Yeni Üyelik
33.
Bölüm

İ.Y 31 Hesap günü

@azamet_29_2

BATUHAN'DAN

Yanımda Azad, Fatih ve adamlarla birlikte iki araç yola çıkmış Baran abinin telefonunun sinyallerini takip eden Keko'nun yönlendirmesiyle çevre yoluna gelmiştik. Geldiğimiz konumda durarak araçtan indiğimizde gördüğümüz şeyle şoke olduk. Baran abinin olduğu araç şarampole uçmuş, ters şekilde duruyordu.

" Kahretsin!
Abii! "

Yaşadığım korkuyla bağırarak, Nergiz ve adamlarla birlikte bariyerlerin üzerinden atlayıp koşarak indik yolun kenarından. Yağan yağmur bir taraftan çamur bir tarafta zorlukla ulaştık ters duran aracın yanına.
Açık kalmış olan arka kapıdan içeriye baktık hemen. Ama ön tarafta yatan Erol'dan başka kimse yoktu araçta.

" Kahretsin yoklar! "

Dedi Nergiz korkuyla.
Hızla Erol'u kontrol ettim önce. Ağır yaralıydı ama yaşıyordu.

" Azad, Fatih yardım edin hemen hastaneye yetiştirelim."

Adamların yardımıyla hızlı şekilde Erol'u araçtan alarak yola çıkarıp minibüse aldık. Biz biner binmez hareket etti araç. Üzerimdeki ceketi çıkararak zemine yatırdığımız Erol'un yarasına koyup,

" Azad bastır."

Diyerek Azad'a bıraktım.
Bu sırada Erol'un yüzüne hafiften vurarak seslendim.

" Erol.
Erol uyan lan, Erol! "

Ama uyanmıyordu.
Ellerimi saçlarıma geçirerek bağırdım.

" Lan kafayı yiyecem!
Onur bas sende şu gaza. Erol hastaneye yetişemediği için ölürse sende ölürsün. "

Erol'dan bize hayır yoktu.
Ölmezse şanslıydık.

" Ne yapacağız."

Bir Nergiz'e bir Erol'a baktım. Telefonumu çıkararak Keko'yu aradım hemem.

" Alo Keko.
Çözdün mü konuşulan numarayı."

" Az kaldı."

Demiştiki telefon el değiştirdi.

" Ne oldu buldunuz mu? "

Salih'ti telefonu eline alan.

" Hayır.
Sadece ağır yaralı Erol'u bulduk.
Baran ve Leyla yok. Gölge'in adamları onları götürmüş olmalı. "

" Koduğumun piçleri.
Kim lan!
Kim bu şerefsiz piçler! "

Arkadan küfürler yağdıran Memo'nun sesi geliyordu. Onlarda korkuyorlardı, hemde çok.

" Keko çözecek Gölge'nin telefonunu. O zaman anında takibe alırız. "

Dedi Salih.

Beklemekten başka bir şey gelmiyordu elimizden. Bekleyecektik.
Bekleyecek, bu arda da Erol'u hastaneye yetiştirecektik.

***

Sabah Baran abiyle konuştuktan sonra verdiği emir üzere hastaneden çıkarken Keko'yu aramış, Baran abi ve Leyla dahil bütün adamların telefonlarını konuşmalarını ve mesajlaşmalarını hemen takibe almasını istemiştim.

Başka biri olsa akşama kadar ancak yapardı ama Keko farklıydı. Yaptığı işte tam bir hecker gibiydi. Önündeki son motel cihazlarında yardımıyla yarım saatin içinde herkes elinin altında ve ekranlardaydı bile.

Keko'dan sonra Salih'i de aramış olanları anlatmıştım. Tabi bizim gibi oda kıllanmıştı. Salih Keko'nun yanına gelmek üzere yola çıkarken Nergiz'i de haberdar etmiştim. Yardımı gerekebilirdi.

Otele gidip uyumayı çok istesemde şirkete gitmem gerekiyordu.
Bu yüzden direksiyondaki Azad'a yavaş gitmesini tembihlemiş ve gidene kadar biraz olsun kestireyim diyerek gözlerimi kapatmıştım.

Bana göre çok hızlı geçen 1 saatten sonra Fatih'in sesiyle kendime gelmiştim. Araç durmuş Fatih kapıyı açmış bana sesleniyordu.

" Abi geldik."

" Ne çabuk geldik.
Azad kaçla geldin lan!"

" Abi istesemde hızlı gelemem malûm trafik. "

Homurdanarak inip şirketin ön kapısına doğru yürürken telefonum çalınca cebimden çıkardığım telefonun ekranına baktığımda Keko'nun aradığını görmüştüm.. Ne buldu acaba diyerek telefonu açınca,

" Batuhan nerdesin, hemen buraya gel acil. Çabuk!"

Duyduğum Salih'in sesiyle ne oluyor diye düşünmeye fırsat bulamadan asansöre doğru koşarken bulmuştum kendimi.
Boştaki asansöre bindiğim gibi Keko'nun olduğu 2.kata basıp asansör kata geldiğinde inip koşarak koridordaki odaya dalmıştım.

Salih ve Memo odada sinirle volta atarken bir ses kaydı dinliyorlardı.

" Ne oluyor lan!"

Salih:

" Keko başa sar."

Dediğinde Keko'ya dönmüştüm.
Önündeki bilgisayardaki ses kaydını açarak başa sardığında önce telefon arama sesi ardından Baran abinin sesini duymuştum.

" Alo..

Alo. Kimsin? "

" Merhaba Karamanoğlu."

" Kimsin? "

" Hâlâ anlamadın mı?
Ben...
Gölge! "

Duydugum isimle koca bir Hassiktir çekmiştim. Gölge bizzat Baran'ı mı aramıştı.

" Gölge.?

Demek kendini göstermeye karar verdin adi herif."

" Evet artık tanışma ve bu hesabı kapatma zamanı geldi Baran Karamanoğlu. Görüşürüz. "

Ve kayıt bitti.
Gölge!
Gölge Baran ile konuşmuştu.
Hızla Keko'nun yanına gelerek,

" Çabuk abi nerde bul."

Dedim. Keko ellerini hızlı şekilde klavyede gezdirerek hareket halindeki aracı göstermişti ekranda.

Ekranda bulundukları yere bakarken araçlarının bariz bir şekilde hızlandığını farketmiştik.
Hemen telefona sarılıp Baran abiyi aramıştım. Telefon çalıyor ama açılmıyordu.

Bu sırada Nergiz daldı içeri,

" Neler oluyor? "

Telefonu kapatıp Salih'e döndüm.

" Siz burda kalın."

" Olmaz bizde geliyoruz."

Demişti öne çıkarak.

" Hayır. Tuzak olabilir.
Ters köşe olabiliriz.
Bir kolumuz burda olmalı.
Burda kalın ve haber bekleyin."

Nergiz'e baktım.

" Sende geliyorsun.
Adamları topla çıkıyoruz.

Keko, bizi yönlendir."

" Ta- Tamam."

Salih, Memo ve Keko'yu orda bırakıp diğer adamlarla birlikte odadan çıkarken Nergiz hemen bir telefon görüşmesi yapmıştı.
Şirketten çıktığımızda siyah bir minibüs ve 10 adam hazır bizi bekliyordu. Bu kız gerçekten yetenekli ve yaptığı işin hakkını veriyordu. Biz sedan araca diğerleri minibüse binmişler hızla kalkarak ekranda son gördüğümüz konuma doğru hareket etmiştik.

Bu arada Keko'yu arayarak bir yandan konuşup bir yandan güzergahı belirliyorduk.

Bize ekran üzerinden yardım ederek yolun kestirmelerini ve Baran'ın aracının şuan nerde olduğunu söylemişti sürekli. Nihayet Keko'nun yardımıyla aracın olduğu konuma gelmiştik ama bulduğumuz tek şey kaza yapmış araç, ağır ağır yaralı Erol ve kayıp olan Baran ve Leyla'ydı.

Önümde yatan Erol'a bakarak,

" Kahretsin." Dedim.

Abi haklıydı. Gölge kendini göstermişti sonunda. Büyük ihtimalle kazaya onlar sebep olmuşlar, kazadan sonra da Leyla ve Baran abiyi almışlar Erol ölsün diye bırakmışlardı.

Yumruğumu sinirle koltuğa geçirdim.
Onur hâlâ gelmedik mi lan!

" 5 dakikaya ordayız abi. Daha hızlıya trafik izin vermiyorki. "

Haklıydı ne yazıkki, arka arkaya korna basarak ve flaşörleri yakarak gittiğimiz halde ilerlemekte güçlük çekiyorduk.

Nihayet bir süre sonra hastaneye ulaştığımızda kornaya basa basa girdik acil kapısına kadar.
Bizi duyan personel yanlarında sedye ile dışarıya çıktıklarında adamlarında yardımıyla Erol'u araçtan çıkarıp sedyeye aldık. Koşar adımlarla içeriye girdiğimizde doktor yarayı görür görmez hiç bir müdahaleye gerek duymadan,

" Hemen ameliyata alıyoruz çabuk çabuk! "

Dediğinde personel hızlı adımlarla asansöre yöneldiler.

Tam bizde arkalarından giderken çalan telefonla durdum.

Arayan Salih'ti.

*****

Gözlerimi açmaya çalıştığımda başımdaki ağrı ve bulanık zihnim yüzünden zorlanıyordum. Ne olmuştu. Nedendi bu müthiş ağrının sebebi?
Neden zihnimi bir türlü toplayamazken gözlerimi açamıyordum?
Neden kollarımı ve bacaklarımı hareket ettiremiyordum?

Olduğum yerde bir süre daha hareketsiz kalıp kendime gelmeye çalışırken bir yandanda neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum.
Gözlerimi zorlukla araladım.
Etrafım karanlıktı yada görüşüm yeterli değildi. Bu durum bir yana kollarım arkamda, ayaklarım ise bileklerimden birbirine bağlanmıştı.

Şuan tozlu bir zeminde yerde yatıyordum ve bağlıydım. Gözlerimi ağır ağır etrafımda gezdirdigimde gördüğüm yer, büyük boş bir depo yada öyle bir yere benziyordu. Dışardaki zayıf gün ışığı tavandaki iki küçük pencereden içeriye sızsada oldukca karanlık geliyordu bana. Küfür ederek olduğum yerde kıpırdanırken, zihnimdeki duman dağılmaya başladığında arka arkaya beliren görüntülerle bir anda gözlerim kocaman açıldı.

" Leyla!"

Diye bağırdım.
Bilincim açılır açılmaz aklıma ilk gelen Leyla ve kaza olmuştu çünkü. Hızla etrafıma bakarak yerimde doğrulmaya çalıştım ama olmadı.

" Leyla!"

Diye bağırdım yeniden. Yine ses yoktu bir anda içime müthiş bir korku düştü. Yerimde zorlukla doğrularak dizlerimin üzerine oturdum.
Bir anda dönen başım önüme düşerken bir kaç saniye öylece kaldım. Kendime gelir gelmez hemen etrafıma bakındım. Gözlerim gri karanlığa alışınca yerde hareketsiz yatan Leyla'yı gördüm.

Oda benim gibi elleri ve ayakları bağlıydı. Dizlerimin üzerinde hareket edip yaklaşarak yanına eğildim.

" Leyla..
Leyla güzelim, iyimisin?
Leyla uyan.
Leyla.!"

Ama uyanmıyordu.
Harekesiz öylece yatıyordu.

" Leyla."

Diye bağırdım daha yüksek sesle.

" Leyla korkutma beni Leyla! "

Yine ses vermedi. Korkum dahada artarken,

" Çok romantik.
O kadarki gözlerim yaşardı."

Duyduğum sözlerle anında arkama döndüm. Gözlerimi kısarak karanlıktaki gölgeliğe saklanmış bedenlere odaklandım. Ama kim olduklarını anlayamıyordum. Duyduğum sesten anladığım tek şey bana hitaben konuşan kişinin bir kadın olduğuydu.

" Kimsiniz?
Gölge'nin adamımısınız?
Neden karşıma kendi çıkmıyor da köpeklerini yollayıp duruyor.
Bu kadar mı korkak?
Bu kadar mı korkuyor benden."

Dedim alev almak üzere olan öfkemle.

" Kapa çeneni! "

" Ne oldu, hem köpeği hem avukatımısın? "

Konuştuğum kadın hızlı adımlarla karanlıktan loş aydınlığa çıkarak tam karşıma geçip durdu.

" Sana kapa çeneni dedim! "

Diye haykırırken sessiz kadını izliyordum. 60 yaşlarında beyaz saçları olan siyahlar içinde zayıf bir kadındı. Yüzü tanıdık gelsede çıkaramayışım sinirimi bozmuştu.

Birden belinden çıkardığı silahı hızla yüzüme çevirdiğinde tekrar haykırdı.

" Ben Saye Mercan'ım.
Ben kimseden emir almam.
Kimsenin adamı olmam.
Gölge'nin ta kendiyim! "

Söylediği şeyle anlık şaşırmış öylece baka kalmıştım.
Saye Mercan...
Hatırlamıştım yüzünü...
Ama uzun zamandır, çok uzun zamandır görmediğim için tanıyamamıştım. Sanırım saçlarını beyaza çevirmesi bu konuda etkili olmuştu.
Söyledikleriyle sinirlerim bozulmuş birden gülmeye başlamıştım. Duyduğum cümle o an o kadar sinir bozucu gelmiştiki bir anda kahkaha ile gülmeme engel olamamıştım.

Bu yaşlı kadınmıydı Gölge. Bu nasıl bir saçmalıktı böyle. Ben gülerken o devam etti konuşmaya.

" Aylardır peşinde olan benim Karamanoğlu."

Konuşma tarzı arabadayken telefonda konuştuğum sesin tonuna büründüğünde beni ikna etmeyi başarmıştı.

Gülmem durunca, hem şaşkın hem sinirli bakışlarımı karşımdaki kadına çevirdim. Şuan dizlerimin üzerinde olduğum için bana tepeden bakan, kadının arkasında kalan gün ışığı kırıntılarının yüzünden kendi yüzü gölgede kalıyor, kullandığı lakabını ete kemiğe bürüyordu.

Bir dakika kadar sessiz meydan okuyuşlarla baktık birbirimize.

" Saye...
Anlamı Gölge.
Demek Gölge sensin Saye Mercan.
Bu konuda anlaştığımıza göre..."

Derken nefretle bakmaya devam ettim yüzüne.

" Söyle, derdin ne?
Bu kadar azimle peşimden gelmenin sebebi ne.? "

Yüzüne pis bir gülümseme iliştirerek elindeki silahı beline takıp arkasına döndü ve geldiği yöne doğru 3-5 adım yürüyerek adamının önüne bıraktığı sandalyeye oturduktan sonra,

" Numan." Dedi.

Yanındaki adamı cebinden bir sigara çıkararak kadına uzattı.
Saye aldığı sigarayı cebinden çıkardığı, altın olduğunu tahmin ettiğim sigara tutucunun ucuna takarak dudağına dayadığında adamı sigarasını yakarken bakışları benim ve hâlâ yerde baygın yatan Leyla'nın üzerinde gidip geliyordu.

Sigarasından derin ber nefes çekerek bacak bacak üstüne attı.

" Derdim ne?
Öylemi?
Senden iyi dertmi olur Baran Karamanoğlu.
Hemen herkesin gözüne batan Karamanoğlu.
Acımasız, zalim Karamanoğlu."

Gülümseyerek sigarasından bir nefes daha çekti.

" Seninle derdim Haşim'den kalma. Sen nasıl onu hiç acımadan öldürdüysen bende seni acı çektiğinden emin olarak öldüreceğim.
Bunun için takıldım peşine.
Sabırsızlıkla bu günü bekliyordum..
Aylar önce Temel denen geri zekalıyla bir anlaşma yapmıştık. Seni paketleyip bana getirecekti. Bunun için çok ince planlar yapmıştı. Ama yanındaki, güya seni kandırıp bize getirecek olan kız bütün planları bozdu. Hem Temel'e hem bize kazık attı. Oda yetmezmiş gibi Temel'i yok ettiniz..

Ne yaptınız?
Kafasına sıkıp bir ağacın dibinemi gömdünüz...

Her neyse...
Canı cehenneme.
Siz yapmasanız ben yapacaktım zaten. Beceriksizliği canımı sıkmıştı iyice.

Yalnız bu kızla evlenmeni hiç beklemiyordum bak."

Derken işaret parmağı Leyla'yı gösteriyordu.

" Ama bu da bize yaradı.
Bugün hesap günü Baran. Ödeşme ve intikam günü."

Sinirlerim dahada gerilmişti.

" Haşim olacak aptal kendi kaşındı.
Kapıma kadar dayanıp bana pusu atacak adam anasından doğmadı daha. Bunu yapacak adam önce kendi mezarını kazar.

Hem senin Haşim'le işin ne. Sanane onun ölümünden. "

" Hepsi senin yüzünden!"

Diye haykırdı yerinden kalkarak.

" Sana olan borcu için vakit tanımadın ona. Acımadan mallarına el koydun. Şirketime haciz koydurdun. Herkese rezil ettin.

Sana gelip biraz daha süre isteyecekken kapıdan içeriye bile almadı adamların. Yetmedi öldürdün onu. "

Şirketime mi demişti o?
Evet öyle demişti. Ve bu kadar ayrıntılı bilgiye nasıl sahipti.

" Kimsin sen?
Haşim ile aranda nasıl bir ilişki var? "

" Ben kimim biliyormusun Baran Karamanoğlu...

Ben Haşim'in eski karısıyım. Elindeki şirketi ona ben vermiştim. Yani senin yüzünden parçalanıp dağılan şirketi."

Duyduğum şeyle dahada şaşırdım. O bana kıstığı gözleriyle bakarken ben gözlerimi önüme çevirip bir süre düşündüm. Şimdi oturmuştu herşey.

" Ve bugün sende tıpkı Haşim gibi öleceksin."

" Hiç inandırıcı değil.
1. si. Sen Haşim'in karısı olsan bende dahil herkes bunu bilirdi.

2. si. Madem karısıydın neden kocana yardım etmedin.

3. sü. Yediği boklardan nasıl haberin olmadı."

" Sana açıklama yapmak zorunda değilim ama yinede merakını gidereceğim.

Haşim ile evliliğimiz.
Gizli bir evlilikti ve öyle kaldı. Daha sonra da boşandık.
Ben ona her zaman yardım edebilirdim ama gururundan bana gelmeyip tefecilere gitmiş.

Ve.. Kendini aklamak için bi boklar çevirdiğini söylemende acınası."

Kısa bir sessizlikten sonra gözlerimi karşımdaki kadına diktim.

" Kendini çok zeki sanıyorsun değilmi Saye Mercan."

Dedim alaycı bir şekilde.

"Ama değilsin.
Zeki olsan kocan olacak aptalın nasıl bir çakal olduğunu farkederdin.

Sana açıklama yapmak zorunda değilim ama yinede söyleyeceğim."

Dedim onun gibi.

" Bir kaç şirket ile görüştükten sonra tecrübeli ve başarılı olan şirketlere rağmen Haşim ile ilk kez ortak bir iş yaptık. Çünkü ona bir şans verip kendini geliştirmesine katkıda bulunmak istedik.
Güzelde sonuçlandı iş. "

Ben konuşurken ilgiyle dinliyordu beni. Bende bu sırada bir yandan elimle ayak bileklerimdeki ipleri çözmeye çalışıyordum. Konuşmalarımla dikkatini dağıtırken elimdeki ve ayağımdaki bağlardan kurtulmaktı amacım.
Devam ettim.

" Başka bir işte yine kendi ile çalışmamızı teklif etti.
Tamam dedik.
Ama bu kez çakallığını gösterdi. Bizimle aynı anda başka bir taşaronla iş bağlayarak altından kalkamadı. Borca battı. Bana gelip benden zaman istedi. O na zaman tanıdım.
Hatta borcunun 3 de 2 sini verirse kalan kısmı için ekstra zaman vereceğimi söyledim. Kabul etti.
6 ay içinde gereken miktarı temin ettiğini öğrendim.

Ben borcunu ödemesini beklerken Haşim salağı yılbaşında soluğu Kıbrıs kumarhanelerinde almış.
Sabaha kadar karı kız, içki, kumar üçgeninde dolaşıp durmuş. Elindeki paranın çoğunu kumar masalarında kaybedince yolunmuş tavuk gibi kapıma geldi. İkinci kez zaman istedi.
Hiç yapmadığım şekilde 2. Kez zaman tanıdım.
Ama bu kezde borç aldığı tefeciler elindeki paraları darp ederek elinden almışlar. Ofisini basıp yakmışlar, çünkü geri zekalı, tefecilerdende borç alarak kumarda kaybetmiş.

3. Kez kapıma gelir diye beklerken bana pusu atıp kurşun yağdırdığında izleyecek değildim."

" Yalan!
Yalan söylüyorsun!
Ve ben senin yalanlarına kanmayacağım.

Öleceksin Baran!
Sende tıpkı Haşim gibi öleceksin!
Ama önce karının cansız bedenini izleyeceksin saatlerce.
Tıpkı benim Haşim'in bedenini izledigim gibi."

Gözlerim korkuyla büyürken, bir yanımda yatan Leyla'ya bir karşımda bana bakan Saye'ye baktım.

" Bana inan yada inanma! Öldüreceksen de öldür! Umrumda bile değil! "

Diye bağırdım.

" Ama Leyla'nın bir suçu yok!
Kocanı öldüren benim!
Bende elindeyim!
Bırak onu gitsin! "

Diye bağırdığımda onu duydum...
Leyla'nın mırıltılı sesini..

" Baran.."

Hemen sevdiğim kadına döndüm.

" Leyla..
Leyla iyimisin? "

" Nihayet uyandı küçük hanımda."

Karşısındaki Saye'yi gördüğü anda yerinden kalkmak istedi ama tıpkı benim gibi kıpırdayamadı.
Şaşkın gözlerle önce etrafına sonra bana baktı.

" Baran...
Ne oluyor?
Nerdeyiz?
Bu kim? "

Dedi panikle.

" Saye Mercan.
Diğer adıyla Gölge küçük cadı."

Leyla önce kocaman gözlerle baktı kadına.

" Senn..
Sen misin Gölge?
Güldürme beni.
Ne gölgesi, seni mumya kılıklı cadı. "

Söylediği şeylere anlık gülme isteği gelmişti. Bu kız hangi ortamda olursa olsun şaşırtıyordu beni.
Yerinde doğrularak benim gibi dizlerinin üzerine oturdu.
Ellerini kurtarmaya çalışırken,

" Senden olsa, olsa hayalet olur."

" Leyla kes şunu."

Dedim. Vaktinden önce öldürtecekti kendini yoksa.
Saye' ye döndüm. Yüksek sesle,

" Leyla'nın Haşim'in ölümüyle alakası yok. Bırak gitsin."

Leyla hızla bana döndü.

" Ne?
Ne saçmalıyorsun sen beh !?
Seni burda bırakıp gideceğimi nasıl düşünürsün? "

" Leyla sen bu işe karışma! "

" Ne demek karışma!
Yok öyle yâma.! "

" Kes sesini leyla! "

Ben bağırınca anında sustu.
İşleri daha da çıkılmaz hâle getirmesine izin vermeyecektim.
Bu kadının şakası yoktu.
Leyla'yı bırakması için onu ikna edemezsem gözlerimin önünde Leyla'yı öldürebilirdi.
Leyla'ya en ufak zarar gelmemeliydi. Bunu göreceğime ölmeyi yeğlerdim.

" Saye! " Dedim yeniden.

" Sana her şeyi anlattım.
Buna rağmen beni öldüreceksen öldür. Ama Leyla'yı bırak. "

" Hayır!
Bıraksada gitmeyeceğim.
Seni bırakıp gitmem! "

" Leyla!"

Diye bağırarak gözlerimi Leyla'ya çevirdim. Alt dudağını ısırmış ağlayan gözlerle bana bakıyordu.
Aynı anda Saye belindeki silahı yeniden çekti ve gözlerime baka baka Leyla'ya çevirdi.

" Ne dediysem o!
Önce karın sonra sen öleceksiniz bugün! "

Saye'nin gözlerine diktim gözlerimi.
Hırlayarak,

" Saye seni öldürürüm!
Leyla'nın kılına zarar verirsen seni hiç acımadan öldürürüm."

Öfkeyle yüzüne bakarken, sözlerim onun umru bile olmamıştı.

" Saye Hanım! "

Diyerek araya giren sesin sahibi Doğan'dı. Saye'nin özel sekreteriydi bu adam.

" Hâtâ yapıyorsunuz.
Vazgeçin bu işten.
Haşim beyin yüzünden bu yaştan sonra hapislerde sürünürsünüz.
Lütfen vazgeçin.. "

Saye' nin sinirli bakışları birden Doğan'a döndüğünde elindeki silahı adama çevirip hiç düşünmeden tetiğe bastı.
Doğan yediği kurşunla olduğu yere yığılırken, biz şok şekilde bir kadına bir yerde hareketsiz yatan Doğan'a bakıyorduk.

" Baran'ın tarafına geçtiğini biliyordum."

Alakası bile yoktu.
Aklını kaşırmış olmalıydı.

Numan şaşkın ve korkan gözlerle kadına bakarken birden geriye dönüp yeniden silahı bize çevirerek iki adımda yanıma kadar geldi. Gözlerime bakarak namnuyu Leyla'ya çevirdi.

" Son duanı et Leyla Karamanoğlu. "

Loading...
0%