Yeni Üyelik
40.
Bölüm

İ.Y 38 Karmaşa ve şok

@azamet_29_2

Salih abi delirmiş, kendi etrafında tur atarken Sami baba canı sıkkın onu izliyordu. Yetmez gibi az ilerde duran siyah araç ve Batu'yu da görünce inmekten vazgeçip şoföre beni bir pansiyona götürmesini söyledim.

An itibarıyle yalnızdım.

Şoför direksiyonu caddeye çevirerek yola devam etti.

" Hangi pansiyona gitmek istersiniz."

" En uzaktakine."

" Peki."

*****

Ben...
Ben ne yapmışım diye mırıldandım kendimin bile zor duyduğu sesimle.

" Abi, iyimisin? "

" Gidelim."

Yerimden kalkıp kapıya yöneldim.
Odadan çıkıp asansöre doğru yürürken burnuma gelen o kokuyla elimi yeniden gömleğime götürdüm.

Aynı koku duruyordu.
İğde çiçeği. En sevdiğim koku...

Gömleğimi parmak uçlarımla tutarak burnuma yaklaşırdım. Kokuyu yeniden içime çekerken bir flaş daha patladı beynimin içinde.

" Kokun..." Diyerek çektiğim nefes..

Önümdeki çıplak beden.

" Kokun en sevdiğim koku.
İğde çiçeği."

" Hı!
Sendemi ucuz koku seviyorsun."

Diyen ses...

Ellerimi kulaklarıma kapattıım zihnimdeki sesi oraya hapsedercesine.

Olduğum yerde donmuş dururken Batu'nun sesi geldi kulaklarıma.

" Abi..
Abi iyimisin? "

" Başımm.." dedim elim alnımda öne eğilerek.

" Mete! " dedi geriye doğru.

Elimle duvardan destek almaya çalıştım ama olmadı. Sendeledim.

Erol tuttu kolumdan.

" Abi!! " Dedi panikle.

Bir kolumdan Batuhan tutarken Erol diğer koluma girdi.
Erol ile Batu'nun yardımıyla odaya geri döndüm. Az önce kalktığım yatağa geri yatarken,

" Beynim patlatacak sanki." dedim başımı ellerimin arasına alıp sıkarken.

Mete hemen yanıma geldi.
Elindeki âleti koluma takarak tansiyonumu ölçerken,

" Abi birşeyler mi hatırladın? "

Batu," Ne?! " derken " Görüntüler.." Dedim.

" Kısa. Kısa.."

Ölçmesi bitince,

" Tansiyonun düşmüş abi.
Kıpırdamadan yat bir süre daha burdasın. İlaç vereceğim hem tansiyon hem ağrı için. Daha iyi hissettiğinde tedbiren yeniden MR çekelim. Nöroloji uzmanımızada bi görün. "

" Bu başağrısı neden geçmiyor Mete? "

Soru Batu'dan geldi.

Mete bir yandan koluma yeni bir damar yolu daha açarken bir yandan cevap verdi.

" Ben notolojik değil de piskolojik olduğunu düşünüyorum abi.
Bazı vakalarda baş ağrılarının ardından anıları hatırlama yaşanırken, bazı vakalarda anı ile birlikte başağrısı görülebiliyor...

Baran abi. Ne zamandır birşeyler hatırlıyorsun? Yanılmıyorsam şirkette fenalaştığından beri.? "

Sessiz ve gözü kapalı başımı salladım.

Batu araya girdi.

" Fenalaştığında başını yere çarpmıştı.
Onunda etkisi olabilirmi bu ağrılara."

" Olabilir abi.
Bir şey tektilemek zorunda. Görünüşe göre çarpma tetiklemiş."

" Uyanmadan önce bir rüya gördüm. Ayakkabılarımı giyerken de geçmişteki bir anıyı." derken kolumda bir yanma hissettim. Mete ilaç veriyordu damar yolundan.

" Az önce de koridorda bir anı...
Koku..." diye devam ettim.

" Kokumu? " dedi Batuhan.

" İğde çiçeği."

" İğde çiçeği kokusu.
Leyla'ın kullandığı koku...

Neden üzerimde? "

Gözlerimi açtığımda karşımdaki Batu ve Erol birbirlerine baktılar.

" Neden üzerimde siz biliyorsunuz değilmi lan!? "

İlacın etkisi yavaş yavaş kendini belli ederken Batuhan,

" Abi
Sen uyurken Leyla geldi."

" Nasıl haberi oldu?"

Eliyle saçlarını karıştırıdı.

" Şey..
Ben haber verdim."

" İyi halt etmişsin."

" Bir süre yanında yattı sanırım. "

Neden derken dilim dolanıyordu. Anında Mete'ye çevirdim gözlerimi.
Kaşlarımı çatarak,

" Ne verdin lan bana? " Dedim.

" Abi seni rahatlatacak bir ilaç."

" Ulan!" dedim sinirle.

" Defolun, rahat bırakın beni. "
derken kayan gözlerim kapandı.

&

Duyduğum kurşun sesi ve Baraann! diye bağıran Leyla'nın çığlığı kulaklarımda çınlarken kanter içinde uyandım gördüğüm rüyadan.

Aklım başıma geldiğinde kendi yatağımda kendi odamdaydım.

Şaşıracak bir şey değildi tabi. Ama aldığım ilaçlar içmişim etkisi yapınca her uyandığımda etrafıma bakıyordum.

Bir anda yine o ağrı saplandı başıma.
O kadar şiddetliydiki yatağıma kapandım. Allah'ım bu nasıl bir ağrıydı böyle. Beynim...
Beynim patlayacaktı sanki.

Ellerimin arasına aldım başımı. Bütün gücümle şakaklarıma bastırıyordum.

Geçsin, geçsin artık bu ağrı.
Bir elim başımı sıkarken diğeriyle yatağı yumrukluyordum.

Dün hastanede yeniden tahliller yapılmış, yeniden MR çekilmiş temiz çıkmıştı. Ama..
Ama devam ediyordu kahrolası ağrılar. Yavaşça yataktan indiğimde yine dönen başım ile sendeledim. Düşmemek için aynalı dolaptan destek alırken göz ucuyla acınası şu halimden nefret ederek baktım kendime.

O sırada başımdaki ağrı dahada artarken bu ağrı yüzünden kafamdaki damarlar patlama noktasına gelmişti.
Aynı anda hatırladığım o ses ve beynimin içinde bir flaş daha patladı.
......

" Pis sapık.
Koynuna aldığın kadınları aynadan dikizliyorsun demek."

" Ne?
Aynadan dikizlemek mi? "

Kahkaha atan kendi sesim...

Artan ağrı ile öne doğru eğildi bedenim. Başımdaki acı bütün hücrelerime dağılıyordu sanki.

" Hiç aklıma gelmemişti.
Erkek olsaymışsın vay kadınların hâline.
Asıl sapık sensin bence.

Daha az önce senden başka bir kız girmedi bu eve demedim mi? "

Ve Leyla'nın bana bakan yüzü...

Yerimde doğrularak aynaya döndüm.

Gözleri kızarmış olan yansımama baktım. Bir şeyler hatırlıyordum evet.

Ama içimde 2 Baran vardı sanki. Biri ne Leyla'yı ne anıları kabul etmiyor, diğeri herşey gerçek sen değiştin diyordu.

Kafamın içinde kendi sesim, Leyla'nın sesi, kulaklarımdaki uğultu. Dayanamıyordum artık.
Bu ağrı, bu halim ya beni öldürecek ya delirecekti. Bir anda bilinçsizce kafa attım önümdeki aynaya.

" Geç artık geç la*et ağrı!
Geç, geç!

Ellerim yumruk olmuş aynaya yaslı, avazım çıktığı kadar bağırıyor başımı arka arkaya aynaya vuruyordum.
Bu geçmeyen ağrıyı başka bir acı geçirir diye umut ediyordum.

Sonra bir kere daha vurdum. Hâlâ bağırıyordum. Alnımdaki acı başımdakini bastırır sanıyordum.

Bir kere daha vuracakken bir anda dolap ile aramda beliren Şeker teyze ile geriye itildim. Ne zaman geldiğini anlamazken aynanın kırık camlarına basarak geriledim.

" Oğlum!
Baran'ım!
Yapma kurban olayım!"

" Bırak Şeker teyze! "

Elim hâlâ başımda ağrının verdiği acıyla dişlerimi sıkarak dizlerimin üzerine bıraktım kendimi. Bir elim başında bir elim yerde inliyordum.
Geçmiyordu siktiğim ağrı.
O sırada Batuhan geldi.

" Abi.
Abi delirdin mi, ne yapıyorsun? "

" Delirdim lan, delirdim!
Bu ağrı bu anılar beni delirtti.
İçimdeki Baran beni delirtti!
Delirtti! "

Yakamdan tuttu Batu aniden. Sarsarak,

" Kendine gel abi yapma! "

" Batu." dedim acınası halimle inleyerek.

" Batu...
Kafamın için savaş meydanı lan...
Benden başka bir Baran daha var sanki. Kabul etmiyor, anılarımı red ediyor. Zihnim iki parça Batu. Kendi kafama sıkacam lan! "

" Abi kalk hadi.."

Şeker teyzenin ve Batu'nun yardımıyla yerimden kalkıp yatağa oturdum.

Az sonra hafiflemeye başlayan ağrıyla sinirle gülümsedim.

" Bi yerlere kafa atmam gerekiyormuş demekki." Dedim.

Şeker teyze aceleyle çıktı odadan sonra elinde ilaçla geri döndü.
Batu komodinin üzerindeki sudan doldurup ilaçla birlikte elime verdi.

" İç şunu abi."

Dediğini yapıp ilacı içtim.

" Saat kaç."

" Akşam 7"

Kendimi geriye bırakarak yatağa uzandım. Başımdaki ağrı dahada hafiflemeye başlarken rahatlayan damarlarımla bastıran uyku ile gözlerimi kapattım.

&

Ne kadar zaman uyudum bilmiyorum ama uyandığımda ağrı tamamen geçmişti. Bu haplar ağrıyı geçici olarak kesiyordu.

Yataktan kalkıp kenarına oturdum.
Ellerimle yüzümü sıvazladım.
Yerimden kalkarken karşımdaki ayna çekti dikkatimi. Kırdığım yerlere ve çatlaktaki suretime baktım. Kırk parça yüzüm bana bakıyordu.

Gözlerimi saate çevirdim. 12 ye geliyordu. Yerimden kalkıp banyoya yürüdüm. İşlerimi hallettikten sonra, sıcak bir duş almak için musluğu açtım. Su ısınınca üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup akan suyun altına girdim. Ellerimi duvara yaslayarak üzerimden akıp giden suyun altında öylece bekledim.

" Baran aklını topla." dedim kendi kendime. " Doğruyu bul ve yap.
Leyla'yı sevmişsin işte kabul et.

O la*et adam değilsin. Değişmişsin.
Bu kız değiştirmiş seni. Kabul et."

Duvardaki yumruklarımı dahada sıkarken kalbinde bir ağrı hissettim ve nefes alamadığımı...

Suyu kapatıp kabini açarak derin bir nefes çektim ciğerlerime.

Arka arkaya nefesler aldım. Biraz olsun rahatlamanın ardından hızlı şekilde duşumu alıp çıktım.
Bornozumu giyip giyinme odama geçtim. Hızlıca dışarı çıkabileceğim şekilde giyinip, cüzdanımı ve telefonumuda alıp odadan çıktım.

Salona indiğimde mutfaktan sesler geliyordu Batu ve Erol mutfaktalardı.
Beni görüp peşime düşmelerini istemiyordum. Bu yüzden sessiz şekilde çıktım evden.
Dışarı çıkıp biraz hava almaya ve düşünmeye ihtiyacım vardı. Yalnız olarak tabi.

Hızlı adımlarla garaja doğru ilerlerken Azad çıktı önüme.

" Abi? "

" Anahtarları ver."

Azad arkamdan gelen varmı diye baktı önce. Ardından,

" Batuhan abi? "

" Tek çıkıyorum anahtarı ver."

" Abi..
Ben geleyim..."

Anında yakasında tutarak kendime çektim.

" Ver lan anahtarı.! "

Mecburen çıkarıp verdi anahtarı. Anahtarı aldığım gibi garajın önünde bekleyen araca doğru giderken durup arkama döndüm.

" Beni görmedin."

Sessizce başını salladı. Ama söyleyecekti biliyordum.
Sadece korkusunun azalacağı zaman kadar süre vardı. Hızla arabaya binip önce geri geri çıktım. Sonrada çıkışa kırdım direksiyonu. Gazı kökleyerek uzaklaştım evden. 15 dakika geçmiş şuan trafikte ilerliyordum. Az sonra yanan kırmızı ışıkla kavşakta durdum.

Işığın değişmesini beklediğim sırada Leyla geldi aklıma.
Şimdi ne yapıyordur acaba diye düşünmeden edemedim.

Onu korurken yaralanıp yine onu unutmuştum. Karım dediğim kadını nasıl unutmuştum ben. Dahası öğrendikten sonrada kabul etmemiş yanımdan kovmuştum. Yinede ısrarla yanımda kalmıştı. Sahip çıkmıştı evliliğine. Ama ben...
Ego yığını Baran Karamanoğlu evliliğini kabul edemeyecek kadar egolu Baran, kızı kovmaktan beter etmiştim.

Aklıma gelen şeyler vijdanımı zorlarken kafamı direksiyona vurdum arka arkaya. Allah benim cezamı versin. Sıçtığımın beyni.

Arkamdan gelen korna sesleriyle ilerlemeye devam ettim. Nereye gittiğimi bilmeden sadece sürüyordum o kadar.

Bir anda Leyla'nın sözleri geldi aklıma. Hemde her bir kelimesi.

" Bu kadar mı görmek istemiyorsun!
Bu kadarmı soğudun!
Bu kadar mı silindim aklından!

Neden bir kere olsun hatırlamaya çalışmıyorsun! Neden bu kızında canı var, canı yanar üzülür demiyorsun!
HA!
Neden bir anda hayatına aldığın gibi bir anda hayatından atmaya çalışıyorsun!?

Böyle yapacaktın neden zorla aldın hayatına, neden sevdin, neden ilkim olup benimle evlendin!?

Senden uzak durmak için, senden kaçmak için o kadar uğraştığımda bırakmazken nerdeydi aklın!

Sakın bana seni hatırlamıyorum bu yüzden de istemiyorum deme.
Seviyorsan unutmayacaksın!

Anladım mı? UNUTMAYACAKSIN!!

Bir kadını ayakkabısını bağlayacak kadar seviyorsan unutmayacaksın!
Buna hakkın yok!

YOK! "

"Zalimsin Baran Karamankoyunu!"

" Çok zalimsin.!
Keşke! Keşke...
O kurşun senin aklını alacağına benim canımı alsaydı.
Bu kadar acıtmazdı."

Hatırladığım sözlerle başımdaki ağrıyı yeniden hissetmeye başladım.

İlkim oldun demişti.
Hayatındaki tek erkek ben olmuştum.
Bu kızı nasıl hatırlayamıyordum ben.

" O kurşun beynimi patlatsaydı keşke."

dedim bütün sinirimle direksiyonu yumruklamaya başlayarak.
Devam ederken kendimi gece kulüplerinin olduğu o caddede buldum. Bir süre etrafa baktım.

" Kafamı hem dağıtmak hem toplamak için iyi bir yer. Ayık kafayla hatırlamıyorsam belki sarhoş olunca hatırlarım." Dedim.

Bu bahaneydi belkide.

*****

Baran arabayı kenara çekip anahtarı valeye fırlattı. Sonrada hiç oyalanmadan içeriye girdi. Girer girmezde kalabalığın içinden geçerek barın olduğu bölüme gelip yüksek sandalyeye oturdu.
Barmen,

" Hoş geldiniz Baran Bey ne alırsınız?"

" Votka."

" Hemen." diyen barmen hızlı şekilde hazırlarken adam elini alnına bastırdı yine. Barmen hazır olan kadehi Baran'ın önüne bırakırken,

" Şişe kalsın." Dedi adam.

Barmen şaşırarak bakarken,

" Kalsın dedim sen işine bak."

diye hırladı.

" Peki Baran Bey." diyen adam şişeyi bırakıp arkasına dönerek işine devam etti

Kadehi bittiğinde kendi doldurdu Baran. İlk kadehdeki gibi iki seferde boğazından aşağı yuvarladı alkollü sıvıyı. 3. yü doldururken,

" Baran Bey.
Bu ne hız.
Gece yeni başlıyor oysa."

Duyduğu sesle arkasına baktı Baran.

Safira tam arkasındaki sandalyede oturmuş elindeki içkisini içiyordu.

Baran aldırmadan önüne döndü. Onu burda görmek kötü bir tesadüften başka bir şey değildi.

Elindeki kadehi dudaklarına götürecekken Safira girdi görüş açısına. Kadın arkadaki sandalyeden kalkıp tam önündeki sandalyeye kuruldu.. Ardından yırtmaçlı mini eteğine aldırmadan bacak bacak üstüne atarak,

" Sizi burada görmek ne hoş.
Görüşmeyeli nasılsınız.? "

Baran elindeki kadeh dudaklarına dayalı karşısındaki kadına baktı. Yukardan aşağı süzdü. Sonra önüne döndü. Kadına aldırmadan elindeki kadehi tek yudumda bitirdi.

" Kötü."

" Şuan yeri ve zamanı değil farkındayım ama teklifimizi kabul edip et..."

Şuan hiç bir şeyle ilgilenmiyorum Safira hanım. Projenizi de umursamıyorum. Kendinize başka bir ortak arayın."

Kadın duyduğu cümlelerle kısa bir şok yaşadı. Zaten başkalarıyla görüşmüş ve kimse kabul etmediği için gelmişti Baran Karamanoğlu'na.
Baran batmaktan kurtuluşun tek yoluydu onlar için.

Dişlerini sıkarak baktı adamın aldırmaz yüz ifadesine.

" Ama Baran Bey.."

" Size ilgilenmediginmi söyledim.
Artık rahat bırakın beni."

Kadın sinirle önüne dönerken öfkeden yüzü kızarmıştı.
Ne yapacaktı. Bir şekilde ikna etmesi gerekiyordu onu. Ya gönüllü ya zorla ama ona ihtiyacı vardı.

Baran elindeki şişeyi yeniden kadehinin üzerine doğru eğdi. Kız aklına gelen şeyle ne yaptığını fazla düşünmeden hızla elini çantasına attı. İçinden aldığı küçük kırmızı hapı elinin parmaklarının arasına sıkıştırdı ve hamlesini yaptı.

Baran kadehi kavrayarak kaldıracakken Safira elini kadehin üzerine kapatarak engel oldu.

" Baran Bey çok hızlı içiyorsunuz ara verin bence."

Baran sinirle baktı kadına. İki parmağı ile tuttu bileğini ve yana savurdu.

" Sizi ilgilendirmez."

Elindeki kadehi inadına yapar gibi tek seferde içti bu kez.
Safira aldırmadı adamın kendine olan tutumuna. Çünkü az önce o kadehte içilen hap ile amacına ulaşmış sayılırdı kız.
Şimdi sadece bekleyecekti Baran'ın kollarının arasına düşeceği zamanı.
Sonrası içinde otele gitmeyi planlıyordu.

" İstesende istemesende bu gece benimlesin Baran Karamanoğlu. Sabah olduğunda emrime amade olacaksın." dedi içinden.

Aradan geçen yarım saat sonra Baran içkisine katılan ilaç yüzünden olması gerekenden daha fazla sarhoş olmuş aklı dahada bulanmıştı. An itibariyle düşünemez ve ne olduğunu anlayamaz hale gelmişti.

Zorlukla cebinden çıkardığı parayı bar tezgahına bırakarak yerinden kalkıp eve gitmek istedi. Ama yürümek bir yana ayakta duramıyordu. Safira halini gülümseyerek izledikten sonra ayağa kalktı.

" Baran Bey.
İyimisiniz.? "

Baran yanındaki kadına çevirdi gözlerini. Ama görüşü tamamen bulanık duyduğu ses tamamen yakılıydı.

" Gelin size yardım edeyim."

Adamın kolunun altına girip birlikte yürüdü. Yine birlikte çıktılar mekandan.
Bu sırada yağmur başlamış hızla yağıyordu. Safira yanındaki adamla birlikte şoförünün beklediği arabaya doğru yürüdü hızlı olmaya çalışarak.

Sonunda arabaya bindiklerinde Baran dönen ve ağrıyan başıyla uğraşırken Safira halinden memnundu.

" Otele gidiyoruz." Dedi.

Bir süre yağmurda ve sıkışık trafikte ilerledikten sonra otelin önünde durdu siyah lüks araç. Önden inen şoförün açtığı kapıdan birlikte inip girişe doğru ilerlerken kız yine Baran'ın kolunun altındaydı.

Bir kaç adım sonra,

" Baran..."

Baran kendi adını duyarak durdu.
İsmini sayıklarcasına söyleyen kıza döndü gözleri.

Bir süre öylece baktı. Kim olduğunu anlamaya çalıştı ama olmuyordu. Ne düşünceleri ne aklı ne fikri adama itaat edip bir araya gelmiyordu.

Baygın bakan gözlerle elini alnına bastırdı.

" Başım." Dedi. O dayanılmaz ağrı yine gelip bulmuştu adamı.

" Gel." diyen Safira adamı çekerek uzaklaştırırken geride yıkık bir ruh bıraktığının farkında bile değildi.

Safira ve Baran kapıya doğru yürüyüp içeriye girdiler. Kız yanında adamla lobiye bakan resepsiyona kadar gelerek görevlilerden anahtarını istedi. Otelden gece kulübüne gitmek için çıkarken sarhoş olup kaybetme ihtimaline karşı resepsiyona bırakmıştı anahtarını.

Adamlar kadının yanındaki başı önüne eğik adama bakarken kadın yüksek sesle,

" Anahtarım! " dedi.

Görevli adam anahtarı çıkarıp kadına uzatırken Baran'ı tanıdı. İki adam önce birbirlerine baktılar.

Biri diğerine göz işareti yaptıktan sonra,
" Baran Bey? " diyerek yerinden çıkıp adamın yanına geldi.

Baran'ın kolunun altına girip,

" Baran beyle ben ilgilenirim siz rahatsız olmayın." Dedi.

Kadın anlamadı önce.
Birlikte odaya çıkma planları yaparken burda bu adama takılı kalmıştı. Sinirle,

" İlgilenmenizi gerektiren bir şey yok siz işinize bakın."

Adam kadının niyetini anlasada bir şey söyleyemediği için,

" Kusura bakmayın Safira Hanım.
Baran Bey bu otelin sahibidir. Batuhan beyinde emri var. Baran beyin rahatsız olduğunu buraya gelirse yardımcı olmamızı istedi.
Arkadaş aradı bile. Biraz sonra burda olurlar. "

Safira duyduğu şeyle kala kaldı.
Kaldığı bu otelde mi Baran'ın dı. Bu ne zenginlikti. Şansına saydırarak geriye çekilmek zorunda kaldı. İki adam Baran'ın koluna girerek lobideki koltuğa getirdiler. Baran yarım akıl, ne olduğunu anlamazken başının arkasındaki ağrı dahada arttı.
Damarları çatlayacak hâle gelirken başını ellerinin arasına aldı adam inleyerek. Dişlerini sıktı kırarcasına.

15 dakika kadar sonra Batuhan, Erol ve Azad girdi kapıdan. Azad'ın yüzündeki morluk dikkat çekiyordu. Anlaşılan geç haber verişinin cezasını kesmişti birileri. Batuhan önce ertrafa bakındı, adamlarını ve abisini aradı gözleri. Lobide olduklarını görünce koşar adım koltukta ağrıdan kıvranan adamın yanına geldi.

Yanındaki iki personele,

" İşinize bakın siz." diyerek yolladıktan sonra Baran'ın yanına gelip kolundan tuttu.

" Abi.
Abi iyimisin.

Neden haber vermeden gidiyorsun evden. Niyetin beni endişeden öldürmek mi? "

" Başım.." dedi Baran yine.

" Başım çok kötü."

" Kalk! Hemen hastaneye gidiyoruz.!

Erol yardım et."

Baran Erol'un ve Batuhan'ın yardımıyla ayağa kalktı. Ama bir anda kanamaya başlayan burnu ve dönen başı ile dizlerinin bağı çözüldü. İki adamın kollarının arasına yığıldı kaldı.

*****

Gözlerimi açtığımda yanımdaki Mete tansiyonumu ölçerken Batu odada ileri geri yürüyor kendi kendine söyleniyordu.

Mete'nin,

" Abi?
Nasıl hissediyorsun? " dediğini duyunca hızla bana dönüp yanıma geldi.

" Abi?
İyimisin. Başın nasıl ağrıyor mu?"

" Geçmiş ağrımıyor."

Bir anda bağırarak konuşmaya başladı Batu.

" Senin derdin ne? Benide mi çıldırtmak istiyorsun?
Neden evden kaçar gibi gidip ortadan kayboluyorsun? Seni bulana kadar akla karayı seçtim haberin varmı? "

" Ne oldu? Nasıl buldunuz beni? "

Derin bir nefes alıp verdi.

" Büyük oteldeki adamlar haber verdi. İçip içip sarhoş olup Safira ile oraya gitmişsin. "

" Ne? " Dedim şaşkın.

" Ne Safiras'ı ne gitmesi.
Tamam, Safiray'ı gördüm. Ama onunla bir yere gitmedim. Helede otele."

Batu Mete'ye baktı.

" Ne?
Gitmedim diyorum!"

" Hatırlamaması normal ilacın etkisi olmalı." Dedi Mete.

" Ne!?
Ne ilacı? "

" Hap almışsın! "

Sinirle baktım Batu'ya.
Hızla yerimden kalkıp yatağın kenarına oturdum.

" Abi yavaş.
Hızlı hareket etme."

" Siktir git lan!
Hapmış, ne hapı?
Kafayı mı yediniz?
Aldığım tek ilaç Mete'nin bi boka yaramayan ilaçları."

" Kanında başka bir madde çıktı abi."

Mete'ye baktım bu kez.

" Ne maddesi? "

" O kırmızı haplardan işte."

Elimi alnıma bastırdım. Ben hap içecek kadar aciz biri değildim. Kafamı kesseler kullamazdım.

" Biri vermiş olmalı. Da. Kim?"

" Erol! " Diye bağırdım.
Biliyordum ki dışarıdaydı.
Odanın kapısı açıldı ve içeri girdi.

" Geçmiş olsun abi nasılsın? "

" O kulübe git.
Kamera görüntülerini al. Bana o hapı kim verdiyse bulmadan gelme!"

" Tamam abi."

Aklıma gelen şeyle Batuhan'a döndüm.

" Batu.."

Ne var?! " Dedi hâlâ siniri burnunda.

" Leyla nerde? "

" Ne? " dedi sorduğum soruya şaşırarak.

" Leyla nerde?
Onunla konuşmam lazım? "

" Ne bileyim."

" Ne bilmemesi lan. Sen mi bilmeyeceksin. Nerde?"

" Valla bilmiyorum. Yani kaldığı evi biliyorumda, şuan nerde onu bilmiyorum.
Yine taksi işine başladı."

Eliyle alnını sıvazladı.

" Ama Salih bilir. Öğrenirim."

" Öğren..
Hemen! "

Bunu söylerken sol yanımda bir ağrı hissettim. O sırada kapı tıkladı.
Gelen başka bir doktordu.
Elinde bir kağıt içeriye girdi.

Önce bana bakıp,

" Baran Bey geçmiş olsun."
Dedi.

Başımı salladım sadece, teşekkür anlamında.

Mete'ye döndü sonra.

"Mete biraz konuşa bilirmiyiz? "

Hâlini şüpheli bulup itiraz ettim.

" Ne konuşacaksanız burda konuşun.
Benimle mi ilgili."

Kadın biraz tedirgin,

" Şey! Aslında bende onu anlamak için geldim. Sizinle ilgiliyse bilmeniz gerek diye düşündüm."

" Ne diyorsun doktor?
Doğru düzgün anlat!"

" Şey. Dün gece bir hasta geldi ambulansla. Bayan bir hasta.
Büyük otelin önünde bayılmış."

O anda kafamın içinde bir görüntü canlandı. Hayal meyal bir görüntü.

" İlk müdahalesini acil serviste yaptık."

" Bizimle ilgisi ne?" dedi Batu.

Kadın bana bakıp,

" Kadının soyadı." Dedi.

" Karamanoğlu..
Adı. Leyla."

Anında ayağa fırladım.
Kadının kolundan tutup,

" Ne ne diyorsunuz? Eminmisiniz? "

" Eminim."

" Kahretsin. Şimdi nerde burda mı?
Durumu ne? Nasıl? "

" Kaçtı."

" Ne?! " Dedim şaşkın.

" Kaçtı!
Kendine gelir gelmez, durumunu öğrenip kaçtı."

Batuhan'a döndüm.

" Batu Salih'i ara hemen. Bulmalıyım onu! "

Hızla yerdeki ayakkabılarımı girerken,

" Hemen çıkalım." Dedim.

Acele etmeliydim.
Daha fazla üzülmesine izin vermeyecektim.

" Baran Bey! "

Diyen kadına baktım dönüp..

" Bayan...

Hamile."

Ben duyduğum şeyle ikinci şoku yaşarken Mete ve Batu'dan kocaman bir " NE!! "Geldi.

Bütün bedenim donup kalmıştı.
Az sonra birazcıkta olsa kendime gelerek, hızla kadının yanına gelip kolundan tutarak kendime çektim.

" Ne dedin sen?
Doğrumu bu? Gerçekten ha.."

Şaşkınlıktan o kelimeyi söyleyemiyordum.

" Doğru."

Onaylayan o kelimeyle ellerimi saçlarına geçirerek kendi etrafında bir tur attım.
Nasıl hissedeceğimi bilemedim.

Korku, sevinç, endişe, merak, heyacan. Bir duygu girdabına düşmüş gibiydim.

" Onu hemen bulmalıyım.
Hemen bulmalıyım."

Derken 3. Şoku yaşadım duyduğum son cümle ile.

" Hamileliği sonlandırmak istiyor. Babasız bir bebek istemediğini söyledi. Belkide şuana kadar yapmıştır."

Loading...
0%