@azamet_29_2
|
" Abart Sude abart." " Kızma Çiğdem tatlısı. Sadece aklıma geldi. " Salondan çıkıp her birimiz kendi odamıza girdik. Ne yalan söyleyim özlemiştim odamı. Değirmenciye kuş tüyü yatak vermişler. Gitmiş başını değirmen taşına koymuş. Diyerek yatağıma girip üzerimi örttüm. Uyu Umay. Bu gece Milad'ın olsun. Yeni bir güne ve hayata uyanmak için uyu. ***** Kulaklarım da çınlayan kapı sesiyle yerimde sıçrayacak açtım gözlerimi. Yarı uykulu ayağa fırladım. Duvardaki saatte baktım tek gözüm kapalı. Sekize geliyordu. Ne oluyor lan polis baskını mı var? Basıldık mı? Diyerek koridora çıktığım da kızlar da elleri gözlerini ovuşturarak çıkmışlardı yataktan. " Kim bu sabah sabah ya! Daha Yeni uyumuştum! " Diyen Çiğdem'in yanından geçip kapıya yürüdü Sude. Delikten baktı. Sonra da kısık sesiyle konuştu. " Yabancı bir adam var kapıda. Bence açmayalım. " Diyince ben gittim bu kez kapıya. Delikten baktığımda görmeyi hiç beklemediğim biri vardı dışarda. " Yabancı değil." Diyerek açtım. " Hayırdır Tikli? Sabahın körü karga bokunu yemeden..." Dedim bir elim gözümde sivriklerken. Hangi cümlemi beğenmediyse gözlerini devirdi. Elinde olduğunu yeni fark ettiğim çantayı kaldırıp yüzüme doğru uzattı. " Bunu sana vermemi söyledi ağam. " Arkadaki kızların gözü üzerimizde bir bana bir ona bakıyorlardı. " Bu ne? " Dedim esneyerek alırken. " Çikolata." " Aaay çikolata mı almış? " Bıkkın şekilde arkamdaki Sude ye çevirdim gözlerimi. Bu kızın acilen bir manita yapması lazım. Yoksa yakında. Tövbe tövbe. Tekrar önüme döndüm. " Ne çikolatası bu tikli.? " " Ağam dışarda. İki günlüğüne Mardin'e gidiyoruz. Evdeki çikolatalardan beş altı paket istemişsin. " O anda hatırladım. Selcan'a çikolatalardan beş altı paket alırım dediğimi. " Ağam da dedi ki beş altı ona yetmez. Al şu yirmi paketi götür." Yemin ederim gülmemek için zor tutuyordu kendini. Kaşlarım çatıldı. " Ağan nerede demiştin. " " Dışarda kapının önünde." " O ağana selam söyle! " Etmek üzere olduğum küfürü yutup. " O anlar." dedim sadece. Sonra da kapıyı yüzüne kapattım. " Hıyara bak! Elimdeki çantayı Sude'nin eline tutuşturup salona geldim. Pencerenin perdesini kenara çekip açtım. Aşağıya baktığımda Zalim ağa arkasındaki büyük jeep e dayanmış bir eli cebinde gemi bacası gibi sigara tüttürüyordu. Kapıdan çıkan Tikli yanına gidip kulağına doğru yaklaştı. Valla üşenmeden dediklerimi iletiyordu adam. Nereden mi anladım. Çatılan kaşlarından. Bir anda başını kaldırıp pencereye bakınca hiç istifimi bozmadan bakmaya devam ettim. Parmakları arasındaki sigarayla kaldırdığı elini uyarırcasına sallarken alt dudağı dişlerinin arasına girdi. Sadece omuz silkip tülü çektim. Kimse benim iştahımla alay edemez. Hareketimin ardından Tikli'nin açtığı kapıdan araca bindi. Tikli de direksiyona geçip hareket eden araç gözden kaybolurken içeriye döndüğümde Çiğdem uykulu şekilde bana bakarken Sude ayaküstü açtığı çikolata kutusuna girmiş eşeleniyordu. Kusura bakmayın kızlar. Bu adam kendi uyumayınca herkesi de kendi gibi uyumuyor sanıyor. Çiğdem başını bıkkınlık içinde iki yana salladı. " Ben uyumaya gidiyorum. " " Kahvaltı!?" dedi Sude dolu ağızla. Allah'ım aç karnına çikolataları gömüyordu. " Beni saymayın. Üstelik sıra Umay'ın." Gözlerinde cezalısın bakışı vardı. Bir Çiğdem'e bir Sude ye bakarken devam etti Sude. " Umay bu adamın çikolata fabrikası mı var yoksa. " " Yok kız." dedim salondan banyoya yürürken. İçeriye girip kapıyı kapattım. " Bir yandan işlerimi hallederken bir yandan konuştum. " Fıstık bahçeleri ve bir fabrika ile anlaşması var. Fıstıkları bundan alıyorlarmış." Ellerimi yıkarken devam ettim. " Koca bir kutu dolusu çikolata hediye etmişler buna. " Kapıyı açıp çıktım. " Ve hiç çikolata sevmeyen biri. Bir düşünsene. Kafayı yemiş. Çikolata yenmez mi? " Diyip Sude'nin elindeki kutudan iki çikolata ve diğer elindeki çantayı alıp mutfağın yolunu tuttum. Elimdeki çikolataları ağzıma atıp çantayı buzdolabının üzerine bıraktım. Ben tezgaha geçip çaydanlığı doldururken Sude masaya geçmiş hâlâ elinde çikolata tırtıklıyordu. " Kızım aç karınına yeme şunu. Valla ishal olursun." " Tamaaam." diyip kutuyu kapattı. " Sen kahvaltı hazırlarken bende bi duş alayım. " " Tamam." Sude mutfaktan çıkarken bende buzdolabından kahvaltılıkları çıkardım. Hazırladığım tabakları masa üzerine sıralayıp çayı demledim. Tekrar dolaba dönüp sebzelikten domates ve biber çıkarıp tezgaha geçtim. Menemen yapmak istiyordum. Bayadır yapmamış yemiştim. Tavayı ocağa alıp içine biraz yağ bıraktım. O ısınırken hızlı hızlı malzemeleri doğradım. Sonra danonce soğan ve biberi kavrulmalarının ardından domatesleri yağ ile buluşturdum. Üzerini kapatıp yumuşamalarını beklerken ekmekliğe yürüdüm. İki gündür evde değildim. Ekmek varmıydı acaba. Kapağı açıp baktığımda boşluğu görünce yüzüm asıldı. Kim gidecekti şimdi büfeye. " Immm! Menemeeenn!" Diyerek üzerinde bornoz elleri saçındaki sarılı havluda geldi. " Sude ekmek kalmamış alıp geliyorum." " Tamam." dedi masadaki çikolata dan bir tane daha alırken. " Yada ben ekmek almayım Sude. Menemene çikolata banak biz nasıl olur." " Pardon ya. Dayanamadım. Çok lezzetliler. Tamam bekliyorum hadi git gel." Dedi sırıtarak. Cüzdanımı, telefonumu ve anahtarımı alıp evden çıktım. Merdivenleri hızlı adımlarla inip binadan çıkarak iki sokak aşağıdaki mini markete yürüdüm koşar adım. Beş dakika sonra marketteydim. Dolaptan üç ekmek alıp varlığı ile yokluğu belli olmayan incecik ve küçücük poşete koyup kasaya yöneldim. Önümde kasa kenarındaki çikolatalar arasında bir türlü seçim yapamayan genç çocuğu beklerken, Nişantaşı'nda daire beğeniyor sanki! Diyen iç sesime bugün herkesin çikolatası tutmuş galiba. Dedim. Nihayet ücreti ödeyip gittiğinde bende ödeyip çıktım. Dışarıda telefonuyla konuşan aynı gencin yanından geçip eve yöneldim. Bu sırada benim telefonum çaldı. Cebimden çıkarıp ekrana baktım. Sude arıyordu. Açtım. " Efendim Sude." " Yakındaysan menemenin yumurtalarını kırayım mı?" " Yakınım kırabilirsin. Beş dakikaya evde olurum." Derken arkamdaki ayak sesleri çekti dikkatimi. Çaktırmadan arkama bir bakış attığımda az önceki çocuğu gördüm. Arkamdan yürüyordu. Tesadüf diyip devam ettim. Ama arkamdan gelmeye döndüğüm köşelerden dönmeye başlayınca kıllandım. Beni mi takip ediyordu bu çakır. Çakır dedim çünkü gözleri dikkat çekici bir maviye sahipti. Temkinli şekilde yürümeye devam ettim. Hâlâ arkamdaydı. Binaya gelip kapıyı anahtarımla açıp girdim. Kapı kitlenmeden oda girdi. İyice huylanmıştım. Kesin beni takip ediyordu bu sapık manyak. Hızlanarak merdivenleri çıkarken oda çıkmaya başladığında aniden durup döndüğüm gibi yakasına yapıştım. " Beni mi takip ediyorsun lan sen? " " Ne? kim? Ben mi? " Bir de anlamazlıktan geliyor! " Git kızım başımdan. Ne takip etmesi." Dedi elimi yakasında çekip alırken. " Asıl manyak sensin. " Evin mi? " Evet. Bir numarada. " Dedi sinirli. " Asıl sen kimsin? " " Ben de iki numarada oturuyorum." İkimiz aynı anda işaret parmağımızı kaldırdık. " Karşı komşum sen misin? Yukardan aşağı süzdük birbirimizi. Bir yetmiş civarı kumral mavi gözlü biriydi. Kalıbı da fena değildi. Siyah kot spor ayakkabı marka tişört. Tabi çakma da olabilir. Allah var yakışıklı çocuktu. Ama tipim olamaz. " Çekil kenara bıldırcın." Diyerek yanımdan geçip giderken ben bakakaldım. " Bıldırcın? " Üzerimdeki eşofmanın sol göğüs üstünde minik bir bıldırcın resmi vardı. Onu kastetmişti adımı sormak yerine. " Benim bir adım var! Çıktığı merdivenlerden sonra bizim daire önünde durup bana baktı. " Ne istiyorsun? Sinirle peşinden çıkarken hırladım resmen. " Ya sen ne gıcık bir şeysin." " Sende çok efendi biri sayılmazsın bıldırcın. " " Seni bıldırcınlar Sss... " Edeceğim küfürü yine yuttum. Tam o sırada kapı açılıp Sude göründü. Bir karşısındaki çocuğa bir bana baktı. " Umay ne oluyor burada? " Bıkkın bir nefes verdim. Sakin olmaya çalışırken benim yerime Çakır göz konuştu. " Arkadaşın üzerime saldırdı. " " Ne? " Dedi kız şaşkın. Hemen araya girdim. " Sende sapık gibi sessiz sessiz yürümeseydin arkamdan." " Hâlâ sapık diyor ya! Sude bir bana bir Çakır göze bakarken merdivenleri bitirip tam karşısında durdum. Yüzüne doğru hırladım. " Ne bileyim doğru söylediğini? " İnat değil mi işte geri adım atmayacaktım. Bana baka baka gerileyip arkasındaki kapıya resmen yumruk attı arka arkaya. Ardından kollarını göğsünde birleştirdi. Gözleri hâlâ gözlerimdeydi. Arkasındaki kapı açıldı az sonra. " Nerede kaldın oğlum yaa. " Diyerek çıkan kendi yaşlarındaki çocuk bir bize bir yanındaki Çakır'a bakarken, " Çakır... Ne oluyor lan! " Ana! Adı Çakır'mış ya lan! " Tuz al gel dedik, kız alıpta mı geldin. Hemde iki tane. " Adının Çakır olduğunu öğrendiğim gıcık sinirle baktı arkasındaki çocuğa. Bir de şaplak geçirdi kafasına arkadan. Elindeki poşeti çocuğa verip içeriye ittirdi. " Bir daha kendin git lan! " Diyip içeri girdikten sonra resmen yüzümüze çarparak kapattı kapıyı. Arkasından sinirle baktım. " Hııaah! Gıcık pislik! " Arkamı dönüp içeriye girecekken karşımdaki Sude hâlâ kapıya bakıyordu. " Sude. İçeri girecek miyiz ekmekleri burada mı yiyelim." Beni kolumdan tutup içeriye çekti. " Umay ne oluyor hemen anlat. Bu çocuk çok yakışıklııı." Yüzüne bakakaldım. " İnanamıyorum Sude. Koyun can derdinde kasap et. " Biz konuşurken Çiğdem çıktı odadan saç baş dağınık. " Sağolun kızlar. Bir uyuyayım dedim içine turp sırtınız. Sayenizde şaşı görüyorum. " " Ya kusura bakma Çiğdem. Markete ekmek almaya gittim. Dönüşte peşime biri takıldı." Sude girdi araya birden. " Aslında karşı komşuymuş ve çok yakışıklı Çiğdeeem." İkimizde saniyelik bir bakış attık Sude'ye. Bu kızın aklı sadece romantizm arayışlı çalışıyor galiba. Ayakkabılarımı çıkararak mutfağa geçerken devam ettim. " Bende sapık biri peşimden geliyor sandım. Birde benimle binaya girince iyice kıllandım. Meğer karşı komşumuzmuş. Üstüne yürüyünce bir de sapık mısın falan diyince zoruna gitti beyefendinin. Neyse boş verin onları da hadi kahvaltı yapalım. Açlıktan ölüyorum." Önce ben sonra Çiğdem ellerimizi yıkayıp üç kız masaya oturarak kahvaltıya başladık. Menemen ve kahvaltılıklardan tabağıma alıp çatal ve ekmekle girişirken Çiğdem, " Emlakçı karşı komşumuzun da öğrenci olduğunu söylemişti. Bunlar onlar olmalı. Sanki dördüncü sınıf gibiler. " " Valla benlik bir şey değil. Öğrenci değilim. İşten eve evden işe gider gelirim ben." Sude'ye kaydı gözlerim. Çatal ağzında tavanı izliyordu. Çiğdem'e bakarak Sude'yi işaret ettim. " Sude." " Hımm! " Hâlâ tavanı izliyordu. " Çakır çok yakışıklı değil mi? " " Ya eveeett. " " Sana onunla bi randevu ayarlayım mı? " " Gerçekten mi? " Diyerek anında üzerime doğru eğilerek gözlerime odaklandı. " Yok be kız. Dalmış gitmişsin. Seni çıkarmaya çalışıyorum." " Ama o denizlerde yüzmek çok güzel oluyordu. " Derken tekrar tavana kaydı gözleri. " Çiğdem bu kız iptal oldu." Dedim gülerek. " Ee hafta sonundayız. Birşeyler yapalım mı? Sude tam ağzını açmıştı ki. " Bar falan olmaz Sude. " Diyerek susturdum. Yüzü asılırken Çiğdem, yarın akşama kadar hiç bir şey yapmıyoruz kızlar. Temizlik ütü çamaşır bizi bekliyor. İş bölümü yapıp Pazartesi'ye iş bırakmayacağız." Evet lider Aslan arkadaşımız yapacağımız şeyi itiraz istemiyorum tonuyla söylemişti. Haklıydı. Hafta içi günü zor kurtarıyorduk. Diğer işlerde birikiyordu haliyle. Bu iki günde de onlar hallolacaktı. Ancak Pazar akşamı dışarıya çıkabilirdik. " Tamam." Dedik. Evin düzeni Çiğdemden soruluyordu. Biz de gönüllü uyuyorduk. Kahvaltıdan sonra ben mutfağa, Sude çamaşır ve ütü işine Çiğdem evin temizliğine giriştik. & İki gün boyunca, Sil süpür temizle. Yemek bulaşık. Alışveriş ütü derken. " Ee nereye gidiyoruz." Bu kez soru benden gelirken cevap Çiğdemden geldi. " MÂSUM BAR." Dedi net bir tonda. " Ya bar olmasın ben tövbeliyim. Köprü de balık ekmeğe razıyım ben. " " Öyle bar değil. " Ha o zaman olur bak. Sen öyle diyorsan inanırım." " Aşkolsun. Lafın bana mı? " Dedi Sude dudaklarını büzerek. Bir an suçluluk hissettim. Yüzüm asılıp kalbini kırdım diye düşünürken üstüme atladı. " Şaka Umay tatlısı şaka. Geçen sefer benim de hatam oldu. " Bu kız ne garip biriydi böyle. Ama tatlıydı beh! Çok tatlı! " Hadi çıkalım." Çiğdem'in peşine takılıp evden çıktık. Merdivenleri bitirip binadan çıkarken, " Saat 20:30 kızlar. En geç 22:30 da evdeyiz. Yarın okul ve iş var. Uykumuzu düzgün alıp kahvaltı yapıp evden çıkıyoruz. " Dedi Çiğdem. " Çiğdem tatlısı. " Sırıtma Sude. " Çiğdem." dedi Sude yeniden. " Hımm." " Bir ihtimal yükselen burcun Başak olabilir mi?." " Evet öyle. " " Kız Sude kitabını mı yazdın sen burçların. " " Yok da Başak burcu bir arkadaşım vardı. Temizlik ve düzen manyağıydı." Çiğdem'in gözleri Sude'ye dönünce anında toparladı. " Sen onun kadar değilsin Çiğdem tatlısı." Kendi kendime gülerken durağa geldik. " Mekâna otobüs yok. Taksiyle gidiyoruz." " O hâlde ücreti ortak verelim." dedik Sude ile aynı anda. İtiraz edecek değildi. Hepimizin durumu belliydi. Geçen ilk taksiye atlayıp yola çıktık. Yarım saatte mekanın önündeydik. İnip içeriye girdik. Çiğdem'e aşina Sude ve bana değişik gelen, uzun zamandır İstanbul'da olsamda ilk kez geldiğim bu mekan gerçekten hoşuma gitmişti. Nasıl diyeyim Soft bir yerdi. İçeriye gidip dışarıya bakan camın önündeki masalardan birine geçip oturduk. Biz oturduktan sonra hızlı adımlarla yanımıza yetmiş yaşlarında bir kadın gelirken Çiğdem ayağa kalktı. Kadına bakarken yukardan aşağı şöyle bir süzdüm. Hani şey derler ya. Eski İstanbul hanımefendisi. İşte tam öyle biriydi. Zayıf hoş. İnci kolyeli yapılı sarı saçlarında yandan takılı tül ayrıntılı saç tokalı falan. " Çiğdem'ciğim hoşgeldin tatlım." " Hoşbulduk Gülseren hala." Kadının ismi sesi görünüşü ile müsemma idi. Bir dakika. Laan! Hala? Ben alık alık bakarken bize döndü. " Sizlerde hoşgeldiniz güzel hanımefendiler." Hanımefendi kelimesini duyunca bi etrafima bakındım. Bana diyor olamazdı zira. Hâlimi görünce eli dudağında kibarca gülümserken ben rezil hissettim. " Otur tatlım." Diyince Çiğdem'le birlikte oda oturdu. " Kızlar tanıştırayım. " Tanıştığımıza çok memnun olduk Gülseren hanım. " " Bende. " Dedi gülümseyerek. " Halacığım bu kızlarda benim ev arkadaşlarım. Birlikte kalıyoruz." " Öyle mi? Çok sevindim. En azından bu yıl yalnız olmayacaksın. " O gülümsedi biz gülümsedik. " Evet ne ikram edebilirim size." Çiğdem halasına doğru yaklaşıp elini dudağının kenarına siper ederek fısıldadı. " Hala senin özel tarifli pastandan varmı? Birer kahve ile çok güzel olurdu. " Kadın elini dudağının üzerine koydu gülümserken. Ardından Çiğdem gibi eli dudağının kenarında, " Evet. Biraz ayırmıştım. " Dedi. Yerinden kalktı yavaşça. " Çocuklara söylerim getirirler hemen." Ağır adımlarla uzaklaşırken Sude'yi duyduk. " Yaaa bu teyze çok ponçiiiikk. Çok tatlı. Çok sevdim. " Çiğdem'e baktım. " Çiğdem senin arka taraf Osmanlı'ya kadar gidiyor olabilir mi? " " Ne alakası var. Halam sadece fazlasıyla kibar ve iyi bir insan. " " Şu özel pasta neyin nesi peki." Dedi Sude. " Halam her gün elleriyle tek bir pasta yapar. Özel bir malzeme kullanır. Hatta o malzemeyi de elleriyle yapar. Ve o pasta kimin kısmetiyse o yer. Şansımıza bize de kalmış." " Ay çok merak ettim valla şu pastayı." Biz konuşurken iki garson yanımıza geldi. " İyi akşamlar hanımlar. İşte pastalarınız ve kahveler.r." Demişti ki göz göze geldik. " Haasssiii.." Biz onlara onlar bize bakarken aynı anda, " Siizzz!! " Dedik. Karşı komşumuz Çakır ve ev arkadaşı bize bakıyordu. Nasıl ya! Bu..Bu ikisi burada mı çalışıyordu. " Merhaba kızlar. Dedi yanındaki sırıtık. Bahane arayan Sude hemen atladı. " İnanmıyorum. Siz burada mı çalışıyorsunuz? " " Evet." dedi yine sırıtık. Bu arada çakır gözlü Çakır Sude'ye bakıyordu sadece. " İşiniz yoksa sizde oturun. Bu kızı anlamakta zorlanıyordum. Gerçekten göstere göstere Çakır'a yürüyordu. " Olur." dedi yanındaki. Diğer masadan iki sandalye çekip yanımıza koyup Çakır'ı da çekerek zorla oturttu. Sude yanındakine hayran biz alık alık bakıyorduk çocuklara. " Benim adım Çağrı. Bu da ev arkadaşım Çakır. Ya yani Sinan. " " Ha! " Demişim. " E. Geçen gün Çakır demiştin!" Gülümsedi. " O benim taktığım isim. " Siz? " Dedi gözleri Çiğdem'i bulurken. " Ben Çiğdem. " Elini uzatıp tokalaştı hemen. " Bu Umay. " Benimle tokalaştı bu kez. " Bu da Sude." Ve Sude ile. Ardından Sinan uzattı elini. Bir bir tokalaştı oda bizimle. " İlk karşılaşmamız tuhaf oldu. Ama yeniden tanışmaktan memnun olduk." Bu sözleri söylerken oldukça samimi geldi. Sıra bendeydi. El mecbur geri adım attık. " Kusura bakma geçen sefer fazla tepki gösterdim. Ama seninde hatan vardı." Gözlerini devirdi bakarken. " Tamam beh! Bütün suç benim oldu mu? " Gülümsedi sadece. & Dakikalarca oturup bir yandan kahve içip özel olduğu her halinden belli olan o frambuazlı pastadan yiyerek sohbet ettik. Onlarda öğrenciymiş gerçekten. Hatta Sinan Sude'nin okulundaymış ama hiç karşılaşmamışlar bu güne kadar. Çağrı ise başka bir okulda işletme okuyormuş. Okurken de bir yandan da burada çalışıyorlarmış. Dördü okul ortamı sohbeti yaparken ben bir ara sohbet dışı kaldım. O an ilk kez okula gidememenin üzüntüsünü daha ağır hissettim. İmkanım olsa okumak isterdim. Ama kaderimde hırsız Umay olmak varmış. Müşteri gelip kalkmak zorunda kalmasalardı oturmaya devam edeceklerdi. Müşteri zoruyla kalktıklarında bizim süre de bitmişti. |
0% |