@azamet_29_2
|
LEYLA'DAN Ne kadar daha uyudum bilmiyorum. Ama gözlerimi yeniden açtığımda saat oldukça ilerlemiş ve beni saran sıcacık kolların arasındaydım yine. Pencereden gelen tıkırtılara bakılırsa dışarda yağmur yağıyordu. Mart bitmeye Nisan göz kırpmaya başlamıştı. Bundan sonra sık sık yağmur yağacaktı. Ellerim göğsümün üzerine kadar çektiğim çarşafı sıkıca tutaraken gözlerim bir süre tavanda takılı kaldı. Keşke bu beton tavan gitse yerine kiremit çatının altındaki ağaçlardan yapılmış bir tavan gelseydi. O zaman ne kadar keyifli olurdu yağmuru dinlemek. En sevdiğim seslerden biri olmuştu çatılara çarpan yada camlara vuran yağmur sesi.. Geçmişte oturduğumuz gece kondulardaki eski evlerin köhne çatılarına, kırık kiremitlerine yada sacdan çatılarına çarpan yağmur damlalarının sesini dinleyerek uyumayı çok severdim. Hele birde uyuduğum oda sıcaksa ve yanımda annem uyuyorsa dünyadaki en şanslı en mutlu çocuk bendim. Fakirlik, yokluk, ölüm korkusu... Babamın akşam eve gelip gelemeyeceğini bilemeden yaşamak, Can korkusuyla annemin bakışlarını her dakika üzerimde hissetmek... Ûzerimizde hep bir baskı bir korku vardı. Bu kadar olumsuzluk arasındaki en güzel şey gibi geliyordu bana, duyduğum yağmur sesleri. O zamanlar o çocuk aklımla hayatta en azından bir tanede olsa güzel bir duygu yakalamaya çalışıp yağmur sesine tutunmuştum. Yağmur yağdığında bütün şehir güzelleşir diye bir söz okumuştum bir yerde o zamanlar. Sanıyordumki yağmur yağdığında bütün dünyada güzelleşebilir. Korkular, ölümler, yokluklar... Ama öyle değilmiş işte. Benim iyi olmam herkesi iyi yapmıyormuş. Benim masumiyetim, güzel duygularım kimsenin umru değilmiş. İyilerin olduğu kadar kötülerinde varlığı sürmeye devam ediyormuş her zaman. Çok zor zamanlardı. Kabaran yüreğimle gözlerime dolan iki damla yaşın kirpiklerime asılmasına engel olamadım. Yüzünü izledim bir süre. Yüzünü izlemeye devam ederken birden kıpırdanınca anında gözlerimi kapattım. Sonra baş parmağıyla gözümden akan o bir damlayı yavaşça sildi. Yerinde kıpırdanırken dudakları dudaklarıma dokundu. " Ağladın mı sen? Dedikten sonra kulağıma doğru gelen nefesini hissetim. Yine çok kısık sesiyle " Leyla." Dedi. Zaten biraz daha öyle dursam dayanamayıp gözlerimi açacaktım. Bari o uyandırmış olsun diye düşünüp gözlerimi araladım. " İyimisin? Açtığım gözler ilk koyu mavilerini gördü. " Evet, eskilerden yenilerden bir şeyler." Diye attım. Derken burnumun ucuna kadar gelip bana bakmaya başladı. Gözlerinde değişik bir bakış vardı. Hüzün mü desem, şevkat mi? Saf saf baktım. " Artık kabus görme." Elini sırtıma yerleştirerek beni kendine daha çok çekerken daha güzel öpmeye başladı. Lan ben kendimi iki yüzlü zannediyordum, adam benden daha iki yüzlü çıktı iyi mi? Ahanda kafiye yaptım ya la! Ben kendimle alay ede durayım, onun sırtımdaki eli aşağılara doğru inmeye başlarken dili dudaklarımda gezmeye başladı. Birden öne geçen eli üzerimdeki çarşafı aşağı çekince tiz bir çığlık attım. " Ne yapıyorsun? " Diyerek ellerimi kapatacak oldum ama ellerimi tuttuğu gibi başımın üzerinde birleştirip tek eliyle bileklerimden kavradı. Adamdaki el yaba küreğiydi sanki. " Şşiitt.. Rahat dur. Sadece..." Dedi. Sesi transta gibiydi. Ne oldu lan şimdi buna diye geçirirken aklımdan, burnunu göğüs oluğuma dayayarak derin bir nefes çekti. Hissettiğim burnuyla bütün bedenimin titrediğini hissettim. Lan adamın her yeri ayrı... " Kokun..." Dedi. Bir nefes daha çekerek. " Kokun en sevdiğim koku. " Hı! Dedim dalga geçerek. " Demek buydu beni etkileyen." Dedi. Ardından dilini devreye sokunca, Kızım Leyla adam seni ilk seferden perte çıkaracak. Kaç! Dedim kendi kendime. " Bıraksana ya kalkacam. " Hâlâ bana bakıyordu. " Baran..." Dedim bu kez gülümseyerek. " Söyle kızılım." " Tekme yemek istermisin? " Gülerek kendini yana bırakınca, anında yerimden kalktım. " Nereye.? " " Sence? " Derken üzerimdeki çarşafı hızla kendime sararak indim yataktan. " Bekle.." Ayaklarıma dolaşan çarşafı toparlayarak geriye döndüm. " Neden? " Gözlerim karşımdaki heykel vücutlu adama takılı kaldı. " Lan bu herif dün gecede mi böyleydi." Dedim fısıltıyla. " Hayır sabaha kadar evrim geçirdi. Diyen içimdeki zilliyi sopalayacakken, Baran: " Seni ben yıkayacağım demiştimya." Ayılmaya çalışan beynim elini yüzünü yıkamış olacak ki bir kaç saat önceye dönerek hatırladım. Evet, Yanaklarımın yandığını hissederken, "Ge-gerek yok! " Diyerek hızlı adımlarla banyonun yolunu tutmuştumki bastığım çarşafla yüzü koyu kapaklanmaktan son anda beni tutan Baran sayesinde kurtuldum. Tek hamleyle beni kucağına alan Baran'a, " Bırak, ben kendim hallederim. Dedim debelenerek. " Neden? " " Çünkü çıplaksın... Baran aval aval yüzüme bakıyordu şuan. " Evet saçma olmuştu. " Sabaha kadar nerde uyudun aptal." Diyen iç sesim yine beni madara ederken, kafamın içindeki beynim olacak salağı ellerimin arasına alıp sarsarak, " Kendine gel artık." Diyerek ellerimi yüzüne kapattım. Baran kahkaha atarak yürümeye devam ederken ben mallığıma yanıyordum. Yok yok bu adamla bir gece geçirmek sabaha kadar içmeye benziyormuş. " 1.si sabaha kadar kollarımın arasında değilmiydin sen. O zaman sorun değildi de şimdimi sorun oldu. Al işte 2-0 " 2.si Çıplak değilim şortum var. " Ama istersen. " " Hayır!!! " Diye cırladım. " Sakın öyle birşey yapma! Hay dilimi. " Hem sen utanmayı biliyormuydunsya. Beni yere indirip kabine girerek suyu ayarlarken kafamı yan çevirerek sol elimle saçlarını karıştırdım. " Çarşaflamı gireceksin duşa." Sessiz kaldım. " Benden utanmana gerek yok. Öyleydi. " Ya, pişman..o." Aniden kollarımı tuttu. " Asla.! " Dedi. " Asla pişman olmayacağım." Bu gözler yalan söylemiyordu. Beni kollarının arasına çekerek önce alnımdan sonra dudaklarımdan öptü. Alnımı geniş göğsüne yaslarken arkamdan sarılıp kendine bastırdı. Burnuma gelen teninin kokusuna karışık parfümü güven veriyordu. Üzerimdeki çarşafı çekerek kenara bıraktıktan sonra kollarımdan tutarak geri geri kabine doğru ilerletti. Ben ona bakmamak için duvardaki fayansları saymaya başlarken döktüğü şampuanla saçlarımı yıkamaya başladı. " Sen delimisin? " " Neden? " " Yapman gerekmiyordu." Dedim yüzümden aşağı akan köpüklerin arasından. " Birlikte olduk diye yani. Yoksa birlikte olduğun her kızıda..." Dedim ama devamı çıkmadı dudaklarımdan. Evet dese kıskanacak gibiydim. " Hayır." Derken elindeki saçımı okşayarak yıkıyordu. " Ne bu eve senden başka bir kız geldi. Nede ben senden başka birini yıkadım... " O zaman..." " Çünkü sen özelsin. Kalan anlar sessiz geçmeye başladı. Duştan çıktığımda üzerime geçirdiği siyah bornozdan sonra küçük havluyu saçlarıma sararak beni banyodan çıkardı. " Benim odama geç. Dediğinde. Başımı salladım sadece. Baran banyoya tekrar girdiğinde, " Onun odasına mı geçeyim? Derken dönüp kendi yatağımı görünce dank etti. Hassiktir. Kapının önünde derin bir nefes alarak etrafıma bakındım. Koridordaki odalara şöyle bir baktıktan donra karşımdaki oymalı kapı, aradığın kapı benim diyordu sanki. " Laaan bu ne? Aklıma içki döktüğü gömleği ve nasıl döküldüğü gelince kendi kendime gülmeye başladım. Odadaki kalite herşey bir yana duvardan duvara aynalı bir dolap bile vardı. " Pis sapık. " Ne? Dedikten sonra kahkaha atan Baran'la arkama döndüm. Elindeki havluyla saçlarını kurularken beline zoraki bağladığı ve düşecek gibi duran havluyla karşımda duyuyordu. " Hiç aklıma gelmemişti. Daha az önce senden başka bir kız girmedi bu eve demedim mi? " " Desende inanmak güç." Dedim kollarım göğsümde birleşik, gözlerimi devirerek. " Bu kadar zengin, yakışıklı, karizma ve bekar Karamanoğlu eve kız almayacak. Duyda inan. " Gözlerini devirip elindeki havluyu saçlarından boynuna indirerek bana doğru yürürken gözleri hâlâ gözlerimdeydi. Yürüdü yürüdü, o yürüdükça ben geriledim. Sonunda arkamdaki aynalı dolapla Baran'ın arasında kaldım. " Ee yeter. " Sen benim yalan söylediğimi duydunmu hiç." Derken elini hemen yanımda dolaba dayarken yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. " Yalanı sevmemde, söylememde. " Kapı? " Şuan giyinme odamın önünde duruyorsun karıcım." " Karıcım? " Derken o bana sinsi, ben ona şaşkın şaşkın bakıyordum. İki adım yana geçtiğimde arkamdaki aynalı kısmın yana kaymasıyla giyinme odasına girdi Baran. " Sende öyle durmada artık giyin ben çok acıktım. Duyduğum şeyle midemdeki safra ağzıma doğru ilerlerken dilimin yandığını hissettim. Yine. Üzerinde eşofman altı ve spor atlet geri geldiginde ben hâlâ üzerimde siyah bornoz elimde kıyafetlerimle ona bakıyordum. " Şaka yapıyor olmalısın." Yanıma gelip burnunu burnuma sürterek, " Tabiki şaka yapıyorum. Gözlerim kocaman ve sinirle baktım yüzüne. " Kahvaltıyı bugün ben hazırlayacağım, sonraki günlerde de senin elinden isterim." " Bak bu daha büyük şaka olmalı. Kahkahayı patlattım. " Baran Karamanoğlu yemek yapabiliyor mu? " Gözlerini kısarak bana bakarken, " Giyin gel diyerek çıkıp gitti." " Tabi tabi. Baran.." Diyip toparladım lafımı. Elimi alnıma bastırarak. " Soyadın olacak, hâlâ dalga geç sen salak." Üzerimdeki bornozu hızlıca çıkarıp kıyafetlerimi giyerken pişmiş kelle gibi sırıtıyordum. Merdivenlere gelip hızlıca indikten sonra hızlı adımlarla salona oradanda mutfağa geçtim. Tezgâha çıkardığı menemen malzemelerini musluğun altında yıkayarak kenardaki süzgecin içine bıraktı. Gördüğüme şaşırarak izlemeye devam ettim. Bir yandanda ayakkabılarımı giyiyordum. Baran soğanları hızlı hızlı doğradıktan sonra ardından aynı işlemi biberlere ve domateslere yaptı. Her hareketiyle canım biraz daha sıkılmaya başlamıştı. Adamın eli yatkındı yaptığı işlere. Demekki daha öncede yapmıştı. Kızım Leyla baltayı taşa vurdun. Adam yetenekli çıktı. Dedim kendi kendime. Bir masaya bir Baran'a baktım. " Taktir ettim. " Öyleyimdir." " Çokta mütevazisiniz Baran bey." Sinsi bir gülümsemeden sonra, " Tadına bakmayacakmısın? " Diyerek tabağıma biraz menemen bıraktı. Elime aldığım çatalı tabağıma daldırıp ağzına bıraktım. " Madem bu kadar iyi menemen yapıyorsun. Şahsen kusmanı bekliyordum. Baran bir yandan önündeki menemeni yerken, " Çünkü benim için yapmıştın." Dediğinde dahada şaşırdım. " Gıcıklık olsun diye ne bulduysan kattın gördüm. " Sen delimisin? " Midem sağlamdır. Elime aldığım çatalla tekrar tabağıma dalarken bir yandanda dünden beri olanlar gözümün önünden geçiyordu. Sessiz geçen dakikalar sonra, " Leyla." Adımı duyunca başımı kaldırıp Baran'a baktım. " Banamı seslendin? " " Evet hemde kaçıncı kez. Daldın... " Ha- hayır. " Neyi? " " Bugünden sonra ne yapacağımı. " " Ne demek ne yapacağım. " Ne yani hiç bir şey yapmadan öylece evde oturup bekleyecekmiyim? " " Bence bir sakıncası yok." Derken çayından bir yudum aldı. " Oldu. " Olur. " Dedi aldırmaz şekilde. " Saçmalama Baran. " Yani çalışmak mı istiyorsun? " Derken geriye yaslanıp bacak bacak üzerine atarak masadaki paketinden bir dal çıkarıp dudağına bıraktı. " Tabiki çalışmak istiyorum ve çalışacağım." " Neden çalışmak istiyorsun. " İhtiyacım olduğu için değil zaten. Demiştim ki. " Sıçtın kızım Leyla. Al sana rezillik." |
0% |