Yeni Üyelik
24.
Bölüm

İ.Y 22 Aptal

@azamet_29_2

" Sana kadınım dedim bir kere.
Bundan sonra ne sen benden uzak olabilirsin, ne ben senden uzak. Bunu yaz o kafanın içine. "

Dediğinde elini çenemde, dudaklarını yeniden dudaklarımda hissettim.

Anlamıştım. Bu adam bilerek, bana işkence olsun diye yapıyordu.
Beni öldürmek yerine bu şekilde cezalandırıyordu.
Oynuyordu benimle.
Yoksa benim gibi biri ile mümkün değildi.

Baran geri çekildiğinde ben alık alık o ise arzuyla bakıyorduk bir birimize.
Gözlerindeki o bakış hiç normal değildi.
Sonunda kendime gelince kaşlarımı çattım. Sol elimle itekleyerek kendimden uzaklaştırırken yerimden kalkıp hızla odadan çıktım.

Vestiyere gidip montumu alırken arkamdan gelip kolumu tuttu.

" Ne yapıyorsun? "

Sinirle baktım yüzüne.

" Bu evdemi kalmak istiyorsun? Tamam...
Al senin olsun. İstediğin kadar kal.

Sana söyledim, katlanamıyorum dedim. Seni gördükçe kendime katlanamıyorum. Senin yüzünden...

Dedim ve durdum. Senin yüzünden kendimi hatırlıyorum. Kaya'dan önce kendimi öldürememe sebep olacaksın diyemedim. Onun yerine devam ederek,

"Sen gitmezsen ben giderim." Dedim.

" Hayır!
Hiç bir yere gitmiyorsun! "

" Öylemi? "

Hırsla çektiğim kolumu elinden kurtararak.
Gözlerine diktim gözlerimi,

" İzle ve gör gidiyormuyum, gitmiyormuyum."

" Leyla! "

Diye hırlarken montum elimde kapıya yöneldim.
Kapının kolundan tutup bastırmıştımki aniden ve hızla açılan çelik kapı alnımda patlayınca Baran'ın,

" Leyla.! "

Benim ise dönen yıldızlara karışan,

" Aahh! "

Diyişim ve kararan gözlerimle gerisin geri Baran'ın kollarında buldum kendimi. Elim alnımda son hatırladığım,

" Eline sıçayım Batu."

Diyen Baran ve

" Ben ne yaptım? "

Diyen Batu'nun sesi oldu. Sonrası yok.

*****

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Bulanık zihnim durulurken kulağıma uğultular gelmeye başladı.
Sanki bir kuyunun dibindeydim ve su çekmeye gelen mahalle karıları kuyunun başında dedi kodu yapıyor, yankıları dipteki bana kadar geliyordu.

Konuyu alnımda hissettim buz gibi bir his ile bağlayıp kendime gelirken, kulağıma gelen uğultular yerini kelimelere bırakmaya başladı.

Dedi kodu yapan karılar sandıklarım, meğerse Baran ve Batuhanmış. Da.. Neden Baran'ın sesi tepemden, tepemden geliyordu ki?

Çaktırmadan kirpiklerimi küçücük araladığımda kendi koltuğumda ve Baran'ın dizinde yatıyordum.
Sigara kokan eli alnımda buzlu bir havlu tutuyordu. Yüzünün bana doğru dönen hareketini görünce anında geri kapattım gözlerimi.
Bu arada beynim donmuş ufaktan çatırtı sesleri gelirken arada Erol'un sesini duydum.

" Abi hastaneye mi götürseydik Kızıl'ı."

Kızıl mı dedi yine o? Kızıllar götürsün senide yarma. Bir dahada getirmesinler. Dedim içimden.

" Gerek yok.
Bu taş kafaya birşey olmaz birazdan uyanır."

Taş kafamı dedi o.
Seni domuz ne olacak!

Onlar konuştukça bende içimden saydırıyordum.
Taş olduğu tescilli olan kendi kafasını unutup birde benim kafama laf ediyordu.

" Sen devam et Batu.
Salih nerde şimdi."

" Uyandığından beri Tekin'in yanında.
Tekin'le konuşabilirse birşeyler öğrenmeye çalışacak."

Tekin mi?
Tekin ve Salih.. Ne alaka şimdi.

" Ölmediği için şanslı. " Dedi Baran.

Erol devam etti.

" Temel 1 santim daha yana vursaymış bıçağı kalbine gelecek oracıkta mort olacakmış."

Ne oluyor lan!
Temel, Tekin, bıçak, ölü. Temel Tekin'i mi yaralamış,?
Ben ne zaman nereyi kaçırdım lan."

Baran:

" Belki de yaptığı küçük iyilik yüzünden yaşıyordur hâlâ.

Tekin Salih'e heber vermeseydi, Salih'te o gece kapıma gelmeseydi, Leyla annesinin son nefesine bile yetişemeyecekti. "

Duyduğum şeyle gözlerim kocaman açıldı. Tekin miymiş haber veren.
Nasıl, neden?
Anında yerimde doğrulurken,

" Ne?! Neden?" Dedim.

Ama daha yerime oturamadan Baran,

" Yat yerine.! "

Diyerek, alnımdaki eli ile beni geriye çektiğinde kalktığım gibi ellerim havada tekrar yattım dizine.

" Hemen kalkma başın dönebilir.

Dinlemeyi bırakıp konuşmaya katılmaya karar vermen güzel."

" Ne? "

Dedim safça tepeme doğru bakarak.

" 10 dakikadır uyanıksın taş kafa. Bizi dinlediğini biliyorum.
Aptal mı sanıyorsun beni."

Evet diyesim gelsede onun yerine,

" Çek şu şeyi kafamdan!"

Dedim, söylediği şey yüzünden sinirle ittirerek elini.

"Beynim hücrelerine kadar dondu."

" Sende beyin var mı ki.
Beyinsiz kız."

Son cümleside bardağı taşıran o son damlaydı işte.
Elinin altından çıkıp sinirle doğrulup oturdum.
Yönümü Baran'a dönerek sol işaret parmağımı burnuna doğru uzattım. Zira sağ elim acıyordu hâlâ. Sebebide beni delirtip bardağı sıkmama ve elimin kesilmesinin neden olan kendisiydi zira. İçimdeki çingeneyi üzerine salarak.

" Asıl sende beyin yok.
İnatçı, gıcık kendini beğenmiş, egosu boyundan büyük olan Karaman koyunu."

Diye çemkirdim.

Bu seferde o dikildi ayağa. Tabi dururmuyum bende peşinden kalktım.
Dişlerinin arasından hırlayarak konuşuyor, sol işaret parmağı yüzüme bakarken sağ eli kolumu sımsıkı tutuyordu. Öyleki şuan parmakları damarıma bent kurmuş akan kan durmuştu.

" Sakın bana sesini yükseltme! "

" Yükseltirsem ne olur?
Ne yaparsın?
Vururmusun?
Öldürürmüsün?
Yapsana.! "

Bu saçmalık bugün bitecekti.
Bugün ya o gidecekti ya ben gidecektim.
Biz birbirimize bağırırken Erol ve Batuhan sanki film izler gibi sessizce bir ona bir bana bakarak bizi izliyorlardı.

" Annemle babama benziyorsunuz."

Dedi yine Batuhan kollarını göğsünde birleştirerek geriye yaslanırken.

Bu Batuhan'ın hikayesini merak etmedim desem yalan olur.

Kafamdaki anlık ve gereksiz merakı kenara sıyırıp hızla çektim kolumu Baran'ın elinden. Sırayla baktım her birine.

" Allah cezanızı versin!

Allah! Benim cezamı versin!
Gerçi vermiş ya!
Bu adamdan daha iyi cezamı olur. "

Diyerek ayaklarımı yere vura vura salondan çıkıp yine dış kapıya çevirdim yönümü.

Neden anlamıyorlardı.
Yalnız kalmak istiyordum. Kimseyi, özellikle de onu görmeyi yada konuşmayı istemiyordum. Kararlıydım.
Onlar istedikleri kadar kalabilirlerdi.
Ama ben gidecektim bu evden.
Şuan yalnız kalıp düşünebileceğim, kendimi toparlayacağım bir yere ihtiyacım vardı.
Temel'den sonra tek derdim vardı artık. Kaya...
Şimdiye kadar Kaya'yı bulup peşine takılmış olmalıydım.
Ama adam bi izin vermiyorlarki derdime derman bulayım.
O piçin peşine düşeyim. Bulup ciğerine kurşun döşeyim. Baran dibimde durduğu sürece bana engel olacaktı biliyordum. Bu yüzden gitmesini istiyorsun.

Onu gördükçe aklımı toparlayamıyordum. Çünkü kendime olan kinim öne çıkıyordu. Bazen kendi canım kendime ağır geliyordu.
Ölme arzuma tek engel Kaya'ya olan nefretimdi.
Önce Kaya son ben. Dedim içimden.
Kendimi yiye yiye gelip dış kapının koluna yapıştım.
Bastırdım ama açılmadı. Tekrar bastırdım sinirle ama yok, yine olmadı. Kilitliydi.

Burnumdan soluyarak geri döndüm salona. Kapıyı kilitleyip anahtarı alan zeki eleman Baran'ın ta kendiydi kesin.

" Anahtarı ver hemen! "

Durduğum kapı önünden Baran'a bakıyordum. Diğerleride yine bize tabi. Baran koltukta bacak bacak üstüne atmış kollarını göğsünde birleştirmiş öylece bana bakarken, yüzündeki pis gülümseme gel suratıma kafa at diyen türdendi. Tekrarladım.

" Anahtarı ver hemen! "

Yanına gelerek tepesine dikilip elimi uzattım.
Yüzüme baktı, baktı.
Sonra bir anda, attığım küçük tiz bir çığlıkla Baran'ın omuzunda tepe taklak buldum kendimi. Salondan çıkarken,

Cıyak cıyak,

" Ne yapıyorsun?
Bırak beni! "

Diye bağırdım. Saniyede nasıl bu halde bulmuştum kendimi daha bunu anlayamadan kendimi yatak odasında yatağıma uçarken bulmuştum.

Ben bacaklarım aşağı sarkık sırt üstü yatarken, Baran sağ dizi ve sağ elini yanıma yatağa bastırarak, dişlerinin arasından öfkeyle konuştu.

" Sana söylediklerimi düşünüp, anlayıp, kabullenene kadar bu odadan çıkış yok."

Derken sol işaret parmağını ritmik şekilde gerdanıma vuruyordu.

" Beni burda zorla tutamazsın! "

Dedim hırlayarak.

" Dağ başımı bura! "

Bu kez sol elinide yatağa dayayarak bir anda üzerime doğru eğildiğinde nefesini yüzümde hissettim. Anlık korkumu desem, heyecan mı bilmem, nefesim benden ayrı gelip gidiyordu bedenime.
Baran'ın nefesi hızlanan nefesime karışırken gözleri gözlerimde gezindi.

Sonrasında kulağıma doğru ilerleyerek fısıltılı şekilde,

" Beni sınama cadı.
Beni sınama...
Yoksa..."

Derken burnundan derin bir nefes çekti. Nefesmi alıyordu, yoksa kokumumu çekiyordu ciğerlerine anlayamadım.
Yavaşça geriledi.

Tam doğrulacakken yakalarından tutarak izin vermedim kendime çekerek.
Yaptığım şeyi beklemediği çatık kaşları ve kısık gözlerinin arasından bana bakan koyu mavilerinden belliydi.

" Şimdi sen beni dinle Karamanoğlu.
Beni.
Burda.
Tutmana izin vermem.

O Kaya puştu dışarda rahat rahat gezerken, onunla görülecek bir hesabım varken, anneme onu gebertme sözüm varken, beni burda tutamazsın.
İzin vermem! "

Baran'ın gözleri gözlerimde gezdi kısa bir süre. Rahat rahat,

" İşte bu yüzden burdan çıktığında gidebileceğin tek yer benim evim olacak. Gidip başını o piç yüzünden belaya sokmana izin vermeyeceğim."

Dedikten sonra bir eliyleellerimi yakasından yavaşça çekerken alaycı bakışlarından nefret ettim.

Üzerimden kalkarak,

" Bu söylediklerinden sonra kesinlikle çıkamayacaksın burdan.
İstersen camdan atlatayabilirsin. Böylelikle bacağını kırar ve kuzu kuzu benimle geri dönersin."

Söylediği şeyden sonra sağ omuzun üzerinden geriye doğru bana bakarak pis bir şekilde gülümsedi.

Yaptığı hareketle hızla kalktım yerimden.
Kolundan tutup kendime çevirdim.
O koyu mavi gözlerine bakarak hırladım.

" Asıl sen beni sınama Baran. Emin ol benimle savaşmak istemezsin. "

Sözlerime aldırmadı bile kapının anahtarını söküp dışarıya çıkıp kapıyı dışarıdan kilitledi.

Hızla yatağın yanındaki komodinin üzerinden çalar saati alıp son ses bağırarak kapıya fırlattım.

Küçük kalp şeklindeki saatim parçalanıp yere dağılırken yatağa oturup kendimi geriye bıraktım. 2 kolumu iki yana açarak gözlerimi kapalı,

Sen istedin bunu Karaman koyunu. Dedim

Düşün Leyla düşün, düşün, düşün. Hem buradan çıkmalıydım, hem Kaya'nın peşine düşmeliydim. Ama nasıl yapacağımı tam olarak bilmiyordum.
Bir süre gözlerim kapalı öylece bekledim.
Kendimi ve zihnimi toparlamaya çalıştım. Aklımdan binlerce şey geçiyordu ama hiçbirinin diğeriyle alakası yoktu.

Sonunda aklıma gelen şey ile hemen yerimden kalktım.
Öncelikle banyoya girerek işlerimi halledip elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı güzelce toplayıp at kuyruğu şeklinde bağladım.

Daha sonra hızlı adımlarla gardrobumun yanına gelerek kapakları açıp içinden kışa uygun şekilde kalın bir kot pantolon, kalın siyah bir kazak, üzerinede eski montumu alarak yatağın üzerine bıraktım.
Yeni montumu alamıyordum, çünkü şuan o vestiyerde ben ise burada hapis şekildeydim.

Dolabın alt tarafından kısa çizmelerimide çıkartıp kenara bırakıp hızlı şekilde kıyafetlerimi giyindikten sonra dolabın üst gözünden sırt çantamı çıkarıp içine cüzdanımı, telefonumu şarj aleti mi 1-2 parça da kıyafet koydum. Son olarak çizmelerimi ve momtumuda giyinip beremi taktım. Elimi cebime soktuğumda bir ara yanından hiç ayırmadığım çakımı bulmam güzel bir tesadüf olmuştu.
Sonra yatak odasının penceresine geldim.

Perdeyi kenara çekerek pencereyi yavaşça açtım ve kafamı dışarıya doğru uzatarak yerden olan yüksekliğe baktım.
Baran beni buraya hapsederken istersen 2 kattan atlayabilirsin demişti. Ama hesap edemediği bir şey vardı. Evin bu cephesinde alt katta bir dükkan vardı. Dükkan iki katlı olduğu için 1. ve 2. kat pencerelerinde demirleri vardı.
Yani aslında benim ev 1. kattı ve demirleri merdiven olarak kullanabilirdim.
1 kat aşağıya indiğimde demirlere tutunarak aşağı kadar inebilecektim yani.

Geri dönüp geleneksel çarşaftan ip yapma modeli ile çarşafları yataktan söküp uc uca ve peteğin borusuna bağladım. Diğer ucunu camdan aşağı sarkıtından sonra camdan yavaşça çıkarak önce bedenimi aşağıya sarkıttım pencereden tutunarak.
Daha sonra carsaftan tutarak ayaklarımı dayadığım demirlerle kendimi yavaşça aşağıya kaydırıp ikinci katın demirlerinden tutunup yavaş yavaş birinci kata kadar indim.

Sonra da aşağıya olan 2 metrelik yeri atlayınca kendimi yerde buldum.

Evet şuan popomun üstünde oturuyordum ama sonuçta 2. kattan aşağı inmeyi başarmıştım.

Yerden kalkınca ilk işim kendimi duvara yaslayarak etrafımı iyice kontrol etmek oldu. Görünürde kimse yoktu ama Baran'ın adamları etrafta saklandıkları köşelerden beni izliyor olabilirlerdi.
Dikkatli ve hızlı adımlarla yan sokağa daldım.
Gideceğim yeri biliyordum. Nergiz...

Öncelikle hastaneye gitmeyi düşünmüştüm aslında. Tekin denen o itin ne işler çevirdiğini bilmiyordum ve ögrenmek istiyorum. Ama Salih abiyede çok güvenemiyordum.
Baran'ı arayıp beni ispiyonlayabilirdi.
Bu nedenle vazgeçerek direk Nergiz'e gitmeye karar verdim.

Nergiz farklı biriydi. Canı istemezse kimseyi dinlemezdi. Salih abi de dahil.

O gün pusuya düştüğünüzde benim arkamdaki adamı vuranda ta kendisiydi.
Hızlı adımlarla yürümeye devam ederek arka caddeye çıkınca gördüğüm ilk taksiyi durdurup bindim. Nergiz'in biraz uzakta olan evinin adresini verip geriye yaslandım. Artık ok yaydan çıkmıştı bir kere. Sırada Kaya vardı. Onu bulup hesap sormadan dönmeyecektim.

Onun yüzünden yaptığım kaza ile annem felç olmuş son aylarını hastane köşelerinde birbirimizden uzakta geçirmiştik. Hatta annemin ve benim Temel'in tuzağına düşmemizde dolaylı yoldan onun suçuydu.

Karar vermiştim. Annemin ölümünde payı olan herkes hesap verecekti. Ölü yada diri.

*****

Baran Leyla'nın yaptıklarından habersiz salonda bir ileri bir geri yürüyordu.
Hâlâ siniri geçmemişti.

" Abi yeter artık.
Bi otur başım döndü."

" Ben böyle inat insan görmedim Batu.
Manyak. Takmış kafayı.
Temel' den sonra şimdide Kaya'nın peşinden gidecekmiş.

Ben tek kalamazsın dedikçe inatla benden kurtulmaya çalışıyor. Neymiş efendim beni görünce kendine katlanamıyormuş. "

" Abi.
Aslında kendince haklı kız.
Temel'in zoruylada olsa seni öldürmek isteyenlere yardım ediyordu.
Ama iş tersine döndü.
Senin kıza ettiğin yardımlar kızın aklını karıştırdı. Vicdan azabı çekmesine sebep oldu. Arada kalmış hissetti. Temel denen piç herif annesinin canıyla tehdit ettiği halde
hem annesini hem seni korumaya çalışıyormuş. Yinede annesinin ölümüne engel olamadı.

Seni gördükçe aklı karışıyordur bence. Baran ölseydi annem yanımda olurmuydu diye düşünmeden edemiyordur. Yada neden bu işe bulaştım diyordur. Hatta annesinin ölümünü kendi suçu olarak bile görüyordur.

Erol:

" Ben olsam bende seni görmek istemem abi."

" Baksen. O nedenmiş beyefendi."

" Birilerini öldürmek istiyorsam aklımın karışmasını istemem."

O anda Baran istemeden de olsa hak verdi iki adama.

" Ammada konuştunuz.
Erol git bir çay koyda aklımız başımıza gelsin."

Demiştiki telefonu çaldı.
Ekranda görünen numara Azat'dı.

Baran telefonu açarak hoparlöre aldı sesi.
" Söyle Azad."

" Abi dairenin arka camından dışarıya çarşaf sarkıtılmış. Haberiniz varmı diye aradım."

Duydukları cümle ile herkes birbirine bakarken Baran yatak odasına doğru koştu. Hızla açtı kapıyı. Soğuktan buz kesmiş odada yatak dağılmış, ip yapılan çarşafları camdan dışarı sarkıyordu. Baran hızla camın önünde aldı soluğu.

Çarşafı eline alarak dışarıya baktığında Azad'ı 2 kat aşağıda kendine bakarken gördü. Elindeki çarşafı sıkarak,

" Leylaaa! " Diye bağıran sesi odada yankılandı.

" Seni aptal! "

*****

Leyla yağmaya başlayan kar ile cama yaslı başı, yolu izlerken bir yandanda düşünüyordu.
Hem geçmişten, hemde şimdiki zamandan, hem gelecekte olmasını istediği günlerden sahneler gözünün önünden sahne sahne geçiyordu.

Küçükken kocaman, kocaman hayalleri varken, artık 1 saat sonrası bile belirsiz bir şekilde yaşıyordu.
Peşinde olduğu adamdan kurtulma planları yaparken bu işin sonunda ne halde olacağı bile belirsizdi.

Kırık bir gülümseme belirdi dudaklarında. Hâlâ camda olan gözleri eriyip kaybolan kar tanelerini izlemeye devam ederken arka planda kalabalık caddeyi görüyordu.

Cadde yağan kara aldırmadan kaldırımda yürüyen, alış veriş yapan, yemeğe, yada kahve içmeye giden insanlarla doluydu. Kimileri telaşlı telaşlı yürürken kimileri karın tadını çıkarır gibiydi.
Leyla gözlerini kapattı bir kaça saniye.

Tekrar açtığında gözleri kocaman açıldı. Zaman durma noktasında yavaşladı sanki.
Şuan baktığı caddedeki otelin önünde gördüğü kişi oydu.

Kaya... Bir elinde telefon bir eli cebinde yağan kara aldırmadan telefonda konuşuyordu.
Hızla şoföre uzattı elini. Omuzuna vurarak,

" Durun. Hemen durun. İneceğim."

Adam duyduğu cümle ile aniden yavaşlayarak sağa yaklaştıktan sonra zor bulduğu bir boşlukta durdu.

Alel acele adama ücretini verip indi kız. Sonra elini cebine soktu. Cebindeki çakıyı sıkıca kavradı. Aralarındaki mesafeye ve yağan kara aldırmadan gözlerini adama dikti.

" Buraya kadar Kaya. Ödeşme zamanı.
Bu hesap burda bitecek. "

Ağır ve kendinden emin adımlarla yürümeye başladı kız.
Yaklaştı, yaklaştı tam adamın arkasında durdu.
Kalbi deli gibi atıyordu.
Ama bu atışlar korkudan değildi bu kez...

******************************


 

Loading...
0%