@azamet_29_2
|
Son bölümü kısa bulan canlarım. Sizin için 2 bölüm birden. Buyrun okumaya. Ben 2 bölüm yolluyorum sizde bol yorum yollayın. Artık taksi şoförü Leyla olmuştum yeniden. Saçlarımı toplayarak kasketin içine sıkıştırarak başıma taktım. Sonrada sıradaki taksiyi alıp trafiğe çıktım. Altımdaki taksiyle cadde, cadde sokak, sokak dolaşıp müşteri aldım bıraktım. Bunu yaparken daha önceki hâlim geldi gözümün önüne. Temel'in yanında çalıştığım zamanları ve beni annemle tehdit ederek nasıl kullandığını, Tekin'i, Kaya'yı, Baran'ı ve yaşadıklarımızı hatırladım. Geçmişim görüntü şeklinde sıra sıra gözlerimin önünden geçerken gelen telsiz sesini duydum. " Leyla. Büyük otelin önüne git." " Tamam Sami baba." Direksiyonu otele giden caddeye çevirerek gaza bastım. Bugün daha yoğundu sanki trafik. Durduğumda arka kapıyı açan adamla asortik olduğu belli olan kadın araca binerek yanındaki adama sinirle, " Arabayı yarına kadar yaptır. Diye hırladı. " Tamam efendim siz merak etmeyin." Kapı kapanıp hareket ettiğimde, " Merak etmeymiş hıh! Dedi. Caddeye girerken, " Şoför bey Karamanoğlu Holding'e gidiyoruz." dediğinde anlık bir heyecan ve şok yaşadım. Baran'ın şirketine gidiyordu. Kaşlarım çatılırken şakaklarımdaki damarlarda baskı hissettim. Baran işe başlar başlamaz kadınlarlamı muhatap oluyordu. Bu kadar çabuk mu yani. Yoksa sadece iş meselesimi. " Taş kafa." diye hırladım sinirle. Bu sırada kadının sesi geldi arkadan. Elinde telefon, biriyle konuşuyordu. " Alo baba. Gerçekten yabancıydı ve sanırım Mısır'dan gelmişti yada öyle bir yer. Şivesi araplara benziyordu. " Evet sabah geldim İstanbul'a. Baksen şirkette bunu bekliyormuş zalim taş kafa. " Tamam. Bir yandan saçlarını düzeliyordu. " Benden etkilenmeyecek erkek yok bu ülkede. Bizimle ortaklık yapmayı zevkle kabul edecek. Önce şirkette konuşuruz. Kadın ön koltuğa doğru yalpalarken benim sinirden ellerim titriyordu. " Dikkatli olurmusun?" diye çemkirip telefona döndü zilli. Kör şeytan dön arkaya çak bitane diyor. " Yok sana demedim baba. Sinirli ses tonuyla devam etti. Sıkıntıyla oflarken eli alnında gezindi. " Neyse işte. Yemek için kaldığım otele davet edeceğim akşam. Telefonu kapatıp, " Daha çok varmı? Bütün konuşmayı duymuş, sinirle dinlemiştim. " Burası İstanbul hanımefendi. Yetişecek olsamda bilerek geç gidecektim. Zamanında gidip benim kocamı ayartmasına yardım edecek değildimya. 1 saatlik yolu dolaşa dolaşa 2 saate gittim. Sağolsun İstanbul trafiğide çok yardımcı olmuştu. Ama el mecbur sonunda geldiğim şirketin önünde durdum. Sonrada inip kapıyı çarparak örttü. Ardından kırıta kırıta şirkete doğru ilerledi. " Daha ilk günden kendi elimle kadın götürdüm kendi kocama." diyerek direksiyona arka arkaya yumruklar geçirdim. Arkadan yediğim kornalar yüzünden gaza basarak geri dönüş yoluna geçtim. Hâlâ hem dişlerimi hem direksiyonu sıkıyordum. Hızla cebimdeki telefona sarılıp Batuhan'ı aradım. Bir kaç çalıştan sonra açıldı telefonu. " Alo! " Bana bak Batuhan! " Hassiktir! " dediğini duydum kısık sesiyle. " Sen... " Baran'ı ayartıp kendilerine ortak yapmak istiyorlar. Bu akşam otelde yemek yiyip..." Durdum. Devam edemedim. " Sen nerden biliyorsun bunu?" " Benim taksimdeydi karı. Dedim. Sonrada sinirle kapattım telefonu. Bütün sinirimi diseksiyonu sıkarak çıkarırken gözlerim yine sulanmaya başlayınca kendi kendime saydırmaya başladım bu kez. Aptal Leyla aptal, aptal, aptal! Düştüğün hâle bak. Bir süre sonra başka bir çağrıya cevap vermek için yeni adrese doğru yol alırken aklım hâlâ o kadında ve Baran'daydı. ***** Başım ellerimin arasında, dirseklerim masada, kapattığım gözlerle başımdaki korkunç ağrının geçmesini bekliyordum. Dünden beri sürekli başım ağrıyordu. Bir an önce eve gitmek istiyordum ama bir randevum daha vardı. Şakaklarımı avuç içlerimle ovalarken kapı açılıp Batuhan girdi içeri. Başımı kaldırmadan gözlerimle baktım. " Getirdinmi.? " Hızlı adımlarla yanıma gelip elindeki ağrı kesiciyi uzattı. " Hâlâ geçmedimi baş ağrın." " Hayır. Aldığım ağrı kesiciyi ağzıma atarak susuz yuttum. Üzerinede masadaki sudan ictim. " Bu bugün kaçıncı ilaç. Zehirleneceksin böyle giderse. Randevunu iptal et ve eve gidelim. Dinlen. Yarında hastaneye gidiyoruz." " Bakarız." Kapı tekrar açıldı ve sekreterim girdi içeri bu kez. " Baran Bey. Safira Hanım geldiler." Batuhan kaşları çatık arkasına bakarak kenara adım atarken kapıdan Safira Hazem girdi. Mısır'lı iş adamı Mahsut Hazem'in kızı. Aslında randevum Mahsut Hazem ileydi. Ama Mahsut beyin kalp krizi geçirmesi sebebiyle kızı ve şirketinin ortağı Safira gelmişti görüşmeye. Karşımda hiç beklemediğim şekilde genç birini görünce şaşırdım doğrusu. Bu kadar genç bir kızı olduğunu bilmiyordum. Yerimden kalkarak bir kaç adım öne gelip elimi uzattım. " Hoşgeldiniz." " Hoşbuldum Baran Bey." Batuhan da öne çıkıp, " Hoşgeldiniz." Dedi. " Buyrun oturun." " Teşekkür ederim." Hâlâ kapının önünde bekleyen sekreterime, " Bize kahve getir." dedikten sonra ben masama otururken onlarda öndeki koltuklara oturdular. " Baran Bey.. " Teşekkür ederim." dedim elimle başımdaki yarayı yoklarken. Ağrının sebebi bu yaramı diye düşündüm anlık. " İyiyim. " Teşekkür ederiz. Başını önüne eğdi. " Haliyle hem ruhen hem bedenen yoruldu. Kalbide yoruldu tabi. Ben elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum ama... Şimdi tek isteği benim iyi bir evlilik yapmam ve damadıyla bitlikte şirketi ayakta tutmam." Aniden başını kaldırarak mahcup şekilde, " Pardon kusura bakmayın lütfen. Böyle gereksiz yere konuyu dağıttım." " Önemli değil. " Evet... Yanındaki çantasını önüne alarak, " Bunu babam yolladı size. Dosya içinde projemizin çizimleri dahil herşey var. Dosyayı elime alıp incelerken kahvelerimiz geldi. Hem kahveleri içtik hem proje hakkında karşılıklı görüşlerimizi konuştuk. Bir süre daha dosyaya baktıktan sonra, " Teklifinizi ayrıntılı şekilde inceleyeceğim. Ortağımlada konuşup size dönüş yaparım." " Cevabınızın olumlu olacağına eminim. O halde bana musade kalkayım. Malum trafik." Safira ayağa kalkarken bende kalktım. " Müsade sizin." Kapıya doğru yürürken aniden durdu ve bana döndü. " Baran bey bu akşam kaldığım otelin restorantındaki yemekte bana eşlik etmenizi teklif etsem..." Tam konuşacakken Batuhan girdi araya. " Safira Hanım maalesef Baran Bey hâlen ağrılarıyla uğraşıyor. " Ah öylemi.. O halde 2 gün sonra öğlen kahve içmek için davet ediyorum. Beni kırmayacağınızı eminim. Hem konuşur hem kahve içeriz. Tekrar geçmiş olsun." " Teşekkür ederim." dediğimde kız belli etmemeye çalışsada yüzü asılarak çıktı odadan. Kendimi koltuğa bırakarak anında Batu'ya döndüm. " O neydi lan!" " Ne neydi? " " Hareketlerin, konuşma tarzın. " Yalan mı? Rahatsızsın." " Derdin başka. Sözlerimi umursamadı. " Yüzünün halini gören acı çektiğini anında anlar." Haklıydı maalesef. Başımın arkasındaki ağrı dahada şiddetlenmişti. Şuan başım korkunç ağrıyordu. " Seninle tartışacak halde değilim gidelim artık." Dedim. Koltuğumdan kalkarken bir anda dönen başımla yerimde kaldım önce. Ne olduğunu anlamaya çalışırken dengem bozuldu geriye sendeledim. Neden böyle olmuştu. Düşmemek için ellerimle masadan destek alırken önümdeki kağıtları zorlukla görüyordum. Ardından burnumda bir ıslaklık hissettim ve önümdeki kâğıttaki kırmızı leke.. Burnum mu kanıyordu. Öyleydi. " Abi! Erool! Abi? Abi, iyimisin? Batuhan'ın sesi gittikçe uzaklaşırken bir ara Erol'un da sesini duydum. ***** Almaya gittiğim müşteriyi olduğu yerde bırakıp gelebildiğim kadar hızlı geldim hastane acilinin önüne. " Leyla? " Dedi. " Batu nerdesin? " " 4. Kat 312 nolu odadayız." Telefonu kapatıp açılan kapı ile asansöre bindim. Endişeyle çarpan kalbimin sesi kulaklarımda zorluyordu. Batuhan beni arayıp Baran'ın fenalaştığını söylediğinde o an kalbime saplanan acı, vurulduğu günkü kadar yakmıştı canımı. Neden fenalaşmıştı onu bile sormadan telefonu kapatıp hemen yola çıkmıştım. Sebep başındaki yaramıydı yoksa başka bir sorun mu vardı? Aklımda deli sorularla fırladım asansörden. Hızlı adımlarla ilerlerken koridorun sonunda gördüğüm Erol' la odayı kolayca bulmuş oldum. Koşar adım geldim odanın önüne. Elim kalbime saplanan ağrı yüzünden göğsümün üzerinde, nefes nefese Erol'a diktim gözlerimi. " Nasıl? Çok mu kötü? " Cevabı Erol'dan beklerken Batu çıktı odadan. " Geldin mi? " Koluma girdi. " Korkma, şimdi iyi. Diyerek odaya çekti beni. " Bu kadar korkacağını bilseydim haber vermezdim yenge." Dedi. Önce Batu'ya sonra Mete'ye çevirdim gözlerimi. " Neden fenalaştı? " " Korkma, tansiyon sadece. " Emin misin? " Eminim alakası yok." Üzerimden koca bir dünya kalkmış gibi hissettim o an. Yinede göz yaşlarım akmaya devam ediyordu. Batu beni kendine çevirdi. " Bir iki saat uyur." dedi göz kırparak. Sonrada Mete'ye döndü. " Mete gel kahve içelim." " Sağol abi yeni içtim ben." Sinirli sesiyle, " Yürü lan ot herif." diyerek Mete'yi kolundan tutup çekiştirerek odadan çıkardı. Ardındanda kapıyı çekti. Eminim bir iki saat uyur derken Baran'ın yanında kalabileceğmi kastetmişti. Onu ne kadar sevdiğimi, özlediğimi en iyi bilenlerden biriydi. Mete'yi de o yüzden çeke çeke çıkarmıştı odadan. Şuan o kadar özlem doluydum ki bu yüzden yaptığı şey için minnettardım Batu'ya. Ağır adımlarla yatağa doğru yürüyerek hemen yanında durdum. Sevdiğim, özlemiyle yanıp kül olduğum adamın yüzünü izledim bir kaç saniye. Kalın ama şekilli kaşları, siyah uzun kirpikleri, bir kaç günlük kirli sakalı... Onu izledikçe özlemimin sandığımdan çok daha fazla olduğunu anladım. Keşke bana aşkla bakan koyu mavilerinide görebilseydim. Az önce Batu'nun sildiği gözyaşlarım yeniden ve daha fazla akmaya başlarken öne doğru eğildim. Şuan kendinde olsa beni burdan kovacak adamın yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Başparmaklarımı sakallarında gezdirirken dahada yaklaşarak dudaklarına bastırdım dudaklarımı. O nu hissetme arzusuyla uzuun bir öpücük bıraktım dudaklarına hasret, özlem dolu. " Çok özledim zalim." dedim yüzümü boynuna gömerek kendinden bir haber uyuyan bedene sarılırken. Deriin bir nefes çektim hâlâ zihnimde kazılı sigara ve parfümünün karıştığı erkeksi kokusundan. " Çok özledim Baran. Hâlâ ağlıyordum. " Sıcaklığını özledim. " Sen yokken üşüyorum. O şekilde bir süre nefesini ve kalp atışlarını dinledim sevdiğim adamın. Yağan yağmurum, huzurumdu Baran. Az sonra açılan kapı ile Batuhan girdi içeri çekinerek. " Özür dilerim. " Sağol Batu.. Kapıya doğru yürüdüm. " Elimden başka bir şey gelmiyor Leyla. Gülümsemeden edemedim. " Zorlama kendini Batu." Dedim kapıdan çıkarken. " Böyle gülümseyeceksen arada bir uyku ilacı verip seni çağırabilirim." dedi sinsi bakışlarla. " Gerçekten yapar..mı.?" Demiştim ki.. Bir anda o baş dönmesi geri geldi. Sendelerken duvardan tutunmak istedim ama elim boşta kaldı. Dizlerimin bağı çözüldü birden. Olduğum yere düşecekken Batuhan'ın kollarında buldum kendimi. " Leyla!? " Gözlerim kararırken zihnim bulandı. " Leyla? Erol Mete'yi çağır çabuk! " " Gerek yok.." dedim kendime gelirken. " Anlık bir şey. Batuhan'dan aldığım destekle ayağa kalkmaya çalışırken, elleri kollarımda yardım etti bana. Kendimi geriye çekerken, " Bugün yemek işini atladım. Birde Baran'ın durumunu duyunca... Erol, " Hiç öyle durmuyorsun." derken Batuhan, " Burdayken Mete bi baksın sana." Dedi. " Gerek yok dedimya, iyiyim. " Başlayacam taksine de işinede." " Batu..." " Ne!?" dedi sinirle bağırarak. " Kızma hemen. Gözlerim ve burnumun direği Baran'ın yanından ayrılmanın verdiği üzüntüyle sızlasada yanımda kokusunu ve sıcaklığını götürüyorum diye avuttum kendimi. Sabret Leyla. Asansörle inerken aklıma gelen şeyle içime bir korku ve huzursuzluk çöktü. Bu baş dönmeleri beni tedirgin etmişti. Son yaşadıklarımın yüzünden doğru düzgün yemek yemediğim gibi uykusuz geceler geçiriyordum. Aynı anda hepsini birden kaldıramadığım için sık sık tansiyonum düşüyordu. Bu ufak baygınlıklar bu yüzden olmalıydı. Yada... Asansörden çıkarken yavaşlayan adımlarımla durdum. " Ya.. " Siktir git başımdan yok öyle birşey." diyip konuyu açmamak üzere kapattım. |
0% |