@azamet_29_2
|
" Umay! " Arkamı dönüp bakma gafletinde bulunduğum da karşımda gördüğüm oydu. Hıdır. Geri geri adımlarken La*etler yağsın tepene. Diyip arkamı döndüğüm gibi son hız kapıya koştum. " Umay! " " Benim kadar taş düşsün tepenize! " Diyerek koşmaya devam ettim. Hani bu piç yakalanmıştı. Hani ben bunlardan kurtulmuştum. Allah belanızı versin. Diye bağırarak nereye olduğuna bakmadan koştum. Aklımda tek şey vardı. Bu piç heriften kurtulmak. Caddeye geldiğimde ışıklara bile bakmadan yola atladım. Daha bir kaç adım atmıştım ki kulağımda yankılanan korna sesiyle yan tarafımda ki acıyı hissettim. Kendimi önce siyah bir kaputun üzerinde ardından asfalt yerde buldum. Kemiklerimde ve başımda hissettiğim acıyla gözlerimi açtığımda gördüğüm karanlık silüet aracın sahibiydi sanırım. Bağıran boğuk sesi yankılandı kulaklarımda. " Seni aptal önüne baksana." " Teker teker gelin lan! " Dedim dolanan dilimle. Yani öyle dediğimi sanıyorum. Zihnim uyduruyor da olabilir. Sonra yavaş yavaş bir karanlığa doğru kayıp gittim. ***** Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Açmaya çalıştığım gözlerim inadına kapalı kalmaya çalışırken kolumda bir sızı, sol bacağımda bir ağrı, kulaklarımda Sude'nin sesi vardı. Ağlıyor muydu o. Neden? Dağınık aklımı toparlamaya ve ne olduğunu hatırlamaya çalıştım. Sonunda geceyi, gördüğüm Atakan ve Hıdır'ı ardından onlardan kaçarken çarpan arabayla asfalta nasıl yapıştığımı hatırlayınca anında açıldı naz yapan göz kapaklarım birbirinden. İlk önce tavana sonra etrafına bakındım. Neredeydim ben. Burnuma gelen ilaç kokusu ile hemen anladım. Lan öldüm mü yoksa?! Yok ya! Her ne kadar Sude'nin haline bakıp öldüğümü sansamda Çiğdem'in rahatlığına bakarsak bi bokum yoktu. Çiğdem'i duydum yeniden. Gözleri kitapta, " Sude yeter artık. Önemli bir şeyi yok dedi ya doktor. " Sude aniden doğrulup büzük dudakları ve yaş akan gözleri ile Çiğdem'e döndü. " Nasıl bu kadar soğuk kanlı olabiliyorsun ya. Ne kadar korktum biliyor musun? Nasıl ya. Kaza anını Sude de mi görmüştü. O da mı peşimden çıkmıştı. Hıdır ve Atakan'ı görmüşmüydü acaba. Ay umarım görmemiştir. Yoksa nasıl açıklarım yalanlarımı. " Onu öyle yerde yatarken gördüğümde aklım başımdan gitti. Bir an öldü sandım. " Söylediği son cümleden sonra dayanamadım hâline ve konuştum. " İyiyim Sude korkma. " Anında bana dönen yüzlerle Sude kalktığı gibi yanıma koştu. Bir anda sarılıp daha çok ağlamaya başlarken gözlerimi devirdim. Ne yapacaktık biz bu kızla. Ota boka her şeye ağlıyordu. İyiyim dedim oysa. Geri çekilirken yüzümü avuçlarının arasına aldı. " Gerçekten iyi misin? Bir yerin acıyor mu. Ağrın var mı?" " Hayır. İyiyim dedim ya." Çiğdem girdi araya. " Geçmiş olsun. Dedi Sude'yi kenara itip sarılırken. " Sude birden bire mekandan çıktığını sonrada karşıya geçerken araba çarptığını söyledi. Ne oldu da hiç birşey söylemeden fırlayıp çıktın? Hemde Sude'yi geride bırakıp. " Gözlerindeki araştırmacı gazeteci bakışlarını görünce ne diyeceğimi bilemedim. Yutkunmak istedim ama tükürüğüm bile boğazımda kaldı. Valla bu kız birşeylerden şüpheleniyordu bence. Kızım Umay sıçtın! Yiyorsa anlat. Diyen iç sesim arkadan yankılanırken, boş boş baktım Çiğdem'in yüzüne. Nasıl anlatırdım hırsız Umay'ı? Yediğim haltları. Yaptığım hırsızlıkları. Hele bir de Simsi den girip Atakan'dan geçip Hıdır dan çıksam bana olan bütün güvenleri haklı olarak sarsılırdı. İnanırlarmıydı ben herşeyi bırakıp yeniden bir hayat kurmaya çalıyorum lafıma. Hayır hayır söyleyemezdim. Hayatımda ilk kez doğru düzgün iki kız arkadaş bulmuşken onları kaybetmekten korktum resmen. O korku ile bir anda, " Hatırlamıyorum." diye yapıştırdım cevabı. Tebrik ediyorum Umay. Bu kadar güzel bir yalanla kendini bile aştın. Diyen iç sesimi duymazdan gelirken karşımdaki iki çift göz alık alık bana bakıyordu. Sude'nin gözleri bir anda yeniden akmaya başlarken, " Ben hemen doktoru alıp geliyorum." Diyerek fırladı gitti. Geride beni izlemeye devam eden Çiğdem ile kaldım odada. Gözleri hâlâ üzerindeydi. " Nasıl hatırlamıyorsun? " " Hatırlayamıyorum işte." Elimi yalandan alnıma koydum. Hissettiğim bandaj işimi kolaylaştırdı. " Galiba başımı kötü çarptım. En son hatırladığım barda oturuyorduk. Sude makyajını tazeliyordu. Bir ara Çiğdem de gelseydi gibi birşeyler söylüyordu. Sonrası yok. " " Birden bire yerinden kalkıp hiç bir şey söylemeden kapıya koymuşsun. Sude arkandan seslenmiş duymamışsın. İnsanların arasından geçip caddeye fırlamışsın. Durduk yere yapılmayacak bir şey bu. Kesin birşey olmuştur. Bir adım daha yaklaşıp gözlerini gözlerime dikti. Lan yeminle polis görsem bu kadar tedirgin olmazdım. " İyi düşün. Hafızanı biraz zorla. Belki de önemli birşey oldu. Birinden kaçmak yada birini yakalamak gibi birşey mesela." Yeminle korkulur bu kızdan ha! Gözlerinin hapsi devam ederken bir anda kapı açıldı. Sude'nin kolundan tutup sürükleyerek getirdiği doktorla bir hemşire içeriye daldı. Bir Sude'ye bir, " Tamam kızım bırak." Diyen doktora bakıyordum saf saf. " Hemen birşeyler yapın doktor bey. Arkadaşım aklını kaybetti. Ya-yani hafızasını! " Mani olamadan yeniden devirdim gözlerimi. Doktor Çiğdem'in yanından geçip yanıma geldi. " Umay hanım geçmiş olsun. Nasıl hissediyorsunuz? " " Teşekkür ederim iyiyim. Hatta çıkacak kadar iyi." " İyi değil doktor arkadaşımın aklı gitti. Ya-yani hafızası. " Ellerini göğsüne bastırmış ağlâk gözlerle bakıyordu. Kafayı ben çarptım ama Sude'nin aklı uçtu. Kekeleyip duruyordu. " Doğrumu Umay hanım. Hatırlayamadığınız şeyler mi var? " Üçünün de bakışları üzerimdeydi. Şimdi yok öyle bir şey desem arkadaşlarıma söylediğim altın sırmalı yalan ortaya çıkacaktı. Evet doğru desem doktor yakamı bırakmayacaktı. İki arada kalmaktan başıma ağrı saplandı resmen. El mecbur yalanımı tekrarlayacaktım. Çünkü arkadaşlarımı seviyordum ve kaybetmek istemiyordum. . " Evet. Yani bir kısım yeri hatırlamıyorum. Kazadan öncesi ve sonrası yok hafızamda." Yalanını sikeyim. diyen iç ses bende seni sssii...! Doktor odadaki masa üzerindeki aletlerle önce tansiyonumu sonra ateşimi ölçtü. Boynundaki stetoskopu eline alıp kulağına taktı. Sonrada kalbimi dinledi. Ardından elindeki göz siken ışıkla gözlerimi inceledi. Sonrasında bacağımdaki acıyan yeri açıp baktı. Aynı anda farkettim kocaman çürüğü ve Hassiktiri bastım. Resmen kocaman bir morluğum vardı bacağımda. " Zavallı bacağım. " " Korkmayın kırık çıkık yok. Sadece yumuşak doku ezilmesi." " Ezilmek mi resmen çürümüşüm. " Bir süre sonra nihayet işi bitip, bacağımı kapatıp, " Kötü birşey göremedim. " Dedi. " Oh şükür! " Diyen Sude'nin ardından, " Çıkabilirim yani. " Dedim. " Henüz değil küçük hanım." " Neden? " " Hafıza kaybı hafife alınacak bir durum değil. Yeniden tetkikler yapacağız. Her şey temiz çıkarsa o zaman çıkabilirsin." Şansımı sikeyim ben. Koca İstanbul da Salazar bardan başka yer mi yoktu gidecek lan! Ah Sude ah yaktın beni! Daha Hıdır'a yakalanma derdime yanamadan düştüğüm şu hâle bak. İşler iyice boka sarmıştı. Gerçi yola bakmadan atlayan geri zekalı bendim. Al Umay! Hadi çık işin içinden çıkabilirsin. El mecbur doktora uyacaktım. En fazla bir kaç saat daha kalırdım herhalde hastanede sonra evime gidebilirdim. " Hemşire hanım Umay hanıma yardım edin. Önce tam kan tahlili sonra MR çekelim." Üçümüzün bakışları arasında doktor odadan çıkarken hemşire kız da onunla birlikte çıkıp tekerlekli sandalye ile geri döndü. Çiğdem ve hemşirenin yardımı ile yatakta doğrulup bacaklarımı aşağı sarkıtırken üzerimdeki saçma hastane kıyafetini görmezden geldim. Tam yataktan inecekken bir anda tanıdık yüksek sesle adımı duydum. " Umay! " Başımı kaldırdığımda karşımda nefes nefese bakan bir adet Şahin ağa vardı. Hızla yanıma gelip kollarımdan kavradı. " Nasılsın? Ne oluyor lan! Bu zalim nerden çıktı? Niye bu kadar panik ve nefes nefeseydi? Şaşkın sessiz ve alık alık bakmaya devam ediyordum çünkü bu zalimin burada ne işi var sorusunu araştıran beynim şuan ihtimaller arasında kaybolmuş dolaşırken dilim iptal olmuş konuşamıyordum. Sahi bu zalimin ne işi vardı burada. Nasıl haberi olmuştu? Neydi bu endişeli hâli. Ellerini yüzüme dayadı. " Umay! " dedi yeniden. Sonra hemşire kıza döndü. " Hemşire nesi var!? Neden cevap vermiyor?" Kıza sorduğu soruya Çiğdem cevap verdi. " Hafızası gitmiş. " " Ne? " dedi Şahin kocaman olan gözleriyle Çiğdem'e dönerek. " Ne demek hafızası gitmiş? " Sude girdi araya. " Umay, abini ben aradım? " " Haah??? " Az önce lal olan dilim çözülüverdi. " Abi? Şimdi hem Şahin, hem ben kocaman gözlerle Sude'ye bakıyorduk. " Şahin bey kardeşiniz kazada başını çarpmış. Kısmi hafıza kaybı yaşıyor. Ama büyük ihtimalle geçici bir durum. Şimdi izin verirseniz MR ve kan için gitmemiz gerekiyor. " Zalimin gözleri önce alnımdaki bandajda sonrada gözlerimde dolaştı. " Tamam." Dedi. " Allah'ta senin cezanı vermesin Sude. Biri beni şuracıkta vursa da kurtulsam." Dedim tıslayarak. Küçücük bir yalan kocaman bir yılana dönüşüp boğazıma dolanmıştı. Yalan kötülüklerin anasıdır diyen doğru demiş. Demedilersede ben dedim. " Umay kusura bakma senden izinsiz aradım abini. Ama abinin de kazadan haberi olmalı diye düşündüm." Dedi Sude cebinden çıkardığı benim telefonumu göstererek. " Sude bu adam abim falan değil! " " Değil mi? " Şimdi o bana şaşkın bakıyordu. " Gerçekten mi? Başımı patlatacak gibi saplanan ağrı ile elimi alnıma dayadım. " Senin saf aklını seveyim ben." Şuan bir kabus görüyor olma ihtimalim neydi acaba. Bu kadar saçmalık bir kabusta olurdu ancak. Hemşire kız serumu kolumdan çıkardıktan sonra bir anda yataktan yükselip tekerlekli sandalyeye iniş yaptım. Şahin ağaydı yardım eden. " Şimdi gidebiliz. " Diyen hemşire ile birlikte odadan çıkarken sandalyeyi Şahin ağa sürüyordu. Odadan çıkıp koridorda gördüğüm Tikli Mahir'in önünden geçerek ilerleyip asansörün önüne kadar geldik. Asansörlerden birinin üst katlardan diğerinin alt katlardan gelişini beklemeye başladık şansımıza hangisi gelirse artık. O anda kulağımın dibindeki nefes ve fısıltılı sesle yerimde sıçradım. " Ebenin Aaaa..! " Derken Zalim ağa ile göz göze geldik. " Umay Akseki. " Ne? " " Ne işler çeviriyorsun dedim. Hafıza kaybı yalanına inanmamı beklemiyorsun herhalde! " Tam ağzımı açmış, Zeki ağa ya bak sen. Diyecekken kapı açılınca kapatmak zorunda kaldım. " Bu iş bitsin konuşacağız." Diyen Şahin ağa sandalyemi asansörün içine itti. Niye ben hep iki ileri bir geri gidiyorum yah! Nasıl oluyorda tam herşeyi yoluna sokacakken bir anda bir şeyler oluyor, her şey tersine gidiyor, ve hayat bana sokuyor. Sikecem böyle işi ha! Hemşirenin eksi iki tuşuna basmasının ardından hareket etti asansör. Ben ilerleyen sayılarla dijital panoyu, göz ucuyla baktığım aynadaki Zalim ağa beni izliyorduk. Toplamda yedi kat aşağıda, eksi iki de duran asansörden indik beraber. Hemşire, " Siz biraz bekleyin ben hemen işlemleri halledip geliyorum." Diyince Zalim ağa beni insanların arasından duvar kenarına kadar getirip bıraktı. Aniden önüme geçip ellerini sandalyenin iki yanına dayayarak üzerime doğru eğilince kalakaldım. Kaşları sonuna kadar çatık kara gözleri gözlerimde, " Hemen konuş. Yine göz göze gelmiştik işte ve bu kez gerçekten çok ciddi bakıyordu. Ellerimi göğsüne dayayıp ittirerek, " Çekil bi ya daraldım! Yerinde doğruldu. " Anlat o zaman! " " Tamam anlatacağım ama önce şu formariteler bi bitsin. " Şüpheli gözleri üzerimde gezdi bir tur. " Ne bakıyorsun ya! Anlatacan dedim ya işte! Önce odaya dönelim anlayacam. " " Gerçekten de yalan söyledin değil mi?" " Evet ama sebeplerim var." " O yalan yüzünden odadaki aletin içine sokacaklar seni haberin var mı?" " Evet var. Ama ölmeyecem sonuçta." Dedim omuz silkerek. " Hem yalancı hem aptalsın! " " Sen de zalimsin. Ben bir gömlek daha iyiyim. " Kaşları daha da çatıldı. " Hırsızlığını da ekleyelim o zaman." " Olur." dedim sinirle burnumu dikleştirip gözlerine bakarken. Ve tıslayarak devam ettim. " Senin katil oluşunuda ekleyelim o zaman. " Bir anda sinirle kaldırdı işaret parmağını. Tam ağzını açarken bize doğru hızlı adımlarla gelen hemşireyi görünce kenara çekildi. " Konuşmamız bitmedi." Diye ekleyip kalıcı olarak sustu. ***** Aradan tam bir saat geçti. Aşağı kat yukarı kat gezerek kan tahlili, MR çekimi, bu da yetmedi Tomografi çekimi yapıldı. Bu arada sandalyeden her kalmışım da ve oturuşumda Zalim ağa yardım etti bana. Arada bir Sakin ağalığıda tutuyordu galiba. Sonunda odaya döndüğümüzde sinirli yorgun ve açtım. Yine Şahin Ağa'nın yardımı ile yatağa geçip oturdum. " Hemşire hanım sonuçlar ne zaman çıkar. Valla daral geldi. Bir an önce siktir olup gitmek istiyorum buradan." " Ne acelen var Umay? " Diyen Sude'ye sinirli bir bakış attıktan sonra önüme döndüm. " Sonuçlar bir iki saatte çıkacak. O zamana kadar dinlenin. Sonuçlar iyi gelirse büyük ihtimalle çıkabilirsiniz." " Teşekkür ederiz. " Dedi Çiğdem. Hemşire sandalyeyide alıp çıkarken Şahin ağayı duyduk. Gözleri üzerimde, " Siz ikiniz dışarı! Kızların gözleri bir bana bir arkası onlara dönük Şahin'e gidip geldi. " Dışarı! " Diye bağırdı bir anda. Sude kedi gibi Çiğdem'in arkasına geçerken Çiğdem, inatla kıpırdamadan kollarını göğsünde birleştirip bana baktı. Ayak seslerini duyamamış olacak ki Şahin ağa Zalim ağa moduna geçti bir anda. Yeminle Mardin'de ki ağayı gördüm yeniden. Öfkeyle kızlara dönünce kolundan yakaladım. " Çiğdem, Sude. Çiğdem ters bir bakış attı. " Senden hiç hoşlanmadım." Dedi hırlayarak. Karşılık olarak Şahin'den deli bir bakış kazanınca, " Çiğdem bir de içecek al ne olur beni hararet bastı vallahi. Hadi git artık. Ölecem yoksa." Evet ölecektim, ama stresten. İki kız kapıdan çıkarken sert bir hareketle kendime çevirdim karşımdaki sinirli ağayı. " Ne diye bağırıyorsun arkadaşlarıma ya! " " Baş başa kaldığımıza göre öt bakalım ne haltlar dönüyor burda. Şu kızlarla başla anlatmaya. En baştan ve yalansız. " Adama bak ya. Söylediklerimi duymamıştı bile. Duvar ağa! " Çok gıcıksın biliyor musun? " " Umaay! " Dedi dişlerinin arasından. " Tamam yah!" Kollarını göğsünde birleştirip gözlerini üzerime dikti. Başımı önüme eğip ellerini kucağımda birleştirdim. Aslında bu zalime anlatmak istemezdim ama erkeklik yapacak durumda değildim. Yardıma ihtiyacım vardı. Bu şerefsiz Hıdır yeniden karşıma çıkabilirdi. Seninle zıtlaşan kızın adı Çiğdem. Başımı kaldırıp yüzüne baktım. " Devam et." " Kaç gündür ev temizliği taşınma falan derken yorulduk. Ben işe onlar okula başlamadan son gece dinlenelim eğlenelim diyerek bir bara gittik. Yani Sude ile ben gittik. Çiğdem evde ders çalışıyordu. " " Eee.." dedi imalı ses tonuyla. " Ee.. Si. Dün gece barda otururken.." " Hangi bar? " " Salazar Bar." " Neden o bar? " " Ay! Ne bileyim! Sude tanıdık yer dedi gittik işte! " " Cırlama bana! " Sinirle baktım yüzüne. " Devam et. " Dedi çenesiyle hadi işareti vererek. " Bi bıraksan anlatacam. " Hıdır? " " Evet... Kolları iki yana inerken kaşları çatıldı. Kara gözleri daha da karardı. " O siktiğimin piçi yakalanmamışmıydı." " Evet öyleydi. Haberlere bile çıkmıştı. Ama nasıl olduysa dışarıda. Ya kaçtı. Yada tutuksuz yargılanıyor. Şimdi beni de gördü. O şerefsiz piçten kaçarken caddeye arabalara bakmadan atlayınca araba çarptı. Gözümü bir açtım burdayım. " " Peki bu hafıza kaybı yalanı? O nereden çıktı. " Yüzüm asıldı önüme dönerken. " Evi tutarken kızlara hayat hikayemi anlatmadım. Sadece yeni bir hayata başlamak istiyorum dedim. Şimdi bar da hırsız Umay'ı tanıyan Atakan'ı ve Hıdır'ı anlatırsam benden korkar ve kaçarlar. Ne anlatırsam anlatayım bana inanmazlar. Yalancının evi yanmış hikayesi. Ömrümde ilk kez doğru düzgün iki arkadaşım oldu. Onları kaybetmek istemiyorum. Bu yüzden doğrulardan kaçarak yalan söyledim. " Bir kaç saniye bakıştık. " O piç kaza sırasında seni gördü mü?" Dedi aniden. Yine mi dinlememişti beni. " Bilmem." Dedim. " Kafam kabuta geçince kendimi yerde buldum. Hâliyle etrafima da bakamadım." Bir anda kapıya çevirdi bakışlarını. " Seni buraya kadar takip etmiş olabilir." Gözlerim saniyesinde büyüdü. İstanbul'daki herkesle herşeyle baş edebilirdim. Ama Hıdır'a karşı korkum ve zaafım vardı. Utanç verici bir durumdu biliyordum. Bu yüzden kendime de çok kızıyordum. Ama Hıdır'ın bilinç altıma kazıyarak bıraktığı psikolojik işkenceler yüzünden ondan ister istemez korkuyordum. Şahin'in kapıya hareketiyle düşüncelerimin arasından çıktım. Kapıyı açıp. " Mahir! " Dedi. " Hemen buraya bir kaç adam çağır." " Tamam ağam. " " Dur! " Dedi sonra yine aniden. Bir dışarı bir bana baktı. " Vazgeçtim. Burada olmaz. " Ne olmazdı. Ne geçiriyordu aklından bu zalimin. " Mahir. Arabayı öne getir." " Tamam ağam." Yanıma gelirken arkasından kızlar girdi içeriye. Çiğdem hâlimize bakıp ne oluyor? Diyince ne diyeceğimi bilemedim. Ne olduğunu bende anlamamıştım ki. " Arkadaşınız bir kaç gün benim evimde kalacak." " Neeeee!" Dedik aynı anda. Çiğdem yine atladı. " Ne demek benim evimde kalacak! Abisi bile değilken ne münasebet." Çiğdem'in bu korumacı hâli gözlerimi yaşartmalımıydı. " Sen ne gıcık birisin böyle." Diyen Şahin'e mi şaşırsam yoksa, " Sende benden aşağı kalmazsın yarma! " Diyen Çiğdem'e mi? Karşımda birbirine diklenmiş iki horozdan farkı olmayan Şahin ve Çiğdem'e bakıyordum. " Kız arkadaşımı evime götürmek için sana mı soracam." Kocaman gözlerimle baktım. " Nöööeeeeeyyyyy." |
0% |