Yeni Üyelik
42.
Bölüm

İ.Y 40 Gitmiş

@azamet_29_2

Ellerimi pencerenin üzerinde birleştirmiş, üzerine alnımı yaslamıştım. Cama vura vura yağan yağmur damlalarının iz bırakarak camdan aşağı akışlarını izliyordum. Hava bugünde yağmurluydu. Dün ve önceki gün olduğu gibi.

" Biraz ara versen." dediğim sırada duydum yağmuru çok seven Leyla'nın sesini.

Hemen koşar adım döndüm, sevdiğim, aşık olduğum, ama bunu unutup kaç gündür üzdüğüm kadının yanına. Yine uykusunda sayıklıyordu. Yatağın ucuna oturdum yavaşça.

Dünden beri sadece uyuyor, uykusunda ağlıyor ve sayıklıyordu. Kolundaki seruma baktım. Bitmesine az kalmıştı. Mete'ye haber vermeliydim. Mete serumu takarken,

" Bitince haber ver diğerini takalım." demişti. Çünkü ateşi vardı Leyla'nın. Bir süredirde aç ve susuz kalmış vücudu. Tahlilleri kötüydü. Mete öyle demişti. Tansiyonu dengesiz, bir düşüyor bir çıkıyordu.

İlaç vermişti doktorlar ama etkisi yüksek ilaçlar değildi verdikleri. Bebeğe zararı olabilir diye zorunlu kalmadıkça hafif ilaç vereceklerdi. Benim yüzümden bu hale gelmişti.

Eğildim yavaşça. Avuçlarımın arasına aldım soluk yüzünü. Bir buğse bıraktım kendinden bir haber uyuyan kadınımın dudaklarına. Alnımı alnına dayadım.

" Özür dilerim..." dedim kendimin bile zor duyduğum sesimle.

" İkinizdende." derken elimi göbeğinin üzerine koydum. Affedin beni. Bilinçli değildi yaptıklarım ama yinede affedin" Dedim. Şimdi herşeyi hatırlıyor olsamda ona verdiğim üzüntüleri hem unutmak hem de onun unutmasını ne kadar çok isterdim.

&

Dün hayatının en zor ve en kötü gününü yaşamıştım.

Batuhan ve Erol'un beni Büyük Otel'de bulup hastaneye getirdikleri gecenin sabahında odaya gelen kadın doktorun söyledikleriyle başladı herşey.

Doktor, " Gece bir hasta geldi ambulansla. Bayan bir hasta.
Büyük otelin önünde bayılmış." Dedi önce. Ardından,

" İlk müdahalesini acil serviste yaptık." Dedi.

Bizimle ilgisini sordu Batu. Öyleya bizeneydi de anlatıyordu. Meğer daha sonra anlayacakmışız sebebini.

Kadın bana bakıp,

" Kadının soyadı." Dedi.

" Karamanoğlu..
Adı. Leyla."

Anında ayağa fırlayıp kadın doktorun koluna yapıştım.

" Ne diyorsunuz? Eminmisiniz? " Dedim.

" Eminim." Dedi.

Leyla'nın nerde olduğunu nasıl olduğunu sordum endişeyle.

" Kaçtı." Dedi.

Kendine gelir gelmez, kaçmıştı ama neden?

Batuhan'a,

" Salih'i ara hemen bulmalıyım onu! " Dedim ayakkabılarımı girerken,

" Hemen çıkalım." Dedim Sonra.

O nun daha fazla üzülmesine izin vermeyecektim. Bu kez,

" Baran Bey! " Dedi doktor.

" Bayan...
Hamile." dediğinde bir şok daha yaşadım.

Bütün bedenim dondu kaldı.
Kendime gelince kadın doktoru kolundan tuttum.

" Ne dedin sen?
Doğrumu bu? Gerçekten ha.."

" Doğru."

Ellerimi saçlarına geçirdim.
Nasıl hissedeceğimi bilemedim o an.

Onu hemen bulmalıydım. Sadece bunu düşünürken 3. Şok geldi.

" Hamileliği sonlandırmak istiyor. Babasız bir bebek istemediğini söyledi. Belkide şuana kadar yapmıştır." Dedi.

Duyduklarımdan sonra ne yapacağımı ne hissedeceğimi şaşırırken, karma karışık olan aklımda tek bir düşünce vardı.
Onu bulmak...

Onu bulup ona engel olmak. Son olaylardan ve benim ona olan tavırlarımdan sonra yaşadıkları yüzünden pisikolojisi bozulmuştu eminim. Bu psikolojiyle her şeyi yapabilirdi Leyla. Bebeğimize hamileyse onu aldırabilirdi bile.

Hayır.. Ona engel olmalıydım. Pişman olacağı birşeyi yapmadan ona engel olmalıydım.

Erol ve Batuhan ile birlikte hızla odadan çıktık. Asansöre doğru yürürken Batuhan'ın telefonun sesini duyduk. Anında durarak cebinden çıkardığı telefonun ekranına baktı Batu.

" Salih arıyor." Dedi endişeli ve açtı.
Daha açar açmaz Salih'in bağıran sesini duydum.

Leyla'nın telefonunu ve kullandığı taksiyi Büyük Otel'in önünde bulduklarını Leyla'ya ulaşamadıklarını söyledi. Duyduğum şeyle dün gece otelin önünde hayal meyal Leyla'yı gördüğümü hatırlayınca korkum dahada arttı.

Bizi beklemesini oraya geldiğimizi söyledim. Hızlı adımlarla hastaneden çıkıp arabaya bindik. Erol motoru çalıştırıp gaza bastı, olabildiğince hızlı şekilde otelin önüne geldiğimizde taksiyi ve Salih'i görür görmez Batu önden ben arkadan indik. Koşar adım aracın yanına geldiğimde Salih endişeden delirmiş gibiydi. Anlaşılan taksi geceden beri burdaydı. Durağın sahibi takip sisteminden bulmuştu aracı. Aracın kapısı kilitli Leyla'nın telefonu ise içinde yan koltukdaydı.

" Ne zamandan beri burdasınız."

" Bir saatten fazla oldu."

Dedi Salih.
Elleri saçlarında kendi etrafında dönüp duruyordu.

" Ev de yok, burda yok nerde bu kız? "

" Ev? Hangi ev?
Nerde kalıyordu?"

" Arkadaşın evinde."

" Ne zaman baktın eve?"

" Buraya gelirken."

" Tekrar bakalım." dedim Batuhan'a bakarak.

Batu, " Bem biliyorum evi." dedikten sonra elini Salih'e uzattı.

Salih cebindeki yedek anahtarı alıp Batuhan'a attı. Anahtarı aldıktan sonra araca dönüp hemen bahsettiği evin olduğu semte doğru yola çıktık. Batuhan'ın tarifiyle bulduğumuz binanın önünde durur durmaz inerek binaya girip koşarak çıktım merdivenleri. Elimdeki anahtarı kullanarak kapıyı açıp girdim direk.

" Leyla! " diye bağırdım umutla.
Ama ev boştu. Kimse yoktu.
Sadece, " Unuttun mu beni."

diye şarkı söyleyen bir papağan vardı evde o kadar.

Papağanın olduğu salon bölümüne geçtim. Kanepe üzerinde bir yastık ve battaniye, hemen yan tarafta yerde açık bir valiz vardı.
Leyla'nın valiziydi. Benim yüzümden bir sığıntı gibi bu evde kalıyordu.
Koltuğa oturdum üzgün. Başımı yanı başımdaki su yeşili kılıflı yastığa çevirdim. Bu yastıkta mı yatmıştı kaç gündür.

Yavaşça kollarımın arasına alıp sıkıca sarıldığım yastığa burnumu gömerek derin bir nefes çektim içime. Teninin ve iğde çiçeği parfümünün konusunu duyduğumda sol yanında hissettiğim acı canımı yaktı.

" Allah benim cezamı versin." dedim sinirle.

" Ölsem keşke!
Ölsem keske! "

Duyduğum birbirinin aynı iki cümle ile şaşkın yanımdaki papağana bakarken göğsümün sıkıştığını, nefesimin daraldığını hissettim.

Duyduklarını tekrar ediyordu.
Leyla'mıydı bu cümlenin gerçek sahibi. Birden ayağa fırladım.

Batuhan'ın bana endişeyle bakan gözlerini gördüm. Ellerimi saçlarıma geçirdim sonra.

Allah'ım ya öyle birşeye kalkıştıysa diye düşünmeden edemedim.

" Gidelim." dedim ayağa kalkıp kapıya doğru yürüyerek. Daireden çıkıp merdivenleri inerken bir anda aklıma gelen şeyle yerinde durdu ayaklarım. Ellerimi saçlarıma geçirip çekerken,

" Kafama sıçayım ben." dedim bütün sinirimle.

" Abi ne oldu? "

" Batu kamera kayıtları." Dedim.

En başta yapmamız gerekeni atlamıştık. O kadar paniklemiştim ki hastane kameralarına bakmayı akıl edememiştim. Nasıl akıl edememiştim ben bunu. Duyduğum şeyler aklımı almış olmalıydı.

Hemen hastaneye geri dönüp ilk iş kamera odasına gittik. Görevli kişiye ayrıntı vermeden olanları anlatarak dışarıyı kaydeden kameranın görüntülerine bakmak istediğimizi söyleyince hemen yardımcı oldu.
Sabahın 7 sinden itibaren kaydettiği görüntüleri bularak bilgisiyar ekranında açtı. Görüntüleri birazda hızlandırarak izlemeye başladık.
Sonunda Leyla'yı kapıdan çıkarken gördüğümde içimde bir yangın başladı bütün vücudumu saran.

Önce üzerine ceketini giydi. Sonrada hastane önündeki taksi durağına doğru yürüdü. En öndeki taksiye bindiğinde hemen plaka numarasına baktım kapısında yazan.
Aklıma kazıyıp hızla çıktım kamera odasından. Arkamda Batuhan ve Erol'la koşar adım taksilerin bulunduğu yere gelip plakayı söyleyerek aracı ve şoförü sordum. Diğer şoförler adamın burda olmadığını, müşteri almaya gittiğini söyleyince,

" Hemen arayın onunla konuşmam lazım." Demiştim ki taksi durağa döndü. Plakayı görür görmez daha yaklaşmadan yanına giderek durdurdum aracı. Kapıyı açıp adamı tuttuğum gibi dışarıya çektim.
Ne olduğunu anlamayan adam şaşkın ve korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

" Sabah burdan aldığın kızıl saçlı kadını nereye götürdün?" diye sordum.

Adam hâlâ anlamaz bakarken Batu girdi araya.

" Abi bi Sakin ol." diyerek beni kenara çekerken,

" Ne sakini lan! Ne sakini?" diye hırladım.

Beni eliyle tutan Erol

" Abi seni anlıyoruz. Ama adamı korkutursan nasıl anlatacak. "

diyince sakin olmaya çalışıp bekledim. Batu adama bakarak,

" Bak kardeşim sabah burdan bir kadını almışsın, böyle kızıl saçlı ela gözlü biri. Yengemi yâni. Onu arıyoruz. Nereye götürdün."

Adam eli çenesinde gözlerini kısıp düşündü.

" Evet aldım. Büyük otele gidelim dedi."

" Otelemi? " Dedim.

" Ama otelin önüne gelince beni en uzak pansiyona götür dedi."

" Nereye götürdün söyle! "

" Damla Pansiyon." Adam gittiği pansiyonun adını ve yerini bir bir tarif ettiğinde hemen arabaya dönüp bahsettiği semtteki küçük pansiyonun yolunu tuttuk. Yarım saatten fazla süren yoldan sonra geldiğimiz küçük pansiyonun önünde parkedip inerek hızlı adımlarla içeri girdik. Koşar adım resepsiyondaki yaşla adamın yanında aldım soluğu.

Adama bugün kızıl saçlı ela gözlü bir kadının gelip oda tutup tutmadığını sordum.

" Hayır gelmedi." diyince,

" Nasıl gelmedi lan! " Dedim öfkeyle.

" Yalan söyleme. Taksi buraya bırakmış kızı."

" Bugün buraya hiç kadın müşteri gelmedi. Sadece bir ara bir taksi geldi. Biri indi nasıl biri bakmadım bile ama girmedi içeri."

Erol, " Dış kameran varmı?" Dedi.

Adam var diyerek görüntüleri önündeki ekrandan açıp gösterdiğinde Leyla'yı gördüm yeniden. Bulmuştum onu.

Yağan yağmura aldırmadan dakikalarca dışarda durmuş sırılsıklam olmuştu. Onu öyle görmek beni birkez daha üzmüş kalbimin üzerine bir kaya oturmuştu sanki.

" Kesin hasta olacak." dedim içimden. O ıslak haliyde uzaklaştı pansiyonun önünden. Tam bulmuşken yeniden kaybetmiş olma hissiyle elim kolum boş şekilde çıktım pansiyondan. Arkamdaki Batu,

" Buraya tekrar gelirse bu numarayı ara." diyerek kart bırakıp,

" O nu bulursak ödülünü alırsın."

Dedi adama. Arabaya dönüp otururken,

" Erol acele et burdaki bütün sokakları bakacağız." diyince Erol ve Batu yine koşar adım gelip arabaya binerek bütün sokakları gezmek üzere hareket ettik.

Aradan dakikalar ardından saat geçmişti. Pansiyonun çevresinde ne kadar sokak cadde varsa gezmiş, gördüğümüz diğer 2 pansiyonada Leyla'nın tarifine uyan birilerinin gelip gelmediğini sormuştum. Ama kimse görmemişti. Yoktu. Yoktu işte.

Artık umudumu kaybederken Batuhan'ın telefonunu duydum.

Batu hızla elini cebine atıp telefonunu çıkarınca onunla birlikte baktım ekrana. Kayıtlı olmayan bir numaraydı arayan. Batu'nun açtığı telefondan o yaşlı adamın sesini duyunca solan umudum yeniden yeşerdi..

" Aradığınız kız az önce buraya geldi."

dediği anda tuttuğum nefesi bırakarak,

" Erol çabuk ilk pansiyona dön." Dedim.

Erol ilk kavşaktan hızlı bir dönüş yapıp yarım saat kadar sonra tekrar aynı pansiyonun önüne getirdi bizi.
Arabadan inip koşarak girdim pansiyona. Hızla adamın yanına gelip,

" Nerde? " Dedim.

" 3 numaralı oda." dediğinde koşarak üst kata çıktım.

Birinci kattaki odanın önüne gelip durduğumda içimde bir korku bir heyecan bir üzümtü peydah oldu birden. Karşımdaki kapının arkasındaydı kadınım. Elimi kaldırıp kapıya vuracakken durdum yine.

Ya beni görmek, konuşmak istemezse. Ya benimle gelmek istemezse diye düşündüm.

Sonra hayır öyle bir şansı yok dedim kapıyı yumruklayarak. Arka arkaya bir kaç kez yumruklamaya devam ettim. Ama içerden ne bir ses geldi, nede kapı açıldı.
Sonunda hem yumruklamaya hem de bağırmaya başladım.

" Leyla!"

Bir kaç saniye bekleyip ses seda çıkmayınca yeniden,

Leyla!
Leyla aç kapıyı.
Leyla! Ordasın biliyorum." diye bağırdım.

Ordaydı biliyordum.
İnadına ses vermiyor diye düşünüp arka arkaya tekmeledim kapıyı.

" Leylaa! " dedim tekrar bağırarak.

" Defol burdan Karamankoyunu!
Seni görmek, duymak istemiyorum. Defol! "

Sonunda sesini duymuştum.

" Leyla kapıyı aç.
Hemem konuşmamız gerekiyor."

Konuşacaktık.

" Seninle konuşacak hiç bir şeyim yok Baran! İstediğin oldu işte!
Çıktım hayatından!
Sende benim hayatından siktir ol git!"

" Leyla!
Aç dedim!
Aç konuşacağız!"

" Hayır!
Seninle konuşacak hiç bir şeyim yok. Git burdan.
Rahat bırak artık beni! "

Korktuğum gibi benimle konuşmak istemiyordu. Sonunda sinirle,

" Leyla hemen açmazsan kırarım bu kapıyı." Dedim.

" Leyla son kez söylüyorum."

" Baran git.
O kadına dön."

Duyduğum şeyle anlık durup düşündüm. Beni Safira ile görmüştü.
Yoksa onunla...

" Daha fazla öldürme beni."

Söylediği bu cümle içimi yakıp geçmişti. O anda Batu,

" Abi kıralım gitsin. " diyince hak verdim. Leyla'ya kalsa ölse açmayacaktı.

" Leyla kenara çekil!
Çekil kenara!" diye bağırarak kapıyı hızla attığım tek omuzda kırıp içeriye girdim. Girer girmezde karşımdaki korkmuş ve şaşkın Leyla'yı gördüm.

Kızarmış ve şişmiş elâ gözleri benim tanıdığım Leyla'ya ait değildi.
Gözlerinin elâlarına sis çökmüştü sanki. Bana duygusuzca bakan kadına doğru bir adım attım ağır şekilde.

Yeni algılayabildiğim üzerindeki havlu ve yarı çıplak halini görünce dönüp kapıyı örttüm önce.

Yeniden Leyla'ya döndüm. O na doğru iki adım daha atınca geriye yürüyerek benden uzaklaştı. Bu hâli beni dahada üzerken,

" Uzak dur benden.! " Dedi.

" Leyla.." derken göbeğindeki eli çekti dikkatimi. Doğruydu demek. Hamileydi. Elâlarına çevirdim tekrar gözlerimi.

" Biliyorum herşeyi. Hamile..."

Dedim yumuşak sesim ve heyecan karışık sevincimle.
Ama,

" Hayır!

Değilim!
Artık hamile falan değilim!
Aldırdım...
Canım yandığı için elim karnımda."

dediğinde inanamaz şekilde baka kaldım. Bunu yapmış olamazdı.

" Başka karıların koynundan çıkıp babalık yapabileceğini mi sanıyordun?
Buna izin verirmiyim sanıyordun?"

Duyduğum şeyle sinirle kollarından tutarak kendime çektim. Kızgın gözlerle bakarken hissettiğim aşırı sıcak teniyle, bütün kızgınlığım dağılırken,

" Ateşin var." Diyebildim.

" Çek ellerini üzerimden.
Sana hamile değilim dedim."

Dikenli tellerle sarılı sözleriyle başım yana düştü. Her cümlesini canımı yakmak için söylüyordu biliyordum ve hakketmiştim.

" Yapmadım de!
Leyla'm yapmadım de!

Herşeyi hatırlamışken bana bunu yapmadın değilmi? Bize bunu yapmadın değil mi? Ne olur yapmadım de! "

Dedim yalvaran sesimle ve çaresizce yapmadığını umarak. Yapamazdı. O bir bebeğe, hemde kendi bebeğine kıyamazdı.

" Yapmadım de Leyla! " Dedim tekrar.

" Evet yaptım!" dedi bağırarak.
Acıyan canıma acı ekledi cümlesi.

Kaşlarım havaya kalkarken,

" Babasız bir bebeği istemedim. Karısını tanımayan bir adamın, başka karılarla sabahlayan bir adamın bebeğini taşımak istemedim! " diye haykırdı yüzüme doğru gözlerime nefreyle bakarak.

" Artık benimle hiç bir bağın yok! Siktir git hayatımdan!" Dedi.

" Yarın boşanma dilekçesi vereceğim." Dedi.

" O karıdan başka bir çocuk yaparsın artık sende. Nede olsa senin için çok basit birşey. Safira olmazsa başkasından olur." Dedi.

Saçmalıktı. Ondan sonra hiç bir kadın hayatımda olamazdı. Bu düşüncelerin girdabından çıkmaya çalışırken birden bir eli karnında bir eli ağzında öne doğru eğildi. Korkarak,

" Leyla! " Demiştim ki aynı anda geriye sendeledi. Düşerken yakalayarak kollarımın arasına alıp kucağıma yatırdım. Mide bulantısı ve baş dönmesi vardı. Yani söylediklerini bana olan kızgınlığından sebep söylemişti.

" Yalancı." dedim gülümseyerek.

Yalandı söyledikleri. Hayatımda duyduğum en güzel yalandı hemde.

Yeniden başlayan bulantıyla kalkmak isteyince tek hamlede kucağıma kaldırıp hızlı adımlarla banyoya getirip yere bıraktığım anda kolzetin önüne çöküp kusmaya başlamıştı.
Sonunda öğürmeleri bittiğinde.

" Git! Defol git istemiyorum seni."

Dedi. Yapmadım.
Yapmayacaktım.
Gitmeyecektim.
Sessizce yardım ederken sonunda bütün siniriyle,

" Sana git dedim!" diye bağırdı. Ardındanda yığılıp kaldı. Kucağımda yarı baygın yatan kadına bakarak

" Seni asla bırakmam." Dedim.

" Sizi asla bırakmam Leyla'm..."

Yerimden hızla kalkıp Leyla'yı da kucağıma alarak banyodan çıktım.

Erol ve Batu odanın içinde beni bekliyorlardı. Kucağımdaki Leyla'yı gören Batu yatak örtüsünü çekip aldığı gibi katlayıp Leyla'nın üzerine örttü.

" Gidelim." Dedim.

Hızlı adımlarla merdivenlere doğru yürüyüp aşağı indik. Erol önden koşarak çıkarken Batu resepsiyondaki adama kartını verip,

" 2 gün sonra bana gel." diyerek koşarak geçti yanımdan.

Dışarı çıktığımda Erol arabayı çalıştırmış Batu arka kapıyı açmıştı.

Hemen arka koltuğa geçerek oturdum. Batu hızla arabanın etrafından dolaşıp Erol'un yanına binince hareket ettik.

" Hemen hastaneye Erol."

" Tamam abi."

" Batu Mete'yi ara geldiğimizi söyle.
Birde kadın doğum doktoru çağırsın."

" Tamam abi."

Yolda başlayan yağmura aldırmadan trafikte hızla ilerlerken, kucağımda yatan özlediğim kadına baktım. Yavaşça kendime doğru kaldırıp alnından öptüm. O zaman farkettim. Ateşi dahada artıyordu. Nefesini dinledim sonra hırıltılı ve hızlıydı.
Yağmurda kalıp üşütmüştü.

" Kahretsin..."

Batu anında arkaya dönerken Erol aynadan bakıyordu.

" Hasta olmuş. Ateşi var."

" Hastaneye bir varalım kolay. Doktorlar bakar çaresine." Dedi Batu.

Yarım saat olmadan hastaneye ulaştığımızda hızla girdik servisin garajına.
Durduğumuz yerde Mete ve bir doktor daha bizi bekliyordu yanlarında sedye ile. Araç durur durmaz kucağımda Leyla ile inip sedyeye bıraktım. Üzerindeki örtüyü tamamen örttüm üzerine.
Hızlı adımlarla içeriye girip acil müdahale odasına aldık Leyla'yı.

" Mete ateşi var. Nefesi hırıltılı. Yağmurda kalmış uzun süre ve.."

Dedim ve durdum. Sonra devam ettim.

" Ve hamile. Bulantı ve kusması oldu. Sonra bayıldı."

" Tamam abi merak etme.
Bize bırak.
Bu arada Ayla hanım kadın doğum uzmanımız." Dedi.

Ayla hanım, " Geçmiş olsun." diyerek Leyla'nın yanına geçip sandalyeye oturup önündeki ultrason cihazını ayarladı.

"Mete bey muayene ederken bende bebeğe bakacağım." Dedi.

" Tamam." Dedim. Ama içimdeki korku hat safaya çıkmıştı.

2 doktor bir hemşire aynı anda Leyla'ya müdahale ederken ben endişeyle kenarda yapılanları izliyordum.

Mete önce örtüyü açtı. Üzerindeki havluyu görünce örtüyü perde edip havluyu tamamen açarak örtüyü geri örttü. Hemşire ateş ve tansiyunu ölçerken Mete kalbini ve ciğerlerini dinliyordu.
Bu sırada kadın doktor yine örtüye dikkat ederek elindeki jeli Leyla'nın karnına sürerek elindeki aleti örtünün altından göbeğinde gezdirmeye başladı.
Gözlerim bir Mete'de bir Ayla'da geziyordu. Bu sırada hemşire,

" Ateş 39. Tansiyon 8e 5." derken Mete bana bakarak nabız düşük ciğerler kötü değil. Korkulacak birşey değil. Hafif bir üşütme. Tansiyonunun düşmesi hamilelikle alakalı olabilir.
Hemşire hanım bi serum takalım tansiyonunu ve ateşi dengeleyelim.

Ayla hocam."

Diyince kadın doktora döndüm. Gözlerini kısmış ekrana bakıyordu hâlâ. Dahada yaklaştım.

" Bebek nasıl?" Dedim.

Korkuyordum hemde çok. Ya annesinin durumu onu kötü etkilediyse diye düşünmekten alamıyordum kendimi. Ayla işi bitince,

" Bebeğiniz gayet iyi merak etmeyin."

Duyduğum bu cümle ömrümü uzatacak kadar güzel gelmişti kulağıma. Bir bebeğimiz olacaktı ve iyiydi. İçimden şükürler ettim Allah'a.

" Anneye, bebeğede uygun ilaç vereceğiz.

Hemşire hanım birde kan alıp tam kan tahlili yapalım. Vitamin değerlerine bakalım."

" Tamam." Dedi hemşire.

Ayla yerinden kalkıp Leyla'nın karnındaki jeli silerek üzerini tekrar örttü.

" Yatan hasta katına alalım." dedi Mete. Rahatça dinlensin.

Mete ve hemşirenin yardımıyla Leyla'yı odadan çıkarırken Batuhan ve Erol geldi yanımıza. Ardından Leyla'nın tayfasını gördüm arkalarında. Ne çabuk gelmişlerdi.

" Abi? " dedi bizimkiler.

" Nasıl? " dedi Leyla'nınkiler endişeli bakışlarla.

" İyiler. İkiside..." dedim gülümseyerek.

Nergiz, " İkiside derken." dedi şaşkın, yanımızdan geçen sedyeye bakarak.

" Yoksa..." dedi arkasından.

" Sen teyze sizde dayı oluyorsunuz." dedim Salih ve Memo'ya bakarak.

Her birinin yüzündeki ifade görülmeye değerdi. Onları o halde bırakıp Leyla'yı da alıp yatan hasta katına çıktık.

O zamandan beride, yani dünden beri sadece uyuyor.

" Uyan güzel gözlüm." dedim kısık sesimle. Artık uyansın istiyordum. Bana kızsın. Bağırsın, çağırsın.
İstediği küfürü etsin. Ama uyansın. Sesini duyursun.

Derin bir nefes çekerken bitmek üzere olan serumu görünce cebimdeki telefonu çıkarıp Mete'yi aradım.

" Bitiyor." dedim sadece ve kapattım.

5 dakika sonra elinde bir serum ile geldi. Önce ateşini ölçtü sonra serumu değiştirdi. Ben sadece izledim. Sonra,

" Neden uyanmıyor." Dedim.

Vücudu hem gıdasız hem vitaminsiz kalmış. Birde hamilelik var tabi. Uyuyup dinlenmesi lazım abi.
Endişelenme iyi, ateşide yok. Sadece yorgun. Biraz sabır."

Sadece başımı salladım sessiz.
Sabrederdim. Beklerdim. Yeterki iyi olsunlar. Mete çıkarken arkasında Erol'u gördüm.

" Abi müsait misin? "

" Söyle."

" Bunu Batu yolladı."

Dedi elindeki flash belleği bana uzatarak.

" Telefonuna takıp izlesin." Dedi.

" Kulüpteki ve oteldeki görüntüler."

" Tamam."

" Benden bir isteğin varmı abi. Yemek, çay."

" Hayır." Dedim içeriye girerek.

Yatağın yanındaki ikili koltuğa oturtup telefonumu çıkararak elimdeki flaş belleği telefona takıp açtım. Bir kaç saniye sonra görüntü açılınca dikkatle izlemeye başladım.

Kulüpteyken barda oturduğum anların kaydıydı. Hemen yanımda Safira vardı. Hayal meyal birşeyler hatırlıyordum. Otelin önünde yine hayal meyal Leyla'yı gördüğümüde hatırlasamda kulüpten nasıl çıkıp otele nasıl gittiğimi hatırlamıyordum.

Görüntüyü izlemeye devam ettim.
Safira yanımda konuşurken kendime içki dolduruyordum. Bu sırada Safira çantasını karıştırıyordu. Az sonra elini bardağının üzerine koyarak bir şeyler söylüyor bana. Sonrada elini çekiyor.

Görüntüyü biraz geriye alıp tekrar oynattım. Elini bardağımın üzerine koyarken parmaklarını aralıyordu.
Görüntüyü yine geriye alıp büyüttüm bu kez. Yeniden izledim aynı kareyi.
Evet parmaklarının arasında bir şey tutuyor ve belli etmeden bardağıma bırakıyordu.

Oydu. O la*et hapı bana veren Safira'ydı. Elimdeki telefonu sıkarak izlemeye devam ettim. Kulüpten birlikte çıkıyorduk. Hap alkolle birleşince etkisi kaç kat arttıysa artık kafam bi milyon olmuş bu kısımlar silikti.

Görüntülerin devamına baktığımda otel lobisindeydik. Bu kısmı da hiç hatırlamıyordum.
Otele yine Safira' yla giriyordum. Resepsiyona gelince Safira görevliyle konuşurken ben ayakta bile duramıyormuşum.

" Beynini sikeyim Baran. Şu haline bak!" Dedim kendi kendime.
Lobide beklerken adam beni tanımış sonrada Safira'nın yanından almışlar.
Lobideki koltukta otururken Erol ve Batu'nun gelişi ve yine bayılmamla biten görüntü.

Sinirle elimi alnıma vurdum. Bu sırada bir mesaj geldi. Ekrana baktım.
Batuhan dandı.

" İzledin mi.?

" Evet." Yazdım cevap olarak.

" Yenge uyanınca onada izlet bence. Hayatın buna bağlı olabilir. " yazmış, cümlenin sonuna birde pişmiş kelle gibi bir surat koymuştu gıcık.

Leyla'ya çevirdim gözlerimi.
Evet haklıydı maalesef. Leyla Safira ile geceledim sanıyordu. Bu yüzdendi bana olan öfkesi ve nefreti.
Koltukta öylece oturup onu izlemeye başladım. Bi uyansa herşeyi anlatacak gerekirse ayaklarına kapanacaktım.
Ama hala yorgun olmalıydıki uyanmıyordu.
Bir süre daha onu izleyen gözlerim, sonunda uykusuzluğun etkisiyle kapanmaya başlayınca kolumdaki saate baktım. Öğlen 12 ye geliyordu. Yarım saat kestirsem yeter düşüncesiyle gözlerimi kapattım.

&

Orda öylece ne kadar uyudum bilmiyorum. Gözlerimi açar açmaz yatağa baktım.

Gördüğüm boş yatakla şok oldum.
Panikle yerimden fırlayarak önce odaya sonra banyoya baktım. Ama yoktu. Leyla yoktu gitmişti.

Loading...
0%