Yeni Üyelik
26.
Bölüm

İ.Y 24 Hastene

@azamet_29_2

" Şşstt tamam güzelim, tamam sakin ol lütfen. Ben yanındayım. Herşey yoluna girecek."

Yavaş adımlarla yaklaşırken üzerimdeki kabanımı çıkararak elime aldım. O ara sendeledi, kötüydü.

Ayakta nasıl durduğuna bile şaşırıyordum.
Yanına gelip kabanımı arkasından soğuktan morarmaya başlayan vücudunun üzerine geçirdim. Elindeki bıçağı alırken yüzüne baktım. Yüzünün çoğu kandı. Bıçağı alıp cebime koyarken gözleri hâlâ gözlerimde,

" Baran izin vermedim."

Sonrada olduğu yere yığıldı kaldı.
Yere düşecekken tuttum. Kolumun üzerinden geriye düştü başı. Kızıl saçları geriye doğru dağıldı.

" Leyla.
Leyla cevap ver!

Leyla! "

Cevap vermedi. Çok fazla üşümüş ayakları morarmaya başlamıştı.
Sarılıp tek hamle ile kucağıma aldım.

Arkama dönüp içeri girdiğimde Erol'u elinde açık battaniye ile görünce sevindim. Leyla'yı Erol'un kucağındaki battaniyeye bıraktım önce. Erol tutarken güzelce sarıp tekrar kucağıma aldım.

" Hemen hastaneye gidelim. Batu Dede'yi ara durumu anlat. Bizi acilde beklesin."

Derken arkamda bıraktığım adama baktım.
Önden Erol ve Batuhan, arkada ben hızlı adımlarla indik merdivenleri.

Evden çıktığımızda Salih dışarda kapının hemen önünde, arka kapısı açık sedan araçla Memo ve diğerleride yanında endişeyle bekliyorlardı. Korkuları yüzlerinden okunuyordu

Kucağımdaki Leyla'yı gören Memo ve Nergiz Leyla'nın halini görünce şok oldular.

Nergiz:

" Aman Allah'ım. Leyla!
Allah belasını versin. Şerefsiz piç ne yapmış kıza. "

Arabaya yürürken,

" Erol burda kalanların hepsini depoya çek. Bizzat ilgilenecem onlarla. O serefsiz piç ölmediyse ölmesine izin vermeyin. Onu ellerimle gebertecem. Ortalığı temizleyin. En ufak ipucu kalmasın."

Diyerek arka koltuğa bindim. Salih hızla direksiyona geçti. Önce klimanın ısısını artırdı Batuhan'da hemen yanındaki koltuğa bindikten sonra da gazı kökledi.

Hızla hareket eden araçla bahçeden çıkarak ana yola doğru ilerledik.

Salih iki eli direksiyonda sıkarak bir yola birde aynadan bana bakıyordu. Yüzünde hem korku hem öfke vardı.

" Leyla nasıl?
Çokmu kötü."

" Bilmiyorum."

Kahretsin ki bilmiyordum.
Batuhan torpido gözünden paketi çıkararak bir kaç tane mendil verdi. Mendilleri alıp Leyla'nın yüzündeki kanları yavaşça silmeye başladım.
Batuhan da Mete'yi arayarak olanları anlatıyordu.
Leyla'nın yüzünü sildikçe kanın altındaki morluklar belli olmaya başladı. Son olarak gördüğüm görüntüyle bütün vücuduma çivilerin battığını hissettim.

" Burnunu kırmış!
O şerefsiz kızın burnunu kırmış! "

Dedim dişlerimin arasından sinirle.
Ben sildikçe burnundan kan sızıyordu. Salih anında aynadan bana baktı kocaman gözlerle. Batuhan koltukta geriye dönüp bakarak,

" Orospunun çocuğu." Derken,

Salih bildiği bütün küfürleri direksiyona vura vura sayıyordu. Yüzünün diğer taraflarını silmeye devam ettim. Burundaki kırık yüzünden burnunun yan tarafları ve gözlerinin altları morarmaya ve şişmeye başlamıştı. Bütün yüzünü sildiğimde alnında bir yara burnunda bir kırık ve dudağının patlayan yeri daha net gördüm.

Bir kısım yerlerdede morluklar vardı. Resmen dayak yemişti.
Titreyen elimle dokunmaya korkarak alnına düşen saçlarını geriye alırken, gözlerini araladı. Titriyordu, hemde çok.

" Leyla."

Dediğimde hem Salih hem Batu bize baktı. Salih:

" Civciv iyimisin güzelim? "

Bir yola bir geriye bize bakarak sürüyordu arabayı.

" İzin vermedim abi, izin vermedim o piçe."

Dedi zorlukla. Dolan gözlerini kapatarak, ağlamaya başladı.

" Seni aptal!
Neden kaçtın.
Neden beni dinlemedin. Ne hâle getirmiş seni."

Dedim sinirle. Sonra yavaşladı sesim.Yumuşadı.

" Canın çok yanıyor mu? "

Beni duymadı...

" Üşüyorum. " Dedi kısık sesiyle.

Yüreğim sızladı.
Pişman oldum sözlerime. Bin kere pişman oldum. Kendime bastırdım sıkıca sarılarak. Şuan o üşümesin diye kendimi bile yakabilirdim.

" Şşstt.
Özür dilerim.
Daha kötü olacaksın ağlama.
Az kaldı neredeyse geldik, düzelecek iyi olacaksın. "

Derken saçlarını okşadım. Biraz sonra kapanan gözleri ile kendinden geçti yeniden.

" Salih bas şu gaza lan.
Niye bitmiyor bu yol."

Salih daha da yüklendi gaza. Yılan gibi kıvrılan yollarda önümüze çıkan araçları makas atarak geçtik. Azap gibi geçen saatten sonra nihayet hastaneye ulaşmıştık.

Acil girişinden hızla girdik. Durur durmaz araçtan önce Salih inerek kapımı açtı. " Bana ver." Dedi. Duymazdan gelerek kucağımda Leyla ile çıktım arabadan. Hızlı adımlarla acilin kapısından girdim. Gördüğüm ilk müdahale odasına dalarak,

" Dede! "

Diye bağırdım.

" Dede nerdesin lan!?"

Hemen arkamızdan Dede girdi koşar adım.

" Burdayım abi."

Dedi yanımdan önüme geçerek.

" Yavaşça bırak abi."

Dediğini yaparak Leyla'yı yavaşça yatağa bırakıp geri çekildim.
O sormadan söyledim.

" Kaçırıldı.
O piç saldırıp, darp etmiş."

Dedim. Mete muayene için üzerindeki battaniyeyi açtığında Leyla'nın titreyen vücuduyla kollarındaki ve bacaklarındaki morluklar daha net gördüm. Ve o tırnak izlerini. Baldırındaki tırnak izlerinide görünce bütün kanımın çekildiğini hissettim.
O piçin yaptığı o kadar belliydi ki.

" Ölmemiş ol lan!
Ölmemiş ol! "

Diye hırladım.

" Tamam abi sakin ol, bize bırakın siz çıkın."

Dediğinde,

" Hayır kalmak istiyorum." Dedim.

Yeni fark ettiğim Batuhan koluma girip,

" Abi gel, Mete işini rahat yapsın."

" Hayır siz çıkın ben burda kalacağım. "
Dedim kolumu çekerek.

Salih ve Batu mecbur çıkarken bir hemşire girdi içeri. Dede önce yüzüne bakıp el yordamı ile morluklara ve burnuna baktı. Sonra eline aldığı makasla Leyla'nın üzerindeki o la*et kırmızı geceliği keserek çıkarırken, hemşire kızda Leyla'nın yüzünü gözünü alkollu bezle siliyordu.

Mete iç çamaşırlarıyla kalan kızın bütün vücudunu muayene etti sonra yan çevirerek sırtına ve kaburga kemiklerine baktı.
Sonrada tekrar düzeltip sol kolu açıkta kalacak şekilde hızlıca battaniyeyi üzerine örttü.

Hemşirenin Leyla'nın yüzüyle işi bitmiş kızın açıkta kalan koluna serum için damar yolu açarken Mete:

" Hemşire hanım müşahade odasına alıyoruz. İki tanede ısıtıcı hazırlayın. "

Diyince kız odadaki hemşire ziline dokundu. Mete'nin kolundan tuttum.

" Çok kötü değil abi.
Soğukta kaldığı için ısı kaybetmiş. Önce ısıtarak vücut ısısını dengeleyeceğiz. Serum ile ilaç takviyesi yapacağız. Yüzünde ve vücudunun çoğu yerinde darp izleri var ama bedeninde kırık, çıkık yok, ama burnu kırılmış.
Yumrukla vurulmuş gibi görünüyor.
Alnındaki yara kötü değil ama küçük bir dikiş iyi olur.

Biraz toparlasın kendine gelsin sonra burun için ameliyata almamız lazım."

Biz konuşurken bir hemşire daha girdi odaya. İki hemşire Leyla'yı alarak odadan çıkarırlarken yanımızdan geçen Leyla'ya baktım.

" O şerefsizin ona dokunan ellerini keseceğim."

Derken sinirden titriyordum.

Leyla'nın ardından Mete ve Salih ile birlikte müşahade odasına girdim. Batu kalabalık etmemek için dışarda beklemek istedi. Hemşireler yatağındaki Leyla'nın iki yanına elektirikli ısıtıcı kurdular ısınmasını sağlamak için.
Salih yaklaşarak,

" Nasıl? "

Diye sordu. Bu sırada dikiş malzemelerini hazırlayan Mete bana söylediklerini bir kez de Salih'e söyledikten sonra Leyla'nın yanına gelerek tekrar burnuna baktı. Eliyle yavaş şekilde bastırarak tekrar muayene etti.

" Şişmeye başlamış.
Bir an önce toparlasada hemen ameliyata alsak."
Diyerek alnındaki kesiye dikişe geçti. O dikiş atarken Salih hemen duvarın dibinde ben ise odada ileri geri yürüyerek onu izliyorduk.

Elindeki iğnenin Leyla'nın etine nasıl battığını, o ipin nasıl yaralı teninden geçtiğini izlemek resmen işkenceydi. Benimde yararlandığım ve dikiş atıldığı zamanlar olmuştu. Ama hiç birinde canım bu kadar yanmamıştı.

Mete attığı iki dikiş ile işi bitmiş dikiş ipini keserken Leyla gözlerini araladı. Uyanıyor dedi Mete.

" Leyla! "

Dedim hemen yanına gelerek. Salih'te diğer tarafındaydı.

" Nasılsın?
Nasıl hissediyorsun."

Salih:

" Civciv çok korkuttun beni. Öldüm korkudan, nasılsın küçüğüm."

Bir bana bir Salih'e baktı önce.

" Nefes alamıyorum. Her yerim ağrıyor."

Derken eli burnuna gitti.
Elini tuttum. " Dokunma."
Mete araya girdi.

" Leyla.
Burnunda kırık var. Bu yüzden nefes alamıyorsun. Nasıl olduğunu hatırlıyormusun düşmüş olabilirmisin? "

Aslında biliyorduk sebebini ama Mete Leyla'nın aklı başında mı, değilmi onu kontrol ediyordu muhtemelen.
Hepimizin gözü Leyla'daydı.

" O vurdu. Yumruk artı."

Dediğinde hem yumruklarımı hem dişlerimi sıkıyordum. Salih'in de benden farkı yoktu.

" Şuan üşüyormusun?"

" Hayır."

Konuşurken sesi burnundan çıkıyordu.

" Tamam.
Vücut ısına bi bakalım önce."

Dedi Mete. Önce ısıtıcıları kapattılar. Bir süre bekledikten sonrada yandaki masadan aldığı derece ile vücut ısısını ölçtüler. Battaniye ve ısıtıcılar ise yaramıştı.

" Gayet iyi.
Leyla, şimdi beni iyi dinle.
Seni bu nefes alamama durumundan kurtarmak için ameliyata alacağız."

Leyla başını sallarken Mete hemşireye döndü.

" Hemşire hanım Leyla'yı hemen hazırlayım ameliyata alacağız. Oyalanmadan ameliyathaneye indirelim. Bende doktor arkadaşla konuşayım."

" Tamam doktor Bey."

Mete hızlı adımlarla odadan çıkarken ardından odaya iki hemşire daha girdi.

" Beyler musade ederseniz hastayı aşağı idirelim."

Leyla'nın yanına gelerek yüzünü avuçlarımın arasına alarak,

" Her şey düzelecek."

Dedim.
Geri çekilirken serum takılı kolunu kaldırıp eliyle gömleğimi tuttu.

" Baran.."

" Efendim." Dedim ela gözlerine bakarak.

" Bana..."

"Şşşiitt. Senin sağlığın herşeyden önemli... Ve sana inanıyorum."

Derken elini yavaşça kolumdan indirdim. Kenara çekilişimin ardından hemşireler Leyla'yı odadan çıkararak asansöre doğru götürdüler.

Çağırılan asansöre bindirdikleri Leyla'yı ameliyathaneye indirirlerken biz sadece geriden bakıyorduk.

Az sonra koridorda beliren Memo, Nergiz, Keko ve Erol hızlı koşarak yanımıza geldiler.

Memo nefes nefese Salih'in kolundan tutarak,

" Leyla nasıl, çokmu kötü."

Diye sordu. Bu ikisi abisi olsalar ancak bu kadar olurlardı. Gerçekten değer veriyorlardı Leyla'ya.

" Daha iyi." Dedi Salih.

" Ameliyata aldılar."

" Ameliyat mı?
Ne ameliyatı."

Soruyu soran Nergiz'di.

" Burnunu kırmış o şerefsiz orospu çocuğu."

Dedikten sonra Erol'a döndüm.

" Durum ne? "

" Abi sağ kalanları toplayıp depoya götürdük."

" Kaç kişi."

" 4"

" Ya Kaya? "

Erol başını iki yana salladı.

" İlk baktığımızda yaşıyordu. Ama yolda..."

" Geberdiği için çok şanslı it.
Ne yaptınız peki."

" Temel'in yanına gitti. O ve diğer ölenler."

Hiç bir şey söylemedim. Layığını bulmuştu. Biz konuşurken karşıdan hızlı adımlarla gelen Mete yanımızda durdu.

" Durum ne? "

" Leyla ameliyata girdi.
Doktor arkadaş 2-3 saate çıkar dedi.
Çıkıncada odaya alacağız. İsterseniz odaya çıkıp bekleyebilirsiniz ama bu kadar kalabalık olmasın. "

Derken arkamdakiler baktı.

Sessiz başımı salladım sadece.

*****

Aradan iki saat geçmiş Salih, Erol ve Baran Leyla'nın getirileceği odada beklerken diğerleri Salih ve Baran'ın isteğiyle dönmüşlerdi.

Baran Salih ve Erol odadaki koltukta oturmuş Leyla'nın ameliyattan çıkışını bekliyorlardı. Koltuk oda kapısından koridora bakıyordu. Baran kapı yönüne oturmuştu. Çünkü Leyla'yı geldiği anda görmek istiyordu.

10 dakika kadar sonra koridorda göründü ameliyattan çıkan Leyla.
Hemşireler kızı odaya kadar getirip yatağın kenarına getirdiler yatağı.
Baran kıza baktı. Yüzünün ortasında kocaman bir tampon ve sargı vardı Leyla'nın. Gözlerinin altında ve üstündeyse morluklar..

İki hemşir hâlâ anestezinin etkisindeki kızı yavaşça kaldırıp kendi yatağına geçirdikten sonra geçmiş olsun diyerek çıkarken, hemşire kız serumunu Leyla'nın kolundaki damar yoluna tekrar takıp ayarladı. Sonra,

" Geçmiş olsun."

Diyerek çıktı. Giden hemşirenin ardından Mete girdi kapıdan.
Önce Leyla'ya baktı.

" Çıkmış.
Bununla geçmiş olsun."

Derken arkadan bir doktor daha girdi.

" Mete.. Sende mi burdaydın? Bende sana bakıyordum. "

Mete Baran'a ve Salih'e döndü.

" Abi bu arkadaş doktor Şevket."

Dedi adamı takdim ederek.

" Leyla'nın ameliyatına giren doktor arkadaş."

Şevket Baran'a bakarak,

" Geçmiş olsun Baran bey. Eşinizin başına gelenleri duydum."

Bu cümleyle odadaki herkes bir doktora bir Baran'a baktı. Doktor Leyla'yı Baran'ın eşi sanmıştı.
Erol gülüşünü dudaklarını bastırarak zor tutarken Baran'ın dirseğini karnına yiyince sesi kesildi.

" Ameliyat iyi geçti. Yüzündeki morlukların bir kısmı darbelerden bir kısmı ameliyattan kaynaklı ama önemsiz. Morluklar 1 hafta içinde geçecekler. Şişliklerin tamamen geçmesi 15 günü bulabilir. Sonrasında rahat edecek. En az bir gün misafirimiz olacak. Sonra bir sıkıntı olmazsa ki... genelde bir sıkıntı görmüyoruz, çıkabilirsiniz. "

Baran doktorun konuşmasından sonra rahatlamıştı.

" Teşekkürler Şevket Bey. "

" Tekrar geçmiş olsun Baran Bey."

Diyerek Mete'ye döndü.

" Benim gitmem lazım.
Bir ameliyatım daha var. Bir şey olursa bana haber verirsin Mete."

" Tamam. Çok sağol."

Şevket çıktıktan sonra Mete'de ilerleyip şuan boş olan koltuğa oturdu. Bu sırada Baran üzerindeki gömleğe bakarak,

" Erol gidip temiz kıyafetler getir bana. Bu gece burdayız."

" Tamam abi."

" Salih sende gidebilirsin istersen."

Salih gözleri Leyla da,

" Hayır uyandığını görmeden rahat edemem. Ama birer kahve alıp gelirim. "
Baran sessiz kalırken Salih odadan çıkarak asansöre yöneldi.

" Dede, ne zaman uyanır."

" Abi yarım saate uyanır."

Baran'da koltuğa Mete'nin yanına oturup dirseklerini dizlerine dayayarak ellerini birbirine geçirdi. Gözlerini kendinde olmayan Leyla'ya çevirdi.

O an aklına kızın terastaki hâli geldi. Elindeki kanlı bıçak, yerde yatan Kaya...
Üzerinde saten gecelikle yarı çıplak... Ve Leyla'nın sözleri.

" İzin vermedim..!
İzin vermedim Baran!
Yemin ederim bana dokunmasına izin vermedim."

Baran derin bir nefes alıp verdi sıkıntılı. Leyla'nın o adamın yanındayken yaşadıklarını düşündü. Elini alnına bastırırken dişlerinden gıcırtılar geliyordu.

Alnını ovuşturduğu sırada Leyla'nın sesi geldi kulaklarına. Zor ve boğuk çıkıyordu sesi.

" Şerefsiz piç.
Seni orospu çocuğu."

Baran duyduklarıyla şaşkın bir Mete'ye bir kıza baktıktan sonra, anında kalkıp kızın yanına geldi.

Mete 'de ayağa kalkarak,

" Anestezinin etkisi."

Derken kız sayıklar şekilde konuşmaya devam etti.

" Piç oğlu piç. Derdin kan davasıysa çek vur lan."

Baran kaşları havada yüzünde ister istemez bir gülümseme belirdi. Yatağın kenarına otururken,

" Erkekçe kafa tutmuş. " Dedi.

" Bırak beni. Bırak! "

Diyen Leyla aniden serum takılı elini havaya kaldırıp yana savurunca Baran tuttu elinden. Uykuyla uyanıklık arası gördüğü hayal yada rüyada Kaya'dan kaçmaya çalışıyordu belliki.
Kaşları çatıldı Baran'ın. Kaya'dan kaçmaya çalışan Leyla'nın görüntüsü gözünün önüne geldi.

Mete:

" Anesteziden uyanırken her türlü saçlamayabilir, hareket edebilir. Gördüğüne duyduğuna aldırma abi."

Aldırma demek kolaydı.
Kız düpe düz aynı anı yaşıyordu. Hızlı hızlı alıp verdiği nefesten ve savurduğu ellerinden belliydi bu. Baran kızın hareket eden ellerini ellerinin arasına aldı. Kulağına doğru eğildi,

" Şşşiitt. Leylaa...
Burdayım korkma."

Yarı baygın şişmiş gözlerini araladı kız.

" Baran..."

" Benim burdayım.
Korkma."

" Annem nerde.
Annemi çağır." Dedi ağlamaklı.

Baran duydugu sözlerle Mete'ye baktı. Gözleri kapanırken devam etti kız.

" Annemi özledim, gelsin. Annem gelsin."

Mete:

" Söylemiştim. Anesteziden uyanırken böyle olabiliyor. Annesini özlüyor buda bilinç altından çıkıp dışarı vuruyor. "

" Herkeste mi böyle? "

" Değil abi. Her insan farklı şeyler söyler yada yapar, farklı tepkiler verir. Bazıları uyuyan güzel gibi sessizce uyanırken bazılarıda benim hastalarımdan biri gibi, doktoruna ana avrat küfür edebiliyor mesela. "

Bunu söylerken Baran'a bakıyordu.
Küfür eden hastası Baran'ın ta kendisiydi.

Baran anladığı şeyle,

" Kesin hak etmişsindir."

Dediğinde Mete gözlerini devirdi sadece.

" Baran..."

Baran mırıldanan Leyla' ya baktığında birer damla yaşın süzüldüğünü gördü hâlâ kapalı olan gözlerinden.

" Özür dilerim." Dedi kız.

" Baran. " Dedi bir kere daha.

Ardından mırıltıyla birşeyler söylemeye çalıştı. Ama duyulmuyor anlaşılmıyordu.
Baran eğildi, kulağını kıza yaklaştırdı.

" Leyla seni duyamadım.
Bir şeymi istiyorsun? Yoksa ağrın mı var? "
Kızın dudakları tekrar hareket etti.
Mırıltıyla,birşey dedi. Sonra, tekrar daldı gitti.
Baran şaşkın yerinde doğrulurken kaşları havada kocaman gözlerle gülümseyerek bakıyordu.

" Ne Abi.
Ne söyledi."

" Sanane lan sen bilmesende olur."

*****

LEYLA'DAN

Yüzümde hissettiğim buz gibi birşeyle gözlerimi yavaş hareketlerle açarken Salih abinin sesini duydum.
Nihayet uyanıyor dedi.
Uyanıyormuyum bu ne demek diye düşünürken yavaş yavaş hatırladığım görüntülerle her şey oturmaya başladı kafamda.
Nihayet zorda olsa açabildiğim, daha doğrusu kısık açabildiğim gözlerimle etrafıma bakınırken sisli bir perdeden Salih abiyi elindeki buz tormasını yüzüne tutarken gördüm.

" Salih abi." Dedim kısık çıkan sesimle.

" Civciv, nasılsın?"

" Gözlerimi açamıyorum. Yüzümde bir taş var gibi hissediyorum. Şunuda çek yüzüm dondu. "

Dedim burnumdan konuşarak. Sanki grip oluşumda burnum tıkanmış gibiydi sesim.

" Normal."

Diyen Baran'ı duydum.
Ben Salih abiyle konuşurken o diğer tarafında beni izliyormuş meğer.
Gözlerimi ve başımı Baran'a çevirdim ama 1 saniye sonra tekrar önüme döndüm.

" Yüzün morluk içinde.
Gözlerinde şiş. Ama 15 gün içinde düzelir dedi doktor."

Salih abi:

" Bu buz torbası morluklar ve şişlik için. Daha çabuk düzel diye."

Tam itiraz edecekken kuruyan boğazım izin vermedi. Niye itiraz edeceksen sanki. Mecbursun Leyla.

" Salih abi susadım." Dedim zorlukla.

Salih abi kalkacakken Baran,

" Ben veririm."

Diyerek yatağın yanındaki dolabın üzerindeki şişeden yanındaki bardağa biraz su bırakarak yanıma geldi. Bardağı duraklarıma uzatınca elinden almak istedim ama bırakmadı.
Bende bardağı altından destekleyerek zorlukla bir kaç yudum içebildim. Burnum yüzünden yutkunmam bile zordu.

" Sağol."

Dedim gözlerim önümde sesim kısık.
Yüzüne bakamadım. İstedim ama yapamadım. Olanlar yüzündendi sanırım. Kendimi kötü daha doğrusu kirlenmiş gibi hissediyordum. O pisliğin ellerini yeniden bedenimde hissedince midem bulandı bir an.

Başımı geriye bırakıp gözlerimi kapattım. O anda yüzümde yine o buz torbasını hissettim. Baran,

" Kötümü hissediyorsun? " Diye sorunca,

" Midem bulanıyor." Dedim.

Salih abi ben doktoru çağırayım diyerek yataktan kalktığı gibi odadan çıktı. Oysa bulantım doktorluk değildi. Gözlerimi açtığımda buz torbası Baran'ın elindeydi bu kez.
Torbayı tutarak,

" Ben hallederim."

Dedim ama boştaki eliyle elimi tutarak çekip izin vermeyerek,

" Ben yapıyorum." Dedi.

Baran'ın benimle ilgilenen bu hali beni eziyordu. Resmen adamın hayatının içine etmiştim. Tabi aynı zamanda kendi hayatımında içine etmiştim.

" Baran."

Dedim yine kısık sesimle.

" Her şey için teşekkür ederim. Artık benimle ilgilenme, uğraşma. Benim için yorulma. Kendi hayatına dön."

Baran bana bakarak sessiz kaldı bir süre.

" Artık çok geç."

Yüzüne baktım anlamaz şekilde.

" Artık çok geç.
Bundan sonra ne sen benden uzak ne ben senden."

" Kes şunu artık Baran. "

Dedim bıkkın. Olmayacak bir şeyden bahsediyordu.

Yüzüme bakarken gülümsedi sinsi bir şekilde. Bu adam neden böyle bakıyordu şimdi.

" Ben sana kadınım dedim. Sende bana..."

Dedi ve durdu. Kaşlarımı çatarak şüpheli şekilde yüzüne baktım.
Ne zaman ne saçmalamış olabilirim diye düşünüyordum.

" Seni seviyorum." Dedin.

" Nnööööeeeeeeyyyy "

********************************
Evet bölüm sonu canlar.
Beğeni ve yorumları unutmayalım lütfen. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Loading...
0%