Yeni Üyelik
23.
Bölüm

İ.Y 21 Katlanamıyorum

@azamet_29_2

LEYLA'DAN

Sabah kendime gelmeye başladığında uyku ile uyanıklık arası avucumda hissettiğim eli daha sıkı tutuyordum.
O âna kadar anne ve babamı görüyordum rüyamda. Onlardan ayrılmak istemiyordum bu yüzdende resmen uyanmamak için direniyor ve rüya görmeye, anne ve babamı rüyamda görmeye devam etmeye çalışıyordum.

Çünkü bundan sonra sevdiğim iki insanı, anne ve babamı görebileceğim tek yer rüyalarım olacaktı.
Rüyamda en son babamın elinden tutuyordum. Ben,

" Beni bırakma."
Diyerek ağlarken babam sen istesende bırakmayacağım seni."

Diyordu.

"Hep yanında olacağım."

Diyordu ve hâlâ babamın eli avucumdaydı sanki.
Rüyamda hissettiğim o kalp sızısını şuanda bile hissedebiliyordum.

Bu öyle bir sızıydıki hiç geçmeyecek hep benimle yaşayacaktı.

Rüyama geri dönmeyi başaramayınca mecburen gözlerimi açtım ağırdan ağırdan.. Gözlerim önümdeki elime kaydı istemeden. Ama gördüğün şeyle korku ve şaşkınlıkla iyice açıldılar.
Avucumdaki erkek elini görünce,
Hassiktiri basıp elimdeki eli arkama doğru savurarak kendimi yataktan dışarı atarken yorgana takılan ayağımla yatağın yanına düşmem yetmezmiş gibi başımı ve sırtımı arkamdaki duvara çarpmam bir oldu.

Gözlerim acıyla kapalı, duyduğum erkek sesiyle elim başımda yatakta gülme krizi geçiren adama baktım.
Baran'dı. Tam arkamda ve benimle aynı yatakta yatmıştı. Alık alık baktıktan sonra.

" Yok ya.
Ne alaka."

Dedim kendi kendime gülerek.

" Hâlâ rüya görüyorum.
Hatta kabus. Şeytan rüyama Baran Karamanoğlu şeklinde girmiş.
Şimdi işin yoksa git bide abdest al kızım."

Bu kez resmen bir kahkaha koptu odada.

" Lan.!" Diyerek bir odaya bir Baran'a baktım.
Rüya falan değilmiş. Adam gerçekten benim yatağımda ve kahkaha atıyordu ve az önce söylediğim her şeyi sesli söylemiştim sanırım.
O yüzdende karşımdaki adamdan böyle bir kahkaha kopmuştu.

" Hay şansımı siksinler. "

Hızla ayağa kalkarak hâlâ şüpheli olduğum rüya tezimi sorguluyorum.

Baran yerinden kalkarak yatağın etrafından dolaşarak üzerime doğru yürümeye başladığında ben de 1 adım geriye gittim ama duvardan öte geçemedim.
O sakin şekilde bana bakarken,

" Ne oluyor ya!
Senin ne işin var burda. Neden odamdasın?
Neden yatağımdasın? Sapık manyak.!
Bu kadarıda çok fazla.
Hemen çık git evimden. Yoksa balkona çıkıp evime sapık girdi diye bağırırım."

Diye çemkirdim ama, sanırım son cümle ağır olmuştu.
Çünkü biten cümlem ile birlikte saniyelik bir sürede kendimi duvar ile Baran'ın arasında, ellerini kollarımda öfke yüklü gözlerini ise gözlerimde buldum.
Kırmızı görmüş bir boğa edasıyla burnundan solurken genişleyen burun delikleriyle yavaşça yutkundum.

Bu haline ek olarak siyahın sınırlarındaki mavi gözlerine bakarken korkmadım desem yalan olurdu.

Şuan bana bakan Baran ilk gördüğüm Baran'dı sanki. Sadece kafama dayadığı silahı eksikti. O da olsa tetiğe basmıştı belkide.

Az sonra gözlerimdeki gözleri odağından ayrılmış yüz hatlarımda gezerken sessizce bir kez daha yutkundum.
En son dudaklarımda durduğunda gözlerinin dudağıma dokundukları hissine kapılmam normalmiydi?
Değildi tabiki. Ama o bakışlar resmen temas etmişti dudaklarıma sanki.
Orda o şekilde ne kadar süre geçti kayıp algım nedeniyle anlayamazken benden biraz uzaklaşarak,

" Ne odana ne yatağına zorla girdim. Seni yemek yemen için uyandırmaya gelmiştim. Kâbus görüyordun.
Ağladığınıda görünce uyandırmak istedim. Bu sırada elimi tutup bırakmayan sendin. Zorla yanına çekip yatıranda sendin.
Gerçekten manyak bir sapık olsaydım.."

Dedi ve durdu.
Sağ elini aniden başımın yanındaki duvara dayarken koyu mavileri yeniden gözlerimi buldu.

" Oteldeki yatağımdan sağ çıkamazdın."

Dedi ve sinirli şekilde arkasını dönerek odamdan çıktı.
Ben duyduğum şeylerle kala kalırken Baran çıkmış mutfağa doğru yürüyordu. Az sonra balkon kapısının hızla çarpan sesini duyduğumda balkona çıktığını anladım.

" Hadi beh..
Gerçekten...
Benmi onu zorlamışım.
Elimi alnına koyup ovuşturarak biraz düşündüm. Silik silik birşeyler hatırlamaya başlayınca birde gitme dediğimi, tepeden tırnağa elektrik yüklenmiş gibi hissettim.

" Hay ben kafama sıçayım."

Adam haklıydı ne yazıkki.
Kendimi tam bir aptal gibi hissediyordum. Tekrar yatağıma oturdum.
Ellerimi kucağıma koyup beklerken aklıma gelen rüyam ile gözlerimi yeniden kapatırken gülümseyerek avucumu yavaşça kapattığımda, elimde babamın elinin hissi yerli yerinde duruyordu.
Ama uyandığımda elimde Baran'ın eli vardı. Bu yüzden bu kadar gerçekçi hissetmiştim sanırım. İnsan uyku ile uyanıklık arası aklını kaybedebiliyormuş anlamıştım.

Rüyamda anne ve babamı görürken gerçekte Baran'ın tuttuğum elini babamın eli sanmıştım. Bir elimi alnıma bastırırken sinirle gülümsedim.
Sonra ellerimi yumruk yaparak kafama iki yandan vura vura,

" Aptal, aptal."

Derken gözlerim hüzünle doldu yine.
Acı çekerken aklını kaybeden insanlar duymuştum.
Hiç birini kınamasamda anlam veremezdim. Ama oluyormuş.
Acı insanın akıl terazisini bozuyor, mantık ipliğini gerçekten koparıyormuş.
Yavaşça ayağa kalktım.

" Anne...
Baba...
Size söz veriyorum.

Daha dirayetli olacağım. Acınız hep yüreğimde olacak ama kimseye belli etmeyeceğim.
Bundan sonra kimse beni ağlarken ve üzgünken ve aciz göremeyecek.

Sizde benim için üzülmeyin.
Kızınız kendi ayakları üzerinde duracak. Bugünden sonra daha güçlü olacağım."

Sıktığım yumruklarımla derin bir nefes çektim içime.
Gözümden sızan son 2 damlayıda ellerim tersiyle sildim.
Önce banyoya girdim. İşlerimi hallederek elimi yüzünü buz gibi su ile yıkadım. Sonrada odadan çıkmak için kapıya yürürken aklıma gelen Baran ile iç sesimden,

" Özür dile." Cümlesini duyunca,

" Oldu başka.
Avucunu yalarsın. Özür dileyecek bir şey yapmadım."

Dedim içime doğru çemkirerek.

Odadan çıkıp mutfağa geldigimde mutfak balkonunda hâlâ sigara içen Baran'ı gördüm. Arkası dönük oldugundan beni fark etmemişti.

" Bu soğukta gömlekle kıçındamı donmaz be adam. "

Diyerek mutfağı tarayan gözlerimle bir kez daha şaşırdım. Masa üzerinde sipariş edilen ama yenmeyen yemekler öylece kalmıştı. Sonları çöp olduğu için üzülsemde yapacak birşey yoktu.

Paketleri toplayıp poşetleyerek tezgahın altındaki çöp kovasına bıraktım.

Sonra tezgah üzerindeki çaydanlığı doldurarak ocağın üzerine bırakırken Baran balkondan içeri girdi.
O bana bende ona bakmadık. O sessizce masaya oturdu. Ben sessizce buzdolabına yöneldim.
Çaydanlıktaki su kaynarken kahvaltılıkları çıkaracaktım.

Buzdolabının kapısını açtığımda ağzım açık kala kaldım. Dolabımı birilerinin dolabıyla karışmış sandım tamamen saçma bir şekilde.
Çünkü içindekiler hiç tanıdık gelmiyordu. Dün akşam Erol yaptığı alışverişin suyunu çıkarmıştı anlaşılan.

Ben dolabın içindeki paketlerin arasında peynir zeytin arayışına çıkarken arkamdaki çaydanlık sesini duydum. Kafam hâlâ dolap içinde sesin geldiği ocağa doğru çevirdim başımı.
Kocaman gözlerle baka kaldım.
Baran Karamanoğlu bey çay mı demliyordu yoksa ben hayal mi görüyordum. Benim dolabın içinden ona olan alık bakışlarım eşliğinde çaydanlıkla işi biten Baran tekrar masaya geçerek bir sigara daha alıp yaktı.

" Öyle olmaz ekmek arası yapayım ye bari."

Dedim ama içinden.
Adamın aç karnına kaçıncı sigaralarıydı acaba.

Tekrar önüme dönüp kahvaltılıkları çıkarıp tezgaha bıraktım.
Bir yandanda göz ucuyla Baran'a bakıyordum. Başını geriye doğru almış kapalı gözleri ile sigarasını içmeye devam ediyordu.

Dolaptan domates ve biberde alıp yıkayarak tezgaha bıraktım. Üst dolaptan bir tava alarak ocağa bırakıp altını yakarak içine birazda yağ ekledim. Musluğun yanındaki kesme tahtasını alarak tezgaha bıraktıktan sonra poşetten çıkardığım kuru soganıda alarak bütün malzemeleri sırayla ve hızlı şekilde doğrayarak bir bir tavaya ekledim.

Az sonra menemenden güzel kokular yayılmaya başladığından arkamdaki Baran'dan duyduğum cümle ile kaşlarım çatıldı.

" Ooo.
Bizim erkek Fatma menemen yapabiliyormuş."

Normalde menemen sevmemde yememde ben. Ama Baran'ı dehlemeden önce en azından kahvaltı ikram etmek istemiştim.
Ama az önce iyi niyetime bir bıçak saplamıştı. Tabiki karşılıksız kalmayacaktı.

Tavadaki menemene baktım. Sonra baharat kavanozlarından sırayla bir çorba kaşığı acı biber bir çorba kaşığı karabiber bir çorba kaşığı tuzu alıp tavaya boca ettim.

Bir güzel karıştırdıktan sonra üzerine bir çorba kaşığıda tarçın ekledim.
Tekrar karıştırırken hakettin dedim içinden.

Üzerine yumurtalarıda kırdıktan sonra diğer kahvaltılıklarla birlikte masaya getirdim.
Akşam alınan ekmeklerden birinide çıkarıp dilimleyerek masaya koydum. Taze ekmek almaya gerek yoktu hâlâ pamuk gibiydi ekmek.
Dolaptan aldığım çatalları ve tabaklarıda masaya bıraktıktan sonra çaylarıda doldurup masaya getirerek sesizce yerime oturdum.

Baran bir önündeki tavaya bir bana bakıyordu.

" Demek yemek yapabiliyorsun? "

" Kendime yetecek kadar yaparım."

Dedim önündeki kahvaltılıklardan tabağıma alırken. Ben yemeye başlarken Baran menemenden birazını tabağına aldı.

" Sen neden almıyorsun? "

" Ben menemen sevmem."

" O halde neden yaptın? "

Gözleri şüpheyle bana bakıyordu.

" Senin için yaptım.
Özür mahiyetinde. Gitmeden önce iyi bir kahvaltı yap diye."

Derken bardağımı dudaklarıma doğru götürüp sıcak çayımdan bir yudum alarak havadaki bardağımla onu izlemeye başladım.

Baran çatalını menemenin içine daldırdı. Tam ağzına götürürken bir anda durdu ve kokladı.

" İçine birşey kattın değilmi? "

" Hıhı zehir kattım.
Dedim ki madem gitmiyor evimden, bari zehirleyip kurtulayım."

Baran gözlerini devirerek elinde tuttuğu çatalı dudaklarından içeriye götürürken gözleri hâlâ bendeydi.

Bense acaba anladımı diye düşünsemde sakin şekilde sadece izliyordum.
Birazdan kuyruğu yanan danalar gibi evin içinde dört dönecekti. Bende zevkle izleyecektim.
Artık soluğu musluktamı yoksa kusmak için banyodamı alırdı bilmem.

Ama bir daha benimle alay edemeyecekti Baran beyefendi onu iyi biliyordum. Sen istedin.
Dedim içimden.

Baran çataldaki menemeni ağzına bırakıp tedbirli şekilde yemeye başlarken bende vereceği tepkiyi merakla bekliyordum.

Lokmayı ağzında iki çevirip yuttuktan sanra gözleri beni buldu.
Kaşları çatık yüzüme bakarken kendimi zor tutuyordum gülmemek için.

" Gerçekten yemek yapabiliyormuşsun.
Daha önce hiç bu kadar lezzetli bir menemen yememiştim, ellerine sağlık."

Duyduğum şeyle kaşlarım havada kocaman gözlerle yüzüne baktım.

" Ama biraz daha biberli ve tuzlu olsa dahada güzel olabilirmiş."

Derken masadaki tuz ve kara biberden biraz daha ekledi tavaya.

" Yinede beğendim güzel olmuş. "

Diyerek böldüğü ekmekle tabağa dalarken ben açık kalan ağzımdan düşen zeytin ile kala kaldım.

Bu adamın damak tadımı yoktu yoksa duyularımı ölmüştü.
Gözlerimin önünde çatal çatal yiyip bitirdi tavayı.
Onu izlerken dilimin yandığını ve midemin bulandığını hissettim resmen. Üzerinede bir bardak çayı tepesine diktikten sonra geriye yaslanıp elini karnına koyarak,

" Gerçekten eline sağlık."

Dediğinde midemden ağzıma doğru ilerleyen safrayı bastırmak için koca bir yudum aldım çayımdan. Yoksa onun yerine ben kusabilirdim.

" Yok artık.
Sen şakamısın? "

Baran yine yüzüme baktı.

" Neden? "

O an kendimi ele vereceğimi farkederek,

" Ya. Yani.. Şu ana kadar kimsenin yaptığım yemeği beğeneceğini düşünmemiştim de.
Ooo. Ondan şaşırdım. "

Hemde ne şaşırma. O iğrenç şeyi nasıl yediğinin hayretini yaşıyordum şuan hâlâ.

Benim alık bakışlarım arasında Baran masadaki paketinden bir sigara daha çıkarıp yakarken telefonu çaldı. Cebinden telefonunu çıkarıp geriye yaslanarak bacak bacak üstüne atarken hoparlöre aldı sesi ve konuşmaya başladı.

" Alo Batu."

Batuhan'dı arayan.

" Alo abi hâlâ Kızıl'ın yanındamısın?"

" Kızıl mı?
Benim bir adım var."

Dedim geriye yaslanarak sinirle bakarken.

" Evet hâlâ buradayım.
Neden ne oldu? "

" Konuşmamız gerekenler var."

" Konuş dinliyorum."

" Telefonda olmaz."

" Hmm. Buraya gel o zaman.
Erol seni getirir.
Hem bakarsın Leyla sanada menemen yapar. Çok güzel menemen yapıyormuş bu erkek Fatma. "

Duyduğum şeyle avel gibi baka kaldım bu kez.
Bu gerçekmiydi. O menemen adamı öldürecek türdenken adam bayıla bayıla yemiş üstüne birde beni metederek övüyordu.
Yok yok... Kesin dalga geçiyordu bu Baran benimle. Telefonu,

" Bekliyorum gelin."

Diyerek kapattı.

" Batuhan ve Erol içinde bir menemen yaparsın heralde. "

Sinirden kulaklarımdan alev çıkacak hâle gelince bende artık menemeni filan boşverip,

" Dalga mı geçiyorsun ya?
Ben senin gideceğini beklerken sen evime adamlarını çağırıyorsun.

Ara söyle gelmesinler çünkü sen... Gidiyorsun!"

Baran elindeki siğaradan bir nefes daha çektikten sonra dumanını havaya doğru üfleyip ayağa kalktı. Bardağınıda alıp ocağa ilerlerken,

" Öyle birşey demedim." Dedi kendine bir çay daha doldurarak. Sonra bana dönerek,

" Sana daha öncede söyledim.
Ya sen benimle kalacaksın yada ben seninle."

Bunu söylerken tezgaha dayanarak sol elini cebine soktu. Sağ elindeki bardağı dudaklarına götürerek bana bakarken, ben elimdeki çay bardağını sıkarak sinirle bakıyordum ona.
Yüzündeki halinden keyif alan ifade ile gerçekten gıcık görünüyordu şuan.
Beni kızdırmak için bilerek yapıyordu bence.

" Hem belki yine menemen yaparsın benim için." Diyince,

" Zııkk...

Taş ye! " Diye bağırdım.

" Ben ne diyorum sen ne diyorsun.

Anlasana be adam.
Defolup git evimden diyorum sana. Rahat bırak beni diyorum.
Bundan sonra ne seni ne adamlarını görmek falan istemiyorum.
Rahat bırakın beni."

Çayından bir yudum daha alırken,

" Öyle bir niyetim yok."

Dedi gayet sakin.
Benim sinirimin son kılcal damarıda orada koptu işte.

Dişlerimle beraber sıktığım bardak kırılıp elimde dağılınca, Baran korkuyla açılan gözleri, elindeki bardağı tezgaha atarcasına bırakıp hızla yanıma geldi.

" Ne yaptın?
Seni aptal! "

Derken bileğimden tuttu.

" Aç elini."

Geçmeyen sinirimle hızla ayağa kalkarak cümlemi tekrar ettim.

" Rahat bırak beni.
Çık git artık evimdende hayatımdanda. "

" Aç elini dedim sana!! "

Diye kükredi bu kez.

" Rahat bırak beni."

Dedim yine.
Bende onun gibi bağırarak konuşuyordum.

Dahada öfkelendi.

" Hemen! Aç şu elini!! "

Derken bileğimi öyle bir sıkıyordu ki kendiliğinden açıldı parmaklarım.

Açılan elimle avuç içimden cam parçalarını alarak,

" Seni manyak.! "

Dedi dişlerinin arasından hırlayarak. Beni çekiştirerek musluğun yanına getirip suyu açarak elimi suya tuttu. Akan kanlardan sonra tezgahtaki havluyu alıp elime bastırdı ben acıyla dişlerimi sıkarken,

" İlk yardım çantan varmı? "

Diye sordu.
İnadına cevap vermedim.

" Sana soruyorum! "

Diye kükredi yine. Yine cevap vermeyerek başımı yana çevirdim.

" LEYLA! "

Derken bu kez beni hırsla kendine çekmişti.

" Odamda."

Dedim gözlerine diktiğim gözlerime hırlamamı ekleyerek.
Benide beraberinde yürüterek çeke çeke odaya kadar götürdü.
Yatağa oturttu zorla. Etrafa bakarken,

" Banyoda." Dedim.

İşaret parmağını bana doğru uzattı.

" Sakın kıpırdama."

Diye uyararak hızla banyoya girip bir kaç saniye sonra geri döndü. Yatağa oturup ilk yardım kutusunu yatağa bırakarak açtı.
İçinden batikon ve pamuk çıkarıp batikonu pamuğa döktü.
Sol eliyle sağ elimi bileğimden kavrayarak kendine yaklaştırarak
elindeki pamukla azda olsa kanamaya devam eden kesikleri yavaşça pansuman etmeye başladı.

Acıyan canımla inleyince gözleri gözlerimi buldu anlık.

Devamında bir yandan pansumana devam ederken bir yandan üfledi pamuğun dokunduğu yerleri. Pansuman işi bittikten sonra gazlı bezle sıkıca sarmaya başladı. Bir yandanda,

" Seni aptal, şu haline bak."

Diye laf sokuyordu.

Elimi sarmaya devam ederken, sonunda pes ederek asıl söylemem gerekeni söyledim.

" Baran...
Git lütfen... "

Nefret ettiğim göz yaşlarım gözlerimi zorlarken, duyduğu cümle ile bir anda koyu mavileri elâlarımı buldu yine.

" Seni gördükçe kendime katlanamıyorum. Seni gördükçe işlediğim günahı ve çektiğim cezayı ve hatta vicdan azabımı hatırlıyorum.

Beni öldürmen gerekiyorken inadına yapar gibi bana acımana, bana yardım etmene katlanamıyorum.

Eğer sen gitmezsen bem gideceğim."

Dedim.
Yapardımda.

Baran hâlâ gözlerimde olan bakışları ile bir süre bekledi. Yavaşça derin bir nefes alarak yine yavaşça verdi.

" Burdan çıktığında gidebileceğin tek yer benim evim olabilir."

Sinirle baktım yüzüne.
Söylediğim hiç bir şey adamın umru değildi.

" Hatırlıyor musun?
Bana Salih'i nasıl ikna ettin demiştin."

Gözlerine bakıyordum sadece.

" O gün Salih'e ne dedim biliyormusun?
Eve seni görmeye geldiği gün yani."

Kaşlarımı çatıp Baran'a baktım, konuyla alakasız bir şeyden bahsediyordu.

" Ona o gün sağlam ve güvenilir adamlara ihtiyacım var dedim."

Derken bana doğru yaklaşmaya başladı ve devam ederek,

" Kadınımı korumak için Dedim."

Dediğinde yüzü yüzümün önünde bana bakıyor, alıp verdiği nefesi tenimin üzerinden geçiyordu.

Duyduğum cümle ile salak salak bakarken,

" Sana kadınım dedim bir kere.
Bundan sonra ne sen benden uzak olabilirsin, ne ben senden uzak. Bunu yaz o kafanın içine. "

Dediğinde elini çenemde, dudaklarını yeniden dudaklarımda hissettim.

Loading...
0%