@azamet_29_2
|
" Sen istedin cadaloz." Diyerek Umay'ı omuzuma doğru kaldırıken bir anda bağırmaya başladı. " Tamaaam! Tekrar kucağıma indirdim. " Ha şöyle yola gel." Yine ağzını açtı ama konuşamadı. O renkten renge girerken ben yürümeye devam ettim. ***** Zalım Ağa'nın kucağında çıktım odadan. Önce asansörle aşağıya inip çıkış islemlerini hallettik. Bu süre boyunca hep kucağındaydım. Kolları da mı ağrımıyordu bu adamın. İşlemler bittikten sonra yine kucağında çıktım hastaneden. Kapının önündeki araca kadar da yine kucağında getirdi beni. Bacaklarımın altındaki eliyle açtı kapıyı ve ön koltuğa oturttu. Kendisisi de ön taraftan geçerken güneş gözlüğünü yakasından çıkarıp gözüne takarak kapıyı açıp şoför koltuğuna geçerek oturdu. Havanı sevsinler. dedim mırıltıyla. Bu gözlüğü onu ilk gördüğüm günden beri sürekli takıyordu. Bir parçasıydı sanki. Cebinden telefonunu çıkarıp birine birşey yazıp attı. Saniyeler içinde karşıdan mesajlar geldi arka arkaya. Sonra yeniden birşeyler yazdı yolladı ve cebine koydu. Motoru çalıştırıp gaza bastıktan sonra yavaşca çıktı park alanından. Sonra da ana caddeye çevirdi aracın yönünü. Trafiğe karıştıktan sonra gaza yüklendi. Bir süre ilerledikten sonra merakla, " Gerçekten evine gitmiyoruz değil mi? Nereye gidiyoruz? " Dedim. Evde bu kız arkadaşı varken benimle eve gideceğine inanmıyordum. Saniyelik bir bakış attıktan sonra vitesi büyütüp daha da bastı gaza. " Benim evime gidiyoruz dedim ya." " Ne? Saçmalama! Kısa bir bakış attı yine ve yola çevirdi yönünü. Sessiz kalmaya devam etti. Umursamaz haline bakıp, " Valla keyfin bilir ben uyardım." Dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. O umursamıyorsa ben neden dert evdeyim ki. " Kız gelip de karşına dikilip, Şahin! Kim bu kız! Neden getirdin? Derhal gidecek bu kız bu evden! Derse ben dediydim. Derim." O an aklıma gelen şeyle kopası çenem yine durmadı. " Sahi ya! Aklıma geldi bak. Aaa... Belkide ikisiyle birden evlenecektin. Ne de olsa o taraflarda berdel, kuma gibi şeyler..." " Bi sussana sen...! " Diye bağırınca yerimde sıçradım resmen. Sinirle baktım yandan yüzüne. Dişlerimi sıkarak içime içime konuştum bu kez. Zalim ağa ne olacak! En iyi yaptığı şeylerden biri bağırmak. Derin bir nefes alıp verdim bıkkın cama dönerken. Zalımsın ama lazımsın... Diyip sustum. Şuan gerçekten de yardımı lazımdı. Sessiz düşündüm. Hıdır şimdi neredeydi acaba.. Bu zalimin dediği gibi beni hastaneye kadar takip etmiş midir... Etmiştir adi herif. Orospu çocuğu! Hala anlamıyorum. Nasıl olduda dışarı çıktı bu piç. Yıllarca suç işleyen, bizi zorla çalıştıran o iken götüne ölümü takıp kaçmak zorunda kalan benim. Böyle şansın gelmişini geçmişini...! Boş gözlerle dışarıyı izlemeye devam ederken gelen uyku hâli ile anırarak esnerken bulurken kendimi bir anda yanımdaki zalımın bakışlarına maruz kaldım. " Ne? " " İki dakika sessiz kalamıyor musun?" Dışımdan, " Aaa! Derken içimden yok artık! Kendi kendime konuşurkende mi duyuyor bu.! Dedim. Yok ya daha neler! Yönümü yanımdaki zalıma döndüm. " Sen bana kızacağına birşeyler düşünsene." " İzin vermiyorsun ki. Ya çenen durmuyor ya bedenin." " Tamam beh! Derken direksiyondaki ellerini gördüm. Öyle sıkıyordu ki eklem yerleri beyazlamaya başlayınca tırsıp cama döndüm yeniden. Şansımı zorlama. Diyen iç sesim beni uyarınca kendime gelip tamamen sustum. Zaten Koca kulak diyerek sınırı da aşmıştım. Bu zalım beni her an arabadan atmaya kalkabilir valla. Sessiz sedasız camdan bakmaya devam ederken gözlerim kapanmaya başladı. Yediğim serum ve ilaçlar hâlâ etkiliydi anlaşılan. Sonunda kaymaya başlayan gözlerimle kapanmak için can atan göz kapaklarıma izin verdim. ***** Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Gözlerimi sarsılan araçla tekrar açtığımda ön camdan küçük ama şaşalı evi gördüm. Bir dakika. Bu ev zalimle geldiğimiz ilk ev değil ki. Diyordum ki, Geldik. Diyen zalımı duydum. Bu arada bu zalım kelimesini de pek bi sevdim ha! Zalim ağadan daha kullanışlı. İsim gibi durdu bu zalimde. Ben kendi kendime konuşurken kapım açıldı. " Gel uykucu. " " Uykucu? " " Bulduğun her fırsatta uyuyorsun. " Dedi kucağına çekerek alırken. " Ne?" " Seni tanıdığım ilk günden beri her bahaneyle uyuyorsun." Bu ne demekti şimdi. Saniyelik düşünürken geçmişe doğru gitti zihnim. Bu zalımı ilk gördüğüm zamanlara... " Yoo hiçte öyle değil! " Dedim sinirle. Bu gıcık beni sinir etmek için söylüyordu. AA! Bir dakika. Bana bi sıyrık yüzünden iki gün uyuyan bi sen varsındır demişti. " Ama o zaman yaralıydım. O pos bıyıklı penguen kılıklı adam beni vurmuştu." Söylediklerimi umursamadı bile. " Ya senin benimle derdin ne? " Bir bakış attı sadece yürümeye devam ederek. Sinir oldum bu tavrına. Kucağından inmeye çalışarak, " Vazgeçtim." Dedim. " Yardımını falan istemiyorum. Bırak! Ben başımın çaresine bakarım." Bir anda durup sarsarak bağırdı. " Kıpırdama! " Kızgın bakışlarını görünce anında durdum. Yürümeye devam etti. " İki gün! O piçle işim bittiğinde demişti. O şerefsizi gerçekten öldürürmüydü. Yapardı. Herkesin gözünün önünde hiç acımadan Ferat'ı vurmuştu. Peki yapmasını istiyor muydum? Ne yalan söyleyim isterdim. Ama öldüreyim mi öldürmeyim mi diye bana sorsa ne derdim bilmiyorum. Kapının önüne geldiğimizde evdeki hizmetli kız açtı kapıyı. İçeriye girerken şaşkın gözlerle bizi izleyen kız bir yerden tanıdık geldi ama çıkaramadım. Kimdi? Daha önce nerede görmüştüm ben bu kızı. derken bir flaş patladı zihnimde. Selcan! " Selcan! " Dedim. " Gelin hanım! " Dedi şaşkın. Aynı anda Zalim ağa birden kıza dönünce kızcağız ellerini ağzına kapatarak korkuyla geriledi. " Kusura bakma ağam. B-ben unuttum." Unutmuş mu? Neyi unutmuş? Bir kaç tane olan basamağı çıkıp arka odaya doğru ilerledik. Kapıyı ayağıyla açıp içeriye girdi. Büyük yatağın üzerine bıraktı beni. Oda içindeki diğer odaya yürürken, ceketim! Dedi. Üzerimdeki ceketine bakarak ayağa kalktım. Sol bacağındaki ağrı yüzünden ağırlığımı sağ bacağıma verip ayakta dururak çıkardım ceketini. " Bâri senin gömleklerden bir tane getir idareten. " Diye seslendim. Sendeki boyla orantılı olduklarını düşünürsek şimdilik işimi görür. Filmlerdeki kızlar gibi üstü gömlek altı çıplak bacak gezerim dedim aklıma gelen film sahnesiyle. " Sen fazla film izlemişsin." Duyduğum cümle ile içimden değil dışımdan konuştuğumu fark edince bir tık utandım, ama bir tık! Aslında kendi kendimle dalga geçiyordum. Zalım ağa odadan çıkmış elinde gri renkli bir kıyafetle geri döndü. Ceketi alıp elindekini bana uzattı. " Bu ne?" " Neye benziyor. Pijama! " Tam dibime gelip üzerime doğru eğilirken ben geriye doğru esnedim. Gözlerime dikti gözlerini. Kısa bir süre gezindikten sonra, " Gömlek bekleme. Diyip geri çekilerek elindeki ceketi çırptıktan sonra koluna alıp, " Banyoyu kullanabilirsin. " Diyip odadan çıktı. Arkasından salak salak baktıktan elimdeki pijamaları sinirle yatağa attım. Odun! Sinirle ve aksayarak odadaki diğer kapıya yürüdüm. Lâkin kapıyı açıp içeriye girdiğimde gözlerim kocaman açılırken olduğum yerde kalakaldım. Sonra uzun bir, Haassssikktiiirr! Çektim. Büyük bir oda büyüklüğündeki banyoda büyük bir jakuzi büyük kabinli bir duş bir de dinlenme koltuğu vardı. Daha bitmedi. Bir tane aynalı şifonyer bir de cam kapaklı havlu ve bornoz dolabı vardı. Lan burası banyo ise bizim evdekiler ne? Dedim hayretle. Adamdaki keyfe bak. Bi saunası eksikti. Yeminle boşa yere yaşıyorum ben. Fuzuli yer işgal ediyorum valla. Diyerek girdiğim kapıyı kilitleyip yürüdüm. Duşakabinin yanına gelip musluğu açtım. Sıcağa getirip ısınmasını beklerken üzerimdeki hastane ve ilaç kokulu kıyafeti çıkarıp çöp kovasına bastım. Bu sırada merakımı celbeden bu çekmecelerde ne olabilir sorusu üzerine üstten birini açtım. Boxerla dolu olduğunu gördüğüm de çekmeceyi açtığım gibi de kapattım tabi. Yani burada iç çamaşır görmeyi bekleniyordum. Ben tıraş makinası losyon parfüm gibi birşeyler olacağını düşünmüştüm oysa. Zenginlik böyle birşey işte. İnsanın donunun bile yeri değişiyor. Gerisin geri döndüm kabinin yanına. Duvardaki cam raf üzerindeki, Ben lüks bir markayım sen bana layık değilsin fakiiiirrr! Diye bağıran dört çeşit şampuandan rastgele birini aldım. Hiç birinin kötü olma ihtimali yoktu nasılsa. Duşun altına girip saçlarımı ıslatarak şampuanı saçlarıma döküp güzelce tadını çıkara çıkara yıkadım. İyice duruladıktan sonra duj jelini elime almıştım ki kapının dışından Odun Ağa'nın sesini duydum. " Hey koala! " Koala mı? Uyumak mı? Yok yok. Gerçekten bilerek yapıyor bu zalım. " Hey! " Dedi kapıya vurarak. " Patlamasana beh çıkıyorum birazdan! " Kalan yerleri mi hızlıca yıkayıp yine hızlıca durulanıp çıktım. Cam kapaklı dolaptaki siyah bornozlardan birini alıp giyindim. Bir tane de küçük havlu alıp saçlarıma sardıktan sonra kapıyı açıp çıktığımda tam karşımda o vardı. " Sonunda! " Ellerimle bornozun yakasını kapatmaya çalışırken parmak uçlarıma yükselip burnumu dikleştirerek konuştum. " Yahu arkadaş! Benimle bu kadar uğraşacaktın madem ne diye buraya getirdin beni? Bıraksaydın da evime gitseydim ya!" " Olmaz. Evin güvenli değil." Bıkkın şekilde düştü omuzlarım. Dengesiz misin nesin? Diyecek oldum. Zaten dengesiz bir olduğunu Mardin'de ki Zalim ağayı düşünce hatırlayıp sustum. Pijamaları yatağın üzerinden alıp elime verdi. " Giyin in yemek hazır. Odadan çıkıp, " Duştan sonra bir ağırlık çöktü diyip uyuma! " diyerek kapıyı örttü. Aaaıııhh!! Yemin ederim tam dayaklık bu gıcık! Başımda sarılı havluyu sinirle çekip yere attım. Sonra da üzerimdeki bornozu çıkarıp yere fırlattım. Sinirden yumruklarımı ve dişlerimi sıkarken yerdeki bornozu tekmeliyorken bir anda yeniden açıldı kapı. " Ha bu arada! " Diyen Şahin ile göz göze geldim. Saniyelik şaşkınlıkla ikimizde donup kalırken sustu. Gözleri içlerinde en ufak bir duygu emaresi olmaksızın üzerimdeydi. Saniyeler içinde aklım başıma gelerek bir çırpıda aldığım bornozu çığlık eşliğinde üzerime kapatıp kendime siper ederken yavaş bir hareketle arkasını döndü. Sakin ses tonuyla, " Çantan geldi." Diyip çıktı. Gözlerim kocaman belermiş kalbim şaşkınlık, panik, utanç üçgeninde artarak göğüs kafesimi zorluyordu. " Aaa. Az önce ne oldu?! " Dedim kendi kendime. Aklım başıma elinde çekiç vura vura geldiğinde, " Laaan!! " Çıplak şekilde katır gibi tepinirken gördü adam beni. Kahretsin! Koşarak gelip kapıyı kilitledim hemen. İki adım gerilerken hâlâ şoktaydım. Ellerimin arasında bornoz yarı çıplak mal gibi bakıyordum kapıya. Aferin Umay. Diyen iç sesimle bornozu yere atıp en hızlı şekilde yatağa koşup pijamaları giyindim. Kolları ellerimden paçaları ayaklarımdan birer karış daha uzundu. Ama şuan ne bu adamın deve boyu, ne de pijamanın boyu umrumda değildi. Aklındaki tek sorun az önce... Olan şey... Di. Adam beni çırıl çıplak görmüştü. Dedim ellerim saçlarımda kıvranarak. Yeniden tıklayan kapıyla korkuyla geriye sıçradım. Donmuş şekilde gözlerimi kapıya diktim. Yine mi geldi diye düşünüp elektiriklenen bedenime hakim olmaya çalışırken Selcan'ı duydum. " Umay hanım. Selcan...Bir oh! Çektikten sonra kapıya gelip yavaşça açıp küçücük araladım. Karşımda Selcan vardı. Kapı aralığından bakan hâlimi görünce kaşları çatıldı. " Şey, bi sorun mu var? " derken ben kızın arkasında Zalım var mı diye kontrol ediyordum. " Yemek hazır. " " Zalım. Nerede? " " Za-zalım derken? " " Şahin ağan işte. Nerede? " " Şey... Bahçede yeni çağırdığı adamlarla konuşuyor." Kapıyı ardına kadar açıp, " Adamlar? " Dedim. " Önemli bi durum var galiba. On kadar adam geldi az önce. " Anlamıştım. Evin etrafına adam dikiyordu. Benim için. Benim güvenliğim için. " Buyrun inelim. " Odadan çıkıp yavaş ve aksayan şekilde kızın arkasından merdivenleri inip mutfağa yöneldim. Kurulu masada iki sandalye vardı. Bir tanesine geçip oturdum. Selcan servisi yaparken salon kapısını duydum. O geliyordu. Kalbimin sesi kulaklarıma tırmandığı yetmezmiş gibi kulaklarımı zorluyordu. O anda karar verip hızla yerimden kalktım. Burada duramaz yeniden göz göze gelemezdim. Beni yeniden gördüğü anda az önceki görüntüyü hatırlatıp rezilliğimi tescilleyemezdim. O gelmeden bir an önce yukarıya çıkmak istiyordum. Göz göze gelmemek için başım önümde elimden geldiğince hızlı adımlarla kapıya yürüdüm. Tam mutfaktan çıkacakken tosladığım iri bedenle geriye sendeleyince kolumdan tuttu. " Nereye. " " Yukarıya." Dedim yerimde doğrulup kolumu elinden alarak. " Otur yemeğini ye önce." " Aç olmadığıma karara verdim. " " Sen mi? Duyduğum cümle ile az önce olanları kenara sıyırıp direk gözlerine baktım. " Bana pis boğaz mı demeye çalışıyorsun? " Sinirle yanından geçip gitmek istedim ama bir adımda yana geçip engel oldu. Kulağıma doğru eğilip, " Yukarıda olanları unuttum bile. Hadi. " Dedi ve masaya geçip oturdu. İkimizin yalnız kalışındanmıdır ne boğazımda bir yumru önümdeki dolu tabağı çatalla kurcalarken karşımda iştahla yiyen adama baktım. Yukarıda olanları gerçekten umursamamıştı. Yani galiba. Ne diyorum ben ya! Rezilliğimi on yıl unutmaz... Başım önüme omuzlarım aşağı düştüğünde sesini duydum. " Hıdır'ı bulmaları için adam saldım dört bir yana " Anında yüzüne baktım. Gözleri önünde bir yandan yiyerek konuşmaya devam etti. " O bardan tut kaldığı pansiyona kadar her yere. Buldukları anda haber verecekler." " Bulduğun da ne olacak. " Diye sordum gereksizce. Gözlerini önünden kaldırıp bana çevirdi. O bakışlarda Ferat'ı vuran Şahin'i gördüm. " Bulunca duyarsın. " Dedi ellerini tabağın iki yanına yerleştirip geriye yaslanarak. Hıdır'ın sonu Ferat'ın sonuyla aynı olacaktı. " Neden daha önce kaçmadın o adamın yanından." Sessizce geçmişe gitti zihnim. Her anı yeniden ve yeniden canlandı gözümde. " Defalarca denedim. Her seferinde yakalandım. Çok dayak yedim bu yüzden. Öyle az uz da değil ha! En katmerlisinden! " Dedim histerik bir gülümseme bırakırken. " Önce soğuk su ile ıslatıp sonra aynı hortumla dövüyordu. Duyduğum o geçmeyen acı yüzünden günlerce ağladığımı biliyorum." Geriye yaslanıp sinirimden gülmeye başlayınca bakışlarında acıma yakaladım bir an gelip geçen. Gözlerim tabakta kazı yaptığım çatalda devam ettim. " Sonra dayaklarada alıştım. Attığı dayaklara rağmen yeniden ve yeniden denedim kaçmayı. Sonun da polisle tehdit etti. Ya polis tarafından yakalanarak hırsızlık suçuyla ceza evine girersin. Yada borcunu öder yıllardır elinde tuttuğu kimliğimi de alır çıkıp gidersin dedi. Çocuk aklıyla ikinci seçeneği kabul ettim. Açlık yok, dayak yok. Sadece borcumu ödeyip çekip gidecektim. Ama hesap edemediğim şey borcumun bir türlü bitmeyeceğiydi. Aylarca yıllarca para biriktirsemde bir bahaneyle elimden alınan paralar yüzünden bu zamana kadar yerimde sayınca herşeyi göze alıp kaçmak bu zamana kısmet oldu. " Gözlerimi önümden kaldırıp karşımdaki gözlere baktım. Artık kahveler yoktu. Kuzgun siyahlara boyanmıştı irisleri. Yumruğu elindeki bıçağı sıkıyordu. Yavaşça yerinden kalktı. Arkasını döndü. " Yemeğini bitir ilaçlarını kullan yat dinlen. Ben dönene kadar evden dışarı adımını atmayacaksın. " Dedikten sonra çıkıp gitti. |
0% |