Yeni Üyelik
26.
Bölüm

🖤K.25 Miras 🖤

@azamet_29_2

Gittikçe batıyorsun Umay. Ne zaman bir eğlenceye gitsen başın beladan, burnun boktan çıkmıyor.

Son yaptığınla resmen level atladın. Zalim'i taciz etmek mi, öpmek mi?
Senin beynini sikeyim ben.

Dedim açılan kapıdan çıkarken.
Elimde ayakkabılar koşar adım çıkışa yürürken arkamdan yine onu duydum.

" Umay! "

Tabi ki duymazdan gelip devam ettim.
Ama daha bir kaç adım atmıştım ki kolumdan yakalayıp kendine çevirdi.

" Nereye gidiyorsun? "

" Evime tabii ki!

Ha bu arada istifa ediyorum. "

Dedim gözlerim gözlerinde elim ağrıyan başımda. Allah'ım bu nasıl bir ağrı ya! Biri beyin damarlarımı çekip çekip koparıyordu sanki.

" Saçma sapan konuşma. Dön odaya. İyileş kendine gel önce. Sonra gidersin.

Hem nasıl gideceksin? Ne telefon ne cüzdan ne çanta. Hepsi de yukarıda."

" Sanane beh bırak!
Ne odanı ne seni görmek istemiyorum.

Eve de otostop çekerek gidecem var mı diyeceğin? "

Diyerek ellerinden kurtulup kapıya yönelmiştim ki yeniden tuttu kolumdan. Beni omuzlarımdan tutup kendine çekti.

" Delirtme beni UMAY!
Yemin ederim arabasına bindiğin adamı gebertirim. O yüzden hemen odaya dönüyorsun. Yoksa..."

" Yoksa ne?!
Yine omzuna atıpta zorla mı götüreceksin?"

" Aynen öyle."

" Dağ başımı burası beh! "

Dememle elimdeki ayakkabıları alıp beni omuzuna atması bir oldu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan tepe aşağı sarkmış taciz ederken avuçladığımı öğrendiğim kalçalarla bakışıyordum.

Baş aşağı duruşum yüzünden başımdaki ağrı daha da artarken resmen beynim patlatacak gibi hissediyordum. Hay ben böyle işin anasını avradını yedi sülalesini...

" Bırak!
Bırak beni!
Bırak dedim sana bıraaaakkk!
İmdaaaat!"

Etrafımdakilerden yardım etmesini ve beni kurtarmalarını beklerken mal gibi bakışları sinirimi bozmuştu. Bütün sinirimle,

" Ne bakıyorsunuz lan yardım etsenize."

" Dönün lan önünüze! "

Diye bağıran zalımla sustum.

" Boşa yırtma kıçını sen de deli!
Sen istedin bunu. "

Söylediği şeye mi yoksa başımdaki daha da artan ağrıya mı sövsem bilemedim. Beyin kanaması geçiyordum galiba.

Çektiğim ağrıdan gözlerim dolarken açılan kapıyla asansörden girişimizi gördüm. Sonunda,

" Başım.." Dedim ağlayarak gözlerimi sımsıkı kapatıp ellerimin arasına alırken. Çok kötüydüm. Bu Zalim'in de laftan anladığı yoktu. Çaresiz yalvarma moduna geçtim.

" Şahin...
Şahin bırak ne olur canım çok yanıyor."

Dediğimde bir anda omuzundan kucağına geçtim.

" Çok mu kötüsün?"

Gözlerimi açtığımda endişeyle bakan karalarını gördüm ama net değildi. Hadi ama benim için endişelenecek adam değildi bu Zalım.

" Seni endişeli ve bulanık görecek kadar kötüyüm. Çatlayan başımın hâlini düşün artık."

Dedim tekrar kapattığım gözlerimle.

" Tamam."

Beni kucağında dengeleyerek sıkıca sarıldığını hissettim.

" Biraz daha dayan. Cevdet'i ararım hemen gelir. Ağrı kesici getirir."

Burnuma gelen sigara ve parfümünün karışımı kokusunu alırken Cevdet kim diyecek bile halim yoktu.

Gözlerimi yeniden açtığımda odadan içeri giriyorduk. Beni yatağa bırakıp örtüyü üzerime çekti. Başımı yeniden ellerimin arasına aldım. Ağrıyı biraz olsun hafifletmek için uğraşırken inliyordum resmen.
Bu sırada tekrar duydum Zalim'in sesini.

" Cevdet hemen odama gel. Yanında ağrı kesici de getir. "

*****

ŞAHİN

Umay'ın sayesinde geçirdiğim en acayip gecenin sabahında müthiş bir baş ağrısı ile uyanan Umay'a önce beni taciz ettiğini sonra üzerime atlayıp öpmeye başladığını dayanamayıp karşılık verdiğimi söylediğimde gözleri yuvalarından fırlayacaktı neredeyse.

Yaptığı şeylere kendi bile inanamamıştı.

" Şaka yapıyorsun dalga geçiyorsun değil mi? "

Dediğinde,

" Hayır dalga falan geçmiyorum."

Derken yüzündeki ifadeyle gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Konuşmama devam edip sonunda onu soğuk suya soktuğunmu söyledim. Cümlenin sonunda,

" Ne yaptın ne yaptın?!
Allah da senin cezanı versin!
Yani o halimden faydalanıp bana mı baktın!!!"

Diye bağırıp yastığı suratıma fırlattı. Ama umrumda bile olmadı çünkü o an zihnimde gördüğüm o çıplak vücut yeniden canlanmıştı. Her ayrıntısı ile hemde. Daha önce de evdeyken göründüğüm küçük ölçüleri olan vücudu aklıma geldikçe içimde arzu dolu bir yangın dalga dalga yayıldı damarlarıma. Kanım kaynamaya başlayınca zor da olsa hislerimi bastırıp Umay'a baktım.

" Daha öncede gördüğümü hatırlatırım.
Çok zayıf, kısa boylu, küçük göğüsleri ve kalçaları olan bir kız olarak vasat diyebilirim ölçülerine. "

Dedim. Bilerek iğneli konuşmuştum. Bu sayede ilgimi çekmediğini düşünsün ve benden çekinmesin kaçmasın istedim.

Oysa ona seni kollarımın arasına almak sabaha kadar teninin her noktasını öpmek istiyorum demek isterdim. Evet beni bu hale getirmişti işte. Ama diyemezdim. Oda da bulduğu en sert şeyi kafama geçirip koşarak çıkardı odadan herhalde. Bir daha da göremezdim onu. Bunu istemiyordum.

Neyse işte sözlerimin üstüne yediğim küfürden sonra, üzerime kustuğunu ve doktor çağırdığımı da söyledim.

Bana uykusuz bir gece, bir de takım elbise borçlusun. Maaşından keseceğim.

Diye de ekledim. Amacım birazcık da olsa sinirimi çıkarmaktı. Ama ters tepti. Önce sinirlenip herşeyin bir kâbus olduğunu söyledi. Sonra yeniden uyuyup uyanmak için yerine yattı.

Nasıl bir beyin vardı bu kızda. Bir süre öylece yattıktan sonra gözlerini açtığında bana bakıp ağlamaya başladı birden. Bunu beklemiyordum işte.

Yorganı tepesine kadar çekip ağlamaya devam edince üzülmedim desem yalan olur. Üzerine fazla mı gitmiştim. Umay dün geceden beri hiç de kendi gibi davranmıyordu.

Derin bir nefes alıp verdim. Neyse biraz ağlasın rahatlasın diye düşünüp yerimden kalktım. Dönünce sakinlesmiş olur diyip odadan çıktım.

O oda da dinlenirken bende dün gece ne olup bittiğini öğrenmek için aşağıya inip resepsiyon bölümündeki ana bilgisayardan bütün kamera görüntülerine bakıp bu şapşalın o hapı nerede nasıl içtiğini anlamaya karar verdim. Kendinin içmediğini söylüyordu. Bu konuda ona inanmıştım. Kendi iradesiyle değilse o halde biri vermişti. İşte benim öğrenmek istediğim de tam olarak buydu. O hapı ona kim ve hangi niyetle vermişti.

Asansöre binip aşağıya inerken gece olanları düşünüyordum. Tamam kafası bi milyondu ama arkadaşlarının yanındaydı. Yanındaki kızlarla tanışmıştım, hiç de öyle hapcı tiplere benzemiyorlardı. Peki ya o oğlanlar. O ikisi kızların erkek arkadaşlarıydı sanırım. Araları iyi görünüyordu ikisininde.

Kızlarlayken almadıysa tekken almış olmalıydı. Ama tek kaldığını da sanmıyordum. Kız milleti tuvalete bile arkadaşları ile gider. Bunlarda aynı kafaydı zaten. Umay ya yalan söylüyordu, gerçekten hapcıydı. Yada biri çaktırmadan içtiği şeye karıştırmıştı. İki durumda can sıkıyordu.

Asansör kapısı açıldığında hemen inip hızlı adımlarla resepsiyonun yolunu tuttum. Görevli çocuğun yanına geldim.

" Doğan."

"Buyrun Şahin Bey."

" Dün gece bar açılışının kamera kayıtlarını bulup görüntüleri ayır. "

" Hemen mi efendim."

Sinirle baktım yüzüne.

" Senin için bir sakıncası yoksa HEMEN! "

" Pa-pardon efendim. Tabi. He-hemen bakıp ayırıyorum görüntüleri."

Doğan'ı izlerken bir anda asansörden elinde ayakkabıları yalın ayak koşar adım çıkan Umay'ı görünce şaşkın kalakaldım.

Benim arkamdan bu şekilde kaçar gibi gidişini hiç beklemiyordum. Ne zaman giyindi ne zaman çıktı odadan, nereye gidiyordu?

Umay!

Diye bağırdım. Ya duymamıştı. Yada umursamamıştı. Koşarak yetişip kolundan tutarak kendime çevirdim.

" Nereye gidiyorsun? "

" Evime tabii ki!
Ha bu arada istifa ediyorum. "

Duyduğum şeye hem şaşırdım hem daha da sinir oldum. Ne demekti istifa ediyorum. Edemezdi! İzin vermezdim. Onu her gün görebileceğim tek yer çalıştığı otelimdi.

Tabi bunu ona söyleyemeyeceğim için,

" Saçma sapan konuşma.
Dön odaya. İyileş kendine gel önce. Sonra gidersin. "

Dedim. İyi bahane Şahin diyen iç sesime yine sinir oldum.

" Eve de otostop çekerek gidecem. Var mı diyeceğin."

Demez mi birde. Bilerek mi yapıyordu bu manyak. Beni iyice mi delirtmeye çalışıyordu.

Kapıya doğru hamle yapınca yeniden tuttum kolunu. Sonra da omuzlarından tutarak kendine çektim.

" Delirtme beni UMAY!
Yemin ederim arabasına bindiğin adamı gebertirim. "

Yapardım. Bu kız beni öyle bir hâle getirmişti. Yapardım hemde hiç düşünmeden.

" O yüzden hemen odaya dönüyorsun. Yoksa..."

" Yoksa ne?
Yine omuzuna atıpta mı götüreceksin?"

Bu nasıl bir kızdı ya?
Nasıl bu kadar pervasız olabiliyordu? Nasıl korkmuyordu benden? Daha fazla dayanamadım.

" Aynen öyle." Diyip,

" Dağ başımı burası beh! "

Demesine aldırmadan elindeki ayakkabıları çekip aldıktan sonra dün geceki gibi omuzladım. Kendi kaşınmıştı.

Durur mu son ses bağırmaya yardım istemeye başladı. Etrafımızdakilerin meraklı bakışlarını görünce iyice sinir bastı beni. Birilerini iyice benzetmemek için,

" Dönün lan önünüze! "

Diye bağırınca lobide kim varsa diğer tarafa döndü.

" Boşa yırtma kıçını sen de deli!
Sen istedin bunu. "

Hırslı adımlarla asansöre gelip bindiğimizde,

" Başım.." Dediğini duydum, hemde ağlayarak. Sonra adımı duydum dudaklarından.

" Şahin...
Şahin bırak ne olur canım çok yanıyor."

Omuzundan kucağıma geçirdim. Yüzüne yansıyan acı gerçekti.

" Çok mu kötüsün?"

Gözlerimi açıp bana baktı. Yaş doluydu. İçimde bir şey acıdı resmen.

" Seni endişeli ve bulanık görecek kadar kötüyüm. Çatlayan başımın hâlini düşün artık."

" Tamam."

Dedim daha da sarılarak.

" Biraz daha dayan.

Cevdet'i ararım hemen gelir. Ağrı kesici getirir."

Odaya girdiğimde yatağa getirip bırakarak üzerini örttüm. Ardından hemen telefona sarılıp Cevdet'i aradım. İlk çalışta açıldı yine.
Gözlerim Umay'da,

" Cevdet hemen odama gel. Yanında ağrı kesici de getir. "

" Aynı kız için mi? "

" Evet oyalanma. Canı çok yanıyor."

Onu böyle acıyla kıvranırken görmek benim canımı ondan fazla yakıyordu. Telefonu kapatıp yatağın yanı başındaki boşluğa oturdum. Gözlerini açıp bana baktı.

" Bakma bana öyle."

" Nasıl? "

" Acıyarak!
Çok sinir bozucusun!
Zaten hepsi senin suçun!"

Dedi dişlerinin arasından inleyerek.

" Ne?
Ben mi dedim sana ne bulursan iç diye?"

" Bar açılışı yapmasaydın beni de davet etmeseydin buraya gelip bu hâle düşmeyecektim. Koduğumun ağrısına mı yanayım rezilliğime mi? "

" Olanların suçlusu ben miyim şimdi? Tebrikler Umay Akseki.
Zeytinyağ gibi üste çıkmakta level atladın. Geldiğinde edebinle oturup edebinle içmek yerine bütün suçu bana at."

" Tabi sana atacağım.
Başka kime atayım."

" Valla pes! "

Derken kapı tıkladı.

" Girin."

Gelen Cevdet'ti.

" Gel Cevdet."

Diyerek kalktım.

" Başındaki ağrı için birşey ver şu zeytinyağa."

Cevdet anlamaya çalışırken,

" Yoksa öleceğim."

Diyerek araya girdi Umay.

" Size ağrı kesici ilaç vermekten başka birşey yapamam. Bu ağrı dün gecenin etkisi. İlaçtan sonra biraz uyuyup dinlemenizi öneririm. Bol bol da sıvı alın. Gün içinde yavaş yavaş daha iyi hissedeceksiniz."

" Zehir var içer misin desen razıyım. Şu ağrı kesilsin yeter. "

Cevdet çantasındaki ilaçlardan bir yaprak çıkarıp birini Umay'a verip kalanını komodinin üzerine bırakırken manyak aldığı ilacı su bile istemeden direk ağzına atıp yuttu. Sonra da kendini yatağa bıraktı. O kadar rahattı ki bir an gerçekten hapçı olup olmadığını sorguladım. Cevdet,

" Benim yapabileceğim bu kadar Şahin Bey. Dediğim gibi bol sıvı alırsa daha hızlı atar vücudu. "

" Tamam sen gidebilirsin."

Doktor çıkarken Umay yana doğru dönüp dizlerini kendine çekerek kollarını kendine sardı. Gözleri kapalı,

" Sikeyim böyle şansı da ağrıyı da.
Sikeyim böyle şansı da ağrıyı da."

Diye diye söylenip durdu. Yatağın yanındaki berjere oturdum yeniden.

Gözlerimi kapalı gözlerinde ve mırıldanan dudaklarında gezdirdim. O an yanına uzanıp onu kollarımın arasına çekmeyi şuan kıpır kıpır olan dudaklarını dün geceki gibi doya doya öpmeyi ve sıkıca sarılmayı, gözünden akan o damlaya sebep olan ağrısını bedeninden söküp almayı çok istedim. Ama sadece izlemekle yetindim.

Dakikalar sonra Umay'ın mırıltıları kesilip uykuya dalarken bende onu izleyerek kapattım geceden uykusuz kalan gözlerimi.

Belki de rüyamda kollarımın arasında olduğunu görürüm.

Dedim kendi kendime. Yeni yetme toy bir erkek gibi hissettim bir an. Sinirle güldüm kapalı gözlerle kendi halime. Ne oluyor sana böyle Şahin Ağa. Diye mırıldanarak dalıp gittim uykuya.

&

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama uyandığımda gördüğüm yatak boştu. Umay yoktu. Hızla yerimden kalkıp etrafıma bakındım. Ardından banyoya koştum. Yoktu... Yoktu işte. Neredeydi bu kız?

Aklıma eşyaları gelince odaya dönüp yatağın diğer tarafındaki şifonyerin üzerine baktım. Çantası yerinde değildi. Tabi yatak önündeki ayakkabılarıda.

Yine yapacağını yapıp kaçıp gitmişti keçi. Ve ben duymamıştım bile. Uykunu sikeyim senin Şahin. Nasıl duymamıştım.

*****

UMAY

Bindiğim taksi evimin önüne geldiğinde saat öğleden sonra ikiyi geçiyordu.

Başımdaki korkunç ağrıyı da alıp otelden kaçarken Zalim'e yakalanıp omuzu üzerinde bir çuval gibi yeniden odaya döndükten sonra çağırdığı doktorun verdiği ilaç sayesinde sızıp kalmış, yeniden uyandığımda başımda nöbetçi gibi beklerken uyuya kalan Zalim Ağa'yı görünce yine yakalanmamak için sessizce kalkıp bütün eşyalarımı parmak uçlarımda yürüyerek toplayıp önce odadan sonra da otelden çıkmayı başarmıştım bu sefer. Ve gördüğüm ilk taksinin önüne atlayarak binip evime gelmiştim.

Şoföre ücretini ödeyip kapıyı açıp indim araçtan. Yorgun adımlarla yürüyerek bina kapısına geldim. Durup çantamın dibine daldırdığım elimle biraz kazı çalışması yaptıktan sonra anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Hafif de olsa hâlâ ağrıyan başımla ağır ağır çıktım merdivenleri. Dairemin önüne gelip diğer anahtarı kullanarak girdim içeriye.

Kızlaaarr!

Dedim ama yoklardı. Çünkü okuldalardı. Unutmuştum.

Ayakkabılarımı çıkarıp kenara bıraktım. Anahtarımı ve çantayı da vestiyere atıp koridorda ilerleyerek odama yürüdüm. İçeriye girip üzerimdeki elbiseyi çıkarıp odanın kapısının arkasındaki askıya takarken ilk fırsatta aldığım yere geri götürmeyi aklıma not ettim. Emanet almıştık malûm. Yatağıma yürüyüp kendimi yatağa bıraktım. Hayatımın en kötü gecelerinden birini daha geçirmiştim.

Kendi ile yarışan Umay. Yakında kendini de geçeceksin Umay.

Uzun bir nefes bırakıp yerimden kalktım. Dolabımdan bornozumu ve saç havlumu alıp üzerimde alt çamaşırım banyoya yürüdüm. İçeriye girip kabin içindeki musluğu açıp suyu ayarlarım. Isınmasını beklerken lavabo aynasının önüne geçip kendimi izlerken Zalim Ağa'nın sözlerini hatırladım.

Çok zayıf, kısa boylu, küçük göğüsleri ve kalçaları olan bir kız olarak vasat diyebilirim ölçülerine.

Demişti. Gözlerimi devirdim.

Öyle ölmem füze at zalımın oğlu.
Hem ne varmış benim ölçülerimde yah!.

Kendime şöyle bir göz attım sağa sola dönerek.

Kaç tane kız benim gibi olmak için tomarla para veriyor bu ülkede.

Kime olduğunu bilmediğim sinirimle dönüp kabine sıcak suyun altına girip güzelce ısladım saçlarımı. Ardından şampuanlayarak köpürte köpürte yıkadım. Sonra da duş jeli ve lifle derimi yüzercesine lifledim. Sonra da durulanıp çıktım. Bornozumu giyip saçlarımı da küçük havluya sararak banyodan koridora oradanda odama yürüdüm.

Üzerimde bornoz tekrar yatağıma uzanıp derin bir nefes alıp verdim. Rahatlamıştım. Ağrıda baya baya hafiflemişti aslında ama aklıma gelen dün gece ve Zalim'in anlattıkları yeniden ve yeniden canlanınca zihnimde geçtiğini düşündüğüm ağrı yeniden horlamaya başladı.

Kendimi rezil etmekte üstüme yoktu benim ama bunu sindire bilirdim. Çünkü o Zalim'i bir daha görmeyi düşünmüyordum. Bu sayede o da bende dün geceyi unutabilirdik. Yani öyle olmasını umuyordum.

İstifada etmiştim. Bir daha ne o beni ne de ben onu görmeyeceğiz. Oh mis!
Bi dakika ya!

Dedim yerinde doğrularak.

Çakma deri çeketim. O hâlâ otelde!

E başka bir tane de yok. İlk iş yarın kimseye görünmeden ceketimi oradan almak sonra da başka bir iş bulmak.

Durduk yere işinden de oldun Umay. Aferin sana.

Diyen iç sesime diyecek sözüm yoktu. Ne vardı sadece soda falan içseydim. Ama yok, illa bokunu çıkaracam ya. İlla sarhoş olup başımı belaya sokacam ya.

O değilde ben o hapı nereden buldum lan. Kimseden birşey almadım ki. Yani alsam bilirdim. Yani sanırım.
Aaahhıı!

Ellerim saçlarıma sardığım havluyu sıkarken sinirle bağırdım. Aynı anda dış kapının sesini ve kızların sesini duydum. Sude,

" Aaa Umay tatlısı dönmüş. "

Kapanan kapı sesini ardından odamın önünde belirdi ikiside.

" Gelmişsin.
Ne zaman geldin? "

Diyen Çiğdem kaşları çatık bir bakış attıktan sonra,

" İyi misin? Otelden değilde maratondan gelmiş gibi bitik görünüyorsun. "

" Sormayın ya...
Berbat bir gece geçirdim.
Sabah uyandığımda ölmek istiyordum. "

Sude koşar adım yanıma gelip oturdu.
Meraklı gözlerini üzerime dikti.

" Neden ne oldu?
Yoksa o adam sana mı saldırdı?
Yoksa zorla..."

" Hayır Sude." Dedim sözünü keserek.

Nasıl oluyorda aklına ilk bu seçenek geliyor bu kızın?

" E o zaman ne oldu?
Yoksa tartışınız mı?
Aaa! Yoksa ayrıldınız mı? "

Sude sorguya çekerken Çiğdem kollarını göğsünde birleştirmiş gözleri bizde kaşları çatık dinliyordu. Bu kızın gözlerinin böyle bakmasını hiç sevmiyorum.

Başımı aşağı yukarı saklayarak,
Evet. Dedim. Sonuçta birbirimizi görmeyeceğimiz için ayrıldık denebilirdi. Çiğdem,

" Yalan söyleme Umay birşey olmuş."

Dedi.

" Yoksa seni bırakacak tipde biri değil o gıcık herif.

Yoksa Sude'nin düşüncesi doğru mu? Seni taciz mi etti. İstemediğin bir şey mi yaptı sana. Eğer öyleyse hemen emniyete gidip şikayet etmeliyiz! "

" Hayır dedim ya!
Yok öyle birşey. "

" O halde ne olduğunu söyle. Neden ayrıldınız?
Neden perişan görünüyorsun? "

" Kızlar..." Dedim omuzlarım düşerken. Gözlerim kucağımdaki ellerimde.

" Biri şikayetçi olacaksa o olur."

" Neden? "

Dedi ikisi birden.

" Dün gece adamın üstüne atlamışım."

" Neeehh!"

Çiğdem'den hiç beklemediğim bir kahkaha duyarken aksi şekilde Sude alık alık bana bakıyordu.

" Ne yapmışsın ne yapmışsın! "

" Duydunuz işte. Sabah bir uyandım Şahin karşımda. Gece kafa bi milyon adamı taciz etmişim. Düşünsenize adamın kalçalarını avuçlamışım."

" Yok artık!"

" Yetmemiş üstüne atlayıp zorla öpmüşüm."

" Sen ciddi misin? "

Hap hikâyesini atlayarak devam ettim.

" Ha bir de üstüne kusmuşum. Yaptıklarımı anlatınca önce inanmadım. Ama doğruymuş. Doktor bile çağırmış gece.

Yani rezillik diz boyu. Üstüne de tartıştık. Ben de hem ona hem de işime istifayı basıp çıktım."

Bu sefer Sude patlattı kahkahayı.
O güle dursun Çiğdem,

" Umay bundan sonra eğlence mekanlarından uzak dur sen. Ne zaman gitsen olay çıkıyor. "

Diyen Çiğdem de gülmeye başlayınca yerimden kalktım.

" Kıçınızla gülseniz haklısınız. "

Diyerek dolabımdan aldığım kıyafetlerimi giymeye başladım.

" Neyse olan oldu.
Temizlenin gelin yemek hazırlayalım."

Diyerek odadan çıkarken dış kapının sesini duydum. Bir kizlara bir kapıya baktım. Kimdi ki gelen.

Tabi ya. O Zalim beni göremeyince eve kadar gelmişti muhtemelen.

Kapıya gelip hırsla açtım.

" Ne var?! "

Karşımda gördüğüm yüzü tanıdık gelen adam şaşırmış bana bakıyordu.

" Kimmiş Umay." Diyen Çiğdem yanıma geldi.

" Umay Akseki."

Dedi karşımdaki adam. O an hatırladım yüzünü. Otele gelmişti bu herif.

" Benim.
Siz kimsiniz. "

Cebinden bir kart çıkarıp uzattı.

" Eymen Karaman.
Avukat Eymen Karaman."

" Avukat mı? "

Demiştim ki arkasında merdivenleri çıkan Zalim'i gördüm.

" Cüş!
Bu ne hız!?
Doktor masrafları için hemen avukat mı yolladın. Paragöz Ağa! "

Merdivenler bitince tam karşımda durdu.

" Ne oluyor burada bu kim? "

Gözlerimi devirdim.

" Bilmem! Sana sormalı.
Senin avukatın ne de olsa. "

" Ne? Ne saçmalıyorsun sen Umay. Ne avukatı? "

Adama dönüp baktı.

" Sen kimsin lan!
Neden buradasın?"

Adamda şaşırmış kalmıştı. Hızlıca toparlanıp kendine gelince,

" Galiba yanlış anlaşılma oldu." Dedi.

" Doğrusunu anlat lan o zaman!
Ne işin var burada."

" Adım Eymen Karaman.
Avukatım. Neslihan Coşkun hanımefendinin avukatı. Buraya Umay Akseki hanımı bulmak için geldim."

" Neden?
Ne işin var Umay Akseki ile."

" Umay hanımla kendisine kalan miras ile ilgili konuşmamız gerekiyor."

Faltaşına dönüşen gözlerimi karşımda bana baka adama çevirdim.

" Nööeeeyyy.
Mii-miras mı? "

******************************
Evet canlarım bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌺 ❤️

 

Loading...
0%