Yeni Üyelik
45.
Bölüm

İ.Y 43 Batuhan ve Nergiz

@azamet_29_2

.Korkuyla bağırmak istesede sıkılan boğazı yüzünden sesi çıkmıyordu kadının. Öfkeden simsiyah kesilmiş gözlere baktı korkuyla.

Niyeti kötüydü adamın. Öldürecekti belkide. Tamda bunu düşünürken Baran boştaki eliyle pencerenin diğer kanadını açtı. Aynı anda Safira'yı yana çekip pencere korkuluğuna dayadı kızın belini ve geriye doğru eğdi.
Safira korkuyla çığlık atarken Baran hırladı.

" Hesap zamanı Mısır yılanı. "

Baran öfke dolu gözlerle Safira'ya bakarken kız korkuyla adamın bileklerine sarıldı.

" Ölmemek için ne söyleyeceksin bakalım yılan."

" Lütfen bırak!
Bırak beni! "

" Zevkle." dedi Baran pis bir gülümseme ile. Kadını biraz daha sarkıttı geriye.

" Hayır!
Hayır bırakma! "

Kadının eli Baran'ın koluna yapıştı.

" Lütfen..." Ağlıyordu.

" Ben bir şey yapmadım.! "

Baran dahada öfkelendi. Kadını biraz daha sarkıttı geriye. Ayakları yerden kesilmiş ölümle arasındaki tek engel Baran'ın eliydi. Bıraktığı anda aşağı düşüp ölecekti. Korkuyla büyük bir çığlık attı.

" Lütfeen!
Lütfen yalvarırım yapma! "

" Sen kendini ne sanıyorsun lan!? Sen kimi kandırdığını sanıyorsun?!"

Dedi adam öfkeli gözlerle hırlarken.

" İmdaat! " Dedi kadın çaresizce.
Birilerinin ona yardım etmesini umuyordu. Bilemediği şey kimse yardım etmeyecekti. Kimse Baran'ın işine karışmazdı çünkü.

Baran ise onu duymuyordu bile. Aklındaki tek şey Safira'nın ona oynadığı oyun ve Leyla'nın yaşadıklarıydı. Safira'nın yüzünden nerdeyse bebeğinin annesini kaybedeceğini hatırladıkça delirecek gibi hissediyordu.

Leyla'nın nasıl ağladığı, nasıl acı çektiği onu bulduğu pansiyon odasındaki hali...
Hiçbirini unutmayacaktı.

Aklına gelenlerle kadını hırsla yukarı kendine çekti. Yüzünü yüzüne yaklaştırıp soluyarak ve hırlayarak konuştu.

" Bana oynadığın oyunu öğrenemem mi sandın lan!? Sana bunu çok kötü ödetecem! "

Diyerek kızı tekrar geriye sarkıtırken kız bir çığlık daha attı son ses. Saçları geriye doğru savrulurken göz yaşları şakaklarına doğru yürüdü.

" Yapma!" Diye bir ses duyuldu o anda.

" Yapma Karamanoğlu!
Kızımı bağışla."

Arkasındaki kapının önünde nefes nefese bağıran adam Safira'nın babasıydı. Mahsut Hazem.

İçeriye girmek istiyor ama Batu ve Erol kollarından tutmuş izin vermiyorlardı.

" Baran Bey yapma!" Dedi bir kez daha.

Baran başını hafiften yana çevirip adama bakarken,

" Baba yardım et." Dedi kızı Safira çaresizce.

" Baran Bey!
Yapmayın!
Onun suçu yok! Onu ben yolladım size. Bir suçlu varsa benim!"

Baran'ın öfkesi katlanarak arttı.

" Yaptığınızın cezasını çekecek."

" Lütfen!" dedi adam tekrarlayarak.

" Yalvarıyorum!
Kızımı affedin.
Ne isterseniz yapmaya hazırım."

Bir kaç saniye sessiz düşündükten sonra.

" Kızının yaşamasını istiyormusun? "

Dedi Baran korkutucu bir bakışla.

" Evet..
Evet lütfen canını bağışla. Ne istersen yapacağım."

Baran dişlerini sıkarak ve ağlayan kıza bakarak konuştu.

" Herşeyini...
Şirketinden tut kapıdaki arabana kadar herşeyini bana devredeceksin!"

Adam " Ne? " derken eli kalbine gitti. Her an bir kriz daha geçirebilirdi.

" Hayır baba!
Hayır kabul etme! "

Kız pencerenin dışından bu kez babasına sesleniyordu. Biliyorduki bunu kabul ettiğinde hiç bir şeyleri kalmamış olarak sefil bir hayata mahkum olacaklardı.

" Sen kes sesini yılan." diye hırlarken kızı tekrar sarstı Baran.
Adam şok olmuş şekilde düşünüyordu.

" Cevap ver!
Ya kızın, ya servetin.! "

Adam hâlâ düşünürken kız bir kez daha sarsılırken buldu kendini. Çığlık attı yeniden.

" Tamam! " Dedi adam aynı anda.

" Tamam kabul! "

Gülümseyen Baran kızı hırsla geri çekti boşluktan. Sürükleyerek kapıya doğru getirerek babasının ayaklarının dibine savurdu.

Öfkeli ve ağlayan gözleriyle bir Baran'a bir babasına baktı kız. Yerden kalkmaya çalıştı. Ama bacakları titriyor, üzerine basamıyordu.
Babasının yardımıyla kalkabildi ancak ayağa. Babasına baktı kız.

" Neden kabul ettin? "

Adamın başı önüne düştü.

" Senide kaybedemem."

Baran karşısındaki ikiliyi izledi bir süre. Ardından yaklaşıp adamın önünde durdu.

" Senin hiç birşeyi istemiyorum.
Şuandan itibaren ne seni ne kızını ne adamlarını. Gölgeni dahi bu ülkede görmeyeceğim Hazem. Yemin ederim acımam ciğerlerinizi kurşunla doldururum.

Ha! Sanmaki bununla kurtulacaksınız. İş yaptığınız herkesi bir bir arayıp engelleyeceğim. Kredi aldığın bütün bankalara ya Hazem ya Karamanoğlu diyeceğim. Arayıp alacaklarını isteyecekler. Bu camiada 5 kuruşluk şerefiniz kalmayacak. Kimse sizinle iş yapmayacak, kimse yüzünüze bakmayacak, kimse saygı duymayacak."

Adamı yakasından tutup kendine çekti. Ardından gözleri Batuhan'ı bulunca Batuhan Safira'nın arkasına geçerek kollarımdan sıkıca tutup bağırış çağırış dışarı çıkardı kızı.

Baran adamın kulağına doğru eğildi.
Tıslayarak konuştu.

" Bir sabah uyandığımda diyeceklerki Hazem ölmüş...

Sonunda kendi kafana sıkacaksın Hazem."

Adamın gözleri büyüdü. Kalbi dahada sıkıştı. Nefesi daraldı.

" Erol! "

" Emret abi."

" Alın bunları götürün gözüm görmesin. Yanlarına adam tak. Bu ülkeden gittiklerine emin ol.

Erol ve adamları odadaki adamlarla birlikte Safira'yı ve babasını alıp odadan çıkarken Baran yatağa oturup ellerini başının arasına alarak sakinleşmeye çalıştı.

Batuhan girdi az sonra içeri. Elleri ceplerinde karşısındaki adama baktı.

" Hayırdır? "

Baran gözlerini yerden kaldırıp Batuhan'a çevirdi.

" Ne? "

Eskiden olsa bu ikisini ve adamlarını burdan ceset torbasıyla çıkarırdık.

" Yumuşuyor musun? "

Adam yüzünde pis bir gülümseme ile bakarak kalktı yerinden.

" Yanlışın var Batu.
Bir kurşunla ölmek onlar için lüks olurdu. O piç çaresizlik içinde sürünerek ölecek. Sonunda kendi kafasına sıkacak çünkü."

Dedikten sonra elleri ceplerinde odadan çıktı.

" Artık dönelim.
Önce eve gidelim sonra şirkete."

Baran ve Batuhan otelden ayrılıp Azad ile birlikte eve doğru yola çıktılar. Baran'ın aklı sabahtan beri Leyla'ydı. Sabah uyurken bırakmıştı karısını. İyimiydi, yemek yemişmiydi, yine midesi bulanmışmıydı. Bunları düşünüyordu.

*****

" Şeker teyze ne bunlar."

" Kahvaltı kızım.
Baran oğlum sabah kaç gündür doğru düzgün bir şey yememiş dedi. Şu haline bak bir deri bir kemik kalmışsın. Bundan sonra daha dikkatli besleneceksin bebeğin ve kendin için."

Leyla'nın başı önüne eğildi. Yüzü asılırken gözleri doldu. Yaşadıkları tekrar tekrar gözünün önünden geçti anlık. Kendini yavaşça sandalyeye bıraktı. Nergiz de diğer sandalyeye otururken Şeker Hanım tam karşılarındaki sandalye geçip oturdu. Bir süre sessiz yüzlerini izledikten sonra,

" Bakın kızlarım. " Dedi.

" Haddim olmayarak size bir öğüt vereceğim. Beni anneniz gibi kabul edin lütfen."

Kızlar karşılarındaki yaşını ve deneyimini almış kadına baktılar.

" Sevmek çok kolaydır.
Aşık olmakta çok kolaydır. Evlenmekte keza öyle.
Çünkü duygularıdır kadınada, erkeğe de yön veren. Ama duyguların yanına akıl ve mantığıda koymak gerekir.
Ben bir gecelik aşklarda gördüm, bir günlük evliliklerde.. Siz siz olun evliliği hafife almayın. Evlenmek demek değişmek demektir. Yarımken bir olmak, birken ikiye bölünmek demektir. Hele birde çocuklarınız olunca 3 e bölünmek 4 e bölünmek demektir. Sorumluluk almak demektir. Eşine uyum sağlamak demektir. Hiç kimse evlenipte aynı kalamaz. Eşlerinizi sevin, sayın. Ufak tefek şeyler için kalp kırmayın. Kalbinizi kırdırmayın. Duyduklarınıza hemen inanmayın. Gördüğünüz ne olursa olsun önce şüpheyle bakın. Eşinizle ilgili bir şey olduğunda aslını astarını öğrenmeden eşlerinizi yargılamayın.

Şimdi diyeceksinizki evlilik tek taraflımıda bize öğüt veriyorsun Şeker kadın, ya kocalar ne olacak? "

Gözleri kulakları sonuna kadar açık iki kız tamda bunu düşünüyorlardı.

" Size söylediğim herşeyi oğullarımada söyledim. Umarım anlatabildim. Ve umarım bana kızmadınız."

" Estafurullah Şeker teyze. Tabiki kızmadık. Ne kadarını uygulayabiliriz bilmiyorum ama verdiğin öğüt için sağol."

Dedi Leyla minnet yüklü bakışlarıyla. İyi kadındı Şeker kadın. Anne gibiydi hareketleri, sevgisi...

" Hadi şimdi kahvaltınızı yapın, afiyet olsun."

Leyla önündeki masaya ve envai çeşite çevirdi gözlerini.

" Şeker teyze ben bunların onda birini yiyemem. "

" Yok öyle yağma.
Herşeyden birazcıkta olsa yemelisin. Hadi."

" Yok artık. Asıl o zaman kusarım. Zaten bahaneye bakıyor midem."

" Olsun kussanda yemelisin.
Geriye ne kalırsa. Yoksa güçten düşersin. Bebeğin beslenemez.
Parmak kadar bir şey doğurursun."

Kızın yüzü asıldı.

" Şeker Hanım haklı.
Yemelisin. Yoksa bebişin büyüyemez. Bu arada seni bilmem yeni anne ama ben acıktım."

Şeker Hanım çayları koyarken Figen fırından böreği çıkardı.

Nergiz tabağına herşeyden biraz koyarken Leyla önüne aldığı tabağa biraz peynir biraz zeytin, domates, salatalık aldı. Daha çatalı batıramadan Şeker Hanım börekten başlayarak salama, yumurtaya kadar ne varsa hepsinde biraz daha ekledi tabağa.
Leyla tabağa baktı.

" Şeker teyze ne yapıyorsun? "

" İtiraz yok." diyince Leyla da pes etti.

Eline aldığı çatalla minik minik parçalar yerken bir yandan arkadaşına bakıyordu. Nergiz löp löp ağzına atıyordu tabağındakileri.

" Nasıl böyle yiyebiliyorsun hayret."

Derken aldığı yumurta ve salam kokusu midesini uyarmaya başlamıştı bile.

" Ben hamile değilim." dedi kız dolu ağzıyla. Ardından aklına gelen şeyle ağzındaki lokmayı yutup önce Şeker hanıma ve Figen'e baktı. Arkalarının dönük olduğundan emin olduktan sonra Leyla'ya doğru uzandı.

" Sende ilk haftadan hamile kalmışsın be kızım. Gitti canım cicim aylarınız."

Nergiz kahkaha atarken Leyla alık alık kıza baktı.

" Darısı senin başına Nergiz. İlk gecenden hamile kal inşallah."

Leyla sinirle gülümserken Nergiz ağzındaki çayı yana doğru püskürterek öksürmeye başladı.

" Çabuk töbe de karışmam."

" Banane.
Allah'ım bu kıza ilk geceden ikiz ver inşallah yarabbim! "

Diyerek dahada pekiştirdi.

" Leyla ya!
Manyak mısın nesin? "

Diyerek ayağa fırladı kız bu kez. Şeker kadın ve Figen kızlara bakarken,
Leyla kahkahayı patlattı.

" Alay etmeseydin sende."

Nergiz sinirle bakarken Leyla'nın eli aniden midesinin üzerine gitti.
Beti benzi attı birden.

" O değilde benim midem...
Galiba ben, yine.. " dediği gibi ayağa fırladı. Eli midesinde koşar adım mutfaktan çıkarken kapıdan giren Baran'la göz göze geldi önce. Sonrasında bir elini ağzına kapadığı gibi alt kat banyoya koşarken Baran gördüğü Leyla'nın peşinden gitti koşarak.

Banyoya girdiğinde kızı yine kusarken buldu. " Leyla." dedi panikle. Yanına diz çöktü.

" Güzelim." derken yüzüne dökülen saçlarını elleriyle arkasına toplayarak tuttu. Leyla'nın bu haline üzülsede elinden birşey gelmiyordu.
Kızın yediği bir kaç lokmada böylece çıkmıştı.

" Daha iyimisin? "

Başını salladı sadece. Baran kızın kalkmasına yardım ederek kucağına aldı. Banyodan çıkıp salona geldiklerinde Nergiz, Batu ve Şeker hanım salonda bekliyordu.

" Daha iyimisin." Dedi Nergiz. Şeker hanım endişeli bakıyordu.

" İyiyim.
Merak etmeyin. Gidip kahvaltınızı yapın."

Baran Batuhan'a başıyla rahatınıza bakın işareti yaparak kucağında ki Leyla ile üst kata yöneldi. Odaya girdikten sonra yavaşça yatağa yatırdı.

" Güzelim nasılsın?" Derken üzerindeki ceketini çıkarıp kenara bıraktı hızlıca.

" İyi." Elleri hâlâ midesindeydi.

Baran kızın kapalı gözlerine yüzüne baktı. Rengi solmuştu sanki.
Yavaşca yanına uzandı. Bir kolunu kızın başının altından geçirdi. Diğer kolunu beline sararak kendine çekerek sırtını geniş göğsüne yasladı. Ardından burnunu kızın boynuna gömerek iğde kokusunu içine çekti.

" Özür dilerim İğdem. Elimden birşey gelmiyor."

" İğdem? " Kız farkında olmadan gülümsedi.

" İğdemm! " Dedi Baran.

" İğde çiçeği kokulum."

Kıkırdadı kız.
Hoşuna gitti. İlkkez İğdem demişti.

" Baran uykum var.
Uyumak isyiyorum."

Nedense kustuktan sonra uyku çöküyordu gözlerine.

" Uyu güzelim dinlen."

" Baran." dedi kız yine uykulu.

" Söyle güzelim."

" Safira...
Ne yaptın ona? "

Kızın aklına gereksizce Safira gelmişti.

" O konuyu hallettim.
Sen kafanı yorma böyle şeylere."

" Ne yaptın? Öl..."

" Hayır...
Düşünme sen bunları, güzel kafanı yorma, uyu."

Kızın gözleri yavaş yavaş kapanırken Baran elini kızın göbeğinde gezdiriyordu. Leyla sırtında hissettiği sıcaklığa bastırdı kendini ardından huzurla kapattı gözlerini.

*****

Aradan 1 hafta geçmiş herşey yoluna girmişti yeniden. Tabi benim bulantılarım hariç! Hemen hergün ya uyandığımda ya yemeklerden sonra soluğu banyoda klozetin önünde alıyordum.

Midem yemek yeme fikrini kabul etmiyordu bu sıralar. Tabi buda tansiyonumu kötü yönde etkiliyor, sık sık tansiyonum düşüyordu. Bir keresindede baygınlık geçirmiş, Baran'ın aklını almıştım korkudan.

Sonunda bulantılar ve sık sık düşen tansiyonum için yeniden doktor Ayla'ya gitmiştik. Ayla bulantıların normal ve kaçınılmaz olduğunu bir iki ayda düzeleceğini söylemişti. Çok zorlandığımda kullanmam için birde şurup reçete etmişti.
Tansiyon düşüşleri içinde normal demiş, aç kalma diye öğütlemiş, kötüleşirsem yine gelmemi söylenmişti. Söylediklerini dinledikten sonra,

" Bu hamilelik ne zor birşeymiş." demeden edememiştim.

&

Bu sabahta yine bulantıyla uyandım. Yataktan ellerim ağzımda ve midemin üzerinde kalkar kalkmaz soluğu banyoda aldım yine. Tabi Baran da yine arkamdan banyoya koştu.
Ama bu bulantılar arkadaşlarımın nikahında alıkoyamayacaktı beni. Zira bugün Nergiz ve Batuhan'ın nikahı vardı. Herşey hazırlanmış ve davetlilere haber verilmiş öglen saat 1 için gün ve sıra alınmıştı ve ne olursa olsun orda olacaktım.

" Güzelim iyi değilsin biz gitmeyelim."

Dedi Baran beni klozetin önünden kaldırırken.

" Olmaz Baran.
Kusa kusa da olsa giderim."

Baran'ın kollarının arasından çıkıp lavaboda elimi yüzümü yıkarken,

" Zaten hiç bir şeyde yanında olamadım. " Dedim üzgün.

3 gün önce Nergiz için alışverişe çıkmış, ama tansiyonum düşüp bayılınca alış veriş heyecanı hastane acilinde son bulmuş, endişeden köpüren Baran da üstüne tüy dikmişti. Gözlerimi açtığımda Baran'ı endişeyle odada ileri geri yürüyerek kendi kendine mırıldanırken bulmuştum. Doğal olarak bensiz devam etmişti bütün hazırlıklar.

Son günlerde sık sık yaptığım gibi yüzümü astım yine. Baran,

" Güzelim bak yine fenalarınşan dağıtırım o nikahı ona göre."

Gözlerine çevirdim bakışlarımı.

" Yaa yapma böyle Baran." dedim masum bakışlarımla.

" Sadece bir kaç saat.
Söz kötü hissedersem sana söyleyeceğim.."

Derin bir nefes alıp verdikten sonra yaklaşıp belime sarılarak kendine bastırdı beni. Dudaklarıma bir buğse bıraktı.

" Tamaam." Dedi pes ederek.

" Ama sözünü unutma."

Sevinerek banyodan çıkıp odaya geçtigimde, hızlı adımlarla dolabın önüne gelip kapıyı yana kaydırarak açtım. Dün gelen elbiseme ve ayakkabılarıma göz gezdirdim.

Giyinip hazırlanmak için sabırsızlanıyordum. Heyecanlıydım.
Kendim için ne düğün ne balayı hiç bir şey istememiştim. Bugün olsa yine istemezdim. Anne ve babam olmadan hiç bir anlamı yoktu çünkü benim için.

Ama arkadaşlarım adına mutlu ve heyecanlıydım. Baran en az gelin kadar güzel ve şık olmam için beyaz bir elbise seçmişti bana. Yanıma gelerek belime sarıldı.

" Önce güzel bir kahvaltı yapacaksın.
Ondan sonra hazırlanmaya başlarsınız."

Kahvaltı kelimesini duyunca bile midem uyarılıyor olsada mecbur bebeğim için yemeye çalışıyor, zorla yiyor, sonra yine kusuyordum. Bebeğimiz artık 1 aylık olmuş ve azalacağına artan bu bulantılara ve kusmalara nerdeyse alışmaya başlıyordum.

" Hadi gel." Diyen Baran'ın kolu sırtımda çıktık odadan. Birlikte merdivenlerden inip salona ordanda mutfağa ilerlemek için bir kaç adım atmıştık ki salon kapısı açılıp Batuhan ve Nergiz içeri girdiler. Durduğumuz yerden bakarken,

" Geldiniz mi? " Dedi Baran.

" Evet biraz geciktik. Ufak bir iki şey için oyalandıkta."

" Hoşgeldiniz."

Derken Baran ve Batuhan'ın birbirlerine olan bakışları normalden farklı geldi bana.

Şeker Hanım mutfaktan çıkarak,

" Kahvaltı hazır hadi." dediğinde kahvaltı için birlikte mutfağa girdik.

Dün, bugün için kahvaltıyı birlikte yapmak arkasındanda nikah salonuna birlikte gitmek için anlaşmıştık. Tabi öncesinde kuaföre gidilecekti.

Masaya geçerek oturduğumuzda Figen ve Şeker teyze servisi yaptılar. Yine önümdekilere bakarak yemeye hangisiyle başlamasam diye düşünürken Baran'ın bakışlarını üzerimde hissedince peynire daldım direk. En azından midemi o kadar etkilemiyordu. Bir yandan da Allah'ım ne olur kusmayım yoksa bu deli Baran beni nikaha götürmez diye dua ediyordum.

" Bugün nasılsın? "

Soruyu soran Nergiz'di. En son bayıldığım gün görüşmüştük onunla.
Hastaneden çıkışta Baran'dan çok Nergiz demişti,

" Sen artık gelme bizimle dinlen." Diye.

" İyiyim." dedim gülümseyerek.
İyi olmak zorundaydım..

" Sen nasılsın? Daha doğrusu siz demeliyim."

Batu'ya bakıyordum bir yandanda.

" Heyecanlıyım." derken göz ucuyla Batu'ya baktı kız. Halleri çok tatlıydı.

" Herşey hazır. Burdan çıkıp kuaföre gideceğiz. Canan bizi kuaförde bekliyor olacak. Ordanda hazırlanıp nikâh dairesine geçeceğiz. "

Nergiz konuşurken belli etmemeye çalışsa da çok mutluydu. Bu soğukkanlı, eli titremeden adam vurabilen kızın bu hâli bambaşka bir Nergiz'di. Biz konuşurken Baran ve Batu'nun bakıştıklarını gördüm yine.
Birşeyler çeviriyorlardı bence.
Nergiz'e bakarak kaş göz işaretiyle kahvaltı yapan iki adamı işaret ettim.

Ardından " Iıhımm." Diyerek genzimi temizledim ve,

" Söylemek istediğiniz bir şey mi var?"

Diyiverdim. Başını önünden kaldıran erkekler önce bana sonra Nergiz'e baktılar. Baran'ın koyu mavilerine diktim gözlerimi.

" Bir şey var. Söyle! "

Rahat bir şekilde elindeki çatal bıçağı tabağının iki yanına bırakarak arkasına yaslandı Baran.

" Canan'ın söylediklerinden sonra aklıma geldi. "

" Canan mı?
Ne demişti?
Aklına ne gelmesini sağladı çok merak ettim." Dedim.

" Batu ve Nergiz Bodrum'dan döndükten sonra diğer evde birlikte yaşayalım. Batu'ya da söyledim. Ama önce sizede sormak istedik. "

Söylediği şeye şaşırsamda hoşuma gitti. Bir Baran'a birde Nergiz'e bakan Batu'ya baktım. Ardından Nergiz'i buldu gözlerim.

Canan'ın,

" Elti olursunuz." Sözünü hatırladım o an.

" Olur!" dedik aynı anda. Sanki biliyormuş ve anlaşmış gibi. Ardından aynı anda gülmeye başladık.

Bu çok iyi olacaktı. Büyük bir evde tek başımıza değilde, tanıdığımız bildiğimiz Nergiz ve Batu ile birlikte aynı evi paylaşacak, birlikte yaşamaya devam edecektik.

" Güzel.
Ne yalan söyleyim az da olsa kabul etmezsiniz diye düşünüyorduk." Dedi Baran.

" Hem arkadaş hem elti.
Canan'ın dediği gibi." Dediğimde birlikte gülümsedik.

" Hadi eltiler kahvaltınızı yapında artık gidelim. "

Diyen Baran'la önümüze döndük.
Kahvaltı bitince hazırlanıp evden çıktık. Nergiz'in gelinliği çoktan kuaföre gitmişti. Bende giyeceğim elbiseyi ve ayakkabılarımı yanıma almıştım. Yarım saat kadar sonra kuaföre geldik. Canan ve yanında 5 tane bayan bizi bekliyorlardı. Bugün sadece bize hizmet etmek üzere anlaşmışlardı. Baran ve Batuhan dışarda 4 adamla bizi kuaföre bırakarak damat Batu'yu hazırlamak üzere ayrıldılar. Bizde hizla koltuklara geçtik. Önce saçlar ve makyaj ardından kıyafetler ve gelinlik. 2 saat boyunca 5 bayan sayesinde Canan, Nergiz, ve ben saçlarımız yapılı kıyafetlerimiz üzerimizde tamamen hazırlamıştık. Ama en güzelimiz Nergiz di. Üzerindeki gelinliği ile melekler gibi görünüyordu.

Hazır şekilde beyleri beklemeye başladık. Biz birbirimize, kuafördeki kızlar bize bakarken kapı açıldı.
Batu ve Baran içeri girdiler.

Onlar bize hayran bakarken, bizde onlara baka kaldık. İkiside çok yakışıklı olmuştu. Hemen arkalarındaki Erol'da onlardan aşağı kalmazdı.

Baran ağır ağır yanıma gelerek kollarının arasına çekti beni yavaşça.

" Çok güzelsin meleğim.
Bu dünyada başıma gelen en güzel şey sensin. İyiki benimsin."

Dedikten sonra etraftakilere aldırış etmeden dudaklarıma yapıştı.

Loading...
0%