Yeni Üyelik
21.
Bölüm

🖤K.20 Bu gece Milad 🖤

@azamet_29_2

" Umay! Kapat şu siktiğimin ışığını! "

Ters birşey vardı. Bana dönmeden bağırıyordu. Hızlı iki adımda yanına gelip önüne geçtim.

Gördüğüm kan sıçramış yüzü ve kıyafetleri ile gözlerim kocaman olurken öfke yüklü gözleri gözlerimi buldu.

" Gerçekten sinir bozuyorsun."

" Ö-öldüler mi? "

Diyebildim. Yanımdan geçip bir kaç basamağı çıkıp odasına yürürken durdu. Arkası dönük konuştu.

" Yarın sabah evine dönebilirsin."

" Bu cevap değil! "

" Duş alıp üzerimi değişip çıkacağım. Benden sonra git yat uyu. Yarın Mahir seni evine bırakacak. "

Israrla cevap vermiyordu. Vermeyecekti de. Arkasından baktım sadece. Ferat'ın son hâli geldi gözümün önüne. Ve o görüntü Hıdır'la değişti.

Belki ki sonları aynı olmuştu. Aptal gibi Hıdır'ın yanında kaldığım zamanlara gitti zihnim. Sanki çok güzel anılarım vardı da. Aklıma ilk gelen şey ise ıslak bedenime hızla inen su hortumu olurken elim sırtıma gitti. O anki acıyı yeniden saniyelik şekilde sırtımda hissetmek hiç hoş değilken gözlerim ve bedenim kendiliğinden kasıldı.

Üzülmedim sana lâ*et şerefsiz.

Dedim.

Üzülmeyeceğimde!

Arkamı dönüp koltuğa yürüdüm. Oturup dizlerimi kendime çekip sarıldım.

Artık rahat bir nefes alırmıydım? Alırdım! Evet alırdım!
Yaşadığım yıllar boyu hayatımı mahveden bu pisliklerin ölmesi zerre umrunda olmayacaktı.

Bundan sonra ki hayatım benim ikinci şansım. Ve ben bu şansı sonuna kadar kullanmak istiyorum. Yapamadığım her şeyi yapacak, gidemediğim her yere gidecek, daha iyi bir hayat yaşayacağım. Oh canıma değsin!

Cehenneme kadar yolunuz var!

Yirmi dakika boyunca kendimle konuştum durdum. Sonra Zalim göründü. Duş almış üzerine yeni bir takım çekmişti. Sanki hiç bir şey olmamış gibi ceketinin içindeki gömlek manşetlerini düzeltiyordu. Anlaşılan geri çıkacaktı.

Bu saatte nereye gidiyorsa?

Belki de Jale ye... Nasıl hiç bir şey olmamış gibi hareket edebiliyordu?

Kopası çenem yine durmadı.

" Nereye, daha yeni geldin? "

Bir an sevgilisine hesap soran şımarık kızlar gibi hissettim.

" Tikli'ye de yazık. Bırakta dinlensin adamcağız. "

Kaşları çatıldı bana bakarken.

" Kim?! "

" Tikli...

Mahir işte."

Gözlerini devirdi.

" Adamının tiki var. Bilmiyordum deme sakın. "

" Bilmek zorunda mıyım? "

Adama bak!
Bir de bana sinir bozuyorsun diyor.

" Mahirle çıkmıyorum hem.
Mâlum. Kendim de araba kullanabiliyorum."

Yerimden kalktım.

" Madem tek çıkıyorsun benide bıraksana. Burada daha fazla kalmama gerek yok artık! "

Gözlerini kısarak baktı bir kaç saniye.

" Acelen ne? Sabah gidersin. "

" Sağol almayayım.
Sabahın körü o sinir bozucu sevgilini bir daha görürsem üzerine atlar yoluk yoluk yolarım."

Kaşları çatıldı yüzüme bakarken.

" Sevgilim mi? "

" Hımm.." dedim yanından geçerken.

" Jale hanım buraya geldi. Tanıştık anlayacağın.
Seni sordu, bir de dosya bıraktı.

Gece koynunda sabahladıktan sonra habersiz çıkıp gidince nereye kaybolduğunu merak etmiş..."

Duygusuz bir ifade ile bakmaya devam ederken,

" Ben de masadan hışımla kalkınca senin Hıdır'ın üstüne atlamaya gittiğini sanmıştım. "

Basamaklara doğru yöneldim.

" Meğer sevgilinin üstüne atlatmaya gitmişsin."

Basamakları çıkarken arkamdan gelen gülme sesiyle durdum.

" Ne oldu?
Yoksa kıskandın mı? "

Yüzsüzlüğü sinir etmişti artık. Geriye döndüğümde kapıya yürüyordu.

" Merak etme.
Jale'nin yanında falan değildim. Jale size oynamış."

Alaycı hali daha da sinir etti beni.

" Seni neden kıskanayım beh!
Kimin koynunda gecelersen gecele. Banane! Kıskanacak kadar ilgimi çekseydin Dicle olmadığımı söylemez seninle evlenirdim. "

Anında durdu. Durdum.

Uupss!! Aferin geri zekalı Umay. Bunu neden söyledin şimdi?

Diyen iç sesimle ayıldım. Hakikaten ben bunu neden söylemiştim ki. Arada bir böyle mallığım tutuyordu işte! Karşımda Hıdır'ın dünyasını değiştirdiği için eve eli yüzü kan içinde gelmiş bir adam vardı ve ben ona sivrilte sivrilte laf sokuyordum.

Sırtı bana dönük sıktığı yumruklarını görünce anında arkamı dönüp odaya koştum.

Bir an önce gözünün önünden kaybolmak istedim çünkü bir ihtimal beni görmezse siniri geçerdi herhalde. Yani sanırım.

Allah'ım sen benim belamı verme. Ben kazına kazına buluyorum valla.

Odaya girer girmez geri geri gittim gözüm kırılmasını beklediğim kapıda.

Ama saniyeler geçmesine rağmen bir şey olmayınca rahat bir nefes alıp giysi çantamdan ayakkabılarımı çıkararak fermuarı kapattım. Ayakkabılarımı giydikten sonra telefonumu çantaya atıp çantamı da elime alıp temkinli adımlarla odadan çıkarak salon bölümüne geldim. Bizim sinir küpü Zalim Ağa ortalarda yoktu. Neredeydi? Olamaz! Açık kapıya bakılırsa dışarı çıkmıştı.

Hadi ama yaah! Beni bırakıpta mı gitti bu Zalım.

Evden koşarak çıkıp bahçeyi ortaladım. Sağa sola bakındım hemen, ama karanlık bahçede iki korumadan başka kimse kalmamıştı. Bu Zalim bana kızıp basıp gitmişti galiba. Elimdeki çanta yere düşerken

Aaaahhııı!!! Diye bağırdım.
Zalım! Zalım! Zalım!

Omuzlarım düştü bıkkın. Kaldık mı şimdi yarına.

Adamın damarına basarsan arkasından böyle zıplarsın işte.

Hak vermekten bıktığım iç sesime bir siktir git! Çekip geriye dönmüştüm ki bir anda karanlıkta karşımda duran Zalım'ı görünce korkuyla tiz bir çığlık atarak geriye sendeleyince takılan ayağım yüzünden düşmekten belimde ki kolu sayesinde kurtuldum.

Kolunun üzerinde geriye doğru kavis almış bedenim, üzerime doğru eğilmiş bir adet Zalim ile kalakaldım. Gözlerimiz birbirinde bakışırken zaman durmuştu adeta.

Romantik bir filmin, romantik bir sahnesi çekiliyordu sanki. İşte öyle bir ânın tam ortasında hissettim kendimi.

Tabi ki öyle olmadığını çabucak farkettirdi bu Zalım oğlu Zalım. Önce dudaklarının arasından içinde tuttuğu sigara dumanını yüzüme üfledi. Meğer sigara içiyormuş arkamda odun.

Ben duman altı öksürükler arasında nefes almaya çalışırken havada duran bedenimin tek dayanağı olan kolunu aniden belimin arkasından çekiverdi.

Bir anda boşta kalan bedenimle tiz bir çığlık atarak göt üst yerde buldum kendimi.

Aahh!!

Tabi kıçıma batan küçük taşta çabası. Hissettiğim o acıyla dişlerimi sıkmış yerde kıvranıyordum.

" Allah'ın cezası Zalim! "

Diye cırlarken o bir eli cebinde diğer eli dudağındaki sigarada derin bir nefes çekip havaya üfledi.

" Hakettin cadı."

" Sanada cadına da!
Aaahh! Acıdı yaa acıdı! "

" Seni son kez uyarıyorum.
Bir daha bana karşı kullandığın cümlelere dikkat et. Yoksa.."

Dedi ve durdu. Ben hâlâ oturduğum yerde batan taşın açısıyla kıvranarak inliyordum. Yanıma bir dizi üzerine çöktü. Bana doğru yaklaşarak devam etti.

" Yoksa seni çok fena kıvrandırırım."

Kaşlarım çatık donuk bakışlar atarken ne demeye çalıştığını düşündüm.

" Ne diyorsun sen beh! "

Ayağa kalktı aniden.

" Yerde yatma keyfin bittiyse kalk. Bin arabaya da gidelim. "

Diyerek arabaya yürürken arkasından hırladım.

" Allah'ın cezası Zalım ne olacak! "

" Seni duyuyorum! "

Anında susup ayağa kalktım. Yerdeki çantamı da alıp bir yandan aksayarak yürüyor bir yandan kalçamdaki acıyan yeri ovalıyordum. Kesin derimde bir delik açtı o taş yoksa bu kadar acımazdı.

" Hadi hızlan biraz!" diye bağırdı aracın yanında durup bana bakmaya devam eden Zalım.

Umursamazca yürüyerek aracın diğer tarafına geçtim. Arka kapıyı açıp binecekken,

" Hooop! " Dedi.

" Senin şoförün değilim. Geç öne! "

" Yanında oturmak istemiyorum."

" O zaman yürüyerek gidersin. Sen seç! "

Yüzüm asıldı. Çaresiz çantayı arka koltuğa kendimi ön koltuğa bıraktım. Kapıyı çarparak örtüp kollarımı göğsümde birleştirerek cama döndüm.

Zalımsın işte zalım.

Diye hırladım içime içime. Şoför koltuğuna binip motoru çalıştırdı. Gaza basıp bahçe kapısına yöneldi. Otomatik açılan kapıdan çıkıp ana caddede doğru sürüşe geçti. Hâlâ acıyan yer kendini hatırlatınca elimi indirip yeniden ovalarken bana bir bakış atıp önüne döndü.

" Bakma öyle senin yüzünden oldu. "

Tabi ki canın çok mu acıyor özür dilerim demedi. Sessizlik içinde sürmeye devam etti.

İlerlerken dayanamadım yine. Başıma ne gelirse bu dilim yüzünden geliyordu ama ben hâlâ aynı ben.

Ihımm!

Önce genzimi temizledim. Ardından

" Neredeydin iki gündür.

Pardon dünden beri diyim. Önceki gün nerede olduğunu biliyoruz zaten."

Jale'nin yanında olmadığına inanmamıştım.

Beni duymamış gibi sessiz sürmeye devam etti. Ben bozdum yine sessizliği merakımı yenemeyerek.

" Nerede buldun Hıdır'ı. Nasıl..."

Devamını gerçekten duymak isteyip istemediğimi düşünürken,

" Nasıl mı öldürdüm? "

Dedi. Sesi buz gibi, duruşu fazlasıyla soğuk kanlıydı. Şuan ki gaddar duruşundan ürkmedim desem yalan olurdu.

Ben dakikalar evvel bu duruşun sahibi adama mı laf sokmuştum. Senin aklımı sikeyim ben Umay.

" Bilmen gerekmiyor. Şunu bil yeter. Ne Hıdır ne de yanında onunla birlikte iş yapan hiç kimse bir daha ne seni ne de başka çocukları, gençleri kendi pisliklerine bulaştıramayacaklar. Ve!

Bir daha tek kelime duymayacağım bu konu ile ilgili. Şimdi seni evine bırakacağım. Sabah uyandığında temiz ve bambaşka bir hayata başla. Ve bu tür işlere bir daha bulaşma. Hayatın boyunca seni iğne bile çalarken görürsem yada duyarsan elimle götürürüm emniyete. "

Az önce ürktüğüm adamdan öğüt dinlemek garibime gitmişti. Dahası kendisi birini öldürebilirken benim iğne çalmamdan mı rahatsız oluyordu. Bu adam gerçekten dengesizdi bence.

" Ya bir şey soracağım."

" Sormazsan şaşardım zaten geveze."

" Gecenin yarısı birilerini öldürüp üstün başın kan içinde geldin ama bana temiz bir hayat.ta..n."

Bir anda frene basınca öne doğru savrulurken neredeyse ön camdan çıkacaktım. Sinirle döndüm.

" Napıyorsun be manyak! "

Aniden kolumu tutup kendine doğru çekti beni. Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Sinirle soluduğu nefesi yüzümü yalayıp geçerken,

Bittin sen! diyen iç sesim Allah seninde belanı versin.

Yüksek sesi kulaklarımı sarstı.

" Benim adım Şahin Gümüşdoğan! Götü yiyen varsa gelsin dikilsin karşıma yada arkamdan iş çevirsin. Buna kimsenin gücü yetmez.

Ama senin adın Umay Akseki!
Çelimsiz yerden bitme bir kız çocuğundan farkın yok!

Bana bak Umay Akseki! Aç o kulağını dediklerimi kafanın içindeki bütün duvarlara kazıyarak yaz.

Bu yaşına kadar yanında kaldığın şerefsizlerin içinden ölmeden yada başına iş gelmeden çıktığın için!

Çalıp çırptığın paralara, arabalara rağmen kocaman bir sabıka dosyası ile ceza evine girmediğin için!

Organ mafyalarının yada kadın satıcılarının eline düşüp sayısız erkeğin içki masasında meze, yatağında orospusu olmadığın için ne kadar şanslı olduğunu iyi bil.

Ama şansta bir yere kadar!
Bu yüzden bundan sonra temiz bir hayata başla diyorum! Seni iğne bile çalarken görmek, duymak istemiyorum diyorum.

Çünkü hayat çok acımasız!
Bu hayatta ikinci bir şans yokken Allah sana ikinci bir şansı bahsetmiş. Üçüncü bir şansın olmayacak! "

Elini kolumdan çekip önüne dönerken sert yumruğunu direksiyona geçirdi. Sıkıca tutup gaza bastı.

Yüzüme vurulan gerçeklerle acıyan canım yüzünden gözlerimin dolmasına engel olamadım. Deliliğe vursam da umursamaz görünsem de hepsinin farkındaydım. Ellerimin tersiyle sildim gözlerimi.

" Çok Zalimsin! Acımasızsın!
İnsanın canını yakmadan konuşamıyorsun bile! "

Cama doğru döndüm.

" Söylediklerininin farkında değil miyim sanıyorsun?!

Bu yüzden kaçmaya çalıştım yıllarca. Uzun zamandır daha temiz huzurlu ve sakin bir hayattan başka bir şey istemiyorum. Bunun için elimden gelenden fazlasını yapmaya çalıştım hep.

Tamam! Bela bulmakta üstüme yok! Farkındayım! Ama suç her zaman bende değil ki. Bela denen şeyinde beni bulmakta üstüne yok. "

Beni dinledi. Lakin cevap vermedi. Sessiz sürmeye devam etti. O sessizce sürdü ben sessizce gecenin karanlığını izledim camdan. Sonunda arkadaşlarım ile paylaştığım evimin önünde durduk.

O da bende kıpırdamadan ön camdan dışarıya bakıyorduk. Sonunda,

" İnmeyecek misin? " Dedi.

Elim kapıda.

" Bıraktığın için teşekkürler."

Dedim. Açıp inecekken durup yanıma dönerek elimi uzattım.

Bir bana bir elime baktı.

" Ve...
Anla işte yardım mı diyim Hıdır dan kurtardın mı diyim. Neyse onun için."

Diye devam ettim. Elini uzatmadı. Ön cama dönerek konuştu.

" Teşekküre gerek yok. Öyle adamlardan nefret ederim. Sen de beladan uzak dur yeter. Sert konuşmuş olabilirim. Ama kibarca söylesem bu kadar kalmazdı aklında. Dediklerimi unutma."

Arabadan yavaşça inip arka kapıyı açıp çantamı aldım. Bir adım gerileyip kapatarak durdum.

" Sen girene kadar buradayım.
İki gün izin sana, sonra işinin başında ol. Yoksa maaşından keserim."

" Sen gerçekten... "

Dedim ama devamını getirmedim.

" Zalimim biliyorum. Şimdi git."

Sessizce arkamı dönüp apartman girişine gelip zile bastım.

Eminim Çiğdem ayakta ve ders yapıyordu.

" Kim o? "

Nasıl bildim ama.

" Benim Çiğdem.. Umay. "

Anında açıldı kapı. Son bir bakış attım dışardaki arabaya. Sonra da içeriye girip merdivenlere yöneldim. Ağır ağır çıkarken bir anda aklıma gelen şeyle durdum. Bir yukarı bir aşağı baktım.

Lan bu Zalım benim evimi nereden biliyor? Ben tarif etmedimki.

Bi dakika ya. Tabi ki Tikli Mahir söylemiştir.

Diyerek çıktım kata. Başka nasıl bilecek ki. Açık kapıda Çiğdem arkasında esneyerek bana bakan Sude karşıladı beni.

" Günaydın kızlar. Uykunuzu bölmedim inşallah. "

Sude parmak kaldırdı.

"Benimkini böldün tatlım. Bu robot ders yapıyordu zaten. "

İçeriye girerken önce Sude sonra Çiğdem'e sarıldım.

" Bu ne için? " Dedi Çiğdem.

" Çanta için sarılmalı bir teşekkür edecem demiştim."

" Gel hadi. " Çiğdem kolumdan tutup çekerken.

" Gir de anlat bakalım kargalardan önce neden geldin? O yarma ile kavga ettiniz değil mi? "

Salona geçip oturdum. Çiğdem karşımdaki koltuğa Sude yanıma otururken kollarımda tuttu kız. Dolu gözlerle,

" Çiğdem haklı mı?
Kavga mı ettiniz? "

" Sude ağlamak için bahane mi arıyorsun sen? "

" O kazma ile kavga edip basıp çıktın değil mi? Zaten tipinden belli ne kadar manyak olduğu. Ne yaptı sana?
Kız! Yoksa üstüne mi yürüdü? Taciz mi etti seni?"

" Hiiih! Doğru mu Umay!?
Öyle birşey mi yaptı? "

Bir iyice ağlayacak hâle gelen Sude, bir öldürecek gibi bakan Çiğdem arasında gidip geldi gözlerim.

Allah'ım. Benim hâlâ umudum var.

" Ay kızlar abartmayın ne olur.
Ne kavga ettik ne de taciz etti beni. Sıkıldım gelmek istediğimi söyledim. Oda getirip bıraktı hepsi bu."

Şüpheli gözler yine Çiğdem'e aitti.

" Umay. Sen bizden birşeyler gizlemiyorsun değil mi? "

Kork bu kızdan Umay. Dedim kendi kendime.

" Çiğdem. Sen tıp okuma canım. "

Yerinde doğruldu merakla.

" O neden? "

" Sen polis yada ajan yada Mitci falan ol. Valla becerirsin?

Öküz altında buzağı arama artık. Beni eve bıraktı iki günde izin verdi gitti."

" İzin? Ne izini, nasıl izin? "

" Çalıştığım otel onun. Ben orada çalışıyorum. "

Dememle gözler yeniden beni buldu.

" Neeehh! "

Dedi Sude.

" Sen erkek arkadaşının otelinde mi çalışıyorsun? Yani Gümüş otel o...
O adamın mı? O. O adam o zaman Şahin Gümüşdoğan... Mı? "

" Bende diyorum nereden tanıdık geliyor bu yarma. " Diyen Çiğdem kollarını göğsünde birleştirip devam etti.

" Demek bizden birşey gizleniyorsun! Öyle mi? "

Hadi Umay. Şimdi çık işin içinden nasıl çıkacaksan.

" Ya kızlar sizden gerçekten birşey gizleniyorum. Bakın şimdi. Madem konu açıldı anlatayım. Anlatayım da bir daha önüme gelmesin bu konu."

" Dinliyoruz." dedi Çiğdem.

" Ben bir ara Mardin'e gitmiştim. Tesadüfen bu yar... Ya yani Şahin ağa. Yani Şahin Gümüşdoğan ile tanıştım otobüs terminalinde.

Kazara bana çarptı. Sonra da alıp hastaneye götürdü falan. Evinde misafir etti bir süre de.

" Aayy... Film gibi.. Çok romantik aslında. "

" Senin romantizm anlayışını seveyim Sude." diyip devam ettim.

" Mardin'den ayrılırken terminalden uğurladı falan. Sonra ben bir de Ankara turu yapayım diyip Ankara'ya gittim. Bir kaç gün de Ankara da gezdikten sonra tam İstanbul'a geleceğim zaman yine karşılaştık.

Beni İstanbul'a arabasıyla getirdi. Yolda iş aradığımdan bahsedince otelinde çalışabileceğimi söyledi. Bende kabul ettim. "

" Sonrada yıldırım aşkı ile sana vuruldu değil mi? Allah'ım ne romantik."

Çiğdem'le birlikte Sude'nin elleri yüzünde gözleri tavanda hayal dünyasında gezen bir çocuğu hatırlatan yüzüne baktık.

" Tam olarak öyle değilse de yaklaştın.
Sude abim sanıp arayınca apar topar gelmiş işte."

" Peki neden aşık olduğu kızı otelinde çalıştırıyor. Bu nasıl aşk bu nasıl erkek arkadaş böyle? "

Allah'ım kız resmen sin sorgusu veriyor yarabbim.

" Aslında istemedi. Gel istediğin kadar kal ye iç keyfine bak. Burası benim olduğu kadar seninde dedi. "

Yalancılık Oskar ödülü bu yıl Umay Akseki ye gidiyor sayın konuklarımız.

Diyen içimdeki ses yine geriden geriden yankı yaptı zihnimde.

" Ama ben istemem dedim. Kimseden iyilik yada para pul istemem. Israr ederse başka bir iş bulacağımı söyleyince kabul etti oda. Hepsi bu işte. "

İki kız bir kaç saniye yüzüme baktı.
Çiğdem ayağa kalktı. Sonra Sude sonrada ben.

" Tamam şüpheli kısımlar olsa da inandım.

Umay... Bak beni herşeye burnunu sokan biri olarak görmeni istemem.

Senin erkek arkadaşın. Senin özelin. Ben sadece seni kırmasından yada incitmesinde endişe ettim. Arkadaşım olan insanlara birşey olmasını istemem de izin vermem de. Öyle bir huyum var."

"Kızlar.." Dedim duygulu.

İnanın hayatım boyunca ikimizden daha iyi arkadaşım olmadı. Ömür boyu sürmesini istediğim tek arkadaşlık sizinki diyebilirim.

Sude bir anda ikimize birden doladığı kollarıyla bizi kendine çekti.

" Kızlar hissediyorum. Biz çok iyi arkadaşlar ve çok iyi bir üçlü olacağız. "

Hep birlikte güldük. Çiğdem,

" Hadi gidip yatalım. Ölüyorum uykusuzluktan."

Derken Sude iyice abarttı.

" Kızlar bakın ne diyeceğim. Üçümüz birlikte uyuyalım mı? "

" Abart Sude abart."

" Kızma Çiğdem tatlısı. Sadece aklıma geldi. "

Salondan çıkıp her birimiz kendi odamıza girdik. Ne yalan söyleyim özlemiştim odamı.

Değirmenciye kuş tüyü yatak vermişler. Gitmiş başını değirmen taşına koymuş.

Diyerek yatağıma girip üzerimi örttüm. Uyu Umay. Bu gece Milad'ın olsun. Yeni bir güne ve hayata uyanmak için uyu.

Loading...
0%