Yeni Üyelik
29.
Bölüm

İ.Y 27 İlkler

@azamet_29_2

LEYLA'DAN

Ne kadar daha uyudum bilmiyorum. Ama gözlerimi yeniden açtığımda saat oldukça ilerlemiş ve beni saran sıcacık kolların arasındaydım yine.

Pencereden gelen tıkırtılara bakılırsa dışarda yağmur yağıyordu. Mart bitmeye Nisan göz kırpmaya başlamıştı. Bundan sonra sık sık yağmur yağacaktı.

Ellerim göğsümün üzerine kadar çektiğim çarşafı sıkıca tutaraken gözlerim bir süre tavanda takılı kaldı.

Keşke bu beton tavan gitse yerine kiremit çatının altındaki ağaçlardan yapılmış bir tavan gelseydi. O zaman ne kadar keyifli olurdu yağmuru dinlemek.

En sevdiğim seslerden biri olmuştu çatılara çarpan yada camlara vuran yağmur sesi..
Odada yanan sıcak bir soba ile kanepede yapılmış yatakta, sobanın içindeki odunun çıtırtısına eşlik eden yağmur sesiyle uyumak...
Imm.. Ne kadar özlemişim.

Geçmişte oturduğumuz gece kondulardaki eski evlerin köhne çatılarına, kırık kiremitlerine yada sacdan çatılarına çarpan yağmur damlalarının sesini dinleyerek uyumayı çok severdim.

Hele birde uyuduğum oda sıcaksa ve yanımda annem uyuyorsa dünyadaki en şanslı en mutlu çocuk bendim.

Fakirlik, yokluk, ölüm korkusu... Babamın akşam eve gelip gelemeyeceğini bilemeden yaşamak, Can korkusuyla annemin bakışlarını her dakika üzerimde hissetmek...

Ûzerimizde hep bir baskı bir korku vardı. Bu kadar olumsuzluk arasındaki en güzel şey gibi geliyordu bana, duyduğum yağmur sesleri.
Huzur ve sükûnet...

O zamanlar o çocuk aklımla hayatta en azından bir tanede olsa güzel bir duygu yakalamaya çalışıp yağmur sesine tutunmuştum.

Yağmur yağdığında bütün şehir güzelleşir diye bir söz okumuştum bir yerde o zamanlar.

Sanıyordumki yağmur yağdığında bütün dünyada güzelleşebilir. Korkular, ölümler, yokluklar...
Hepsi bitebilir.

Ama öyle değilmiş işte. Benim iyi olmam herkesi iyi yapmıyormuş. Benim masumiyetim, güzel duygularım kimsenin umru değilmiş.

İyilerin olduğu kadar kötülerinde varlığı sürmeye devam ediyormuş her zaman.

Çok zor zamanlardı.
Şimdi o zamanlar geçmişte kalmıştı ama geçerken iki ciğerimin ikisinide almıştı. Hem annem hem babam bu zaman zarfında benden gitmişlerdi.

Kabaran yüreğimle gözlerime dolan iki damla yaşın kirpiklerime asılmasına engel olamadım.
İste o zaman başımı yana çevirip yanımda uyuyan adama baktım.
Baran Karamanoğlu. Hayatıma giren ilk erkek. Benim ilkim.

Yüzünü izledim bir süre.
Derin uyuyor gibiydi.
Bu adam belkide o sevdiğim yağmur olabilirdi. Etrafımı saran alevlerin üzerine yağan yağmurum olabilirdi.

Yüzünü izlemeye devam ederken birden kıpırdanınca anında gözlerimi kapattım.
Beni böyle ağlarken gördüğünü görmek istemedim.
Kesin alay ederdi.
Gözlerim kapalı öylece geçen bir kaç saniyeden sonra elini yüzümde hissettim aniden.

Sonra baş parmağıyla gözümden akan o bir damlayı yavaşça sildi. Yerinde kıpırdanırken dudakları dudaklarıma dokundu.
Ama o kadar hafifti ki sanki bir tüy değmiş gibiydi. Çok kısık olan sesini duydum sonra.

" Ağladın mı sen?
Kabus mu görüyorsun? "

Dedikten sonra kulağıma doğru gelen nefesini hissetim. Yine çok kısık sesiyle

" Leyla." Dedi.
" Leyla uyan..."

Zaten biraz daha öyle dursam dayanamayıp gözlerimi açacaktım. Bari o uyandırmış olsun diye düşünüp gözlerimi araladım.

" İyimisin?
Kabus mu görüyordun? "

Açtığım gözler ilk koyu mavilerini gördü.

" Evet, eskilerden yenilerden bir şeyler."

Diye attım. Derken burnumun ucuna kadar gelip bana bakmaya başladı. Gözlerinde değişik bir bakış vardı. Hüzün mü desem, şevkat mi?

Saf saf baktım.
Şu hali tanıdığım Baran'a hiç benzemiyordu. Yavaşça eğilip dudaklarıma bastırdı dudaklarını.

" Artık kabus görme."

Elini sırtıma yerleştirerek beni kendine daha çok çekerken daha güzel öpmeye başladı.

Lan ben kendimi iki yüzlü zannediyordum, adam benden daha iki yüzlü çıktı iyi mi?
Bir tarafı hödük bir tarafı romantik.
Ne değişik çıktı bu herif.

Ahanda kafiye yaptım ya la!

Ben kendimle alay ede durayım, onun sırtımdaki eli aşağılara doğru inmeye başlarken dili dudaklarımda gezmeye başladı. Birden öne geçen eli üzerimdeki çarşafı aşağı çekince tiz bir çığlık attım.
Benim ikizler öylece ortaya çıktığında Baran'ı bir anda üzerimde hissettim.
Panikle,

" Ne yapıyorsun? "

Diyerek ellerimi kapatacak oldum ama ellerimi tuttuğu gibi başımın üzerinde birleştirip tek eliyle bileklerimden kavradı. Adamdaki el yaba küreğiydi sanki.

" Şşiitt..

Rahat dur.
Bugün izinlisin.

Sadece..." Dedi.

Sesi transta gibiydi.

Ne oldu lan şimdi buna diye geçirirken aklımdan, burnunu göğüs oluğuma dayayarak derin bir nefes çekti. Hissettiğim burnuyla bütün bedenimin titrediğini hissettim.

Lan adamın her yeri ayrı...
Töbe töbee..
Başımı yana doğru devirip pancar suratla yutkunarak beklerken,

" Kokun..." Dedi. Bir nefes daha çekerek.

" Kokun en sevdiğim koku.
İğde çiçeği."

" Hı!
Sendemi ucuz koku seviyorsun."

Dedim dalga geçerek.
Ağır kokularla oldum olası aram iyi değildi. Başımı ağrıtıyorlardı hep. Daha ucuz daha hafif kokular benim için en iyisiydi.
Rahat durmayan burnu göğüslerimin arasında gezerken,

" Demek buydu beni etkileyen."

Dedi. Ardından dilini devreye sokunca,

Kızım Leyla adam seni ilk seferden perte çıkaracak. Kaç!

Dedim kendi kendime.
Ben bileklerimi ellerinden kurtarmaya çalışırken o keyifle yüzüme baktı.

" Bıraksana ya kalkacam. "

Hâlâ bana bakıyordu.

" Baran..." Dedim bu kez gülümseyerek.

" Söyle kızılım."

" Tekme yemek istermisin? "

Gülerek kendini yana bırakınca, anında yerimden kalktım.
Aynı anda saplanan sızıyla canım yansada kaçmak için son şansım diyerek sessiz kaldım.

" Nereye.? "

" Sence? "

Derken üzerimdeki çarşafı hızla kendime sararak indim yataktan.
Ama tam banyoya girecekken arkamdan seslenince durmak zorunda kaldım.

" Bekle.."

Ayaklarıma dolaşan çarşafı toparlayarak geriye döndüm.

" Neden? "

Gözlerim karşımdaki heykel vücutlu adama takılı kaldı.
Kızaran yanaklarımla yine yutkundum. Alışkanlık olmaya başlamıştı bu yutkunma.
Gözlerim yavaş yavaş yüzünden aşağılara doğru kaymaya başlayınca anında arkamı döndüm.
Elimi alnıma bastırarak,

" Lan bu herif dün gecede mi böyleydi."

Dedim fısıltıyla.

" Hayır sabaha kadar evrim geçirdi.
Ayakların yerden kesilince karanlıkta anlayamamışsın sen.
Artık bir dahakine. "

Diyen içimdeki zilliyi sopalayacakken,

Baran:

" Seni ben yıkayacağım demiştimya."

Ayılmaya çalışan beynim elini yüzünü yıkamış olacak ki bir kaç saat önceye dönerek hatırladım.

Evet,
" Seni ben yıkarım." Demişti.

Yanaklarımın yandığını hissederken,

"Ge-gerek yok! "

Diyerek hızlı adımlarla banyonun yolunu tutmuştumki bastığım çarşafla yüzü koyu kapaklanmaktan son anda beni tutan Baran sayesinde kurtuldum.

Tek hamleyle beni kucağına alan Baran'a,

" Bırak, ben kendim hallederim.
Beni yıkamanı falan istemiyorum."

Dedim debelenerek.

" Neden? "

" Çünkü çıplaksın...
Çıplaksın????
Hay ben dilimi..."

Baran aval aval yüzüme bakıyordu şuan.

" Evet saçma olmuştu.
Hemde çok saçma.

" Sabaha kadar nerde uyudun aptal."

Diyen iç sesim yine beni madara ederken, kafamın içindeki beynim olacak salağı ellerimin arasına alıp sarsarak,

" Kendine gel artık."

Diyerek ellerimi yüzüne kapattım.

Baran kahkaha atarak yürümeye devam ederken ben mallığıma yanıyordum.

Yok yok bu adamla bir gece geçirmek sabaha kadar içmeye benziyormuş.
Uyanınca siktiğim beynim error veriyormuş.
Hâlâ gülerek girdi banyoya.

" 1.si sabaha kadar kollarımın arasında değilmiydin sen. O zaman sorun değildi de şimdimi sorun oldu.

Al işte 2-0

" 2.si Çıplak değilim şortum var. "

Ama istersen. "

" Hayır!!! "

Diye cırladım.

" Sakın öyle birşey yapma!
Ge- gece başka.
Gü-ündüz başka."

Hay dilimi.
Resmen kekeliyordum.

" Hem sen utanmayı biliyormuydunsya.
Seni ilk gördüğümde sokak kabadayıları gibiydi ağzın."

Beni yere indirip kabine girerek suyu ayarlarken kafamı yan çevirerek sol elimle saçlarını karıştırdım.
Rezil Leyla.
Baran geri gelip üzerimdeki çarşafı tuttugunda ben daha çok sarıldım bırakmamak için.
Başım hâlâ yandaydı.

" Çarşaflamı gireceksin duşa."

Sessiz kaldım.
Yanıma dahada yaklaştığında kollarım kaslı bedenine değerken erkeksi kokusu ciğerlerime doğru sızıyordu.

" Benden utanmana gerek yok.
O kısmı geçmedik mi.
Sen artık benim karım, benim kadınımsın."

Öyleydi.
Pişman da değildim. Peki ya oda gerçekten samimiydi duygularında. Yoksa sadece o âna mı kaptırmıştı kendini. Kısık sesimle,

" Ya, pişman..o."

Aniden kollarımı tuttu.
Koyu mavileri elalarımda,

" Asla.! " Dedi.

" Asla pişman olmayacağım."

Bu gözler yalan söylemiyordu. Beni kollarının arasına çekerek önce alnımdan sonra dudaklarımdan öptü. Alnımı geniş göğsüne yaslarken arkamdan sarılıp kendine bastırdı. Burnuma gelen teninin kokusuna karışık parfümü güven veriyordu.

Üzerimdeki çarşafı çekerek kenara bıraktıktan sonra kollarımdan tutarak geri geri kabine doğru ilerletti.

Ben ona bakmamak için duvardaki fayansları saymaya başlarken döktüğü şampuanla saçlarımı yıkamaya başladı.

" Sen delimisin? "

" Neden? "

" Yapman gerekmiyordu."

Dedim yüzümden aşağı akan köpüklerin arasından.

" Birlikte olduk diye yani.
Yani beni..

Yoksa birlikte olduğun her kızıda..."

Dedim ama devamı çıkmadı dudaklarımdan. Evet dese kıskanacak gibiydim.

" Hayır."

Derken elindeki saçımı okşayarak yıkıyordu.

" Ne bu eve senden başka bir kız geldi. Nede ben senden başka birini yıkadım...
Söylemeye çalıştığın buysa."

" O zaman..."

" Çünkü sen özelsin.
Bundan öncekiler geçmişte kaldı.
Bundan sonra sadece sen varsın.
Tek ve en değerli..."

Kalan anlar sessiz geçmeye başladı.
Az sonra saçlarımla işi bitince eline aldığı life duş jelinden biraz döktü. Beni yıkayan elleri bedenimin her noktasından geçti. Kendimi bir bebek gibi hissediyordum. Alışık değildim. Bu yüzden de tuhaf geliyordu.
O kadar nazik o kadar hassastı ki elleri. Yinede dokunduğu her noktada bir ateş yakıyordu.

Duştan çıktığımda üzerime geçirdiği siyah bornozdan sonra küçük havluyu saçlarıma sararak beni banyodan çıkardı.

" Benim odama geç.
Bende birazdan gelirim."

Dediğinde. Başımı salladım sadece.

Baran banyoya tekrar girdiğinde,

" Onun odasına mı geçeyim?
Neden? "

Derken dönüp kendi yatağımı görünce dank etti. Hassiktir.
Rezilliğim dizde falan kalmamış arşa çıkmıştı. Temizlik için gelen kadın yatağı görünce bana kıçıyla gülecekti.
Pancardan bozma domates yanaklarımı da alıp hızla yatağın üzerindeki çarşafı ve alezi topladım.
Kapalı gözlerle girdigim banyo kapısının arkasındaki sepete tepiştirip çıktım. Dolaptan kıyafetlerimide kaptığım gibi odandan çıktım.

Kapının önünde derin bir nefes alarak etrafıma bakındım.
Baran'ın odası nerdeydi? Bu güne kadar ne merak etmiştim nede sormuştum.

Koridordaki odalara şöyle bir baktıktan donra karşımdaki oymalı kapı, aradığın kapı benim diyordu sanki.
Şansımı o kapıyla deneyerek içeri girdiğimde bu kez ben bir prensin odasıyım diye bağıran odaya bakarak uzuuun bir ıslık çaldım.

" Laaan bu ne?
Benim odamın nerdeyse 3 katı ve her şey siyah ve gümüş tonlarında ve kaliteydi. Kim bilir kaça mâl olmuştur burası. Gömleğinden fazla olduğu kesin. Dedim gözlerimi devirerek.

Aklıma içki döktüğü gömleği ve nasıl döküldüğü gelince kendi kendime gülmeye başladım. Odadaki kalite herşey bir yana duvardan duvara aynalı bir dolap bile vardı.
Ve nedense hemen önünde büyük daire şeklinde bir yatak.

" Pis sapık.
Koynuna aldığı kadınları aynadan dikizliyorsun demek."

" Ne?
Aynadan dikizlemek mi? "

Dedikten sonra kahkaha atan Baran'la arkama döndüm.

Elindeki havluyla saçlarını kurularken beline zoraki bağladığı ve düşecek gibi duran havluyla karşımda duyuyordu.
Bilerek yaptığına yemin edebilirim ama ispatlayamam.

" Hiç aklıma gelmemişti.
Erkek olsaymışsın vay kadınların hâline.
Asıl sapık sensin bence.

Daha az önce senden başka bir kız girmedi bu eve demedim mi? "

" Desende inanmak güç."

Dedim kollarım göğsümde birleşik, gözlerimi devirerek.

" Bu kadar zengin, yakışıklı, karizma ve bekar Karamanoğlu eve kız almayacak. Duyda inan. "

Gözlerini devirip elindeki havluyu saçlarından boynuna indirerek bana doğru yürürken gözleri hâlâ gözlerimdeydi.

Yürüdü yürüdü, o yürüdükça ben geriledim. Sonunda arkamdaki aynalı dolapla Baran'ın arasında kaldım.

" Ee yeter.
Üstüme, üstüme gelip durma ya."

" Sen benim yalan söylediğimi duydunmu hiç."

Derken elini hemen yanımda dolaba dayarken yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı.

" Yalanı sevmemde, söylememde.
Şimdi kapının önünden çekilirmisin? "

" Kapı?
Ne kapısı.
Hangi kapı."

" Şuan giyinme odamın önünde duruyorsun karıcım."

" Karıcım? "

Derken o bana sinsi, ben ona şaşkın şaşkın bakıyordum.
Daha dün akşam kafasına yastık fırlatıp kavga ettiğim adamla ne ara karıcım kısmına gelmiştik biz.

İki adım yana geçtiğimde arkamdaki aynalı kısmın yana kaymasıyla giyinme odasına girdi Baran.
Vay anasına giyinme odasımıymış burası. Gizli oda gibi bu ne?

" Sende öyle durmada artık giyin ben çok acıktım.
Güzel karımın ellerinden menemen yemek istiyorum.
Senin yaptığının tadı damağımda kaldı."

Duyduğum şeyle midemdeki safra ağzıma doğru ilerlerken dilimin yandığını hissettim. Yine.
O berbat şeyi yemiş olmasınamı yoksa tekrar istemesine mi şaşırsam bilemedim. Midesizmisin be adam. Hadi inat ettin yedin, bir daha niye istiyorsun. Ölmek istiyordu zaar.

Üzerinde eşofman altı ve spor atlet geri geldiginde ben hâlâ üzerimde siyah bornoz elimde kıyafetlerimle ona bakıyordum.

" Şaka yapıyor olmalısın."

Yanıma gelip burnunu burnuma sürterek,

" Tabiki şaka yapıyorum.
Hayatımda yediğim en kötü menemendi.
Daha kötü birşey yemedim."

Gözlerim kocaman ve sinirle baktım yüzüne.
Bu kez dudağımdan öpüp,

" Kahvaltıyı bugün ben hazırlayacağım, sonraki günlerde de senin elinden isterim."

" Bak bu daha büyük şaka olmalı.
Sen..
Sen mi kahvaltı hazırlayacaksın."

Kahkahayı patlattım.

" Baran Karamanoğlu yemek yapabiliyor mu? "

Gözlerini kısarak bana bakarken,

" Giyin gel diyerek çıkıp gitti."

" Tabi tabi.
Bu ânı kaçırır mıyım hiç.
Hemen giyinip geliyorum.
Karaman koo...

Baran.."

Diyip toparladım lafımı. Elimi alnıma bastırarak.

" Soyadın olacak, hâlâ dalga geç sen salak."

Üzerimdeki bornozu hızlıca çıkarıp kıyafetlerimi giyerken pişmiş kelle gibi sırıtıyordum.
Giyinmem bittikten sonra kendi odama geçip aynanın önünden saç bağımı ve ev ayakkabılarımı alarak çıktım.

Merdivenlere gelip hızlıca indikten sonra hızlı adımlarla salona oradanda mutfağa geçtim.
İşte fırsat. Dedim.
Baran'la dalga geçme fırsatı geçmişti elime ve sonuna kadar kullanacaktım.
He he hee!
Masaya oturup saçlarımı bağlarken sırıtarak karşımdaki Baran'ı izlemeye başladım.

Tezgâha çıkardığı menemen malzemelerini musluğun altında yıkayarak kenardaki süzgecin içine bıraktı.
Ellerini musluğun altında tekrar yıkadıktan sonra kesme tahtasını tezgaha bırakarak önce kuru soğanları eline alıp bir aşçı ustalığı ile hızlı hızlı soymaya başladı.

Gördüğüme şaşırarak izlemeye devam ettim. Bir yandanda ayakkabılarımı giyiyordum.

Baran soğanları hızlı hızlı doğradıktan sonra ardından aynı işlemi biberlere ve domateslere yaptı.
Tavayı ateşe koyup yağ ile başlayarak bütün malzemeleri sırayla karıştırırken diğer yandan çayı demleyip dolaptan kahvaltılıkları çıkararak masayı hazırladı.

Her hareketiyle canım biraz daha sıkılmaya başlamıştı. Adamın eli yatkındı yaptığı işlere. Demekki daha öncede yapmıştı.

Kızım Leyla baltayı taşa vurdun. Adam yetenekli çıktı. Dedim kendi kendime.
Kısa süre sonra muntazam bir masaya bakıyordum. Baran doldurduğu çay bardağınıda önüme bırakarak başla dedi.

Bir masaya bir Baran'a baktım.

" Taktir ettim.
Gerçekten beceriklisin."

" Öyleyimdir."

" Çokta mütevazisiniz Baran bey."

Sinsi bir gülümsemeden sonra,

" Tadına bakmayacakmısın? "

Diyerek tabağıma biraz menemen bıraktı.

Elime aldığım çatalı tabağıma daldırıp ağzına bıraktım.
Tadı, tuzu, baharatı, acısı her şeyi tam ayarındaydı.

" Madem bu kadar iyi menemen yapıyorsun.
Ve daha kötü hiç birsey yememiştin, o halde neden o iğrenç menemenimi yiyip bitirdin.

Şahsen kusmanı bekliyordum.
Hatta senin yerine ben bile kusabilirdim. "

Baran bir yandan önündeki menemeni yerken,

" Çünkü benim için yapmıştın."

Dediğinde dahada şaşırdım.

" Gıcıklık olsun diye ne bulduysan kattın gördüm.
Yinede benim için yapman hoşuma gitti."

" Sen delimisin?
Mide fesadı geçirmediğin için şanslısın."

" Midem sağlamdır.
Hadi ye."

Elime aldığım çatalla tekrar tabağıma dalarken bir yandanda dünden beri olanlar gözümün önünden geçiyordu.

Sessiz geçen dakikalar sonra,

" Leyla."

Adımı duyunca başımı kaldırıp Baran'a baktım.

" Banamı seslendin? "

" Evet hemde kaçıncı kez. Daldın...
Bir şeymi oldu?
Yada ağrın falan..."

" Ha- hayır.
Sadece düşünüyordum. "

" Neyi? "

" Bugünden sonra ne yapacağımı. "

" Ne demek ne yapacağım.
Benim evimde, benim yanımda, karım olarak kalacaksın."

" Ne yani hiç bir şey yapmadan öylece evde oturup bekleyecekmiyim? "

" Bence bir sakıncası yok."

Derken çayından bir yudum aldı.

" Oldu.
Dantel, işleme falanda öğrenirim."

" Olur. " Dedi aldırmaz şekilde.

" Saçmalama Baran.
Ben öyle boş boş oturamam."

" Yani çalışmak mı istiyorsun? "

Derken geriye yaslanıp bacak bacak üzerine atarak masadaki paketinden bir dal çıkarıp dudağına bıraktı.
Çakmağıyla yakarak derin bir nefes çekerek bana bakarken bende gözlerimi üzerine dikip ona baktım."

" Tabiki çalışmak istiyorum ve çalışacağım."

" Neden çalışmak istiyorsun.
İhtiyacın yok ki. "

" İhtiyacım olduğu için değil zaten.
Ben ömrüm boyunca kolay, zor demeden hep çalıştım.
Çalışmaya alıştım.
Tamam.. Geceyi bitlikte geçirdik.
Senin karın oldum ama bu köşeye çekilip oturmam anlamına gelmez."

Demiştim ki.
Arkamdan gelen kırılan bardak sesiyle yerimde sıçrayarak arkama döndüm.
Eli havada şaşkın kala kalmış kişi
alık alık bakan Batuhan'dan başkası değildi. Yanında da Erol ve bir bana bir Baran'a bakıyorlardı.

" Sıçtın kızım Leyla. Al sana rezillik."

Loading...
0%