Yeni Üyelik
28.
Bölüm

İ.Y 26 Karım mı?

@azamet_29_2

Sürç-ü lisan etmişsem affola.

." Abi dışarıya gelsen..."

Baran ve Batuhan önde Erol, salona ordanda dış kapının önüne çıktılar.

Kapının önünde 2 Polis duruyordu.

Polislerden biri öne çıktı.

" Buyrun." Dedi Baran.

" Leyla Demirer burada mı?

" Evet neden? "

" Cinayet suçlamasıyla hakkında ihbar var."

" İhbar mı?
İhbar eden kim? "

" İsimsiz."

Baran dahil herkes bir polislere birde hemen arkalarında olan bana bakıyorlardı.
Baran'ın kaşlar yine çatılmıştı.
Anlamışmıydı.
Bir kaç adım daha öne gelerek ,

" Burdayım memur bey, biraz beklerseniz üzerimi değişip geleyim. Sonrada gidelim."

Dedim.

Bu cümle itibariyle Baran'ın kaşları mümkünmüş gibi dahada çatıldı. Koyu mavileri ise yine siyahlara dayanmıştı. Böyle giderse göz rengi değişecekti bu adamın. Kara kaş kara göz devam edecekti hayatına.

Bana bakan gözler eşliğinde üst kata çıkan merdivenlere yöneldim.
Basamakları birer birer çıkarken göz ucuyla Baran'a bakıyordum. Oda hâlâ bana bakıyordu.
Eminim içinden saydırıyordu şuan çünkü gözlerinde öldün sen bakışı vardı.
Aldırmadım tabi.

Tutuklanmak hapse girmek tabiki iyi bir şey değildi ama yaptığımın bedelini ödemem gerekiyordu.
Hem bundan sonra endişe edeceğim kimse de yoktu.
Ne annem arkamdan üzülecekti ne ben annem üzülecek diye endişe edecektim. Bir tek kendi canım kalmıştı geriye.

Odama girip üzerimdekileri çıkararak dolaptaki kıyafetlerin arasından uygun bir pantolon ve kazak alıp giyindim. Saçlarımı at kuyruğu bağlayıp montumu da elime alıp kapıya döndüm.

" Eveet Leyla Demirer.
En sona sen kalmıştın, sıra sende.. "

Dedikten sonra yürüyerek kapıyı açıp aşağı inen merdivenlere yöneldim.
Tekrar derin ber nefes alıp indikten sonra,

" Geldim.
Gidebiliriz."

Diyerek önümdeki başımı kaldırdığımda salon koltuğunda oturmuş, bacak bacak üstüne atmış, bir elinde viski bardağı bir elinde sigara içen Baran'dan başka hiç kimse yoktu ortalıkta.

Ne Batuhan ne Erol ne polisler.
Sadece Baran vardı.
Şaşırmıştım doğrusu. Polisler neden yoktu.

" Ne oluyor?
Polisler nerde? "

" Polisler mi?
İşlerinin başlarına geri döndüler. "

" Ne?
Na-nasıl? "

Elindeki sigarayı yanındaki küllüğe basıp bardağı önündeki orta sehpaya koyarak hızla ayağa kalktı.
Yanıma gelerek kolundan tuttuğu gibi koltuğa kadar getirip ittirince kendimi koltukta buldum bir anda..

Kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakarak,

" Sen yaptın değilmi? "

" Neyi? "

Desemde ne sorduğunu biliyordum.

" O isimsiz ihbarı sen mi yaptın.
Salak salak kendini mi ihbar ettin? "

İnkar etmenin bir anlamı yoktu.
Omuzlarımı silktim.

" Evet bendim.
Ne var.
Zaten olacaktı, ben de öne aldım.

Peki neden gitti polisler.
Benim için gelmişlerdi oysa."

" Sen kafayı yetmişsin. Ne zaman kendi kafandan iş yapmaktan vazgeçeceksin sen? "

" Neden beni almadılar? "

" Ne zaman laf dinleyeceksin? "

Sonunda patladım.

" Polisler neden almadı beni diyorum!? "

Diye bağırdım sonunda. Çünkü sorularıma sorularla cevap veriyordu.
Yüzündeki öfke silinip, sinsi bir gülümseme belirdi yerinde.
Hemde beni sinir edecek derecede.

" Akıl sağlığı yerinde olmayan birinin ihbarını ciddiye almadılar sanırım. "

Dediğinde duyduğum şeyle kocaman açılan gözlerimle elimdeki montu kenara atıp ayağa fırladım.
Gözlerinde hain bir bakışla bana bakan adamla çemkirerek konuştum.

" Ne?
Ne dedin.
Akıl sağlığı yerinde olmayan...??
Kim?
Ben mi? "

Hâlâ yüzüme bakıyordu gıcık.
O an anladım.
Baran'ın oyunuydu bu kesin.

" Ne anlattın?
Hangi yalanı söyledin polislere."

Elini cebine atarken,

" Ben birşey söylemedim.
Doktor raporunu görünce bana gerek kalmadı."

" Rapor?
Yok anasının örekesi.
Ne raporu lan! "

Dediğimde elindeki kağıdı bana uzattı. Anında alıp açtım kağıdı.

Benimle ilgili bir sağlık raporuydu.
Ne zaman alınmıştı?
Kim almıştı.?

Okumaya başladım.
Doktor adı, hasta adı, muayene bölümü bla bla bla...
Hastanın son zamanlarda yaşadığı olaylardan sonra pisikolojik sıkıntılar yaşadığı, aklının sürekli karışık olduğu, sözlerinin ve hareketlerinin güvenilmez olduğu....vs vs

Lan...! Düpe düz deli raporumu aldınız bana.
Ne- ne zaman yaptın bunu? "

O kadar sinirlenmiştimki elimdeki kağıdı parça parça edip Baran'ın yüzüne doğru savurdum. Kağıt kar taneleri gibi havadan dökülürken,

" Bu kadarıda çok fazla."

Diye bağırdım.

" Sen kimsin?
Kendini ne sanıyorsun ya!
Ne hakla adımı deliye çıkarıyorsun.?
Seni sahtekar yalancı.. Hödük.
Hepinizi şikayet edeceğim. "

Baran aniden kollarımdan tutarak beni kendine çekti.

" Ben Baran Karamanoğlu'yum.
Şu andan itibaren yanında kalacağın tek kişi. Hayatıma kendi isteğinle girdin Leyla. Ama ben istemedikçe çıkamazsın.

Rapora gelince, akıllı olduğun söylenemez zatende, hastanede ağzınla söyledin cezama razıyım diye.
Ne halt yiyeceğini önceden tahmin ettim diyelim.

Bir kaç tane insan bile sayılmayacak adam yüzünden dört duvar arasında çürümene izin verecek değildim."

Kollarımı bıraktığında ben hâlâ alık alık yüzüne bakıyordum.
Asıl deli bu adamdı bence. Beni neden yanında istiyordu.

Arkasını dönerek sehpadaki bardağını alıp salondaki bara doğru yürürken,

" Şimdi!
Odana çık!
Yat!
Uyu! " Dedi.

Hhaah.
İşte düştü son damla.
Yine ne yapacağımı söylüyordu. Kaç gündür yaptığı gibi. Ama yetmişti artık.

Koltuğun üzerindeki sert minderi kaptığım gibi bütün sinirimle bana arkası dönük olan Baran'a doğru fırlattım.

Yastık tam kafasına isabet ederken önce sendeledi sonra olduğu yerde donup kaldı öylece.
Bense yumruğumu sıkarak yes dedim sessizce pis pis sırıtarak.
Tam isabet eden yastığı hak etmişti.

Yavaşça doğrulup bana doğru döndü.
Parmak uçlarıyla tuttuğu gömleğindeki lekeye bakıyordu. Elindeki bardak beyaz gömleğine dökülmüş içtiği şey üzerine boca olmuştu.
Kızarmış gözlerini bana çevirince,

" İyi oldu!
Hakettin!
Karamankoyunu!

Mmeeehh! "

Diyerek birde koyun efekti bıraktım lafımın arkasına.

Ben kollarımı göğsümde birleştirmiş, o ise sinirle baktığı bir kaç saniyeden sonra elindeki bardağı bara doğru fırlatıp,

" Seni varya! "

Diye hırlayarak üzerime doğru yürüdüğü anda keskin bir U dönüşüyle merdivenlere dönüp koşarak çıkmaya başladığımda,

Baran'da koşarak peşime takılmıştı.

Hızla çıktığım merdivenlerden sonra kendimi odama atıp kapıyı kapatacakken kapı arasındaki ayakkabı ile başarısız oldum.

"Hay bin kunduz!
Lan ne ara çıkıpta yetişmişti bana bu uzun bacaklı adam.

" Defol Baran Karamankoyunu! "

Diyerek bağırdım.

" Rahat bırak beni.
Yarın ilk iş burdan gidiyorum.
Sen bile engel olamayacaksın bana."

Dedim.

Nasıl yapacaksam vurulmadan.
Bir yandan da pes etmeden kapıyı kapatmaya çalışıyordum. Ama iteklemeye devam etsemde kapı kapanacağı yerde açılıyordu.
Dışardaki hödük maalesef benden kuvvetliydi.

" Elimden kurtulamayacaksın cadı! "

Diyerek kapıyı omuzlayınca geriye doğru sendeledim.
Açılan kapı ile içeri girdiğinde hâlâ kırmızı olan gözleriyle bana baktı. Ellerini ceplerine sokarak ağır adımlarla üzerine doğru yürürken,

" Şimdi nereye kaçacaksın bakalım cadı. Ha! "

" Sakın yaklaşma! "

Dedim etrafıma bakarak.
Elime geçecek her hangi bir şeyle kendimi savunmayı düşünsemde etrafımda o türden birşey yoktu.
Sadece aynanın önündeki makyaj malzemeleri hariç.
Sırıtarak baktıktan sonra hızla tuvalet aynasının yanına geçip gözlerim Baran'ın üzerinde bakmadan ilk şeyi elime aldım.

Bunun bir fondöten olması tamamen benim şanssızlığımdı. Parfüm şişesinin olmasını tercih ederdim. Şuan tam kafa yarmalık olan oydu. Yinede elimdekini havaya kaldırıp,

" Baran uzak dur karışmam. Vallaha delerim kafanı! "

Dedim burnumu dikleştirerek.

Ama umru bile olmadı. Göz ucuyla elimdekine baktıktan sonra, dudağının kıyısında alaycı bir gülümseme ile üzerime yürümeye devam etti. Elimdeki kıytırık şeyden korksa adamlığına zarardı zaten.

" Sen az önce attığın o yastıkla bana karşımı geldin."

Bunun bir bahane olduğunu anlamamak için mal olmak gerekiyordu.

" Yetmezmiş gibi en sevdiğim gömleğim senin yüzünden leke oldu. O gömleğin fiyatını biliyormusun sen?"

" Çokta şeyimde."

Dedim sinirle.

" Umrumda yani."

Diyerek devam ettim.

" Kendin döktün.
Dikkatli olsaydın da dökmeseydin."

Kaşları havaya kalktı, inanamaz.

" Manyak mısın nesin ya?

Pardon ya.
Manyak olduğunu ilk gün anlamıştım. Unutmuşum."

Dedim inadına giderek.
Yaptığı yenilir yutulur değildi.

" Adımı deliye çıkarmış.
Üstüne birde raporla tastiklemişsin.

Sanki kendi yaptığın çok normal bir şey gibi tepki gösterdiğime mi bozuluyorsun?

Asıl deli sensin be!
Git kendine bir rapor al sen! "
Hatta bakırköyde yer ayarla kendine."

Diyerek elimdekini kafasına doğru fırlattım. Ama üzerine uçan fondötenden kendini kurtardığı gibi anında dibinde bitmişti.

Söylediklerime baya bozulmuştu galiba. Hâlâ sinirli gözlerle gözlerime bakıyordu çünkü.
Tamam birazcık kaşınmış olabilirim. Ama birazcık. Yinede hiç hoşuma gitmemişti sessiz bakışları.

Korkudan mı desem başka şeyden mi yutkunduğumu farkettim.

Tam ağzımı açacakken bir anda iki bileğinden kavrayarak kollarımı arkamda birleştirip beni duvarla arasına aldı.

Geniş göğsü ile duvar arasında ezildiğimi hissederken bakışlarımı koyu mavilere çevirdim.
Gözleri hâlâ üzerimdeydi.

Öyle bir bakıyordu ki...
Gözlerinde hem öfke, hem arzu, hem merak, hem...

Yok yok. O değil...Aşk mı? Cık!

Koyu mavi irisleri, sanki siyahla karışmış, hipnoz eden dalgaları elâlarımdan geçerek beynimi uyuşturuyordu.

Galiba beynim şuan o uyuşturucuyu çekmiş kafayı bulup dünyadan kopmuştu. Sadece hipnoz olmuşçasına ona bakıyordum çünkü. Yeniden yutkunmama engel olamadım. Bu adam bana ne yapıyordu böyle.

Gözleri gözlerimde gezerken nihayet dudakları aralandı. Yoksa kendimi bir tuvaldeki alık alık bakan kız resmi sanmaya başlayacaktım.
Devam etti.

" Deli Leyla, benden uzaktaki mahkum Leyla'dan iyidir.
O adi insan artığı mahluklar yüzünden benden uzak olmana izin vermiyorum, vermeyeceğim!"

Bu ne demekti şimdi.
Ben bu cümleyide düşünme listesine alırken devam etti Baran.

" Öldüler ve dünya bir kaç pislikten temizlendi.
Senin işlediğin günahsa, o benim günahım artık..
Senin işlediğin suçsa, o benim suçum, benim cezam artık.
Senden vazgeçmeye niyetim yok Leyla. Artık vazgeçemem.
Bundan sonra olmaz.. "

Cümlesi bittiğinde uyuşuk beynim listeye bunuda yazmaya çalışırken, Baran, gözleri gözlerimde üzerime doğru eğildi.

+18 🔞

Hareketi o kadar yavaştıki zamanın yavaşladığını düşünmeden edemedim. Allah'ım ne oluyor demeye kalmadan dudaklarını dudaklarımın üzerinde hissettiğimde kalbim yerinden fırlayacak şekilde atıyordu.

Sebebi neydi bu deli atışların?
Heyecan?
Korku?
Şaşkınlık?
Panik? Korkarım hiç biri değildi.

Elleri yavaşça bileklerimden ayrılıp yanaklarımı bulduğunda kollarım iki yanıma düşerken gözlerim kendiliğinden kapandı.
Çok güzel öpüyordu hin oğlu.

Bu yüzden aşık oldun. Diyen içimdeki zilliye küfürler etmek istedim ama dudaklarım şuan başka dudaklarla meşguldü.

Dudakları yavaş hareketlerine devam ederek dudaklarımı dolaşmaya devam ederken engel olamadım, karşılık verirken buldum kendimi acemice.
Demekki içimdeki zilli haklıydı. İnkar edecek değildim artık.
Ama bu öpüşlarin sonu hiç iyi bir yere gitmiyordu.
Alt dudağımı dişlerinin arasına aldığında farkında olmadan bir inleme çıktı dudaklarımın arasından dudaklarına doğru yükselerek kaybolan.

Elleri yüzümden boynuma, ordan kollarıma doğru kaydığında ellerimle gömleğinin iki yanından tutundum. Yoksa her an yere yığılacak gibi hissediyordum.

Beni kendine çekerek diğer tarafa yönlendirdiğinde bedenim benden ayrı itaat etti güçlü kollara.
Baran'ın dudakları hâlâ dudaklarımda geri geri giderken yatağıma çarpan bacaklarımla kendimi sırt üstü yatağımda Baran'ı üzerimde buldum.

Allah'ım ne yapıyordum ben.
Baran dudaklarımdan ayrıldığında ikimizde nefes nefeseydik.
Bir dizini ve elini yatağa dayayıp bir kolunu sırtıma sararak bedenimi yukarıya çektikten sonra bütün vucudum büyük bedeninin altında kalmıştı. Ağırlığını üzerime vermeden öpmeye devam ederken kendini bana bastırıyordu. Hissettiğim bedenle öpüşleri daha arzulu daha hırçın bir hâl almaya başlamıştı.
Canımı yaksada aynı zamanda haz veriyordu öpüşleri .
Biraz sonra doğrulup kazağımı uçlarından tutarak başımdan çıkardığında iki kolum kazağımla birlikte başımın üzerinde kalmış Baran sağ eliyle hem kazağımı hem kazağın içinde kalan bileklerimi tutuyordu.

O koyu maviler artık yoktu. Sadece arzu yüklü siyah kuyular vardı.

Gözleri önce gözlerimde sonra açıkta kalan üst bedenimde dolaşırken ben yine gözlerini izliyordum yetmeyen nefesimle.
Sağ eli hâlâ bileklerimde sol eli belimi arkadan sararken bir kez daha dudaklarımdan öperek yüzünü boynuma gömdü.

Sigara karışık kokusu ciğerlerimi doldurdu. Bu koku her kadının aklını başından alabilecek bir kokuydu.
Tenimden derin bir nefes çekerken bense bir sarhoş ve lâl olmuş öylece izleyerek bana dokunuşları yüzünden eriyordum.
İçimden,

" Çemkiren çirkef Leyla nerdesin? Neden bana engel olmuyorsun? "

Derken, Baran'ın fısıltıyla gelen sesini duydum o an.

" Leyla...Kokun...
Kokun çok...
Can alıcı..."

Dedi. Konuşurken tenime değen nefesi dalga dalga etimi yakıyor, ciğerlerim sıkışmışcasına hızlanıyordu nefeslerim.

Boynuma konan öpücükler nokta nokta dahada aşağılara inmeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım inlememek için.
Göğsüm bir körük gibi inip kalkarken göğüs çatalımda konakladı dudakları. Öpüşlerinin arasına katılan ıslak dilini hissettiğimde bu kez aklım yerinden çıkacak gibiydi.

Bu neydi, neden bütün bedenim eriyor gibi hissediyordum. Neden her zerremde depremler oluyordu. Beni daha öncede öpmüştü. Ama...
Ama bu kez çok farklıydı.
Resmen haz dolu bir işkence yaşıyordum.

Durmadı devam etti.
Aşağıya, göbeğime doğru inmeye başladığında kazağım elinde kalacak şekilde çekti ellerini bileklerimden.
Kazağım yerle buluşurken dirsegini yatağa dayayarak destek alıp dudaklarını göğüs oluğumdan göbeğime doğru ilerletti. Karnımın içi alev alev yanmaya başladığında başım geriye doğru giderken belimin yay gibi gerilerek yataktan havalanmasana engel olamadım. Ellerim altımdaki çarşafı sıkarken kasıklarımdaki sızı artık acıya dönüşmüştü.
Şuan bir uçurumun kıyısında hissediyordum kendimi.
Dursamda, düşsemde ölecektim sanki.
Ne yapacağımı bilemez şekilde artık düşünemez olmuştum.

Az önce uyuşturucu çektiğini düşündüğüm beynim kuytu bir yerde sızıp kalmıştı sanırım.

Baran'ın dili göbeğimin etrafında yavaşça daireler çizip beni dahada delirttikten sonra tekrar boynuma doğru ilerledi. Konduğu her noktada ateşten izler bırakırken göğüslerimin üzerinde oyalandı bir süre dudakları.
Sonunda tekrar boynuma döndüğünde bir öpücük daha bırakarak kulağıma doğru kavis aldı.

Kulak mememi dişlerinin arasına alıp ezdikten sonra emerek öptü.
Bir kadın nasıl çıldırtılır iyi biliyor diye düşünürken fısıldayan sesiyle, nefesini kulağımda hissettim.

" Leyla..."

Dedi. Ama ben cevap verecek hali çoktan geçmiş ölmenin eşiğinde kıvranıyordum. Nerdeyse bayılacak haldeydim.

" Leyla..." Dedi yine.

Cevap vermem mümkün değildi.
Uzaklardan gelen sesini zorlukla duyuyordum.

" Devam etmemi istiyor musun?

Devam edersem, o dalga geçtiğin soyadımı taşımaya mecbur kalırsın."

O an sadece Baran'ın bana söylediği şeyleri düşündüm. Beni gerçekten isteyip istemediğini düşündüm.

" Senden vazgeçmeye niyetim yok. Artık vazgeçemem, bundan sonra olmaz.."

Derken ne kadar ciddiydi..
İşte bunu düşündüm.

Baran benden cevap alamayınca başını kaldırıp kısık gözlerle nefes nefese olan halime baktı. Sadece gülümsedi.

" Anladım.
Özür dilerim.
Fazla ileri gittim. "

Diyerek üzerimden kalkarken işaret parmağımı gömleğinin yaka düğmesine taktım. Hareket edemeyince önce elime sonra bana baktı.

" Benden vazgeçmeyeceğini söylerken..."

" Dünyadaki her şeyden daha ciddiydim."

Diyerek tamamladı cümlemi.

Gözlerine baktım. Bu gözlerdeki bakışlar yalan olamazdı.
İstese çoktan kurulurdu benden ama bırakmak istemiyordu. Peki ben güveniyormuydum ona.
Düşündüm...

Evet güveniyordum. Şuan güvendiğim tek kişi oydu belkide.
İşaret parmağımı gömleğiyle birlikte kendime doğru çektim.
O beni istiyordu. Bende onu. Hareketime şaşırırken gözlerindeki arzunun yeniden alevlendiğini gördüm. Bu hareketimle aramızdaki bütün engelleri kaldırmış, hem ruhumu hem bedenimi bu adama sunmuştum.
Peki sabah uyandığımda pişman olacakmıydım...
Olmayacaktım.

*****

Baran'ın erkeksi kokusuna karışan sigara ve parfüm kokusuyla kanter içinde açtım gözlerimi.
Sıkıca tuttuğu kollarının arasında tenim tenine yapışık sanki kaçacakmışım gibi sarılmıştı bana.

Başımı biraz kaldırıp yüzüne baktım.
Uyurken ilk defa görüyordum, hemde bu kadar yakından. Geceyi Baran'ın kollarının arasında geçirmiştim. Bana dokunan sahip olan ilk erkekti.

Ben onun koynundaki kaçıncı kadındım bilmiyorum ama o benim ilkimdi. Bundan sonra sabaha kadar seviştiğim bu adamdan başkası olmayacaktı benim hayatımda.

O sözünü tutsada, tutmasada.
Peki pişmanmıydım...
Değildim.
İsteyerek onun olmuştum.
Önce sırt üstü döndüm. Sonra yavaşça kollarının arasından çıkmaya çalışırken birden gözlerini açtı.

" Nereye? "

" Sence." Diyerek kalkmak istedim. Ama yanan canım acele etme diye uyarıyordu. Arkamı Baran'a dönüp dizlerimi kendime çekerken Baran,

" Leyla iyimisin? "

" Değilim, canım acıyor."

Diyerek dirseğimi geçirdim karnına.

Kıkırdayarak arkamdan sarılıp beni kendine çekerken büyük eli karnıma ordan kasıklarıma indi.
Yavaşça masaj yaparken omuzuma bir buğse bıraktı.

" Canını çok mu yaktım, özür dilerim."

" Onu abanırken düşünseydin keşke.."

Dedim sinirle kızarak.

Beni bir anda sırt üstü çevirip sıkıca kendine bastırırken kulağıma doğru keyifle,

" O sırada şikayet etmeyince anlayamadım güzelim.
Hiç halinden şikayetçi değildin benim gördüğüm kadarıyla."

Dediğinde bu kez ikinci dirseği geçirdim karnına. Ama oralı bile olmadı.

" Bırak kalkacağım."

Diyerek kalkmak istedim ama geriye çekildim yine. Yine sarıldı. Yine eliyle masaj yaparak,

" Hemen kalkma biraz daha kal.
Acın hafiflesin. Sonra ben yıkarım seni."

" N-ne?
Yok daha neler?
Gerek yok."

Dedim kızaran yanaklarımla başımı diğer tarafa çevirerek.

" Karımı yıkamamda ne sakınca var."

Duyduğum şeyi gerçekten duydum mu diye emin olmak için tekrarladım.
Yüzümü Baran'a çevirerek.

" Karım? Mı? "

Ben alık alık bakarken, yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burnu yanağımda gezinirken,

" Karım... " Dedi.

" Artık benim karımsın.
Hemen nikah işlemlerini başlatacağım. En kısa sürede resmen benim karım, Leyla Karamanoğlu olacaksın."

*****************************

Evet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%