sayılardı.

 

Tabi yaa. Bir yılın günlerini temsil ediyordu sayılar.
Bir şeye 332 gün kalmış olmalıydı.
Neye ama. Büyük bir soygun mu. Yoksa büyük bir eylem mi.
Ne? Ne olabilir?

 

Yerimden kalktım.
Pencerenin önüne geldigimde kızın geriye doğru düşüşü gözümün önüne geldi.

 

Nasıl olduda kayboldu diye düşünürken penceredeki deliği gördüm.
Sonra hızla pencereyi kapatıp arkasına baktım.
Kurşun pencere camını delmiş ve karşı duvara saplanmıştı.
Ama.
Ama bu nasıl olmuştu. Dik giden bir kurşun nasıl birden sağa dönüp camı delip arka duvara saplanır.
Bu işte bir gariplik vardı.

 

Ben duvardaki kurşunu çıkarırken Alpay odaya girdi.

 

" Abi hiç bir yerde yok.
Kaçmış. Kameralarda normale dönmüş. Kız yanında cemır gibi birşey taşıyor olmalı."

 

"Alpay buraya gel."

 

"Buyur abi."

 

" Söyle bana Alpay.
Sıktığın kurşun kıza doğru giderken nasıl olduda sağa dönüş yapıp camı delip duvara saplandı."

 

" Böyle bir şeyin imkanı yok abi."

 

" Öylemi. Peki bu ne Alpay."

 

Dedim elimdeki kurşunu göstererek.
Alpay da benim gibi hayretle baktı.

 

" Abi bu nasıl olur bilmiyorum."

 

🦋🦋🦋

 

Hazar'a masada olan keseyi göstermiştim ki adamı paldır küldür odaya girdiği gibi elindeki silahı ateşledi.
Göğsümde hissettiğim elektirikle geriye doğru düştüm.
En son yere yarım metre kala durdum ve yavaş bir düşüşle yerde kaldım.

 

Üstten Hazar'ın sesi geliyordu.
Beni vuruldu ve aşağı düştü sanmıştı büyük ihtimalle.

 

Ama öyle birşey olmadı.
Gelen kurşunla refleks olarak vucudumdaki elektirik saniyelik olarak yoğunlaşarak kurşunun bedenime gelmeden sekmesini sağlamıştı.
Ama etki tepki meselesi yüzünden geriye düşmüştüm.
Yinede aşağı düşerken aynı şekilde yere çarpmaktanda kurtulmuştum.
Bir kaç saniye sonra sırt üstü dönüp yukarıya baktım. Pencerede kimseyi görmeyince aşağı indiklerine kanaat getirip hızla yerimden kalkarak koşmaya başladım.
Geldiğim noktadan, doğu cepesindeki duvardan hızla atlayarak karanlıkta gözden kayboldum.

 

🦋🦋🦋

 

O günün üzerinden 2 gün geçmişti.(330)

 

Bu gece başka bir yere girecektim.
Ama bu kez bir iş yeriydi.
Bu kez bir araba galerisiydi soyacağım yer. Uzun zamandır yakından takip ettiğim bir yerdi. İbo'nun sayesinde kamera sisteminden takip ediyordum. Ve bugün büyük bir satış yapmış akşam olduğu için paraları bankaya götürmeyip kasaya koymuşlardı.
Bu ilk olacaktı.
Zamanım gittikçe azaldığı için miktarın artmasını istiyordum.
Bu kez ki paraları evsizlere kullanacaktım.

 

Bizzat kendim harcayacak sokaklarda kenar mahallelerde ne kadar ihtiyacı olan varsa onlara verecektim. Kalanınıda hayvan barınaklarına harcayacaktım.
Tabi yakalanmadan alabilirsem paraları.

 

Saatime baktım, geceye yaklaşıyordu.
Hazırlanıp üzerimi değiştirdim. Dolu şekilde gelmesini umduğum boş sırt çantamı takıp evden çıktım.
Gökyüzüne baktım.
Sanki yağmur yağacaktı. Dikkatli olmalıydım.

 

Yine ana caddeye inerek dolmuşa bindim. Oto galeriler şehir dışına taşındığı için bu kez biraz uzağa gidecektim.
Dolmuşla o semte kadar gidecek ama girişte inecektim. Galeriye kadar yaya giderek izimi kaybettirmeliydim.
Bir gün dolmuş yada taksiler üzerinden takip edilip yakalanmak istemiyordum çünkü. Yani henüz.

 

Kafamda planımı yapıp semte kadar geldim. Tam galeriye yaklaşmışken telefonumun sesiyle durdum. Beni doğru düzgün kimse aramazdı.
Ekrana baktığımda İbo'nun adını gördüm.

 

Hemen açarak,

 

" İbo sırasımı." Dedim.

 

" Sırası. Kuşlar kafes değiştirdi."

 

" Ne!? Anlamadım? "

 

" Öyle."

 

" Hay anasını satayım."

 

" Nereye?"

 

" Cepte, eve."

 

"Evemi? E daha iyi."

 

" Orasını bilmem. Ben haber verdim işim bitti."

 

" Tamam sağol." Diyip kapattım.

 

" Dön kızım gece.
Şanslısın.
Demek ki bugün yatağın doğru tarafından kalkmışsın."

 

Bu kez zaman kaybetmemek için yine bir taksi çevirip bindim.
Adamın adını ve adresini biliyordum. Hemen adrese doğru yola çıktım.

 

Yine uzak bir mesafede durarak indim. Neyseki bu zenginler apartman sevmiyorlar.
Bu adamda iki katlı villa tipi bir evde oturuyordu.
Hızlı adımlarla bahçe duvarının dibine gelerek maskemi taktığında yağmur atıştırmaya başladı.
Bu iyiydi işte benim için.

 

" Kameralar elektirk ve suyu sevmez. Hele ikisi bir aradaysa hiç sevmez. Gerekirse ikisini birlikte kullanabilirim."

 

Dedim gülümseyerek.

 

Ve en uygun yerden eve yaklaştım.
Mutfak penceresinin demirlerini kullanarak üst kattaki balkona oradanda sonraki kata çıktım.
Bu eve doğru gelen kişiyi çatıda beklemeye başladım.
Zat-ı muhteremin adı Nevzat Arıcı. Bu evde karısı ve iki çocuğu birde babası ile birlikte yaşıyor. Karısı ve çocukları şuan başka şehirdeler.

 

Evet nihayet gelebildi beyefendi. Nevzat beyin gelişiyle bende üst kat pencerenin camını elmas yardımı ile kesip açarak içeri girdim.
Üst kat koridorda ilerleyerek alt kata inen merdivenlere kadar gelip duvar dininden aşağıdaki salona baktım.
Gördüğüm şeye inanamadım.
Onun ne işi vardı burda.
Hazar Gökdemir de buradaydı.
Kendinden yaşlı adamla konuşuyorlardı. Kulak misafirliği edip dinlemeye başladım.

 

" Dayı sana söyledim o iş benim için artık imkansız."

 

" Aaa.
Hazar kartpostalının dayısı çıktı adam iyimi."

 

" Neden Hazar?
Biliyorum onu çok seviyordun.
Ama hep böyle yalnız yaşayamazsın.
Üstelik Ceylan iyi bir kız.
Babası da seninle bir ortaklık kurmak istiyor.
Bunu iyi düşün oğlum."

 

" Dayı dalgamı geçiyorsunuz. Şirket ortaklığı için kızını kullanan bir adamın kızıyla evlenmemi istiyorsun farkındamısın?"

 

Onlar konuşurken kapı açıldı ve Nevzat geldi.
Elindeki çanta anında gözüme battı.
Bebeklerimi getirmişti.
Nevzat içeri girip Hazar'ın yanına gelerek,

 

" Hoşgeldin hâlâ oğlu." Dedi.

 

" Hoş bulduk Nevzat. Hayırdır çantalı geldin."

 

" Akşam satış yaptık.
Bankalar kapalı olduğu için yarına kadar evde kalacak.
Yarın sabahtan bankaya gideceğim.
Şunu kasaya koyup geliyorum."

 

" Dikkat et oğlum son zamanlarda bir hırsız dedikodusu var.
Evine girmedik adam bırakmamış diyorlar. "

 

" İnanma baba, onlar abartı. İki salağın evine girmiş onlarda erkekliğe bok sürülmesin diye herkesin evine girdi diyorlar."

 

Anında Hazar'ın yüzüne baktım.
Gözleri sinirle kararmıştı. Kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.
O salaklardan biri de Hazar'dı.

 

"Ben şu çantayı koyup geliyorum."

 

Diyerek üst kata çıkmaya başladı Nevzat. Anında geri çekilerek arkamdaki kapısı açık odaya girip kapının üstünde bir kedi gibi dört ayak durdum. Evin tavanı yüksek olduğu için kapı da yüksekti. Nevzat'ı koridorda takip ederek hangi odaya girdiğine bakarken, şansıma bulunduğum odaya girmesiyle heyecan ve korku karışımını hissettim.

 

Yeni fark ettiğim şey bu odanın çalışma odası olmasıydı.
Işığı açmadan masa lambasını açarak odadaki kasaya gidip şifresini açıp çantayı içine bıraktı.

 

Kilitlenmesine fırsat vermemek için iki elimi birbirine vurarak ses çıkardım. Şifre ile uğraşmak istemiyordum bu gece.

 

Sesin ne olduğunu anlamak için döndüğünde beni görmesiyle dondu kaldı.
Evet bu kez görülmüştüm.
Sonra masadaki çekmeceden bir silah çıkararak bana çevirdi.
Kapının üzerinden yere atlayarak önünde durup ellerimi arkamda birleştirip,gülümseyerek yüzüne baktım.

 

Elleri titriyor ve Paniklemişti.
Az önce iki salak demişken kendide şuan salaklamıştı.
Titreyen eliyle bir el ateş ettiğinde hemen kapıya koşup kilitledim.
Hazar soluğu burda alacaktı çünkü.

 

Zaten iyi nişancıda değildi. Kurşun yarım metre yanımdan geçmişti. Yada titreyen eliyle tutturamamıştı.
Belkide amacı korkutmaktı ama, kendi daha fazla korkuyordu.
Şaşalamış Nevzat'ın üzerine atlayarak yere devirdim.
Elindeki demirden yapılma silahı tuttum. Birazcık elektirik verince olduğu yere yığıldı.
Bu arada kapı kırılacak gibi dövülmeye başladı.

 

" Nevzat.
Nevzat ne oluyor? "

 

Hızla kasaya geçip siyah küçük çantayı alıp çantama teptikten sonra sarı kelebeği kasaya bıraktım.
Bu kez 330 yazıyordu üzerinde. Sonrada pencereyi açıp pervaza çıkmıştımki kapı kırılarak açıldı.

 

Giren Hazar ve dayı beydi.
Bir yerdeki Nevzat'a bir bana baktılar.
Dayı bey hemen yere eğilip adamı kontrol ederken Hazar beni izliyordu.

 

"Dur."

 

Diyen Hazar'a baktım.
Tepeden tırnağa beni inceledigini farkettim. Bana doğru bir adım atmıştıki bir gülümseme ile geriye doğru ters bir takla ile evin hemen önünde duran arabanın tepesine indim.
Tabi hız ve ağırlık etkili olunca tavanda biraz çöktü.
Başımı kaldırıp üst kata baktım. Hazar bana bakıyordu.
Dışarda yağmur hızını artırmıştı. Ve vücudumdaki elektirikde yağmur suyunun etkisiyle artıyordu.
Hemen gitmeliydim yoksa birşeylere zarar verebilirdim.

 

Elimi kaldırıp bay bay dercesine sallayıp koşarak yan duvardan atlayarak arka tarafta geceye karıştım.

 

********************************

Loading...
0%