Yeni Üyelik
35.
Bölüm

İ.Y 33 Bir daha gelme.

@azamet_29_2

ellerimin tersiyle gözlerimi silerek yüzüme bir gülümseme ekledim. Birkaç günde dahada uzayan sakallı yüzünü avuçlarımın arasına
alarak, " Nihayet uyandın." Dedim.

Ama eliyle elimi ittirerek, gözlerime bakan soğuk maviler ve buzdan kelimelerle beni kas katı kesen tek cümlesi,

" Sen kimsin? " Oldu.

" Sen...
Kimsin? "

O anda hayatımda daha kötü bir cümle duyamayacağımı farkettim.

Sen...
Kimsin...

Elimi uzattığım çiçekler soldu.
Baktığım güneş söndü. Yönümü döndüğüm her yer karanlığa büründü. Kaybolmuş, kaybetmiş hissettim.
Hızla ayağa kalktım.

Titreyen sesim gülmek ile ağlamak arası çıktı.

" Baran..." Dedim.

" Ne diyorsun?
N-Ne ne demek KİMSİN...? "

" Batuhan! "

Duyduğu adıyla çözüldü Batuhan.
Benim gibi donup kalmıştı çünkü.
Hızla gelip yatağın diğer tarafına geçti.

" Abi? "

" Konuş lan ne oluyor? "

Elini başındaki sargıya götürürken gözleri odayı tarıyordu. Ben ise dolmuş, taşmak üzere olan gözlerimle durdurulmuş bir film karesindeki karakter kadar cansız, hareketsiz öylece bakıyordum.

Bu bir şaka olmalı diye düşündüm. Tatsız, hiç komik olmayan bir şaka.
Beni, Leyla'yı, dahası karısını nasıl hatırlamaz?

Ne beni, ne varlığımı umursamadan Batuhan'la konuşmaya devam etti.

" Neredeyiz, neden buradayız. Başım neden sarılı. Ne bok oldu? "

Sinirliydi sesi.
Ani bir hareketle üzerindeki örtüyü kaldırdı. Acıyı hissetmişti belliki. Bir kaç saniye karnındaki sargıya baktıktan sonra Batuhan'ı yakasından tutup hızla yanına çekerek göz hizasına getirdi.

" Ne oluyor lan, konuş! "

Batuhan hâlâ anlamaz şekilde bakıyor, kafasında bir şeyleri oturtmaya çalıyordu sanki. En az benim kadar şaşkındı oda.

Batu, yakasındaki mengene gibi eli bileğinden kavrayıp yavaşça kendini kurtarırken kapı açılıp Mete ve ameliyatı yapan doktor içeri girdi.

Mete:

" Oo...
Hastamızda uyanmış.
Nasılsın abi? Daha iyimisin? "

" İyi değilim lan!
Ne oluyor burda.! "

Şaşkınlığım dahada arttı. Batu'yu ve Mete'yi hatırlıyorsa beni neden hatırlamıyordu?
Yada beni hatırlamıyorsa onları nasıl hatırlıyordu. Kafam dahada allak bullak olmuştu.

Yok yok. Bana aptal bir şaka yapıyorlardı. Bu sikik bir şaka değilse başka bir açıklama lâzımdı.

Baran, Mete'yi görür görmez saydırırken ben kendimde bulduğum azıcık kuvvetle hareket edip yanımdaki Mete'nin kolundan tuttum.
Sorumun cevabını ararcasına,

" Beni hatırlamıyor? "

Diyebildim. Açık mavi gözleri beyaz kaşlarına doğru büyüyerek baktı gözlerime.

Canımın alev alev yandığını hissederken içimdeki Leyla senin yüzünden diyerek acıyan canımı dahada acıtıyordu.

Mete anında Baran'a çevirdi bakışlarını.

" Abi.? "

" Abi.
Abi.
Sikecem lan abinizi.
Ne oluyor diyorum lan size? "

Derken yerinden kalkmaya çalışınca diğer doktor omuzlarından bastırarak engel oldu.

" Baran bey durun ne yapıyorsunuz?
Yatın yerinize."

" Abi dur! "

Mete Baran'ın yanına gelip müdahale ederken ben öylece olanları izliyordum.

" Abi.
Abi bi dur.
Dur bi sakin ol önce."

" Tamam lan tamam!
Sakinim. Bırakın."

Dedikten sonra,

"Hemen konuşun! "

Dedi sakinlikten uzan hırlayan sesiyle.

Batuhan:

" Abi hastanedesin.
Seni yaralı getirdik. Olanları hatırlamıyormusun.

Hastane dönüşü Gölge'nin adamları yolunuzu kesmişler.
Ateş açmışlar. Erol vurulmuş. Aracınız kaza yapmış.
Biz Keko sayesinde bulduk aracı. Erol'u hastaneye getirdik. Ama sen ve Leyla yoktunuz. Adamlar sizi almışlar.

Yine Keko ve Salih'in yardımıyla bulduk depoyu. Biz dışarda çatışırken Numan ve Gölge denen o Saye karısı seni vurmuş...

Hatırlamıyormusun? "

Baran elini alnına bastırarak gözlerini kıstı. Zihnini yolluyordu şuan. Yanındakiler gibi merak ve korkuyla vereceği cevabı beklerken içimden,

Hatırla.
Hatırlamalısın.
Hatırla lütfen diye dualar ediyordum.

" Gölge kim?
Keko kim? Salih kim?

Hiç birini hatırlamıyorum. Anlattığın hiç bir şeyi hatırlamıyorum! "

Batu'nun ağzından kocaman bir,

" Hasssiktir." Çıktı.

Ellerini saçlarına geçirerek çekerken,

" Leyla?
Leyla'yı da mı hatırlamıyorsun? "

Derken çenesiyle duvara yaslanmış ayakta zar zor duran bedenimi gösterdi.

Duyduğum soru ve üzerime dönen koyu mavilerle iki uçurumun arasındaki iplikten örülmüş bir köprünün üzerinde sallanırken buldum kendimi.

Baran'ın vereceği cevap ya beni elimden tutup karşıya, cennet bahçeme geçirecekti yada köprüyü kesip dipsiz boşluğa bırakacaktı.

Hangisi olacaktı?
Gözleri üzerimde gezerken göz bebeklerim dahil bedenimdeki her hücre endişeyle titriyordu.

" Leyla kim? "

Duyduğum cümle kurşun olup beynime saplandı. Duvardan duvara çarparak yankılanan sesle,

Batu:

" Karın lan! "

Diye bağırdığında sesi odayı dolduracak kadar yüksekti.

Ben ilk kez Batu'nun Baran'a sesini bu kadar yükselttiğini gördüm. Ama şaşıracak kadar bile mecalim yoktu. Ellerimi dudaklarıma bastırırken dolan gözlerimide alıp odadan dışarı attım kendimi.

Kapının yanındaki duvara yaslanıp kendimi duvarın dibine bırakırken dolan gözlerim sağnak sağnak boşalmaya başlamıştı. Ellerimi yüzüme kapatıp ağlarken içerden Batu'nun sesi geldi yeniden.

" Doktor! Ne oluyor! "

Bir kaç saniyelik sessizlik ve,

" Kısmi hafıza kaybı."

Dedi adam net ve şaşırmayan şekilde.
Sanki bunu bekliyormuş gibiydi sesinin tonu.

" Kafa da oluşan yaralanmalar, travmalar ve ya çarpma durumlarında kısmı hafıza kayıpları olabiliyor. Yada son yaşanan bir kaç ay veya yıl.. Hasta son yılını yada bir kaç ayını ve yaşadıklarını hatırlayamaz. "

" Nasıl?
Yani hafızamımı kaybettim.
Öylemi? " Dedi Baran.

Hâlâ ağlarken, Mete'nin sesini duydum bu kez.

" Abi en son hatırladığın şey ne? "

Durumdan emin olmak istiyordu sanırım. Kısa bir sessizlik olurken ağlamamı durdurup içeriyi dinledim.
Ne söyleyeceğini merak etmekle birlikte endişem vardı.

" Şirketteki toplantı. Yıl sonu hesapları ve defterleri kontrol etmiştik."

Batuhan:

" Hassiktir."

Dedi bir kez daha. Sonra yorgun sesiyle,

" Abi o Kasım ayı sonuydu.

" Eeee.."

" Abi Nisan sonundayız."

" Ne? "

" Abi hepsini geçtim.
Leyla'yı nasıl hatırlamazsın.
Evlendiğini nasıl unutursun. Kızı nikahına aldın. Yengeniz dedin. "

Mete:

" Abi gerçekten..."

" Ne evliliği lan!
Saçma sapan konuşmayın."

" Abi iyi düşün, kendini zorla biraz."

" Batu!
Beni deli etmeye mi çalışıyorsunuz?
Ne evlenmesi kafayı mı yediniz lan!
Evlenecek adammıyım ben. Evlenecek olsam bu yaşa kadar başka biriyle evlenirdim. "

Daha fazla dayanacak gücü kendimde bulamazken sıkışan kalbim yüzünden nefesim kesilmeye başladı. Şuanki siniri evli oluşuna mı yoksa benimle evli oluşunamıydı bilmezken, ayağa kalktım. Hava almalıydım. Yoksa boğulacak gibi hissediyordum.

Zorlukla duvardan destek alarak merdivenlere doğru yürürken bana doğru gelen Salih abi ve Memo'yu gördüm. Nergiz'in yanından geliyorlardı muhtemelen.

Halimi görünce hızlandılar. Yanıma gelip kolumu tutan Salih abi,

" Civciv?" Dedi.

Gözleri yine endişeli bakıyordu.

" Neyin var ne oldu? "

Memo:

" Kötü bir şey mi var? "

" Abi.." Sesim yine ağlamaklı...

" Abi Baran..
Baran beni, sizi, olanları, hiç bir şeyi hatırlamıyor."

Derken yeniden akmaya başladı gözyaşlarım.

" Ne?
Ne demek hatırlamıyor? "

" Doktor başındaki yara yüzünden hafıza kaybı yaşadığını söyledi.
Olanların hiçbirini hatırlamıyor."

Dedim. Ardından hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarken nefesim yine teklemeye başlayınca Salih abi,

" Memo sen Civciv'e hava aldır. Bende ne bok dönüyor bi bakayım."

Koluma giren Memo'nun yardımıyla asansörle aşağı inip dışarı çıktım. Bahçedeki banka oturarak derin nefesler alıp kendime gelmeye çalışıyordum. Yinede zorlanıyordum. Aldığım nefesler içten içe ciğerlerime batıyordu sanki.
Ben otururken Memo beni sakinleştirmek için elinden gelen herşeyi yapsada olmuyor söylediği hiç bir söz rahatlatacak kadar etki etmiyordu. Sakinleşemiyordum.

Sevdiğim adamın anılarından silinmek dünyadan silinmekti benim için.

*****

Orda ne kadar oturduk bilmiyorum.
Sonunda Memo abi,

" Civciv.
Bu kadar üzme kendini.
Herşey yoluna girecek. Yakında herşeyi hatırlayacaktır."

" Abi.
Ya hatırlamazsa.
Ya beni istemezse."

" İstemezse istemesin kızım ya boşver. Nikahlı karısımısın sanki.

Burda otur birer kahve alıp geleyim. İyi gelir."

Saniyelik sessizlikten sonra,

" Nikahlı karısıyım abi.."

Dedim yanımdan kalkmak üzere hareket eden Memo'ya göz ucuyla bakarken.

Yarı kalkmış bedeni donup kalırken bana dönen bakışlarıda donmuştu.

" Ne? "

" Nikahlı karısıyım abi. "

Diye yeniledim mahçup.
Onların henüz haberi olmamıştı çünkü. Kalkmaya çalıştığı yere bıraktı bedenini. Şaşkın bakan gözleri üzerimde,

" Siz ne...
Ne zaman..?

" Saldırıdan bir kaç gün önce resmen evlendim onunla.

Ama.." Dedim boğuk sesimle.

" Benim yüzümden...
Beni korumaya çalışırken yaralandı.
Ve şimdi beni hatırlamıyor.

Hepsi, hepsi benim yüzünden. "

" Hay ben böyle işe.."

Diye hırlarken yumruğunu kendi dizine geçirdi. Bir anda sinirli kolumdan tutarak,

" Kalk gidiyoruz! "

Ayağa kalkarken benide kaldırdı.

" Gidip seni nasıl unutuyormuş soralım."

" Abi." Desemde kolumdan çeke çeke içeriye kadar getirip asansöre kadar yine çekiştirdi. Açılan asansöre girdiğimizde,

" Abi ne faydası olacak."

Dedim ama beni ne duyuyor ne dinliyordu. Kata gelip açılan kapıyla asansörden çıktığımızda koridorda Salih ve Batuhan'ı gördük.
Baran'ın olduğu odadan çıkmışlardı. Yanlarına ilerledik.

Memo sinirle Batuhan'a bakarak,

" Nasıl unutuyor lan nikah kıydığı kızı? "

Batuhan Memo'nun sinirli çıkışı karşısında,

" Bide sanamı açıklama yapacağım lan! Zaten canım burnunda. Bütün sinirimi senden alırım."

" Denesene!
Denede gör bakalım ne oluyor."

Diklenen Memo Batuhan'ın yakasından Batuhan Memo'nun yakasından tuttu. Herkesin sinirleri son derece gergindi. Salih abi araya girerek,

" Kesin şunu! "

Diye bağırınca ikiside birbirlerinin yakasından ellerini çektiler.
Bir Batuhan'a bir Salih abiye baktım.

" Batu...
Durum ne? "

Elini saçlarına geçirdi yeniden. Böyle giderse tuttuğu yerlerde saç kalmayacaktı.

" Her şeyi, herkesi anlattım.
Tekrar tekrar. Ama birini bile hatırlamıyor.
Salih şahit."

" Ya..
Ya beni."

Önüne eğdiği başını kaldırmadan iki yana salladı.

" Bu da benim cezam olmalı...

Benim yüzümden yaralandığı için olmalı." Dedim.

Aralarından geçerek Baran'ın odasına yöneldim. Yürüdüm, yürüdüm kapının önünde durdum. Tereddüt içinde uzattım elimi kapının koluna. Yavaşça bastırırken neden odaya girmek istediğimi sorguladım. Ne yapacaktım girip. Ne söyleyecektim ona.

Söyleyebileceğim hiç bir şey yoktuki.
Dizlerimin üzerine çöküp yalvaracakmıydım beni hatırla diye.

Gerçi hatırlanacağını bilsem onuda yapardımya. Yinede yapamadım giremedim. Olduğum yerde elim kapı kolunda öylece bekledim.

Bekledim, bekledim.
Bir süre sonra bütün cesaretimi yeniden toplayarak kapıyı açıp içeri bir adım attım. Küçük ve ağır adımlarla yürüyerek odanın ortasına doğru ilerledim. Durdum...Baran'a çevirdim bakışlarımı. İlaçların etkisinden olmalı derin uyuyordu. Yanına yaklaştım ses yapmamaya dikkat ederek.
Tam yatağın yanında durup onu izledim. Kaşları kirpikleri uzamış sakalları. Santim, santim dolaştı yüzünü özleyen bakışlarım.

Şuan yanına uzanıp kokusunu ve sıcaklığını duymak için neler vermezdimki...
Ama o uyudu bense onu uzaktan izledim sadece. Öyle ne kadar durdum bilmiyorum. Koluma dokunan elle irkilerek kendime gelirken yanıma çevirdim yüzümü. Batuhan'ı görünce duygusuz şekilde baktım sadece. Kısık sesiyle,

" Gel birşeyler ye.
Yoksa sende kötü olacaksın."

Kolumdan çekiştirerek odadan çıkardı beni. Koridordaki koltuğa getirtip oturttu.
Az sonra Salih abi elinde sıcak tost ve çayla geldi. Yanıma oturup elime tutuşturdu.

"Bunlar bitecek Civciv. Ayakta kalmak, güçlü olmak zorundasın. Aç aç gezerek güçlü kalacağını sanmıyorsun heralde."

Elimdeki tosta baktım. Bir lokma ısırdım çiğnedikçe ağzımda çoğalan, yutarken dahada büyüyen.. Bir yudum çayla yutabildim ancak.

" Şimdi ne olacak. "

" Doktor umutlu.
Zamanla düzelecektir diyor.
Sonuçta sadece kısmi bir hafıza kaybı."

" Zamanla ha!
Ne kadar bir zaman?
Beni ondan, onu benden ne kadar daha uzak tutacak bir zaman.."

Batu'ya çevirdim önümdeki bakışlarımı. Başı önünde sessizdi.

" Yani sende bilmiyorsun? "

Derken sinirli şekilde gülümsedim.

Bir süre sonra boş bardağı koltuğa bırakıp yerimden kalkıp,
odaya yöneldim yeniden.
İçeri girip koltuğa oturarak kendime çekip kollarımı sardığım dizlerime koyduğum çenemle sadece izledim. Onu izledim. Onu tanıdığım ilk andan itibaren yaşadıklarımız zihmimde dolanıp dururken,

Bu benim cezam olmalı. Dedim içimden. Önce annem sonra sevdiğim adam.

*****

Gözlerimi açtığımda oturduğum koltuğa uzanmıştım ve üzerimde bir battaniye vardı. Gece otururken uyuya kalmıştım. Biride üzerimi bu battaniye ile örtmüştü. Yerimde yavaşça doğrulup gözlerimi ovuşturduktan sonra Baran'a çevirdim bakışlarımı.

Uyanmış bana bakıyordu. Ama ne bakma. Koyu mavi gözleri o kadar soğuk, uzak ve yabancıydıki. Baktığı bedene cam parçaları saplıyordu âdeta.

Yavaşça ayağa kalkarak yanına doğru adımladım. Önce ne diyeceğimi bilemeden baktım bir süre. Çünkü gözleri benden uzak dur diyordu sanki. Nerdeydi sıcaklığını özlediğim bakışlar.

" Nasılsın? Ağrın varmı? "

Diyebildim, soğuk duvarlarının ardından.

" Neden burdasın? "

Dedi duvarlarına bir sıra daha örerek.

" Sence?
Böyle bir durumda kocamın yanında olmam normal değilmi? "

Dedim, ördüğü son sırayı olsun kırmak isteyerek.

" Sence, seni hatırlamayan bir adama hâlâ kocam demen anormal değilmi?"

" Değil..
Beni hatırlamaman önemli değil.."

Değildi.
Önemli olan ona olan sevgim ve bana duyduğu sevgiydi.

" Birlikte üstesinden geliriz. Hatırlaman için ne gerekiyorsa yapar, yardım ederim sana."

Gülümsedim.

" Zamanla hatırlayacaksın eminim.
Sana yaşadığımız herşeyi anlatırım. Yaptığımız her şeyi yeniden yaparız.
Mesela.."

Demiştim ki cümlem yarım kaldı.

" Gerek yok! "

Duydugum cümle ile susarken sadece bakıyordum, ifadesiz soğuk yüzüne.
Baran normalde böyle biriydi demekki. Onu kurtardığım o ilk gece bu Baran'la tanışmışım meğer.

" Neden? "

Dedim ama cevaptan hoşlanacağımı hiç sanmıyordum.

" Çünkü bir saçmalık yaparak seninle evlenmiş olabilirim ama evli kalmak gibi bir niyetim yok."

Derken elindeki evlilik cüzdanını gösterdi. Şaşkın elindekine bakarken,

" Devam ettirmeyeceğim."

Dedikten sonra yatağın ayak ucuna doğru fırlattı cüzdanı değersizce.
Gözlerim cüzdanda,

" Bu nasıl geldi buraya? "

" Batuhan getirdi.
Hatırlamama faydası olacağını düşünmüş."

" Oldu..m.."

" Hayır."

Dedi soğuk sesiyle sözümü keserek.
Sağ elini alnına yerleştirdi.
Derin bir nefes alıp verdi.

" Bak.
Batuhan'la konuştum.
Herşeyi anlattı.
Sen, arkadaşların, Temel, Kaya, Gölge vs.vs. Hiç biriniz hakkında zerre bir şey hatırlamıyorum. Bu sinirlerimi bozmuş olsada artık umursamıyorum. Ama en siniri bu nikah saçmalığı.

Hangi akla hizmet yaptım bilmiyorum. Ama dediğim gibi devam etmek gibi bir niyetim yok. Ben bir kadına bağlı kalacak, tek eşli olacak biri değilim. Bu işi bitirelim.
Şuandan itibaren bir daha gelme.
Evine git. En kısa sürede de boşanalım. Sen kendi hayatına dön bende kendi hayatıma. Anlatabildim mi? "

Duyduklarımla şok üstüne şok yaşadım. Kaşlarım havada yüzüne bakarken kalbimde kocaman bir çatırtı koptu sesini sadece kendimin duyduğu. Bu kadar kolaymıydı yani.
Boşanalım bitsin, öylemi?

Gözlerimi koyu mavilerine sabitledim. Sandığı kadar kolay olmayacaktı. Kolayca vazgeçmeyecektim ondan. Biliyordum. Soğukluğu, uzaklığı hafızası yüzündendi. Ama hatırladığında herşey düzelecek eski haline gelecekti. O zamana kadar sabredecektim.

Sessiz kalışıma bakarak,

" Neden cevap vermiyorsun? "

Diye sordu.

" Benim yüzümden oldu.
Beni korumak için yaptın. Kurşunla arama girdin. Beni sevmesen yapmazdın. Ama şimdi hangi akla hizmet evlendim diyorsun.
Duyduğun sevgiye hizmet, yaptın."

Kaşları çatılırken gözleri yine gözlerimdeydi. Yavaş adımlarla yatağa yaklaşarak ayak ucundaki onun için değersiz, ama benim için bu dünyada ki en değerli olan şeyi alarak kapıya doğru yürüdüm. Çıkarken,

" Benden bu kadar kolay kurtulamazsın Baran Karamanoğlu."

Dedim ve kapıyı çektim. Aynı anda hakim olamadığım gözyaşlarıma engel olamadım. Az önceki dirayetim tamamen kaybolmuş, yaşlar yanaklarımdan süzülüyor dudağım dişlerimin arasında kesilirken sıktığım sağ elimin tırnakları avucuma batıyordu.
Dişlerimi sıkarken,

" İyimisin? "

Yanımdaki ses Erol'du.
Hemen gözlerimi sildim.

" Erol.
Asıl sen nasılsın?
Neden kalktın? "

Yanındaki Batuhan,

" Yatak battı." Dedi sinirli.

" Abiyi merak ettim."

Dedi Erol, onu görmek için gelmişti.

" Daha iyi.
Sinir bozacak kadar iyi."

" Bir şey mi oldu yine."

" Batu..."

" Hmm? "

" Baran..
Beni kovdu.
Bir daha gelme dedi.
Boşanalım her kes kendi yoluna gitsin dedi."

" Ne? "

" Getirdiğin bu cüzdan hiç bir işe yaramamış."

" Ne yapacaksın , hemen kabul etmeyeceksin heralde."

" Öyle bir niyetim yok tabiki.
Kolayca vazgeçecek değilim."

Batu elini koluma koydu.

" Leyla.
Baran'ı iyi tanıyorum.
Şuan gördüğün Baran tamda senden önceki Baran. Ama değişmişti.
Senden sonra değişmişti.
Gözlerimle gördüm değiştiğini.
Yoksa Baran kim bir kadının ayakkabısını bağlamak kim."

" Ne? " Dedi Erol kocaman gözlerle.

" Eninde sonunda her şeyi hatırlayacak. O zamana kadar sabırla bekleyeceğiz. Ama en büyük sabır sana düşüyor. Seni uzaklaştırmak için her şeyi yapacaktır. Lütfen sabırlı ol ve dayan. Eğer şimdi vazğecersen ilerde çok üzülürsünüz."

Haklıydı.

" Batu benim eve gidip gelmem lazım."

" Azad dışarda, bırakır seni."

" Tamam."

Elimdeki cüzdanı sıkıca tutarak asansöre yöneldim.
Kata gelen asansör açıldığında yine Salih abi ve Memo'yu gördüm. Beni görünce çıkmadan geri girdiler.

" Civciv? "

" Abi.."

" Nereye? "

" Eve kadar gidip geleceğim.
Sizde daha fazla buralarda yorulmayın. İşinizin başına dönün."

" Seni burada yalnız mı bırakalım? "

" Yalnız değilim Memo.
Batu ve diğerleride burda.
Zaten yeterince yardımcı oldunuz. Sizin sayenizde kurtulduk.
Daha fazla yorulmayın.
İşinizden kovulacaksınız."

" Sen?
Sen ne yapacaksın.? "

Salih abiye baktım.
Gülümsedim.
Rahatlasın istedim.

" Baran taburcu olana kadar burda kalacağım."

" Ya sonra.."

" Sonrasını sonra düşüneceğim."

Bitlikte aşağı indik. Salih abi,

" Bir ihtiyacın olursa yada o taş kafa seni üzecek birşey yaparsa hemen arıyorsun. Tamam mı? "

" Merak etme abi."

Taburcu olan Nergiz ilede vedalaştıktan sonra onlar çıktılar ben Azad ile eve geldim.
İçeri girip merdivenleri çıkıp yatak odasına yöneldim. Kapıyı açarken içime bir hüzün çöksede derin bir nefes alıp işime baktım.
Önce elimdeki cüzdanı tuvalet aynasının çekmecesine koydum.
Sonra banyoya girip sıcak bir duş alıp kendime geldim. Çıktıktan sonra saçlarımı iyice kurutup üzerime temiz ve rahat kıyafetlerimden giydim. Saçlarımı tararken ayna önünde gördüğüm telefonumu ve cüzdanımı askılı çantama alıp aşağı indim. Evde kimse olmadığı için mutfağa girip hızlı tarafından bir sandiviç hazırlayarak yedikten sonra evden çıkıp beni bekleyen arabayla tekrar hastaneye dönmek üzere yola çıktım.

1 saat kadar sonra hastanede ve Baran'ın odasının önündeydim. Dışarda bir adam bekliyordu. Beni görünce kenara çekildi.

Yavaş hareketlerle kapıyı açarak içeri girdim. Baran ve Batuhan içerde konuşuyorlardı. Beni gördüklerinde bir anda sessizlik oldu. Baran göz ucuyla bana şöyle bir baktıktan sonra.

" Sana bir daha gelme demedim mi? "

" Dedin.
Bende sana benden o kadar kolay kurtulamazsın dedim."

Loading...
0%