Yeni Üyelik
24.
Bölüm

🖤K.23 Çok sıcak!

@azamet_29_2

Elimde zalımın odasından aldığım dosya, sinirimi tepine tepine ve koridorda ki duvarlara vura vura çıkarıp rahatladıktan sonra başım önüme düşerek asansörün yolunu tuttum.

Sikeyim böyle işi.
Dua et sana borcum var. Yoksa beni öldürsen o Jale karısının yanına yollyamazdın.

Diye hırlayarak bastım düğmeye. Az sonra açılan kapı ile binip sıfır tuşuna basıp arkama yaslandım. Elimdeki dosyaya kaydı gözlerim.

Bu kadar önemli olan ne vardı bu koduğumun dosyasında da ben götürüyordum. Hayır! Jale hanfendi niye gelip almıyordu.

Kediyi merak öldürürmüş.

Diyerek elimdeki dosyanın kapağını açıp şöyle bir göz attım. Gördüğüm yazıların üzerinden okuyarak geçip arka sayfaya geçtim.

Vay, vay, vay...
Bakın hele siz. Bizim zalım ağa başka bir otel daha almış ve çok yakında bir bar açılışı varmış.

Para parayı çeker diyen kimdi?
Valla doğru demiş. Dur bakayım neredeymiş?

Derken asansörün kapısı açıldı. Gözlerim hâlâ dosya sayfalarında çıkışa yürürken arkamdan Mete'nin çağırdığını duyunca durdum.

" Umay, nereye? "

" Patron ağa bu dosyayı şirkete bırakmamı emretti. Bırakıp döneceğim. Ben gelene kadar idare et. İdare edemezsen patronu müdüre şikayet et."

Diyip kapıya döndüm. Eminim saf saf bakıyordu arkamdan. Gözüm hâlâ adres arar şekilde dolaşıyordum kağıtların arasında ve buldum.

Hassssiktir. Nişantaşı'n da bir otel mi? Allah'ım bu nasıl zenginlik?

Döner kapıdan çıkıp başımı yukarı kaldırdım.

Allah'ım en kısa zamanda bana da bir zenginlik kapısı rica ediyorum. Gördüğün gibi kötü yolları da bıraktım, kendi helal ekmeğimin peşindeyim. Miras falan da olur yani.

Gerçi kimden kalacak da!

Neyse işte sen işini bilirsin Allah'ım. Çok Amin!

Dedim. Ardından iç sesim dillendi yine.

Köpeklerin duası kabul olsa gökten kemik yağardı.

Sanane lan sanane!
Allah'la arama girmesene!
Bana bak! Sonunda iç ses aldırma operasyonuna girerim görürsün.

Resmen kendi kendime kavga ederken otelin önündeki taksilere doğru yürüdüm. Tabi ki taksiyle gidecek faturayı da Zalim'e kitleyecektim. Sonuçta onun işiydi banane. Şirkete kadar ne otobüs ne de metro çekecek halde değildim zaten.

Gördüğüm ilk taksiye işaret çekip bekledim. Önüme kadar gelen taksiye binip Gümüşdoğan Holding'e gidiyoruz diyip geriye yaslandım. Sonra da telefonumu çıkarıp Zalim Ağa'a bir mesaj yazdım.

Patron ağam şuan takside şirkete doğru yol almaktayım bilgilerinize arz eder, faturayı yollarım.

Arkasından ekledim.

Sonuçta senin işin. Jale'yi görmek zorunda kaldığım için faizini istemediğime dua et.

Bir kaç saniye bekledim. Mavi tiklere göre mesajımı okumuştu ama cevap yazmadı.

Odun! Ağa!

Dedim dişlerimin arasından. Sonra da gözlerimi kapatıp başımı geriye bıraktım. Bu trafikte en az yarım saati vardı yolun. Uyu gitsin kızım Umay.

Demiştim ki. Mesaj geldi.
Elimdeki telefonu kaldırıp baktım.
Zalım ağa yazmıştı. Hemen ekrana dokunup açtım.

Şirketten sonra evine git.
Jale'yi görmek zorunda kaldığın için kafa izni veriyorum sana. Bir kaç kutu çikolata yiyip kahve içer faturayı yollarsın..

Gözlerim kocaman kalakaldım.

Bir kaç kutu mu? Bir kaç kutu!

Ettiği alaya mı hakarete mi kızsam bilemedim.

Odunsun işte! Odun oduuuunn!
Hemde sobalık!

Diye bağırdım arabanın içinde. Şoför aynadan bakıp efendim! diyince sinirle soludum.

" Size demedim.
Mesaj atan odunla konuşuyordum."

Adam resmen her fırsatta iştahımla alay ediyordu.

Sana bunu sormayanı sikeyim.

Öndeki adam yeniden aynadan bakınca başımı yan camdan dışarıya çevirdim.

Kalan yolu kendi kendime söylenerek geçirip etrafı izlemeye koyuldum. Nihayet Gümüşdoğan Holding'in önüne geldiğimizde indim araçtan. Ücreti camdan uzatıp üstü kalsın. Dedim. Nasılsa Odun ağa ödeyecekti.

Elinde dosya ön kapıya yürüyüp dönen kapıdan içeriye girdim. Önüme ilk çıkan güvenlik görevlisi oldu tabiki.

" Gümüş otelden geliyorum. Şahin Bey sekterine verilmek üzere bir dosya gönderdi."

Önce elimdeki dosyayı alıp baktı. Ardından telefonumu alıp üzerimi aradı.

Sanki burası Beyaz Saray, bende Amerika başkanını görecem.

" Tamam geç." diyip telefonumu eline verip birde telefon araması yaptılar.

" Jale hanım Şahin Bey otelden bir çalışanını göndermiş. "

" Haberim var yollayın."

Jale'in gıcık olduğum sesini buradan bile duyuyordum.

" Asansöre bin son kat."

" Daha aşağısı kurtarmazdı zaten."

" Efendim."

" Yok bir şey. "

Diyerek hızlı adımlarla asansörün yolunu tuttum.

Bir an önce şu dosyayı verip siktir olup gideyim şuradan.

Önünde durduğum asansörün düğmesine basıp bekledim. Saniyeler sonra açıldı. Binip son tuşa bastım. Bir süre sonra durduğunda açılan kapı ile birlikte inip önce iki tarafıma baktım. Sağdaki sırmalı deri kaplı altın varaklı kapının bizim Zalim'e ait olduğu gün gibi aşikârdı.

Sürüdüğüm adımlarımla yanı başındaki sekreter bölümüne doğru yürüdüm. Koridoru temizleyen görevli kadının yanından geçip cam duvarları olan bölüme gelerek kapının önünde durdum. Ama kimsecikler yoktu. Arkadaki çalışan kadın,

" Jale hanım için geldiyseniz ofiste."

Bir kadına bir deri kaplı kapıya baktım.

Teşekkürler. Diyip kapının koluna yapışıp ittirerek açtım.

İçeriye girdiğimde en az otel odası kadar şaaşaalı ofis odasını görünce yine bakakalmıştım ki,

" Kapı çalmak diye birşey var! "

Diyen cırtlak ses ile önüme dönmek zorunda kaldım. Şahin'e ait masada Jale hanfendi önündeki koltuklardan birinde de sarı saçlı süs bebeği kılıklı bir kadın daha vardı.

Jale hırsla ayağa kalkıp, Seen! Dedi.

Allah'ım buradan şu gıcık karıyı öldürmeden çıkmayı nasip eyle bana. Çok amin.

" Bir dakika..
Seni daha önce Şahin'in evinde görmüştüm ben."

Güncelleme yapan fıstık beynini tebrik ediyorum. Dedim. Ama içimden. Dışından ise,

" Ee ne olmuş." Dedim yürüyerek.

Sakince yerine oturup bacak bacak üstüne attığında masa altından görünen mini eteği kıçına kadar çıktı.

" Anlaşılan sende Şahin'in evine iş dilenmeye gelenlerden biriymişsin.

Görüyorsun değil mi Serpil'ciğim.
Ne kadar da yufka yürekli bir erkek arkadaşım var."

" Görüyorum tatlım.
Gerçekten bulunmaz bir erkek.

Saygın, karakterli, zengin ve yufka yürekli. İş için kapısına gelen zavallıları geri çevirmecek kadar hemde."

Saf saf baktım yüzlerine.
Gözümün önünde,

Yufka yürekli kelimelerini ve Şahin kelimesi neon ışıklarla yan yana yazılı hayal ettim.

Bir anda bir kahkaha attım.

" Yufka yürekli Şahin.
Tabi tabi. "

Dedim elimi sallayarak gülmeye devam ederken.

Bu iki fıstık beyinlinin Şahin'in nasıl biri olduğunda haberleri bile yoktu.
İki salağın bakışları arasında bir süre güldükten sonra gözümden akan yaşları silip biraz daha yaklaştım masaya. Elimdeki dosyayı uzaktan önüne atıp geriye döndüm.

Yufka yürekli Şahin.

Dedim tekrar, yeniden gülmeye başlarken,

" Terbiyesiz."

Dedi sarı kafa. Geriye dönüp benim adımda Umay. Ama memnun olmadım. Diyip çıktım ofisten.

Asansöre doğru yürürken bir anda kolumdan tutulup arkaya çevrildim. Jale'ydi kolumdaki elin sahibi.
Kaşları sonuna kadar çatık gözlerinde nefret dolu bakışlar vardı.

" Bana bak."

Dedi tıslayarak.

" Şahin'i nasıl kandırdın, bu iş için altında kaç gece sabahladın bilmiyorum ama seni bir daha Şahin'in etrafında görürsem karışmam. "

Söyledikleriyle bütün damarlarım gerilirken boğazına sarılmamak için zor tuttum kendimi. Öfkeyle baktığın bir kaç saniyenin sonunda derin bir nefes alıp verdim.

" Hani Şahin'e güvenin tamdı.
Hani çok güveniyordun."

" Şahin'e güveniyorum.
Senin gibilere güvenmiyorum."

Sesli bir kahkaha atarak asansöre doğru yürüdüm.

" Beni kendinle karıştırma yelloz."

Dedim daha da artan sinirimle.
Ardından da asansöre binip sıfır tuşuna bastıktan sonra kapılar kapanırken elimi havaya kaldırıp orta parmağımı gösterdim. Şuan saçını başını yolmadığım için, içim içimi yiyordu.

Sinirle bir tekme geçirdim asansöre ama sarsılan asansörle düşme korkusunu yine ben yaşadım.

Hırsımı alamayınca cebimdeki telefonu çıkarıp mesaj bölümüne girdim. Zalim Ağa'ya saydırmak için hazırlanırken, durdum.
Parmaklarımı niye yoruyordum ki.
Ses kaydına basılı tutup bağırdım.

Senin vereceğin işide, o dosyayı da, otelinin barını da sikeyim.
Sevgilin olacak o fıstık beyinli ve arkadaşının üstüne benim kadar taş düşsün inşallah.

Diyip yolladım. Asansör kapısı açıldığında mesajım ulaşmıştı. Ayaklarımı yere vura vura kapıya doğru yürüdüm. Resmen burnumdan soluyordum. Bir insan gerçekten nasıl bu kadar gıcık olabilirdi. Ama ahtım olsun bir sonraki sefer bir ödeşme olacaktı.

Kapıdaki güvenlik görevlisine sinirli bir bakış atıp çıktım ana kapıdan. Ama gördüğüm şeyle kalakaldım yerimde. İçerdeki zilli ile olan münakaşa canımı yeterince çıkmamış gibi şimdide yağan yağmur ile bakışıyordum. Bıkkınlık dolu bir nefes verdim.

Şemsiye yok, yağmurluk yok, şapka yok. Sanşımı da sikeyim. Hemde iki kere.

Diyerek şirketin önündeki caddeye kadar kendi kendime ettiğim küfürlerle yürüdüm bu kez. Yol kenarında bir süre bekledikten sonra gördüğüm ilk taksiyi durdurup bindim. Gideceğim evimin adresini söyledikten sonra, üzerimdeki suları silkelerken duyduğum mesaj sesiyle gözlerimi devirdim. Kesin Zalim Ağa'ydı.

Telefonumu çıkarıp ekranı açmadan önce üzerime sildim ekranındaki damlaları. Sonrada açıp mesaj kısmına geldim.

" Patronuyla bu şekilde konuşan bir tek sen varsın Umay Akseki."

" İstifa ediyordum o zaman Zalim Ağa!"

" Ben izin vermeden istifa edemezsin..."

" Sana soran kim ayol! Zorla mı tutacaksın?! "

Bir süre çevrimiçi olsada yazmadı.
Sonra yine yazmaya başladı.

" Tamam o halde anlaşalım.
Seni ve arkadaşlarını iki gün sonraki açılışa davet edeyim.
Ve o otelde zamlı maaşla başka bir göreve geçireyim. Ve o güne kadarda izin vereyim. Nasıl? "

Ne oluyordu lan! Bir ekrandaki mesajlara bir de numaraya baktım. Yo yanlış değildi. Bizim Zalim'le mesajlaşıyordum.

Zamlı maaş ve başka bir görev. Daha fazla maaşa kim hayır diyebilirdi ki.

Yine de hemen atlamış olmamak için,

" Düşüneceğim. " Diye yazıp yolladım.
Ama gidecektim. Hemde geleceğinden adım kadar emin olduğum Jale ye inat.

Sadece görüldü yaptı.

*****

Dakikalar sonra evime geldiğimde akşam üzeriydi. Taksiden inip hapşıra hapşıra yaptım ödemeyi. Ardından yağan yağmurda daha fazla ıslanmamak için koşturarak girdim binaya. Merdivenleri hızla çıkıp kapıya geldim. Anahtarla açıp içeriye girip kapıyı kapattım. Islak ayakkabılarımı çıkarıp yine hapşıra hapşıra banyoya koşturdum. Üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine atarken çakma deri montumu otelde unuttuğumu hatırlayıp bir küfür daha ettim şansıma.

Kabin içindeki musluğu açıp suyun ısınmasını beklerken dolaptan bornozumu ve saç havlumu alıp kapı arkasındaki askıya taktım. Sonra da kabinin içine girip sıcak suyun altına attım kendimi. Üşüdüğümü yeni anlamıştım valla ve şuan gerçekten çok iyi hissediyordum.

Bir süre suyun altında ısınmayı bekleyip önce saçlarımı sonra vücudumu güzelce yıkayıp durulanıp çıktım. Bornozumu giyip saçlarımı sardıktan sonra banyodan çıkıp mutfağa geçtim. Ocağın üzerine bir tencere su bırakıp altını yaktım. Kızların gelmesi yakındı. En azından bir çorba ve makarna yapabilirdim. Suyun kaynamasını beklerken odama geçip hızlı şekilde üzerimi giyindikten sonra saçlarımı kurutup mutfağa döndüm. Kaynayan suya çubuk makarnaları bırakıp çorba işine geçtim.

&

Yarım saat sonra mutfaktan güzel kokular geliyordu. Kapının kilit sesini duyunca mutfaktan uzattığım kafamla kapıya baktı. Bizim kızlar dışarıya doğru iyi akşamlar diyip içeriye girdiler. Kesin sabah birlikte çıktıkları karşı komşularla birlikte gelmişlerdi. Sizede iyi akşamlar kızlar.

" Umay." dedi Sude.

" Sen neden evdesin."

Dedi Çiğdem. Erkek arkadaşım erken çıkmamı dinlenmemi söyledi.
Dedim yalanın belini kırarak.

" Bende gelmişken mercimek çorbası ve makarna yaptım. Üstüne de çay yapar içeriz. "

" Şahin beye selamlar...
Şimdi bir de yemek için uğraşacaktık yoksa."

Dedi sırıtarak.

" Bir ara söylerim."

Diyerek mutfağa geçerken,

" Hadi temizlenin gelin. Diyeceklerim var."

Mutfağa girip tabakları hazırlarken birazdan da kızlar gelince masaya geçtik.

Yağmurlu havada eve gelince sıcak çorba gibisi yok valla.

" Eline sağlık Umay tatlısı."

" Afiyet olsun."

" Eline sağlık Umay. Gerçekten güzel olmuş."

Çiğdem'den de bir aferin alınca konuya girdim.

" Kızlar Zalim. Ya-yani Şahin...
Nişantaşı'nda ki diğer otelinde iki gün sonra bar açılışı varmış. Beni ve arkadaşlarımı da davet etti.

" Ne? Gerçekten mi? Süper! "

" İki gün sonra mı dedin?
Yani Çarşamba."

" Evet."

" Çağrı ve Sinan'ı da alırız.
Ay çok heyecanlandım.
Ay hemen bir şeyler düşünmeliyiz."

Dedi Sude.

" Kıyafet ayakkabı makyaj saç baş... Aaayy! "

" Bende o konuda konuşacaktım.
Ben hiç anlamam. "

" Sen o işi bana bırak Umay tatlısı."

" Kıyafet işi nasıl olacak Sude tatlısı."

Dedi Çiğdem birazda umutsuz. Malum hepimizin durumu ortadaydı.

" Sen o işi bana bırak derken birşey biliyoruz herhalde. Yarın öğle arası buluşup Nişantaşı'na gidiyoruz."

" Ne! Saçmalama Sude.
Oradaki mağazaların yanından dahi geçemeyiz biz. Mağazayı bırak semtin yanından geçemeyiz. "

Dedim tam bir fakir olarak.

" Bir arkadaşım var. Emel..
Zamanında orta okulu birlikte okumuştuk. Tabi o kestirmeden gidip annesinin mağazasında çalışmaya başladı. Şimdi hem çalışıyor hem moda tasarım okuyor. Bir geceliğine istediğimiz kıyafetleri ödünç alırız."

" Emin misin Sude."

Dedi Çiğdem.

" Rezil olmaktansa gitmemek daha mantıklı geliyor."

" Ayıp oluyor ama ha!
Siz güvenin arkadaşınıza tatlılar!"

Çiğdem'e baktım güvenelim mi dercesine.

" İyi tamam." Dedik.

Çünkü Jale'nin karşısına geçip kırıta kırıta bu dünyada ki tek kadın sen değilsin demek istiyordum..

Gerçi bu fizikle nasıl olacaktı, onu da bilmiyorum ya! Ama denemedim demezdim.

&

Ertesi gün buluşup birlikte Sude'nin bahsettiği mağazaya gittik. Sağ olsunlar Emel ve annesi çok iyi karşıladılar bizi.

Mağazadaki her elbise ayrı güzel, her takım ayrı şıktı. Bi on dakika kadar aval aval baktıktan sonra Emel'in,

" Hadi kızlar birer elbise seçip deneyelim." Startı ile peşine takıldık. Biz alt kat üst kat gezerken beylerde kendileri için birer takım bakıyorlardı. Kızların fiziği benden iyi olduğu için onların işi kolay oldu. Ama benim zayıf tahta vücuduma elbise bulmak zordu. Üstü uysa altı, altı uysa üstü sorundu. Ne göğüs ne kalça ne boy ölçüsü tutuyordu.
Sonunda,

" Ben gitmekten vazgeçtim arkadaş!"

Diye isyan ederken, Emel elinde siyah bir elbiseyle geldi.

" Bunu bir dene, bence bu kez olacak."

Askıyı elime alıp şöyle bir baktım.

" Bu da olmazsa kesin eve gidiyorum."

Kabine girip elbiseyi üzerime giydim. İçerdeki aynada kendime baktığımda fena görünmedi gözüme. Amaan assolist değilimya. Diyerek çıktım.

" Nasıl oldu? "
" Nasıl oldu? "

Dedim yarım ağız.

" Tam sana göreymiş."

Diyen Sude ve Çiğdem ile tereddüt yaşasamda bu siyah elbisede karar kılınca. Ki başka şansım da yoktu! Çiğdem beyaz, Sude kırmızı ben ise siyah bir elbise beğenmiş olduk.

Çağrı ve Sinan içinde de seçilen takımlarla Emel ve annesine teşekkür edip evin yolunu tuttuk.

*****

İki gün sonra Gümüştaş isimli Otelin önünde duran taksilerden indi beş arkadaş.

Her biri üzerlerinde geceye özel elbiselerle hem çok şık hemde çok güzel görünüyorlardı. Otelin kapısından girip bar kısmına yöneldiler. Yeni açılan bardan gelen müzik sesi dışarıya ulaşıyordu. Barın girişindeki iki iri adamın önüne kadar gelip durdular.

" İsim." Dedi biri. Herkes birbirine bakarken Şahin'in sesi duyuldu.

" Hanımlar ve beyler özel misafirim."

Bu kez gözler Şahin'deydi. Girişteki adam mahçup,

" Buyrun hoşgeldiniz. "

Dediğinde Umay ve arkadaşları içeriye doğru ilerleyerek Şahin'in yanında durdular.

Önce kızlar ardından erkekler iyi akşamlar dileyip, hayırlı olsun. Dediler. Tokalaştıken ağırdan alan Çiğdemdi. Hastanede ki tanışma ânı hâlâ hatırındaydı. Ama Şahin umursamıyordu artık. En son Umay la göz göze geldi Şahin. Yukardan aşağı süzdü kızı. Siyah elbise, siyah topuklular hafif koyu makyaj dalgalı toplanmış saçlar. Şuan gördüğü kız ilk karşılaştığı kız değildi.

Kollarını göğsünde birleştirip,

" Ee! Sende hayırlı olsun demeyecek misin?"

Derken arkasından kırıta kırıta gelen Jale'yi gören Umay,

" Sana sinirim geçince derim."

Diyerek kızların arkasından yürüdüğünde Şahin elini alnına bastırıp sinirle gülümsedi sadece.

CADI! Dedi içinden arkasından bakarken.

" Şahin. Bunlar neden burada? Temizlikçileri de çağırsaydın bari."

Şahin sessiz şekilde Umay'a bakmaya devam ederken çalan telefonu girdi araya. Çıkardığı telefonun ekranına baktıktan sonra kızı koluyla yana itip çıkış kapısına yürüdü.

Şahin'in kendisini görmezden ve duymazdan gelmesiyle iyice siniri bozulan Jale ayağını yere vururken arkadaşı Serpil elinde bir kadehle yanına geldi.

" Jale. Neden sinirlisin."

Kızın elindekini alıp tepesine dikti. Tek nefesten bitirip kıza uzatırken gözleri Umay'ı buldu.

" Bu faişe Şahin'in aklını karıştırıyor! "

" Ne yapacaksın?"

Pis pis gülümsedi kız. Bu geceden sonra Şahin'in aklında sadece ben kalacağım."

" Ne? Anlamadım? "

Kızı kolundan tutup bara doğru çekiştirdi. Önce kalktığı tabureye oturdu. Kızı da karşısındaki tabureye oturttu. Elini çantasının içine sokup küçük bir hap çıkarıp kıza gösterdikten sonra geri kapattı avucunu.

" Bu ne?

Kız yine pis pis gülümsedi.

" İnanamıyorum sana.
Saçmalama Jale! "

" Ne?
Şahin de beni seviyor.
Bu küçük tatlı şey de aşk dolu bir gece geçirmemiz için bana yardım edecek. Sonra Şahin'in aklında sadece ve sadece ben olacağım. "

" Jale alkol ile karışınca ne olacağını bilemezsin."

" Birşey olmaz. Sarhoş değil."

" Geliyor!"

Diyen Serpil'le önüne döndü kız. Barmene bakarak.

" Şahin Bey'e ve bana viski.
Arayan kimdi? "

Dedi ardından karşısına oturan adama.

" Önemsiz." Cevabı canını yeniden sıksada görmezden geldi bu kez. Barmen bardakları önlerine bıraktığında Şahin'in gözü yine Umay'ın olduğu tarafa kaymıştı.

Yanındakilerle geçirdiği keyifli ânı izlerken kahkaha ile gülüşünü gördükçe gerilmeye ve kıskanmaya başladı
Yanındakilerle geçirdiği keyifli ânı izlerken kahkaha ile gülüşünü gördükçe gerilmeye ve kıskanmaya başladı. Hatta sinirle bakıyordu gözleri. Bu gülüş bu kadar ucuz muydu? Nasıl herkese gösterebiliyordu.

Umay'ın elindeki bardağa baktı sonra. Anladı neden bu kadar keyifle güldüğünü. Su gibi içtiği şeyin etkisiydi rahatlığı.

Şahin'in gözlerinin diğer tarafta olması Jale'ye fırsat verdi. Çantasından çıkardığı küçük şeyi önce iki parmağı arasına sıkıştırdı. Sonra da Şahin'in bardağını üstten tutarak alırken içine bıraktı. Bardağı Şahin'in önüne iterken Umay'ın gözleri hissetmiş gibi kendisini izleyen gözlere çevrildi. Şahin'e...

Arkadaşlarına, "Geliyorum birazdan." Diyip sendeleyerek adamın yanına doğru yürüdü.

Tam önüne geçip durdu önce. Elindeki boş bardağı sert şekilde bara vurarak bırakıp kafasını yana doğru esneterek bir Şahin'in arkasında ters bakışlar atan Jale'ye bir de Şahin'e baktı. Barın üzerindeki çerezlere uzanıp bir avuç alırken adam her hareketini sessizce izliyordu. Bütün gece hiç bir şey yapmadan Umay'ı izleyebilirdi Şahin. Hiç sıkılmadan hemde.

" Hayırlı olsun diyecektim ama vazgeçtim."

Dedi bakışları baygın şekilde konuşarak.

" Arkandaki gıcık karı sinirimi bozdu yine."

Şahin başını önüne eğip kıs kıs gülerken Jale'nin kaşları çatıldı. Umay artan siniriyle avucundakileri ağzına attı. Kıtır kıtır yerken bir anda boğazına takılan çerezle can havliyle öksürmeye başlayınca, Şahin ayağa kalktığı gibi kızın sırtına vurmaya başladı.

" Yavaş yesene aptal."

Kız hâlâ öksürürken bir anda gözüne kestirdiği Şahin'in bardağını aldığı gibi kafasına dikip sonuna kadar içtiğinde hem Jale hem Şahin bakakaldılar. Jale'nin ilaç kattığı viski kızın midesindeydi artık.

Elindeki bardağı yine sertçe bara bıraktı Umay. Derin bir nefes bıraktı.

" Gözün mü kaldı gıcık. Boğazıma dizildi."

Jale ne cevap verebildi nede ilaç vardı bardakta diyebildi. Sadece şaşkın bakıyordu.

" Allah'ın cezası."

Umay,

" Sensin lan Allah'ın cezası. Sana bir saç yolma borcum vardı zaten. "

Diyip kızın saçlarını aniden ellerine dolayınca bir anda ortalık karıştı. Jale bas bas bağırıyor Umay daha fazla çekiyordu saçlarını. Şahin,

"Umay! Jale! Kesin şunu!"

diyerek iki kızı ayırmaya çalışırken Serpil Jale'yi kurtarmaya çalışıyordu. Etraftaki herkes olanları izlerken Umay'ın arkadaşları da katılınca kavgaya herşey dahada karıştı.

Sonunda Şahin'in gür sesi yankılandı.

" Yeter artık! İkinizde kesin şunu! "

Herkes durdu. Şahin Jale'yi Umay'ın elinden aldı.

" Jale! Serpil! Evinize! "

Jale ıslak gözleri yüzünden akan makyajıyla Serpil'in kolunda ağlaya ağlaya uzaklaşırken diğerlerine döndü.

" Çiğdem, Sude ve siz! " dedi yanlarındaki Sinan ve Çağrı ya bakarken.

" Siz de evinize."

" Hadi Umay! "

Diyen Sinan'la Şahin deli bir bakışla birlikte Sinan'ın üzerine yürüdü.

" Sanane lan Umay'dan!"

Resmen kükremişti. Hâllerini izleyen Umay'ın yan tarafta kahkaha ile gülmeye başladığında Sude girdi araya.

" Sinan. Şahin Bey Umay'ın erkek arkadaşı. "

" Ne? Nasıl ya!? "

Sinan hem şaşırdı hem sakinleşti. Bilmiyordu ki durumu.

Bu sırada Umay gelip kolunu Şahin'e dayadı. Kahkaha atmaya devam ederken geriye sendeleyince ayağında kalan tek ayakkabıda çıktı. Egilip eline aldığı ayakkabıyı sallayarak konuştu.

" Evet! " Dedi.

" Bu sobalık benim erkek arkadaşım."

Şahin duyduğu cümlenin siniriyle etraftaki insanlara işinize bakın derken. Sude, Çiğdem ve diğerleride kapının yolunu tuttular. Akılları Umay da kalsada Şahin vardı yanında.

" Sende gel buraya deli manyak!"

Diyen adam kızı çuval gibi omuzladığında kız kendini başaşağı sarkmış şekilde buldu.

" Bırak beh!
Bırak beni.
Seni kas yığını odun. Bırak!"

Asansöre girdiler.

" Nereye götürüyorsun yah! İmdaaat! Kız kaçırıyorlar!!"

" Sus biraz Umay! Sus! "

Anında sustu kız. Kısa bir sessizliğin ardından bir anda kızın ellerini hissetti adam. Ama kalçalarında. Bakışları dondu.

" Vaaaooo!
Şu kaslara bakın.
Sen baya baya kaslı bir odunmuşsun yaaa! Kimde var bu kaslı kalçalar."

Bir de eliyle vurunca Şahin'in şaşkınlığı bir yana kıza inanamadı. Düpe düz taciz ediyordu adamı.

YA SABIR! diyen Şahin duran asansörden inip kendine ait odaya yürüdü. Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra omuzundaki kızı yatağa bıraktı atarcasına.

" İyi bir dersi hakettin.
Odun kimmiş, taciz etmek neymiş gösteririm ben sana."

Dedi banyoya girerken. Kabinin içindeki musluğu açıp geriye döndüğünde bakakaldığı kız yatağın üzerinde ayağa kalkmış tavana diktiği bakışlarıyla kendi etrafında dönerken sadece kendinin duyduğu müziğe uyum sağlamış dans ediyordu.

Yok yok. Bu kızın aklı uçmuş. Ne içtin lan sen bu gece!

Dönmekte olan kızı durdurup yere indirmek için kolundan tuttu.

" Gel burada manyak. Düşüp kafanı deleceksin birde."

Çekilirken ayakları birbirine dolaşan kız bir anda adamın üzerine düşünce kız adamın üzerinde ikisi birlikte yerde kaldılar. Kocaman bir kahkahanın ardından Umay Şahin'e Şahin Umay'a bakıyordu. Adam yeni fark ettiği kızarmış gözlerle yerinde doğrulduğunda kızın eteği yukarı sıyrılmış, çıplak bacakları iki yanda dizleri üzerinde adamın kucağında oturuyordu şuan. Buğulanan gözleriyle adama bakarken kızın kalp atışları iyice hızlanmış kulaklarında duyuyordu patlayacak gibi atan kalbini.

Dudaklarının, yanaklarının hatta bütün vücudunun yandığını hissettiyordu. Ne oluyordu?

Şahin kızın al al olmuş yanaklarını görünce elini yüzüne koydu. Yanakları alev alev yanıyordu kızın. Şahin iyice huylanmıştı. Ters bişey vardı.

Ne oluyor lan bu kıza?

Diye düşünürken kız ellerini adamın omuzlarına dayayıp geriye itti. Adam sırt üstü yerde kalırken üzerine doğru eğilip yüzünü adamın yüzüne yaklaştırdığında sıcak nefesi dudaklarını yalayıp geçti. Neydi adama karşı duyduğu bu istek bu arzu.

Kızın bakışları değişik kendini adama sürtmeye başladığında Şahin'in gözleri büyüdü. Daha da şaşırırken kafası iyice karıştı. Umay'ın bu hâlinin sarhoşlukla ilgisi yoktu. Kız bir kez daha hareket edince,

" Umay kaşınma. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. "

Diye uyardı.

" Şahin... " Dedi kız ilk kez titreyen sesiyle.

" Çok sıcak..."

Bir anda adamın dudaklarına yapıştı kız. İştahla öperken Şahin kalakaldı yine. Saniyeler sonra ise kızın öpüşüne karşılık verirken buldu kendini. İnanılmaz bir haz alıyordu. Ama olmazdı. Yapamazdı. Az sonra kendine gelir gelmez kızı kendinden uzaklaştırırken Umay! Dedi sertçe.

" Delirdin mi?"

" Çok sıcak."

Loading...
0%