Yeni Üyelik
16.
Bölüm

İ.Y 14 Sorgu

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım.

" Seni bana yalan söyleme diye uyardım! "
Diye bağırdı.

" Bana yalan söyledinmi diye sordum. Ama sen... Yalan söylemedim derken bile yalan söylüyordun.

Şimdi kork benden Kızıl. "

Kız duyduklarıyla şok olmuştu.

Kolunu adamın güçlü elinden kurtarmaya çalıştı. Ama olmuyordu. O kadar sıkıyordu ki kan geçmiyordu adamın tuttuğu yerden.

" Ne saçmalıyorsun sen ya!
Ne yalanı? "

Dedi kız. Adamın siyaha boyanmış koyu mavilerine bakarak, bir umut inanmasını bekledi.

Baran belindeki silahı çıkarıp kızın karnına dayarken koyu mavilerini kızın elâlarına dikti.

" Devam et! "

Dedi dişlerinin arasından.

" Bir yalan daha ekle yalanlarına.
Bana tetiğe basmam için bir bahane ver.
Koltuğu kanınla boyamam için bir bahane ver bana.

Hadi. Hadiii ! "

Diye haykırdı Baran. Ardından öfkeyle kızı saçlarından tuttu.

Kız tepkisiz şekilde koyu mavilere bakarak durdu sadece.
Durmak zorunda kaldı.
Annesi geldi çünkü aklına.

Şuan karşısında ölüm kuyularıyla kendisine bakan adam ilk gördüğü Baran'dı. Leyla'yı hiç acımadan otelin çatısından atmaya kalkan adamdı. Hatta fazlası.

Anlaşılan öfkesine öfkeler eklenmiş, nefreti ve hiddeti artmıştı.

Leyla ölürse Temel annesine ne yapardı kim bilir.
Bu yüzden sustu kız.

Adamın elleri gevşedi. Kızın saçları avucundan kaydı.
Başını önüne eğdi kız biraz daha yaşamak için.

Baran başı önüne düşen kızın yüzüne baktı. Elindeki silahın kabzasını sinirle kapıya geçirdi arkasına yaslanırken.

Bu hareketi dahada kızdırmıştı Baran'ı.
Bir tarafı dirensin yalan söylemedim desin istiyordu çünkü.

Oysa bu hareketi Baran'ın haklılığını ispatlıyordu. Söylediklerini kabul ediyorum diyordu.
Evet suçluyum diyordu.
Kız başını önüne eğerek, itiraf ediyordu bütün yalanlarını.

Başını önünden kaldırıp camdan dışarıya çevirecekken saniyelik bir çift göz dikkatini çekti arabanın dışında, kendilerini çatık kaşlarla izleyen.
Ama tepki vermedi.
Memo dışardan onları izlemiş her şeyi görmüştü. En azından çocukluk arkadaşı durumu anlamıştı.
Memo ve Salih bir şeyler düşünür dedi içinden.

Azad ve Fatih arkadaki araçta, hareket etti Erol. Oda en az Baran kadar sinirliydi, yanı sırada şaşkın.

Çok olmamıştı kızı tanıyalı. İlk başlarda oda şüphelenmişti kızdan sonrasında yaşanan her şey kızı masum göstermişti.

Oysa şimdi abisi kızın yalan söylediğini söylüyordu. Kız ise sessiz kalarak onaylıyordu.

Nasıl olur diye düşündü. Nasıl böyle bir oyunu şimdiye kadar fark edememişlerdi. Batuhan bile araştırmış bütün bilgilerin doğru olduğunu söylemişti.
Kız rolünü çok ustaca oynamış, onlarda inanmıştı.

Bu düşünceler içinde sinirle geçirdi yumruğunu direksiyona.
Arka arkaya küfürler savurdu salaklığına.

" Seni küçük yılan! "

Dedi dişlerinin arasından.

Kız duyduğu cümle ile gözlerini camdan önündeki ellerine çevirip yenik bir gülümseme kırıntısı sundu sadece.

Olmamıştı. Kusursuzca oynandığını sandığı sahne berbat şekilde sonuçlanmış bir şey kızı ele vermişti.

Düşündü, düşündü bulamadı.
Neydi? Kızı ele veren neydi?

Bilmiyordu.
Öğrenmek için Baran'ın söylemesini bekleyecekti. Başka seçeneği yoktu zaten. Başını tekrar kaldırıp yana, gözlerini ise dışarı çevirerek yolu izlemeye başladı.
Eve demişti Baran. Bu gidişin dönüşü olurmuydu bilmiyordu.

" En azından anneme bir şey olmadı." Diye düşündü.
Baran'ı kandıramasada Temel'i kandırmayı başarmıştı.
İçindeki tek umut Salih oldu. Annemi bulur alır Temel şerefsizinden diye düşündü. Ümit etti.
Sonrada bir şekilde bana ulaşır dedi. Bende o zaman herşeyi anlatırım dedi.

Ama o zamana kadar Baran'a bir şey söyleyemezdi. Baran'ın ayarı yoktu çünkü. Soluğu Temel'in yanında alırsa Temel hiç düşünmeden annemi öldürür diye düşündü, korku kız.
Bu dünyadaki tek dayanağıydı annesi.

*****

Memo koşarak gitti aracına. Hızla binip direksiyona geçti. Motoru çalıştırıp gaza basarken bir yandan telefonunu çıkarıp Salih'i aradı.

Telefon açılır açılmaz konuşmaya başladı Memo.

" Alo Salih abi! "

" Alo Memo, Civciv nasıl? "

" Az öncesine kadar iyiydi abi.
Bundan sonrasını Allah bilir."

" O ne demek lan! "

" Abi Baran işi çözmüş.
Kızı alıp gitti. "

" Nerden anladın çözdüğünü? "

" Arabada kıza silah dayadı. Yüzündeki öfkeyi görsen sen de anlardın abi."

" Kahretsin.
Nasıl oldu?
Nasıl öğrenmiş? "

" Nerden bileyim.
Ama ben o bakışları hiç beğenmedim abi. Ya Civciv'e bir şey yaparsa.. "

" Tamam sakin ol!
Bir şey yapacağını sanmam.
En azından şimdilik. Sen nerdesin? "

" Kuyruk oldum."

" Tamam.
Peşlerinde kal sakın bırakma, nereye gittiklerini yakalanmadan öğren.

Bu arada bizde Temel'in peşine takıldık bakalım ne işler karıştırıyor şerefsiz piç."

" Tamam abi."

Memo Baran'ın aracını takip ederken Salih ve Ali Temel'in peşinden durağa kadar geldiler. Uzak bir noktaya park edip izlemeye geçtiler.
Temel aracından indiğinde Tekin'de dışarda ayak üstü şoförlerle sohbet ediyordu.

Tekin Temel'in o ateş püsküren halini görünce yanındakilerden uzaklaşarak adamları işe yolladı.

Temel hızla gelip Tekin'in yanında durdu. Ayak üstü sinirli sinirli birşeyler konuşurlarken Salih ve Ali hâlâ uzaktan ikisini izliyorlardı.

Ali:

" Keşke duyabilseydik."

Dediğinde Salih kaşları çatık izlerken,

" Duymasakta öğreniriz." Dedi.

" Nasıl? "

" Temel'in yanındakine dikkatli bak Ali. Kim bu? "

Ali uzaktan baktığı adama gözlerini kısarak bir kez daha baktı,baktı.
Kocaman gözlerle konuştu.

" Tekin...

Tekin mi o."

" Ta kendisi."

" Hani bu herif Yunanistan'a giymişti."

" Öyleydi.
Ama görünen o ki geri dönmüş. Demekki bu işin içinde çok para var."

Salih ve Ali konuşurken Temel ve Tekin'in konuşmasıda bitmiş Temel yazhaneye girerken Tekin hızlı adımlarla kendi arabasına doğru gidiyordu.

Tekin aracını çalıştırıp hareket ettikten sonra trafiğe karışıp ilerlemeye başladı. Salih ve Ali'de hemen peşinde onu takip ediyorlardı. Salih'in niyeti uygun bir yerde kıstırıp sorguya çekmekti.

Bir süre yol aldıktan sonra Tekin yol üstündeki benzin istasyonuna girdiğinde Salih de bu fırsatı değerlendirip önüne kırdı direksiyonu. Tekin sinirle küfürler eşliğinde arabadan inip Salih'i gördüğünde şaşkınlıkla baktı adamın yüzüne. Hiç beklemiyordu Salih'i yeniden görmeyi.

Salih sakin şekilde Tekin'i incelerken,
Tekin:

" Salih? Sen misin?
Bu ne tesadüf.
Ne arıyorsun burada. Uzun zamandır görüşmemiştik."

Dedi ellerini ceplerine sokarak.
Salih aniden hızlı adımlarla yanına gelip yumruğu yüzünün üstüne çaktı.

" Asıl sen ne arıyorsun lan burada? Hangi pis işin içindesin yine.
Ben sana gittiğin yerden geri dönmeyeceksin demedim mi lan!? "

" Offf acıdı. "
Dedi Tekin düştüğü yerden doğrulurken.

" Elin hâlâ ağır abiciğim."

" Kes lan, ne abisi.
Sen benim kardeşim falan değilsin. Anan ayrı baban ayrı."

Ali ilk kez duyduğu şeyle baka kaldı ikiliye. Tekin'in Salih'in üvey kardeşi olduğu bilyordu. Da! Üveyin üveyini anlamamıştı.

Tekin ve Salih istasyondaki meraklı bakışlardan uzaklaşmak için arabaları kenara çektiler.

Salih Tekin'i kolundan tutarak kendi arabasına götürüp arka koltuğa atarcasına bindirdi.

" Ali sen sür bende kardeşimle konuşacağım. " Dedi dişlerinin arasından.

" Hani kardeşin değildim." Dedi Tekin eli çenesinde sırıtarak.

Ali gaza basarken Salih Tekin'i yakasından tuttu.

" Tekin bir kere söyleyeceğim. Kulağını aç beni iyi dinle.

Bu Temel kim?
Kime çalışıyor?
Sen kime çalışıyorsun?
Neden Civciv'in üzerinden iş yapıyorsunuz? Civciv'in annesi nerde.? "

Adam duyduğu kelimeyle şaşırdı.

" Hop, hop, hop.
Dur bi ya.
Ne Civcivi?
Hangi Civciv.
Senin Civciv'mi?

Bu kız omu? Salya sümük pislik içinde ağlayan kızmı? "

Tekin kızı daha önce Salih'in yanında bir kaç kez görmüştü. Aralarındaki en küçük kişi oydu. Bu yüzden Civciv lakabı takmışlardı. Adını hiç duymamıştı zaten, üstelik yüzünü görmediği gibi kız Tekin'i hiç görmemişti.

Bu yüzdendi şaşkınlığı. Aklına bile gelmedi Leyla'nın Civciv dediği kız olabileceği.

Bir anda dank etti.

" Bu yüzden o kadar iyi araba kullanıyor. Senmi öğrettin? "

" Tekiiinn!

O piç herif Civciv'i kullanıyormuş. Baran Karamanoğlun'u yakalayıp başkasına verecekmiş."

Tekrar yakasından tuttu Tekin'i.

" Şu andan sonra bana çalışıyorsun Tekin. Yoksa sana öyle bir oyun oynarımki girdiğin delikte günışığı göremeden ölürsün. "

Tekin' in gözleri Salih'in gözleriyle buluştu.
Ciddiydi.
Yapardı.
Yıllar önce ona son bir sans verip bu ülkeden gideceksin demişti. Gitmişti Tekin. Buna rağmen Temel çağırdığı için dönmüştü. Ama bu kez ipi Salih'in elindeydi.

" Tamam. "

Dedi Tekin koltuğa yaslanarak.

" Ama çok şey bilmiyorum.
Bize sadece bilmemiz gerekeni söylüyor o kadar. Adam Çakal adını boşa almamış.

" Nereye gidiyordun? "

" Kızı takip edecektim ama sayende olmadı."

Dedi Tekin bıkkın şekilde.

" Artık hastanede değil öyle dersin.

Gölge kim? "

" Söylemiyor...
Ama adamları geldi. Temel'i bir güzel benzettiler. Dün gece ellerinden kaçırmışlar kızı ve Baran'ı."

Tekin birden Salih'e döndü.

" Bir dakikaaa.
Sizdiniz!

Değilmi!? "

Dedi işaret parmağını Salih'e uzatarak. Sonrada bir kahkaha patlattı.

" Buna inanamıyorum. Şu hâle bak. "

Salih'in dudaklarında inceden bir gülümseme kırıntısı oluştu. Ama aklına gelen şeyle anında söndü.

" Kadın nerde? "

" Kim Leyla'nın annesimi? "

" Evet."

" Bilmiyorum.
Dedimya kimseye fazladan birşey anlatmıyor. Her şeyi sadece kendi bilecekmiş."

" O zaman Temel'in numarasını ver."

" Beni hiç aramadı. "

" Yalan söyleme lan!
Seni nasıl buldu çağırdı o zaman."

" Ankesörlü ile. "

" Sikeyim böyle işi.

Ali sağa çek.
Tekin..."

Dedi Salih yanındaki adama bakarak.

" Sana son şansını veriyorum.
Beni pişman edersen 100 kat pişman ederim seni.

Öğrenebildiğin her şeyi öğrenip bana haber vereceksin. Özellikle Nevin teyzenin yerini. İlk olarakta telefon numarasını öğren ve bana yolla. "

Tekin mesajı almıştı.

" Tamam." Diyebildi.

Bu Salih Temel'den daha tehlikeliydi onun için.

Tekin araçtan inerken Ali:

" Abi bu Tekin'le nasıl..."

" Kardeşim falan değil Ali.
Babamın ikinci karısının ilk kocasından oğlu.

Sende bas gaza. Dönelim.

Araba büyük lüks evin önünde durduğunda öğleni geçmişti
Araba büyük lüks evin önünde durduğunda öğleni geçmişti.
Yağan yağmur arkasından yağacak karın habercisiydi. Erol aracı geri geri parkeetti garajın önüne.

Önce Erol indi arabadan sonrada Baran. Kız ise hâlâ oturuyordu.
Baran hızlı adımlarla aracın arkasından yürüyüp kızın olduğu tarafa geçti.

Hırsla açtı kapıyı. Kızı kolundan tuttuğu gibi dışarıya doğru çekerken ne yaralı bacağını nede acısını umursadı. Aklına bile gelmedi. Şuan aklındaki tek şey kızın kendisine oynadığı oyun ve söylediği yalanlardı. Ve Gölge.

Kız Gölge her kimse onamı çalışıyordu, yoksa başka birilerinemi?

Bilmiyordu ama öğrenecekti.
Bu kız burdan konuşmadan çıkamayacaktı. Konuşsada çıkamayacaktı belkide.

Kolundan tuttuğu kızı peşinden sürüklercesine yürütürken bir kaç adımdan sonra ayağı takıldı kızın.

Kolu adamın elinden kayınca kendini ıslak zeminde buldu. Yaralı bacağı çok acıdı yinede gıkı çıkmadı.

Olduğu yerde öylece beklerken tepesinden yağan yağmur üzerinden geçiyordu. Bulunduğu haline baktı kız. Sinirli bir gülümseme belirdi dudaklarında.
Ettiğini çekiyorsun dedi içinden.

" Ayağa kalk!! "

Nefret ve öfke dolu sesi duysada kıpırdayamadı. Olduğu yerde damlayan yağmurlara bakarak onlar gibi Toprak'a karışmak istedi.

Yaptığı şeyle övünmemişti hiç. Mecbur kalmıştı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmuştu aslında. Kaya'dan kaçarken kaza yapması ardından Temel'in eline düşmesi...

Kader de diyemiyordu ki...

Hayatındaki en kötü gün Temel'e rastladığı gün olmalıydı.

" Sana ayağa kalk dedim.!! "

Diyen adamın mengene gibi olan parmaklarını yeniden kollarında hissetti kız.
Bu adamın öfkesi gücünü tetikliyordu sanki. Kız bir anda kendini ayakta adamın yüzüne bakarken bulmuştu kendini.
Nefret dolu gözleri gözlerinde sen artık bir ölüsün der gibi bakıyordu.

Bir anda yine kolundan tutan elle sürüklenircesine yürürken buldu kendini. Evin önüne geldiklerinde Erol'un açtığı kapıdan girdi Baran arkasındaki kızı çekiştirerek.

İçeri girer girmez kolundan tuttuğu kızı koltuğa savurdu
İçeri girer girmez kolundan tuttuğu kızı koltuğa savurdu. Kız kendini koltuğun köşesinde bulurken yine yandı canı. Ama bu kez ıslaklığıda hissetti. Yarası kanamaya başlamıştı anlaşılan. Yinede gıkı çıkmadı. Sadece dişlerini bastırdı bir birine.

Baran sinirle çıkardığı ceketini elinde buruşturup salonun köşesine fırlattı.

Gözleri kızın üzerinde bir ileri bir geri turladı koltuğun önünde.

" Konuş!
Her şeyi anlat.
Kimsin?
Kimin adamısın?
Neden yanıma kadar soktular seni.
Kimin oyuncağısın? "

Kız yavaşça yerinde doğruldu. Elleri iki yanında koltukta, gözleri yerde sessizliğini korudu.

Baran bu haline daha çok sinirlenmeye başlamıştı.

" Sana söylüyorum.! "

Dedi Baran kızın önünde durarak.
Kız yinede sessiz kaldı. Aklındaki tek şey annesiydi.

Baran'ın sabrı azalırken öfkesi dahada arttı. Sol eliyle kızın çenesini kavrayarak geriye yaslarken gözlerini hedef alarak sağ elini koltuğa dayadı.

" Sessiz kalarak kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun.
Konuşacaksın. Her şeyi bir bir anlatacaksın kızıl! "

Dedikten sonra yüzünü yüzüne doğru yaklaştırdı kızın. O kadarki nefesi nefesine karışıyordu. Koyu mavileri elâlarında gezdi sırayla.

Uzun uzun baktı korku emaresinden uzak boş bakan gözlerine.
Yüzünde gezdirdi mavilerini, dudaklarında dolaştı bir ara, sonra yine kızın elalarını buldu.

O elâlara bakarken yüzündeki öfke saniyelik kayboldu. Küçücük bir işaret aradı gözlerinde.
Yalan değil desin istedi. İkna olmak istedi. Ama yoktu. Yoktu işte.

Yinede hiç yapmadığı bir şeyi yaptı ilk defa. Gözleri gözlerinde durgun sesiyle,

" Leyla." Dedi.

" Sana son kez söyleyeceğim." Dedi.

" Anlat...
Ne biliyorsan anlat!
Gölge kim anlat!
O iş birliği yaptığın maskeli adamlar kim anlat! "

Kız duyduğu şeyle anında tepki verdi. Gözleri kocaman olurken kaşları çatıldı.

" Biliyor."

Dedi içinden.

" Herşeyi biliyor.
Ama nasıl? "

Adam devam etti.

" Can ciğer kuzu sarması arkadaşların kim anlat. "

Kız gözlerini koyu mavilerden kaçırarak yine susmayı tercih etti.
Artık annesi kadar arkadaşlarıda tehlikedeydi onun için.

Yerinde doğruldu Baran,

" Erol." Dedi elini uzatarak.

En başından beri olanları izleyen Erol elinde tableti Baran'a uzattı.

" Yüzüme bak! "

Dedi adam yüksek sesle. Kız yüzünü adama doğru kaldırdı.
Tableti kıza uzattı. Kız ekrandaki donuk görüntüye baktı.

Memo, Salih ve çocukların kendilerini kurtarırkenki görüntüleriydi. Keko mobeseleri engellemişken bu görüntüyü nasıl bulmuşlardı.

Baran devam etti konuşmasına.

" Hastanede sana o adamları tanıyormusun diye sorduğumda ölümle aranda belimde tuttuğum silah vardı sadece.

Eğer tanımıyorum deseydin oracıkta seni öldürmeyi düşündüm.
Ama şanslıydın, dalga geçerken doğruyu söylediğin için yaşıyorsun şuan..
Leyla...

Beni zorlama 2. Bir şans veriyorum sana. 3. Olmayacak.

Konuş. "

Kız yine susarak elinde tablet başını öne eğdi.
Bu sessizlik Baran'ı delirmeye yetmişti.

" Bu kadar yeter."

Dedi Öfkeyle.

" Benden günah gitti. Seni uyardım."

Baran kızı kolundan tuttuğu gibi kaldırarak merdiven altındaki koridordan geçip alt kattaki küçük odaya kadar çekiştirerek götürdü.

Kapıyı açıp kızı içerdeki yatağa doğru savurdu.

" Sana burdan çıkış yok."

Dedikten sonra kapıyı kilitleyip salona döndü.

*****

Tekin durağa döndüğünde Temel içerde ileri geri yürüyerek bir yandan sigara içiyor bir yandan küfürler eşliğinde kendi kendine tartışıyordu.
Hâlâ anlayamamıştı olan biteni.

Tekin'in geldiğini gördüğünde masasına dönüp oturup Tekin'e baktı.
Tekin Salih'ten aldığı uyarıya uygun şekilde,

" Kız hastaneden ayrılmış.
Nereye gitmiş olabilir."

Dedi küçük bir numarayla.

" Baran'la gitmiştir. "

" Sen ne yaptın. Konuştun mu bu gölgemidir nedir onunla. "

" Konuştum. "

" Ne söyledin merak ettim. "

" Ne söyleyecem. Tabiki yalan söyledim. Kızın peşinde kan davalıları var. Kızın yüzünden Baran'la da husumetleri oldu.
İşi bozan onlarmış. Dedim.
Biraz daha zaman istedim."

" İyi o zaman biraz daha yaşayacaksın."

" Tekin, asabımı bozma benim. Benden önce seni yollarım o mezara."

" Tamam tamam birşey demedim.
Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun. "

" Yeni bir plan hazırlayacağım."

" Nasıl bir plan."

" Zamanı gelince öğreneceksin. "

Tekin canı sıkkın şekilde bakmakla yetindi. Biliyorduki söylemeyecekti.

Bu sırada masadaki telefon çalmaya başladı. Temel ekrandaki isme bakıp dudaklarındaki sigarayı sol eline alarak telefonu açıp sağ eline aldı.

" Alo Emre.
Ne var niye aradın. "

" Abi kadın fenalaştı.
Şuan ambulansta hastaneye gidiyoruz. "

" Ne?
Ne diyorsun lan sen!
Ne oldu?
Neden fenalaştı? "

" Ambulans doktoru kalp krizi diyor.
Abi... İyi görünmüyordu.
Ölüp başımıza bela olabilir. "

Temel öfkeyle yumruğunu masaya geçirdi.

" Kahretsin! Bir bu eksikti.
Yanından ayrılma.
Hangi hastane? "

" Şehir hastanesine gidiyoruz abi. "

Temel telefonu kapatarak.

" Yürü gidiyoruz." Dedi.

" Ne oluyor.?
Nereye gidiyoruz. "

" Kadın gebermeye karar vermiş.
Kim? Leyla'nın annesi mi? "

" Evet."

" Ne olmuş ki."

" Kalp krizi."

Dediğinde arabaya binmişlerdi.
Temel motoru çalıştırıp gaza yüklendi. Bir süre gidilen yoldan sonra hastaneye ulaştılar.
İki adam acil girişine patk etip hızlı adımlarla içeri girdiklerinde Emre acil müdahale odasının önünde ileri geri turluyordu.

Temel hemen adamın yanına gelip kolundan tuttu.

" Ne oldu lan anlat."

Kadın odasında dinleniyordu. Sonra birden nefes alamamaya başladı. Kanter içinde kaldı. Hemen ambulansı çağırdık. Doktor kalp dedi. Apar topar getirdik."

Derken kapı açıldı. Hemşireler kadını apar topar götürürken doktor çıktı odadan. Temel doktorun önüne geçti.

" Nasıl? "

" Durumu çok ciddi. Yoğun bakıma alıyoruz. Kalp yetmezliği ve damar tıkanıklığı var. Şimdiye kadar nasıl fark etmediniz. "

" Çok mu kötü. " Dedi Tekin.

" Herşeye hazırlıklı olun."

Doktor uzaklaşırken Tekin Temel'e döndü.

" Leyla' ya haber verelim."

" Olmaz."

" Ne?
Şimdi bari yapma Temel.
Ya kadın ölürse."

Temel Tekin'e bakarken yüzünde adi bir gülümseme belirdi.

" Ölse bile haberi olmayacak."

" Gerçekten acımasızsın."

Temel öfkeyle baktı Tekin'e.

" Annesinin öldüğünü duyduğunda benimle çalışırmı sanıyorsun. Bunu göze alamam."

Tekin bir süre sinirle baktı adama. Sonrada ellerini ceplerine sokarak dışarıya yöneldi.

" Nereye? "

" Sigara içeceğim."

Tekin bahçeye çıkarak cebinden paketini çıkarıp bir dal sigara alıp dudaklarına bırakarak yaktı.

Derin bir nefes çektikten sonra girişi kontrol ederek telefonunu çıkarıp
Salih'i aradı.

Telefon ikinci çalışta açıldı.

" Alo."
İşler karıştı."

" Ne oldu çabuk anlat."

" Nevin hanım... "

" Nerde olduğunu öğrendin mi? "

" Evet şuan Şehir hastanesinde.
Hastaneye kaldırmışlar. Durumu kırıtik. Kalp yetmezliği.

Temel kabul etmedi. Ölse bile Leyla bilmeyecek diyor.
Bence haber verin kıza. Belkide bir daha göremeyecek. "

" Kahretsin o kadar mı kötü."

" Doktor öyle diyor.

Kapatıyorum şimdi şüphelenmesin."

Tekin telefonu kapatıp geriye dönmüştüki Temel'i karşısından gördü. Öfke dolu gözlerle bakan temelle aynı anda göğsünde bir acı hissetti.
Elindeki sigarası ve telefonu yere düştü. Gözleri göğsüne doğru kaydı.
Temel'in tuttuğu sustalı göğsüne tam kalbinin yanına saplanmıştı.

" Kimse bana kazık atamaz.
Sen bile.

GEBER! "

***********************************

Evet bölüm sonu canlarım. Oy ve yorumları unutmayalım.

Loading...
0%