Yeni Üyelik
38.
Bölüm

İ.Y 36 Özledim zalim

@azamet_29_2

Son bölümü kısa bulan canlarım. Sizin için 2 bölüm birden. Buyrun okumaya.
Hepinizi seviyorum.

Ben 2 bölüm yolluyorum sizde bol yorum yollayın.

Artık taksi şoförü Leyla olmuştum yeniden. Saçlarımı toplayarak kasketin içine sıkıştırarak başıma taktım. Sonrada sıradaki taksiyi alıp trafiğe çıktım.

Altımdaki taksiyle cadde, cadde sokak, sokak dolaşıp müşteri aldım bıraktım. Bunu yaparken daha önceki hâlim geldi gözümün önüne.

Temel'in yanında çalıştığım zamanları ve beni annemle tehdit ederek nasıl kullandığını, Tekin'i, Kaya'yı, Baran'ı ve yaşadıklarımızı hatırladım. Geçmişim görüntü şeklinde sıra sıra gözlerimin önünden geçerken gelen telsiz sesini duydum.

" Leyla. Büyük otelin önüne git."

" Tamam Sami baba."

Direksiyonu otele giden caddeye çevirerek gaza bastım. Bugün daha yoğundu sanki trafik.
Dikizdeki saate baktım 2 ye geliyordu.
Müşteriyi bekletmemek için gaza biraz daha bastım. Nihayet düğmenin olduğu cebe girdiğimde şık şıkırdım bir hanım ve bir adam beni bekliyordu.

Durduğumda arka kapıyı açan adamla asortik olduğu belli olan kadın araca binerek yanındaki adama sinirle,

" Arabayı yarına kadar yaptır.

Diye hırladı.

" Tamam efendim siz merak etmeyin."

Kapı kapanıp hareket ettiğimde,

" Merak etmeymiş hıh!
Aptal herif! "

Dedi. Caddeye girerken,

" Şoför bey Karamanoğlu Holding'e gidiyoruz." dediğinde anlık bir heyecan ve şok yaşadım.

Baran'ın şirketine gidiyordu.
Gidilen yer ve gidenin bir kadın oluşu sinirlerimi bozmuştu. Kimdi bu kadın.
Dikiz aynasından arkaya, kadına baktım. Simâsı yabancı olduğunu belli ediyordu ve de çok güzel bir kadındı maalesef.

Kaşlarım çatılırken şakaklarımdaki damarlarda baskı hissettim. Baran işe başlar başlamaz kadınlarlamı muhatap oluyordu. Bu kadar çabuk mu yani. Yoksa sadece iş meselesimi.

" Taş kafa." diye hırladım sinirle.

Bu sırada kadının sesi geldi arkadan. Elinde telefon, biriyle konuşuyordu.
Arama sesi duymadığıma göre kadın aramıştı.

" Alo baba.
Benim Safira."

Gerçekten yabancıydı ve sanırım Mısır'dan gelmişti yada öyle bir yer. Şivesi araplara benziyordu.

" Evet sabah geldim İstanbul'a.
Şuan şirkete gidiyorum.
Beni bekliyor."

Baksen şirkette bunu bekliyormuş zalim taş kafa.

" Tamam.
Merak etme.
Unutmadım baba. İkna olması için ne gerekirse yapacağım işte."

Bir yandan saçlarını düzeliyordu.

" Benden etkilenmeyecek erkek yok bu ülkede. Bizimle ortaklık yapmayı zevkle kabul edecek. Önce şirkette konuşuruz.
Sonra akşam yemeği için otele..." dediğinde birden frene bastım.

Kadın ön koltuğa doğru yalpalarken benim sinirden ellerim titriyordu.
Sürmeye devam ederken,

" Dikkatli olurmusun?" diye çemkirip telefona döndü zilli.

Kör şeytan dön arkaya çak bitane diyor.

" Yok sana demedim baba.
Şoföre dedim.
Aptal adamın araba işini halledemediği için taksiyle gidiyorum randevuya.
Tamam baba biliyorum.
Ayakta kalmamızın tek yolu onun paraları biliyorum."

Sinirli ses tonuyla devam etti.
Keşke zamanında abime güvenmeseydin bu kadar. Sonunda borca battık sayesinde. Ölürken bile kazık attı sana."

Sıkıntıyla oflarken eli alnında gezindi.

" Neyse işte. Yemek için kaldığım otele davet edeceğim akşam.
Eminim gelecektir.
Bugüne kadar hiç kimse benim teklifimi red edemedi.
Ne demişler erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
Ben seni gelişmelerden haberdar ederim.
Sonra görüşürüz. Kendine dikkat et kalbini yorma. "

Telefonu kapatıp,

" Daha çok varmı?
Randevuma geç kalmak istemiyorum."

Bütün konuşmayı duymuş, sinirle dinlemiştim.
Konuşma tarzınamı yoksa babasıyla bu şekilde konuşabilmesine mi şaşırsam bilemezken,

" Burası İstanbul hanımefendi.
Bu şehirde her zaman geç kalma payı bırakacaksınız." Dedim.

Yetişecek olsamda bilerek geç gidecektim. Zamanında gidip benim kocamı ayartmasına yardım edecek değildimya.

1 saatlik yolu dolaşa dolaşa 2 saate gittim. Sağolsun İstanbul trafiğide çok yardımcı olmuştu. Ama el mecbur sonunda geldiğim şirketin önünde durdum.
Homurdanarak taksi metredeki ücreti verip üstü kalsın dedi haspam.

Sonrada inip kapıyı çarparak örttü. Ardından kırıta kırıta şirkete doğru ilerledi.

" Daha ilk günden kendi elimle kadın götürdüm kendi kocama." diyerek direksiyona arka arkaya yumruklar geçirdim.

Arkadan yediğim kornalar yüzünden gaza basarak geri dönüş yoluna geçtim. Hâlâ hem dişlerimi hem direksiyonu sıkıyordum. Hızla cebimdeki telefona sarılıp Batuhan'ı aradım.

Bir kaç çalıştan sonra açıldı telefonu.
Batuhan şaşkın sesiyle,

" Alo!
Leyla!
Senmisin? Haa..." demiştiki sözünü keserek bütün sinirimle,

" Bana bak Batuhan!
O Safira karısını kocamdan uzak tutacaksın karışmam.
Şuan şirkete girmiştir heralde."

" Hassiktir! " dediğini duydum kısık sesiyle.

" Sen...
Sen kimden, nerden öğrendin bunu? "

" Baran'ı ayartıp kendilerine ortak yapmak istiyorlar. Bu akşam otelde yemek yiyip..."

Durdum. Devam edemedim.

" Sen nerden biliyorsun bunu?"

" Benim taksimdeydi karı.
Her neyse.
Batuhan! Eğer o karı kocama yaklaşırsa, sana yemin ederim o otelide o şirketi de yakarım Batuhan! Yakarım anladın mı!? Yakarım! "

Dedim. Sonrada sinirle kapattım telefonu. Bütün sinirimi diseksiyonu sıkarak çıkarırken gözlerim yine sulanmaya başlayınca kendi kendime saydırmaya başladım bu kez.

Aptal Leyla aptal, aptal, aptal! Düştüğün hâle bak.
Sen kim birini sevmek kim. Ayağımı pedala dahada bastırdım.

Bir süre sonra başka bir çağrıya cevap vermek için yeni adrese doğru yol alırken aklım hâlâ o kadında ve Baran'daydı.

*****

Başım ellerimin arasında, dirseklerim masada, kapattığım gözlerle başımdaki korkunç ağrının geçmesini bekliyordum.

Dünden beri sürekli başım ağrıyordu. Bir an önce eve gitmek istiyordum ama bir randevum daha vardı. Şakaklarımı avuç içlerimle ovalarken kapı açılıp Batuhan girdi içeri. Başımı kaldırmadan gözlerimle baktım.

" Getirdinmi.? "

Hızlı adımlarla yanıma gelip elindeki ağrı kesiciyi uzattı.

" Hâlâ geçmedimi baş ağrın."

" Hayır.
Sanki filler üzerinden geçiyor. Geçerkende bir kaç tekme atıyorlar.
Kafamın içi sanki kazan. "

Aldığım ağrı kesiciyi ağzıma atarak susuz yuttum. Üzerinede masadaki sudan ictim.

" Bu bugün kaçıncı ilaç. Zehirleneceksin böyle giderse. Randevunu iptal et ve eve gidelim. Dinlen. Yarında hastaneye gidiyoruz."

" Bakarız."

Kapı tekrar açıldı ve sekreterim girdi içeri bu kez.

" Baran Bey. Safira Hanım geldiler."

Batuhan kaşları çatık arkasına bakarak kenara adım atarken kapıdan Safira Hazem girdi. Mısır'lı iş adamı Mahsut Hazem'in kızı.

Aslında randevum Mahsut Hazem ileydi. Ama Mahsut beyin kalp krizi geçirmesi sebebiyle kızı ve şirketinin ortağı Safira gelmişti görüşmeye.

Karşımda hiç beklemediğim şekilde genç birini görünce şaşırdım doğrusu. Bu kadar genç bir kızı olduğunu bilmiyordum.

Yerimden kalkarak bir kaç adım öne gelip elimi uzattım.

" Hoşgeldiniz."

" Hoşbuldum Baran Bey."

Batuhan da öne çıkıp,

" Hoşgeldiniz." Dedi.

" Buyrun oturun."

" Teşekkür ederim."

Hâlâ kapının önünde bekleyen sekreterime,

" Bize kahve getir." dedikten sonra ben masama otururken onlarda öndeki koltuklara oturdular.

" Baran Bey..
Olanları bizde duyduk.
Çok geçmiş olsun.
Umarım sağlığınız iyidir."

" Teşekkür ederim." dedim elimle başımdaki yarayı yoklarken.

Ağrının sebebi bu yaramı diye düşündüm anlık.

" İyiyim.
Düşmanlarımın elinde ölecek biri değilim.
Babanız nasıl oldu?
Umarım daha iyidir."

" Teşekkür ederiz.
Daha iyi, dinleniyor.
Yaş ilerledikçe çalışma hayatı daha çok yordu babamı. Malûm benden başka evlâdı yok. Abimin ölümünden sonra bütün yükü kendi omuzladı."

Başını önüne eğdi.

" Haliyle hem ruhen hem bedenen yoruldu. Kalbide yoruldu tabi. Ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum ama...

Şimdi tek isteği benim iyi bir evlilik yapmam ve damadıyla bitlikte şirketi ayakta tutmam."

Aniden başını kaldırarak mahcup şekilde,

" Pardon kusura bakmayın lütfen. Böyle gereksiz yere konuyu dağıttım."

" Önemli değil.
Zor zamanlar geçirmişsiniz."

" Evet...
Ama artık geride kaldı."

Yanındaki çantasını önüne alarak,
aceleci şekilde açıp içinden bir dosya çıkardı.

" Bunu babam yolladı size.
Selamları ile birlikte..

Dosya içinde projemizin çizimleri dahil herşey var.
Ülkenin en güzel otelinin inşasına başladık ve devamında sizin gibi bir ortakla çalışmak istiyoruz."

Dosyayı elime alıp incelerken kahvelerimiz geldi. Hem kahveleri içtik hem proje hakkında karşılıklı görüşlerimizi konuştuk.
Biz konuşurken Batu sadece dinliyor ve Safira'yı inceliyordu. Bu hâli dikkat çekiciydi. Projeyi umursamadığı her halinden belli oluyordu. Aklında birşeyler olduğunu anlayabiliyordum.

Bir süre daha dosyaya baktıktan sonra,

" Teklifinizi ayrıntılı şekilde inceleyeceğim. Ortağımlada konuşup size dönüş yaparım."

" Cevabınızın olumlu olacağına eminim. O halde bana musade kalkayım. Malum trafik."

Safira ayağa kalkarken bende kalktım.

" Müsade sizin."

Kapıya doğru yürürken aniden durdu ve bana döndü.

" Baran bey bu akşam kaldığım otelin restorantındaki yemekte bana eşlik etmenizi teklif etsem..."

Tam konuşacakken Batuhan girdi araya.

" Safira Hanım maalesef Baran Bey hâlen ağrılarıyla uğraşıyor.
Şuan sizinle randevusu olmasa dinlenmek için eve gitmeyi düşünüyordu. Başka sefere..."

" Ah öylemi..

O halde 2 gün sonra öğlen kahve içmek için davet ediyorum. Beni kırmayacağınızı eminim. Hem konuşur hem kahve içeriz.

Tekrar geçmiş olsun."

" Teşekkür ederim." dediğimde kız belli etmemeye çalışsada yüzü asılarak çıktı odadan.

Kendimi koltuğa bırakarak anında Batu'ya döndüm.

" O neydi lan!"

" Ne neydi? "

" Hareketlerin, konuşma tarzın.
Kıza bakışların. Ne çeviriyorsun?"

" Yalan mı? Rahatsızsın."

" Derdin başka.
Tanıyorum seni."

Sözlerimi umursamadı.

" Yüzünün halini gören acı çektiğini anında anlar."

Haklıydı maalesef. Başımın arkasındaki ağrı dahada şiddetlenmişti. Şuan başım korkunç ağrıyordu.

" Seninle tartışacak halde değilim gidelim artık." Dedim.

Koltuğumdan kalkarken bir anda dönen başımla yerimde kaldım önce. Ne olduğunu anlamaya çalışırken dengem bozuldu geriye sendeledim. Neden böyle olmuştu. Düşmemek için ellerimle masadan destek alırken önümdeki kağıtları zorlukla görüyordum. Ardından burnumda bir ıslaklık hissettim ve önümdeki kâğıttaki kırmızı leke..

Burnum mu kanıyordu. Öyleydi.
Elimle burnumdaki kana bakmak istedim ama olmadı. Bulunduğum oda hızla dönmeye başlarken yer ayaklarımın altından kaydı sanki. Herşey bir kaç saniyede oldu.
Kendimi bir anda yanımın üzerinde yerde bulurken başımı yere çarptığımı hatırlıyorum.
Kafamın içi allak bullak okurken, kulaklarım uğulduyordu. Batuhan'ın sesini duydum uzaklardan gelen...

" Abi! Erool!
Erol yetiş.!

Abi? Abi, iyimisin?
Kahretsin!
Abii! "

Batuhan'ın sesi gittikçe uzaklaşırken bir ara Erol'un da sesini duydum.
Sonrası kaybolan bilincimle karanlık..

*****

Almaya gittiğim müşteriyi olduğu yerde bırakıp gelebildiğim kadar hızlı geldim hastane acilinin önüne.
Arabadan çıkıp anahtarla kilitleyip koşarak girdim binaya. Bir yandan asansöre giderken bir yandan Batu'yu aradım. Telefon çalarken asansörün önüne gelip düğmeye bastım. Gelmek bilmeyen asansörü beklerken ikinci çalışta açtı Batu.

" Leyla? " Dedi.

" Batu nerdesin? "

" 4. Kat 312 nolu odadayız."

Telefonu kapatıp açılan kapı ile asansöre bindim. Endişeyle çarpan kalbimin sesi kulaklarımda zorluyordu. Batuhan beni arayıp Baran'ın fenalaştığını söylediğinde o an kalbime saplanan acı, vurulduğu günkü kadar yakmıştı canımı.

Neden fenalaşmıştı onu bile sormadan telefonu kapatıp hemen yola çıkmıştım. Sebep başındaki yaramıydı yoksa başka bir sorun mu vardı? Aklımda deli sorularla fırladım asansörden. Hızlı adımlarla ilerlerken koridorun sonunda gördüğüm Erol' la odayı kolayca bulmuş oldum. Koşar adım geldim odanın önüne.

Elim kalbime saplanan ağrı yüzünden göğsümün üzerinde, nefes nefese Erol'a diktim gözlerimi.

" Nasıl? Çok mu kötü? "

Cevabı Erol'dan beklerken Batu çıktı odadan.

" Geldin mi? "

Koluma girdi.

" Korkma, şimdi iyi.
Gel gözlerinle gör."

Diyerek odaya çekti beni.
İçeriye girip yatakta uyuyan Baran'ı gördüğümde bir anda boşalan sinirlerimle gözlerimden yaşlar akmaya başlarken, Batuhan,

" Bu kadar korkacağını bilseydim haber vermezdim yenge." Dedi.

Önce Batu'ya sonra Mete'ye çevirdim gözlerimi.

" Neden fenalaştı? "

" Korkma, tansiyon sadece.
Tansiyonu aniden çıkmış. Buna bağlı olarakta burundaki kılcal damarlar yırtılınca burun kanaması olmuş. Şimdi iyi, tansiyonu ve dinlenmesi için ilaç verdim. Biraz dinlensin düzelir."

" Emin misin?
Başındaki yara ile alakalı olabilir mi?"

" Eminim alakası yok."

Üzerimden koca bir dünya kalkmış gibi hissettim o an. Yinede göz yaşlarım akmaya devam ediyordu.

Batu beni kendine çevirdi.
Gözyaşlarımı sildi önce.
Sonra ellerini ceplerine soktu.

" Bir iki saat uyur." dedi göz kırparak.

Sonrada Mete'ye döndü.

" Mete gel kahve içelim."

" Sağol abi yeni içtim ben."

Sinirli sesiyle,

" Yürü lan ot herif." diyerek Mete'yi kolundan tutup çekiştirerek odadan çıkardı. Ardındanda kapıyı çekti.

Eminim bir iki saat uyur derken Baran'ın yanında kalabileceğmi kastetmişti. Onu ne kadar sevdiğimi, özlediğimi en iyi bilenlerden biriydi. Mete'yi de o yüzden çeke çeke çıkarmıştı odadan.

Şuan o kadar özlem doluydum ki bu yüzden yaptığı şey için minnettardım Batu'ya.

Ağır adımlarla yatağa doğru yürüyerek hemen yanında durdum. Sevdiğim, özlemiyle yanıp kül olduğum adamın yüzünü izledim bir kaç saniye. Kalın ama şekilli kaşları, siyah uzun kirpikleri, bir kaç günlük kirli sakalı...

Onu izledikçe özlemimin sandığımdan çok daha fazla olduğunu anladım. Keşke bana aşkla bakan koyu mavilerinide görebilseydim.

Az önce Batu'nun sildiği gözyaşlarım yeniden ve daha fazla akmaya başlarken öne doğru eğildim. Şuan kendinde olsa beni burdan kovacak adamın yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Başparmaklarımı sakallarında gezdirirken dahada yaklaşarak dudaklarına bastırdım dudaklarımı. O nu hissetme arzusuyla uzuun bir öpücük bıraktım dudaklarına hasret, özlem dolu.
Biraz geriye gelip,

" Çok özledim zalim." dedim yüzümü boynuna gömerek kendinden bir haber uyuyan bedene sarılırken.

Deriin bir nefes çektim hâlâ zihnimde kazılı sigara ve parfümünün karıştığı erkeksi kokusundan.

" Çok özledim Baran.
Çok, çok özledim...
Ne kadar güçlü görünmeye çalışsam da aciz bir kız çocuğu gibiyim.
Hani bana söz vermiştin.
Hani benden vazgeçmeyecektin.
Ne olur bitir artık özlemimi.
Senide kaybedersem canımın bir değeri kalmaz bu dünyada... "

Hâlâ ağlıyordum.
Yerimde doğrulup ellerimin tersiyle gözlerimi sildikten sonra yavaşça yanındaki boşluğa uzandım. Sonra kolumu üzerinden geçirip sıkıca sarılırken başımı göğsüne koydum.

" Sıcaklığını özledim.
Teninin konusunu özledim.
Seni özledim Baran." dedim yüzümü ve bedenimi ona yaslarken.

" Sen yokken üşüyorum.
Ne olur geri dön bana." derken gözlerimi kapattım, hâlâ ağlayan...

O şekilde bir süre nefesini ve kalp atışlarını dinledim sevdiğim adamın. Yağan yağmurum, huzurumdu Baran.
Ama ben cayır cayır yanarken o uzaklarıma yağıyordu son günlerde..
Oysa bir damlasına bile hasret şekilde bekliyordum bana dönüşünü.

Az sonra açılan kapı ile Batuhan girdi içeri çekinerek.
Onu görünce yerimde doğrulup kalktım hemen.

" Özür dilerim.
Ama uyanırsa yine kalbini kırar diye..."

" Sağol Batu..
Minnettarım."

Kapıya doğru yürüdüm.
Gerçekten uyanmadan çıksam iyi olacaktı.

" Elimden başka bir şey gelmiyor Leyla.
Yani yenge."

Gülümsemeden edemedim.

" Zorlama kendini Batu."

Dedim kapıdan çıkarken.
Bana baktı duygulu gözlerle.

" Böyle gülümseyeceksen arada bir uyku ilacı verip seni çağırabilirim."

dedi sinsi bakışlarla.
Bu sefer sesli gülmeye başlamıştım.
Batuhan çok farklı biriydi.

" Gerçekten yapar..mı.?"

Demiştim ki.. Bir anda o baş dönmesi geri geldi. Sendelerken duvardan tutunmak istedim ama elim boşta kaldı. Dizlerimin bağı çözüldü birden. Olduğum yere düşecekken Batuhan'ın kollarında buldum kendimi.
Panik dolu sesi kulaklarımda çınladı.

" Leyla!? "

Gözlerim kararırken zihnim bulandı.
Yaşadığım herşey aynı anda geçti zihnimden.

" Leyla?
Leyla iyimisin?
Neyin var?

Erol Mete'yi çağır çabuk! "

" Gerek yok.." dedim kendime gelirken.

" Anlık bir şey.
Tansiyonum düştü galiba."

Batuhan'dan aldığım destekle ayağa kalkmaya çalışırken, elleri kollarımda yardım etti bana.

Kendimi geriye çekerken,

" Bugün yemek işini atladım. Birde Baran'ın durumunu duyunca...
O yüzden olmuştur.
İyiyim."

Erol, " Hiç öyle durmuyorsun."

derken Batuhan,

" Burdayken Mete bi baksın sana."

Dedi.

" Gerek yok dedimya, iyiyim.
Gitmem lazım taksi bende kaldı. "

" Başlayacam taksine de işinede."

" Batu..."

" Ne!?" dedi sinirle bağırarak.

" Kızma hemen.
Baran'a dikkat edin. O karıyıda uzak tut ondan. Sizin paralarınızın peşindeler. " dedikten sonra asansörün yolunu tuttum.

Gözlerim ve burnumun direği Baran'ın yanından ayrılmanın verdiği üzüntüyle sızlasada yanımda kokusunu ve sıcaklığını götürüyorum diye avuttum kendimi.

Sabret Leyla.
Sabret az kaldı.

Asansörle inerken aklıma gelen şeyle içime bir korku ve huzursuzluk çöktü.

Bu baş dönmeleri beni tedirgin etmişti. Son yaşadıklarımın yüzünden doğru düzgün yemek yemediğim gibi uykusuz geceler geçiriyordum. Aynı anda hepsini birden kaldıramadığım için sık sık tansiyonum düşüyordu. Bu ufak baygınlıklar bu yüzden olmalıydı.

Yada...
Yada...
Ha- Ha yır. Yadasını düşünmek bile istemiyordum.
Olmaz öyle birşey. Olmamalı.

Asansörden çıkarken yavaşlayan adımlarımla durdum.

" Ya..
Ya olduysa." diyen iç sesime.

" Siktir git başımdan yok öyle birşey." diyip konuyu açmamak üzere kapattım.

Loading...
0%