Yeni Üyelik
34.
Bölüm

İ.Y 32 Hafıza kaybı

@azamet_29_2

" Baran!
Baraaaann!

Baran aç gözlerini!

Baraaaannnn! "

Olmadı, açmadı. Sevdiğim adam önümde yerde öylece yatarken başından yüzüne doğru akan kana baktım. Benim yüzünden olmuştu.

Bileklerimdeki iplerden kurtulmaya çalışırken bir yandan,

" Batuhaaann!
Salih abii!
Yardım ediiin! "

Diye bağırdım son ses.

Dışarda hâlâ Saye'nin adamlarıyla çatışan Batu ve Salih abiden çığlık çığlığa yardım istedim. Ama beni duyduklarından bile emin değildim. Silah sesleri o kadar fazlaydıki duysalar şaşırırdım.

Sonunda ellerimi ve ayaklarımı iplerden kurtarıp dizlerimin ve ellerimin üzerinde Baran'ın yanına gelip ellerimi karnındaki yaraya bastırırken.

" Neden? " Dedim.

" Neden yaptın!?
Neden önüme geçtin?

Baran ne oluur...
Ne olur cevap ver!
Ne olur bırakma beni!
Baraaann! "

Ellerim hâlâ yarasında başımı göğsüne yasladım.
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Tutunduğum son daldı Baran. Onuda kaybedersem ne yapardım.

" Ne olur." Dedim.

" Sende bırakma beni."

Sonunda koca kapı açıldı. Batuhan, Salih ve adamlar girdiler içeri.
Bizi görerek,

" Abii! "

Diye haykıran Batuhan'ın sesi depoda yankılanırken Salih abi,

" Baran! " Dedi.

Hem Batu hem Salih abi koşarak yanımıza geldiklerinde gözlerindeki korku ve paniğin tarifi yoktu.

" Abi! "

Dedi Batu tekrar.

" Abi cevap ver!
Allah aşkına cevap ver.
Yapma!
Bize bunu yapma abi! "

Ben hâlâ ağlayarak,

" Çabuk olun.
Hemen hastaneye yetiştirelim. "

Batuhan ve Salih abi Baran'ı kollarından ve bacaklarında tutarak apar topar dışardaki arabaya doğru taşırlarken bende yanlarında koştum.

Depo önündeki aracın yanında bekleyen Fatih arka kapıyı açarken Azad direksiyonda bizi bekliyordu.

Baran'ı arka koltuğa bırakıp diğer kapıdan yanına binen Batuhan Baran'ı dizlerinin üzerine çekerek çıkardığı ceketini yarasına bastırdı.

Salih'e dönüp,

" Siz Nergiz'i getirin."

Dediğinde ikinci şoku yaşadım. Saniyelik arkama baktığımda Nergiz'i Memo'nun kucağından bacağından yaralı gördüm.
Bekleyecek durumda değildik. Hızla önüme dönerek,

" AZAD YANA GEÇ.! "

" Ben kullanırım siz..."

Demişti ki

" GEÇ! "

Diye bağırdım. Azad hızla vitesin üzerinden geçerken hemen koltuğa oturup çalışmakta olan aracın gaz pedalını kökledim.

" Batu Baran'ı sıkı tut."

Diyerek vitesi attığımda arka lastikler yanarken araç son hız kalktı.

" Baran dayan ne olur...
Seni yetiştireceğiz.
Benim yüzümden ölmene izin vermeyeceğim."

Daha fazla bastım gaza, vitesi dahada büyüterek depo bölgesinden çıktım. Ben aracı son hız kullanırken Batu bir koluyla Baran'ı tutuyor, bir eliyle koltuktan tutunuyordu yana devrilmemek için.

Bu saatte trafiğe girersem çıkamazdım. Bu yüzden çevre yoluna giren kavşağa saptım.

" Azad Mete"yi ara hemen. "

Derken gözlerimi sildim. Dolup dolup taşan gözlerime engel olamıyordum. Kendimi tutamaz, yolu göremezsem kaza yapardım. Ara ara dikiz aynasından saniyelik bakışlar atarak,

" Batu, Baran nasıl? "

" Kötü, kanaması çok."

" Başı nasıl? "

" Kurşun kötü sıyırmış."

" Kahretsin, kahretsin! "

Diyerek direksiyonu yumruklarken,

" Benim yüzünden!
Kahretsin benim yüzünden oldu! "

Ben direksiyonu yumruklamaya devam ederken Azad Mete'yi arayıp durumu anlattı. Telefonu kapatan Azad,

" Tamam bizi bekliyorlar."

Derken önümdeki küçük büyük bütün araçların arasından makas atarak geçtim. Sonunda dörtlüleri yakarak hızımı dahada arttırırken sürekli kornaya basarak önümden çekilmelerini istiyordum. Önümdeki araçları bilmem kaçıncı kere sollarken yandaki kamyona sürtünce,

" Yenge yavaş. " Dedi Azad panikle.

" Hastaneye gidemeden kaza yapacağız. "

Sinirli bir bakış attıktan sonra,

" Baran ölürse hepiniz ölün!
Herkes ölsün, kimse yaşamasın! "

Dedim. Gözlerimi tekrar silerek yola devam ettim. Bir süre daha yol aldıktan sonra hastane levhasını görerek kavşağa girdim. Aradan geçen 10 dakika kadar sonra da hastane görünmüştü. Kornaya basa basa acil girişinden girdiğimizde bizi Mete ve ekibi karşıladı. Hemen araçtan indim. Mete aracın arka kapısını hızla açtı ve yanindakilerle birlikte Baran'ı sedyeye aldılar. Sedyedeki Baran'la koşarak içeriye girerlerken bizde koşarak peşlerinden girdik. Acil müdahale odasının önünde bekleyen doktor daha koridordayken baktı Baran'ın yarasına ve,

" Hemen ameliyata alıyoruz. Acele edin. Hadi! Hadi! "

Dediğinde, personel beklemeden devam etti asansöre doğru. Gelen ilk asansöre binip kapı kapandığında bizde diğer asansöre binerek aşağıya, ameliyathaneye indik. Asansörün kapısı açılır açılmaz dışarı fırladık ama gördüğüm son kare kapısı kapanan ameliyathaneydi.

Öne doğru eğilip ellerimi dizlerime dayayarak nefes almaya çalışırken yaş dolu gözlerim kapıya takılı kalmıştı. O ana kadar beni ayakta tutan gücümün son damlasıda gözyaşlarımla birlikte akıp giderken kendimi dizlerimin üzerine bıraktım.

İki gözüm iki çeşme daha fazla ağlamaya başladım. Sevdiğim adamı kaybetme korkusu canımı öyle yakıyorduk ki annemden sonraki en büyük acı bu olmalıydı.
Ben ağlamaya devam ederken Batuhan yanıma bir dizinin üzerine çökerek kollarından tuttu beni.
Sarsarak,

" Arabada benim yüzünden dedin. Ne oldu hemen anlat! "

Diye bağırdı.
Arabada sakin kalmaya çalışan Batuhan'ın da sabrının sonu tükenmişti sanırım.

" Anlaat! "

Diye tekrar bağırırken gözlerinde hem öfke hem korku vardı. Zaten akan gözyaşlarım daha fazla akmaya başladı.

" Saye."

Dedim iç çekerek.

" Saye Mercan. Gölge'ymiş.
Hastaneden dönerken yolumuza çıktılar. Adamları üstümüze ateş açtılar. Erol vuruldu. Araba şarampole uçtu. Sonra.."

Dedim gözlerimi silerek ama durmadan akmaya devam ederken ağlamam kesilmiyordu.

Gözlerimi açtığımda Saye karşımdaydı. Baran'la tartışıyorlardı.
Baran Haşim diye birini öldürmüş. Sâye bizi öldürmek istiyordu.
Baran Haşim'i ben öldürdüm Leyla'yı bırak dedi. İtiraz ettim. En son Sâye öfkeyle önce karın sonra sen öleceksin diyerek silahını bana doğrulttu.

Tam o sırada Baran hızla ayağa kalkarken Sâye'nin elindeki silaha vurarak fırlattı. Meğer konuşurken ellerini ve ayaklarını çözmüş. Ayağa kalkar kalkmaz da Saye'ye vurarak kenara savururken silahını çeken Numan'ın üstüne atladı. Elim, ayağım bağlıydı yardım edemedim. "

Derken kahrımdan ölecek gibiydim.

" Numan'la Baran boğuşmaya başladılar. Baran üst üste adamı yumruklarken Numan silahını Baran'a dayayınca bir anda silah patladı. Baran geriye doğru sendelerken, bir kez daha duydum silah sesini. Doğan..."

Dedim iç çekerek.

" Doğan Numan'ı vurdu. Her şey bir anda oldu.
Sonra dışardan silah sesleri gelmeye başladı. O sırada Saye uyandı. Yerdeki silahı alarak bana çevirince Baran aramıza girdi. Yaralı haliyle aramıza girdi Batu.

Benim yüzümden...
Benim yüzümden...
Beni korumak istedi.
O haliyle beni korumaya çalıştı. Başından yaralandı birde.
Ona...
Ona birşey olursa..."

" Sus!"

Dedi Batuhan bağırarak.
Ben hâlâ başım önümde hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
Kollarımdan turarak sarsarken devam etti konuşmaya yine yüksek sesle.

" Olmayacak!
Ona birşey olmayacak!
Abim güçlüdür!
Biz neler atlattık bu güne kadar. Ne zorluklar gördük. Kaç kere ölümden döndük.
Yine dönecek.
Ölmeyecek! "

Kollarımdan turarak beni ayağa kaldırdı.

" Sende kendine gel! "

Beni bırakıp yüzünü sıvazladıktan sonra ellerini saçlarına geçirdi. Güçlü durmaya çalışıyordu ama korkusu yüzünden bariz okunuyordu. Elleri hâlâ saçlarında İleri geri yürüyerek,

" Ölmeyecek!
Ölmeyecek!
O güçlüdür dayanır...
Bir kurşunla ölecek adam değil abim."

Derken birden ameliyathanenin kapısı açıldı. Koşarak bir hemşire çıktı. Batu,

" Ne oluyor? "

Diyecek oldu kadın,

" Çekilin! "

Diyerek koşmaya devam etti.

İşte o an yaşadığım korkuyla yüreğime bir ateş düştü. Öyleki ciğerimi dağlarken az önce tükendiğini sandığım gücümün son zerreside alev alıp, külleri havaya savruldu.

Nefesim durdu. Ardından kalbim durdu, dünya durdu. Kararan gözlerimle hayat durdu. Dünya benden ben dünyadan kopyum sanki.

Olduğum yere düştüğümde başımın arkasında hissetiğim acı kaldı geriye. Sonrası karanlık. Sonrası yokluk dolu bir boşluk.

*****

Gözlerimi açtığımda bir odada yatakta yatıyordum. Kolumda hissettiğim sızıya baktığımda sol kolumda bir serum takılı olduğunu gördüm. Zihnim bulanık hiç birşey hatırlamıyordum. Kendimi hatırlamak için zorlayarak etrafıma bakınırken sağ tarafımda elini alnına, dirseğini oturduğu koltuğun kolçağına dayamış şekilde gözleri kapalı olan Salih abiyi gördüm.

Sessizce gözlerimi kapatıp düşünmeye devam ederken arka arkaya gelen görüntülerle,

" Baran.!"
Diye bağırarak korkuyla yerimde doğrulunca, yüksek çıkan sesimle Salih abi yerinde sıçrayarak bana döndü.

" Civciv." Dediğinde ben çoktan yerinden kalkmaya çalışıyordum.

Salih abi hızla kalkarak beni kolundan tuttu.

" Dur. Yat yerine iyi değilsin! "

" Bırak abi.
Bırak Baran..
Baran'ı göreceğim bırak! "

Ben yataktan kalmaya çalışırken Salih abi tuttuğu kollarımla izin vermiyordu.

" Abi bırak! "

Diye bağırdım ağlayarak.

" Leyla! " Dedi bağırarak.

" Leyla beni dinle.
Baran'ı göremezsin."

Donup kaldım. Kocaman açılan gözlerimle Salih abiye bakarken gözlerimdeki yaşlar bendi çökmüş bir barajın suları gibiydi.

" Neden?
Yoksa...O..
Öl.."

" Hayır, iyi.
Atlattı demiş doktor.
Ameliyatı başarılı geçmiş. Çok kan kaybetmiş ama şuan iyi. "

Duyduğum şeyle elim ayağım boşalırken gözlerimin yeniden karardığını hissettim. Kapanan gözlerimle kendimi öylece yatağa bıraktım.

" Leyla!
Leyla!
Cevap ver be kızım!
Leyla! "

Cevap verecek gücü kendimde asla bulamazken Salih abinin sesi gittikçe uzaklaşıyordu. Son olarak,

" Kahretsin.. Doktor! "

Diye bağırdığını duymuştum.
Ama o sesi bile dağların ardından geliyordu sanki kulağıma. Yine karanlıkta kalmıştı ruhum.

&

Üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kulağıma gelen uğultulu seslerle önce zihnim uyansada gözlerim hâlâ kapalı kalmakta inat ediyordu.

Uğultular yerini kelimelere bırakmaya başladığında Salih abi ve Batuhan'ın yanımda olduklarını anladım. Sanki birbirine yapışık olduklarını hissettiğim kirpiklerimi ayırmaya çalışırken Batu'yu duydum.
Kendi aralarında konuşuyorlardı.

Batu:

" Neden uyanmıyor?
Doktor birşey söylemedimi? "

" Sinirleri boşalmış.
Yaşadığı olay ve Baran'ı kaybetme korkusu yüzünden olmuş olabilir dedi. Duyusal ve piskolojik bir çöküş dedi. Beyni dinlenmek istemiş olabilir falan filan. Son olarakta bırakalım dinlensin kendini daha iyi hissedince uyanacaktır dedi. "

" İyi bari.
Bir an Leyla'ya da birşey oldu sandım."

" Baran nasıl? "

" Ameliyat iyi geçti. Yoğun bakımda hâlâ. Başındaki yarada sıkıntı çıkar diye korkuyorum. Derin sıyırmış kurşun.
Umarım korktuğum başına gelmez.

Ya Nergiz? O nasıl? "

" Ameliyattan sonra odaya aldılar uyuyor. Neyseki kurşun kemiğe gelmemiş. "

" Bu kadar hasarla kurtardığımız için şanslıyız."

Duyduğum şeylerden sonra açılmayacak gibi duran gözlerim anında açılıverdi.

" Abi."

Dedim yerimde doğrulmaya çalışarak.

" Civciv'im nasılsın, daha iyimisin? "

Derken Salih abinin uyanmamdan ötürü geçen endişesinin ve duydugu sevincin harmanlanmış bakışları vardı gözlerinde.

Yataktan kalkıp inmeye çalışırken,

" İyiyim." Dedim.

" Baran'ı görmek istiyorum."

" Yavaş, acele etme başın dönebilir.
3 saattir kendinde değilsin."

" Ne 3 saat mi? "

Dedim şaşkın.
Nasıl o kadar kendimde olmazdım.

" Evet." Dedi Batu.

" Ameliyathanenin önünde düşüp kaldın. Ödümü patlattın.
Yaralısın sandım. Ama tansiyonun düşmüş."

" Ben geldiğimde de burdaydın.
Uyanıp Baran'ı görecem dedin durdun. İyi olduğunu duyunca da yine bayıldın."

Salih abi kulağımın dibine yaklaşarak kısık sesle,

" Doğru söyle civciv hamile falanmısın?"

" Ne? Ha- Hayır.
Yok öyle birşey. "

Dedim kıpkırmızı suratla.

Sonrada hızla yataktan inip ayağa kalktım. Ama dönen başımla yana doğru devrilince bir anda Salih abinin kucağında buldum kendimi.

" Gel hadi ben götürürüm seni."

Dediğinde minnetle baktım gözlerine. Öz abim olsa ancak bu kadar olurdu.

Üçümüz birlikte odadan çıkıp asansöre doğru yürürken,

" Şimdi nasılsın?" Dedi.

" Baran'ı görünce daha iyi hissedeceğim." Dedim.

Asansöre binince yoğun bakım katının tuşuna bastı Batuhan.
Asansör yukarıya doğru hareket ettiğinde, elini alnına koyarak olvuştururken,

" Belki bilmek istersin Saye yakalandı. Kaçarken polisler yakalamış." Dedi.
Sessiz ve tepkisiz kaldım.
Şuan Sâye'nin yakalanması umrumda bile değildi. Tek derdim Baran'ın iyi olduğunu ve uyandığını görmekti.

Asansör durduğunda açılan kapıyla indik. Koridorun sonuna doğru yürürken Mete'yi yanında bir doktorla gördük. Batu hızlanıp önden giderek Mete ve diğer doktorun yanında durarak bir kaç kelime konuştu.

Diğer doktorun söyleyecekleri bitmiş olmalıki o uzaklaşırken Mete ve Batu konuşmaya devam etti. Bizde bu arada yanlarına gelmiştik.

" Ne oluyor kötü birşey mi var."

Mete, " Hayır." Derken Salih abi beni yere bıraktı.

Baran ile aramızdaki tek engel olan cama yönelip gözlerimi içeriye sabitlerken, bir kez daha duydum Mete'yi.

" Sen nasılsın? "

Gözlerim Baran'ın kablolara bağlı bedeninde, " İyi." Dedim sadece.
Başındaki sargıya baktım.

O kurşunun sadece sıyırması bir mucize olmalıydı.

" Ne kadar kalacak burda."

" Bir kaç gün." Dedi Mete.

" Bir kaç gün..."

Dedim mekanik çıkan sesimle.
Bir kaç gün sesinden, nefesinden, sıcaklığından uzak kalmak kolaymıydı. Değildi...
Ama dururdum.
Yeterki o iyi olsundu.

" Siz eve gidin biz burdayız.
Bir şey olursa haber veririm."

" Hayır Batu.
O gözlerini açana kadar burda kalacağım."

" Leyla eve git dinlen yine gelirsin."

" Olmaz abi. Gidemem.
Kimse beni burdan götüremez."

Gitmeyecektim.
Onlarda götüremeyeceklerini biliyorlardı. Bu yüzden pes ettiler.

" Tamam." Dedi Batu.
Sonra Mete'ye döndü.

" Bu katta kalabileceğimiz bir oda varmı."

" Kullanılmayan bir doktor odamız var. Bir kaç gün için kullanabilirsiniz."

Batu," Tamam." Derken Salih abi,

" Sen burda kalıyorsun sanırım."

" Evet."

Dedim gözlerim hâlâ sevdiğim adamda.

" Ben Nergiz'e de bakayım bi. Yanına Keko ve Memo'yu bırakmıştım.."

" Tamam."

Dedim belli belirsiz.
Salih abi giderken ben geceyi o camın önünde Batu ile birlikte Baran'ı izleyerek geçirdim.

Sabaha karşı yorgun düşen bedenimi koridordaki koltuğa bıraktığımda gözlerim kapanıyordu artık. Sonunda farkında olmadan sızıp kalmış olmalıydım ki gözlerimi açtığımda bilmedigim bir odada ve koltuk üzerindeydim.

Başka bir odada uyanınca önce afalladım tabi. Sonra yerimden kalkarak etrafıma bakındım. Mete'nin bahsettiği odadaydım sanırım. Uyuya kalınca Batu beni buraya getirmiş olmalıydı. Odanın penceresine çarpan yağmurun sesine kulak verirken başımıda pencereye çevirdim. Dışarıdaki hava kapalı olduğu için anlamam zor olsada sabah olmuştu. Ayağa kalkıp pencereye doğru yürüyüp, önünde durarak dışarıyı izledim. Sabah olsada kasvetliydi hava.

Benim hayatımda tıpkı böyleydi işte.
Tam karanlık bir geceden çıktım derken kasvetli bir sabaha uyanmıştım. Hayatım daha iyiye gidecek sanırken dert yağmuru üzerimden eksik olmuyordu.

Aklımı başına toplamaya çalışarak odadan çıktım. Koridorun sonundaki odaya doğru ilerlerken Batuhan ve Azad'ı gördüm. Kendi aralarında birşeyler konuşuyorlardı.

Yanlarından geçip camın önünde durarak Baran'a baktım. Hâlâ kendine gelememişti. Yanındaki hemşire rutin kontrolleri yaptıktan sonra odadan çıkarken yanına koştum.

" Nasıl? "

" Gayet iyi merak etmeyin."

" Ne zaman uyanır? "

Dedim. Cevabın bir kaç gün olduğunu bile bile. Çünkü bir yanım canla başla hemen demesini istiyordu.

" 1-2 gün daha dinlenmeli ve iyileşmeli."

Başım önümde camın önüne döndüm.
Elimi cama dayayarak bakarken işaret parmağımı yüzünün ve sakallarının siluetinde gezdirdim.

" Baran...
Lütfen çabuk iyileş. "

" Leyla."

" Hımm."

" Gel aşağı inelim birşeyler yemelisin."

" Canım istemiyor."

" Canım istemiyor diyerek kurtulamazsın. Abim uyandığında bana kızar. Neden ilgilenmedin der.

Hem giderken Nergiz'i de görürsün.
Oda seni merak ediyordu.
O bacakla gelmeye kalktı. "

Baran'a baktım. Sonra da Batuhan'a.

" Azad burda merak etme."

" Tamam." Dedim.
Asansöre yürürken aklıma gelen şeyle anlık durdum.
Panikle kolundan tutarak.

" Erol...
Erol nasıl? "

Dedim. Şuana kadar aklımdan çıkmıştı ama onuda vurmuşlar, oda yaralanmıştı.

" İyi, odaya aldılar.
Bir kaç saate aklı başına gelince nasıl tutacağım diye düşünüyorum. Hâline bakmayıp soluğu burda almaya kalkacak."

" Sevindim...
Batu.."

Dedim önüme bakarken dolan gözlerimle.

" Özür dilerim.
Ordaki ben olmalıydım. Hatta ölmeliydim. Ama benim yerime..."

" Şişştt. Senin suçun yok."

Diyerek kesti sözümü. Koluma girerek,

" Hadi gidelim. "

Dedi. Batuhan'la birlikte Nergiz'in odasının olduğu kata geldiğimizde odanın dışında gördüğüm Memo koşarak yanıma geldi. Sımsıkı sarılarak,

" Civciv... Nasılsın kardeşim."

" İyiyim abi."

Dedim ama ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Her şey yoluna girecek. Üzülme tamam mı? "

Başımı salladım.

" Nergiz nasıl? "

" Gel kendin gör."

Hep birlikte odaya girdik.

Nergiz kollarını göğsünde birleştirmiş bir karış suratla yatağında oturuyordu. Beni görünce,

" Leyla! " Dedi bir elini havaya kaldırarak. Hızlı adımlarla yanına geldim. Birbirimize sarıldık.
Geri çekilirken,

" Nasılsın?
Nasıl oldu bu. "

" Çatışırken o piçi görmedim."

Dedi sinirle.

" Sen nasılsın?
Ya Baran..."

" Daha iyi olacağız."

" Kendini bırakma bak.
Her şey yoluna girecek. Sağlam dur.
Tamam mı? "

Başımı salladım.

" Çabalıyorum."

Yüzüme bakarak gülümsemeye çalıştı.

" İyi olduğunu gördüm. "

Dedikten sonra bana doğru eğildi.

" Hadi erkeğinin yanına git."

Dedi. Dudaklarımda küçük bir gülümseme kırıntısıyla başımı salladım yine tamam dercesine. Artık konuşacak gücü kendimde bulamıyordum galiba.

Odadan çıkarken Batu'ya,

" Sen biraz daha kal burda istersen."

Dedim. Eminim oda istiyordu.
Böyle dedim çünkü Nergiz ile aralarında bir şeylerin yeşillenmekte olduğunu hissetmiştim.

Bana sessiz bakarken onu arkamda bırakıp asansöre doğru yöneldim.
Gelen asansöre binip aşağıya inmek yerine üst katın tuşuna basarak yoğun bakım katına çıktım yeniden. Kantine gitsemde bir şey yiyemeyecektim ki. Baran'ın olduğu odaya doğru yürüyerek yeniden camın önündeki yerimi alıp gözlerimi sevdiğim adama diktim.

Bir süre öylece hareketsiz halini izledim. Sonra,

" Uyansan olmaz mı?
Seni o kadar özledim ki."

Derken artık benden izin almayan ve dünden beri çok bile dayanan gözyaşlarım kirpiklerimden aşağı akarak yüzümü ıslatıyorlardı.

&

Aradan 2 gün daha geçmiş sonunda kesilen ilaçlardan sonra Baran'ın uyanmasını bekliyorduk.
Bense resmen cama yapışık bekliyordum. Bilmem kaçıncı saatten sonra ellerinin hareketini görünce sevinçle,

" Uyandı! "

Diye bağırdım.

" Nihayet uyandı! "

Batu koşar adım giderek doktora haber verdi. Birlikte yine koşar adım geldiklerinde Batu yanımıza gelirken doktor ve hemşire Baran'ın yanına girdiler. Camdan Baran ve doktoru izliyordum. Evet hâlâ yarı baygın şekilde uykulu olsada uyanmıştı.

Doktor ve hemşirelerin yardımı ile Baran özel odaya alındı. Yarım kalan uykusuna odada devam ederken yatağının yanına oturarak tuttuğum elini bir an bile bırakmadım. O artık benim tutunduğum tek dalım ve diğer yarımdı.

Baran bütün günü uyuyarak geçirdikten sonra nihayet araladığı kirpileriyle kaç gündür sakladığı koyu mavilerini görebilmiş aynı anda gözlerim yine yaşlarla dolmuştu. Meğer sandığımdan daha fazla özlemiştim.

Hemen ellerimin tersiyle gözlerimi silerek yüzüme bir gülümseme ekledim. Birkaç günde dahada uzayan sakallı yüzünü avuçlarımın arasına
alarak, " Nihayet uyandın." Dedim.

Ama eliyle elimi ittirerek, gözlerime bakan soğuk maviler ve buzdan kelimelerle beni kas katı kesen tek cümlesi,

" Sen kimsin? " Oldu.

" Sen...
Kimsin? "

Loading...
0%