Yeni Üyelik
43.
Bölüm

İ.Y 41 İğde çiçeği kokulum

@azamet_29_2

Gözlerimi açar açmaz yatağa baktım. Gördüğüm boş yatakla şok oldum. Panikle yerimden fırlayarak önce odaya sonra banyoya baktım. Ama yoktu. Leyla yoktu, gitmişti.

Nasıl, nereye giderdi.
Hemen odadan koridora çıkarak etrafa baktım. Son anda asansöre binerken gördüğüm Leyla ile koşarak fırladım yerimden. Ama ben yetişene kadar asansörün kapısı kapandı. Önünde durduğum asansörün düğmesine arka arkaya bastım panikle. Açılmadı.

Kahretsin diye hırladım kapıyı tekmelerken. Hemen digital ekrandan kaçıncı kata indiğine baktım. Durmadan aşağı iniyordu. Çıkışa gidiyordu eminim. Benden kaçıyordu. Koşarak merdivenlere yöneldim hemen. Hızlı adımlarla basamakları üçer beşer inmeye başladım. Burdan çıkmadan yetişmeliydim. Burdan çıkmayı başarırsa yine kayıplara karışacak, bu kez bulamayacaktım belkide. Buna izin veremezdim. Bir daha benden uzak olmasına izin veremezdim. Birde bebeğimize hamileyken...Asla.

Nihayet son basamaklara gelmiştim ki aniden önüme çıkan Mete ile çarpıştım. Mete,

"Abi? " diyerek geriye sendelerken,

" Mete Leyla'yı gördünmü? " dedim panik içinde etrafa bakarak.

" Hayır görmedim. Odada değilmi?
Neler oluyor? "

Derken farkettim Leyla'yı. Ordaydı çıkış kapısının önünde. Asansörden çoktan çıkmış yalın ayaklarla çıkışa yürüyordu.

Peşinden koşarken " Leyla!" diye bağırdım arkasından. Beni duymadı yada aldırmadı bilmiyorum ama yürümeye devam etti.

Sonunda yetiştiğimde " Leyla! " diyerek önüne geçip kollarından tutatak durdurdum. Başı önüne eğik, yüzüme bakmadı.

" Leyla'm ne yapıyorsun? "

Derken çıplak ayaklarına baktım.

" Bu halde, bu ayaklarla nereye gidiyorsun. Gel hadi... Odana.." demiştim ki kollarını hızla çekerek bir adım geri gitti.

Hareketi içimi acıttı. Benden uzaklaşmak için yaptığı her hareketi beni yakıp küle çeviriyordu sanki. Bir kaç saniye sonra bir adım yana geçti.

" Leyla." dedim yalvarırcasına çıkan sesimle önce kolumu uzatıp sonra bedenimle önüne geçerek.

" Güzelim..."

Bu kezde bir adımda diğer tarafıma geçti. Yine önündeydi başı. Beni görmek bana bakmak istemiyordu.
Bu hâli sol yanımı dahada acıtırken,

" Güzelim yapma böyle. Konuşalım."

Dedim.

Başını kaldırdı. Gözlerime bakan solgun elâları nefret yüklüydü.
Bakışları acıma acı eklerken, bir anda attığı tokat yüzümde patladı.

" Senden nefret ediyorum!" diye bağırdı üstüne.

Gözlerim hâlâ elâlarında sessizce bekledim. Bu tokatı hak etmiştim. Ona ihanet ederek değil, ama unutarak hak etmiştim.

Yaptığı ve yüksek sesle söylediği şeyle arkamdan gelen Mete de dahil etrafımızdaki insanların bakışları bizi bulurken,

" Çekil önümden." dedi bu kez haykırarak.

Yinede kıpırdamadım. Sessizce elâlarına bakmaya devam ederken başımı iki yana salladım.
Yapmayacaktım. Çekilmeyecektim.
Gözlerim hâlâ nefretle bana bakan gözlerinde,

" Ne sen benden uzak, ne ben senden uzak. Bundan sonra asla..." Dedim

Bu kez ikinci tokatı patladı yüzümde.

" Sana önümden çekil dedim! " diye bağırdı yeniden.

Yana dönen yüzümü tekrar ve sessizce Leyla'ya çevirdim. Sıktığı yumruklarıyla ve cila çekilmiş elâlarıyla bana bakıyordu.

İnatla ağlamamaya çalışıyordu. Bunun için alt dudağını ısırmış kanadığının farkında olmadan sadece bana bakıyordu.

" Sana çekil dedim! " diyerek beni kenara itip yanımdan geçerek hızlı adımlarla kapıya yürüdü.

Bir yandanda elerinin tersiyle gözyaşlarını siliyordu. Hızla peşinden yürüdüm. Arkasından yaklaşıp kolundan tutup,

" Leyla dur.! " diyerek kendime çevirdim.

Ama durmaya niyeti yoktu. Hırsla çekti kolunu ve devam etti yürümeye.

Gitmesine izin verecek değildim. Koşar adım tekrar peşinden gelip omuzlarından tutarak durdurdum. Sonra kollarımı kollarının altından geçirerek sarıldım özlediğim bedenine. Yüzümü boynuna gömerken elimi göbeğine indirdim.

" Leyla'm." Dedim.

" İğde çiçeği kokulum.
Gitme...
Beni sensiz, beni sizsiz bırakma."

Elimi göbeğinin üzerinde hareket ettirdim yavaşça.

" Önce dinle. Yemin ederim suçsuzum. Yemin ederim senden başka kadına ne elimi sürdüm ne göz ucuyla baktım.

Tek ve en büyük suçum seni, sevdiğim kadını unutmak. Onuda isteyerek yapmadım. Ne olur dinle önce."

Başını önüne eğdi. Sıktığı yumrukları ve sarsılan omuzlarıyla dahada arttı ağlaması.

" Seni gördüm.
Sizi gördüm.
O kadının bana nasıl baktığını ölsemde unutamam.
Nasıl hâlâ suçsuzum diyebiliyorsun."

Ağlaması artarken kendini ellerimden kurtarmaya çalıştı. Sonra birden elleriyle gözlerini kapatırken sendeledi.

" Leyla!
Leyla'm!" Dedim panikle.

" Başım..Dön..ü" dedi kollarımın arasına yığılırken.

" Mete! " Diye bağırdım. " Mete koş!"

Hâlâ bizi izlemekte olan Mete koşarak yanımıza gelerek diz çöktü.

" Tamam korkmayın." derken Leyla'nın nabzına baktı.

" Tansiyonu düşmüş. Odaya çıkaralım abi."

Leyla'yı tek hamlede kucağıma alarak, içeriye doğru yürüdüm. Gözleri kapalı elleri karnında,

" Midem..." Dedi.

" Midem kötü...
Bulanıyor."

" Tamam güzelim korkma. Yanındayım iyi olacaksın!"

Birden elini ağzına kapatarak öğürmeye başladı. Hâlini görünce endişem dahada arttı. Midesi boş olduğu için istesede kusamıyordu ve teninin rengi bembeyaz olmuştu.

Asansörün önüne gelince Mete tuşa bastı. Açılan kapıyla asansöre binip katın düğmesine bastık. Yukarıya doğru hareket ederken kucağımdaki kadına baktım yeniden. Elleri hâlâ ağzında gözleri kapalı kaşları çatıktı. Mete'ye baktım bu kez korkuyla.

" Olağan hamilelik bulantıları..." desede hiç rahatlamamıştım.
Asansör durduğunda açılan kapıdan hızla çıktık.

" Siz odaya geçin ben geliyorum." dedi Mete hızlı adımlarla yürürken.

Kucağımda Leyla koşar adım yürüyerek dediğini yaptım. Leyla'yı kendi odasına getirdim. Kapıyı ayağımla iyerek açıp yatağa yürürken, " Banyo." dedi elinin altından çıkan boğuk sesiyle.

Odadaki banyoya ilerledim hemen. Yere indirdiğimde kendini klozetin önüne bıraktı. Kolunu klozete yasladı. Boş olan midesi yüzünden sadece safra kusmaya başladı.

" Abi."

Odaya giren Mete'nin sesini duyunca

" Mete burdayız." Dedim.

Elinde serum torbası bize baktı önce. Sonra yatağın yanına yürüdü ve geri geldi. Eli boştu serumu yerine takmıştı sanırım.
Leyla'nın kusması bitmiş, olduğu yerde nefes nefese ve titreyerek ağlıyordu. Yanına gelip kolumu göğüslerinin altından sararak yavaşça kaldırdım yerden. Lavabonun önüne getirirken hem ağlıyor hem de bana saydırıyordu.

" Allah'ın belası adam!
Senden nefret ediyorum!
Pislik torbası!
Adi herif! "

Mete şaşkın bana bakarken ben sadece gülümsüyordum.
Ne söylerse söylesin şuan umrumda bile değildi. En ağır küfrü etse ses çıkarmaz, çekip vursa gık demezdim.

Boştaki elimle musluğu açıp yüzünü yıkadım. Kâğıt havlu ile kurulayıp kucağıma alarak banyodan çıkarak yatağına getirip bıraktım yavaşça.
Gözleri kapalı,

" Dokunma artık bırak!" dedi sinirle.

Mete girdi araya.

" Leyla sakin ol biraz.
Tansiyonun düşmüş. Serum takıp ilaç vereceğim."

Gözlerini araladı.

" Sende defol hayalet kılıklı! "

Mete'nin yüzü asılırken gülmemek için zor tuttum kendimi.

" Defolun!
Rahat bırakın beni artık!
Kimseyi görmek, duymak istemiyorum!"

" Leyla, lütfen sakin ol.
Bebegimiz için.."

" Hâlâ bebek diyor ya." dedi tıslayarak.

Mete, " Hem bebek hem de kendin için sakin olmak zorundasın. Yoksa daha kötü olacaksın.

Aşırı stres ve üzüntü bir çok gebelikte düşük sebebi olmuştur. " Diyen Mete ile korkuyla baktım yüzüne.

Leyla'nın gözleri dahada dolarken sağ kolunu gözlerinin üzerine kapattı. Sonrada damar yolu olan elini Mete'ye uzattı.

" Nefret ediyorum." Dedi iç çekerek.

" Hepinizden nefret ediyorum.
En çokta kendimden...
Nefret ediyorum..."

Mete serumu damar yoluna takarak bir de ilaç ekledi.

" Bu ilaç tansiyonunu dengeleyip seni rahatlatacak." Dedi.

İşi bitince bana doğru yaklaşıp,

" Abi Allah kolaylık versin."

Dedikten sonra kaçar adım çıktı odadan. Mete'nin gidişinin ardından olduğum yerde Leyla'yı ve hâlâ aynı görünen karnını izledim bir süre. Kolu gözlerinin üzerinde kapalı ağlamaya devam ediyordu.

Ağır adımlarla yatağa yaklaştım.

" Daha iyimisin? "

Cevap vermedi.

" Leyla. Yapma...
Sana söyledim.
Tek suçum seni unutmak, bunun için ne kadar üzgün olduğumu anlatamam. Ama başka suçum yok. Yemin ederim. Önce biraz düzel sana ispat edeceğim."

" Yorgunum...
Yoruldum artık .
Tükenmiş hissediyorum.
Uyumak istiyorum...
Sadece uyumak.
Uyumak, herkesten herşeyden uzaklaşmak."

" Tamam güzelim uyu.
Sana söz veriyorum uyandığında her şey daha güzel olacak."

Leyla arkasını döndü. Ellerini karnına sarıp dizlerini kendine çekerek cenin pozisyonu aldı. Gözleri hâlâ kapalıydı. Bir süre daha öylece bekledim yanında. Nefes alış verişi düzene girince örtüyü üzerine çekerek örttüm.

" Uyu kadınım. Uyu bebeğimin annesi."

*****

Aradan ne kadar süre geçti bilmiyorum. Bilincim yerine gelmiş olsada gözlerim açılmak istemiyordu. O yüzden kendimde olsamda, gözlerim kapalı şekilde yatmaya devam ediyordum.

Bu sırada kulağıma gelen ayakkabı sesi dikkatimi çekti. Odada yürüyen biri vardı ve ayakkabısı her adımda ses çıkarıyordu. Bu kişinin Baran olduğuna adım gibi emindim.

Ben uyumadan önce olanlar yüzünden sinirini bu şekilde atmaya çalışıyordu sanırım. Zihnimi birazda zorlayarak hatırladığım şeylerle en az onun kadar gerildiğimi hissettim yine, yeni ve yeniden.

Daha önceki uyanışım ve sessizce hastaneden gitmek isteyişim fiyaskoyla sonuçlanmış, son anda Baran'a yakalanmıştım. Kapının önündeki tartışmamız, ona vurmam sonra, kapıdan çıkarken yeniden beni engellemesi, gelen baş dönmesi ve mide bulantılarıyla da kendimi önce Baran'ın kucağında sonra odada ve yatakta buluşum.

Baş dönmelerimi ve mide bulantılarımı yeniden hatırlayınca birkez daha idrak ettim hamile oluşumu.

Hamileydim...
Ben gerçekten de hamileydim. Anne olacaktım. Ama hamileliğimi idrak ederken anne olacağımı idrak edemeyen beynim kısa devre yapmıştı sanırım.

" Mete. Ne verdin de bu kadar uyuyor? Bebeğime birşey olmaz inşallah. Olursa hesabını kötü sorarım sana."

Sinirle konuşan Baran'dı.

" Korkma abi.
Tansiyonuna iyi gelecek birşey o kadar. Leyla'ya yada bebeğe zararı olmaz. "

Buda Mete'ydi.

" Abi bi sakin.
Daha ilk günden böyle yaparsan 9 ay nasıl geçecek."

Buda Batuhan'dı.

" Batu, tam dibimdesin, bütün sinirimi senden alırım bak."

" Tamam ya..
Bir şey demedim asabi babacık."

" Batu." diye hırladı Baran. Ardından Batu' nun " Aahh!! Dizim! " Diyen sesi.
Baran Batu'ya tekme geçirmişti sanırım. Ardından,

" Safira nerde? " diye sordu.

İstemsiz çatıldı kaşlarım. Yumruklarımı sıkarken tırnaklarımı hissettim avuç içlerimde. Hâlâ o kadındaydı aklı. Adi herif dedim içinden. Batuhan canının yandığı belli olan sesiyle konuştu dişlerinin arasından.

" Onu ve adamlarını otel odasına kapattık. Bütün bağlantılarınıda kestik. Arpalarını sularını verip seni bekletiyoruz. Biraz daha sesi çıkmazsa babası ve adamları soluğu burda alırlar yalnız. " Dedi.

" Alsınlar lan!
Eğer Leyla beni affetmesin ilk iş onu iki kaşının ortasından vururum. Sonrada babasını ve adamlarını. Hayatımla oynamak neymiş gösteririm onlara. "

" Neden bahsediyordu bu? "

" Sana yolladığım görüntüleri gösterseydin bu kadar uzamazdı bu iş."

Görüntümü ne görüntüsü? Dedim kendi kendime.

" Fırsatım mı oldu lan?
Gözümü bir açtım Leyla yok. Odadan nasıl çıktım aşağı nasıl indim bana sor.

Hayatta hiç bir şeyden korkmadım ben onları kaybetmekten korktuğum kadar."

" Merak etmee.
Leyla görüntüleri izleyince anlayacak suçsuz olduğunu ve Safira'nın oyununa geldiğini.

Sende ondan yediğin tokatlar ve küfürlerle kalacaksın. Gerçi koskoca Baran Karamanoğlu nasıl düştü bu oyuna oda tartışılır ya.."

" Ne tokat ne küfür, sikimde değil lan.
Tek derdim beni affetsin."

Kafam iyice allak bullak oldu.
Baran gerçekten suçsuzmuydu yoksa bir oyunmuydu bu konuşulanlar.
Öğrenmenin tek yolu vardı..

Gözlerimi yavaşça açarak göz ucuyla yan tarafıma baktım hareketsiz. Diğerleri koltukta otuturken Baran ayakta eliyle ensesini ovuşturuyor, asık yüzü ile gözleri hüzünlü, yere bakıyordu. Yorgun sesimle tek kelime söyledim.

" Göster..."

Anında beni buldu odadaki gözler.
Önde Baran, Batu ve Mete arkada üçüde yanıma geldi koşar adım.

Endişeli ses tonuyla " Leyla'm.." diyen Baran'ın gözlerinin mavisini hiç böyle görmemiştim. Üzerime doğru eğildi ve büyük elini yüzüme koyarak,

" Güzelim nasılsın. Daha iyimisin? Korkutun beni." Dedi.

Arkasındaki Mete.

" Nasıl hissediyorsun." diye sorsada Mete'yi duymazdan ve görmezden gelerek, yine ve sadece tek kelime,

" Göster." Dedim.

Baran'ın yüzü değişti. Daha ciddi bir hâl aldı. Arkasındaki Batuhan Baran'ın yüzünü görmüş olmalıki ne yapması gerektiğini bilir şekilde Mete'ye hitaben,

" Biz çıkalım." Dedi.

Kapıya doğru yürürken saniyelik geriye dönüp,

" Yeter bitirin artık bu meseleyi.!" Dedi ve çıktılar.

Baran yerinde doğrulurken gözlerimi gözlerine sabitlemiş kararlı bakışlarla bekliyordum. Yanıma, yatağın kenarına yavaşça oturdu. Bende yerimde doğrulup otururken gözlerimi gözlerinden bir an olsun çekmedim.

Yine yavaşça arka cebine uzattı elini. Cep telefonunu çıkarıp diğer eline aldı. Sonrada gömleğinin cebinden bir bellek çıkardı. Belleği elindeki telefona takıp bir kaç tuşa basarak açtı ve bana uzattı. Sol elimde hâlâ bir serum takılıydı. O yüzden verdiği telefonu sağ elimle tutarak açık olan videoyu izlemeye başladım.

Görüntüler Baran o kulüpteyken çekilmişti. Kulübün kamera görüntülerini almışlardı belliki. Baran barda oturuyor, hemen yanımda Safira vardı.

Bu kadını tekrar görmek sinirlerimi gerim gerim germişti. Yinede görüntüyü izlemeye devam ettim. Batu haklıydı bitmeliydi bu mesele. Dahada odaklandım görüntüye.
Safira konuşuyor Baran kendine içki dolduruyordu. Bir süre sonra Safira'nın çantasını karıştırışı dikkatimi çekti. Sonrada elini Baran'ın bardağının üzerine koyuşu. Ne yapıyor diye düşünürken cevap Baran'dan geldi.

" Bardağıma ilaç atmış." dediğinde şaşkın kala kalırken yok artık dedim içimden.

" Devam et, izle.
O hap içkiyle karışınca kafam bi milyon olmuş. Ordan nasıl çıktık, otele nasıl gittik hatırlamıyorum." dedi elini alnına bastırarak.

" Görüntülerin devamında otel lobisindeyiz. Bu kısmıda hatırlamıyorum. Beynini sikeyim. Nasıl farkedemedim nasıl geldim bu oyununa bilmiyorum.

Lobide beklerken adamlar beni tanımış. Batu'nun daha önceden verdiği uyarıyla Safira'nın yanından almışlar. Lobideki koltukta otururken Erol ve Batu gelmiş. Ardından çıkan tansiyonum yüzünden burnum kanamış yine ve bayılmamla bitiyor görüntü. Gözümü burda hastanede açtım...

O gün... Sen yanıma geldiğin gün başladı diğer herşey. O gün... İğde çiçeği kokun üzerime sinmiş...

O kokuyu duyduktan sonra arka arkaya bir şeyler hatırlatmaya başladım. Her görüntüyle birlikte dayanılmaz bir baş ağrısıda oluyordu. Yeniden muayene ve MR çekildi. Temiz çıkınca eve gittim. Anıları hatırlamalarım evde de devam etti, yine ağrılarla birlikte tabi. Kafamın içi allak bullak olmuştu. Mantıklı düşünemez olmuştum.

Sanki beynimin içinde 2 Baran vardı.
Biri senden önceki Baran'dı. Seni ve anılarımı kabul etmeyen, reddeden Baran. Diğeri hatırladıkça hatırlamak istiyordu. Seni istiyordu, kokunu istiyordu. Bu çatışmaydı sanırım başağrılarımın sebebi. Sonunda yeni Baran kazansada ağrılar kesilmeyince ilaç alıp geri yattım. Uyandığımda akşam olmuştu.

Sürekli bir şeyler daha hatırlamak istiyordum ama anılar benden bağımsız gelişi güzel geliyordu aklıma. Daha fazlasını istiyordum. Ayıkken hatırlayamıyorsam belki sarhoş olunca hatırlarım diye düşündüm. Yada bahane ettim bilemiyorum."

Derken gergin şekilde eliyle alnını ovuşturuyordu Baran.

" Kalkıp kimseye söylemeden hazırlanıp evden çıkıp kulübe gittim.
Geriside gördüğün gibi işte. Yemin ederim otele nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Sedece bir ara müthiş bir baş ağrısı ve hayal meyal seni gördüğümü hatırlıyorum.

Leyla..." diyerek elimdeki telefonu alıp yatağa bırakarak biraz daha yaklaştı yanıma.

" Ben seninle evlendikten sonra hiç bir kadına ne baktım, ne dokundum.
Tek suçum var seni unutmak. Başka bir suçum yok inan bana.

Yinede bana inanmaz, affetmezsen ilk Safira' dan başlarım can yakmaya. En sonda kendi canımı alırım."

Kocaman gözlerle baktım siyaha dayanan koyu mavilerine. Çok ciddi bakıyordu şuan.
Doğruydu...
Safira konusunda masumdu. Suçu yoktu. Safira yüzünden olmuştu her şey. O karının yüzünden Baran'ın beni onunla aldattığına inanmıştım. Sırf bu yüzden nerdeyse kendi bebeğimin katili olacaktım. Pişmanlıkla dolan gözlerime engel olamazken,

" Kahretsin." dedim ellerimi yüzüme kapatarak. Vicdan azabı çöktü içime. Kendimden nefret ettim. Hatta, iğrendim. Ağlamam artarken, Baran'ın ellerini hissettim.

Ellerimi yüzümden çekti elleri. Gözlerime şefkatle baktı bu kez gözleri. Pişman olmuş başımı önüme eğerken alt dudağımı dişlerimin arasına alarak ısırdım. Kendi canımı yakarak kendimi cezalandırıyordum adeta.

Baran ellerini ellerimden ayırıp yüzümü avuçlarının arasına alırken baş parmağı dudağımı dişlerimin arasından kurtardı önce. Sonra gözyaşlarımı sildi. İyice yaklaştırdı yüzünü.

" Ağlama iğde çiçeği kokulum." Dedi.
" Daha fazla yakma yüreğimi..."

Dahada yaklaştı. Dudaklarını hissettiğimde gözlerim kendiliğinden kapanırken aşkla, arzuyla, özlemle öpüyordu dudaklarımı. Elleri yüzümden uzaklaşırken kollarının arasına aldı. Canına katmak istercesine sıkı sıkı sarıldı.

Öyle özlemiştimki kokusunu, tenini, dudaklarını ve sıcaklığını..
Hasretimi anlatmaya cümleler yetmezdi. Günlerdir çölde kalmışcasına kuruyan dudaklarım dudaklarıyla suya kanmış canıma can olmuştu sanki. Özlediğim adamın yüzüne koydum ellerimi öpüşlerine aynı şekilde arzuyla karşılık verdim.

Tek suçum seni unutmak demişti.
Beni unutması sadece benim suçumdu oysa, beni korurken olmuştu. Aklıma gelen şeyle geri çekilerek,

" Özür dilerim. Benim yüzümden."
Dedim.

" Dileme...
Olanların tek suçlusu benim.
Daha dikkatli olmalıydım. Bu iş buraya gelmemeliydi. Başını eğerek gözlerime odaklandı.

" Söyle güzelim. Affettinmi beni?"

Başımı salladım. Ya sen? "

" Sen affedilecek bir şey yapmadın."

" Sana vurdum." dedim gözlerimi devirerek.

" Hak etmiştim.
Ama bir daha vurma. Elin ağır. " Dedi gülümseyerek.

" Hem insan bebeğinin babasına vurmaz." Derken dudakları dudaklarımda beni geriye doğru yatırdı. Uzun ve arzu dolu bir öpüşten sonra birkaç santim gerileyerek,

" Hem bir bebekle yetinmem ben. Seninle 4 bebek daha yapalım güzelim. Ailemiz kalabalık olsun. "

" Nöööeeeeeyyyy!!!!

Dalga geçiyorsun değilmi? "

" Yooo." Dedi geri çekilirken.

" Hiçte geçmiyorum.
Birer yaş arayla olsun çocuklarımız."

" Neeeyh! " dedim tekrar.
Kesin dalga geçiyor olmalıydı.

" Senin gibi güzel bir anneleri, benim gibi yakışıklı bir babaları olacak işte daha ne olsun.

Leyla.." dedi durgun buğulu gözlerle bakmaya devam ederek..

" Kızlarım sana benzesin. Senin gibi güzel olsunlar. E oğlanlarda bana benzesin. Yakışıklı olsunlar...

Leyla...Bu dünyada hep yalnız olduk. Çocuklarımız yalnız olmasınlar. Ailemiz kalabalık olsun."

Gülümsedi gözlerime bakarken.

" Olsun mu? "

Dedi. Sözlerinde haklıydı. Arkadaşlarımız olsada aileden yana yalnız kalmıştık.

" Olsun." Dedim.

Bir buğse daha bıraktı dudaklarıma.
O sırada kapı tıkladı ve açıldı.
Batuhan ve Mete girdi içeri. Önce tedirgin baktılar bize. Ardından,

" Sanırım savaş sona ermiş." Diyen Batuhan arkasına dönerek,

" Gelebilirsiniz." Dedi.

Kapıdan giren kadın doktoru görünce Baran'a çevirdim gözlerimi.

" Ayla Hanım.
Kadın doğum uzmanı." Dedi Baran.

" Merhaba." dedi kadın gülümserken.

" Geçmiş olsun, nasılsın bugün."

Sabahtan beri olanları aklımdan geçirdikten sonra,

" İyiyim." demekle yetindim.

" Güzeel...
O halde bebişe bir bakalım mı? "

Duyduğum şeyle kalbim heyecanla çarpmaya başlarken,

" Hemen mi?
Görebilirmiyiz." Dedim merakla.

" Yaanii.
Yani şuan çook küçük ama kalp atışlarını görüp bir sıkıntı varmı diye bakabiliriz."

" Tamam hemen bakalım." Dedim hevesle.

Yarım saat kadar sonra odaya getirilen cihaz ile Ayla elinde alet göbeğimin üzerinde geziyor bizde merakla ekranda bir şeyler görmeye çalışıyorduk.

Sonunda Ayla sol işaret parmağını ekrana koydu.

" Annesi, babası... İşte küçük bebeğiniz. Şuan sadece kalbini görüyoruz. Ama zamanla büyüyecek ve çok sağlıklı ve güzel bir bebiş olacak."

Ellerim ağzımda gözlerim dolu dolu, bir ekrana bir Baran'a bakarken sonunda ağlamaya başladım.

Baran üzerime doğru eğildi. Ellerinin arasına aldı yüzümü ve alnına bir öpücük bıraktı.

" Dile benden ne dilersen güzelim.
Bana bu sevinci yaşattınya, ne isterse iste benden."

Loading...
0%