@azamet_29_2
|
" Ne demek benim evimde kalacak! Abisi bile değilken ne münasebet." Çiğdem'in bu korumacı hâli gözlerimi yaşartmalımıydı. " Sen ne gıcık birisin böyle." Diyen Şahin'e mi şaşırsam yoksa, " Sende benden aşağı kalmazsın yarma! " Diyen Çiğdem'e mi? Karşımda birbirine diklenmiş iki horozdan farkı olmayan Şahin ve Çiğdem'e bakıyordum. " Kız arkadaşımı evime götürmek için sana mı soracam." Kocaman gözlerimle baktım. " Nöööeeeeeyyyyy." ***** ŞAHİN AĞA Sabah erken saatlerde geldim şirkete. Dün gece geç saatlerde çıksam da bakmam gereken dosyaları ve imzaları bitiremiştim. Mardin'e dönmeden önce burdaki işleri yoluna sokmam gerekiyordu ama hep olduğu gibi zaman bana yetmiyordu. Bu yüzden eve geç gidip bir kaç saat uyuyup erkenden kalkmış, soğuk bir duş aldıktan sonra kahvaltı bile yapmadan gün doğarken şirketin yolunu tutmuştum. Şirketin kapısından girer girmez ilk iş asansöre binip ofisimin olduğu kata çıktım. Sekreterim hâlâ gelmediği için Mahirden koyu bir kahve yapmasını istedim. Ben ofisime girerken Mahir sekreterlikteki küçük mutfağını yolunu tuttu. Ofis kapısından girdiğimde masamın üzerindeki dosyaları görünce bir kez daha hayıflandım. İki günden bir gün olsa ne kadar iyi olurdu benim için. Üzerimdeki siyah ceketimi çıkarıp kapının yanındaki askıya bırakarak yerime geçip cep telefonumu cebimden çıkarıp masaya bırakarak oturup geriye yaslandım. Masamın üzerindeki dosyalara uzaktan göz bir gezdirdim önce. En önemli ve acil olan dosyayı çekip aldım. İncelemeye başladığımda kapı tıkladı. Cevap vermeme gerek kalmadan Mahir girdi içeri elinde büyük bir kupa koyu kahve ile. Masama bırakıp, " Kolay gelsin ağam." diyerek çıktı. Kupayı elime alıp büyük bir yudum içtim kahvemden. Fena değildi tadı. Mahir pek anlamazdı bu tür şeylerden ama kahvesi fena değildi. Bir yandan elimdeki işleri hallederken bir yandan da kahvemi içtim. Biraz olsun zihnim ve gözlerim açılmış daha iyi hissederken elimdeki işleri hızlı hızlı bitirmeye başladım. Bir sonraki dosyaya geçmişken kapı tıkladı yeniden. Sekreterim, aynı zamanda okul yıllarından tanıdığım Jale girdi içeriye. " Günaydın Şahin. " " Günaydın." Dedim gözlerim önümdeki çizelge ve rakamlarda. " Yine erkencisin." diyerek yanıma kadar gelip durdu. " Evet bitmeyen işler yüzünden. Mardin'e gitmeden önce bunları bitirmem lazım. " Yavaşça arkama geçti. Ellerini omuzlarımda hissettim. Yavaş hareketlerle ovarak masaj yapıyordu. " Bence biraz tatil yapmalıyız." Elinden tutup yan tarafa doğru uzaklaştırarak, " Jale bi kahve getir bana." Derken gözlerim hâlâ önümde ki sayfada geziyordu. " Bazen beni gerçekten sekreterin olarak gördüğünü düşünüyorum." " Öyle değil misin? " " Öyle değilim." Başımı kaldırıp gözlerine diktim gözlerimi. " Kahvemi getirmeyeceksen Mahir'den isteyeceğim." Yüzü asılarak kapıya doğru yürüdü. Hırsla açıp çıktı. Yeniden önüme döndüm. Dünya kadar işim varken bir de Jale'nin gereksiz tribiyle uğraşacak değildim. Bi kaç dakika sonra yine asık yüzüyle gelerek kahvemi bırakıp çıktı. Umursamadan devam ettim işime. Öğleye kadar masadan kalkmadan çalıştım. Öğle olduğun da nihayet işleri azaltmıştım. Masadaki telefonu alıp Jale'yi arayarak bir kahve daha isteyip kapattım. Bir kaç dakika sonra yine elinde kahve yüzü asık geldi. " Bu beşinci kupa. Aç karına bu kadar kahve içmek zararlı." " İşime karışma. Masaya doğru yürürken telefonumun sesini duyduğumda elimdeki dosyayı kapatıp masanın ucundakilerin üzerine bıraktım. " Çıkarken bunları da götür." Dedikten sonra masadaki telefonumu alıp ekranına baktığımda gördüğüm isimle şaşırdım. Umay... dedim oldukça kısık sesle. Şuana kadar beni bir kere bile aramayan Umay ne olduda beni arıyordu acaba. Belki de biraz daha izin isteyecekti. Dördüncü çalışta açtım. " Alo. Umay! " Karşımdaki Jale ile göz göze geldim. " Umay kim? " Jale'yi duymazdan gelirken karşı taraftan tanımadığım bir kızın sesi geldi. " Alo Şahin bey." " Alo! Sen kimsin? " Şey. " Sen kimsin dedim sana! " Evet." " Ne? Ne oldu Umay'a? " " Dün gece küçük bir kaza geçirdi." " Ne? Kaza mı? Nasıl bir kaza? " Korkmayın. Doktor..." " Hemen konum at." Derken kapıya yöneldim. " Yola çıkıyorum bende." Diyip kapattım. " Şahin? Jale'nin kıskançlık içeren cümlelerini duymazdan gelip ceketimi de alıp kapıdan çıktım. " Mahir! " " Emret ağam." " Hemen çıkıyoruz.! " Koşarak yanıma gelen mahirle birlikte asansörün önüne gelirken arkadan Jale'nin sesini duydum. " Şahin! Asansör aşağıya inerken duyduğum mesaj sesiyle telefonumun ekranına baktım. Az önce konuştuğum kız konum atmıştı. Asansör durur durmaz inip arabaya yürüdük Mahir'in uzaktan açtığı kapıyla Mahir ön koltuğa direksiyona geçerken ben de yolcu koltuğuna geçip oturdum. Mahir motoru çalıştırıp gaza bastı. " Hayırdır ağam. " Sen sür. Yolda tarif ederim." Mahir'e gideceğimiz hastaneyi tarife ettikten yarım saat kadar sonra hastane önünde durduk. Durur durmaz inip hızlı adımlarla girişe yöneldim. Bir an önce Umay'ın nerede olduğunu öğrenmek, iyi mi değil mi bilmek istiyordum. Danışmaya gelip görevli kızın karşısına geçtim. " İyi günler. Dün akşam Umay Akseki isminde bir hasta getirilmiş. Hangi odada kalıyor. " Kızın gözleri önündeki bilgisayarda gezinirken, " Hemen bakıyorum." Dedi. Az sonra devam etti. " Evet Umay Akseki. Trafik kazası. Beşinci kat 201 numarada kalıyor. " Anında asansöre yöneldim. Hızıma yetişmeyen Mahir koşmak zorunda kalıyordu. Asansörün önünde durup arka arkaya bastım çağrı düğmesine. Neden bu kadar yavaştı bu asansör. " Abi sakin ol, gelir şimdi." Gözlerim anında Mahir'e döndü. O anda farkına vardım. O kız telefon ettiğinden beri beni bir telaş ve korku almıştı gerçekten. De! Neden..? Asansör kapısı açıldığında çıkan bir kaç kişinin ardından asansöre binip beşinci kat düğmesine basıp beklemeyen başladım. İçimden hâlâ neden bu kadar telaşlandığımı sorguluyordum. Buraya geliş sebebim başka biri için olsaydı yine böyle telaşlanırmıydım? Evet telaşlanırdım ama bu kadar değil. Oda da bulunan insanlara aldırmadım. " Umay! " Nefes nefeseydim. " Nasılsın? Gözleri gözlerimde saf saf yüzüme bakınca dahada endişelendim. Yüzünü avuçlarımın arasına aldım. " Umay! " Hâlâ aynı şekilde bakınca hemşire kıza döndüm. " Hemşire nesi var!? Neden cevap vermiyor?" Hemşireden bir cevap beklerken arkamdaki sarı saçlı kızdan geldi cevap. " Hafızası gitmiş. " Şaşkın bakakaldım. " Ne? Diğer kız konuştu bu kez. " Umay, abini ben aradım? " Bir konuşan kıza bir, " Haah??? " Diyen Umay'a baktım. Ardından kocaman gözlerle aynı kıza döndüm. " Abi? " Şahin bey kardeşiniz kazada başını çarpmış. Kısmi hafıza kaybı yaşıyor. Ama büyük ihtimalle geçici bir durum. Şimdi izin verirseniz MR ve kan için gitmemiz gerekiyor. " Şaşkınlığım artarken Umay'a çevirdim gözlerimi. Önce alnındaki bandaja sonra gözlerine baktım. " Tamam." Dedim. " Allah'ta senin cezanı vermesin Sude. Biri beni şuracıkta vursa da kurtulsam." " Umay kusura bakma senden izinsiz aradım abini. Ama abinin de kazadan haberi olmalı diye düşündüm." Dedi Sude dediği kız cebinden çıkardığı telefonu göstererek. " Sude bu adam abim falan değil! " ikisinin konuşmalarını dinliyordum. " Değil mi? Bu kız beni Umay'ın abisi sanarak mı aramıştı. " Senin saf aklını seveyim ben." Hemşire kız serumu Umay'ın kolundan çıkarırken yanına yaklaşıp kucağıma alarak sandalyeye bıraktım. " Şimdi gidebiliz. " Diyen hemşire ile anında sandalyenin arkasına geçip kendim sürdüm. Çünkü Umay'ın bir şeyler çevirdiğinden şüphelenmiştim. Asansörün önüne gelip beklemeye başladık. O sırada hâlâ düşünüyordum. Umay'la tanışalı çok olmamıştı ama az çok tanımıştım onu. Sonunda daha fazla beklemeden kulağına eğilip konuşunca önce korkuyla sıçrayarak " Ebenin Aaaa..! " Derken aldırmadan, " Umay Akseki. Dedim. Kesin bir iş çeviriyordu. Adım gibi emindim. " Ne? " " Ne işler çeviriyorsun dedim. Hafıza kaybı yalanına inanmamı beklemiyorsun herhalde! " Biz konuşamadan, hemşirenin gidelim! Diyişi ile, " Bu iş bitsin konuşacağız." Diyerek geçici olarak kapattım konuyu. Eksi iki de duran asansörden indik Hemşire, işlemleri yapmak için uzaklaştığında sandalyeyi duvar kenarına çekip Umay'ın önüne geçtim. Ellerimi sandalyenin iki tarafına dayadım. " Hemen konuş. " Çekil bi ya daraldım! " Anlat o zaman! " Diyerek doğruldum. " Tamam anlatacağım ama önce şu formariteler bi bitsin. " Yine yalan söylüyor diye düşünürken, " Ne bakıyorsun ya! Anlatacan dedim ya işte! Önce odaya dönelim anlayacam. " Dedi. " Gerçekten de yalan söyledin değil mi?" " Evet ama sebeplerim var." " O yalan yüzünden odadaki aletin içine sokacaklar seni haberin var mı?" " Evet var. Ama ölmeyecem sonuçta." Dedi umursamaz bir tavırla. " Hem yalancı hem aptalsın! " " Sen de zalimsin. Ben bir gömlek daha iyiyim. " Sırf beni kızdırmak için böyle konuşuyordu. Aynı şekilde karşılık verdim o yüzden. " Hırsızlığını da ekleyelim o zaman." " Olur." dedi tıslayarak ve devam etti. " Senin katil oluşunuda ekleyelim o zaman. " Bu kez gerçekten sinirlenmiştim. " Konuşmamız bitmedi." ***** Aradan tam bir saat geçti. Kan tahlili MR ve tomografiye boş yere girdikten sonra odaya döndük. Umay, " Hemşire hanım sonuçlar ne zaman çıkar. Valla daral geldi. Bir an önce siktir olup gitmek istiyorum buradan." Gerçekten hafızasını kaybetmediği için gitmekte acele ediyordu. " Ne acelen var Umay? " Diyen Sude'ye sinirli bir bakış attı. Nihayet konuşabilecektik. Kızlara hitaben, " Siz ikiniz dışarı! Dedim. Ama dediğimi yapan olmadı. " Dışarı! " Yine kıpırdama olmayınca öfkeyle baktım yüzlerine. Benimi sınıyorsunuz bakışı atarken Umay girdi araya. " Çiğdem, Sude. " Senden hiç hoşlanmadım." Dedi sarı saçlı hırlayarak. " Çiğdem bir de içecek al ne olur beni hararet bastı vallahi. Hadi git artık. Ölecem yoksa." Umay'ın son sözleriyle çıkıp gitti kızlar. " Ne diye bağırıyorsun arkadaşlarıma ya! " Umay'ın çemkirişini umursamadan, " Baş başa kaldığımıza göre öt bakalım ne haltlar dönüyor burda. Şu kızlarla başla anlatmaya. En baştan ve yalansız. " ***** Yarım saat konuştuk. Önce yeni ev arkadaşları olan kızlardan bahsetti. Sonra barda gördüğü Atakan piçinden ve o adi şerefsiz Hıdırdan. Adam ya kaçaktı yada tutuksuz. Hıdırdan kaçarken önüne bakmadan yola atlayınca araba çarpmıştı. Dinlerken hastane kıyafetinin yan tarafından gördüğüm bacağı morluk içindeydi. Kaza sırasında olmuştu belliydi. " Peki bu hafıza kaybı yalanı? O nereden çıktı. " Dedim. Onuda kızlara açık vermemek için uydurmuş... Aklıma gelen şeyle bir süre gözlerinde gezindim. " O piç kaza sırasında seni gördü mü?" " Bilmem. Kafam kabuta geçince kendimi yerde buldum. Hâliyle etrafima da bakamadım." O anda buranın o kadar da güvenli olmadığını farkettim. " Seni buraya kadar takip etmiş olabilir." Gözleri büyüdü. Korkmuştu. " Mahir! Hemen buraya bir kaç adam çağır." " Tamam ağam. " " Dur! " Dedim sonra. Hayır buradaki iki üç adamla olacak iş değildi. Umay'ın hayatı tehlikedeydi. O şerefsiz piç buraya kadar geldiyse sağ bırakmazdı. " Vazgeçtim. " Tamam ağam." Diyerek uzaklaştı adamım. Umay'a doğru yürürken arkamdan kızlar geldiler. Adı Çiğdem olan, " Ne oluyor? " Diyince, " Arkadaşınız bir kaç gün benim evimde kalacak." Dedim. Aynı anda hepsi aynı tepkiyi verdi. " Neeeee!" Çiğdem, " Ne demek benim evimde kalacak! Abisi bile değilken ne münasebet." Bu ne gereksiz ne korumacı bir şeydi. Ben abisi değildim de bu kız sanki ablası ya da annesiydi sanki. " Sen ne gıcık birisin böyle." Dedim sinirli. Ama altta kalmadı. " Sende benden aşağı kalmazsın yarma! " Yarma? Al işte! Umay tam kendine uygun arkadaşlar bulmuştu anlaşılan. O anda aklıma gelen ilk yalanı önce Umay'ın sonra diğerinin gözlerine bakarak söyledim. " Kız arkadaşımı evime götürmek için sana mı soracam." Kocaman açıldı Umay'ın gözleri. " Nöööeeeeeyyyyy." Diye cırladı. Önce bocaladı. Saniyelik düşündükten sonra. " Gerek yok ben arkadaşlarımla döneceğim. " " Konuştuğumuz şeylere rağmen mi? " " Evet." İmalı bir bakış atarak. " Senin evine gelmeden de çözüm bulunur diye düşünüyorum." İki adımda yanına gelip kulağına doğru eğildim. Fısıldayarak konuştum. " Evinizin kapısına adam yığarım sende kızlara burada anlatamadığın hikâyeyi eve gittiğinde anlatmak zorunda kalırsın." Dedim ve geri çekildim. Yüzünde geniş bir gülümseme ile anında U dönüşü yaparak koluma sarıldı birden. " Canım ya! Söylediği sözlerle hayretle bakakaldım. Bu kızın gerçekten ayarı yoktu. İnsanı ters köşe etmekte de, sinir bozacak kadar iyiydi. " Hem bana kuzu sarma yapacağına söz vermiştin. " Üzerine doğru eğildim. " Şansını zorlama istersen. " " Makarna da olur. Yada tost. Onlarıda güzel yapıyorsun." Diyerek sırıtırken kızlara baktım. " İtiraz hakkınız kalmadı. " Çiğdem yine bana bakarak. " Umay bu yarma ile gitmek istediğine emin misin. Hiç tekin birine benzemiyor. " Elimi sinirle alnıma bastırarak ovmaya başladım. Bu kızlar beni delirtmek için uğraşıyordu, artık emindim. " Bak onu doğru söyledin." Deli bir bakış atarak. " Hiç tekin biri değilim! " derken Çiğdem'in üzerine doğru bir adım attım. " Aniden birini öldürebiliyorum mesela." Bir anda yerinden kalkan Umay koluma yapıştı. " Seni şakacı şey... Umay yalanlarına yalan eklerken ben hâlâ kıza bakıyordum kaşlarım çatık. " İki gün sonra evdeyim kızlar merak etmeyin. Sizden ricam bana bir çanta hazırlayıp getirirmisiniz? En son kaldığım da kıyafetlerimi de getirmiştim. " Bu sırada Mahir girdi kapıdan. " Araba hazır ağam." " Mahir! Al bu ikisini taksi ile evlerine götür. Dışarda bekle. Sana çanta verecekler al ve eve geç. Ben tek gideceğim. " " Emredersin ağam Kızlar bir bana bir Umay'a baktı. Sude elindeki telefonu uzaktan Umay'a doğru uzatıp verdikten sonra diğerinin peşine takılınca birlikte Mahir'in peşinden çıktılar. Sinirle döndüm Umay'a. " Arkadaşlarına neden yalan söylediğine hak verdim cadı. Tam sana göre arkadaş bulmuşsun." " Arkadaşlarıma çamur atma. Sen kaşındın. Gayet iyi insanlar." " Çamur atmak mı? " Sen onu bırakta bu ev işi nerden çıktı onu söyle. " Gözlerimi devirdim. " Saf mısın diyecem ama değilsin de. Seni benim evimde korumak burada yada evinde korumaktan daha kolay olur. O yüzden öyle dedim. İki gün benim evimde kal. Hıdır benim evimde bulamaz seni. Bulsa bile yaklaşamaz. Ama bu arada ben onu bulurum." Gözleri gözlerimde, " Bulunca ne olacak." derken düşünceleri karmaşık bakıyordu. Cevabı beklerken kapıdan hemşire ile birlikte bir doktor girdi. " Umay hanım sonuçlarınız iyi." Dedi adam. " Geçici bir durum olduğunu düşünüyorum. " Tabi Umay'ın yalanını ne bilsin adam. " On gün sonra kontrole gelmeniz gerekiyor. Bunun dışında çıkabilirsiniz. " Umay, " Evet çıkıyorum!" Diye cırladı. " Tekrar geçmiş olsun." Doktor çıkarken Umay da rahat bir nefes aldı. Hemen giysi dolabına yürüyüp açtı. Cüzdanı aldıktan sonra, " Ee! Kıyafetlerim ve ayakkabılarım yok! Ne giyip çıkacağım ben? " Ben ona o kendi üzerine bakıyordu. " Cüzdanın ve telefonun yanında işte. Üzerindekiyle gideceksin eve de." " Saçmalama ya! Dışarıya bu mavi her yeri açık hastane şeyiyle mi çıkayım. Şuna bak yarısını fabrika da unutmuşlar gibi. Tekrar yere indirdim Umay'ı. Cep telefonumu alıp pantolonun cebine koyduktan sonra ceketimi çıkarıp arkasından beline bağladım. " Bu bir süre idare eder." diyerek kucağıma alacakken, " Yok olmaz! Kızları bekleyelim." dedi bu kez de." " Umay! Gözlerini irice açarken dudaklarını birbirine bastırdı. Ardından kollarını havaya kaldırdı kucağa razı şekilde. Yavaşça kaldırıp kucağıma aldığım da tıslayaran sesini duydum. " Zalim ağa! " Anında durdum ve gözlerine diktim gözlerimi. Yeniden birbirine bastırdığı dudaklarıyla başını önüne eğdi. " Baş belası." Dedim yürümeye devam ederek. Ama durmuyordu çenesi. " Sensin baş belası. " Aniden durup, " Sen istedin cadaloz." Diyerek Umay'ı omuzuma doğru kaldırıken bir anda bağırmaya başladı. " Tamaaam! Tekrar kucağıma indirdim. " Ha şöyle yola gel." Yine ağzını açtı ama konuşamadı. O renkten renge girerken ben yürümeye devam ettim. |
0% |