Yeni Üyelik
31.
Bölüm

🖤K. 29 Ben sana aşık oldum 🖤

@azamet_29_2

" İzin ver! " Dedi. Anlamadım.

" İzin ver hep yanında olayım."

Ne demek istiyor bu diye düşünürken üzerime doğru eğildi. İstemsiz şekilde elimi kapı koluna attım.

" Na-napıyorsun? "

Derken sol elini çenemde hissettim. Gözleri bu kez öyle bir bakıyordu ki gözlerime, sanki hipnoz olmuş kıpırdayamıyordum.

Ardından dudaklarını hissettim. İri, sıcak dudaklarını... Dudaklarıma yapışmış resmen öpüyordu beni.

Lan! Lan adam beni göz göre göre cadde ortasında öpüyordu.

Kocaman açılan gözlerle ellerimi omuzlarına dayayıp iterken napı.. diyebildim sadece. Çünkü kelimenin devamı ağzımın içine giren diliyle kesildi.

Gözlerim kocaman olmuş zorla öpülürken yumruk yaptığım ellerimle kollarına vurmaya başladım. Hem de bütün gücümle. Ama geri çekilmek bir yana daha da arttırdı baskısını.

O an zihnimde bir flaş patladı. Aynı şeyi ben ona yaparken gördüm kendimi. Bu görüntü açılış gecesine aitti. O gecenin sabahında Zalım'ın anlattığı şeyleri hatırladım bu kez. Aldığım hazzı da hatırlayınca yumruk olan ellerim gevşedi ve kaslı kollarında kaldı. Gözlerim kendiliğinden kapanırken tereyağ gibi eriyerek, dudaklarımdaki küçük kıpırdanışlarla karşılık verirken buldum kendimi.

Allah'ım ne yapıyorum ben...

Az sonra geri çekilip gözlerime baktığında benim beynim error vermiş ne halt yediğimi sorguluyordum.

Bir anda kollarımın altından tuturak kucağına çekip oturttu. Kendi kendine ne oluyoruz lan! Derken,

" Bunu evet kabul ediyorum."

Demez mi birde? Afallamış bakarken sol kolu üzerine yaslayıp bir daha öpmek isteyince elimi yüzüne dayadım. Parmaklarımın arasından bana bakarken,

" Dursana manyak ağa!

Ne yapıyorsun ya! Ne oluyoruz! Neyi evet kabul ediyorsun beh!? "

Dedim. Vantuz gibi yapışıyordu. Hızla doğrulup yan koltuğa geçmek için hamle yaparken belimden yakalayıp geri çekti. Kendimi gerisin geri az önceki pozisyonda buldum tabi. Elini çeneme koyup kendine çevirdi. Karalarına bakarken yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdı. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken,

" Umay..."

Dedi.

" İzin ver hep yanında olayım. Dedim."

Gülümsedi.

" Öperken karşılık vererek kabul ettin sende. "

Alık alık bakıyorum şuan.

" Ne anlatıyorsun yah! Bırak! Hiç bir şey kabul etmedim ben! "

Diyip yeniden hamle yaptım kalkmak için. Yine kolu belimde geri çekildim.

" Bıraksana yah! "

Bir kez daha kalkmak istedim yine izin vermedi. Ben kalkmak istedikçe o izin vermedi. Kulağıma doğru fısıldadı sonra.

" Daha fazla kıpırdanıp durma bence."

Derken gözlerinin aşağıya doğru kaydığını görünce sinirle döndüm yüzüne doğru.

" Sapık Ağa! "

Kaşları çatıldı. Anında değişti tıslayan sesinin tonu.

" Sapık Ağa mı?

Sen sapıklık görmemişsin!! "

Kollarımdan tutup,

" Sapık biri olsaydım açılış gecesi kucağımda benimle oynaşırken sahip olurdum sana."

Gözlerim bir kez daha kocaman oldu.

" Neeeh!"

Hassiktir! Bu kadar da açık söylenmezdi ki! Bu rahatlığı yüzünden daha da sinir olmuştum.

" Seni sapık manyak! "

" YAA SABIR!

Hâlâ sapık diyor! "

" Öyle birşey yapmış olsaydın seni polise savcılığa verir bütün ülkeye rezil ederdim."

Dedim bilmiş bilmiş.

" Hiç bir şey yapamazdın."

Dedi alaycı.

" Ben Şahin Ağa'yım Şahin Ağa! Öğren artık!"

Şöyle bir özgüvenimiz olmadı anasını satayım.

" Bacak kadar boyuna bakmayın yaşı reşit. Gönüllü girdi koynuma. Derdim. Kamera görüntüleri bile var. İçki yetmemiş bir de hap içmiş derdim.

Ha! Bir de hırsız olduğundan bahsettiğimi düşün...

Sence hırsız Umay'a mı yoksa Şahin Gümüşdoğan'a mı inanırlar."

Pis pis sırıtıyordu.

" Yani o aklından bir daha geçirme böyle birşeyi!

Şimdi! Tekrar soruyorum cevap ver!

Bırak yanında olayım hep. Diyorum! Sen ne diyorsun? "

Adama bak ya tehdit ederek evet cevabı istiyor.

" Hayır! Diyorum. "

Dedim yerimden yan koltuğa geçmeyi başarıp.

" Sen gitte fıstık beyinli sevgiline söyle bunları! Eminim üstüne atlar."

Yüzüne çevirdim gözlerimi.

" Hem sözlerinin hem senin.

Portakal, kavun, karpuz... Karı pazar sergisi gibi geziyor önünde arkanda. Seninle bir gece için her şeyi yapar. Açılıştaki hâlini görmedin mi?"

Bir anda durdu. Kaşları çatık dalgın şekilde bana bakarken taş kesildi. Hiç kıpırdamıyor irisleri bile hareket etmiyordu. Lan! Adama inme mi indirdik nedir?

" Hişt! Donuk ağa! "

Dedim elimi kaldırıp gözleri önünde saklayarak. Gözleri boşlukta tepkisiz bakıyordu hâlâ. Diğer elimin işaret parmağını uzatıp,

" Hişt! " Sana diyorum beh! " Diyerek dürtmüştüm ki!

" Jale! " Dedi mırıltıyla.

Gözlerimi devirdim. Yok artık. Adama kırığını hatırlatmış olup sevabını almıştım galiba.

Ne olduysa bir anda yerine yerleşip motoru çalıştırdı. Gaza basıp hareket ettirdi aracı.

" Ne oluyor ya? Ne bu acele! "

Cevap vermedi.

" Bari beni İndir öyle git fıstık beyinlinin yanına! "

Gözlerini kısmış yolu izlerken bir şeyler düşündüğü çok belliydi.

" Sana diyorum yah! Dur! İnecem!"

Daha da bastı gaza.

" Sana diyorum sana!

Sağır mısın!? Aloooo! "

Sinirle elimi kapıya attığımda sıkıca tuttu kolumdan.

" Otur yerine! "

Yüzündeki ifade yine Mardin'de ki ağaya aitti. Neden sinirlenmişti bu kadar?

" Bırak kolumu beh!

Bırak parmak izin çıktı! "

Saniyelik bakıp çekti elini. Bana kızmış olsaydı burada söylerdi.

&

Yol boyunca sessizlik vardı arabanın içinde. Şu an ne sorsam cevap vermeyecekti. Bu yüzden ben de hiç bir şey sormadan beklemeye devam ettim.

Sonunda şirketinin önünden geçerek garaja inip durdu araba. Ben onu izlerken o inip önden dolaştı. Sonra aniden durup bana çevirdi gözlerini.

" İnsene ne bekliyorsun? "

" Sağol ağam ben almayım.

Yeterince fare suratlı insan gördüm bugün. Fıstık beyinliyi görmesem de olur."

Kapıyı açtığı gibi kolumu tuttu.

" İn dedim! İn! "

Kolumdan tutarak dışarıya çekip çıkardı.

" Sen de geliyorsun."

Bu bakışları beğenmedim.

" İstemiyorum ya!

Bak! O zilli beni sinir edecek bir şey söyler bu sefer tavuk gibi yolarım onu! Sonra bana laf etme! Yoksa senide yolarım."

Nah yolarsın! Diyen iç sesime cevabım. Son cümle abartılı oldu kabul ediyorum. Oldu.

Zalim üzerime doğru eğilip pis pis baktı.

" Gerçekten yapar mısın? "

" Gerçekten yaparım!"

Dedim inatla ve kararlı. Saniyelik nasıl yapacam diye düşünürken en azından tırnaklarım kedi gibi insan içine çıkamaz dedim.

" Güzel! "

" Güzel mi? "

Ne oluyor lan. Kabul mü etmişti. Sonunda bu da delirdi. Gerçi hep deliydi. Akıllısı beni bulmazki zaten.

Dedim yine içimden, asansöre doğru çekilirken. Bugünlerde burası fazla gürültülü oldu sanki.

Açılan kapıyla önden içeriye soktu beni. Zalım ofisinin olduğu katın düğmesine bastı. Elleri ceplerinde katları gösteren dijital sayaca bakıyordu.

" Ne oluyor anlatacak mısın? "

Hiç bir şey söylemeden bakmaya devam etti. Omuzlarım düşerken gözlerimi devirdim. Bu adamla normal konuşmak mümkün değil. Nihayet açılan kapıdan birlikte çıktık.

Yine kolumdan tuttu ve hızlı adımlarla ofise geldik. Kapıyı açarken,

"Gir."

Dedi emir kipiyle. El mecbur peşinden içeriye girdim. Yine hızlı adımlarla masasına geçip oturarak laptopunu açarken ben ağır adımlarla koltuklardan birine geçip oturdum. Hâlâ birşeyleri anlamaya çalışıyordum. Ama anlamıyordum.

Saniyeler sonra ekrana odaklanmış gözlerini gördüm. Neye bakıyordu bu kadar dikkatli. Mause ile oynadı biraz. Sonra bir kaç tuşa bastı. Sonunda kaşları çatık öfkeli gözleri ekrana bakarken yumruğu masaya inince yerimde sıçradım. Mardin'li Ağa gelmişti yine. O anda,

" Jale! "

Diye öyle bir bağırdı ki alt kattakiler bile duymuştur. Gözlerim kapıyı bulurken saniyeler sonra kapı açılıp fıstık beyinli Jale girdi içeriye. Bir Zalim'e bir Jale'ye bakıyordum şimdi.

Ne oluyordu?

" Şahin..."

Dedi bir bana bir Zalim'e bakarak.

" Ne oluyor. Bu kız neden burada! "

Sinirle baktım yüzüne.

" Seni ilgilendirmez fare suratlı karı!"

" Bana bak! "

" Jale! "

Dedi zalim yine yumruğu masada. Ayağa kalktı. Zalım'ın hareketiyle Jale masaya doğru yürürken ben sadece izledim. Yaklaştığında Jale'nin yanına gelip kolundan tutarak sürüklercesine ekranın karşısına getirdi. İşaret parmağı ile ekranı gösterdi.

" Açıkla."

Kız ekrana baktı bir süre.

" Ne? Neyi açıklayım?

Hiç bir şey anlayamıyorum Şahin.

Ne diyorsun!

Ne demek oluyor bütün bunlar. Neler oluyor Şahin? "

Zalım bir anda Jale'nin ensesinden tuttu. Kız acıyla kasılırken ekrana doğru indirdi başını zorla.

" İyi bak Jale.

Gözlerini aç çok iyi bak.

Yoksa kafanı ekranın içine sokacağım."

Eliyle Şahin'in koluna yapıştı Jale.

" Ne yapıyorsun Şahin! Bırak!

Canımı yakıyorsun. "

" Sendin! Açılış gecesi olan herşeyin sebebi sendin!

Umay! "

Duyduğum adımla şaşırdım. Kabak yine bana mı patlayacaktı yoksa. Ayağa kalkıp temkinli adımlarla yanına geldim.

Çenesi ile ekranı gösterirken bir eli hâlâ Jale'nin ensesindeydi. Ekrana çevirdim gözlerimi.

Şuan donuk olan görüntü açılıştan bir kareydi. Barın önünde bu Zalim, bizimkiler ve bu fare suratlı ile arkadaşı sarı çiyan vardı.

Klavyenin ara tuşuna bastı. Ekrandaki büyütülmüş görüntü gif şekilde hareket ederken Jale ve yaptığı şeyi görüyordum. Çantasındaki bir şeyi önce yanındaki yelloza gösteriyor ardından Şahin'in önündeki bardağın üzerine kapattığı eliyle içine bırakıyordu. Lan! Az sonra tutan öksürükle ben alıp içtim ya o bardağı.

" Anassını avradını! "

Öfkeyle döndüm Jale'ye. Gözlerindeki endişeli bakış itiraf gibiydi.

" Seni adi fingirdek zilli. Sendin demek! Şimdi sıçtım çarkına!"

Dediğim gibi resmen üzerine atladım. Ellerimi saçlarına geçirdiğimde Zalim'in elinden kurtulmuş benim elime düşmüştü.

Çığlık çığlığa bağırırken yere devirip üzerine oturdum yermisin yemezmisin. Neresine geldiğine bakmadan arka arkaya geçirdim tokatları. Birbirimize girdik resmen.

" Lan zilli.

Lan fingirdek karı.

Sikerim lan senin belanı.

Sikerim lan senin Şahin merakını."

Bir yandan vuruyor bir yandan sövüyordum.

Az önce ne dedim ben.

Neyse boş ver diyip devam ettim vurmaya. Jale ise çığlık çığlığa imdat! diye bağırıyordu. Bu halinden keyif alsamda hırsım geçmedi. Parmaklarımı saçlarına geçirdim bu kez. Tel, tel. Tutam tutam yolmaya başladım.

Çığlıkları iyice artarken bir anda oda kapısı açıldı. Hem Jale hem ben anında durup kapıya döndük. Üç tane güvenlik görevlisi kapıda bize bakıyordu. Arkamdaki Patron Ağa güvenliği çağırmıştı anlaşılan. Jale anında,

" Yardım edin kurtarın beni. Bu kız beni öldürmek istedi!!"

Diye bağırmaz mı?

" Şikayetçiyim! Tutanak tutun! "

Lan ben daha oraya gelmemiştim ki. Sinirle baktım yüzüne.

" Madem şikayetçisin tutanağın içini dolduralım! "

Diyip ellerimi gırtlağına geçirecekken arkamdan sarılan kollarla üstünden geriye doğru çekildim.

" Umay yeter bu kadar.

Bırak! Boş yere başını belaya sokma! Zaten bela mıknatısı gibisin."

Deli Ağa dan akıl küpü Ağa'ya geçmişti. Sanki az önce Jale'nin kafasını ekrana sokmak isteyen bendim.

O akıl vere dursun ben eller ayaklar havada çırpınıyordum bir tırmık fazla atarım hevesiyle.

" Bırak!

Bırak beni bırak! "

Dedim soluk soluğa.

" Bırakta şunu bir parçalayım. O gecenin hesabını tırmalayarak ödeteyim."

Bu sırada güvenlik elemanları hızlı adımlarla gelip Jale'yi yerden kaldırıyordu.

" Özgür."

" Buyrun Şahin Bey! "

" Jale hanıma yolu gösterin. Bugünden sonra hiç bir şekilde ve mazeretle bu şirkete girmeyecek. Eşyalarını toplayın verin eline. "

" Ne? " Dedi.

" Şahin saçmalama. Ne demek oluyor bu. Bu fahişe..."

Duyduğum kelime ile nevrim döndü. Şahin'in kolları arasında çıkıp üstüne atlamanın hesabını yaparken bir anda Şahin'i karşımda görmemle bedenim boşta kaldı. Ellerinden biri çenesini sıkarken diğeri saçında geriye yatırdı kafasını. Yanındaki adamlar karışmadı bile sadece bakıyorlardı. Hırlayarak konuştu.

" Devam et.

Devam ette gör."

Yutkundu.

" Aç kulağını iyi dinle Jale. Hiç bir şeyi iki kere söylemeyi sevmem. O yüzden bir kere söyleyeceğim.

Bir daha ne yüzünü göreceğim ne sesini duymayacağım! Gölgeni bile görmeyeceğim!

Yoksa geçen yılların hepsini siler seni baş düşmanım kabul ederim. O zamanda sen düşün! "

Sinirle çekti ellerini.

" Şahin...

Konuşalım. İzin ver anlatayım sebebini. "

" Seninle konuşacağım bir şey yok! Haddini çoktan aştın sen!

Dua et erkek değilsin!

Özgür!! "

Kollarında adamlar kapıdan çıktılar. Kaşları çatık bakmaya devam etti bir süre daha arkasından. Sonra bana döndü. Yürüdü yürüdü tam önümde durdu. Gözleri gözlerimden boynuma doğru indikten sonra iki parmağını çeneme koyup yana doğru çevirirken ben hâlâ değişik bakan karalarına takılıydım. Başını yana devirdi.

" Pansuman gerek. Mikrop kapacaksın. "

" Pansuman mı? "

Elimi yeni hissettiğim acıyla boynuma götürürken Zalım Ağa masasının yanındaki dolaba yürüdü. İçinden küçük bir ilk yardım kutusu çıkardı.

" Fareye dönüşmem inşallah! "

Derken bana doğru gelip elindekini masaya bıraktı. Kollarımın altından kaldırıp masaya oturttu. Lan o kadar hafif miyim ben? Ardından kutuyu açıp küçük bir pamuğa batıcon damlatıp bana döndü.

" Tırnaklarını kötü geçirmiş."

" Sen onu gördün mü? "

" Gördüm."

Dedi gülümseyerek.

" Sende ondan aşağı kalmazsın. Kedi gibi tırmaladın Jale'yi."

" Haketti. O adi karı yüzünden berbat bir gece geçirdim. "

Sol eliyle çenemi yana çevirip boynuma baktı. Elindeki pamuğu tırnak izine bastırmasını beklerken birden hissettiğim şeyle tüylerim diken diken oldu.

Dili acıyan yerin üzerinden geçerken ölümcül derecede yavaştı. Geriye doğru kaçmak istesemde izin vermedi elleri.

Lan! Kan yok muydu orada? Aklını kaçırmış olmalıydı.

" Na-napıyorsun? "

Dediğim de ikinci kere aynı şeyi yapınca gözlerim kapanırken beynimin uyuştuğunu hissetmeye başladım.

Saniyeler sonra kendime geldiğimde zor araladığım gözlerimle dönüp,

" Vampir misin Ağa ? "

Derken daha beteri oldu. Yüzüm avuçları arasında dudakları dudaklarıma yapıştı yine. Arzusunu hissettirecek şekilde öperken ben ardarda yaptığı hamlelerle salağa dönmüştüm.

Bir kaç saniyelik şaşkınlığım geçer geçmez ellerimle kollarına vurmaya başladım kendimi kurtarmak için. Bir yandan da dudakları arasında,

" Ne yapıyorsun bırak! "

Diyordum ama anlayana. Bu herifin türkçesi kıt anlamıyordu. Lan... Yanlız çok güzel öpüyor bu Hınzır Ağa. Aklını alıp hipnoz ediyordu insanı. Bu yüzden olsa gerek ikna edici uzun öpüşlerle sonunda pes edip kalın etli dudaklarına karşılık verirken kollarımı boynuna doladım.

Bu hareketimle daha da şımardı. Kalçalarımda hissettiğim elleriyle beni kendine çekip havalandırdıktan sonra arkasındaki koltuğa oturup kucağına bıraktı. Bacaklarım iki yana açık hunharca öpülmeye devam ederken sol elini enseme dayayıp diğer elini kıyafetimden içeriye soktu. Sırtımda dolaşan büyük sıcak eliyle bütün hücrelerim alev almaya başladı. Bir süre sonra elini sırtımdan çekip kalçama indirerek sıkmaya başlayınca ister istemez inledim. Şuan ciddi ciddi hipnotize olmuş olmalıydım çünkü hareketlerine engel olmam gerekirken yapamıyordum.

Kalçamı tekrar sıkarken bir kez daha inlediğimde dudaklarımın arasında gülümseyerek geri çekildi.

" Umay.

Ben sana aşık oldum."

Duymayı asla beklemediğim cümle ile gözlerim kocaman açıldı. Karaları kararlarımda buğulu şekilde bakıyordu. ilk kez şahit olmuştum bu bakışlara. Parmaklarımı açıp elimi alnına dayayarak geriye iterek kucağından inmeye çalıştım. Ama iki eli birden kalçalarımda izin vermedi.

" İkimizde kafayı yemiş olmalıyız. Hadi ben yerimde sana ne oldu Zalim Ağa? "

" Dedim ya. Ben sana aşık oldum! "

Sinirle indim kucağından bu kez.

" Tamam saçma sapan bir gündü!

Bir anlık karışan kafamız mı diyim yoksa iç güdü mü diyim...

Her neyse işte, kendimize engel olamadık. Şuan olduğu gibi saçma hareketlerde bulunduk."

Ayağa kalktı benim gibi.

" Ama bu kadar Ağa. Aşık oldum diyerek benimle alay etmeni aşağılamanı gerektirmezdi bu."

İkimizde sessizdik. İkimizde sadece karşımızdaki irisleri izliyorduk. Tek fark benim gözlerim sızlıyordu. Tıpkı kalbim gibi.

" Gitsem iyi olacak."

Diyerek arkamı dönüp kapıya yöneldim. Ağlarken görünmek istemiyordum.

Bir kaç adım atmıştım ki kolumdan tuttu ve kendine çevirdi.

" Bana inanmadın..."

Histerik bir gülümseme bıraktım.

" İnanmadım yalancı ağa!

Kim inanır bu yalana?

Saatler önce ben Şahin Ağa'yım Şahin Ağa! Diyen sen değil miydin?

Sormazlar mı sana Şahin Ağa şaşırdında bir hırsıza mı aşık oldun. Diye."

Kaşları çatıldı yine.

" Evet hırsızsın Umay Akseki!

Yıllarca araba, para, eşya çaldın. "

Sonra sakinleşti. Kaşları yerine döndü.

" Sana yetmemiş olacak ki sonunda kalbimi de çaldın. Kim sorarsa sorsun cevabım şu olur. Ben kalbimi çalan hırsıza aşık oldum.

Umay...

Ne yalan ne dolan. Sana aşık oldum o kadar. Seni seviyorum. Seni deli gibi kıskanıyorum. Her işimi bırakıp seni izleyecek kadar!

Gülüşünü gören her erkeği öldürmeyi düşünecek kadar hemde!

Umay...

Bana bir şans verecek misin? "

Benden bir şans istiyordu. Koskoca Şahin Ağa hırsız Umay'dan şans istiyordu. Dünya tersine dönüyor olmalıydı.

Bir adım ilerleyip gözlerimi gözlerine kaldırdım.

" Peki söyle Şahin Gümüşdoğan...

Neden ben...?

Neden hırsız Umay? "

" Eşsiz birisin çünkü."

Dedikten sonra sağ elini kaldırıp yüzüme dayadı.

" Gözlerin, bakışların, gülüşün karakterin..."

Yavaşça yaklaşıp kolları arasına alırken devam etti.

" Güzel vücudun ve ona ait ruhunla, herşeyinle çok başkasın. "

" Şahin... Benimle oynama. Söylediklerine inanırsam ve bir gün seninle sadece gönül eğlendirdim dersen yıkılırım.

Ben karşımda duran herkese kafa tutarım. Dayanırım. Ama içerden aldığım darbeyi kaldıramam. "

" Umay Akseki.

Bana inan... Söylediğim herşey gerçek. Yemin ederim!

Bunu sana ispat edeceğim. Yanında olmama izin ver yeter. "

Beni kendine çekip yavaşça kolları arasına alırken az önce duyduğum kelime dank diye kafama düştü sanki.

Vücudun!

" Hani bakmamıştın. Hani unutmuştun? " Dedim öfkeyle.

" Yalan söyledim."

Dedi arsızca.

Kulağıma doğru eğilip fısıldadı.

" O gece odaya geldiğimde gördüğüm vücudunun bütün hatlarını ezberledim."

" Sapıksın işte! Sapık Ağa! "

" Kabul ediyorum. Sapığım. Ama sadece senin sapığın."

Diyip yeniden yumuldu dudaklarıma.Bu kez itiraz edemedim. Tek yaptığım karşılık vermek oldu.

******************************

Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌺 ❤️

 

Loading...
0%