@azamet_29_2
|
ŞAHİN Avukat Eymen Karaman'ın ardından bende çıktım odadan. Umay adamı göndermiş geriye dönerken bana çarptı. Üstüne bir de, " Çüş! " Diyerek laf soktu tabi. Ama alınmış umursamıyordum artık. Ayakkabılarımı giyip çıkarken hâlâ elinde tuttuğu kartı çekip aldım. " Ne yapıyorsun yah!? Diye cırladı bu kez de. Kartı almaya çalıştı ama izin vermedim. " Bensiz hiç bir yere gitmiyorsun?" Dedim. " Sana ne ya! Diyerek kolumdan tutatken kıvrak şekilde kurtardım kendimi. Arkamdan bağırdı durdu yine. Yine umursamaz şekilde inmeye başladım merdivenleri. Ama bir anda sırtımda hissettiğim şeyle geriye döndüm. Resmen bana terlik fırlatmıştı. Hızla çıktım basamakları sinirle ama kapıyı suratıma çarptı. Kapıya geçirdim yumruğumu. " Umaaayy! " Diye bağırdım. Maksat korkutmaktı. Ona zarar vermedim. " Neeh!? Hakettin! " Dediğini duyunca bir yumruk daha geçirdim kapıya. " Yazdım bunu da hesabına." " İstediğin yere yaz Bakkal Ağa! Nasılsa ödeşiriz! " Karşımdaki kapıyı izledim kısa bir süre. Ağzından Şahin Ağa hariç bütün ağaları duyuyordum. İlk zamanlar gerçekten kızıyordum bu yaptığına ama şimdi umursamıyordum. Aksine bir sonraki sefer ne ağa diyecek merakı bile oluyordu. Gülümseyerek ellerimi ceplerime sokup ağır ağır indim merdivenleri. Binadan çıkıp aracıma binip gaza bastım. Direksiyonu ana caddeye çevirip saatime baktım. Oldukça ilerlemişti zaman. Bugün hiç uğramadığım için şirkete çevirdim yönümü. İstanbul trafiği ile cebelleşerek kırk dakika da ulaşabildim şirkete. Kapalı garaja girip aracımı park ettikten sonra asansöre binip ofisimin olduğu katın tuşuna bastım. Kata çıkarken cebimden çıkardığım kartı inceliyordum. Avukat Eymen Karaman. Daha önce adını duymuştum ama hiç karşılaşmamıştım. Yinede yüzü tanıdık geliyor diyordum ki Umay'ı kameradan izlerken gördüğüm yüzü anımsadım. Evet şuan benim otelimdeydi. Biraz düşündüm. Aslında ihtiyacı olduğu için değil Umay'ı bulmak için geldiğini o zaman anladım. Asansörün kapısı açıldığında çıkıp odama doğru yürüdüm. İçeriye girip masama geçerken arkadan Jale girdi. " Şahin neredeydin? Masada bekleyen dosyaları önüme alırken, " Bana koyu bir kahve getir Jale. Dedim. " Beni duymadın sanırım. Neredesin? Dedim. Neden açmadın telefonlarımı?" Başımı kaldırıp Jale'ye baktım. Kaşları çatık elindeki kalemi kırarcasına sıkıyordu. Sakince geriye yaslandım. " Sen bana hesap mı soruyorsun. Nerede olduğum seni ilgilendirmez. Sinirli bakışları üzerimde, " O kızın yanındaydın değil mi? " Diyince Umay'dan bahsettiğini hemen anladım tabi. Yinede, " Kimin? " Diye sordum. " Kimden bahsediyorsun? " İyice çatıldı kaşları. " Açılıştaki o na olan bakışlarını gördüm Şahin. Umay denen o sürtükten bahsediyorum kimden olacak! " " Jale! " Dedim masaya yumruğumu geçirerek. " Lafını bil karışmam! " Ne? O kız yüzünden bana kızdığına inanamıyorum Şahin." " Jale. Jale topuklarını yere vura giderken yerime oturdum. Bu sırada telefonum çalınca cebimden çıkartıp açtım. " Söyle." " Şahin Bey. Açılışın görüntüleri hazır." " Şirketteyim e-posta ile yolla." Diyip kapattım. Önümdeki laptopu açıp görüntülerin gelmesini beklemeye başladım. Jale kahvemi getirip masama bırakırken, " Kahven. Nevzat Bey de yolda birazdan burada olur." Cevap vermedim. Kahvemi elime alıp bir yudum alırken gözlerim ekranda görüntüyü bekliyordum. " Hayırdır. " Açılışın." " Ne? Açılışın mı? " Sesindeki panik tınıyı yakalayınca yavaşça Jale'ye döndüm. " Ya-yani. " Merak ettiğim bir şey var. O yüzden." Diyerek ekrana çevirdim gözlerimi. Geriye dönüp, Jale! dedim. Gözleri beni buldu. " Açılışın olduğu gece.." Demiştim ki kapı tıkladı. " Geel! " Kapı açılıp nevzat girdi içeriye. " Şahin Bey beni çağırmışsınız." " Gel Nevzat. Jale yüzü asık kapıya yürürken Nevzat içeriye gelip masamın önündeki koltuğa oturdu. " Nasıl yardımcı olabilirim Şahin Bey." Cebimdeki kartviziti çıkarıp Nevzata uzattım. Alıp üzerini okudu " Av. Eymen Karaman. " Tanıyor musun? " " Duymuşluğum var." Yarın sabah Pınar Karaman ile bir araya geleceksin. Sonra da Eymen Karaman ile. Tanıdığım birine hiç bir yakınlığı olmayan birinden miras kaldı. Bu işin sıkıntısız şekilde ilerlemesi için sende olacaksın yanında." " Anladım efendim. Siz hiç merak etmeyin." " Güzel." " Müsaadenizle ben kalkayım ve hazırlıklarımı yapayım. " Elimle çıkabilirsin işareti yaptım. Sonrada laptop ekranıma döndüm yeniden. Peki nasıl olmuştu? Nasıl almıştı o hapı. Kafamın içinde türlü ihtimalleri sıralarken ekrandaki Umay'ın eli omuzumda kahkaha attığı ânda kalmış görüntüye takıldım.. Uzanıp ekrana dudağının üzerine koydum parmağımı. Aaah!!! O gülüşü... Bu kızın kanında büyücülük, bu kız büyücü soyundan olmalı. Beni nasıl bu hâle getirmiş olabileceğini düşününce aklıma başka birşey gelmiyordu. Ekranda ki görüntüsünü büyüttüm. Bir süre parmağımı dudağı üzerinde gezdirirken kendimi dalgalı düşünceler arasında Umay'la öpüşürken buldum. Kollarımın arasında beni öpen dudaklarını ve dilini dudaklarımda hissederken bütün bedenimden bir ateş dalgası geçti. Kanım alev alev bütün damarlarım kabarmış kanım yanarak akıyordu sanki o kadar hararet basmıştı beni.. Devam ettim. Umay'ı çıplak ve kucağımda beni öperken hayal etmeye başladım bu kez. O azgın ve emerek öpüşleri. Bana sürtünmesi Aaahh!! Allah'ım... Ayak üstü çölde kalmış gibi serap görüyordum şuan. Gözlerimi kapatırken dudağımı dişlerimin arasına çektim. O gece nasıl sabretmiştim ben. Şuan yanımda olsa kendimi durdurmak için vurmam gerekir.. Hayaliyle mest olurken çalan telefonumla birden ayıldım. Başımı iki yana salladım. Oğlum Şahin kendine gel! Diyerek doğruldum yerimde. Telefona uzanırken derin bir nefes alıp verdim. Hemen dışarı çıkıp temiz hava almazsam soluğu ofisindeki banyoda ve duşun altında alacaktım.. Bu kız beni yeni yetme ergen erkeklere çevirmişti. Ayağa kalkıp hızlı adımlarla ofisten çıkıp asansöre dönmüştümki Jale ile karşılaştım yeniden. " Çıkıyor musun? " Cevap vermeden yürümeye devam ederken önüme geçti. " Eve mi gidiyorsun? " " Evet." Dedim kolumun dışıyla yana iterek. " Şahin! " Bu kez kolumdan tuttu. " Ne oluyor? Kolumu çekip devam ettim yoluma. Asansörün önünde durup düğmeye bastım. " Fazla yüz vermişim sana." Dedim asansöre binerken. Garaj tuşuna basıp telefonumu çıkararak Mahir'i aradım. " Arabayı çek iniyorum." Diyip kapattım. Asansör kabinindeki aynada kendime baktım. Yaka düğmelerimden ikisini daha açtım. Ateş basmıştı. Nihayet duran asansörden inip beklemekte olan araca yürüyüp bindim. " Eve çek Mahir. " " Tamam Ağam. " " Vazgeçtim. Otele çek. " Bir kaç kadeh içmeye ihtiyacım vardı. " Tamam Ağam." Derken fikir değiştirdim. " Mahir vazgeçtim eve çek." Mahir'in aynadaki bakışlarını gördüm. Kararsızlığımaydı bu bakışlar. " Bakma öyle! " Baş üstüne Ağam." Gözlerimi kapatıp başımı geriye attım. Bu kız dengemi bozuyordu benim. Ne yapacaktım. Şimdi bir de miras işi çıkmıştı. Artık otele gelmezdi. Nasıl görecektim onu. Nasıl olacak. Sen onun olacak kafeye gidersin. Diyen iç sesimle düşündüm. Neden olmasındı. Olabilirdi. Bu düşünceler arasında dönüp dururken Mahir'in, " Geldik Ağam. " Sözüyle geldim kendime. Düşünürken yolun nasıl geçtiğini anlamamıştım. " Mahir sen git dinlen. " Peki Ağam." Arabadan inip eve girdim. Önce mutfağa girip arkadaki mahzenden kendime bir şişe viski aldım. Ardından merdivenleri çıkıp üst kata odama geldim. Elimdeki şişeyi açıp tepeme diktim. Bir kaç yudum içtikten sonra komodinin üzerine bıraktım. Sonra da kıyafetlerimi çıkartıp banyoya yürüdüm. Kabine girip soğuk suyu açarak altına geçtim. Ellerimi duvara dayayıp başımdan aşağı akan suyun zihnimi temizlenmesi bekledim. 
Ne kadar durdum orada bilmiyorum. Üşüdüğümü hissedince duşumu tamamlayıp çıktım. Bornozumu giyip saçlarımı kurulayarak odama döndüm. Yatağımın yanındaki berjere oturtup bir sigara yaktım. Derin bir nefes çekip havaya üflerken uzanıp viski şişesini aldım ve yeniden tepeme diktim. Arka arkaya yudumlar alıp yuttum. Ardından bir nefes daha çektim sigaramdan. Sonra bir yudum daha içtim. Saatler sonra üçüncü şişe ve ikinci paketteydim. Çektiğim son nefesi üflerken gördüğüm duman Umay'ın suretine bütününce anladım. Şimdi hem bedenin hem ruhum sarhoş olmuştu. Oturduğum berjerden kalkarken sendeleyip yatağa devrildiğimde kapanan gözlerim ve dolaşan dilimle Umay... Dedim. Gözlerim kayarken, rüyama gel büyücü kız. Diyerek kapattım gözlerimi. ***** Gözlerimi açtığımda sabah olmuştu. Yavaşça yerinden kalkıp yatağın kenarına oturdum. Başım ellerimin arasında dirseklerim dizlerime dayalı ağır bir oof! Çektim. Başım ağrıyordu. Uzun zamandır akşamdan kalma uyanmamıştım. Bir süre öylece oturup kendime gelmeyi bekledim. Daha iyi hissedince yerimden kalkıp banyoya girdim. Sabah işlerimi halledip çıktım. Giyinme odasına geçip üzerime yeni bir takım çekip deri ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı yapıp cüzdanımı, saatimi, telefonumu ve gözlüğümü bulup yanıma aldım. Odadan çıkıp aşağıya inerkrn mutfaktan Orhan çıktı. " Kahvaltı hazır beyim." Diyince mutfağa geçtim. Büyük masada tek başıma kahvaltı yapıp üzerine bir sigara yaktım. Yerimden kalkıp salona geçip oradanda kapıdan dışarı çıktım. Kapının önünde bekleyen siyah Jeepe binip motoru çalıştırarak gaza bastım. Umay'ı alıp avukatların yanına gidecektim. Yolda Avukat Nevzat'ı aradım. İstanbul'un sabah trafiği yüzünde bir saate yakın süren yoldan sonra Umay'ın evinin önündeydim. Telefonu elime alıp numarasını çevirdim. İki çalıştan sonra il duyduğum, " No vor? " Oldu. Duyduğum dolu ağızla telefonun ekranına baktım yanlış kişiyi mi aradım diye. Ama oydu. Obur Umay... Kolumu açık cama elimi alnıma dayadım. " Ne mi var? " Sanane ya benim yediğimden! Saniyelik düşündüm ve " Sen yoksun diyedir belki." Diyiverdim. Sonra farkettim ne dediğimi. " Ne? Ne yok diye? " Anında toparlandım. " Yok birşey. Hazırlan in, aşağıdayım. Hatırlarsan avukatlarla randevumuz var." " Önce ne dediğini söyle. " Desede cevap vermek yerine telefonu kapattım. İşime gelmişti duymaması. Gelişini beklerken inip bir sigara daha yakarak arabaya yaslandım. Gözüm bina kapısından derin bir nefes çektim. Sonra bir tane ve bir tane daha. Sonunda çıkıp bana doğru gelirken elimdekini atıp arabaya binip direksiyona geçtim. O da diğer tarafa geçip bindi. " Az önce ne dedin duymadım?" Diyince, " Ne zaman? " Dedim. " Az önce." " Bilmem. Unuttum." " Yalanını sikeyim." Dediğinde yana dönüp gözlerine baktım. Dünden bugüne özlediğimi farkettim. Sonra önüme döndüm. Sen iyi değilsin Şahin Gümüşdoğan. Dedim içimden. Dışımdan ise " Avukatlar bizi bekliyor. " " Lar.? " " Dün söylediğim gibi benim avukatım da takip edecek bu işi." " Hiç gerek yoktu. Ben kendim hallederdim. Sen niye zorla giriyorsun işin içine anlamıyorumki." Cevap vermedim. Sadece sürdüm. " Beni önce Neslihan'a götürür müsün? " Diyince yana döndüm. " Onunla konuşmak teşekkür etmek istiyorum. Bana çok büyük bir iyilik yaptı. Artık kimsenin kapısında çalışmak zorunda değilim." Söylediği cümlelerin ilki o kadına sonu banaydı. Kapısından çalıştığı kişi bendim. " Cevap vermeyecek misin? " Ben götürürüm." Dedikten sonra bir yqndan sürerken bir yandan Nevzat'a mesaj attım. Neslihan Hanım'ın nerede olduğunu öğrenip bana yazmasını istedim. İki dakika sonra cevap geldi. Zincirlikuyu mezarlığı.. Ada ve parsel bilgileri geldi. Yönümüzü mezarlığa çevirdim. Yoğun trafikte bir kez daha uzun bir zamandan sonra Neslihan Coşkun un kabrine geldik. " Yalnız konuşmak istiyorum." Diyerek indi. Ben arabada bekleyerek uzaktan izledim Umay'ı. Kabrin yanına geldiğinde uzunca bir süre sadece taştan bir heykel gibi durdu önce. Bir ara dondu sandım hatta. Sonra dizlerinin üzerine çöktü. Ellerini dizleri üzerinde birleştirip konuşmaya başladı. Ne dediğini duymuyordum. Sadece dudaklarının kıpırtısını görüyordum. Sonra ellerinin tersiyle gözlerini sildiğine şahit oldum. Ağlıyor muydu? Bu kız gerçekten farklıydı. Kabrin yanından ayrılıp arabaya dönerken yüzünde kırık bir gülümseyiş vardı. Kapıyı açarak koltuğa geçip oturdu. Gidebiliriz Ağam. Motoru çalıştırıp hareket ettim. Mezarlıktan çıkana kadar sürdü arabanın içindeki sessizlik. Sonra " Teşekkür ederim." Dedi. Önemli değil. & Avukatlık bürosu önünde durup indiğimde bizi Nevzat ve yanındaki Pınar Karaman karşıladılar. Karşılıklı tanışma kısmını geçtikten sonra. " Umay hanım ilk olarak Düldül isimli arabayı göstereyim size." Dedi Pınar. " Düldül mü? Burda mı? Gülümseyerek," Arkanızda." Dedi kadın. 
" Evet. Nasıl beğendiniz diye düşünüyorum." Koşarak arabanın üzerine ağlayıp on kaputa yattı resmen. " Beğenmek mi? Yanına gelip işaret parmağımıla koluna dürttüm. " Görmedikler gibi hareket ediyorsun." Dedim. " Çünkü görmedikim Ağam. Kaputtan inip açık camdan içeriye girdi beline kadar. Allah'ım gerçekten de görmedik gibiydi hâli. " Şu kırmızı döşemelere şu direksiyona bakın. Sanroof u bile var. İsterseniz şimdide Kafeye gidelim. " Ben bununla geleyim miiiii?" Dedi çocuk gibi. " Önce sana geçip senin olmalı." Diyerek kolundan tutup arabaya yürüttüm. " Kıskanç Ağa." Dedi arabaya binerken. Pınar ve Nevzat da arabaya binince birlikte hareket ettik. Önde onlar arkada biz şirketimin karşısındaki mekanın önüne gelip durduk. Araçlardan inip kafaye doğru yürürken uzuuun bir ıslık geldi Umaydan. Vaay anası. Küçük bir işletme dediği bumuymuş. Lan burası iki katlı kocaman bir kafe. Bi altın sırası eksik. Birlikte yürüyerek içine girdik. Ben zaten biliyordum mekanı. Bir kaç kez yurtdışından gelen misafirlerimle buraya gelip toplantı yapmıştım. Ama Umay ilk kez gördüğü bu yere uzaydan gelmişcesine inceleyerek bakıyordu. Bu sırada koştura koştura gelen müdürü gördüm. " Hoşgeldiniz Pınar hanım." Derken gözleri bir bir üzerimizde gezdi. " Celal Bey. Elini uzattı. Tanıştığımıza çok memnun oldum Hanımefendi. Umay eli adamın elinde etrafına bakıyordu. En son bana baktı. " Babamı dedi." Gözlerimi devirdikten sonra evet anlamında salladım başımı. Adama dönüp sırıtarak, " Bende." Dedikten sonra çekti elini. Mekanın en güzel köşesine geçip oturduk. Celal müdür en güzel tatlılarla donattı masayı hemde bizzat. Ve kahvelerimizi elleriyle koydu önümüze. Bir yandan kahvelerimizi içerken bir yandan konuşuyorduk. Gerçi Umay'ın aklı önündeki tatlılarda ağzı dolu dolu dinliyordu sadece. Pınar ve Nevzat Umay'ın mirası kabul etmesi hâlinde purosüdürün nasıl işleyeceğini anlattı önce. Bütün yapması gereken odasında oturtup geleni gideni izleyip hesabı kitabı tutmaktı. Bunu da avukatları ve muhasebecisi ile birlikte kolayca yapabilecekti. Kağıtlar çıkarıldı. İmzalar atıldı. Şimdi avukatların işi bitirip herşey sizin Umay Akseki demesini bekleyecektik. İşimiz bitince kagedeb çıkıp yeniden araçlara bindik. Avukatlar kendi bürolarına dönüşe geçerken bende Umay'ı kendi evine bırakacaktım. Trafikte ilerlerken yine sessizdi. Gözleri dalgın ön camdan dışarıyı izliyordu. " Hayırdır sessizsin." "Düşünüyorum." " Neyi? " " Ne yaptığımı." " Anlamadım.?" " Düşünsene yıllarca hırsızlığın her türlüsünü yapmış biri olarak Neslihan Coşkun ile tanışacak mirasına sahip olacak ne yapmış olabilirim." " Bilmem." " Belkide senin fıstık beyinli in kendisine yemek verdiğim içindir." Göz ucuyla Umay'a baktığımda ciddi ciddi düşünüyordu. Belkide Allah peşin peşin verdi. Bak bu daha mantıklı geldi şuan. Her neyse beni ilerde bir yerde atsana. " " Neden?" "Biraz kafamı dağıtmak istiyorum. " " Nereye gideceksen götüreyim." " Gerek yok at şurada bir yerde." " Nereye gideceksen bırakayım diyorum ya!" " Ay hamama gidecem oldu mu? " Öyle diyince uygun bir yere çekip inmesini bekledim. Bugünku yardımların ve bıraktığın için teşekkürler Ağam. Diyerek kapıyı kapattı. Camdan kafasını uzattı sonra. " İşler bitip mekan bana geçince sana güzel bir masa borcum olsun. " Diyip yönünü diğer tarafa çevirip yürüyerek gözden kayboldu. ***** UMAY'DAN Kalan günü sahil kenarında denizi izleyerek geçirdim. Tabiki Zalim Ağa'ya yalan söylemiştim. Gerçekten kafamı toparlamaya ihtiyacım vardı çünkü. Saatler sonra eve geldiğim de kızlar evde ve yemekler hazırdı. " İyi akşamlar kızlar." " İyi akşamlar." Dedi mutfaktan kafasını uzatan Sude. " Nasıl geçti. Halledebildiniz mi?" " Halloldu. Bir kaç güne herşey bana geçmiş olacak." Diyerek banyoya geçip elimi yüzümü yıkayıp kurulayarak mutfağa geldim. " Elinize sağlık kızlar mis gibi geliyor koku." " Hadi oturalım o zaman acıktım valla." Sude'nin davetiyle masaya geçtik. Hem yemek yedik hem de gün içinde olanları konuştuk. Düldül'ü anlata anlata bitiremedim. Sonra da kafeyi anlattım. " Çok şanslısın Umay. " Kızlar biliyor musunuz? Önündeki suyu alıp dudağıma götürdüm. Bir yudum içmiştim ki telefonuma üst üste mesajlar geldi. Telefonumu arka cebimden çıkarıp ekranı açarak mesajlara girdim. Tanımadığım bir numaradan gelen iki mesajı okuyunca, Şom ağzımı sikeyim. Dedim. " Ne oldu ne yazıyor Umay." Dedi Çiğdem. O miras sana ait değil. Reddi miras yap. Aksi halde sonuçlarına katlanırsın. ***************************** Evet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌺 ❤️ |
0% |