Yeni Üyelik
27.
Bölüm

İ.Y 25 Polis

@azamet_29_2

Batuhan, Nergiz

Baran ve Salih'in isteğiyle Batuhan, Memo, Keko ve Nergiz hastaneden ayrıldılar.

Batuhan arabanın yanına gelip arkasındaki üçlüye bakarak,

" Binin sizide bırakayım." Dedi.

Çocuklar önce Batuhan'a sonra birbirlerine baktılar.
Batuhan arkasını dönerken,

" Adam yemiyorum. Binin yoksa bu yağmurda vasıta beklersiniz. "

Dedi Bu kez asık suratıyla.

Nergiz Batuhan'ı haklı bulup önden yürüyünce diğerleride arkasından yürüdü. Batuhan açtığı kapıdan direksiyona geçerken Nergiz hemen yanındaki koltuğa geçip oturdu. Diğerleride arka koltuğa geçtiler.

Batu motoru çalıştırarak gaza basıp aynadan arkayı kontrol ederek park yerinden ayrılırken Memo,

" Madem bıracaksın beni hastaneme bırak."

Memo başka bir hastanede personel olarak çalışıyordu.
Memo:

" Böyle giderse başka bir iş bulmam gerekecek."

Nergiz:

" Bir kaç kere gitmedin diye kovacak halleri yok ya."

Memo:

" Valla o domuz herife hiç güvenmiyorum. Zaten bana gıcığı var. Gerçi Leyla'yı sağ salim bulduk ya kovulsamda umrum değil. "

Nergiz:

" O şerefsiz kızı ne hale getirmiş öyle.
Yazık ya. Yüzünü dağıtmış piç.
Iyiki gebermiş. "

" Leyla'nın aptallığıydı.
Burnunun dikine gidip adamı bulmak için 3. Kattan kaçarsa böyle belanın için de bulur kendini.

Başına daha kötüsü gelmediği yada ölmediği için çok şanslı."

Dedi Batuhan. Nergiz'in sinirli bakışları Batuhan'ı buldu.

" Kaçmak zorunda kalmış belliki.
Kim bilir patronun olacak adam ne yaptı da kaçtı."

Bu kez Batuhan sinirle baktı kıza.

" O benim patronum değil abim.
O aklına da hakim ol.
Almayım."

" Yok ya!
Nasıl olacak o.
Ordan bakınca ana kuzusu sandın heralde. "

Batuhan sustu, göz ucuyla baktı kızın sinirli mavilerine.

" Hayır...
Ana kuzusu değilsin, onu baskında anladım. Adamları nasıl indirdiğini gördüm. İyi silah kullanıyorsun."

Konu değişirken, aniden aklına gelen şeyle birden frene bastı Batuhan. Kız öne savrulunca göğüsten tutunurken arkadakiler önlerindeki koltuklara çarptılar.

" Ne yapıyorsun ya.
Aptal! Ne diye aniden duruyorsun? "

Batuhan bir çemkiren kıza birde arkaya dönüp Keko'ya baktı. Kızın sinir eden sözlerine aldırmadı ama.

Kendi kendine gülümseyerek önüne dönüp vites atarak gaza bastı yeniden.

" Yeminle bütün erkekler manyak."

Batuhan yine umursamadan sürmeye devam etti.

Keko:

" Abi beni de merkeze bırak."

Dedi kekeleyerek.
O zaman aklına geldi Batuhan'ın.

" Keko verdiğimiz telefonu çözdünmü? "

" Henüz değil abi.
Tam ilerleyecekken birden ortalık karıştı."

Dedi yine kekeleyerek.

" o yüzden benide merkeze bırak abi. Alacağım programlar var. Ancak o zaman telefonu çözebilecem."

" Tamam. "

Dedi Batuhan.
Sürmeye devam etti.

" Seni."

Dedi Bu kez göz ucuyla kıza bakarak.
O sırada torpido gözünün üzerindeki lekeyi gördü Batuhan. Sonra kızın eline baktı, kan lekesi vardı. Bir şey söylemedi.

" Metroya bırak. " Dedi kız tek cümle.

Batuhan önce Memo'yu çalıştığı hastaneye bıraktı. Sonra da Keko'yu merkeze.
Sıra Nergiz'deydi.

Bir kaç kilometre ilerde metro girişinde inecekti Nergiz.
Ama Batuhan durmayarak devam etti.

" Hey geçtin.
Metro dedim ben sana."

Batuhan duymazdan gelerek devam etti. Sonra da cadde kenarına çekerek durdu.

" Bekle beni." Diyerek araçtan indi.

Kız sinirli bir ifadeyle arkasından bakarak bir şeyler homurdanırken Batuhan aracın önünden geçerek kaldırıma çıktıktan sonra az ilerdeki eczaneye girdi. 5-6 dakika kadar sonra elinde küçük bir poşetle çıkararak geri gelip açtığı kapıdan bindi. Kızın gözleri Batuhan'dayken Batuhan elindeki poşeti karıştırıyordu.

Sonunda poşetten gazlı bez, baticon ve pamuk çıkardı.

" Bunlar ne için?
Yaralıysan hastanede söylemiydin. "

Batuhan gözlerini devirerek baktı kıza. Eline aldığı baticondan birazını pamuğa döktü.
Biraz yan dönerek,

" Uzat elini. " Dedi.
Kız saf saf baktı. Anlamadı.

" Uzat elini."

Kız önce sol eline sonra adama baktı.

" Bana laf edene bak.
Kendinden haberin yok, birde bana akıl veriyorsun. "

Kız şuana kadar farketmemişti avuç içindeki kesiği.

" Uzat hadi."

" Gerek yok. "

" Uzat dedim.
Mikrop kapacak yoksa.
Hadi! "

Kız istemeden de olsa uzattı elini.
Batuhan elindeki pamukla kesiği güzelce silerken,

" Ne zaman olmuş farketmedim.
Galiba duvarın üzerinden atlarken oldu."

Batuhan sessizce sargıya geçti.
Gazlı bezle kesiği acıtmamaya çalışarak sardıktan sonra,

" Oldu." Dedi.

Elindekileri poşete koyarak arka koltuğa attı. Sonrada motoru çalıştırıp gaza bastı yeniden.

" Nerde oturuyorsun?
Evinin yerini söyle eve bırakayım. "

" Gerek yok.
Metroya bırak yeterli. "

" Sanada iyilik olmuyor.
Söyle işte."

" Gerek yok."

" Söyle dedim."

" Evim yok!
Bu yüzden iyiliğine de gerek yok! "

Batuhan şaşırdı.
Kaşları havada kıza baktı.

" Anlamadım?
Ee o zaman nereye gideceksin?
Sokakta kalıyorum deme."

" Arkadaşımın yanında kalıyorum şimdilik."

" Sen kaç yaşındasın?
Neden ailenle değilsin? "

" Sanane.
Ne çok soru soruyorsun sen ya?
Metroyu geçmeden indir beni."

" İnatlaşma Nergiz.
Söyle adresi bırakayım.
Merak etme kahve falan istemem."

Kız önce yüzüne baktı adamın. Sonra istemeden gülümsedi sinirle.

" Tamam." Dedikten sonra semti ve adresi söyledi.

" Çokta uzak değilmiş. "

Diyen Batuhan yola devam etti. Bir süre daha yol aldıktan sonra adrese gelindi.
Kız arabadan inerken,

" Teşekkür."

Dedi sadece. Sonrada arabanın önünden karşıya geçti.

Batuhan kızın arkasından baktı bir süre. 4 katlı apartmana girdiğinden emin olduktan sonra,

" Bunların biri değil hepsi manyak."

Diyerek yeniden bastı gaza. Şirkete doğru yola çıktı.

*****

" Ben sana kadınım dedim. Sende bana..."

Dedi ve durdu. Kaşlarımı çatarak şüpheli şekilde yüzüne baktım.
Ne zaman ne saçmalamış olabilirim diye düşünüyordum.

" Seni seviyorum." Dedin.

" Nnööööeeeeeeyyyy! "

Derken hızla yerimde doğruldum.
Bunu yaparken hemen önümdeki ele ve buz torbasına çarpan burnumla elim burnumda, yanan canımla geriye düştüm.
Ben sıktığım dişlerimle derinden bir

" Aaahh! " Çekerken Baran:

" Salak mısın sen?
Ne diye aniden kalkıyorsun...

İyimisin?
Çok acıdı mı? "

Elim burnumda gözlerime inen yaşlarla dişlerimi sıkarak konuştum.

" Yalancı mahluk.
Ben öyle bir şey demedim! "

" Dedin!" Derken gözleri alaycı bakıyordu.

" Demedim!"

" Dedin, uyanırken dedin! "

" Haasssss!!!

Ta. Etme adamı! "

Aklımdan geçen kelime bu değildi tabiki.

" Demedim!
Demedim!
Demedim! "

" Ya sabır!
Mete de şahit."

Kocaman gözlerle bakarken inanasım gelmedi. Ne diye öyle birşey söyleyeyimki.

" Mete senin adamın.
Bozacının şahidi şıracı. İki tane yalancı."

Baran'ın kaşları çatıldı. Tam ağzını açmış,

" Leyla! "

Demiştiki, kapıdan önce bir doktor sonra Salih abi girdi.

" Demek hastamız uyanmış.
Nasıl hissediyorsunuz Leyla Hanım."

" Hanım? "

Dedim etrafıma bakarak.

" Kim?
Ben mi?
Hanım mı? "

Bu odada başka kadın olmadığına göre galiba bana söylüyordu.
Da... Üstümde hiç durmamış, dar gelmişti sanki.

" Mideniz bulanıyormuş."

Dedi bıyıklı doktor.
Ayhan ışık' a mı benziyor o! Tipi belkide bıyık yutmuyor sanki.

" Ah. Omu? "

Dedim soruya dönerek.

" Geçti.
Onun yerini baş ağrısı aldı."

Dedim karşımdaki Baran'a bakarken.

" Başım ve yüzümün her yeri ağrıyor."

" Anladım."

Derken yanıma gelerek el yordamı ve gözleriyle burnumu ve yüzümdeki morluklar kontrol etti.
Ameliyatınız iyi geçti. Şuanda bir sorun yok görünüyor.
Birazdan hemşire hanım gelip bir ağrı kesici daha verir. Hem ağrılarınızı hafifletir hemde uyumanız yardımı olur."

" Ne zaman çıkabilirim doktor bey? "

" Eşinizede söylediğim gibi her hangi bir komplikasyon olmazsa 1-2 günde çıkabilirsiniz."

" Tamam teşekkürler dok..."

Dedim ve kaldım.

Ne demişti o?

" Eş... iimm! "

" Tekrar geçmiş olsun."

Diyerek odadan çıkan doktorun arkasından kendime gelerek yerimden doğrulduğum gibi Baran'ın yakasından tuttum.

" Seni varya!
Sen ne hakla doktora eşiyim dersin."

Baran bir yandan sinsi bir gülümseme ile elimi tutarak yakasından çekerken,

" Ben demedim." Dedi.

Bu arada Salih abi araya girdi.

" İyi olduğunu gördüm Civciv.
Siz kavganıza devam edin. Benim artık çıkmam lazım."

Dedi gülümseyerek.
Odadan çıkarken Baran'a baktı.
Kaşları çatık,

" Biraz konuşalım."

Baran'da aynı tepkiyle yerinden kalktı. Ama ben sözümü bitirmemiştim.

" Daha konuşmam bitmedi! "

Diye bağırırken hissettiğim ağrıyla ellerim yüzümde,

"Ahhh! " Diye inleyince çemkirmeyi sonraya erteleyip sustum.
Baran halime bakım yine güldükten sonra Salih'le kapıdan çıkarken, hemşire elinde serum içeri girdi.

Neydi bu kadar önemli de benden uzakta konuşuyorlardı.
Hemşire kız yanıma gelerek,

" Şimdi bu serumu takıp ilaç ekleyeceğim. Hem ağrınızı hafirletecek hemde uyumanıza yardım edecek."

" Çok ağrım var ne zaman başlar etkisi. "

" Birazdan hafiflemeye başlayacak."

Hemşire serumu takıp ilacı ekledikten sonra odadan çıktı. Bu ağrı neden bu kadar fazlaydı. Kolumu alnıma yaslayarak ağzımın tavanından çıkan ağrının bir an önce geçmesi için beklemeye başladım. Bu arada Baran geri geldi. Düşünceli hali gözden kaçmıyordu.
Yavaş, yavaş geçmeye başlayan ağrımla rahatlamaya başlayınca kaldığım yerden devam etmeye karar verdim.

" Ne oldu yalancı.
Ne konuştunuz benden gizli? "

Baran'ın bakışları üzerimde odadaki koltuğa oturup bacak bacak üstüne attı.

" Ne konuştun Salih abiyle? "

" Önemli birşey değil."

" O Gölge denen kişiyi bulmaya çalışıyorsunuz biliyorum."

Dedim gözlerimi tavana çevirerek.

" Ben ikisinden kurtuldum.
Sende geriye kalan Gölge'yi halledeceksin değilmi? "

Baran hızla kalkıp yanıma geldi.

" Çok iyi halt etmiş gibi birde söylüyorsun. O piç sana..."

Dedi ve durdu.

" O evden sağ çıktığın için şanslısın."

Baran'ın aklından anlık geçenleri tahmin edebiliyordum.
Sakin şekilde baktım, sinirle bana bakan gözlerine.

Ama içimde, içine atılacak küçücük bir taşla bile patlayabilecek bir volkan kabarmıştı. Yanan gözlerime yaşlar sızarak doldurmaya başlarken,

" O serefsizleri...
Hayatımın içine edenleri...
Annemin ölümüne sebep olanları ellerimle öldürdüm.
Hiçte pişman değilim.
Cezam neyse çekmeye razıyım. Düzelir düzelmez de gidip teslim olacağım."

Alık alık bana baktı bir süre.

" Kes saçmalamayı da uyu."

Dedi koltuğuna dönerken.

Anlık sinirimi geriye itekleyerek Baran'a çevirdim bakışlarımı.

" Hâlâ o Gölge'yi bulamadığın için sinirlisin.
Ama merak etme Salih abi ve diğerleri bulmana yardım edecekler."

Baran baktı susacağım yok, oda uydu.

" Kerim'e bir iş verdim hâlâ halledemedi.. Bende baya yetenekli sanıyordum. "

Duyduğum cümleyle kahkaha ile gülmeme engel olamadım. Ama canımda yandı.

" Çok mu komik."

" Sen Keko' yu tanımıyorsun. O en iyidir."

" Belli hâlâ bulamamasından."

Alaycı bir gülümseme ile baktım Baran'a.

" Ne sen ne de Temel, hiç merak etmediniz mi? "

" Neyi."

Derken kaşları çatıldı.

" Ben sana ve Temel'e yakalanmadan nasıl Salih abiye mesaj atıyordum.
Senin benim telefonumu takip ettirdiğini biliyorum.

En ufak yalanımı aradığın için telefonumu takibe almıştın. Değilmi?

Konuşmalar ve mesajlaşmalar hepsini izliyordunuz.

Aynısını Temel'de yapıyordu.
Bana aramalarımı ve SMS lerimi izlediğini, hata yaparsam annemi öldüreceğini defalarca söyledi."

Bunu söylerken annemin acısı kalbimdeki yerini tazeleyince sol yanıma bir ağırlık çöktü yine.

Ama anında toparladım kendimi. İyi olacaktım. Biliyordum ki ben iyi olursam annemde huzurlu olacaktı. Yaşasaydı benim için üzülme derdi. Hayatına devam et derdi. Sen iyi oldukça bende iyi olacağım derdi. Tıpkı yaşadığı zamanlarda olduğu gibi. Yeniden konuya döndüm

Peki bu kadar takibin arasında ben Salih abiye nasıl ulaşıp yardım istedim. Hiç biriniz fark edemediniz. "

Baran'ın ilgisini çekmiş olacakki gelip yatağın ayak ucuna oturdu.

" Nasıl? "

" Çiftlik oyunu."

" Ne?!
Çiftlik oyunu mu? "

Yüzündeki ifadeyi görünce yine güldüm.

" Aynada kendini görmelisin.
O oyunu Kerim kurdu. Piyasadaki oyunlara benzesede farklıdır. Bizimkilerin hepsinde var. Oyun üzerinden mesajlaşmak için kullanıyoruz. Sizin gibi sivri zekalılar anlayamasın diye yapıldı."

" Yani ofiste bana meyve sebzelerinden bahsederken aslında Salih ile plan yapıyorsunuz."

" Aynen zekâ küpü."

Dedim ağırlaşan gözlerimi açık tutmaya çalışarak.

Baran başını önüne eğerek sinirle gülmeye başladı.
Ellerini birbirine vurarak alkışlarken konuştu.

" Kerim'i gördüğüm de tebrik edeceğim.
Gerçekten iyi yöntem."

" O yüzden bulurum dediyse bulur."

Konuşmaya devam ederken gözlerim daha da ağırlaştı. İlaç yüzünden olmalıydı. En azından ağrısız bir uyku uyumayı umarak,

" Daha hızlı bulmasını istiyorsan Kerim'i işe al. Zavallının elinde yeterli imkan yok.
Ama sende var." Dedim.

Söylediğim cümle hoşuna gitmiş gibi bakarken benim gözlerimde kapanmaya devam etti.
Dalmadan önce duyduğum son cümle

" Evde görüşürüz."

Olunca,

" Ev mi?
Ne evi? " Demeye çalıştım geveleyen ağzımla ama basan ağırlıkla dalıp gittim.

*****

Kulağıma gelen seslerle gözlerimi açmaya çalıştım ama olmuyordu hâlâ açılmıyorlardı. Sanki ameliyattan yeni çıkmış gibiydim.
Yine yüzümde o soğuk his vardı. Acaba Dejavu mu yaşıyorum diye düşündüm kendi kendime.
Ama Baran'la konuştuklarımızı hatırladım ve Salih abi ile. Dejavu değildi yani emindim bundan. Ama neden uyanamıyordum neredeyim.

Kulağıma Baran'ın ve Batuhan'ın konuşma sesleri geliyordu.

" Bu çatlak kız uyandığında ben burada olmak istemiyorum abi. Kafama bir şey yemek istemem."

" Durma o zaman.
Gidip diğer işleri takip et.
Kerim'in istediklerini hazırladınız mı?"

" Kerim mi? Dedi o."

" Evet Kerim'e özel bir ofis ve istediği ne varsa tahsis ederek önüne koyduk. Ağzı kulaklarına varıyordu en son."

" Gerçekten Kerim'i işe mi almış."

" Şu andan itibaren en kısa zamanda o numaraların sahiplerini bulması gerekiyor. Ama şöyle de bir durum olduğunu söyledi. Bu numaralar 2. veya 3. kişilere ait olabilir ve çoktan silinmiş olabilir. Yine de bulmaya çalışacak. "

" En ufak bilgi bile önemli bizim için o yüzden bulduğu her şey değerli."

Dedi Baran.

" Nergiz'i de bizim güvenlik departmanına alalım diyorum."

" Nergiz'i mi?"

" Nergiz'i mi? "

Dedim Baran kadar şaşkın. Ne alakaydı.

" Batu, ciddi misin? Nerden çıktı bu? "

" Evet ciddiyim.
Kızı izledim iyi silah kullanıyor. Attığını vuruyor. Bizimkilere atış eğitimi verebilir.
Zaten şuan işede ihtiyacı var. Evinden ayrılıp arkadaşıyla kalmaya başlamış.
Detayları bilmiyorum ama hâli sıkıntılıydı. "

" İyi madem. Tamam.
Eğer işimize yarayacaksa neden olmasın. Sen konuşursun kızla. Gerekenleri de yaparsın."

" Anladım ben ilgilenirim.
O halde ben gidiyorum. "

Ayak seslerinin ardından sessizlik olurken bende gözlerimi açmayı başarmıştım.

Gördüğüm ilk şey beyaz bir tavan, sarı taşlı bir avize oldu.
Ne zamandan beri hastane odalarında avize vardı. Yada burası hastane mi değildi.
Gözlerimi tavandan ayırıp yanımda ve yatağımda elinde buz torbası ile bana bakan Baran'a, sonrada odanın içinde iki tur çevirdim.

" Nerdeyiz."

" Evde."

" Benim evimde bu avize olmadığına göre o zaman..."

Anında yerimde doğruldum.
Bu arada Baran elindeki buzu ikinci bir kaza olmasın diye yana çekti hızla.

" Yavaş be kızım."

" Burası benim evim değil."

Dedim panikle. Ben kendi evime gidene kadar ne zorluk çekmiştim halbuki. Hatta kalmak için..

" Benim evim. "

" Ne zaman, nasıl geldim buraya?
Daha sabah hastane odamdaydım."

" Dün öğlen geldin."

" Dün mü.? "

Ben bu sabah diyorum adam dün diyor iyimi.

" Ben getirdim."

" Sen mi? "

" Evet.
Senin anesteziden sonra kafan mı gitti. Anlama kıtlığı mı yaşıyorsun.? "

" Dünden beri uyuyor olamam."

" Ama öyle.
Ben istedim.
Mete'ye bu katırı uyut eve kadar uyanmasın dedim.
Başka türlü kuzu kuzu gelmeyeceğini biliyordum. Söyledim sana.
Bundan sonra ne sen benden uzak ne ben senden."

" Ebenin...
Gözü!!!
Kes artık şunu Baran! "

Benimle dalga geçiyordu resmen.
Sinirle yataktan kalktım.
Ama bir kaç gündür yatıyor oluşum ve hızlı kalkmam yüzünden aniden başım dönünce kolumdan tutan yine Baran oldu.

" Yat yerine! "

Kollarımı ellerinden kurtarıp,

" Hayır.
Burda kalmak istemiyorum. Hastanede değilsem kendi evime giderim."

Baran'ın kaşları çatıldı. Gözlerinin mavisi yine siyahların sınırlarına dayanmıştı.

" Yeter artık Leyla!
Şuandan itibaren ben ne dersem o olacak. Hiç bir yere gitmiyor, benimle burda kalıyorsun. Ve ben izin verene kadar bu odadan bile çıkmayacaksın.
Yemeğin ve ilaçların saatinde buraya gelecek."

Sinirle arkasını dönüp odadan çıkarken bir an geriye döndü. 3 adımda tekrar yanıma geldiğinde gerilememe engel olamadım. Gözlerime bakarak konuştu.

" Emin ol gerçek Baran'la karşı karşıya kalmak istemezsin. "

Kapıya dönüp gidecekken geriye dönüp burnumun ucunda bitti. Yine..
İşaret ve başparmağını çeneme koyarak kaldırdı.

" Sıkıyorsa burdanda kaçta göreyim.
Evin etrafında 10 adam var. Seni kaçarken gördükleri anda bacaklarından vurmak için emir aldılar."

Dedi ve dönüp çıktı bu kez odadan.
Duyduklarımla anlık bir şok atlatıp,

" Seni piskopat manyaaaak! "

Diye bağırdım kilitlediği kapıyı duyarken.

" Seni duyuyorum cadı!
Yerinde olsam kaşınmam.!"

Kendimi yatağa bırakırken aklımdan gelip geçen bütün küfürleri saymaya başladım.
Sonrada sustum. Yataktaki buz torbasını alıp yüzüme koyarak düşünmeye başladım.
Resmen evine getirip odaya kapatmıştı. Pisikomanyak.

Gözlerim yatağın yanındaki tuvalet aynasındaki kendime kaydı. Gördüğüm kız ben olamazdım. Bu yüz bu gözler bu dudaklar benim olamazdı. Yüzüm kamyon çarpmış gibi görünüyordu.
Son günlerde yaşadığım her şey sahne sahne gözlerimin önünden geçerken ellerime çevirdim gözlerimi. Bir süre baktım, baktım, baktım...

Öldürdüğüm Temel'den yada kanımı isteyen Kaya'dan bir farkım yoktu.
Bu gerçek bir anda yine beynimde flaş etkisiyle patlamıştı.

Orda ne kadar oturdum öyle bilmiyorum.
Dakika?
Saat?
Tek bildiğim ölü bir zamandı.
Derin bir nefes alarak etrafıma bakındım.

Sırt çantamı kenarda görünce memnun şekilde yerden alıp içinden telefonumu çıkarıp açtım. Kullanmadığım telefonumun şarjı bitmişti. Şarj aletimi yatağın hemen yanındaki pirize, kabloyuda telefona taktım. Hapis hayatı yaşarken en azından sıkılmayacaktım bu sayede. Tabi bu süre uzun olmayacaktı. Kendimi biraz toparladıktan sonra gidecektim bu evden elbet.

Telefonumun dolmasını beklerken yatağa uzanıp torbayı yüzümün üzerine, kollarımıza iki yana bıraktım. Gözlerini kapatıp biraz daha uymaya çalıştım. Ama olmuyordu.

Gözlerimi kapatır kapatmaz gözümün önüne Kaya ve donuk bakan gözleri geliyordu. Sonrada geriye saran film baştan başlıyor kendimi yerde, Kaya'yı üzerimde görüyor elinden kurtulmaya çalışırken nasıl korktuğumu o bıçağı nasıl sapladığımı hatırlıyordum.

Gözlerimi kocaman açıp uyumaktan vaz geçtim. Yüzümde artık erimeye başlayan buz torbasını kenara fırlattım. Öylece yatarak bundan sonra ne yapmam gerekiyor diye düşünmeye çalıştım. Ama onu bile beceremeyip akışına bırakmaya karar verdim.

Aradan geçen 2 saatten sonra kilitli kapı açıldı ve genç bir kız elinde 10 kadar çanta ile gelip elindekileri bırakıp çıktı. Önce kıza sonra çantalara baktım. Kız çıkınca yerdeki çantalara yöneldim. Tek tek açtım çantaları. Yeni kıyafetler vardı içinde. Hepsini tek tek çıkardım. Kazaklar, pantolonlar ayakkabılar ve iç çamaşırlar. Ve olmazsa olmaz parfum ve mayaj malzemeleri. Hemde hepsi marka. Kim almıştı bunları. Dahası bedenimi nasıl tutturmuşlardı.

Fazla düşünmedim.
Üzerimdeki pijamalardan iyiydi sonuçta. İçlerinden gri eşofman takımını ve yeni çamaşırlardan bir paketini alıp odadaki banyoya geçtim.
Önce işlerimi hallettim. Sonrada üzerimi değiştirdim. Şuan duş alamadığım için bir kaç gün bu sekilde idare etmem gerekiyordu.

Banyodan çıktığımda çantalardan çıkan kıyafetlere bakarak yerde bırakıp parfümlerden birini alıp üzerime hafif sıktım. Fazlası baş ağrısı yapıyordu bende. Yatağa geri döndüm. Aradan geçen 1-2 saatten sonra 50 yaşlarında bir kadı yemek ve ilaçlarımı getirdi.

" Sen burda mı çalışıyorsun? "

" Evet."

" Ne zamandır."

" 2 gün oldu.
Sabah 6 dan sonra 3 saat akşam 6 sonra 3 saat çalışıyor çıkıyorum.

" Anladım. Teşekkür ederim yemekler için."

" Afiyet olsun."

Aradan 3 gün geçmiş bu sürede Baran'ı hiç görmemiştim. İnanılmaz şekilde öfkelensemde karşı gelmiyor sessizce Baran'ın emirlerine uyuyordum. İyileşene kadar ayıya dayı demeye karar vermiştim çünkü.
Sonunda bu sabah adının Zuhal olduğunu öğrendiğim kadın sabah kahvaltımı getirdiğinde yanında zat-ı muhteremide gördüm.

Ben kahvaltı yaparken karşımdaki koltuğa oturup beni izledi. O andan sonra bazen sabah kahvaltısında bazen akşam yemeğinde benim odamdaydı. Ama ne o, ne ben konuşmuyorduk. Bir hafta sonra kontrole gidip burnumdaki tampondan kurtulduktan sonra artık odanın dışına çıkma izni verdi beyefendi.

Evin içinde dolaşabiliyordum ama dışarı yasaktı bu kezde. Ya sabır diyerek bunada sustum. Zaten fazla zamanın kalmamıştı.
Ve bu akşam. Akşam yemeğini Baran ve Batuhan ile birlikte mutfakta yiyorduk. Yine sessizlik hakimdi.

Bir süre sonra salon kapısının sesiyle içeriye Erol girdi. Doğruca mutfağa yöneldi.

" Abi! "

" Ne oldu Erol?
Hayalet görmüş gibisin."

Bir bana bir Baran'a baktı.
Ben anlamıştım sebebini ama Baran henüz anlayamamıştı.

" Söylesene lan! "

" Abi dışarıya gelsen..."

Baran ve Batuhan önde Erol, salona ordanda dış kapının önüne çıktılar.

Kapının önünde 2 Polis duruyordu.

Polislerden biri öne çıktı.

" Buyrun." Dedi Baran.

" Leyla Demirer burada mı?

" Evet neden? "

" Cinayet suçlamasıyla hakkında ihbar var."

Loading...
0%