Yeni Üyelik
37.
Bölüm

İ.Y 35 Uzakta beklemek

@azamet_29_2

" Abi beni burdan alırmısın?" dedim zorlukla.

" Civciv..? "

" Abi beni alırmısın?
Hiç iyi değilim.."

" Tamam...
Tamam hemen çıkıyorum. Nerdesin?"

Kızın ağlaması hıçkırıklara dönüşürken,

" E..Ev deyim." Dedi.

Kapanan telefonu masaya bırakarak ağlamaya devam ederken Şeker Hanım geldi yanına. Oturan kıza sarıldı.

" Ablama kuzum.
Ne olur ağlama.
Kız kadına sarılarak dahada ağlamaya başladığında,

" Herşey yoluna girecek gör bak." Dedi yaşlı kadın bu kez.

" Figen bakma öyle su ver kızım."

" Tamam."

Hemen bir bardak su doldurup getirdi. Şeker Hanım aldığı bardağı kıza verirken,

" Hadi iç şundan."

Leyla bardağı dudaklarına götürüp bir yudum aldı.

" Teşekkür ederim." dedikten sonra yavaşça masadan kalkıp salona yürüdü.

" Kızım bir kaç lokma yeseydin bari."

Leyla'nın hâline oda üzülüyordu ama elinden birşey gelmiyordu.

" Canım istemiyor Şeker teyze."

Leyla koltuğa kadar geldi, oturdu.
Dizlerini kendine çekip yan tarafa bıraktı bedenini. Ağlayan gözlerini kapattı ve Salih abisini beklemeye başladı.
Kapanan göz kapakları kızı şuandan alıp yine geçmişe iteklediginde kendini çocukluğunda buldu.

Annesinin kollarının arasında uyurken nede mutluydu, huzurluydu.
Peşlerinde onlara zarar vermek isteyen birileri olsada çocuk aklı ona anne baban varken sana birşey yapamazlar diyordu hep. Anne babası her zorluğun üstesinden gelebilirdi o zamanlar. Küçük Leyla buna inanıyordu.

Keşke büyümeseydim. Dedi mırıltılı sesiyle. Aradan geçen bir süreden sonra kapalı gözleri uykuya doğru kayıp gitti.

Gözlerini açtığında yanı başında abi dediği Salih vardı. O derin uykudayken gelmiş, koltuğun yanı başına diz çökmüş kızı izliyordu. Uyurken bulduğu kızı biraz olsun dinlensin diye uyandırmak istememişti. Kendisi uyansın diye beklemişti.

Leyla Salih'i görür görmez yerinden doğrularak oturdu. Abi dedi kollarını boynuna dolarken. Başını omuzuna koydu. Sulanan gözleri damla damla aktı.

" Hiişşttt!
Ağlama Civciv'im.
Söyle ne oldu? O taş kafa mı seni ağlatan? "

" Abi hiç birşey sorma.
Sadece beni burdan götür..."

Adam biraz uzaklaşarak kızın sulu gözlerine baktı. Belliki canı yanıyordu.

" Tamam." Dedi.

" Hadi gel.." Yerinden kalkıp kızıda kaldırdı.

Bir kolunu kızın beline doladı arkasından. Diğer eline kızın valizini aldı. Birlikte çıktılar kızın bir süredir yaşadığı bu evin kapısından.

Bahçeye yürüdüğü bir kaç adımdan sonra durdu kız, geriye döndü baktı. Sonra tekrar önüne döndü ve devam etti. Pes ediyorum. Bir süre ara vermeliyiz belkide. dedi içinden.

Salih'in açtığı kapıdan arabanın ön koltuğuna geçip oturdu..
Geriye yaslanırken kalbi acıyordu, hem de çok. Salih diğer kapıdan binerek direksiyona geçerek arabayı çalıştırıp hareket etti.
Bahçeden çıkan araç karanlık yollarda ilerledi bir süre. Taşıdığı iki yolcu fazla sessizdi.

" Seni Nergiz'e götüreyim. Bir süre onunla kal."

" Salih abi.. "

" Efendim."

" Bir süre yalnız kalabileceğim bir yer varmı? "

" Yalnız kalmak derken.? "

" Yalnız kalmak işte. Yalnız kalıp, düşünmek için."

" Bak Civciv...

Imm. Nasıl anlatsam bilemiyorum.

Sen o kazma herife bağlanıp onunla evlenmişsin. Onu ne kadar sevdiğin ortada. Onunda seni ne kadar sevdiği yaptığı haraketten belli zaten.

Yanii...Sevdiği kadını unutmayı oda istemezdi. Başına gelen bu şey heralde dünyadaki en şanssız adamın bile başına gelmez."

Direksiyonu tutan elleri öyle sıkıyordu ki eklem yerleri beyazlamıştı.

" İkinizinde durumu zor ve hiç birimizin elinden birşey gelmiyor.
Hani deselerki aklı yerine gelecek, yeminle bir kurşunda ben sıkarım kafasına. Ama yok...İşte.

Sabırla beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok yani."

" Bekliyordum abi. Yemin ederim sabrediyordum. Ama belden aşağı vuruyor zalim herif.

Odasına almasın diye adam bile dikmiş kapısına. Ben yanında kalmayım, ondan nefret edeyim uzak durayım diye bilerek canımı yakmaya çalışıyor.

Açıkca söyledi, beni istemiyor.
Yanında kaldıkça beni kırmaya devam edecek. Sözleriyle, bakışlarıyla canımı yakmaya devam edecek.
O yüzden..."

Derken gözleri yine doldu.

" Bir süre birbirimizi görmesek daha iyi olacak galiba. İş gezisine gitti derim..." derken buruk bir gülümseme belirti dudaklarında.

" Kendimi avuturum. Dönüşünü umutla beklerim. Ama ya...
Ya hatırlayamazsa? "

Başını önüne eğdi kız.

" Bunu düşünmek bile istemiyorum abi."

" Tamam." dedi Salih. Kızın haline bakıp hak verdi.

" O zaman seni bizim Canan'ın evine bırakayım. Canan bir süreliğine Mersin'e gitti, onun evinde kalabilirsin."

" Olmaz abi kızın evinini o yokken kullamam."

" İtiraz istemiyorum Civciv.
Ben ona haber veririm.
Canan için de sıkıntı olmaz merak etme."

Leyla itiraz etmedi, edecek hali yoktu zaten. " Tamam." Dedi

Karanlıkta yol alan araç uzaktaki semtlerin birinde 3 katlı bir binanın önünde durdu. Önden Salih arkadan Leyla indi araçtan.

Salih araçtan kızın valizinide alıp binanın önüne beldi. Cebindeki anahtarı çıkarıp kapıyı açtığında Leyla'nın meraklı bakışları dikkatini çekti.

" Canan giderken anahtarını bana bırakmıştı. Paşa'ya bakmamız için."

" Paşa? "

" Canan'ın papağanı.
Artık sen ilgilenirsin değilmi?
Hem sanada arkadaşlık eder. Canan'da memnun olur."

Zoraki gülümsedi kız.

" İlgilenirim."

Abi kardeş içeri girip merdivenleri çıkarak 1. Kata geldiler. Salih dairenin kapısını açarak elinde valiz içeri girdi önden.

" İçeri gel."

Kız çekinerek girdi içeri.
Antrenin ışığını açarak etrafa baktı.
Küçük bir antrenin sağında iki kapı solunda bir kapı antrenin sonunda iki kapı vardı. Sağdaki ilk kapı mutfak yanındaki salon, soldaki yatak odası, tam karşıda tuvalet ve banyo vardı.
Küçük 1+1 ama şirin ve kullanışlı bir evdi.

Direk salona geçti kız. Karşılıklı duran bordo renkli 2 kanepe, çaprazda 2 berjer ortada bir sehba, giriş duvarında bir televizyon ve ünitesi, kanepenin hemen yanında küçük bir sehpaha, üzerinde de Paşa'nın kafesi vardı.

Paşa'nın yanındaki kanepeye geçti. Gözleri gelenlerle neşelendiği için sürekli hareket eden gri kuşta öylece oturuyordu. Salih ayakta kıza baktı bir süre.

" Karnın aç mı?
Yemek isteyelim."

" Aç değilim sağol abi.

Abi..."

" Efendim."

" Bana söz ver."

" Ne sözü? " dedi Salih şüpheli şekilde bakarken.

" Burda olduğumu ikimizden başka kimse bilmesin. Hiç kimseye bir açıklama yapacak halde değilim. "

" Söz, sen isteyene kadar kimse bilmeyecek."

Salih kızın yanına geldi ve oturdu.
Kolunun altına çekti kızı.

" Civciv...
Yalnız kalmak istemeni anlıyorum.
Ama çok sürmesin. O taş kafanın kazanmasına izin verme.
Bir kaç gün yalnız kal, toparlan.
Aklını topla kendine gel, sonrada seninle birlikte kocan olacak o herifle yeniden konuşalım."

Kız Salih'e bakarak başını salladı.

" Hadi ben gideyim sende yat dinlen."

*****

LEYLA'DAN

Aradan 10 gün geçmişti.
İlk günlerimi kapattığım telefonumu bir kenara atıp bütün günümü kanepenin üzerinde oturatak ve ağlayarak geçirdim. 10 gündür ufak tefek alış verişlerin dışında evden hiç çıkmıyorum.
Günü Paşa ve televizyon arasında, yada uyumaya çalışarak geçiriyorum. Paşa önceleri beni yabancılasada sonraki günlerde bana alıştı. Şimdi neşeli ve bütün gün kendi kendine Canan'dan duyduklarını tekrar edip duruyor. Mesela,

" Seni kaçak.
Gel bana.
Aşkım.
Özledim."

Eminim başka kelimelerde söylüyordu ama son bir kaç gündür sadece beni taklit ediyordu.

Çünkü
" Unuttun mu beni?
Her şeyimi
Sildin mi bütün
İzlerimi." diye başlayan bu şarkıyı arada bir kendi kendime söylerken şimdi sürekli mırıldanır olmuştum.

Son günlerimin özeti bu şarkıydı işte.
Beni tek dinleyen olan Paşa da sonunda, kendi kendine,

" Unuttun mu beni.
Her şeyimi?
Sildin mi beni.." demeye başlamıştı.

Bu kuşlar gerçekten taklitciydi.
Biraz daha dinlese bütün parçayı söyleyecek hayvan.

Kanepeye oturup dizlerimi kendime çektim. Çenemi dizlerimin üzerine koydum.

" Paşa. " dedim gri tüylü, siyah gagalı kuyruğunda kırmızı tüyleri olan kuşa bakarken.

" Yaşamak zor geliyor bazen
" Yaşamak zor geliyor bazen. Ölsem keşke. "

" Ölsem keşke!
Ölsem keşke! "

dedi anında tekrar ederek.
Bazen gerçekten ölmek istiyordum. Ölmek ve anne babamın yanına gitmek, ikisinin arasına yatarak uyumak...Tıpkı eski günlerdeki gibi.

Şuan toprakta olmaları farketmiyordu. Eminim hâlâ sıcaktı koynu ikisininde.
O anda üşüdüğümü hissettim. Tenim alıştığı o sıcaklık hissini arıyordu.

" Paşa...
Baran nasıl olmuştur?
Yarası iyileşmişmidir? Eve gitmişmidir acaba? Hâlâ beni hatırlamıyor, umursamıyordur değilmi. Sanırım öyle.

Hatırlasa beni arardı değilmi?
Bir dakika durmaz bulmaya çalışırdı...
Hayır, bulurdu.
Mutlaka bulurdu. Yanında isterdi.
Demekki hatırlamıyor."

Derken başım önüme düştü.

" Belkide hatırlamak istemiyor.
Belkide şimdiden başka kadınlar çekiyordur ilgisini. Belkide Dicle...
Dicle benim yokluğumda Baran'ın yanında almıştır soluğu belkide.
Belki daha güzel başka bir kız. "

Başım hâlâ önümde, kaderin böyleymiş Leyla! Dedim. Bu nasıl kaderse...
Daha ne yaşatabilir bana bu hayat. Daha ne kadar acı verebilir.

O an o güne döndü zihnim. Baran'la bana deli raporu mu aldın diye tartışmış, koltuktaki yastığı arkası dönükken Baran'a fırlamıştım.
İçkisinin üzerine dökülmesine sebep oldum diye bütün siniriyle beni odama kadar kovalamış zorla odaya girmişti. O gün değişmişti benim hayatım.

Baran'ın bana sarılışı, tutkuyla öpüşü yeniden canlandı zihnimde. Baran ilkim olmuş bedenimle ruhumla onun olmuştum. Pişman olmayacağım demiştim. Olmamıştımda. En güzel gecelerimi onun yanında, teninin kokusu ve sıcaklığıyla koynunda geçirmiştim.

O zamanlar geçmişte çektiğim acılara rağmen Baran'la birlikte mutluluğa açılan bir kapıdan geçtiğimi sanarken, şimdi kapılar yüzüme kapanıyordu bir bir.

Baran benim ilkimdi. Ve sonum.
Bir gün tamamen ayrılırsak, onun hayatına başka kadınlar girebilirdi. Ama bemim hayatıma başka bir erkek asla girmeyecekti.

Derin bir nefes aldım.
Şu andan itibaren normal hayatıma dönecek ve sabırla bana geleceği günü bekleyecektim. Belkide hiç gelmeyecekti. Ama ben yinede bekleyecektim. Çünkü inişli çıkışlı kaderime hâlâ inanıyordum.

Bu adam benim karşıma çıktıysa boşa değildi. Bizim kaderimiz birlikte yazılmıştı, bundan emindim. Herşey yoluna girecekti. Sadece biraz daha sabır gerekiyordu buna inanıyordum.
Aslında inanmak istiyordum. O beni bu dünyaya bağlayan son şeydi çünkü.

Zihnimdeki düşünce fırtınası yavaş yavaş dinip üzerimdeki ağırlıktan kurulurken, sis altındaki beynim uyuşmuş gibi hissediyordum.
O sisi aralamaya çalışırken, kapı zilini duydum.

Paşa, " Kapı! Kapı!" dediğinde,

" Duydum." diyerek yerimden kalktım. Tam kapıya doğru bir adım atmıştım ki bir anda dönen başımla geriye sendeleyip oturdum. Ellerimi kararan gözlerime kapatarak bir kaç saniye kendime gelmeyi bekledim. Sanırım tansiyonum düşmüştü.

En son ne zaman ve ne yemiştim ben?Düşündüm ama hatırlayamadım. Kendime gelince kalkıp kapıya yürüdüm. Çelik kapının deliğinden dışarıya baktığımda 4 gün önce gelen Salih abiyi gördüm. Beni kontrole gelmişti yine. Ellerimle saçlarımı ve üzerimi düzelttim. Beni perişan görmesin istedim ve kapıyı açtım.

" İyi akşamlar Civciv." diyerek içeri girdi.

" İyi akşamlar abi."

Direk mutfağa geçip elindeki poşeti masaya bırakırken,

" Çayın yanına börek aldım." diyince masajı aldım.

" Hemen koyarım."

Tezgâh üzerindeki çaydanlığı doldurup ocağa çay suyu koydum. Zaten acıkmıştım o yüzden nazlanacak değildim.

" Sağol abi." diyerek Salih abiye dönmüştüm ki gözünün yanındaki morluğu farkettim.
Hızla yanına gelerek,

" Abi ne bu halin? Ne oldu? "

Salih abi mutfaktaki sandalyeye geçerken gülerek,

" Batuhan denen herifle kapıştık."

" Ne, neden.? "

" Kaç gündür beni arıyordu.
Bende açmıyordum. Evde çalışan kadın seni evden alan kişiyi tarif etmiş. Batuhan da benim olduğumu hemen anlamış tabi.

İlk gün seni Nergiz'in yanına götürdüm diye düşünüp, oraya gitmiş. Nergiz'in yanında seni bulamayınca, dahası Nergiz'den kalayı yiyince beni aramış.

Bende açmayınca sürekli arayıp durmuş. Yine açmayınca sinirle soluğu benim yanında almış. Nerde olduğunu sordu. Söylemedim. Tartıştık."

" Oda sana vurdu mu? "

" Evet ama kendide yedi bi kaç yumruk." dedi gülümseyerek.

" Zaten sinirimi bozuyordu o ikisi bahanesi oldu. Yinede nerde olduğunu öğrenmek için dayağa bile razı olunca, bende söyledim. "

" Söyledin mi, gerçekten mi? "

" Nerde olduğunu değil ne istediğini söyledim. Yalnız kalmak, kimseyle konuşmak istemiyor dedim. Biraz yalnız bırakın dedim."

Suyun kaynama sesiyle birlikte sessizce tezgaha dönüp çayı demlerken, kısa bir süre sessizlik oldu. Devamında mekanik bir sesle,

" Hastaneden çıkmış. Evindeymiş.
Şirkete gidip geliyormuş.."

Sessiz, poşetin içindeki böbekleri çıkarırken durdum. Boğazıma bir yumru oturdu.

" Civciv...
Böyle olmaz...
Kendine eziyet ediyorsun. Şu haline bi bak. Gözlerinin altı çökmüş.

Yarın sabah ilk iş birlikte ya şirkete ya evine gidiyoruz. Gidelim ve konuşalım. Bu şekilde kendini üzüp duracağına bi hal çaresine bakalım."

Börekleri keserek tabaklara koyarken başımı iki yana salladım.

" Hayır abi."

" Hayır mı? "

" Yanına gidip nefretle bakan gözlerini görmek istemiyorum.
Bir gün beni hatırlayacak biliyorum, eminim. Hatırlayacak ve gelip beni alacak. O güne kadar bekleyeceğim."

" Ciddi olamazsın."

" Yarın ilk iş kendime bir iş bakacağım.
Çalışmak bana iyi gelecektir. Çalışırken daha kolay beklerim."

Tabakları masaya koyarken Salih abi durgun şekilde bana bakıyordu.
Yavaşça ayağa kalkıp yanıma geldi. Kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı bana.

" Tamam.
Daha iyi hissedeceksen öyle yapalım.
Ama hoşuma gitmiyor bil."

Benden uzaklaşırken,

" Canan aradı. 2 ay daha gelemiyormuş. Evde istediğin kadar kalabileceğini söyledi. Paşa'ma iyi baksın dedi birde."

Gülümsedim. Çayları doldurmak için tezgaha yürürken,

" Yarın eski arkadaşlardan bir ikisiyle görüşeceğim. Takside çalışmak için. "

" Taksi? Saçmalama ne taksisi?
Başka iş bakarız sana."

" Takside çalışmayı seviyorum, rahat ve stres olmayacağım tek iş."

Salih abi derin bir nefes çekti stresli.

" Tamam ya. Sami babayla konuşurum o zaman." dedi Salih abi.

" Ondan başkasına güvenmem. Tanıdığım babacan biri. Durağı var."

" Tamam." Dedim çaylarıda masaya bırakarak.

Birlikte çay içip böreklerimizi yedik.
Bir süre daha oturduktan sonra ayağa kalktı. Bende onunla birlikte kalktım.

" Ben artık gideyim.
Bir ihtiyacın olursa mutlaka ara beni." diyerek sarıldı.

Salih abiyi yol ettikten sonra masadaki tabakları ve bardakları lavaboya bırakıp masayı silerken kapı zili yeniden çaldı.

Salih abi kesin bir şey söylemeyi unuttu diyerek kapıyı açtığımda iki sinirli yüz bana bakıyordu.

Batuhan ve Nergiz..

Gözlerimi devirerek geriye dönüp mutfağa ilerlerken arkamdan,

" Sen ne yaptığını sanıyorsun?
Ne demek birden ortadan kaybolmak."

" Çay sıcak istermisiniz? "

Birden kolumdaki el ile arkama döndüm. Öfkeli gözler gözlerimdeydi.
Batuhan sinirle bakıyordu bana.

" Hani pes etmeyecektin.
Hani benden bu kadar kolay kurtulamaz diyordun."

Kaşlarım çatık hırsla çektim kolumu.
Sessizce tezgaha yönelip raftan temiz iki bardak aldım.
Çay doldurup masaya bıraktım. İkiside sessizce beni izliyorlardı.

" Börekte yermisiniz?
Salih abi almış gelirken."

" Leyla..."

Dedi Nergiz üzgün sesiyle.

" Salih abiyi takip ettiniz değilmi? "

Diyerek masaya oturdum.
Batuhan ve Nergiz de oturdular.

" Neden burdasın?
Neden..."

" Bana nefretle bakan gözler dayanma gücümü çekip aldı. O evde kalsaydım yine öyle bakacaktı bana. Yada hiç gelmeyecekti eve.

Beni...
Bizi hatırlayacak biliyorum. Ama bu arada birbirimizde kapanmayacak yaralar açmayalım diye, onu kaybetmemek için burda beklemeye karar verdim. Onu uzakta beklemek yakında kaybetmekten daha iyi.

Burda ve sabırla bekleyeceğim."

" Burda mı kalacaksın? "

Nergiz'e baktım.

" Yarın işe başlayacağım.
Yine taksiye çıkacağım. "

" İşmi? Taksimi?
Baran Karamanoğlu karısı Leyla Karamanoğlu takside çalışacak öylemi?
Hayır izin vermiyorum! "

Batuhan'a baktım bu kez. Gerçekten çok kötü bakıyordu gözleri.

" Onun karısı olduğumu o kabul etmedikten sonra, bir önemi varmı sence? "

Hızla ayağa kalktı.

" Hemen şimdi benimle geliyorsun.
Seni bizim otellerden birine yerleştireceğim. Bütün ihtiyaçların karşılanacak."

" Hıh! " dedim yine buruk bir gülümseme ile.

" Öylemi...
Ya Baran? "

" Baran'ın duyması gerekmiyor."

" Sağol Batu gerek yok.
Kendi başımın çaresine kendim bakarım."

" Leyla..."

" Yeter Batu!
Gerek yok dedim.
Kendi başımın çaresine bakarım.
Çay içmeyecekseniz güle güle."

Sessizce yerlerinden kalktılar.

" Bari benim yanıma gel Leyla."

" Sağol Nergiz, gerek yok.
Burda iyiyim."

" Leyla. Bir ihtiyacın olursa ara mutlaka. Unutma sen hâlâ yenğemizsin."

" Yenge? Yenge ha! Neden hiç öyle hissetmiyorum peki."

&

Ertesi gün Salih abi geldiğinde Batuhan'ın ve Nergiz'in geldiklerinden bahsetmedim.

Salih abi ile Sami baba dediği yaşlı adamın yanına gittik birlikte.
Yolda kendime birde kasket şapka aldım. Adam benim takside çalışmak istediğimi duyunca önce şaşırdı tabi. Ama tecrübem olduğunu ve daha önce çalıştığımı öğrenince kabul etti.

Salih abi,

" Sami baba kardeşim sana emanet ha! " diyerek kendi işinin başına dönmek üzere bana sarılıp,
" Kolay gelsin." dedikten sonra gitti.

Artık taksi şoförü Leyla olmuştum yeniden. Saçlarımı toplayarak kasketin içine sıkıştırarak başıma taktım. Sonrada sıradaki taksiyi alıp trafiğe çıktım.

Loading...
0%